I. BÖLÜM
3.1. Dokuzuncu S f Türk Edebiyat Ders Kitab nda Yer Alan Halk Edebiyat
3.1.2. Olay Çevresinde Olu an Edebî Metinler
3.1.2.2. Anlatmaya Ba Edebî Metin Örneklerini nceleme (Masal ve Destandan
Bu bölümde ö rencilerin, “Anlatmaya Ba
Edebî Metinleri nceleme Yöntemi”
adl bölümde verilen bilgiler do rultusunda, farkl tür ve dönemlere ait metinler
üzerinde inceleme yapmalar ve bu metinleri kar la
rmalar sa lanacakt r.
“Anlatmaya Ba
Edebî Metinleri nceleme Yöntemi” adl bölümde edebî metinler
“Metin ve Zihniyet”, “Yap (Olay Örgüsü, Ki iler, Mekân, Zaman)”, “Tema”, “Dil ve
Anlat m”, “Metin ve Gelenek”, “Anlama ve Yorumlama” ve “Metin ve Yazar”
ba
klar alt nda yedi farkl aç dan incelenmi tir. Bu bölümde ise ö rencilerin
anlatmaya ba
edebî metinler (masal, destan, halk hikâyesi, mesnevi, manzum hikâye,
hikâye, roman) üzerinde bu do rultuda inceleme yapmalar
sa layacak uygulamalara
yer verilmi tir.
Bölümde halk edebiyat na ait farkl türde üç metin bulunmaktad r. Bunlar;
masal, destan ve halk hikâyesi türünde metinlerdir. Masal türüne örnek olarak Murad na
Eren K z adl metne, destan türüne örnek olarak
uz Ka an Destan ’na ve halk
hikâyesine örnek olarak da Kerem ile Asl hikâyesine yer verilmi tir.
Türk edebiyat
n ilk örnekleri olmas nedeniyle destanlar, edebiyat
zda
önemli bir yere sahiptir. Halk edebiyat na ve k smen tarihe kaynak te kil eden destan
türünün tarihi ve kültürel önemini Demir ve Erdem (2006: 15), bir benzetmeyle ifade
etmi tir: “Destanlar n Türk tarihi içerisinde çok önemli bir yeri vard r. Onlar edebî bir
ürün olmakla beraber Türk tarihinin ve Türk kültür tarihinin k
k dökük aynalar
r.”.
Sözlü gelenekte zaman içerisinde olu an destanlar, efsane ve mitlerden beslenen
bir türdür. Destan n farkl türlerle olan ili kisini Banarl (1971: 1), “Eski milletlerin
destan devirlerinde mitos’larla destanlar yan yana, yâhut ard arda do ar. Destanlar n
te ekkülünde efsânelerin ve efsâne devirlerinin büyük têsîr olur. Destanlar içinde zengin
mitoloji unsurlar bulunur.” eklinde ifade etmi tir. Destan, efsane ve mitlerle ili ki
içerisinde olsa da ekil ve yap bak
ndan ciddi farkl klar göstermektedir. Efsane ve
mitlerin benzerleri her toplumda görülebilirken, destan milli bir özellik gösterir.
Türk destanlar
milli destanlar olarak adland ran Köprülü (2009: 67)’nün,
destanlar n olu um süreçleri ile ilgili görü leri u ekildedir: “Milli destan n do mas
için, bir kavmin medeniyet bak
ndan, epey a
bir seviyede olmas ve hayat
n
birtak m büyük sars nt lara u ramas , çok büyük hadiselerle kar la
olmas
lâz md r. O zaman o kavmin içinde yeti en halk airleri bu vak’alar ayr ayr “Parça
Episode”ler hâlinde terennüm ederler. Göçler, sonra meydana ç kan baz hadiseler,
bütün mazisini airlerin ifahî rivayetlerinden ö renen bu halk aras nda yeni birtak m
“Parçalar” n daha meydana gelmesini yahut bu gibi muhtelif menk beleri bir
“Kahraman” etraf nda toplayan yeni “daire (cycle)”ler ortaya konulmas na sebep
olur. Sonralar bu kavmin medeni seviyesi yükselerek, muhtelif amiller tesiriyle, siyasi
ve içtimaî bir birlik ihtiyac da meydana ç kt
zaman “Destanî” bir ruha malik olan
bir halk airi bu da
k parçalar “Daire”ler hâlinde toplar; bu daireleri de birbirine
ba layarak umumî “Destan” devrini geçirdikten sonra da k smen halk aras nda
ya ayan ve k smen vaktiyle halk aras nda ya ay p sonradan kitaplara geçmi olan
parçalar birbirine kayna
rarak birle tirir.”. Bu ifadelerden yola ç karak destanlar n
büyük birikimler ve çabalar sonucunda olu tu u ve bu olu um sürecinde toplumun
özünü yans tacak birçok özelli i bünyesinde toplad
söylenebilir.
Bir ulusun tarihi, kültürü, sosyal ve siyasi durumu ve birçok özelli ini yeni
nesillere aktarmak ve bunlar n kal
sa lamak o ulus için önemlidir. Tarihi,
kültürel, geleneksel özelliklerin yans ld
ve ait oldu u milletin sosyal ya am na,
insan ili kilerine, kahramanla
rd
tiplerden yola ç karak ortak de erlerine yönelik
ifadelerin s kça yer ald
destanlar, gençlerde milli birlik bilincini ve ortak de er
anlay
olu turmas bak
ndan önemli bir türdür.
Bir anlat
taraf ndan icra edilen destan n geçmi teki i levi ile modern e itim
anlay
bulu turan Çobano lu’nun ifadeleri destan n e itici yönünü vurgulamaktad r:
“ cra edilen destan dinleyerek hem ho ça zaman geçirmekte hem de “gerçe i” veya
“kültürel tarihini” ö renmekte olan yahut bildiklerini tekrarlayarak peki tiren hatta
özümseyen dinleyici aç
ndan da, temas , belli ba
olaylar veya olay örgüsü ve
motifleriyle birlikte tiplerinin de bilindi i bu malzemeye dayanarak, destanc
n
kuraca kompozisyon toplumdaki olumlu ve olumsuz de erlerin, ki iliklerinde
canland rd klar tiplerin harmanland
bir sosyal ve kültürel de erler enli ine
dönü mektedir. Asl nda bu durum, modern e itim teorilerinin en son geli tirilenlerinden
birisi olan, “e lendirerek e itme”nin belki de en muhte em uygulamalar ndan birisini
olu turmaktad r.” (Çobano lu, 2007: 19).
Sözlü gelenekte do an ve ku aktan ku
a aktar lan hikâyelerdir. Halk hikâyeleri
efsane, masal, destan gibi türlerden etkilenmi tir; fakat bu türlerden farkl yap ve
özelliklere sahiptir.
Elçin (2005: 444), halk hikâyelerinin farkl türlerden etkilendi ini ifade eden bir
tan m yapar: Türk halk hikâyeleri, zaman seyri ve co rafya-mekân içinde efsane, masal,
menkabe, destan vb. mahsullerle beslenerek dinî, tarihî, içtimaî hâdiselerin potas nda iç
bünyelerindeki ba lar
muhâfaza ederek milletimizin roman ihtiyac
kar layan
eserlerdir.”.
Halk hikâyeleri üzerine birçok ara
rma yapan Alptekin (2009: 18), halk
hikâyesi tan
nda hikâyelerin konusu, kayna ve anlat
üzerinde durmu tur:
“Göçebelikten yerle ik hayata geçi in ilk mahsullerinden olup; a k, kahramanl k vb.
gibi konular i leyen; kayna Türk, Arap- slâm ve Hint- ran olan, büyük ölçüde â klar
ve meddahlar taraf ndan anlat lan naz m nesir kar
anlatmalard r.”.
“Destan ile roman aras nda geçi türü olarak kabul edilen halk hikâyeleri,
genellikle a k ve kahramanl k konular
n i lendi i, tahkiye etme esas na dayanan
gerçek ve fantastik ö elerin bir arada kullan ld
, â klar taraf ndan anlat lan naz m-
nesir kar
ürünlerdir.” (Sezer, 2010: 77). Sezer’in tan
nda ise halk hikâyelerinin
belirgin özellikleri bir arada verilmi tir.
Göçebelikten yerle ik hayata geçi te ilk mahsul say lan, destandan romana
uzanan yolda geçi ürünü görevi gören halk hikâyelerinin, belirli ekil ve içerik
özellikleri vard r. Naz m ve nesir kar
bir yap ya sahip olan halk hikâyelerinin, nesir
Sözlü gelenek içerisinde ya ayan halk hikâyeleri zaman geçtikçe ve hikâyenin
anlat
na göre belirli de
ikliklere u rar. Fakat bu de
iklik genellikle nesir k
mda
görülür. Tasvir ve kal pla
ifadeler bak
ndan zengin olan halk hikâyeleri
içerisinde masal, efsane, atasözü, deyim, dua, beddua vb. türlere rastlanabilir. Konular
ço unlukla a k ve kahramanl k olan halk hikâyelerinde olaylar gerçek ya da gerçe e
yak nd r.
Sözlü gelenekte ya ayan halk hikâyelerinin anlat
lar , belli esaslar
çerçevesinde hikâyeleri anlatm lard r. “Halk hikâyeleri â k ad
alan usta anlat
lar
taraf ndan belli bir plan çerçevesinde anlat r. Sözlü gelenekte â klar taraf ndan
yap lan bir halk hikâyesi anlat
; “fas l”, “dö eme”, “as l hikâye” ve “duvak
kapama” adlar
alan dört bölümden olu ur.” (Aça vd., 2011: 184).
Halk hikâyelerinin edebiyat e itiminde yer almas
n hem türün tan nmas ,
renilmesi hem de günümüzde görülen duygu yozla mas
n önüne geçilmesi
bak
ndan yararlar vard r.
MURADINA EREN KIZ
Evvel zamanda bir ihtiyar kar n gayet sevgili bir k varm ki güzellikte cihanda e i yokmu . Bu k z bir gün odas nda oturup nak i lerken ak amüstü pencereden bir ku içeri girmi , buna demi ki:
“Sen k rk gün bir ölü bekleyeceksin ondan sonra murad na ereceksin.” Ondan sonra oradan uçmu gitmi . Bu k z o ak am yatm uyumu , ertesi ak am olunca o ku gene gelmi , gene eskisi gibi söylemi gitmi . Biçare k z ku un söyledi ini anas na söyleyince anas :
“K m o ku acaba ne vakit gelir?” K z da:
“Bu ak am yine gelir.” demi . Anas ak am olunca yükün içine girmi saklam , ku gene gelmi :
“Sultan m, k rk gün bir ölü bekleyeceksin, sonra murad na ereceksin.” demi , ç km gitmi . K n anas bunu i itince:
“K m, gel seninle bu ku un elinden kurtulmak için ba ka memlekete kaçal m.” demi , k z da:
“Nas l olursa olsun.” diye raz olmu , bunlar o memleketten km lar. Bunlar gide gide birkaç gün sonra bir memlekete varm lar, o memlekette bir büyük saray n etraf nda gezerlerken gece olmu , bunlar orac kta yat p uyumu lar. Ku usuletle k kap p saray n içinde bir odaya
rakm , neden sonra k z gözünü açm bakm ki kendisi bir saray n içinde, odan n ortas nda da dö ek içinde bir ölü yat yor. K z bunu görünce akl ba ndan gider, fakat ku un dedi i hat na gelip:
“Ne yapay m, bu da Allah'tan aln ma yaz lm , ne çare in allah sonu hay rd r.” diye orada oturur bekler. Validesi sabah olunca uykudan uyan r bakar ki k yan nda yok:
“Eyvah, k ku tan kaç rd m, gene kendi elimle kaybettim.” diyerek a laya a laya oradan do ru evine döner. K z gece gündüz hiç uyumaz, a lar s zlar nihayet otuz dokuzuncu gün bir pencerede oturup denize do ru mahzun mahzun bakarken ran taraf ndan bir gemi görünür, bu gemi
tam saray n önünden k z kaptana eliyle i aret eder. Kaptan durur, k z kaptana on bin kuru verir, bir halay k sat n al r, iple halay yukar saraya çeker; halay n boynuna bir dizi alt n takar, giydirir ku at r, kar na oturtur. Ondan sonra:
“Hele kendime bir arkada buldum.” diye sevinerek Allah'a ükretmeye ba lar, halay a:
“K z, sen burada az k bekle de ben biraz d ar ç kaca m.” der ve kar, saray n odalar dola r. Bu aral k halay k odada n n etraf na bak rken orada yatan ölü birdenbire aks rarak kalkar, yata n içine oturur, gözünü aç p kar nda halay görünce:
“K z, beni sen mi bekledin?” diye sorar, k z da:
“Evet.” der. Me erse bu yatan ehzade imi . “Bundan evvel beni rk gün kim beklerse ben onu al m.” diye yemin etmi mi . Bunun üzerine halay nikâh edip al r, ehzade buna sorar ki:
“Daha senden ba ka kimse var m idi?” Halay k:
“Evet, u odada benim bir cariyem var, para ile sat n ald m. Boynunda olan alt nlar da ben verdim.” diye oradan han ça r:
“K z, gel efendi seni istiyor!” diye han ehzadeye gösterir. Zavall k z içeriye girip i in ba ka türlü oldu unu görünce:
“Ne yapay m bu da Allah'tan, buna da sabrederim, bakal m Allah sonunu ne yapar.” der. A yukar hizmet etmeye ba lar. Bir gün ehzade gurbete gitmek ister, han ma:
“Benden ne istersin?” der; k z da
“Bir elmas küpe isterim.” der. As l han ma sorar, o da:
“Ben bir sab r ta isterim. Fakat e er bu ta unutacak olursan gelirken geminin önü simsiyah karanl k olsun, arkas aç k olsun.” der. Oradan ehzade kalk p Yemen'e do ru gider, birkaç ay sonra Yemen'e var r, orada i lerini bitirir, han n hediyesini al r, k n istedi ini unutur, yola kar, bir de bakar ki geminin önü simsiyah karanl k olur, gemi asla ileri gidemez. Kaptan gemi içinde olanlara:
“E er içinizde bir bedduaya u ram adam varsa d ar ç ks n!” diye ba r, ehzade bunu i itince k n emaneti hat na gelir, geri döner, sab r ta denilen ta al p tekrar gemiye gelir. Bu sefer birdenbire geminin önü aç p gemi ku gibi hareket etmeye ba lar. Biraz sonra memleketine vas l olur, gemiden ç kar saray na gelir, k z ile halay k merdivenden a iner, kar larlar; yukar ç karlar, ehzade, han n, halay n hediyelerini verir. Ak am olunca biçare k z odas na gider, ehzade ile han m yatarlar. ehzade yatakta iken:
“Acaba bu k z sab r ta ne yapacak?” diye hat na gelir, merak eder, oradan hemen usuletle dö ekten ç kar, halay n yatt odan n kap na gelir, anahtar deli inden gözetlemeye ba lar. K z, sab r ta denilen mercimek kadar ta yere koymu :
“Ey sab r ta ! Ben vakti zaman ile anam n k ymetli bir evlad idim. Bir gün nak i lerken pencereye bir ku geldi, bana k rk gün bir ölü bekleyeceksin ondan sonra murad na ereceksin dedi, oradan ben bir hâl ile bu saraya geldim, otuz dokuz gün bu yi idi bekledim, sen olsan nas l sabredersin ya sab r ta ?” deyince sab r ta meye ba lad . “Ondan sonra o gün denizden bir gemi geçiyordu, ben bu gemiden bir halay k ald m, k rk nc günü olunca ben bu halay b rak p biraz d ar ç kt m, derken bu yi it uyanm , k görünce kendine nikâh etmi alm . Sen olsan nas l sabredersin?” deyince sab r ta daha ziyade er. “ imdi ben sat n ald m halay a halay k oldum, o da bana han m oldu; ya sab r ta ! Buna nas l sabredersin?” demesiyle sab r ta çatlad , “Gördün mü ya sab r ta , sen bile sabredemedin, bu hâllere ben nas l sabredeyim, bari kendimi helak edeyim!”
(...) ehzade bu hâli görünce dayanamay p kap k rar, içeri girer. K kurtar r (...):
“A sultan m, mademki beni bekleyen sendin, niçin bana imdiye kadar söylemedin?” diye k kucaklar, oradan kendi odas na getirir, öteki
za bir tekme vurur, uyand r. K za der ki:
“K rk kat r m istersin yoksa k rk sat r m ?” K z:
“Oh k rk sat r dü man m ba na olsun, k rk kat r isterim ki memleketime gideyim” der. ehzade bu k k rk kat n kuyru una ba lar sal verir. (...) Ondan sonra han k rk gün dine nikâh eder, k z da murad na erer.
Proben Der Volkslitteratur der Turkischen Stamme drl.: Wilhelm RADLOFF (Vilhem RADLOF)- Ignaz KUNOS ( gnas KUNO ) hzl.: Saim SAKAO LU-Metin ERGUN UZ KA AN DESTANI
(Eski Uygur Türkçesinden Türkiye Türkçesine Aktar lm Hâli) 1 Olsun, dediler.
Onun resmi i te budur.
2 Ondan sonra da yine sevinç, ne e buldular. Yine günlerden bir gün,
3 Ayd n oldu gözleri, renklendi, k doldu, Ay Ka an' n o günde bir erkek o lu oldu. 4 Gömgök, gök mavisiydi, bu o lan n yüz rengi,
pk l a yla, ate gibiydi benzi. 5 Al al idi gözleri, saçlar da kapkara,
Perilerden de güzel ka lar var ne kara! 6 Geldi ana gö süne, ald emdi sütünü,
stemedi bir daha, içmek kendi sütünü. 7 Pi memi etler ister, a yemek ister oldu,
Etraftan arap ister, e lenmek ister oldu. 8 Ans n dile geldi, söyler konu ur oldu,
rk gün geçtikten sonra yürür oyna r oldu 9 Öküz aya gibi idi sanki aya ,
Kurdun bile i gibi idi sanki bile i. 10 Benzer idi omzu sanki samurunkine,
Gö sü de yak n idi koca ay nkine. 11 Bir insan idi, fakat tüylerle dolu idi, Vücudunun her yan k llarla dolu idi. 12 Güder at sürüleri, tutar atlara biner,
Daha bu ya ta iken ç kar avlara gider. 13 Geceler günler geçti, nice seneler doldu,
uz da büyüyerek yah i bir yi it oldu.
14 Bu ça da bu yerde, bir büyük orman vard . O uz yurdundan içre, Ne nehir ne rmaklar akard bu orman içre.
15 Ne çok av hayvanlar , ormanda ya ar idi, Ne çok av ku lar da üstünde uçar idi. 16 Ormanda ya ar idi, çok büyük bir gergedan,
Yer idi, ya atmazd , ne hayvan ne de insan. 17 Basarak sürüleri yer idi hep atlar ,
Zahmet verir insana al rd hayatlar . 18 Vermedi hiçbir defa insano luna aman,
Öyle bir canavar ki i te böyle çok yaman. 19 O uz Ka an derlerdi alp bir ki i vard ,
“Avlar m gergedan ” diye o yere vard . 20 Karg , k ç ald kalkan ile ok ile,
Dedi: Gergedan kendisini yok bile. 21 Ormanda avlanarak, bir geyi i avlad ,
Sö üt dal yla onu bir a aca ba lad . 22 Döndü gitti evine, sabah olmadan önce,
Tan n a armas yla geyi ine dönünce. 23 Anlad ki gergedan geyi i çoktan yuttu,
Geyi in yerine yeni bir ay tuttu. 24 Ç kararak belinden hanl k alt n ku ,
Ay ast yine o a açtan a .
25 Yine sabah olmu tu, a arm art k tan, Geldi bakt ki ay alm gergedan. 26 Art k bu durum onu can evinden vurmu tu,
aca kendi gidip tam alt nda durmu tu. 27 Gergedan geldi inde, O uz'u görüp durdu,
uz'un kalkan na gerilip bir ba vurdu. 28 Karg yla gergedan n ba na vurdu O uz,
Öldürüp gergedan kurtard yurdu O uz. 29 Keserek k ile hemen ba ald ,
Döndü, gitti evine iline haber sald .
30 Yine bir gün de gitti, gördü orda bir sungur, Konmu tu, gergedan n barsa yer durur. 31 Yay yla bir ok att , ok sunguru öldürdü,
Kesti ba sonra, kendi kendine dedi: 32 “Gergedan hem geyi i hem de ay yedi,
Öldürdü karg m onu çünkü bu bir demirdi. 33 Koskoca gergedan bir küçük sungur yedi
Ok, yay öldürdü onu, çünkü bu bir bak rd .”
Günlerden bir gün O uz Ka an Tanr 'ya yalvarmaktayken karanl k basar ve gökten; güne ten, aydan daha parlak bir k dü er. I n aras nda çok güzel bir k z oturur. O uz Ka an onu sever, al r. K n gözleri parlar üç erkek çocuk do urur. Birincisine Gün, ikincisine Ay, üçüncüsüne Y ld z ad koyarlar. O uz Ka an yine bir gün ava gider. Bir göl ortas ndaki a ac n kovu unda güzel bir k z görür, onu da sever ve al r. K n gözü ldar, o da üç erkek çocuk do urur. Birincisine Gök, ikincisine Da , üçüncüsüne Deniz ad koyarlar. O uz Ka an büyük bir ziyafet verir, k rk s ra ve k rk masa yapt r. Ça lan halk ziyafete gelir. Türlü a lar, tatl lar yenir, k zlar içilir.
54 Toy bitince O uz Han, verdi u buyru unu: “Ey benim beylerimle ilim ey budunu! 55 Sizlerin ba za ben oldum art k ka an,
Elimizden dü mesin ne yay z ne kalkan! 56 Damgam z olsun bize, yol gösteren bir buyan!
Alplar olsun sava ta bozkurt gibi uluyan! 57 Demir karg lar ile olsun ilimiz orman,
Av yerlerimiz olsun, vah i at ile kulan. 58 Yurdumuz rmaklarla denizler ile dolsun,
Gökteki güne ise yurdun bayra olsun. 59 limizin çad yukar daki gök olsun,
Dünya devletim olsun, halk z da çok olsun.” 60 Ayr ca buyruk yazd dört tarafa O uz Han,
Bildirdi elçilerle, ö rendi bunu her yan. 61 O uz bu bildirisinde, buduna öyle dedi:
"Mademki Uygurlar n benim büyük ka an , 62 O halde say m ben bir dünya ka an .
Bana ba r art k dünyan n her dört yan . 63 Bana itaat etmek, sizlerden dile imdir,
Benim a ma bak p durman z iste imdir. 64 Bana kim ba e erse al m hediyesin,
65 Kim ki a ma bakmaz, ba tutar olur bana, Ordumu ç kar m, o dü man olur bana.”
Yine o ça da, sa yan nda Altun Ka an ad nda bir ka an, O uz Ka an'a elçi yollay p, k ymetli mücevherler göndererek sayg yla sunar. O uz Ka an’ n emirlerini dinler. yi vergilerle dostluk sa lar. Sol yanda kentleri, ordular olan Urum Ka an, O uz Ka an' n emirlerini dinlemez. O uz Ka an ferman gönderir. Urum Ka an bunu da dinlemez. O uz Ka an gazaba gelip bayraklar açar, yola ç kar. K rk günden sonra Muz Da eteklerine var r, çad r kurdurtur ve derin bir uykuya dalar. Tan a ar rken çad na bir k dolar. O ktan gök tüylü, gök yeleli bir erkek kurt soluyarak görünür. O uz Ka an'a kta uluyarak bakar. Kurt, O uz'a döner ve bir insan gibi konu maya ba lar.
79 Dedi: "Ey, ey O uz ey! Bilirim ne dilersin! Urum illerinde sava yapmak istersin! 80 Ey O uz, askerini ben kendim güdece im,
Ordunun en önünde ben de yürüyece im!” 81 Toplatt çad O uz duyunca bunu,
Ordusuna gidince hayretle gördü unu: 82 Bir büyük erkek bir kurt, askere öncü gibi,
Gök tüyü, gök yelesi, yol veren izci gibi. 83 Yürür durur önlerden,
Nihayet durdu, bir gün neçe sonra günlerden, 84 Duruverdi, O uz'un ordusu da ard ndan,
Bir nehir vard burada, dil-Müren ad nda.
Nehrin k lar nda, Kara Da s rtlar nda ok ile karg ile sava ba lar. Askerler sava rlarken halk kayg duyar. O uz Ka an, sava kazan r, Urum Ka an kaçar ve onun ka anl , halk O uz'un olur. Urum Ka an' n Uruz Bey ad ndaki karde i de Uruz Bey’in o lu da can kurtar r. Uruz Bey o lunu da ba nda kurulmu , gizlenmi bir ehre, ehri saklamak ve sava bitince halk da al p gelmesi art yla gönderir. O uz bunu duyunca yemez, içmez; ordusunu al p bu ehre gider. Uruz Bey’in o lu bir elçiyi mücevherlerle birlikte O uz'a gönderir. Ka anl kabul etti ini ve babas n ona söylediklerini aktar r. Aralar ndaki dü manl n atalar n suçu oldu unu, kendisinin ona itaat etti ini bildirir.
104 Bu yi idin ho sözü O uz'u sevindirdi, Uruz Bey’in o luna gülerek yarl k verdi.