• Sonuç bulunamadı

2. ALAN YÖNETİMİ İÇİN ANALİTİK ÇERÇEVE

2.3 Kavramsal Analiz: Farklı Statü Esas “Yönetim Alanları”

2.3.3 Sit alanları

Sit alanlarına ilişkin olarak kavramsal tanımlamalar değerlendirilirse38; geçmiş kültürlerin sosyal, ekonomik, mimari vb. dönemsel özellikler vurgusu sosyal yaşama ilişkin kültürel varlıklar, tarihi olaylar ve tabiat özellikleri bağlamında korunması gerekli alanlar olarak ifade edildiği söylenebilir. Devamla, sit alanlarının 39

kaynak değerlerine göre kentsel, tarihi, arkeolojik, karma(herhangi iki kültürel değerdeki sitin mekânsal birlikteliği), çakışan (kültürel ve doğal sit birlikteliği), kentsel arkeolojik ve doğal olmak üzere 7 (yedi) farklı statü olarak kategorize edildiği anlaşılmaktadır (Tablo 2.5).

Tablo 2.5: Türkiye’deki sit alanlarının sayısal dağılımı

Kaynak: kultur.gov.tr

Bu kapsamda yönetim alanı kavramı açısından bir değerlendirme yapılırsa; yönetim alanının kapsam ve içeriğinin “sit alanları, ören yerleri ve

37

Sulak alan kategorik sınıflandırması ve uygulama esasları için bakınız: Sulak Alanların

Korunması Yönetmeliği, Tanımlar başlığı altındaki (l) maddesine bakılabilir.

38

KTKVK Kanunu, Tanımlar başlıklı 3. madde ile “Sit: “tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, kültür varlıklarının yoğun olarak bulunduğu sosyal yaşama konu olmuş veya önemli tarihi hadiselerin cereyan ettiği yerler ve tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gerekli alanlar” olarak tanımlanmıştır.

39

Sit kategorileri ayrıntıda tanımları ve koruma–kullanma koşulları için bakınız: Kentsel Sitler Koruma ve Kullanma Koşulları İlke Kararı (681), Arkeolojik Sitler Koruma ve Kullanma Koşulları İlke Kararı, (658), Tarihi Sitler Koruma ve Kullanma Koşulları İlke Kararı (271) ile Doğal (Tabii) Sitler, Koruma ve Kullanma Koşulları ile ilgili İlke Kararı (740).

50

bunların bağlantı noktaları ile etkileşim sahaları esas olmak üzere Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenen yerler” olarak tanımlanarak, kentsel, doğal, tarihi, arkeolojik, kentsel arkeolojik ve karma sit alanlarının ilgili mevzuat bağlamında yönetim planlaması çalışmalarına konu edildiği söylenebilir. Nitekim söz konusu yasal düzenlemelerin yapıldığı 2004 yılından bu yana edinilen ulusal “alan yönetimi” deneyimlerinin ağırlıklı olarak kültürel miras kategorisinde DMA listesinde bulunan sit alanlarına yönelik olduğu görülmektedir.

Ancak, sit alanları bağlamında yönetim alanı kavramsal açıklamaları yapılırken, doğal sit alanları her ne kadar “sit” statüsü gözetilerek söz konusu kanun kapsamında ele alınsa bile, bu alanların içerdiği kaynak değerler ve ilgili Mevzuat bağlamında korunan alan niteliğinde olduğu ve bu alanlara ilişkin güncel sınıflandırmalarının IUCN Korunan Alan Sınıflandırması ile eşleştirildiği yönetim planlamasında göz önünde bulundurulmalıdır. Bu manada bakılırsa doğal sit alanı sınırlarının diğer korunan alanlarla benzer biçimde yönetim alanı sınırı olarak ele alındığı söylenebilir.

Öte yandan 644 sayılı KHK ile doğal sit alanlarında her türlü plan hazırlama yetkisinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na aktarılmasından dolayı yetki-sorumluluk esas planlama-uygulama, denetim-izleme süreçleri bakımından farklılık göstermektedir. Dolayısıyla, sit alanlarının yönetim alanı kavramsal tartışmaları bakımından kültürel kaynak değerli kültürel sit alanları (kentsel, tarihi, arkeolojik, kentsel arkeolojik ve karma sitler) ile doğal kaynak değerli doğal sit alanları olarak 2 (iki) farklı biçimde ele alınması doğru olacaktır.

a) Kültürel Sitler (Kentsel, Tarihi/Arkeolojik/Kentsel-Arkeolojik ve Karma Sit)

Kültürel Sit Alanlarının (kentsel, tarihi, arkeolojik, kentsel arkeolojik ve karma sitlerin) KTVK Kanunu ve ilgili yönetmeliklerde yer alan kavramsal tanımlamaları kültürel ve tarihsel dönem ile mekânsal karakteristiklerine göre farklılaşmakla birlikte, ortak olarak hepsinin doğrudan taşınmaz kültürel veya tarihsel bir varlığın/değerin korunması amacıyla ilan edilen yerler olduğu görülmektedir. Söz konusu kanun yasal dayanak olmak üzere alanların kültürel miras veya kaynak değerlerinin sürdürülebilir korunması ve kullanımına yönelik

51

başlayan yönetim planlaması çalışmalarında bu alanların gerek sit alanı sınırları bütününde gerekse içerdikleri değerlerin bütünlüğü esas olmak üzere Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından belirlenen sınırlar dâhilinde yeni bir alan belirlenerek yönetildiği söylenebilir. Bu yönetim alanının belirlenmesi aşamasında öncelikle alanın içerdiği değerlerle ilgili bağlantı noktaları ve etkileşim sahalarına ilişkin ön analizler yapılarak, öneri yönetim alanı sınırları belirlenmekte, öneri sınırlar içerisinde hizmetine ihtiyaç duyulan merkezi ve yerel idareler, Sivil Toplum Kuruluşları, üniversiteler, meslek odaları ve alanda mülkiyet hakkı bulunanların görüşleri de dikkate alınarak kesinleştirilmekte ve Bakanlıkça ilan edilmektedir40

.

(b) Doğal Sitler

Doğal sit alanları 2863 sayılı KTVK Kanununda “jeolojik devirlere ait olup, ender bulunmaları nedeniyle olağanüstü özelliklere sahip yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan korunması gerekli alanlar” olarak tanımlanmaktır. Bu kavramsal yaklaşım çerçevesinde tescil edilen ulusal doğal sit alanlarının genel karakteristiği incelendiğinde, biyolojik çeşitlilik alanları, doğal oluşumlar veya doğal niteliği yüksek her alanın bu statü ile koruma altına alındığını söylemek mümkündür (Zafer 1991). Bu çerçevede ele alınarak doğal sit statüsü altında korunan sahaların 2.085.099 hektar ile diğer korunan alanlar içerisinde en fazla yüzölçümü değerinesahip olduğu görülmektedir.

Şekil 2.5: Türkiye’de doğal sit alanlarının coğrafi dağılımı

Kaynak: says.gov.tr

40Yönetim alanının tespitine ilişkin açıklamalar için bkz: Alan Yönetimi İle Anıt Eser Kurulunun

Kuruluş ve Görevleri İle Yönetim Alanlarının Belirlenmesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik, md:6

52

Güncel kurumsal–hukuksal düzenlemeler irdelenirse; doğal sit alanlarının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetki–sorumluğuna aktarılarak, Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik (2012) dayanak olmak üzere “Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projeleri” kapsamında koruma–kullanma koşullarının yeniden kategorize edildiği görülür. Buna göre; doğal sit alanları, biyolojik çeşitliliği, hidrolojisi, hidrojeolojisi başta olmak üzere her açıdan zamana bağlı değişimler ekolojik temelli bilimsel araştırmalar yapılarak değerlendirilmeye alınmış ve eski koruma statülerinde değişikliğe gidilerek, Kesin Korunacak Hassas Alanlar, Nitelikli Doğal Koruma Alanları ve Sürdürülebilir Koruma Kontrollü Kullanım Alanları olmak üzere yeniden kategorize edilmiştir (Tablo 2.6). Tüm alanlarda tamamlanmayan bu yeni sınıflandırma araştırmaları sebebiyle hala eski sit statülerinin de devam ettiği görülmektedir41

.

2863 sayılı KTVK Kanununda yönetim alanlarının kavramsal bakımdan tüm sit statüleri esas olmak üzere belirlenebilen alanlar biçiminde ifade edildiği görülmektedir. Öte yandan bu alanların içerdiği doğal kaynak değerleri bağlamında korunan alan niteliğinde olduğu, bu yönüyle, kültürel kaynaklı sit statülerinden farklı olarak bu alanlarda yönetim alanı sınırlarının, doğrudan sit sınırı olarak kabul edildiğini söylemek mümkündür.

41

2007 yılında çıkarılan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 728 nolu ilke kararında koruma ve yapılaşma koşullarına göre 3 derece doğal sit sınıflandırması yapılmaktadır.

53

Tablo 2.6: Türkiye’de doğal sit alanları için statü–yetki içeriği karşılaştırması

Kaynak: BAL, 2019