• Sonuç bulunamadı

ÇalıĢmada kullanılan tüm değiĢkenlerin doğal logaritmaları alınmıĢtır. Durağan olmayan serilerin zaman içerisinde ortalaması veya varyansı değiĢmektedir bu da sahte regresyona yol açarak yanlıĢ neticelere yol açar. Öncelikle reel turizm gelirleri, reel döviz kuru ile reel GDP arasındaki uzun dönem iliĢkisini tespit etmek amacı ile değiĢkenlere ait serilerin durağan olup olmadığına bakılmıĢtır. Serilerin entegre derecelerini belirlemek amacı ile tüm değiĢkenlere ayrı ayrı 1979 Augmented Dickey- Fuller (ADF) ve 1988 Phillips- Perron (PP) birim kök testleri uygulanmıĢtır. Birim kök test sonuçlarına göre serilerin durağan olup olmadıkları ve durağan iseler kaçıncı dereceden durağan oldukları tespit edilmektedir. ADF birim kök testi sonuçları tablo 35 ve tablo 36‟da gösterilmiĢtir. Analizlerde E.Views 7.0 paket programı kullanılmıĢtır.

ADF birim kök testi:

∆Yt = ɑ01Yt-12trend+∑β∆Yt-1t (10)

Denklem 10‟da ∆Yt seviyesinde durağanlığı test edilen değiĢkenin 1. Farkı, n gecikme uzunluğu ve ϵt beyaz gürültü hata terimidir. Negatif olması beklenen ɑ1

katsayısının t-istatistik mutlak değeri MacKinnon (1991) tablo kritik değerinin mutlak değerinden büyük ise söz konusu değiĢken durağandır denilir. Yoksa aynı süreç zaman serisinin diğer farkları alınarak durağanlık sağlanana kadar sınanmalıdır.

Tablo 29.

ADF Birim Kök Sonuçları

Düzey Birinci Fark

DeğiĢkenler ADF Değerleri Olasılık Değerleri ADF Değerleri

Olasılık Değerleri lnPGDP - 0.638.819 0.5266 -3.727.736 0.0313 lnTOUR - 0.487.573 0.8835 -3.942.932 0.0003 lnEXCHANG

E - 0.333192 0.9112 -5.929.047 0.0000

ADF testi için kritik değerler, MacKinnon ( 1996 ) dan elde edilmiĢtir. * simgesi 5 % düzeyinde anlamlılığı gösterir.

PP birim kök testinin denklemi:

∆Yt= ɑ01Yt-12trend+ϵt (11)

Philips-Perron hata terimlerine iliĢkin daha esnek bir DF bulmuĢlar ve sınamaları hata terimlerinin zayıf bağımlı ve heterojen olmasına olanak vermektedir.

Alternatiflerden hiçbirisinde bağımlı değiĢkenin gecikmeli değerleri yer almamaktadır.

Regresyon EKK ile tahmin edildikten sonra ɑ1 katsayısının t istatistiği Newey- West (1987) tahmincisi ile düzeltilmektedir.

Tablo 30.

PP Birim Kök Sonuçları

Birim kök içermediğine karar verilen değiĢkenler arasındaki uzun dönem iliĢkiyi bulmak için Johansen- Juselius (1990) koentegrasyon yöntemi kullanılır. Analize konu olan her değiĢkenin en az 1. farkında durağan olmaları ve değiĢkenlerin durağan oldukları seviyelerinde eĢit olmaları gerekmektedir. Hata terimlerinin bir alt seviyede durağan olması durumunda:

Yt= β01Zt+ϵt (12)

Denklem 12‟e EKK ile tahminden elde edilen hata terimine birim kök sınaması yapılmaktadır. Y ve Z değiĢkenleri 1. Farkında ϵt hata terimi seviyesinde durağan bulunursa koentegre iliĢkisinden söz edilir. Eğer iki seri seviyesinde durağan bulunursa bu seriler ayrıca koentegredir ve aralarında uzun dönem iliĢkisi vardır denilir. Ġz istatistiği r= ve <r test eder. Maksimum öz değer istatistiği ise r+1 ifade eden alternatif hipotezi karĢı test eder. Eğer Π matrisinin rankı 0 ise Z matrisini oluĢturan değiĢkenler

PP testi için kritik değerler MacKinnon ( 1996 ) dan elde edilmiĢtir. * 5% düzeyinde anlamlılığı gösterir.

birbiri ile koentegre değildir ama rankı 1 ise Z matrisindeki iki değiĢken uzun dönemde birlikte hareket ettikleri sonucuna ulaĢılır. Ġz istatistik değeri %5 kritik değerden büyük olduğundan 40.53766>29.79707 değiĢkenler arasında bir koentegre edici vektör olduğu görülür. Tablo 29 ve 30‟de Johansen test sonuçları özetlenerek sunulmuĢtur.

Tablo 31.

Johansen Eş-bütünleşme Testi EĢ-bütünleĢme

sayısı Özdeğer Ġz testi %5 Kritik Değer P**

r=0* 0.534323 40.53766 29,79707 0.0020

r≤1 0.198231 9.202916 15,49471 0.3470

r≤2 0.003521 0.144617 3.841466 0.7037

* 0.05 düzeyinde hipotezin reddedildiğini göstermektedir

** MacKinney-Haug-Michelis ( 1999 ) p-değerleri

Tablo 32.

Johansen Eş bütünleşme Testi EĢ bütünleĢme

sayısı Özdeğer Mak. Özdeğer Sayısı %5 Kritik Değer P**

r=0 0.534323 31.33474 21.13162 0.0013

r≤1 0.198231 9.058299 14.26460 0.2813

r≤2 0.003521 0.144617 3.841466 0.7037

* 0.05 düzeyinde hipotez reddedilmektedir

** MacKinnon-Haug-Michelis ( 1999 ) p- değerleri

Kurulan model sonrası tahmin edilen regresyon modelimiz:

lnPGDP= 0.93lnTOUR - 0.12lnREXCHANGE çıkmıĢtır. Regresyon denklemini analiz ettiğimizde Ģu sonuca ulaĢmaktayız: turizm gelirleri %1 arttığında GDP %0.93 artıyor yani bu iki değiĢken arasında pozitif iliĢki mevcuttur. Reel döviz kuru %1 arttığında reel GDP %0.12 azalmaktadır, bu sonuçlar ekonomi teorisi ile de örtüĢmektedir. Test sonuçları da istatistik olarak anlamlıdır.

Tablo 33‟de gösterildiği gibi, VECM sonuçlarına göre 100/55= 1.81 dönem sonra sapmalar ortadan kalkacak ve dengeye yeniden ulaĢılacaktır.

Tablo 33.

Hata Düzeltme Modeli (VECM)

Hata Düzeltme D(LNRPGDP,2) D(LNRTOUR,2) D(LNREXCHANGE)

Coint Eq1 -0.555661 0.979213 0.124999

(0.25582) (0.27721) (0.13489)

[-2.17205] [3.53244] [0.92668]

D(LNRPGDP(-1),2) -0.088346 -0.242301 3.32E-05

(0.15925) (0.17257) (0.08397)

[0.55475] [-1.40411] [-0.00040]

D(LNTOUR(-1),2) -0.397916 0.138978 0.176368

0.17648 (0.19123) (0.09305)

[-2.25478] [0.72677] [1.895383]

D(LNEXCHANGE 0.613251 1.512.238 0.251620

(-1)) (0.44249) (0.47947) (0.23331)

[1.38591] [3.15395] [1.07846]

C 0.030914 0.071222 -0.037529

(0.04099) (0.04442) (0.02161)

[0.75417] [1.60348] [-1.736373]

F testi sonuçları iliĢkilerin iĢaretini veya bu etkilerin ne kadar süreceğini açıklayamaz. Bir değiĢkenin değerindeki değiĢimlerin sistemdeki diğer değiĢkenler üzerinde pozitif mi negatif mi etkide bulunacağını göstermez. Bu bilgiler VAR etki-tepki ve varyans ayrıĢtırma analizleri ile elde edilebilirler (Brooks, 2008, s. 299). Bir makro ekonomik büyüklüğün üzerinde en etkili değiĢkenin hangisi olduğu varyans ayrıĢtırması ile belirlenirken; etkili bulunan bu değiĢkenin politika aracı olarak kullanılabilir olup olmadığı ise etki-tepki fonksiyonları ile belirlenir (Sarı, 2008, s. 4).

Varyans ayrıĢtırması diğer değiĢkenlerdeki Ģoklar karĢısında bağımlı değiĢkende oluĢan hareketlenmenin oranını verir. i. değiĢkene Ģok doğrudan hem kendisini etkileyecek ve VAR‟ın dinamik yapısı nedeni ile sistemdeki diğer tüm değiĢkenleri de etkileyecektir. Tablo 32‟da gösterildiği gibi reel PGDP‟nin varyans ayrıĢtırması sonucu döviz kuru 2. dönemden 10. döneme kadar miktarını arttırmakta ve sonra sabit kalmaktadır. Turizm gelirleri ise çok etkili olmamakla beraber artmaya devam etmektedir.

Tablo 34.

Varyans Ayrıştırması (Cholesky)

10 77.74954 2.106343 20.14411 1.221118

11 77.18183 2.495031 20.32314 1.287479

12 76.71035 2.895098 20.39455 1.349122

13 76.32667 3.271666 20.40166 1.406312

14 76.01909 3.608470 20.37244 1.459327

15 75.77472 3.901046 20.32423 1.508358

16 75.58119 4.151351 20.26745 1.553992

17 75.42768 4.364218 20.20810 1.596212

18 75.30521 4.545298 20.14949 1.635381

19 75.20666 4.700007 20.09333 1.671742

20 75.12652 4.833073 20.04041 1.705521

21 75.06059 4.48419 19.99099 1.736919

22 75.00571 5.49210 19.94508 1.766123

23 74.95952 5.137954 19.90252 1.793301

24 74.92024 5.16632 19.86313 1.818606

25 74.88651 5.86805 19.82668 1.842178

26 74.85732 5.349716 19.79296 1.864146

27 74.83187 5.406364 19.76176 1.884625

28 7480955 5.457561 19.73289 .1903725

29 74.78985 5.503975 19.70617 1.921544

30 74.77239 5.546168 19.68144 1.938173

Etki-tepki fonksiyonları rassal hata terimlerinden birindeki bir standart sapmalı Ģokun içsel değiĢkenlerin Ģimdiki ve gelecekteki değerlerine olan etkisini yansıtır.

Böylece gelecekte meydana gelebilecek Ģok politikalar neticesinde diğer değiĢkenlerin nasıl bir tavır içine girecekleri, ne Ģekilde tepki verecekleri belirlenebilmektedir. Kısa dönemli iliĢkinin tespiti için kullanılan yöntemlerden biriside etki-tepki ( impolse- response ) analizidir.

Şekil 24. Impulse-Response analiz sonuçları

ġekil 24‟de ki etki-tepki analizi sonuçlarına göre: turizm gelirlerine verilen 1 standart sapmalık Ģok karĢısında kiĢi baĢı GDP yaklaĢık 5 dönem anlamlı ve pozitif tepkiler vermekte iken turizm gelirlerinin kiĢi baĢı GDP‟ye tepkisi istatistiki olarak anlamsızdır. Yine kiĢi baĢı GDP‟ye verilen1 birimlik standart Ģok karĢısında reel döviz kuru yaklaĢık 8 dönem istatistiki olarak anlamlı negatif tepkiler vermekte iken kiĢi baĢı GDP‟nin reel döviz kuruna tepkisi istatistiki olarak anlamsızdır. Ayrıca turizm gelirlerine verilen 1 standart sapmalık Ģok karĢısında reel döviz kuru istatistiki olarak anlamlı yaklaĢık 2 dönem pozitif tepkiler göstermektedir.

BÖLÜM VI

SONUÇ VE ÖNERĠLER

6.1. Sonuç

Ġkinci dünya savaĢı sonrası uluslararası turizm kitle turizm özelliği göstermiĢtir.

Ġnsanların gelirinin artması, çalıĢma saatlerinin günde 12 saatten 8 saate düĢmesi, resmi tatil imkanı sağlayan iĢ yasalarının kabulü, kredi kartlarının yayılması, havayolu ulaĢım imkanlarının artması (fiyatlarının ucuzlaması), iletiĢim teknolojisinde yaĢanan geliĢmeler neticesinde kitle turizmi ivme kazanmıĢ, turizm faaliyetine dahil olan tüm iĢlemlerin bir paket içerisinde sunma (gittikçe ucuzlayan) fikri içeren kitlesel paket turlarının oluĢturulması gerçekleĢmiĢtir. Esnek çalıĢma saatleri ile artan boĢ zaman yıl içerisinde çıkılan büyük tatillerin yerini kısa süreli tatiller almıĢtır. Mevsimsel yoğunlaĢma (yaz dönemi) vardır.

Turizm talebi her yıl artmaktadır, AGÜ için döviz açıklarını kapatabilme özelliği vardır. Ekonomik kısıtlamalarından (tekstil kotası vb.) az etkilenmektedir.

Dünya turizm sektörü 2003 yılından beri ortalama %6 büyümektedir. 1950‟de 25 milyon olan dünya turist sayısının tümü batılı 25 ülke (Avrupa ve ABD) arasında

%97‟si gerçekleĢmekte iken günümüzde ilk 15 ülke toplam turist sayısının %62‟sini (arasına Asya, Doğu Avrupa gibi yeni ülkeler girmiĢtir) gerçekleĢtirmektedir.

WTO (2014) verilerine göre, 1.138.000.000 kiĢi turizm hareketlerine katılmıĢtır, bir önceki yıla göre %4.7 artmıĢtır. Uluslararası turizm dünya genelinde ihracat hizmetlerinin %29‟u, toplam mal ve hizmet ihracatının %6‟sını karĢılamaktadır. Dünya ihracatında yakıt, kimya, gıda, otomotiv sektöründen sonra 5. sırada turizm sektörü gelmektedir. WTO 2015 yılı için %3-4 büyüme bekliyor. Küresel turizm harcaması 2014 için 1 trilyon 138 milyar $‟dır, bu miktarın 615 milyar $ GÜ ve 523 milyar $ GOÜ‟de elde edilmektedir. Küresel istihdamda çalıĢan kiĢilerin %9.5‟i yani 266 milyon kiĢi turizm sektöründe çalıĢmaktadır. 2023 yılında bu rakam 339 milyon kiĢiye ulaĢacaktır. 2015 yılı için global GDP‟nin %3.9, turizm sektörü ise %6.9 büyüyecektir.

Yan sektörlerle birlikte 7 trilyon $ yani global ekonominin %9.5‟i ni oluĢturmaktadır.

Önümüzdeki on yıl içinde (2023) sektörün hacmi iki katına çıkarak 13.6 trilyon $ seviyesine ulaĢacağı hesaplanmaktadır.

Turizm sektörünün olumlu ekonomik etkileri: ödemeler dengesi üzerine etkisi, gelir yaratıcı etkisi, istihdam etkisi, bölgelerarası geliĢmiĢlik farklarını azaltma etkisi,

tarım sektörü üzerine ve diğer sektörlere etkisi olarak sıralayabiliriz. Turizm sektörünün olumsuz ekonomik etkileri olarak: fırsat maliyeti, ithalat etkisi, yabancı iĢgücü ihtiyacı, bölgesel enflasyon etkisi, mevsimsellik özelliği sayılabilir.

AGÜ‟ler tarafından turizm görünmeyen ihracat sayılması, ödemeler dengesine olumlu etkileri ve istihdama katkısı nedeni ile tercih edilmektedir.

1990‟lar dan bu yana değiĢen tüketici tercihleri ile birlikte çevresel olarak ta sürdürülebilir alternatif turizm türleri ortaya çıkmıĢtır, ekoturizm, kültür turizmi, yat turizmi, sağlık turizm vb. Günümüzde yeni turist profili: turistler daha fazla rekreasyonel, sportif (Dünya Kupası, Yaz Olimpiyatları, vb) macera istemektedirler.

Turistler artık ilgi alanları ve hobilerine göre seyahat etmektedirler. Sürekli yeni destinasyonlar ve yeni turizm ürünleri talep etmektedirler. Üçüncü yaĢ ve sağlık turizmi geliĢmektedir. Çevrenin korunmasına olan istekleri artmıĢtır. Dünyada son beĢ yılda kıyı tatili %18, Ģehir turizmi %58 büyümüĢtür.

Teknolojik geliĢmeler sonucu insan gücünün yerini otomasyon alacak, bireylerin çalıĢma süreleri kısalacaktır. Bireylerin eğitim ve kültür düzeyleri artacaktır. Dünya nüfusu da artacağından turizmin potansiyeli artacaktır. Ticari iliĢkiler geliĢecek, kongre, fuar ve toplantıların turizmdeki payı artacaktır. Kapalı siyasi ve ekonomik yapıya sahip ülkeler turizm piyasasına dahil olacaklardır.

Kitle turizminde verilecek hizmet miktarı önceden belli olduğundan toptan alımlar ve anlaĢmalar görülmekte, bir sene sonraki pazar hareketlerini bilen seyahat acenteleri elindeki turist profilini otellere pazarlamakta, bedellerini ödemeyi garanti etmektedirler. Oteller senenin baĢında daha sene baĢında kazanacakları geliri risk almadan kazanmaktadır. Acenteler düĢük fiyattan aldıkları otel odalarını müĢterilerine avantajlı fiyattan satma Ģansı bulmaktadırlar. Oteller sayısı sene baĢından belli olan müĢteri sayısına göre yiyecek içecek ihtiyaçlarını ve malzemeleri toptan olarak daha ucuza satın almakta ancak artık müĢteri odaklı hizmet Ģartı ortadan kalkarak hizmet kalitesi ikinci plana itilmektedir.

Kitle turizmi sürdürülebilirlik açısından büyük sorunlara neden olmaktadır.

Büyük ölçekli firmaların kurduğu zincir otellerin pazarlamacıları da büyük ölçekli firmalar olacağından destinasyonun turizm gelirinin büyük kısmı uluslararası firmalara aktarılacaktır.

Kitle turizmi aynı imalat sanayinin kitlesel ve standartlaĢtırılmıĢ fordizm özelliği göstermekte, pazarlama yöntemi olarak “paket tur” turizm pazarına egemen pazarlama yöntemi olmuĢtur. Kitle turizminin ekonomilere olumlu ekonomik faydalar sağlayacağı

düĢüncesi ile AGÖ kitle turizmini teĢvik eden devlet politikaları 1960‟lı yıllardan sonra görülmeye baĢlamıĢtır. 1990 sonrası dönemde görülen imalat üretim özellikleri (JIT) gibi turist profili de değiĢmeye baĢlayarak (son anda rezervasyon yapma) post-fordist yani bireysel istekleri dikkate alan turizm türleri ortaya çıkmıĢtır.

Turları organize eden ve satan tur operatörleri, seyahat acenteleri, ulaĢtırma Ģirketleri, konaklama, yiyecek-içecek sektörü, araba kiralama firmaları çokuluslu Ģirketlerin kontrolü altındadır (oligopol pazar). Tur operatörleri tekel ve temel alıcı konumdadırlar.

Havayolu ağırlıklı ulaĢtırma, grup ve organize olarak düzenlenmiĢ kitleler Ģeklinde tatil yapılması fikrine dayanan kitle turizmi turizm bölgesinde büyük altyapı ve üstyapı yatırımlarını sermaye yoğun tesisleri zorunlu kılarak oligopolcü tur operatörleri ve zincir konaklama iĢletmelerinin önderliğinde geliĢen bir sektöre neden olmuĢtur.

Turizm sektörü yabancı talebe yabancı sermayeye ve yabancı ortaklığa dayalı ve yabancıların denetimindedir.

Yeni turistler artık iĢletmelerden temiz plaj ve suya eriĢim, tesis ve çevresinde atık olmaması, gürültü kirliliğinden uzaklık talep etmektedirler. 2000 yılı baĢından bu yana yeĢil tüketici hareketi (green consumerism), doğa ve çevre bilinci oluĢmuĢ turistler destinasyonlarda ve turistlik ürünlerde sahicilik (authenticity) arayıĢına yönelmiĢlerdir.

Mevsimsellik yılın belli dönemlerinde (yaz dönemi, toplam giriĢlerin %72.7‟sini oluĢturmaktadır) doğal kaynaklar ve yerel halk üzerinde baskı oluĢturmaktadır. Neticede yılın belli dönemlerinde (kıĢ dönemi) atıl kalan, diğer dönemde ise aĢırı yoğun faaliyet gösteren turizm sektörü, iktisadi prensipler (kaynakların etkin kullanılması) ve doğal kaynakların kullanılması açısından sürdürülebilir olması çok zordur.

Turizm ürünü 3S‟nin (deniz-kum-güneĢ) yanı sıra 3E (heyecan-eğlence-eğitim) görülmektedir.

Uzun mesafeli ve deniz aĢırı seyahatler artacak, yeni destinasyonlar önem kazanacaktır.

Dünya ölçeğinde turizm sektörü sera gazı salınımlarının %5‟ini oluĢturmaktadır, 2035 yılında bu oran %12 seviyesine çıkacaktır.

Turizm sektörü sürdürülebilirlik ilkelerini benimsememesi halinde olumsuz etkilenecek sektörlerin baĢında gelmektedir. Akdeniz çanağı (dünya turist sayısının %30 ve dünya turizm gelirlerinin ve yatak kapasitesinin %25‟ini elinde tutan) 90 yıl içerisinde tamamen kirlenmesi beklenmektedir.

Türk ekonomisinin genel trendi sanayi ve hizmet sektörlerinde geliĢme Ģeklindedir, turizm sektörü ekonominin genel trendine paralel büyümektedir.

Turizm sektörü ulusal ve uluslararası düzeyde bir çok baĢka sektörle girdi-çıktı iliĢkisi içerisindedir. Türk turizmi balıkçılık sektörünün %51‟ini, gıda-içecek sektörünün %20‟sini ve mobilya sektörünün %14‟ünü satın almaktadır.

Türkiye turizm gelirinin dünya turizm geliri içeresindeki payı %2.3 civarındadır.

Türkiye dünya GSH‟nın %1.1‟ini oluĢturmaktadır.

Türkiye‟de toplam yatırımlarda turizm sektörü yatırım tutarı 24 milyar YTL, yani toplam yatırımların %8.6‟sını oluĢturmuĢtur.

Türkiye paket tur pazarında (Antalya), TUI %14.24, Pegas %8.78, Odeon

%8.33, Tez Tour %8.01 ve Thomas Cook-Diana %7.37‟dir. Ege Bölgesi için Thomas-Cook %26.39, TUI %21.86, HST %5.41 ve Corendon %4.27‟dir.

341 tesis önümüzdeki 2 yıl içerisinde (2015-2017) iĢletmeye açılarak, 58.321 oda ve 115.542 yatak devreye girecektir.

Golf tesis sayısı 30 dur. Bu rakamın 24 adedi Antalya Belek‟tedir.

Otel yatırımlarında arsa maliyetlerinin toplam yatırım maliyet tutarının %20‟sini geçmemesi kuraldır.

Türkiye‟de otel yatırımcılarının önemli bir kısmı müteahhitlerdir, özellikle beĢ yıdızlı otel yatırımları “ego yatırımları” olarak yapılmaktadır.

KTB verilerine göre 2011 yılında turizm sektörünün dolaylı ve doğrudan GSYH‟ya katkısı 85 milyar $ olarak hesaplanmıĢtır.

Türkiye‟de kitle turizminin olumlu ekonomik etkilerini elde edebilmek amacı ile bu turizm tarzını teĢvik ederek 1960‟lı yıllardan itibaren 5 yıllık kalkınma programları ile (Ġkinci BYKP, 1968-1972) Akdeniz ve Ege kıyı bölgelerine yabancı kitle turizminin geliĢmesi hedeflenmiĢtir. Kitle turizmine dayalı altyapı yatırımları kamu, üstyapı yatırımları özel sektör tarafından yapılması ilke olarak benimsenmiĢtir. DıĢa açık dönem de (1980 sonrası) 24 Ocak kararları ile ithal ikameci sanayileĢme durdurulmuĢ, ihracat odaklı büyüme kabul görmüĢ ve döviz getirici politikaların benimsenmesi ile birlikte turizm sektörüde kalkınmada öncelikli sektörlere dahil edilmiĢtir. 1980 sonrası dönem Türk turizm sektörü için take-off (kalkıĢ) sayılır çünkü bir dizi teĢvik politikaları kabul edilmiĢtir (2634 sayılı Turizmi TeĢvik Kanunu 1982 ve 1985 kalkınmada özel önem taĢıyan sektör). ÖzelleĢtirme politikaları neticesinde devlet kurumlarının sahip olduğu konaklama tesisleri, kamu kampları, otel ve marinalar satılmıĢtır (TURBAN vb.). 1996-2000 7. BYKP ile yeni tüketici taleplerini dikkate alan alternatif turizm ürünlerinin

yayılması ve küçük ölçekli iĢletmelerin geliĢmesine özel önem verilmesi önerilmiĢtir.

KTB (Kültür ve Turizm Bakanlığı) 2007‟de kabul edilen en önemli turizm politikası belgesi olan “Türkiye Turizm Stratejisi 2023” ile kıyı (kitle) turizminin yanı sıra alternatif turizm çeĢitlerinde potansiyeller bulunduğuna fakat rasyonel kullanılmadıklarına dikkat çekilmiĢ alternatif turizmin çeĢitlendirilmesinin desteklenerek geliĢtirilmesi gerektiği söylenmiĢtir.

Türk turizminde 3S (sea-sun-sand) turizmine yönelen kitle turizmi organize tur ağırlığı fazla olan paket tur tarzı pazarlama görülmektedir. Batılı ülkelerin belirlediği uluslararası standartlara uygun ürün sunma ve yatırım yapma baskısı vardır. Atıl kapasite ve düĢük doluluk ve ölçek ekonomilerine bağımlılık ile uluslararası rekabete açık kar maksimizasyonu güden turizm arzı kendini göstermektedir. Kitle turizminin (3S) sınırlarına yaklaĢılmakta, her Ģey dahil sistemi ile hizmet kalitesi azalmaktadır.

Katma değerin önemli kısmı destinasyonlara yönelik paket turları satan oligopolcü tur operatörlerine aktarılmaktadır.

Ziyaretçi profili değiĢimi turistik taleplerin ve beklentilerinin değiĢimini beraberinde getirmektedir. Ülkemize gelen turistlerin %68‟i orta gelir düzeyinde iken ülkemizin yatak kapasitesinin %30‟u 5 yıldızlı tesislerden oluĢmaktadır. Ġspanya‟da görülen ziyaretçi gelir düzeyi ile tesis düzeyi arasındaki oran ülkemizde mevcut değildir. Üst gelir düzeyine hitap eden tesis düzenlemesi yapan yatırımcılar hedef gruptan beklenen turist sayısına ulaĢamadıklarında çare olarak fiyat indirimine gitmekte sonuçta sunulan hizmet kalitesi ile talep edilen fiyatlar arasında uyuĢmazlık görülmektedir.

Her Ģey dahil sistemi (all inclusive pension system) kitle turizmi geliĢmesine bağlı olarak kıyılarda yatak kapasitesinin plansız geliĢimi neticesinde konaklama iĢletmeleri tarafından 1990‟lı yılların ortalarından bu yana uygulanmakta olan bir sistemdir. AĢırı yatak arzı doluluk oranlarını olumsuz etkilemektedir.

3S turizmi Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde yoğunlaĢmaktadır, bu bölgeler zaten sosyo-ekonomik açıdan ülkemizin en geliĢmiĢ bölgeleridir. Turizm sektörünün bölgeler arası geri kalmıĢlık düzeyini azalttığı görüĢü tam oluĢmamıĢtır, alternatif turizm türlerinin artması ile geri kalmıĢ dört bölge daha fazla turist ve turizm geliri elde edebilecektir.

Türkiye‟de bir kiĢi günlük ortalama 217 litre su tüketirken, lüks otelde 750-1000 litre su tüketilmektedir.

Turizm sektöründe 1983‟de 218 bin olan istihdam 2013 yılı için 1.298 bin olmuĢtur. Sektörde çalıĢanların %56‟sı yiyecek-içecek hizmetlerinde, %30‟u konaklama sektöründe, %5.7‟si seyahat acentelerinde ve %1.2‟si havayolu ulaĢtırmasında çalıĢmaktadır.

Aktob AR&GE raporuna göre turizm talebinde meydana gelen 1 birimlik geliĢme, Türk ekonomisinde 2 birim canlanma yaratıyor. Ekonomideki 1 birim canlanma turizmde 1.3 birim canlanma yaratıyor. Turizm geliri %1 artınca, tarım sektörü üretimini %3 artırıyor. Turizm, 54 sektörü doğrudan uyarıyor.

1980-2013 dönemi Türk turizmi gelen ziyaretçi sayısı olarak 26 kat artıĢ, turizm gelirleri 107 kat artıĢ göstermiĢtir. Dünyada turist baĢına harcama ortalaması 2013 için 1066 $ iken ülkemizde 750 $ dır çünkü ülkemizde yoğun olarak fiyat rekabetin görüldüğü, batılı ülkelerin para harcama esneklikleri fazla olmayan orta gelirli gruplara yönelik kitle turizmi yaygındır.

Türkiye paket tur pazarında dünya da Ġspanya‟dan sonra ikinci sıradadır.

Turizm sektörü 150 milyar $ olan ihracatın %20‟sine ulaĢmıĢtır.

OVP (Orta Vadeli Plan): koruma-kullanma dengesi gözeten, karĢılaĢtırmalı rekabet üstünlüğüne uygun turizm çeĢitlerini öne çıkaran yapı oluĢturulacaktır, turizm yatırımlarının diğer bölgelere kaydırılarak çeĢitlendirilmesine, turizm faaliyetlerinin 12 aya yayılmasına yönelik politikalar uygulanacaktır.

Türk turizm sektörü 25 yılda turizm sektörü 75 milyar $ yatırım yaptı. Arazi maliyetlerini de hesaplarsak 100 milyar $ olmaktadır.

Toplam yatak sayısı KTB belgeli 750.000, belediye belgeli 504.000 adede ulaĢmıĢtır.

(2014-2018) 10. Kalkınma Planına göre turizm gelirinin 45 milyar $ ve turizm giderlerinin 8 milyar $ olması, turizmin GSYH oranı 2018 için %3.5 ve yine 2018 için turizmin ihracatı karĢılama oranının %16.2 hedefleniyor. Hedeflenen 2023 yılı 63 milyon turist ve 86 milyar $ turizm gelirine ulaĢabilmek için daha 25 milyar $ yatırıma ve ortalama 1.350 $ turist baĢına harcamaya ulaĢılması gerekmektedir.

2023 yılı için 63 milyon turist, 86 milyar $ turizm geliri ve kiĢi baĢı ortalama 1.350 $ turizm geliri hedefleniyor.

2023 yılında 20 milyon yuttaĢımız yurtiçi pazara katılacak.

Tesislerin %65, yatak sayısının %78.9 oranı kıyılardaki 5 ilde toplanmıĢtır (Antalya, Muğla, Ġzmir, Aydın ve Ġstanbul). Anadolu‟da tesis oranı %35, yatak kapasitesinin %21.1 bulunmaktadır.

2015 yılı için 1 milyon Rus turist ekonomik krizden ötürü ülkemize gelmeyecektir, turizm sektörünün direkt zararı 1 milyar $ olacaktır.

Turizm sektörü yeni istihdam olanakları, GSYH ve ödemeler dengesine verdiği destek ile dünyada ve Türkiye‟de ekonomik kalkınmanın en önemli itici güçlerindendir.

Özellikle 1980 sonrası baĢlayan ivme ile 2014 yılında ülkemiz gelen turist sayısı olarak dünyada 6. sıraya yükselmiĢtir. Küresel turizm GSYH içerisindeki payı 1990‟da %1.2 iken 2011 yılında % 2.2‟ye yükselmiĢtir. Türkiye‟nin sektördeki turizm yatırımları toplam yatırımların %8.6‟sına ulaĢmıĢtır. WTO 2012 Türkiye Turizm Sektörü Raporu‟na göre 2020 yılına kadar yıllık % 4.9 artması beklenmektedir. Bu geliĢmeler ülkemizin 2023 Turizm Stratejisi‟ne dayanarak uluslararası pazarda turist sayısı ve turizm gelirleri olarak ilk beĢ ülke arasına girmesi ve uluslararası bir marka olması hedeflenmektedir. Turizm sektörü makro ekonomik değiĢkenleri etkileyen aynı zamanda bu değiĢkenlerden etkilenen bir sektör olarak tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir yere sahiptir. Türkiye‟de bölgelerarası geliĢmiĢlik sonucu geliĢmiĢ illere doğru iç göç görülmektedir. Devlet Planlama TeĢkilatı (DPT) yaptığı 2003 ve 2010 yılları il bazında sosyoekonomik geliĢmiĢlik sıralamasına göre Muğla ili 2003 de 13. sıradan 2010 da 8. sıraya, Antalya 10. sıradan 7. sıraya, Ġstanbul 1. sırasını korumuĢ, Adana ili ise 8. sıradan 18. sıraya gerilemiĢtir. GeliĢmiĢlik düzeyi en yüksek 5

Özellikle 1980 sonrası baĢlayan ivme ile 2014 yılında ülkemiz gelen turist sayısı olarak dünyada 6. sıraya yükselmiĢtir. Küresel turizm GSYH içerisindeki payı 1990‟da %1.2 iken 2011 yılında % 2.2‟ye yükselmiĢtir. Türkiye‟nin sektördeki turizm yatırımları toplam yatırımların %8.6‟sına ulaĢmıĢtır. WTO 2012 Türkiye Turizm Sektörü Raporu‟na göre 2020 yılına kadar yıllık % 4.9 artması beklenmektedir. Bu geliĢmeler ülkemizin 2023 Turizm Stratejisi‟ne dayanarak uluslararası pazarda turist sayısı ve turizm gelirleri olarak ilk beĢ ülke arasına girmesi ve uluslararası bir marka olması hedeflenmektedir. Turizm sektörü makro ekonomik değiĢkenleri etkileyen aynı zamanda bu değiĢkenlerden etkilenen bir sektör olarak tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir yere sahiptir. Türkiye‟de bölgelerarası geliĢmiĢlik sonucu geliĢmiĢ illere doğru iç göç görülmektedir. Devlet Planlama TeĢkilatı (DPT) yaptığı 2003 ve 2010 yılları il bazında sosyoekonomik geliĢmiĢlik sıralamasına göre Muğla ili 2003 de 13. sıradan 2010 da 8. sıraya, Antalya 10. sıradan 7. sıraya, Ġstanbul 1. sırasını korumuĢ, Adana ili ise 8. sıradan 18. sıraya gerilemiĢtir. GeliĢmiĢlik düzeyi en yüksek 5