• Sonuç bulunamadı

4. AİLEYE ALTERNATİF YAŞAM BİÇİMLERİ VE AİLENİN GELECEĞİ

2.1. KENTLEŞMENİN AİLE YAPISINA ETKİLERİ

2.1.1. Aile Büyüklüğüne Etkisi

Geleneksel kırsal toplumlarda ailenin bir üretim birimi olarak örgütlenmesi, boyutça genişlemesini gerektirmiştir. Aralarında akrabalık bağı bulunan ve aynı işletmeden geçinen bu aileler birliği, en genel anlamıyla, geniş aile olarak adlandırılmaktadır. Aile toprağının başlıca geçim aracı olduğu bu koşullarda, baba ocağı ve aile işletmesine olan bağımlılık süregeldiği için yeni kuşaklar evlendikten sonra da aynı toprak üzerinde yaşamaya devam etmektedir. Kentleşme sürecinin etkisiyle oluşan kent ailesi ise, boyutça küçük bir ailedir. Bir yandan ailenin ekonomik işlevinin nitelik değiştirmesi, öte yandan, iş bölümünün gelişmesine bağlı olarak toplumsal farklılaşma, iş –güç çeşitlenmesi, yetenek kazanma ve uzmanlaşma alanlarının belirmesi, aralarında kan bağlılığı bulunan çeşitli kuşakları, aynı üretim sürecinde birlikte çalışmak ve birlikte yaşamak zorunluluğundan kurtarmıştır. Kent çevresinde en egemen tip olarak beliren bu aile, çekirdek ailedir(Sencer, 1979: 330-332, 347-348).

Kentleşmenin ailenin hareket kabiliyetini arttırdığı ve aileyi özgürleştirdiği dile getirilmektedir. Sanayileşmeye bağlı olarak ortaya çıkan kentleşme, iş vaadiyle aileleri köklerinden kopararak kent merkezlerine taşınmalarına neden olmaktadır. Kırsaldan kent merkezine hareketlilik, ancak ailelerin parçalanmasıyla mümkün olduğu gibi, sanayileşmenin ihtiyaç duyduğu işgücü de ailelerin küçülmesini gerekli kılmaktadır.

Dolayısıyla kırsaldaki geniş aile, kente taşınırken ve kentte küçülmek durumundadır.

Çekirdek aile, birbirini özgürce seçen eşlerce, ana-baba ailelerinden bağımsız bir yerde kurulmakta ve daha geniş akrabalık çerçevesinden oldukça yalıtılmış bir görünüm taşımaktadır. Hareketli bir işgücüne gerek duyan ve statünün akrabalık ilişkilerine değil, kişisel yetenek ve becerilere göre elde edildiği endüstrileşmiş-kent toplumlarında bu aile tipi egemendir(Kandiyoti, 1984:17).

Çekirdek aile ya da kente yerleşmiş olması nedeniyle kentsel aile; aile ve akrabaların birbirleri üzerindeki değer ve ahlak denetiminin çok az olduğu, eşlerin birbirlerini, kendi kararlarıyla seçtikleri, kadının da erkekle birlikte çalışma hayatına katıldığı, üretimden çok tüketimle betimlenen, karı- koca ve evlenmemiş çocuklardan oluşan bir ailedir(Kongar, 1986: 27-28; Yıldırım, 2006: 91).

Yeniçağ ailesi olarak da adlandırılan çekirdek aile, çok genel olarak yeniçağı temsil eden endüstri devrimi ve kentleşmenin etkisiyle meydana gelen ailedir. Kentleşme ve

81

modernleşme süreçleriyle birlikte aile yeni bir kurum, model ve değerler alanı olarak yapılandırılmıştır. Bu nedenle yeniçağın ailesi endüstrinin ve kentleşmenin ailesidir.

Çekirdek aile, ideal bir aile modeli olarak tipleşerek hem gerçekliği hem de ütopyayı içermektedir. Eşitlik, özgürlük, kadının büyüyen konumu, erkek egemenliğin sonu, bireylerin özerkliği gibi özellikleriyle ideal tip ailesine dönüşen çekirdek aile, bütün dünyada egemen aile tipi haline gelmektedir. Batı modernliğinin yayılışı ve kentleşmenin etkisiyle beraber, Türkiye'de de çekirdek aile, kırdan kente gidildikçe artış göstererek ülkede en yaygın aile modeli haline gelmiş bulunmaktadır(Ergün, 2010: 115).

Türkiye’de en göze çarpan hususlardan biri, kentleşme oranlarının ve kentlerde çekirdek ailelerin sayılarının artmasıdır. Kentlere taşınan ailelerin sayısında yaşanan artışa paralel olarak kent ve kır ailesi şeklinde bir ayrım daha da derinleştirmektedir. Zira kır ailesi daha geleneksel ve geniş aile şeklinde varlığına devam ederken, kent ailesi ise modern ve çekirdek aile olarak hayatiyet kazanmaktadır(ASAGEM, 2010: 31).

Kentleşme sürecinde, Türkiye’de kırsal ve kentsel nüfusun son 50 yıl içerisindeki değişimini ve yine aynı süreçte, Türkiye’de aile yapısında meydana gelen değişimi gösteren tablo 3-1 ve tablo 3-2, bu durumu özetler niteliktedir.

Tablo 3-1: Kentleşme Sürecinde Türkiye’de Kırsal ve Kentsel Nüfus(%)

Türkiye’de 1960-2013 Yılları Arasında Kırsal ve Kentsel Nüfus

Yıl Kır (%) Kent (%)

1960 68,1 31,9

1965 65,6 34,4

1970 61,5 38,5

1975 58,2 41,8

1980 56,1 43,7

1985 47 53

1990 41 59

2000 35,1 64,9

2010 23,7 76,2

2012 22,7 77,2

2013 13,3 86,7

Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu

82

Tablo 3-1’deki veriler, incelendiğinde görülen ilk şey, kırsal nüfusun sürekli azalmasına zıt bir şekilde kentsel nüfusun sürekli artmasıdır. Tablo 3-2’de dikkat çeken nokta ise, geniş ailenin azalma oranlarının aksi istikametinde çekirdek ailenin sürekli artmasıdır. İki tablodaki tarihlerin birbirinin aynı olmamasını çok dikkate almadan çıkarılabilecek en temel sonuç, kentsel nüfus arttıkça ona paralel bir şekilde çekirdek aile oranının da arttığıdır. Çıkarılabilecek ikinci sonuç ise, kentsel nüfus oranı arttıkça, geniş aile oranının düştüğüdür.

Tablo 3-2: Kentleşme Sürecinde Türkiye’de Aile Yapısı: 1968-2012

Türkiye’de 1968-2012 Yılları Arasında Aile Yapısı

Yıl Çekirdek Aile Geniş Aile Dağılmış Aile

1968 59,6 32,1 8,3

1973 59 32,4 8,6

1978 58 33,9 8,1

1983 61,6 27,9 10,5

1988 63,4 25,5 11,1

1993 67,6 23,5 8,9

2003 69,3 16 14,7

2006 73 14,5 12,5

2008 69,8 15,9 14,3

2011 70 12,3 17,7

2012 69,8 13,5 16,7

Kaynak: ASPB Türkiye Aile Yapısı Araştırması: Tespitler, Öneriler s.29’dan uyarlanmıştır.

İki tabloya birden bakıldığında, 2013 yılında kırsal nüfus oranı %13,3 iken, 2012 yılında geniş aile oranı %13,5’tir. Aynı şekilde, 2013 yılı verilerine göre, kentsel nüfus oranı toplam nüfusun %86,7’sine ulaşmışken, 2012 yılında çekirdek aile ve dağılmış ailelerin toplam oranı %86,5’tir. Bu veriler düz bir mantıkla okunduğunda; kırsaldaki nüfusun oranı ne ise geniş ailenin oranı o kadar, kentsel nüfus oranı ne kadar ise çekirdek ve dağılmış ailenin toplam oranı o kadardır denilebilir. Oysa bilinmektedir ki, kırsalda çok sayıda çekirdek aile olduğu gibi, kentsel alanlarda yaşayan çok fazla geniş aile bulunmaktadır.

İki tablodaki veriler ayrı ayrı değerlendirildiğinde ise, ilk tablo şunu söylemektedir;

ülke nüfusunun %86,7’si kentsel alanlarda yaşamaktadır. Yani Türkiye, artık bir “kent

83

toplumu” olmuştur. İkinci tablo ise, ailelerin %69,8’inin çekirdek aile olduğunu, dolayısıyla endüstri-kent toplumu ailesi olarak adlandırılan çekirdek ailenin Türkiye’nin egemen aile modeli olduğunu dile getirmektedir. İkinci tablo ikinci bir şey daha söylemektedir; geniş ailenin bölünmesi/parçalanması sonucu ortaya çıkan çekirdek ailede parçalanmış ve %16’7 düzeyine ulaşmıştır.

Geleneksel aileye dönüş artık mümkün değildir. Bu olanaksızlık yalnızca, geleneksel ailenin genellikle olduğu düşünülen biçiminin hiçbir zaman varolmaması yüzünden değildir. Ya da geçmişteki ailelerin bugün için bir model olarak kullanılamayacak derecede çok fazla baskıcı yönlerinin bulunması yüzünden de değildir.

Bu olanaksızlığın temel nedeni, ailenin eski biçimlerini dönüştürmüş olan toplumsal dönüşümlerin, çoğunlukla tersine çevrilemez olmasından kaynaklanmaktadır. Kadınlar, uzun çabalar sonucu kendilerini kurtarmayı başardıkları ev içindeki duruma artık yeniden dönmeyeceklerdir(Giddens, 2000: 178).