• Sonuç bulunamadı

Anadolu’da Yaylak Kışlak Hayatı

Yaylak ve kışlak, konargöçerlerin yaz ve kış aylarında kaldıkları yerlere verilen addır. Orhon yazıtlarından başlayarak eski Türkçe metinlerinde geçen kışlak kış mevsiminin, yaylak ise yaz mevsiminin geçirildiği yer anlamına gelir. Bu kelimeler, zamanımıza kadar bin yılı aşkın süreden beri aynı anlamda kullanılmaktadır. Osmanlı dönemine ait sözlüklerde konargöçer hayat içerisinde bir bütünün tamamlayıcı iki parçası diye açıklanır. Yarı göçebe hayat tarzının en belirleyici unsuru yaylak kışlak iskân mahallerindeki hayat anlayışıdır. Yaylak kışlak tarzı göçebelik daha çok konargöçer tabiriyle açıklanmaktadır. Yayla konargöçer hayatıyla ilgili beşeri coğrafya terimi olan bir iskân merkezini de ifade eder. Kışlak ise zamanla “askerlerin kış mevsimini geçirdiği yer, askeri kışla” şeklinde farklı bir anlam da kazanmıştır. Zira geçmişte savaşlar havaların ısındığı zamanlarda yapılırdı. Bu nedenle kışın ordular kışla yani kışlaklarına çekilirdi. Türkler, 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’ya gittiklerinde konargöçer hayat tarzını da beraberlerinde götürmüşlerdir. Böylece daha ilk dönemlerden itibaren kendilerine uygun mekânlarda kışlak ve yaylaklar tutmuşlardır. Bazı mekânlarda yerleşik hayata geçilmiş olsa da Beylikler ve Selçuklu

357 Broquière, s. 201.

dönemleri boyunca konar-göçerlik önemli oranlarda sürmüştür.359 Kışlak ve yaylak uygulamasını sadece halk değil beyler de savaş olmadığı dönemlerde yaz aylarında yaylaya kışları da kışlaklarda kalabiliyorlardı. Aşıkpaşazade’ye göre Osmanlılara Karacahisar ve Bilecik arasında kalan Söğüt kışlamak, Domaniç Dağı ve “irmeni Bili”nin dağını ise yaylamak için vermişlerdir. Ertuğrul da bu durumu kabul edip Ankara'ya gelerek yurtlarına yerleşmişlerdir. Aşıkpaşazade, Ertuğrul Gazi zamanında kavga dövüş olmadığını ve “yaylalarını yaylayıp kışlalarını kışladılar.” cümlesi ile ifade etmektedir.360 Osmanlılara Sultan II. Murat’ın Macaristan seferinde esir olmuş Macaristanlı György ise en üst düzey yöneticilerin bile eğer bir sefere çıkmayacaksa yaz aylarında evinden ayrılıp güzel ve hoş yaylalara gittiklerini, çadırlarda yaşayıp ava gittiklerini ve eğlenceler düzenledikleri bilgisini verir. Elverişli otlaklarda hayvan sürülerini doyurmak için her yeri gezip dolaştıklarını belirten György, kış aylarında güneye, daha sıcak bölgelere, yaz aylarında da kuzey bölgelerine çıktıklarından bahseder.361

İbn Battuta, Birgi’ye geldiğinde, Aydınoğlu Mehmed Bey ile görüşme fırsatını elde etmiştir. Ama Mehmed Bey o sırada Birgi’de olmayıp, oldukça serin olduğu ve âdeti üzere her yıl yaptığı gibi muhtemelen 2159 m. yüksekliğe varan Bozdağ’ın yamaçlarındaki yaylaya çıkmıştır.362 İbn Battuta da Mehmed Bey ile görüşmek üzere yaylaya çıkmıştır. İbn Battuta, Birgi ziyareti sırasında hem yaylaya nasıl gittiğini hem de kurdukları çadır hakkında şu bilgileri vermiştir:

Birkî sultanı, Aydınoğlu Muhammed'dir…. Ben de adandım, kayalar arasına oyulup düzlenmiş dar bir patikadan ilerleyerek müderrisin ardında vardım yaylaya. Güneş batarken hükümdarın kalmakta olduğu yüksek noktaya geldik. Bir ceviz ağacının altına, su kenarına çadırlarımızı kurduk….. Bana orada "harkah" adı verilen kubbe şeklinde bir çadır sundular. Harkah, ağaç kalaslarının yan yana getirilmesiyle kurulur, üzeri keçeyle örtülür. Tepesinde ışık ve hava girmesi için "bâdhenç" denilen bir delik bırakılır, istenirse bu delik kapatılabilir; çadır tıpkı ev gibidir. Gerekli döşek ve eşya da getirildi.363

359 Osman Gümüşçü, “Yaylak ve Kışlak”, https//islamansiklopedisi.org.tr/yaylak-ve-kışlak.(09.05.2019).

360 Âşık Paşazade, s. 55.

361 Macaristanlı György, s. 67.

362 İbn Battûta Seyahatnamesi I, s. 419, 453.

Gregory Palamas ise gezi notlarında Osmanlı hükümdarı Orhan Gazi’nin yazı geçirdiği yazlık hakkında bilgi verir. Yolculuklarına öncü eşliğinde devam ettiklerinden iki gün sonra, koyu gölgeli ağaçların süslediği, uzaklardaki dağlarla çevrili bir tepenin üzerine kurulmuş bir köye vardıklarını belirtir. Adı geçen köyün kendisini çevreleyen dağlık tepelerden değişik yönden esen rüzgârlara karşı kurulmuş bir köy olduğunu anlatır. Köyün buz gibi bir suyu, yazın bile çok serin bir iklimi olduğunu ve bu nedenle Orhan Bey’in yazı burada geçirdiği bilgisini verir.364 Palamas, Orhan Gazi’nin yazı Bursa’nın bir günlük seyahatten fazla olan güzel bir alanda geçirdiğinden bahseder. Palamas’a göre Bursa’da yazı geçirmek için zevkli bir yer idi, fakat Orhan Gazi sürüsü için bol yeşil çimenli dağlar ile çevrilmiş bir vadiyi tercih ediyordu. Arap tarihçisi İbn Haldun(1322-1406), Orhan Gazi’nin Bursa’yı alıp başkent yapmasına rağmen bir saray hatırı için çadır hayatını asla terketmediğini belirtir. Malikânesi ve çimenler içinde kurduğu bir çadır altında yaşadığından bahseder. Ayrıca Palekonon Savaşı’nın hemen öncesinde Osmanlılardan bahseden Kantakuzenos Mayıs ayında baharın ortasında iken onların hâlâ vadilerdeki çadırların altında yaşadıklarını ve buna ilaveten “barbar” dediği Türklerin yazın sıcağından kaçınarak ovalarda yüksek platolara hareket etmekte olduklarını yazmaktadır. Zira Türkler göçmen olduklarından bu durum Türklerin geleneği idi.365Ayrıca Pero Tafur; Büyük Türk diye bahsettiği Sultan II. Murad ve insanları şehirleri yanı başlarında olmalarına rağmen, yaz kış daima bozkırlarda çadırlarda yaşadıkları bilgisini verir.366

Tafur, ziyaret ettiği Edirne’de kendi deyimiyle şövalye ve diğerlerinin kışlalarını görmek için ordugâha gittiğinden bahseder:

O gün şehre döndük ve refakatçim beni şövalyelerin ve diğerlerinin kışlalarını bizzat görmem için ordugâha götürdü. Orada evlerinde olduğu gibi rahatları için gerekli olan her şeyi bulundururlar: kadınlarını ve bunun yanında gerekli her şeyi…

Pero Tafur, ayrıca çadırların ve kaldıkları yerlerin güzel olmasına rağmen uğraşılarının hiç bitmediğini, halkın da bunları uzun süre kullanmayı hayli kanıksadığından bu yüzden herhangi bir hoşnutsuzluk göstermediklerinden bahseder.367

364 H. Demircan, Orhan Gazi Ve Gregory Palamas, s. 49. 365 H. Demircan, Orhan Gazi Ve Gregory Palamas, s. 96.

366 Pero Tafur Seyahatnamesi, s. 45.

İbn Battûta Denizli ziyaretini anlatırken İnanç Bey’in oğlu Murat Bey’in kendileriyle tanışmak için davet gönderdiğini ve Murat Bey’in şehir dışında meyve bahçelerinin yanında ikamet ettiği için sayılarınca kendilerine at gönderdikten sonra davete iştirak ettiklerinde Murat Bey’in meyvelerin henüz eriştiği o günlerde şehir dışında bir bağda ikamet ettiğini belirtir. Murat Bey’in babasının yaptığı gibi sayılarınca kendilerine at gönderdiğini ve Murat Bey’in bağına bu şekilde gittiklerini kaydeder.368

Konar-göçerlikte mekân belirli olup konargöçerler çiftçilikle de uğraşır ve ürünlerini mevsim göçleri arasında toplarlar. Konargöçerlerin sürekli barınakları vardır. Otlaklara göçmeden önce buralarda ekip biçerler. Hayat tarzı itibariyle yaylak ve kışlak alanları arasında hareket halinde olan gruplardır. Türklerde geniş alanlarda yaygın biçimde sürdürülen ve uzun süre varlığını koruyan konargöçer hayat tarzında temel geçim kaynağı hayvancılıktır. Bu nedenle hayvanlarına her mevsim yeşil ve taze ot temin etmesi gereken bu topluluklar kış mevsimini alçak güney enlemlerde geçirirlerdi. Yaz mevsimini de yüksek ve serin kesimlerde geçirirlerdi. Bu insanların konaklama yerleri bellidir. Bundan dolayı yaylak ve kışlak arasında sürekli gidiş geliş tarzında devam ettirdikleri hayatlarını aradaki geçiş mevsimlerinde uygun mekânlarda konaklayarak sürdürmüşlerdir.369 Bu hususlar dikkate alındığında seyahatnamelerde üzerinde durulan konulardan en çok ön plana çıkan konu hayvancılık ve çadırlar olduğu görülmektedir. Nitekim Marco Polo, “Tucomania” dediği Türkiye’de Türkmenlerin dağlarda, dağ aralarında ve koyunları için iyi otlaklar buldukları geniş fundalıklarda yaşadıklarını ve sürü hayvanlarından elde ettikleri hayvan derisinden giysileri ve keçe ya da deriden evleri olduğu bilgisini verir. Ayrıca çok iyi Türkmen atları ve çok değerli çok iyi katırların da burada doğduklarını belirtir.370 Korykoslu Hayton ise Türklerin bozkırda daimi surette dolaştığını, yaz ve kış mevsimlerinde hepsi bir arada bulunan çadırlarında koyun ile diğer hayvanları güderek yaşadıklarından bahseder.371

Seyyahların seyahatnamelerinde aktardığı bu bilgilerden anlaşıldığı üzere Türklerde XIII. ve XV. yüzyıllarda yaylaya veya yazlığa gitme âdetinin devam ettiğinin

368 İbn Battûta Seyahatnamesi I, s. 410.

369 Osman Gümüşçü, “Yaylak ve Kışlak”, https//islamansiklopedisi.org.tr/yaylak-ve-kışlak.(09.05.2019).

370 Marco Polo, s. 75; M. Kaya Bilgegil, Rönesans Çağı Cihan Edebiyatında Türk Takdirkârlığı, Salkımsöğüt Yayınları, Erzurum 2009, s. 48.

yanında Türkler, kışın sıcak alanlarda, yazın ise serin alanlarda hayatlarını sürdürmüşlerdir denilebilir.