• Sonuç bulunamadı

Alacağın Son Kısmının Talep Edilmesi Halinde Görevli Mahkeme

Belgede Medeni yargıda kısmi dava (sayfa 89-95)

A) KISMĠ DAVADA GÖREVLĠ MAHKEME

2- Alacağın Son Kısmının Talep Edilmesi Halinde Görevli Mahkeme

Alacaklı tarafından talep edilen miktar, tüm alacak miktarının son kesimini teĢkil ediyorsa, bu durumda görev alacağın son kısmına göre belirlenecektir264

. Alacağın son kısmı ile ifade edilmek istenen, alacağın, dava konusu yapılan meblağ dıĢında kalan miktarının bir Ģekilde sona ermiĢ olması demektir. Örneğin alacaklı, borçlu ile aralarındaki yaptıkları sözleĢmeden ötürü borçludan 10.000 TL alacaklı olsun. Borçlunun sözleĢmede öngörülen borcunun yalnız 7.000 TL‟sini getirip ödediğini ve buna karĢılık da alacaklının kalan 3.000 TL için dava açtığını varsayalım. ĠĢte böyle bir durumda 3.000 TL‟lik meblağ alacağın son kısmını oluĢturduğundan görevli mahkemenin tespitinde bu meblağ dikkate alınacaktır.

Burada Ģu hususu ifade etmek gerekir ki; alacağın önceki kesimi bir Ģekilde sona erdiğinden, alacağın kalan son kesimi için açılan davanın kısmi bir dava olduğunu söylemek mümkün değildir265

. Artık burada tam bir dava söz konusu olacaktır ve kalan son kesim için tam dava açılacaktır266

. Zira açılan bu son dava ile baĢka bir alacak miktarı kalmadığından ve doğal olarak hakkın saklı tutulmasını gerektiren bir durum da bulunmadığından kısmi dava açılması için aranan Ģartlar oluĢmuĢ değildir. Bu yüzden yasa koyucunun dördüncü maddede kullandığı, „

alacağın bir kısmı dava olundukta ‟ ifadesini, bu gibi hallerde kısmi dava açılabilir

Ģeklinde yorumlamamanın uygun olacağı düĢüncesindeyiz. Ancak bakiye alacağın

264 Kuru, El Kitabı, s. 95; Alangoya / Yıldırım / Yıldırım, s. 65; Pekcanıtez / Atalay / Özekes, s.

103; Kuru / Arslan / Yılmaz, s. 131; Kuru, C. 1, s. 196; Önen, s. 29; Postacıoğlu, s. 117; Bilge, s. 143

265 Kuru, C. 2, s. 1516

belli bir kesimi hakkında, davacının hukuki yararının ve kısmi dava için diğer Ģartların varlığı halinde, kısmi dava açılması önünde ise herhangi bir engel bulunmadığını belirtmekte fayda vardır.

3- Alacağın Son Kısmının Talep Edilmemesi Halinde Görevli Mahkeme

Dava konusu edilen alacak, alacağın son kesimi değilse, daha doğru bir ifadeyle dava konusu edilen kısım dıĢında bir meblağ dava dıĢında bırakılmıĢ ise; bu durumda mahkemenin görevi alacağın tamamının çekiĢmeli olup olmadığına göre belirlenecektir (HUMK m. 4/2, 3). ġimdi kanunun ortaya koyduğu bu ayrım çerçevesinde görevli mahkemeyi belirleyelim:

a) Alacağın Tamamı ÇekiĢmeli Ġse

Alacağın tamamı hakkında davacı ile davalı arasında ihtilaf bulunuyor ise, mahkemenin görevi dava edilen alacak miktarına göre değil, üzerinde uyuĢmazlık bulunan alacağın tamamına göre belirlenir (HUMK. m. 4/2)267

. Bu hükmün amacı, davacının, görev sınırından az bir kısmi dava açarak, aslında asliye hukuk mahkemesinin görevine giren bir davayı sulh hukuk mahkemesinin görevine sokmasını (yani kamu düzeninden olan görev kurallarını değiĢtirmesini) önlemektir268

.

Alacağın tamamının çekiĢmeli olup olmadığının tespiti oldukça zor olabileceğinden, bu gibi durumlarda davacının fazlaya iliĢkin haklarını dava dilekçesi ile saklı tutup tutmadığı önem teĢkil edecektir. Zira davacı böyle bir irade beyanı ile alacağın dava edilen kısmı ile birlikte kalan kısmının da çekiĢmeli olduğunu vurgulamıĢ olur. Bu nedenle uygulamada Yargıtay kararları ile, fazlaya iliĢkin hakların saklı tutulması suretiyle açılan kısmi davalarda alacağın tamamının çekiĢmeli olduğu gerçeğinden hareketle, görevli mahkemenin de alacağın tamamına

267

Alangoya / Yıldırım / Yıldırım, s. 65; Pekcanıtez / Atalay / Özekes, s. 104; Kuru / Arslan / Yılmaz, s. 131; Kuru, C. 1, s. 197; Kuru, El Kitabı, s. 96; Önen, s. 29; Postacıoğlu, s. 117; Bilge, s. 143

göre belirlenmesi gerektiği kabul edilmektedir269

. Örneğin sözleĢmeden doğan 10.000 TL tutarındaki alacağının Ģimdilik 3.000 TL.‟sini dava etmek isteyen ve dava dilekçesi ile fazlaya iliĢkin haklarını da saklı tutan davacı, fazlaya iliĢkin hakkın saklı tutulmasından anlaĢılacağı üzere alacağın tamamı çekiĢmeli olduğundan, davasını asliye hukuk mahkemesinde açmak zorundadır.

Bununla birlikte zararın ve kusurun tespitinin davanın açılması esnasında mümkün olmadığı hallerde (örneğin haksız eylemlerde), alacağın tamamı yine çekiĢmeli olmakla birlikte, alacağın tamamının ne kadar olduğu ancak davanın ilerleyen aĢamalarında anlaĢılabileceğinden ve davacı tarafta bulunan kiĢinin tüm alacak miktarını dava öncesinde tespit etmesi mümkün olmadığından hâkimin görev konusundaki incelemesini bu hususu göz önüne alarak yapmasında fayda vardır. Bir baĢka ifadeyle, haksız fiillerden kaynaklanan davalarda, dava dilekçesinde yazılı olan dava değerine göre mahkemece görevli mahkemenin belirlenmesinin daha uygun olacağı kanaatindeyiz. Davacının da böyle bir durumda alacağın tüm miktarı hakkında bir tahmin yapmak suretiyle bir dava değeri belirlemesi ve buna uygun Ģekilde bulunacak görevli mahkemeyi dava değerine göre belirlemesi uygun olacaktır. Zira uygulamada, alacağın tam miktarının dava öncesinde belirlenmesinin mümkün olmadığı hallerde, davacı tarafından dava değeri olarak makul bir bedel dava dilekçesine yazılmaktadır.

269 „ …HUMK.‟un 4/2. maddesine göre; alacaklı kısmi davayı açarken fazlaya iliĢkin haklarını saklı

tutmuĢ ise alacağın tamamı çekiĢmeli demektir. Alacağın tamam çekiĢmeli ise, mahkemenin görevi de dava edilen alacak miktarına göre değil alacağın tamamına göre belirlenir. Bu durumda mahkemece davacı taraftan saklı tutulan hakkın miktarı açıklattırılıp, tespit edilen bu miktara göre öncelikle görev hususunda bir karar verilmesi gerekirken, saklı tutulan hakkın miktarı belirlenmeden uyuĢmazlığın esası hakkında hüküm tesisi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiĢtir. ‟ Y. 3. HD, 10.11.2008, E. 2008/14920, K. 2008/19041 (Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/2078 E. ve 2007/2422 K. sayılı dosyasından alınmıĢtır.); „ Alacaklı kısmi dava açarken fazlaya iliĢkin hakkını saklı tutmuĢ ise, mahkemenin görevi dava edilen alacak miktarına göre değil, alacağın tamamına göre belirlenir. Mahkemece, dava edilen alacak tutarının tamamının belirlenip görev hususunun halledilmesinden sonra hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirir.‟ Y. 3. HD., 15.06.2010, E. 2010/9297, K. 2010/10701 (Sinerji Mevzuat ve Ġçtihat Programı); aynı yönde diğer kararlar için bkz. Y. 19. HD., 27.10.1999, E. 1999/6618, K. 1999/6304 (YKD. 2000/3, s. 424-425)(Aktaran: Ulukapı, Ö. / Akcan, R., Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve Ġlgili Mevzuat, Konya 2000, s. 27); Y. 3. HD., 14.12.2010, E. 2010/17179, K. 2010/20517 (Sinerji Mevzuat ve Ġçtihat Programı); „Alacaklı, kısmi dava açarken fazlaya iliĢkin alacağını saklı tutmuĢ ise, alacağın tamamı çekiĢmeli demektir.‟ Ģeklindeki görüĢ için bkz. Kuru, El Kitabı, s. 96; Kuru, C. 1, s. 197

Davacının alacağının bir kısmı daha önce ödenmiĢ, daha önce açılan bir kısmi dava ile karara bağlanmıĢ veya feragat nedeniyle sona ermiĢ ise, alacağın sona eren kısmı dıĢında kalan meblağ HUMK. m. 4/2 anlamında alacağın tamamını teĢkil edecektir. Yani kalan alacak miktarının belli bir bölümü kısmi dava konusu yapılmak istenirse ve fazlaya iliĢkin haklar saklı tutulursa, görevli mahkeme kalan meblağın tümüne göre belirlenecektir. Örneğin davacı alacaklının 10.000 TL alacağının 1.000 TL.‟si yukarıda belirttiğimiz bir Ģekilde (kısmi dava sonucunda karara bağlanmak suretiyle veya feragat nedeniyle) sona ermiĢ ise, kalan 9.000 TL‟nin 4.000 TL‟si dava edilmek istendiğinde, görev sınırı 10.000 TL.‟ye göre değil kalan alacak miktarının tamamı olan 9.000 TL.‟ye göre belirlenecektir.

Manevi tazminat davasının davacı tarafından kısmi dava olarak ileri sürülmesinin, Yargıtay tarafından270

ve bu doğrultuda doktrinde belli yazarlar271 tarafından kabul edilmediği göz önüne alındığında, manevi tazminat davası açılırken fazlaya dair haklar saklı tutulmuĢ olsa dahi (artık dava konusunun tamamının çekiĢmeli olup olmadığı hususu araĢtırılamayacağından), mahkemenin görevi, HUMK. m. 4/2‟ye göre değil, talep sonucunda istenen miktara göre belirlenecektir.

Alacağın dava edilen kısmı ile birlikte saklı tutulan kısmının da kısmi davanın açılması esnasında muaccel olup olmadığı, kanunun dördüncü maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen görev kuralı açısından önem teĢkil etmektedir. Zira kısmi dava anında dava edilen kısım muaccel halde iken, saklı tutulan kısım henüz muacceliyet kazanmamıĢ ise (müeccel ise), müeccel halde olan alacak kesimi hakkında henüz bir uyuĢmazlık ortaya çıkamayacağından, görevli mahkeme alacağın tamamına göre değil, dava edilen muaccel alacak kesimine göre belirlenecektir.

Ancak, davacı alacaklı, alacağın muaccel olan kısmını dava edip müeccel kısmını dava etmemiĢ olmasına rağmen, borçlu alacağın (müeccel kısmı da dâhil olmak üzere) tamamını ve bu alacağı doğuran hukuki iliĢkinin tümünü inkâr ederse;

270 Ġlgili Yargıtay kararları için bkz. dipnot 193,194,195

271 Tanrıver, Kısmi Dava, s. 865-866; Üstündağ, Kısmi Dava, s. 13-17; Kuru, C. 2, s. 1523-1524;

o zaman görevli mahkeme HUMK. m. 4/2‟ye göre belirlenir272

. Bu durumda dava muacceliyet kazanmamıĢ kısım da dâhil olmak üzere alacağın tamamına göre belirlenir. Bu özel durum, özellikle taksitle ödemeye dayanan hukuki iliĢkilerde kendisini göstermektedir.

HUMK. m. 4/2‟deki göreve iliĢkin kuralın, konusu devri edim olan alacaklar bakımından nasıl uygulanacağı ise tartıĢmalıdır. Konusu devri edim olan alacaklarda, yani sonu belli olmayan zaman içinde belirli zamanlarda ödenmesi gereken alacaklarda, alacağın tamamının çekiĢmeli olması halinde; mahkemenin görevinin dava edilen alacak miktarına göre belirlenmesi gerektiğini savunan Ġsviçre Federal Mahkemesi ve NöĢatel Temyiz Mahkemesi kararlarının yanında273

, bu durumda davanın, alacak miktarının tamamına göre görevli mahkemede açılması gerektiğini savunan yazarlar da bulunmaktadır274

. Bu halde de HUMK. m. 4/2‟deki görev kuralının uygulanması gerektiği yönündeki görüĢ sahipleri bu durumu, BK. m. 126/1‟in belirli zamanlarda ödenmesi gereken aidat (ödenti) hakkındaki davaları beĢ yıllık zamanaĢımına tabi tutmasına dayandırmakta ve bu nedenle mahkemenin görevinin devri edimlerin beĢ yıllık tutarına göre belirlenmesinin uygun olacağını savunmaktadırlar275

.

Alacağın tamamına göre görevli mahkemenin belirlenmesine iliĢkin HUMK. m. 4/2 hükmü, müteselsil alacaklılık ve borçlulukta kısmi dava açılması halinde de aynen uygulanır276. Tabi bunun için de müteselsil alacaklılardan birinin borçluya karĢı veya tek alacaklının müteselsil borçlulardan birine karĢı açtığı kısmi davada, davanın karĢı tarafında bulunan borçlunun borcun tamamını inkâr etmesi gerekir277. Ancak alacaklı, müteselsil borçlulardan birine veya hepsine karĢı alacağın

272 Bilge, s. 145-146 273

Ġlgili NöĢatel Temyiz Mahkemesi kararları için bkz. Umar, B., Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzun Kaynağı Neuchâtel Kantonu Medeni Yargılama Usulü Kanunu, Ege Üniversitesi Ġktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi Dergisi, Ağustos-Eylül, 1974/12, s. 194

274 Kuru, C. 1, s. 201 275 Kuru, C. 1, s. 201 276

Kısmi borçlarda görevin nasıl olacağının kısmi dava açısından belirlenmesi hususunda ayrıntılı bilgi için bkz. Üstündağ, Medeni Yargılama, s. 138-139; Kuru, C. 1, s. 202-205; Kuru, El Kitabı, s. 96; Bilge, s. 145

tamamı için dava açarsa, bu durumda görevli mahkeme Ģüphesiz alacağın tamamına göre belirlenecektir. Yani bu halde müteselsil borçlu veya borçluların alacağın tamamını inkâr etmeleri Ģart değildir.

Buna karĢılık HUMK. m. 4/2 hükmü kısmi alacak veya kısmi borç için dava

açılması hallerinde uygulanmaz. Zira burada her borçlunun borcu kısmi borç, her alacaklının alacağı ise kısmi alacak teĢkil etmektedir. Borçlunun burada alacağın tamamını inkâr etmesi de görev konusunda bir değiĢiklik yaratmaz ve görev sadece sorumlu olunan borç miktarına göre belirlenir278

.

b) Alacağın Tamamı ÇekiĢmeli Değilse

Kısmi davada, alacağın tamamı çekiĢmeli değil ise (yani alacağın dava edilen kısım dıĢında kalan bölümü konusunda taraflar arasında herhangi bir uyuĢmazlık bulunmuyor ise), mahkemenin görevi dava edilen kısma göre belirlenecektir (HUMK. m. 4/3)279. Davaya bakan hâkimin böyle bir durumda alacağın tamamının çekiĢmeli olup olmadığını açıkça tespit ettikten sonra görev konusunda bir karara varması yerinde olacaktır.

Kısmi davada dava konusunun ıslah suretiyle artırılması hususunu, incelememizin son bölümünde ayrıntılı olarak ele alacağız. Ancak doğrudan kısmi davada görev ile bağlantılı olması nedeniyle, kısmi davada ıslahla dava konusunun artırılması halinde görevli mahkemenin hangisi olacağı konusunun bu baĢlıkta ele alınmasında yarar görüyoruz.

Kısmi davada görevli mahkemenin HUMK. m. 4 hükmü çerçevesinde belirlendiğini yukarıdaki açıklamalarımızda ayrıntılı olarak belirtmiĢtik. Ancak kısmi dava yargılaması devam ederken, davacı tarafın ıslah yapmak suretiyle dava konusunu artırması ve artırılan dava konusunun tamamının, HUMK. m. 8/1‟de

278

Kuru, El Kitabı, s. 96; Kuru, C. 1, s. 203; Bilge, s. 145

279 Alangoya / Yıldırım / Yıldırım, Usul, s. 65; Kuru / Arslan / Yılmaz, s. 131; Pekcanıtez / Atalay

/ Özekes, s. 104; Kuru, C. 1, s. 205; Kuru, El Kitabı, s. 97; Önen, s. 29; Postacıoğlu, s. 117; Bilge, s. 143

belirlenen parasal sınırı aĢması durumunda mahkemenin görevi neye göre belirlenecektir? Böyle bir durumda, mahkemenin görevsizlik kararı vermeyerek, davayı, ıslahla artırılan parasal miktar çerçevesinde yürütmesi ve sonuçlandırmasının usul ekonomisi açısından doğru olacağı yönünde doktrinde görüĢler bulunmakla birlikte280; doktrindeki bazı yazarlar ise, dava konusunun dava sırasında görev sınırını aĢacak Ģekilde artması halinde, mahkemenin dava dosyasını bir üst görevli mahkemeye göndermesi gerektiği yönünde görüĢ bildirmektedirler281

.

Usul ekonomisi açısından düĢünüldüğünde birinci görüĢünü daha yerinde olduğunu düĢünüyoruz282. Aksi durum, yani mahkemenin artırılan dava konusunun HUMK. m. 8/1‟de öngörülen parasal sınırı aĢtığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermesi, yargılama sürecinin gereksiz yere uzaması sonucunu doğurur ki; bu da davacının alacağına bir an önce kavuĢması, davalı açısından ise aleyhindeki davanın bir an önce sonuçlanması önünde ciddi bir engel teĢkil edecektir.

Belgede Medeni yargıda kısmi dava (sayfa 89-95)