OĞUZ TANSEL’İN MASALLARININ İNCELENMESİ
2.3 ALTI KARDEŞLER (1959: 30)
2.3.1- Konu
Babalarını kaybettikten sonra anneleri ile birlikte yaşam sürmeye başlayan altı kardeşin hayat kesitleri sunulmaktadır. Üç kız kardeş, babalarının nasihati üzerine üç yabancı ile evlendirilir. Annelerini üzmemek adına her türlü zorluğu göze alarak; kız kardeşlerini aramak üzere yola çıkan en küçük erkek kardeşin başından geçen serüvenler konu edilmektedir.
2.3.2- Asıl İleti
Ana baba nasihati, her ne olursa olsun çiğnenmemesi ve yerine getirilmesi gereken başlıca ödevlerdendir. Altında birçok mücadeleye göğüs germek gibi bir külfet yatsa da birtakım sorumlulukların üstesinden gelmek zorunlu bir eylemdir.
2.3.3- Masalın İçerik Çözümlemesi
Masalın başında Güngör KABAKÇIOĞLU tarafından çizilmiş bir resim bulunmaktadır. Resim, geleneksel motiflerle süslenmiştir. Güzel bir kız ile iki erkeğin yanı sıra; etrafa saçılmış altınlar ile bir testi resmi bulunmaktadır. Resimdeki genç oğlanın evin küçük oğlu olduğu; güzel kızın, oğlanın kız kardeşi olduğu ve diğer erkeğin de eniştesi olduğu düşünülebilir.
Masalın giriş bölümü, babanın tanıtımı ile yapılmaktadır. İyilik etmeyi seven; kötülük nedir bilmeyen bir tip olarak tanıtılmaktadır. Babanın ihtiyarlaması ve öleceği zamanı bilmesi ile oğullarını yanına çağırması hadiseleri, masal aksiyonunu başlatan olaylardır.
Baba, oğullarını yanına çağırır ve onlara çeşitli nasihatlerde bulunur: İlk gelen dünüre büyük kızını; ikinci gelen dünüre ortanca kızını ve son gelen dünürü de küçük kızını vermelerini oğullarından ister. Bunlardan sonra sıralanan nasihatlerin her biri
bir ileti değeri taşımaktadır: Kavga etmeme; canlıları sevme; iyilik ve doğruluktan yana olma konusunda çocuklarını öğütler.
Masal kahramanları aile reislerini kaybeder ve bu durumun verdiği acı şu cümlelerle ifade edilir: “Dertleri unutulacak gibi değil. Çok sevdikleri, iyi yürekli babalarının acısıyla yemek içmek gelmez akıllarına” (Tansel 1959: 31). Burada dikkati çeken en önemli nokta, hâkim bakış açısının kullanılmaya başlamasıdır.
Çocuklar, babalarını defnederler ve eve dönerler. Evlerinin önündeki ak taşa konmuş Karakuş’ u görürler. Evelerinin önünde duran ak taş ve burada konaklayan hayvanlar, masal aksiyonunda etkin görevleri olan unsurlardır. Ak taşın üstünde sırasıyla; Karakuş, ayı ve aslan konaklar. Bu hayvanların her biri de konuşabilen ve olağanüstü özellikler gösteren hayvanlardır. Bunlar olağanüstü hayvanlar grubuna girmektedir. Her biri de uzunca bir zaman taşın üstünde beklerler. Üç hayvanın davranışlarının bir diğer ortak noktası da; yanlarına gelen bireylerle konuşmak istememeleri ve meramlarını evin büyük oğluna açıklamalarıdır.
İlk gelen konuk Karakuş’ tur. Karakuş, ak taşın üstünde on gün beklemiş ve evin büyük kızını istediğini belirtmiştir. Babalarının nasihatini çiğnemek istemeyen aile bireyleri, çok gönüllü olmasalar da, büyük kız kardeşlerini Karakuş’ a vermişlerdir. Karakuş’ un, kızı alıp oradan uzaklaşmasının ardından bir gece geçmiştir. Sabah olduğunda benzer bir hadise daha olmaktadır: Ak taşın üstünde iri bir ayı oturmakta ve yedi gün boyunca ev halkının verdiği yiyeceklerle beslenmektedir. Ayının, evin ortanca kızına dünür geldiğini açıklaması üzerine, sekizinci gün ev halkının kararı ile ortanca kız da ayıya verilir. Bu hadisenin yaşanmasından sonra, masal zamanında beş günlük bir atlama yaşanır. Altıncı gün, kapılarının önündeki ak taşın üzerinde bir aslanın oturduğu gören ev halkı, on beş gün boyunca aslanı da beslerler. Aslanın da evin küçük kızını alıp gitmesi ile masalın gelişme bölümü yeni bir boyut kazanmaktadır. Aksiyonun bu anına kadar yaşanan olayların ortak özellikleri şunlardır:
gelmektedir. İlk gelen dünür evin büyük kızını, ikinci gelen dünür evin ortanca kızını ve son gelen dünür de evin küçük kızını istemektedir.
b- Kızları istemek üzere gelen dünürlerin her biri de hayvandır: Karakuş, ayı ve aslan. Üç hayvan da konuşabilmekte ve olağanüstü özellikler gösterebilmektedir.
c- Dünür olarak gelen üç kahraman da evin önündeki ak taşın üstünde, belirli aralıklarla konaklamaktadır.
d- Üç kahraman da niçin orada bulunduklarını yalnızca evin büyük ağasına açıklamaktadırlar. Bu durum, babanın vefatından sonra aile reisliğinin evin en büyük erkeğine geçmesi geleneğinin bir işareti olarak görülebilir.
e- Aile bireyleri, evlerinin önüne gelen konukların hiç birini tanımamaktadır. Babalarının nasihatini çiğnememek adına, kızları bu hayvanlara vermeye razı olmuşlardır.
Kızların evden ayrılmalarının ardından bir aylık bir zaman dilimi geçmiştir. Bu süre içinde evde kalan üç erkek kardeş ile anneleri, iyi mi kötü mü ettiklerini düşünerek vakit geçirmişlerdir. Bir ayın sonunda anne, oğullarına serzenişte bulunmaktadır: “ Yavrularım bu kızların biri gideli ay oldu, öteki gideli yirmi gün, küçük gideli on gün oluyor. Bunları bir aramak sormak gerekir. Kardeşlik böyle mi olur!” (Tansel 1959: 33). Bu yakınma cümlesinden sonra, aksiyona yeni bir yön verilmektedir. Erkek kardeşler, kız kardeşlerini aramak üzere evden ayrılırlar. Ancak gidecekleri yön hakkında bilgileri yoktur. Bu durum, şu cümleler ile ifade edilmektedir: “ Peki ana, aramaya arayalım ya! Birini kuşa verdik, yerini yuvasını bilmeyiz. Birini ayıya verdik, inini evini bilmeyiz. Birini aslan götürdü ülkesini, ormanını bilmeyiz. Biz nereye gidelim, kimden soralım?” (Tansel 1959: 33).
Gidecekleri yeri yurdu bilmemelerine rağmen, analarını üzmemek adına yola çıkan üç kahraman ilk olarak bir dağ tepesindeki mağarada konaklamaktadır. Burada gelişecek olan olaylar, büyük ile ortanca erkeğin aksiyondan çekilmesine neden olacaktır. Küçük oğlanın, mağara dışında karşılaştığı yılan ile mücadelesi sonucu diğer kardeşler bu durumdan ürkmektedir: “ Daha ben bu dağda gezemem; canımı yolda bulmadım. Vahşi hayvanlara bir lokma bile olmayız. (...) Babamızın ilencini
almadık. Tamuya gitsin kızlar” (Tansel 1959: 35). Bu sözlerin ardından büyük ile ortanca oğlan eve dönmeye karar verirler. Küçük oğlan tek başına da olsa yola devam etmekte kararlık göstermektedir. En küçük kardeş; zekâyı, aklı, şansı, başarıyı sembolize eder (Türk Edebiyatı Tarihi 2006: 597). Ali Berat Alptekin ve Saim Sakaoğlu’ nun yazısında değinilen bu husus, “Altı Kardeşler” masalında da etkinliğini korumaktadır.
Kardeşlerinden ayrılıp tek başına yola düşen küçük oğlanın karşısına, üç bacaklı at ile onun üstündeki on beş yaşlarında bir çocuk çıkar. Üç bacaklı at, geleneksel masal atmosferinde karşılaşılan hayvanlardandır. Şekil değiştirme, konuşabilme gibi çeşitli olağanüstü özelliklere sahiptir.
Yolda karşılaştığı üç bacaklı at ile onun üstündeki çocuktan yardım isteyen kahraman, bir karşılık göremez. Bunun üzerine atın ardı sıra yol izler. Masal aksiyonunun bu noktasından sonra, çözüme ulaşmada yardımcı olaylar birbiri ardına gelişmeye başlayacaktır: Masal kahramanı ilk olarak bir konağa ulaşır. Konağın kapısını “kaşı ince yay gibi; güzellikte ay gibi” formellerle nitelendirilen bir kız açar. Konakta karşılaşılan diğer erkek ise kahramanın eniştesidir. Giriş bölümünde Karakuş olarak aksiyona dâhil olan bu tip, kılık değiştirme fonksiyonu ile insan görünümüne bürünmektedir. Böylelikle ilk düğüm noktası çözüme ulaşmaktır. Masal mekânları arasında devler ülkesi, periler ülkesi, hayvanlar ülkesi gelmektedir. İncelenen masalda tespit edilen mekânlardan birisi de aslanlar ülkesidir. Bu mekan, masalın ikinci düğümünü çözecek olan mekandır. Aslanlar ülkesine ulaşan kahraman, bir konağın kapısını çalar. Kapıyı açan kızdan, bir gecelik konukları olmayı ister. Bu kızın kendi kız kardeşi olduğunu çok geçmeden anlayan kahraman, konağa gelen aslanın da eniştesi olduğunu fark eder. Kılık değiştirme; hayvan şekline bürünebilen insan motifleri bir kez daha etkinliğini göstermektedir. Bu hadisenin ardından, masalın ikinci düğümü de çözüme ulaşmıştır.
bacaklı at, tekrar aksiyona dâhil olmaktadır: “Aslanla oğlan bir yola düştüler. Aslan önde, oğlan arkada bir zaman gittiler. Bir ara üç bacaklı atı gördüler. Yanlarından yıldırım gibi geldi geçti” (Tansel 1959: 37).
Üç bacaklı atın görünmesinden sonra masal kahramanına refakat eden aslan, daha fazla ilerlemeyeceğini ifade eder. Bunun üzerine masal kahramanı yola tek başına devam etmek zorunda kalır. Kahramanın yolculuğu uzunca bir süre alır ki bu durum bir zaman formeli ile ifade edilmektedir: “Az gitti, uz gitti; dere tepe düz gitti, altı ay bir güz gitti. Demir çarık delindi, demir değnek eğildi. Eğnindeki (üstündeki) giysileri parçalandı...” (Tansel 1959: 38). Bu sırada kahramanın karşısına, çift süren bir ayı çıkmaktadır. Çocuk, ayıdan yardım ister; ancak bir karşılık göremez. Burada dikkati çeken husus; insan gibi konuşan, çift süren bir hayvanın varlığıdır.
Yol üstünde denk geldiği ak mermerli havuzun başında konaklayan kahraman, havuz kenarında yatmakta olan bir delikanlı ile karşılaşmaktadır. “Ak mermerli havuz”, masalcının diğer birçok masalında da bahsi geçen mekânlardandır. Bu havuzun başında tanıştığı delikanlıya derdini anlatan kahraman, beklenmedik bir soru ile karşılaşmaktadır: “Ben sana ne diyeyim. Kız kardeşini verdiğiniz kimseye; yerin yurdun neredir diye niçin sormadınız?”. Bu soru cümlesi önemli bir iletiyi de üzerinde taşımaktadır: Hakkında bilgi sahibi olunmayan kimselerle bir yerlere gitmek; onlarla yaşamaya başlamak sıkıntı yaratabilir.
Masalın üçüncü düğüm noktası da kahramanın kız kardeşine kavuşması ile çözümlenmektedir.
Masalların birçoğunda olduğu gibi “Altı Kardeşler” masalında da önemli bir gelişme yaşanmaktadır. Tüm düğüm noktalarının çözüme ulaştığı düşünülen bir anda yeni bir düğüm atılmaktadır.
Üçüncü ve son kız kardeşine de kavuşan masal kahramanı, eniştesinden bir ay izin ister. Kız kardeşlerini, annelerine ulaştırmayı düşünen küçük erkek kardeş yola çıkmakta ve beraberinde en küçük kız kardeşini de götürmektedir. Enişte tipinin
hazırlatmış olduğu birçok hediyeyi de yanlarına alan kahramanlar, üç bacaklı atın eşliğinde yolculuğa başlamışlardır. “Üç bacaklı at” bir kez daha fonksiyon göstermektedir. İki kahramanın yolculuğu deniz üstünde olacaktır ki bu durum bir diğer olağanüstü masal olayıdır. Deniz kıyısına ulaşılan anda yaşanan olay, merak unsurunu da beraberinde getirir. Bu durum, yeni düğüm noktalarının atılmasına neden olacaktır.
Üç bacaklı atın bir anda gözden kaybolması, kahramana korku verir. “Canı başına sıçramak” deyimi, kahramanın içinde bulunduğu durumu ifade etmek için kullanılmıştır.
Masal üslubunda ilgi uyandıran bir diğer ifade biçimi de “üç konak beri gelmek”, “üç konak öte gitmek” söz gruplarıdır. Masal zamanında ve mekânında yapılan geçiş bu söz grupları ile izah edilmektedir.
Üç bacaklı at ile kız kardeşinin de ortalardan kaybolması üzerine kahraman, yanındaki atlardan yardım istemektedir. Atların nasihati neticesinde erkek kardeş, eniştesinin yanına varmakta; ancak kız kardeşini orada da bulamamaktadır. “Üç konak beriye geldiğinde” üç bacaklı atın eğerinin bomboş olduğunu fark eden kahraman, yeni bir çıkış noktasına yönelmektedir: Kız kardeşinin yerini bulabilmek için üç bacaklı atın annesini ele geçirir. “Üç bacak baktı ki yanlış; kurtuluş yok, gözden kayboldu. Gözle kaş arasında giyimli kuşamlı, bezeklerle donanmış kız kardeşi üstünde çıkageldi” (Tansel 1959: 40).
Kahramanın yanında yer alan diğer atlar, masalın yardımcı unsurları arasındadır. Son düğümün çözüme ulaşması bu yardımcı unsurların etkisiyle gerçekleşmektedir. Periler ve aslanlar ülkesine gelin verilen kız kardeşlerini yanına alarak, kuşlar ülkesine ulaşan kahraman nihayet amacına ulaşmıştır.
Masal üslubunda yer yer kullanılan betimleme öğesi, sonuç bölümünde bir kez daha kullanılmaktadır: “Kuş sesleri ortalığı çınlatıyordu. Yelken kanatlı kartallar,
akbabalar, kuşlar... Mavi boyada, sarı kırmızı boyada bülbüller... Tavusların tekerlenen kuyruklarında güneşler doğup, aylar batıyordu” (Tansel 1959: 41).
Kuşlar ülkesinin tasvirinde kullanılan ifadeler, adeta bir fotoğraf karesi gibi okuyucunun gözünde canlanmaktadır. Betimlemede seçilen renklerin birçoğu sıcak renkler olarak nitelendirilen sarı, kırmızı renkleridir. “Sıcak ve soğuk renklerin, fizikî bazı mühim tesirleri vardır. Duygumuz üzerinde uzak ve yakın hissi uyandırırlar.” Şeref BİGALI (1999: 229).
Masalın tüm düğüm noktalarının çözüme ulaştığı an, kardeşlerin anneleri ile buluştuğu andır. Yılda bir kez, üç kız kardeşin de gelmesi ile tüm kardeşler babalarının öğüdünü yerine getirmiş olacaktır.
2.3.4- Yer ve Zaman
Altı Kardeşler masalı, “çok eski zamanlarda...” şeklinde kurulmuş bir zaman formeli ile başlamaktadır. Masal mekânlarından ilkinin, aile üyelerinin yaşadığı ev olduğu; ihtiyar babanın oğullarını yanına çağırmasından anlaşılabilir.
Çocukların, babalarını gömdükleri mezarlık ile içinde yaşadıkları ev hakkında herhangi bir betimleme bulunmamaktadır. Masalın en işlevsel mekânı, evin önündeki ak taştır. Ak taşın üstünde, masala fonksiyonel etki sunan tüm olağanüstü varlıklar konaklamıştır. Karakuş on gün; ayı yedi gün; aslan ise on beş gün ak taşın üzerinde beklemişlerdir.
Babanın ölümünden, Karakuş’ un evin büyük kızını alıp gitmesine kadar geçen süre, on günlük reel zaman dilimidir. Karakuş ile büyük kızın evden ayrılmasının ardından bir gece geçer.
Ertesi sabah, ak taşın üzerinde iri bir ayının oturduğu görülür. Ayının gelmesi ile evin ortanca kızını alıp gitmesi arasında, sekiz günlük bir zaman dilimi vardır. Bu süreden sonra yaşanan beş gün, zamanda atlama tekniği kullanılarak atlanmıştır. Altıncı gün, ak taşın üzerinde bir aslanın konakladığı görülmüştür. Aslan, on beş gün
boyunca burada beklemiş ve hane halkı tarafından beslenmiştir. On altıncı gün, evin küçük kızını da alarak oradan uzaklaşmaktadır.
Babanın ölümünden, küçük kızın da gelin gitmesine kadar geçen süre otuz yedi günlük, orta uzunlukta, bir zaman dilimidir.
“Yavrularım, bu kızların biri gideli ay oldu, öteki gideli yirmi gün, küçük gideli on gün oluyor.” cümlesinden anlaşıldığı üzere, masal zamanında bir aylık bir süre geride bırakılmıştır.
Masalın en önemli mekânları, kahramanın şu cümlesinde gizlidir: “Birini kuşa verdik, yerini yuvasını bilmeyiz. Birini ayıya verdik, inini evini bilmeyiz. Birini aslan götürdü ülkesini, ormanını bilmeyiz. Biz nereye gidelim, kimden soralım?” (Tansel 1959: 33). “Yuva, in, orman” kelimeleri masal kahramanlarının yaşadıkları mekânları simgeleyen anahtar görevindedir. Büyük kızı götüren Karakuş’ un yaşadığı kuşlar ülkesi, ortanca kızı götüren ayının yaşadığı periler ülkesi, küçük kızın yaşadığı aslanlar ülkesi en önemli masal mekânlarıdır.
İncelenen masalda geçen diğer zaman ve mekân ifadeleri, kahramanın konaklamaları sırasında ön plana çıkmaktadır. Bir gece kaldıkları dağ tepesindeki mağara, yolculuk sırasında aşılan çamlıklar ve ulaşılan düzlükler; kız kardeşlerin yaşadıkları konaklar; ak mermerli havuz; üstünden aşılması gereken deniz önemli mekânlar arasındadır. Amacına ulaşmak için kahramanın aşmak zorunda olduğu yollar şu cümle ile nitelendirilir: “Yol değil diken, dağ değil duvar...”, “Dağlar çam gibi. Bir kulaç yukarı çıkar, üç kulaç aşağı kayar.”
Bahsi geçen mekânlardan ikisi için genişçe bir tasvire yer verilmiştir. Bunlardan ilki ak mermerli havuz, diğeri kuşlar ülkesidir.
“Ak mermerlerin içinde gürül gürül sular akar. Çeşit çeşit çiçekler havuzun
“Kuş sesleri ortalığı çınlatıyordu. Yelken kanatlı kartallar, akbabalar, kuşlar... mavi boyada, sarı kırmızı boyada bülbüller... Tavusların tekerlenen kuyruklarında güneşler doğup, aylar batıyordu...” (Tansel 1959: 41).
En küçük erkek kardeş, büyük kız kardeşinin evinde birkaç gün konaklar; ortanca kız kardeşinin evinde üç gün; küçük kız kardeşinin evinde de üç gün konaklar. Kız kardeşleri için eniştesinden bir ay izin alır. Kardeşler, her yıl bir ay süreyle birlikte olmaya karar verirler. Masalın diğer zaman ifadeleri; az gitti uz gitti, üç konak beri geldi, üç konak öte gitti; demir çarık delindi, demir değnek eğildi söz gruplarıdır.
2.3.5- Kahramanlar ve Fonksiyonları
2.3.5.1- Olağanüstü Varlıklar
“Altı Kardeşler” masalının olağanüstü varlıkları, hayvan kılığına bürünen ve şekil değiştiren tiplerdir. Bunlardan ilki Karakuş adıyla kuş kılığında aksiyona giren erkek tipidir. İlk olarak, masal kahramanlarının evinin önündeki ak taşın üzerinde görünmektedir. Orada bulunma amacı evin büyük kızını istemektedir.
Karakuş adıyla aksiyona giren varlık aslında, olağanüstü özellikleri olan bir insandır. Silkinerek insan olabilen ve yine silkinerek kuşa dönüşebilen olağanüstü bir tiptir ve evin en büyük kızı ile evlenmiştir.
Masalın ikinci olağanüstü varlığı periler hakanıdır. Masala ayı tipi ile girmiştir. Evin ortanca kızını almak için, ak taşın üzerinde ayı kılığında yedi gün beklemiştir. Periler ülkesinde yaşayan bu tip, masal kahramanın karşısına ak mermerli havuzun kenarında çıkmaktadır. Havuz kenarında yatan; güzel boyda, orta yaşta bir delikanlı görünümündedir.
Periler hakanının annesi, bir diğer olağanüstü varlıktır ancak işlevsel bir etki göstermemektedir. Denizin dibinde bir konakta yaşadığından bahsedilmektedir.
Aslanlar ülkesinin hakanı olan tip, diğer olağanüstü varlıktır. Evin en küçük kızını istemek üzere, ak taşın üzerinde on beş gün beklemiştir. Aslanlar hakanının özelliği de silkelenip insan şekline dönüşebilmesidir.
2.3.5.2- Çocuk Kahramanlar
Üç erkek ve üç kız kardeş ailenin çocukları konumunda olduğu için bu bölümde incelenecektir. Altı kardeşin, çocuk kahramanlar başlığı altında verilmesinin nedeni onların yaşları ile sınırlı değildir.
En büyük erkek kardeş, eve gelen dünürlerle görüşmüş; onların isteklerini hane halkına iletmiştir. Ortanca erkek ile büyük erkek kardeş, üç kız kardeşine ulaşmak üzere yola çıkmış; ancak yarı yola varmadan geri dönmüşlerdir. İki kahramanında, olay örgüsüne dâhil olmaları bu olaylar ile sınırlıdır.
En küçük erkek kardeş, aksiyon boyunca etki göstermektedir. Diğer kardeşlerine göre daha korkusuz, daha başarılı ve daha zekidir. Baba öğüdünü yerine getirmek üzere, tek başına ilerleyen kahraman, çeşitli güçlüklerle yüz yüze gelmektedir. Olay örgüsünün çözüme ulaşmasında en küçük erkek kardeş, önemli görevler üstlenmektedir.
Evin üç kız kardeşi, birbirine benzer bir yaşama atılmaktadırlar. Üç kardeşin de bundan sonra gelişecek olan hayatları, babalarının nasihati çerçevesinde şekillenecektir. Kızların üçü de tanımadıkları kimselerle evlenmek ve evlerinden ayrı düşmek zorunda kalmışlardır. Bu bakımdan üçü de benzer olaylar yaşamışlardır. Kız kardeşlerin fiziksel özellikleri ile ilgili verilen bilgi cümleleri şunlardır: “Kaşı ince yay gibi, güzellikte ay gibi; beli ince mi ince...” cümlesi en büyük kız kardeşin nitelliklerini vermektedir. “Giyimli kuşamlı bir kız kapıyı açtı.” cümlesi de, ortanca kızın niteliklerine ilişkin verilen tek cümledir. “... Güzel bir gelin çıkageldi.” cümlesi dışında, küçük kız kardeşin nitelikleri hakkında bilgi verilmemiştir. Bu cümlelerden anlaşıldığı üzere, üç kız kardeş de fiziksel kusuru bulunmayan tiplerdir.
2.3.5.3- Yetişkinler
İncelenen masalda, aksiyona dâhil olan ilk yetişkin baba tipidir. Baba tipinin, motivasyon unsurunun başlamasına etkisi vardır. Fiziki durumu hakkında verilen bilgi, onun yaşlanmış ve ölüme yaklaşmış olmasıyla sınırlıdır.
Baba tipinin ruhsal portresi çeşitli detaylarla verilmektedir: İyilik etmesini çok sevmesi, kötülük nedir bilmemesi, baba tipinin en belirgin özellikleridir. Mutluluk içinde bir yaşam sürmesi; iyilik etmekten hoşlanması onun çevresindekiler tarafından sevilen bir kimse olduğuna işaret edebilir.
Baba, ölüme en yakın olduğu anda çocuklarını yanına çağırmakta ve onlara nasihat etmektedir. Buradan da babanın, ailesine düşkün bir tip olduğu kanısına varılabilir. Diğer bir yetişkin ise annedir. Anne tipi, aksiyonun başlamasına baba kadar etki etmektedir. Kız çocuklarını üç yabancıya verilmesine razı olan anne, onları özlemekte ve merak etmektedir. Bu durumun üzerine erkek çocuklar, kız kardeşlerini aramak üzere yola çıkmışlardır.
Babanın vefatından sonra, aile reisliği görevi anneye düşmektedir. Annenin tüm çocuklarını bir araya getirebilme amacı, olay örgüsünün hangi yönde ilerlediğinin de