• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: MUKÂTAA AKDİ

2.2. Akdin Konusu

Mukâtaa akdinin konusu hem vakıf hem de mîrî arazilerdir. Âkifzâde’nin ister vakıf ister mîrî olsun mukâtaa ile kiralanan araziye, arz-ı muhtekere denildiği şeklindeki ifadesi bu durumu açıkça ortaya koymaktadır.335

2.2.1. Vakıf Arazi/Arsa

Kendisinden yararlanılması bakımından vakıf akârlar, ikiye ayrılmaktadırlar. Bunlardan ilki; mektep, medrese, köprü, imârethane, cami, mescid, hastahane, çeşme, kuyu gibi bizzat aynlardan istifade edilen müessesât-ı hayriyyelerdir. Diğeri ise gelirinden istifade edilen müsakkâf veya müsteğâl olan vakıf akârlardır.336 Müsakkâf kavramı sadece han, hamam, dükkan gibi vakıflara kira getiren binalar için kullanılırken müsteğâl kavramı ise müessesât-ı hayriyyenin idaresi için gerekli olan geliri temin etmek maksadıyla ister akâr ister menkûl olsun vakfedilen her türlü mal için kullanılmaktadır. Bu da müsteğâl kavramının, müsakkâf kavramından daha geniş kapsamlı olduğunu göstermektedir. Ancak vakıf mülkler için müsteğâl ve müsakkâf kavramları birlikte kullanıldığında müsteğâl kavramının kapsamına sadece müsakkâf olmayan mülkler dâhil olur.337

Vakıf hukukunda, mukâtaa akdinin konusu vakfın müsteğâllâtından olup boş halde duran arazilerdir. Nitekim mukâtaa akdinin, vakıfların yangın ve depremler neticesinde yıkılan gayrimenkullerinin boş kalan arsalarından az da olsa sürekli bir gelir elde etmeleri için ihtiyaç ve zarurete binaen geliştirilmiş bir uygulama olduğu göz önünde

331 Minkarîzâde, Fetâvâ-yı Minkarîzâde, 212b; Çatalcalı, Fetâvâ-yı Ali Efendi, 1: 203; Gedûsî (der.),

Fetâvâ-yı Abdurrahîm, 142/372a; Meşrebzâde (der.), Câmiu’l-icâreteyn, 86.

332 Zekeriyazâde, Fetâvâ-yı Yahya Efendi, 95a.

333 Zekeriyazâde, Fetâvâ-yı Yahya Efendi, 101b.

334 Evkaf Muhasebesi 1 Numaralı Sicil (1042-1044/1632-1635), haz. Abdullah Sivridağ (İstanbul: Kültür

AŞ. 2019), 41a, 48a, 49a, 52b, 59b.

335 Âkifzâde, Mecelletü’l-mehakîm, 138b.

336 Ömer Hilmi, İthâfu’l-ahlâf, 52.

bulundurulduğunda akdin konusunun boş halde duran vakıf araziler olduğu anlaşılmaktadır. Mukâtaa ile kiraya verilen arsaların genellikle ziraate elverişli olmayan veya yerleşim yerleri içinde bulunan boş arsalar olduğu düşünüldüğünde bu akdin şehrin imarı noktasında önemli bir rol oynadığını söylemek mümkündür. Nitekim daha önce de ifade edildiği üzere hem fetva mecmularında hem şer‘iyye sicillerinde, büyük vakıf arsaların ifraz edilerek farklı kişilere, üzerine evler bina etmek için mukâtaayla kiraya verildiği ve her birinden ayrı ayrı ecr-i misil miktarı kira alındığına dair örnekler bulunmaktadır.338

Mukâtaa akdinin konusu boş halde duran vakıf araziler teşkil ettiği339 gibi üzerinde vakıf mülke ait enkaz bulunan arsaların da mukâtaa akdine konu oldukları görülmektedir. Şöyle ki; vakfa ait bina yangın, deprem veya herhangi bir sebeple yıkılır ve enkazı kalırsa, vakfın yeniden bina yapmaya imkânı olmadığı gibi enkazın binaya sarfolunması da mümkün olmazsa mütevellinin hâkimin izniyle enkazı satıp arsayı mukâtaa ile kiraya verme hakkı vardır. Örneğin bir belgede vakıf evin bir yangında tamamen yandığı, vakıfta da evi yeniden yapmak için yeterli gelir olmadığı için enkazının müzayede ile satıldığı arsasının da bilirkişilerin ittifakıyla senede ecr-i misli olan yüz seksen akçe mukâtaa ile kiraya verildiği zikredilmektedir.340 Bir başka belgede vakıf hamamın harap olduğu, vakıfta yeniden bina yapmak için yeterli gelir olmadığı ve icâre-i muaccelesine mahsup olmak üzere bina yapıp tasarruf etmeye de kimsenin talip olmaması sebebiyle enkazının satılarak arsasının mukâtaa ile kiraya verildiği belirtilmektedir.341 Bir diğer belgede ise yanan vakıf menzilin vakıfta imkân olmadığı için yeniden yapılamadığı bu sebeple ilgili menzilin enkazının değerinin, naib ve mimarlar tarafından yapılan keşif neticesinde 1500 akçe olarak belirlendiği, arsanın da yılda 350 akçe karşılığında mukâtaa ile taliplisine kiralandığı bilgisi yer almaktadır.342

338 Boyabâdî (der.), Mecmûatü’l-fetâvâ, 377a; Eyüp Mahkemesi 3 Numaralı Sicil, 35a-1, 35a-2, 35a-3,

35b-1, 35b-2, 35b-3, 35b-4, 38a-35b-1, 38a-2, 38a-3, 38a-4, 38a-5, 38b-2, 39a-2, 39a-3.

339 “…arz-ı hâliyeyi vakfa enfa‘ olmağın vakıf için icâre-i muaccele altı yüz akçe alıp her sene üçer

akçe mukâtaa ile merkûm Hüdaverdi’ye verdim…” Üsküdar Mahkemesi 84 Numaralı Sicil, 86b-1; “…arsa-i hâliyeyi vakf-ı mezbûr mütevellîsi Mustafa Çelebi târih-i kitab senesi Şevvâl’inin evâilinde otuz esedî guruş muaccele ve beher sene altmış akçe mukâtaa ile bana îcâr…” İstanbul Mahkemesi 12 Numaralı

Sicil, 12a-3.

340 Rumeli Sadâreti Mahkemesi 56 Numaralı Sicil, 34a-1.

341 Bab Mahkemesi 46 Numaralı Sicil, 39a-3.

342 Evkaf-ı Hümâyûn Müfettişliği 1 Numaralı Sicil (1016-1035/1608-1626), haz. Rasim Erol vd. (İstanbul:

Fetva mecmualarında da harap olan vakıf binaların enkazının vakıfta yeniden bina yapmak için yeterli gelir olmadığı takdirde satılarak arsasının mukâtaa ile kiraya verilmesinin mümkün olduğuna dair pek çok fetva bulunmaktadır.343 Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus vakıf mülkün tamamen harap olmasıdır. Zira vakıf binanın tamamen yıkılmadan satılması caiz değildir.344 Bununla beraber Ebussuûd Efendi, yıkılmaya yüz tutmuş evin tamiri veya yeniden ihyâsı mümkün değilse ancak hâkimin izniyle satılıp arsasının mukâtaaya verilmesinin caiz olduğunu söyler.345 Öyleyse mütevellinin bu işlemi kendi başına yapamayacağını, ancak hâkimin izniyle yapmasının mümkün olduğunu söylemek mümkündür. Esad Efendi’ye göre ise tamamen yıkılmış vakıf mülkün enkazının vakıfta yeniden yapmaya imkân olmadığı için satılıp arsasının mukâtaa ile kiraya verilmesi bile vakıf mülkün başkaları tarafından mülk edinilmesi anlamına gelir. Bu sebeple mütevellinin bundan önce yapması gereken şey hâkimin izniyle borç alıp vakıf mülkü imar etmesi ve kira geliriyle borcunu ödemeye gayret göstermesidir.346

Bütün bunlara ilaveten mukâtaa ile kiraya verilmiş vakıf arsaların mutasarrıflarının arsadan el çekmeleri neticesinde de boş kalan arsaların mukâtaa akdine konu olması mümkündür. Nitekim bir belgede bir vakfa ait boş arsanın yıllık 22 akçe karşılığında mukâtaa ile kiraya verildiği daha sonra mutasarrıfın arsadan el çektiği ve mütevellinin de arsayı yeninden mukâtaa ile kiraya verdiği bilgisi yer almaktadır.347

2.2.2. Mîrî Arazi/Arsa

Mîrî arazi, devlete ait arazi anlamına gelmektedir. Mîrî kavramı, Osmanlı devletinde devlet hazinesine ilaveten devletin sahip olduğu toprakları ve bunlardan alınan vergileri ifade etmek için de kullanılır olmuştur. Bu şekildeki araziler, arazi-i memleket tabiri ile

343 Boyabâdî (der.), Mecmûatü’l-fetâvâ, 376b; Çatalcalı, Fetâvâ-yı Ali Efendi, 1: 182; Fındık Mustafa (der.),

Nuru’l-fetâvâ, 352b; Gedûsî (der.), Fetâvâ-yı Abdurrahîm, 142/367a; 398a; Âkifzâde, Mecelletü’l-mehakîm, 129a; Meşrebzâde (der.), Câmiu’l-icâreteyn, 156.

344 “Bir medresenin müsteğallâtından olup vakf-ı sahih ve lazım ile Zeyd’in vakfı olan hamam haraba

müşerref olup lakin binası yıkılmayıp nakz değilken mütevellisi Zeyd binasını Amr’a bey‘ edip yerini mukâtaaya bağlaması sahih olur mu? el-Cevâb: Olmaz. Minkarîzâde Yahya Efendi”, Meşrebzâde (der.),

Câmiu’l-icâreteyn, 68-69.

345 Bozanzâde (der.), Fetâvâ-yı Ebussuûd, 135b.

346 Hocazâde Mehmed Esad, Fetâvâ-yı Esad Efendi, 59b.

de ifade edilmektedir.348 Osmanlı döneminde mîrî arazi kapsamına, fetih esnasında alıkonulup mîrî olarak reâyaya devredilen yine fetih sırasında hangi statüye bağlandığı malum olmayan, sahibi belli olmayan, mülk araziyken mirasçı bırakmadan vefat eden kimselerden hazineye intikal eden ve tarıma elverişli olmayıp mülkiyeti hazineye ait olmak kaydıyla ihya olunan araziler girmekteydi.349 Devlet, mülkiyetine sahip olduğu bu arazileri, rakabesini (çıplak mülkiyet) elinde tutup tasarruf hakkını reâyaya devretmek suretiyle değerlendiriyordu. Reâya da bu arazilerde ziraat yaparak devlete vergi ödüyordu. Nitekim devlet tasarruf hakkının reâyaya devri esnasında tapu veya muaccele denilen peşin, buna ilaveten müeccele, icâre-i zemin gibi adlar altında peyderpey belli bir meblağ almaktaydı.350 Buna ilaveten mîrî arazi üzerinde mutasarrıfları tarafından yapılan binaların yerleri ile koru ve mer‘a olarak tasarruf olunan arazilerden alınan vergiye de mukâtaa-i zemîn denmektedir ki bu vergi hazinenin bu tür arazilerden öşür alamaması nedeniyle meydana gelen zararı telafi etmek için va‘zedilmiştir.351 Zira üzerinde bina olan arazi veya koru, mer‘a gibi yerlerde ziraat yapılmadığı için bu yerlerden öşür alınması düşünülemez. Devlet de bu yerlerden öşür alamadığı için öşr-e mukabil olarak mukâtaa-i zemîn almaktadır.

Bir fetvasında bu duruma değinen Ebussuûd Efendi, reayanın mîrî arazideki tasarrufunun ancak icâre yoluyla olduğunu, bu arazilerden bazısına belli bir akçe tayin olunup mukâtaa alındığı, bazısına ise galle tayin olunup öşür adına bu verginin alındığını ifade eder. Bu fetvadan da öşür alınamayan yerlerden öşre mukabil sabit bir meblağ olan mukâtaa alındığı anlaşılmaktadır.352

Mîrî arazide mutasarrıf olanlara geniş bir tasarruf hakkı tanınmıştır. Nitekim mutasarrıfın araziye dilediğini ekme, başkasına kiralama, âriyet olarak verme, tasarruf hakkını sahib-i arz sahib-iznsahib-iyle bedellsahib-i veya bedelssahib-iz bsahib-ir şeksahib-ilde devretme gsahib-ibsahib-i önemlsahib-i hakları vardı.353

Bunlara ilaveten mutasarrıfın sahib-i arz izniyle arazi üzerine kendi mülkü olmak üzere ağaç dikme ve bina yapma hakkı da bulunmaktaydı. Mutasarrıf mukâtaayla mutasarrıf olduğu mîrî arazi üzerinde ihdâs ettiği binaları veya ağaçları kendi mülkü olması

348 M. Macit Kenanoğlu, “Mîrî Arazi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV

Yayınları, 2005), 30/157.

349 Berki, Vakıflar, 16.

350 Kenanoğlu, “Mîrî Arazi”, 30/157.

351 Berki, Vakıflar, 16.

352 İskilibî (der.), Mecmau’l-fetâvâ, 34a.

hasebiyle arz sahibinden izin almaksızın satmaya,354 hâkimin izniyle vakfetmeye,355 hibe etmeye356 veyahut araziden el çekmeye kâdirdi.357 Sadece arazinin ferâğ edilmesi ve arazi üzerindeki mülk ağaç veya bağların hibe edilmesi durumunda arazi sahibinin izni gerekliydi.358 Mutasarrıf vefat edince bütün bu mülkleri hisseleri oranında mirasçılarına, mirasçı bırakmadan vefat etmişse de beytü’l-mâla intikal ederdi.359

2.3. Akdin Bedelleri

Belgede Osmanlı vakıf hukukunda mukâtaa (sayfa 103-107)