• Sonuç bulunamadı

2.3. Neden Bir Devlet Teorisi Yok?

2.2.3. Anarşi

Üçüncü olarak, disiplinde oldukça etkili olan “anarşi söylemi” de, devlet teorisi geliştirmemizin önündeki temel engellerden biridir. Uluslararası İlişkiler çalışmalarında hangi teorik çerçeveyi benimserseniz benimseyin, bazı ön kabuller olmadan uluslararası ilişkileri analiz edebilmek mümkün değildir. Bu ön kabullerden biri de, uluslararası ilişkilerin anarşik olduğu tezidir.509

Günlük dildeki anlamından farklı olarak uluslararası ilişkilerde anarşi, devletlerin üstünde onların davranış kalıplarını belirleyen, çatışma ve işbirliği imkânlarını yönlendiren, sorunları yöneten, çözüm üreten, uluslararası sistemin düzenleyici ilkelerini belirleyen bir üst otoritenin/merkezin, bir devlet ya da devlet koalisyonunun olmadığı durum olarak tanımlanabilir.510

Thomas Baty, anarşinin sadece bir devletin/hükümetin olmadığı bir durum olarak değil, aynı zamanda rekabet halindeki birden fazla devletin/hükümetin olması durumu olarak da tanımlanabileceğini kaydetmiştir.511

Uluslararası ilişkilerin tanımlayıcı karakteristiği olarak anarşi, iç ve dış politikanın doğasının birbirinden ne kadar farklı olduğunu göstermek için hem akademisyenler hem de pratisyenler tarafından kullanılan/benimsenmiş oldukça güçlü ve etkili bir metafordur.512

Her ne

508 Hartmut Behr, “Deterritorialisation and the Transformation of Statehood: The Paradox of Globalization”, Geopolitics, Vol. 13, No. 2, 2008, s. 361–365.

509

Anarşi ve anarşinin işbirliğine engel olamayacağı konusunda öncü niteliğindeki çalışmalara imza atan Hedley Bull bile anarşinin uluslararası yaşamın merkezi gerçeği ve onu teorize etmenin başlangıç noktası olduğunu vurgulamaktadır. Hedley Bull, “Society and Anarchy in International Relations”, Herbert Butterfield, Martin Wight (ed.), Diplomatic Investigations: Essays in the Theory of

International Politics, London: Allen and Unwin, 1961, s. 35.

510

Griffiths, O’Callaghan, International Relations…, s. 7.

511 Thomas Baty, “Can an Anarchy be a State?”, The American Journal of International Law, Vol. 28, No. 3, 1934, s. 453.

109

kadar anarşi, uluslararası ilişkilerde genellikle üst bir otoritenin olmaması durumunu ifade etmek için kullanılsa da, Helen Milner’a göre aslında “kargaşa, düzensizlik” durumunu da çağrıştırmaktadır.513

Milner’ın aksine Rosenau ise, anarşinin ne olumlu ne de olumsuz bir anlam çağrışmadığına, daha çok deskriptif olarak kullanıldığına işaret etmektedir.514

Tüm çağrışımlarıyla birlikte değerlendirildiğinde anarşi, disiplindeki yaklaşımların genelinde uluslararası ilişkilerdeki temel birimlerin davranış kalıplarını meşrulaştıran, verili (given) bir şey olarak kabul edilmektedir. Zira İdealizm- Realizm, Gelenekselcilik-Davranışsalcılık ve Neorealizm-Neoliberalizm tartışmasında515

taraflar, birçok noktada farklı bakış açıları geliştirmiş olsalar da, uluslararası ilişkilerin anarşik olduğu noktasında buluşmaktadırlar.516

Pozitivist yaklaşımların anarşinin tanımı, anlamı ve birimlere etkileri konusunda farklı tezler üretmiş olmaları, anarşiyi bir ön kabul olarak yok saydıkları anlamını taşımaz. Benzer şeyleri, Postpozitivist yaklaşımlar ve Pozitivistlerle Postpozitivistler arasında ara bir yol olarak gösterilen Konstrüktivistler için de söyleyebiliriz. Anarşinin materyal değil düşünsel (ideational) olması ya da Hobbescu, Lockecu ve Kantiyen gibi ayrımlarına517

rağmen anarşi, Konstrüktivistler için de bir ön kabuldür.

Cynthia Weber, uluslararası ilişkilerin anarşik olarak tanımlanması durumunu bir “mit” olarak değerlendirerek, bu mitin uluslararası ilişkilere üç farklı şekilde yansıdığını belirtmektedir; i- uluslararası politika, egemen ulus-devletlerin oluşturduğu bir bütündür, ii- bir dünya devleti yoktur demek, uluslararası bir düzen ya da düzenleyici (orderer) güç yok demektir, iii- bir dünya devletinin veya düzenleyici bir gücün yokluğu, anarşinin uluslararası politikada verili olması sonucunu doğurmaktadır.518

Anarşinin verili olması, uluslararası ilişkiler okumamızı

513

Helen Milner, “The Assumption of Anarchy in International Relations Theory: A Critique”,

Review of International Studies, Vol. 17, No. 1, 1991, s. 69–70.

514 James N. Rosenau, “Governance, Order and Change in World Politics”, James N. Rosenau, Ernst O. Czempiel (ed.), Governance without Government: Order and Change in World Politics, Cambridge: Cambridge University Press, 1992, s. 7.

515 David A. Baldwin (ed.), Neorealism and Neoliberalism: The Contemporary Debate, New York: Columbia University Pres, 1993, s. 4–8.

516 Faruk Yalvaç, “Uluslararası İlişkiler Kuramında Anarşi Söylemi”, Uluslararası İlişkiler, Vol. 8, No. 29, 2011, s. 93.

517 Wendt, Social Theory of International Politics…, s. 39.

518 Cynthia Weber, International Relations Theory: A Critical Introduction, New York: Routledge, 2010, s. 14.

110

doğrudan etkilemektedir. Çünkü “anarşik uluslararası ilişkiler” vurgusu beraberinde, iç-dış ayrımını somutlaştırarak, devletin de verili bir form olarak algılanmasını sağlamaktadır. Devletin verili olması durumu ise onun tanımı, tarihsel evrimi ve analizi konusundaki çalışmaların kısır kalması sonucunu doğurmuştur. Devlet, böylesi bir okumanın sonucunda tarihsel değişimin etkilerinden muaf, kutsal bir form olarak tanımlanır. Anarşinin verili olması, aynı zamanda devletin sınırlarını da, iç ile dışı birbirinden ayıran bir ayrım çizgisi olarak görmemize yol açmaktadır.519

Devlet, “anarşik uluslararası ilişkilerde”, J. P. Nettl’in ifadesiyle, iç dünyayla dış dünya arasındaki bir “bekçidir” (gatekeeper).520

Bu bekçi, iki dünya arasındaki akışları kontrol ederek, bireylerin “güvende” olmalarını sağlar. Shapiro, modern devletten önce de, “şehir”in benzer bir fonksiyona sahip olduğunu ve insanların şehir içinde, şehrin duvarlarının ötesindeki yaşama oranla kendilerini daha güvende hissettiklerini vurgulamaktadır. Modern devlet, zamanla şehrin uzamsal/mekânsal (spatial) stratejisini sınırlar vasıtasıyla devralmıştır.521

Küresel politikaların devlet merkezli tanımlanması yolundaki geleneksel bakış açısı nedeniyle, iç ve dış arasındaki mekânsal ve mental ayrım çizgileri keskinleşmiş ve bu sınırlar içindeki farklı aktörler oldukça uzun süre görmezden gelinmiş/ihmal edilmiştir.522

Zira iç ve dış arasındaki ayrım çizgisi, devletleri birbirinden ayıran coğrafi hatlar değil, aynı zamanda siyasal alanın da sınırlarını oluşturmaktadır. Siyasal alanın inşası için sadece bu ayrım çizgisi yetmez, içeride de başka sınırlar çizmeyi gerektirir. Örneğin siyasal alanın dışında kalan kurum ve konuların, hâkim siyasal söylemin dışında kalan toplulukların sınırının da çizilmesini beraberinde getirir. Klaus J. Dodds’un da ifade ettiği gibi, iç ve dış ayrımının kanıksanması sonucunda, dış politikadaki “dış” vurgusu, hem coğrafi hem de mental

519 Steve Smith, “Singing Our World into Existence: International Relations Theory and September 11”, International Studies Quarterly, Vol. 48, No. 3, 2004, s. 505.

520

J. P. Nettl, “The State as a Conceptual Variable”, World Politics, Vol. 20, No. 4, 1968, s. 564. Egemen devletin bir “bekçi” olarak çalıştığı yönündeki benzer tespitler için bakınız: Hendrik Spruyt, “Institutional Selection in International Relations: State Anarchy as Order”, International

Organization, Vol. 48, No. 4, 1994, s. 557.

521

Michael J. Shapiro, Reading the Postmodern Polity: Political Theory as Textual Practice, Minneapolis: University of Minnesota Press, 1992, s. 86.

522 Roland Bleiker, Popular Dissent, Human Agency and Global Politics, Cambridge: Cambridge University Press, 2000, s. 273.

111 sınırlandırmaları meşrulaştırmaktadır.523

Tüm bu sınırlar/sınırlandırmalar, “güvenli- düzenli” siyasal alanın inşasına yardımcı olur.524

İç ve dış ayrımını sağlayan ayrım çizgisi, aynı zamanda “düzen ve anarşi” bölünmesini de beraberinde getirmektedir.525 Bu ayrıma göre devlet, düzenin tek koruyucusu ve bu anlamda değer yüklü bir olgu olarak tanımlanmaktadır. İçeride düzeni sağlayan, güvenlik üreten ve dışarıdan gelecek tehlikeleri bertaraf etmeye çalışan devlet, düzensizlik, durumsallık ve belirsizlikle özdeş görülen anarşinin kötü etkilerinden bireyleri koruyan bir form olarak tanımlanır. Zaten, modern siyaset söyleminin özünde de devletin bu pratiği yer almaktadır.

Ashley’nin “destansı pratik” (heroic practice) adını verdiği bu durumda, yalnızca egemen sesler dikkate alınır, böyle olmayanlarsa ya egemen sese dönüştürülür ya da “tehlikeli anarşi” başlığı altında değerlendirilir.526

İç-dış bölünmesinin, modern egemenliğin inşa edildiği döneme denk düştüğünü belirten Rengger’e göre, bu bölünmeyle sadece devlet varlığı ve içerideki düzenin gerekliliği meşrulaştırılmaz, aynı zamanda meşru bir egemen otorite olmadığı için dışarısı sürekli düzensizlikle eş anılmaktadır. Rengger’in formülüne göre “egemen düzen yaratır, dışarıda egemen yoktur o yüzden de dışarıda düzen de yoktur”.527

İç ve dış’ın bu kadar keskin bir şekilde ayrımı, modern dönemin bir ürünü ve bu anlamda görece yeni bir durumdur. Bu ayrım modern devletin söylemsel üstünlüğüne zemin hazırlayan en önemli araçlardan biridir. Zira modern devlet öncesi dönemde, iç ve dış arasında bir bütünlük, süreklilik ve kesintisizlik esastır.

523 Klaus J. Dodds, “Geopolitics and Foreign Policy: Recent Developments in Anglo-American Political Geography and International Relations”, Progress in Human Geography, Vol. 18, No. 2, 1994, s. 204.

524 Thom Kuehls, Beyond Sovereign Territory: The Space of Ecopolitics, Minneapolis: University of Minnesota Press, 1996, s. 26.

525

Brian C. Schmidt, The Political Discourse of Anarchy: A Disciplinary History of International

Relations, New York: State University of New York Press, 1998, s. 9.

526 Richard K. Ashley, “Untying the Sovereign State: A Double Reading of the Anarchy Problematique”, Millennium: Journal of International Studies, Vol. 17, No. 2, 1988, s. 230. Ayrıca bakınız: Richard K. Ashley, “The Powers of Anarchy: Theory, Sovereignty, and the Domestication of Global Life”, James Der Derian (ed.), International Theory: Critical Investigations, London: Macmillan, 1995, s. 115.

527 Rengger, International Relations, Political Theory…, s. 6-7. Westphalia ile birlikte, iç ve dış politika arasındaki ayrımı, Fuat Keyman felsefi anlamda Machiavelli ve Hobbes’da izlerini gördüğümüz ulusal toplum ve uluslararası toplum ayrımı üzerinden anlatmakta ve bu ayrım üzerinden de ulusal güvenlik ve çıkar arasında bağ kurmaktadır. Fuat E. Keyman, “Küreselleşme, Uluslararası İlişkiler ve Hegemonya”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 3, Sayı 9, 2006, s. 4-5.

112

Anarşi söylemi altında devlet, sadece düzen tedarikçisi değil aynı zamanda güvenlik üretici bir aygıt haline de dönüşür. Bu algı ise, bizi başka bir bağlantıya götürür. Costas M. Constantinou bu durumu şöyle formüle etmektedir; “güvende olmak, güvende olduğundan emin olmak, tehlikeden uzak olmak demektir ve tehlikenin ne olduğunu ve ondan nasıl korunacağını bilmek demektir. Bu anlamda güvenlik üretmek yani güvenlikleştirme, (securitization) güvenlik sağlamak ve bilgi üretmek demektir”.528

Constantinou’nun formülünden hareketle, modern devletin kendisinden önceki siyasal formlardan ayrıldığı bir başka nokta da açığa çıkmaktadır, “anarşik uluslararası ilişkilerde (modern) devlet” düzen tedarikçisi, güvenlik ve bilgi üreten ve bilginin dağıtım kanallarını kontrol eden bir aygıta dönüşmektedir.529

Sonuç olarak anarşi metaforu, iç ve dış ayrımının görünür hale gelmesi, sınırların bir gerçeklik olarak özümsenmesi, düzenli/güvenli egemen alan ve anarşik/durumsal tehlikeli alan ayrımını pekiştirmesi açısından disiplindeki devletçi mantığın en güçlü metaforlarından biri durumundadır. Zira uluslararası ilişkilerin anarşik olması durumu, bu önermeyi güçlü kılan birçok somut çıktı ve pratikteki sonuçlarıyla, modern devletler sisteminin kendini sürekli yeniden üretme sürecinde kullandığı bir mittir.