• Sonuç bulunamadı

Anadolu’da Hamam Âdeti Ve Kaplıcalar

Hamam kelimesinin sözlük anlamı “ısıtan yer” demektir. Hamam, “yıkanma yeri, yunak, ısıdam, para karşılığında yıkanma işinin yapıldığı yer” anlamında da kullanılmaktadır.372 Hamam (hammâm) kelimesi Arapça’da “ısıtmak, sıcak olmak” anlamındaki hamm (hamem) kökünden türemiştir. Hamam kelimesinin Farsça karşılığı ise germâbedir.373 Türklerin hükmettikleri büyük şehirlerde ve saraylarda yapılmış hamamlar vardı. Fakat evlerde de ayrı bir yıkanma yeri bulunmakta idi. Bu yıkanma yerlerine ise bazı Anadolu köylerinde “sulucalı” denmiştir. Merhum Bahaeddin Ögel’in

Türk Kültür Tarihine Giriş adlı eserine göre Anadolu köylerinde hamam kelimesinin

karşılığı olarak söylenen en eski Türk kültür sözü “munça” veya “munçak”tır. Kelimenin daha sonra görülen “çimek, yumak, yıkak, yunluk” şeklinde kullanımı ise uzun bir geçmişe sahip olup günümüzde de Türk boyları arasında kullanılmaktadır. Hamam karşılığı olarak “ısı, ısıcak, ısı dam, ışık, isik, issi” gibi kelimelerin kullanımı sadece Anadolu’da değil diğer Türk kültür çevrelerinde de yaygınlık kazanmıştır. Bugün Türkiye’nin bazı yörelerinde hamama “sıcak” denilmektedir. Mısır ve Kıpçak Türklerinde ise hamama “ılı su “ yani “yılı su” adı verilmiştir. XIV. yüzyıldan itibaren, eski Anadolu kaynaklarında hem hamam ve hem de ılıca için “ılıca, ılıcak-su, ılısu, ılusu” deyişleri söylenmiştir. Bazen de hamam ve ılıca için “ıssı sulu ılıca ve kaynarca bınar, denilerek hamam ile ılıca birbirinden ayrı gösterilmiştir.374 Hamam kelimesinin Türkçe’de uzun bir geçmişe sahip olması ve yaygın bir şekilde kullanılması Türklerin hamam kültürüne sahip olduklarının bir göstergesidir.

Hamam, suyun ısıtılması yöntemiyle insanların yıkanması için yapılmış bir tesistir. Bazen hamam kelimesi, yeraltından fışkıran, içinde kimyevi maddelerin varlığı sayesinde bazı hastalıklara karşı şifa verici özellikleri bulunan suların kullanıldığı yapılara da denilmektedir. Bunlara Türkçe’de kaplıca ve suyun genellikle doğal olarak sıcak oluşundan dolayı ılıca adı verilir. Kaplıcaları, hamamlardan ayıran en önemli

372Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük, Hamam maddesi, http://www.tdk.gov.tr./index. Php?option꞊com_bts&arama꞊kelime&guid꞊TDK. GTS. 5CD6B2872E3687, (10. 05. 2019).

373 Semavi Eyice, “Hamam (Tarih ve Mimari)”, TDVİA XV, İstanbul 1997, s. 402.

374 Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş III, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1991, s. 107, 108.

özellik ise büyük yıkanma mekânının ortasında bulunan geniş havuzudur.375

Bertrandon, Adana’ya vardıktan sonra hamama gittiklerini ve gittikleri hamamın mimari yapısı hakkında şu bilgilerle vermiştir:

Bir gün beni şehrin hamamına götürdüler; ama paramı görürler korkusuyla yıkanmak için kendileri gibi soyunmaya cesaret edemedim; onlar da elbiselerinin korunmasını bana emanet ettiler. Söylediklerine göre hamam ve çamaşırhane son derece güzel, aydınlık ve tertemizdi. Hamam yuvarlak bir zemin üzerine inşa edilmiş yüksek bir yapıydı; kubbesinin orta yerinde bırakılmış dairevi bir ışıklıktan her tarafa aydınlık yayılıyordu; içinde yatıp uzanacak yerler yoktu ama etrafta sıralanmış taş oturaklar vardı; yanlarında söğüt dallarından yapılmış küçük bölmeler bulunuyordu; bunların içinde kurulanıyorlar, saçlarını sakallarını düzeltiyorlardı.376

Ilıca ve kaplıcalar dışında havuz yer alırken hamamlarda havuz yer almamaktaydı. Hamamlarda havuzun olmaması Türklerin İslamiyet ile gelişen temizlik anlayışı ile ilgilidir. Çünkü kültürümüzde akan su temiz sayılmıştır. Bundan dolayı temizlenmek için hamamlarda bulunan kurnalarda olduğu gibi akan sular tercih edilmiştir. Nitekim ılıcalarda yıkanma havuza girmeden önce ve havuzdan çıktıktan sonra kurnalardan alınan akan suyla yapılmaktadır.377 Marco Polo, Erzincan şehrinde yerden fışkıran sıcak suların tüm dünyanın en güzel ve en sağlıklı doğal banyolarını meydana getirdiğini belirterek buradaki kaplıcalarla ilgili bilgi verir.378

Kaplıcaların bazı hastalıkları tedavi etme yönü de bulunmakta ve kaplıcalar tedavi olmak amacıyla da kullanılmaktaydı İbn Battûta, seyahatnamesinde Bursa kaplıcaları hakkında:

Şehir dışında sıcak akan bir memba var; büyük bir göle dökülüyor. Onun üzerine iki hamam yapılmış; biri erkeklere, diğeri kadınlara ait. Hastalar uzak diyarlardan gelip bu kaplıcada şifa bulurlar. Burada yolcuların konaklayacağı bir zaviye vardır; gelen üç gün kalır ve doyurulur. Orayı Türkmen hükümdarlarından biri yaptırmış.379

Dönemin bir diğer kaynağı olan el Ömeri’nin eserinde Bursa’da içinden sıcak su çıkan üç yüz ılıcanın olduğundan ve bu ılıcalarda öksürük ve felç hastalarının yıkanarak şifa bulduklarını anlatır. Bu ılıcaların hepsinin bir yerde toplandığını ve bunun

375 S. Eyice, Hamam (Tarih ve Mimari), s. 402.

376 Adana’nın hangi hamamı olduğu anlaşılamamakla beraber ırmak yakınında Irmak veya Yalı hamamı varsa da, bunlar eski temeller üzerine XVII. Yüzyıl başlarında yapılmıştır. Bkz. Broquière, s. 21, 174.

377 İbrahim Okur, Uygarlığın Kritik Yolu Olarak Temizliğin Tarihi, Okursoy Yayınları, İstanbul 2005, s. 271; S. Eyice, Hamam (Tarih ve Mimari), s. 412.

378 Marco Polo, s. 77.

sebebinin de bu arazinin kükürtlü ve bataklık olmasından kaynaklandığını ileri sürmektedir.380

Anadolu’yu 1432 yılında ziyaret eden Bertrandon, Akşehir’de dokuz saatlik mesafede bulunan Ilgın’a uğradığında kendisine söylendiğine göre birçok hastanın şifa bulmak için geldiği bir hamam vardı.381

Hamamların belki de en önemli özelliği temizlenmek için kullanılan mekânlar olmalarından ileri gelmektedir. Ayrıca hamamların inşası temizliğe verilen önemin de bir göstergesidir. Söz konusu hususu Macaristanlı György, Türklerin üstlerine başlarına ve bedenlerinin temiz olmasına büyük bir özen gösterdiklerinden, elbiselerinden ufak bir kire ya da bedenlerinde en ufak bir pisliğe müsaade etmediklerinden Türk şehirlerinde her zaman açık olan hamamlarının varlığından bahsederek özetlemiştir.382

Anadolu’da hamamlar, temizlenmek için kullanılan mekânlar olmalarının yanında sosyal alan olma özelliği de kazanmış özel mekânlardır. Hamamların sosyal hayatın merkezi konumuna gelmesi ise Selçuklular ve Beylikler sayesinde gerçekleşmiş olup Osmanlı’da III. Mustafa dönemine kadar devam etmiştir. Böylece hamamlar sosyal hayatın önemli bir parçası olmuştur.383

Gelen misafirleri doyurmak, ağırlamak gibi âdetlerin yanında misafirleri hamama götürme âdetinin bulunduğundan bahseden İbn Battûta Denizli’de karşılaştığı ahiler hakkında bilgi verirken hamama gitmelerine dair de şu bilgileri verir:

Beraberce Ahı Sinân’ın tekkesine gittik. Hemen yiyecek sundular. Dinlendikten sonra Ahı Sinân bizi hamama götürdü. Benim bütün hizmetimi o görmüştür. Öteki yoldaşlarından üçü - dördü de bir arkadaşımın hizmetini üzerlerine almışlardı. Hamamdan çıkınca tekrar büyük bir sofra kurdular. Çeşitli meyveler, tatlılar, ikram ettiler.384

İbn Battûta, Ahı Sinân’ın zaviyesinden ayrıldıktan sonra konuk oldukları Ahı Tûmân’ın zaviyesinde de aynı şekilde misafir edildiklerini, yani yemek yediklerini,

380Ömeri, s. 196; Şihabeddin el-Ömeri, Mesâliku’l Ebsâr, s. 165.

381 Bertrandon’un ismini vermediği söz konusu hamam 1261 yılında Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından inşa ettirilmiş olan hamamdır. Bkz. Broquière, s. 193.

382 Macaristanlı György, s. 66.

383 Cihan Erden, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nde Türk Hamamları, (basılmamış yüksek lisans tezi), Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2015,s. 14, 18.

hamama götürüldüklerini, hamamdan çıktıklarında ise kendilerine gülsuyu ikram ettiklerini ve diğerleri gibi meyve ve tadı nefis yiyecekler ikram ettiklerini anlatır.385

İbn Battuta Denizli’ye geldiğinde Ahilerle karşılaştığını ve onlara konuk olduğundan bahsetmesine rağmen Ahilerin onu götürdüğü hamamdan bahsetmemiştir. Söz konusu hamam Muhammed Ali Budak’a göre muhtemelen Evliya Çelebi’nin “Hoca Ömer Hamamı’nın suyu ve havası hoş eski yapı bir hamamdır.” Diye bahsettiği Hacı Ömer Hamamı olmalıdır. Hacı Ömer Hamamı, II. Yakup Bey tarafından Kütahya’daki Germiyanoğlu Medresesi’ne vakfedilmiştir. Hamamın aynı isimle XIX. yüzyılın başlarına kadar varlığını sürdürdüğü anlaşılmakla birlikte 1671’de Denizli’yi ziyaret eden Evliya Çelebi “Denizli Şehri'nin ziyaret yerleri: Evvela Ak Sinan Sultan, Ahi Duman Sultan...” diyerek İbn Battuta’yı tekkelerinde konuk eden söz konusu iki Ahi önderinin mezarlarından bahsetmektedir. Ayrıca adı geçen mezarların halk tarafından ziyaretgâh haline geldiğini belirtmektedir.386

1200 ve 1450 tarihlerinde seyyahların Anadolu ziyareti sırasında karşılaştıkları kaplıcalar, hamamlar, hamam kültürüne ve Türklerin temizliğe verdikleri öneme dair gözlemlerini eserlerinde anlatmaktadırlar. Seyyahlar, eserlerinde Anadolu’da misafirleri doyurmak, ağırlamak gibi âdetlerin yanında misafirleri hamama götürme âdetinin bulunduğunu ve konaklanan yerdeki görevlilerin de buna uyduklarını bize aktarmaktadırlar. Seyyahların da aktardığı bu bilgilerden anlaşılmaktadır ki XIII. ve XIV. yüzyıllarda hamamlar ve termal kaynaklar tedavi olmak amacıyla kullanılırdı. İbn Battûta’nın ise vermiş olduğu bilgiden hükümdarların da bu tür yapılara destek verdiğini göstermektedir. İbn Battûta’ nın seyahatnamesinde yer alan bu bilgiden, tedavi sürecinin üç gün olduğu ve bu süre zarfında hastalardan da ücret talep edilmediği anlaşılmaktadır.

Anadolu’ya XIV. ve XV. Yüzyıllarda uğramış olan İbn Battuta ve Bertrandon’un hamam âdeti ile ilgili bilgileri değerlendirdiğimizde her iki seyyahın da nerede hamama gittikleri bilgisi mevcut olup hamamın isminin verilmemiş olduğu görülmektedir. Buna rağmen İbn Battûta’nın, Bertrandon’un ve Macaristanlı György’nin verdiği bilgilerden

385 İbn Battûta Seyahatnamesi I, s. 410.

XIV. ve XV. yüzyıl Anadolu şehirlerinde umuma ait hamamların da bulunduğu anlaşılmaktadır.