• Sonuç bulunamadı

IV. ANNE BABALARIN ÇOCUKLARINA KARŞI TUTUMLARI

1. Anne Baba Tutumunun Önemi

Tutum kavramı genel olarak bireyin çevresindeki herhangi bir olgu veya nesneye ilişkin sahip olduğu tepki eğilimini ifade eder. Başka bir deyişle tutum, bireyin bir durum, olay ya da olgu karşısında ortaya koyması beklenen olası davranış biçimi olarak tanımlanabilir. Bir eşya, bir tasarım, bir durum, bir olay ya da bir birey veya bireyler grubu tutumun konusu olabileceği gibi, herhangi soyut bir kavram, olgu ya da durum da mutluluk, mutsuzluk, iyi, kötü, yüce, tanrı vb. tutuma konu edilebilir. Örneğin, A kişisine karşı olumlu duygular beslerken B kişisi sizde olumsuz birtakım duygular yaratabilir. Bu demektir ki A kişisine karşı olumlu bir tutum içindeyken B kişisine karşı tutumunuz olumsuzdur. Aynı şekilde inançlı olmak Tanrıya karşı olumlu tutumu ifade ederken inançsız olmak bunun tersi bir tutum olarak anlaşılabilir. Farklı ırktan insanlara sempati duymamak ırkçı bir tutumun yansıması olurken savaş karşıtı eylemlere katılmak barış yanlısı bir tutumun ortaya konması anlamına gelebilir (İnceoğlu, 2010, s:8).

İlk olarak Sosyal Psikoloji çalışmalarında sıkça kullanılan tutum kavramı, günümüze hemen her alanda kullanılır olmuştur. Ana-babaların çocuklarıyla etkileşimleri çerçevesinde de “ana-baba tutumları” şeklinde kullanılmaktadır. Anne babaların tutumları ile birlikte zikredilen diğer bir ifade ise, davranıştır. Davranış ise, organizmanın her türlü etkinliğine verilen isimdir (Özerk, 2006, s:24; Senemoğlu, 2005, s:91).

Anne baba ve çocuk ilişkisi, temelde anne ve babanın tutumlarına bağlıdır. Çocuklar arasında uyum bozukluğuna yol açan birçok vakaya, yeterli ve uygun olmayan anne baba ve çocuk ilişkilerinin neden olduğu saptanmıştır (Yavuzer, 1999, s:139).

Yetişecek tüm nesiller anne babaların eseridir. Onun için anne babaların çocuğa karşı tutumları ve bu arada kullandıkları disiplin yöntemleri çok önemlidir (Arı ve diğerleri, 1994, s:23).

Anne babalar çocuklarını yetiştirirken çeşitli yöntem ve metotlar kullanmaktadırlar. Bu metotlar çocuğa ve çocuğun o anda sergilediği davranışa göre değişim göstermektedir. Anne babalar çocuklarının kendi kendini kontrol etme becerisini geliştirmeyi amaçlar diğer taraftan kendi başına karar vermesini kısıtlayıcı davranışlar sergilerler (Demiriz ve Öğretir, 2007, s.107).

Anne ve babalık, karşılıklı görüşmeyi gerektiren sonsuz küçük olaylar, periyodik çatışmalar ve ani krizler dizisidir. Bu görüşmeler sonuçsuz kalmaz, kişiliği ve öz saygıyı olumlu ya da olumsuz etkiler (Ginott, 2011, s:23).

Anne babanın ve aile içindeki diğer bireylerin çocukla olan etkileşimi, çocuğun aile içindeki yerini belirler. Aile çocuğun ilk sosyal deneyimlerini edindiği yerdir. Çocuğa yöneltilen davranış ve ona karşı takınılan tavır, bu ilk yaşantıların örülmesinde büyük önem taşır. Çocuğun yetiştiği ailenin yapısı, genişliği, sosyo- ekonomik ve kültürel düzeyi, onun ilk sosyal deneyimlerini, dolayısıyla duygusal ve toplumsal gelişmesini etkileyecektir (Yavuzer,1999, ss:135-139).

Erikson’a göre; ilk olarak anne-çocuk ilişkisi arasında başlayan ilişki çocuk büyüdükçe aile dışındaki çevreyle giderek artmakta, çocuğun kişiliği ve topluma uyumu üzerinde anne-baba tutumunun etkisi ise önemini korumaya devam etmektedir. Anne-babaların çocuklarına karşı tutumlarında, çocukların psikolojik ihtiyaçlarını ve gelişim düzeylerini dikkate almaları, çocukların psikolojik sağlıkları açısından gerekli görülmektedir. Çocuklar için çok önemli olan anne ve babaların kendilerine karşı tutumları, çocukların ya dünyayı yaşamaya değer ve güvenilir bir yer olarak algılamalarına ya da dünyanın nefret edilecek, korku dolu, güvensiz bir yer olduğu şeklinde bir inanç geliştirmelerine neden olmaktadır (Akt: Özyürek, 2004, ss:1-2).

Doğduğu andan itibaren çocukları hayata hazırlayan en büyük öğreticileri anne-babalarıdır. Çocuğun psiko-sosyal gelişimindeki en büyük etken ise anne ve babasının tutumlarıdır. Özellikle hayatın ilk yılarında ve ergenlik döneminde içinde yaşadığı aile ortamı ve buna bağlı anne-baba tutumları, çocuğun kişilik gelişimi üzerinde oynadığı rol ile bütün hayatının seyrini etkileyecektir. Çocuğun bakım sorumluluğunu üstlenen anne ve babaların, toplumun bir ferdi olarak yetişen çocuklarına karşı tutumları, onların istendik özellikler geliştirmeleri bakımından oldukça önemlidir. Büyüme aşamalarında başarılı olan çocuklar, iyi aile ilişkileri

içinde yetişmiş bireylerdir. Aile içinde gerçekleşen başarılı ilişkiler mutlu, arkadaşça, bunalımdan uzak ve yapıcı bireylerin oluşumunu sağlar. Bunun tersi uyum bozukluğu gösteren çocuklar, genellikle başarısız bir anne baba ve çocuk ilişkisinin ürünüdürler. Ürün her zaman ekilen tohumla ve beraberinde hazırlanan yakın çevre şartlarıyla doğru orantılı olarak gelişir. (Özyürek ve Şahin, 2005, s:20; Yavuzer,1999, s:141; Yavuzer, 2013, s:26; Yılmazer, 2007, s:1).

Çocuk yetiştirmeyi bir dizi kurallar ve yöntemler olarak düşünmek yanılmalara neden olur. Çünkü çocuk yetiştirmek, yemek kitabına göre yemek pişirmeye benzemez. Çocuk büyütmenin tek bir doğru yolu, reçete içeren bir yemek kitabı yoktur. Birbirine benzeyen iki aile, aynı yöntemleri uygulayan iki anne baba çifti de yoktur. Aileye her çocuk katıldığında çocuk aileyi değiştirir ve ailenin üyeleri arasındaki ilişkiler de değişir (Gander ve Gardiner, 2010, s:481; Yörükoğlu, 2014, s:172).

Her ailenin çocuk yetiştirme konusunda farklı tutum ve yaklaşımları vardır. Aynı ailede, bazı anne babaların bilerek ya da bilmeyerek, her çocuğuna karşı tutum ve davranışları farklı olabilmektedir. Anne babalar bazı çocuklarını çok sevmekte, bazılarını daha çok korumaları altına almakta, bazılarına itici davranmakta, bazılarına daha fazla baskı uygulamakta, bazılarına karşı hoşgörülü yaklaşmakta, bazılarına ise diğer kardeşlerinden farklı imtiyazlar vermektedir. Anne babaların tutum ve davranışlarındaki bu farklılıklar farklı kişilik özellikleri taşıyan çocukların yetişmesine neden olmaktadır (Çağdaş ve Seçer, 2011, ss:134-135).