• Sonuç bulunamadı

H. Üyelik Hakları

I. Üyelikten Doğan Borçlar

2. Aidat Ödeme Borcu

Üyelikten doğan borçlar içerisinde yer alan en önemli borç aidat ödeme borcudur.

Aidat borcu, üyelerin üye olmaktan doğan en temel yükümlülüğüdür. Aidat borcunun önemi sendikaların en önemli gelirlerinden birini oluşturmasından kaynaklanmaktadır.

Çünkü sendika, üyelerinden aldığı aidatlarla üyelerinin hak ve çıkarlarını gözetebilecek

175 Şahlanan, Sendikalar Hukuku, 205.

güce erişebilmektedir.176

Kolektif sendika özgürlüğü ilkesi sendikanın mali özerkliği ile yakından ilgilidir.177 Sendikalar üyelerinden aldıkları aidatlardan ve diğer yatırım gelirlerinden elde ettikleri ile birlikte mali güce sahip olmakta ve böylelikle ayrı bir tüzel kişi olarak kendi adlarına işlem yapabilmektedirler. Bu nedenle sendikanın kişi olarak varlık dayanağını da elde ettiği gelirler oluşturuyor denilebilir.

Aidat ödeme borcu, sendika üyeliğine kabul ile üyeliğin kesinleştiği tarihten itibaren doğmaktadır.178 Bu yükümlülük işçi veya işverenin üyeliğinin devamı süresince var olup üyeliğin sona ermesinden itibaren ortadan kalkmış olacaktır. Aidat borcu, üyelik aidatı ve dayanışma aidatı olmak üzere iki farklı türde kanunun 18 ve 39/5 maddelerinde düzenlenmiştir.

a. Üyelik Aidatı Miktarı

Aidat miktarının belirlenmesi, kolektif sendika özgürlüğü kapsamında sendikalarca belirlenmektedir. Kanunda m.18/1’de, “Üyelik aidatının miktarı kuruluşların tüzüklerinde belirtilen usul ve esaslara göre genel kurul tarafından belirlenir.” diyerek miktara ilişkin herhangi bir sınırlama getirmemiştir. Daha önceki 2821 sayılı kanunda aidata ilişkin olarak var olan,

“..İşçi sendikasına işçinin ödeyeceği aylık üyelik aidatı tutarı, bir günlük çıplak ücretini geçemez. İşveren sendikasına işverenin ödeyeceği aylık üyelik aidatı tutarı, işyerinde işçilere ödediği bir günlük çıplak ücretleri toplamını geçemez.

Sendika tüzüklerine, üyelik aidatı dışında, üyelerden başka bir aidat alınacağına ilişkin hükümler konamaz” hükmü sendikalar karşısında üyeleri koruduğu ve kesilecek

176 Tuncay-Kutsal, 95.

177 Arıcı, “Türk Sendika Hukukunda Sendika Üyelerinin Aidat Ödeme Yükümlülüğü”, 481-495.

178 Arıcı, “Türk Sendika Hukukunda Sendika Üyelerinin Aidat Ödeme Yükümlülüğü” 486.

olan her tür maddi tutar için işçilere karşı bir güvence teşkil etmesi sebebiyle olumlu bir özelliğe sahipken ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan sendikaların alacakları kararlara kanunla müdahale ediliyor olması açısından ILO tarafından eleştirilmekteydi.179

Yeni kanun bu eleştirilere son vererek söz konusu sınırlamalara yer vermemiştir.

Buna göre, genel kurulun belirleyeceği miktar ne ise ona göre işçi veya işverenden aidat tahsil edilecektir.

“Aidat” dışında başka ücret kesintisi yapılamaması hükmünün yokluğu sendikaların, üyelerinden aidat dışında başka adlar altında kesintiler yapmasına izin vermektedir.180 Çünkü artık sendikanın böyle bir kesinti yapmamasını sağlayacak emredici bir düzenleme kanunda bulunmamaktadır.

Başbuğ; “Kanun, üyelik aidat bakımından bir üst sınır çizmemiştir. Dolayısıyla sendika, vereceği sağlık, spor, eğitim gibi çeşitli hizmetler için üyelik aidatı yanında yeni aidatlar alabileceği gibi, üyelik aidat miktarını arttırarak, bu ödemeleri aidat içinde tahsis edebilir.” sözleriyle bu durumu açıklamaktadır. 181 Ancak toplu iş sözleşmesine koyulan böyle bir hükmün geçerliliğinin yanı sıra işverenin aidat dışında böyle bir ödentiyi kesme yükümlülüğünün var olup olmadığı da değerlendirilmesi gereken ayrı bir konudur.182

2821 sayılı kanun döneminde Yüksek Mahkeme, önüne gelen bir olayda toplu iş sözleşmesinde işçilerin muvafakati aranmaksızın Adanaspor için her ay ücretten spor kesintisi yapılmasını öngören hükmün geçersiz olduğuna karar vermiştir. Gerekçesinde,

“.. Öte yandan sendikalar toplu iş sözleşmesinden yararlanan üyesi olan işçilere sadece haklar sağlayabilir. Ona borç yükleyemez. Yine aynı yasanın 23. maddesine göre sendika tüzüklerine, üyelik aidatı dışında üyelerden başka bir aidat alınacağına ilişkin hükümler

179 Sayın, “Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısının Getirdikleri” 67-77;Narmanlıoğlu, “19.03.2012 tarihli Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısının Getirdikleri” 139-161.

180 Şahlanan, “Sendikalar Hukukunda 6356 Sayılı Kanunla Yapılan Düzenlemeler” 45-64.

181 Başbuğ, “Sendikalar ve Toplu Sözleşmesi Kanunu’na Göre Sendika Üyeliği” 173- 196.

182 Şahlanan, Güncel Sorunlar, 23.

konulamaz. 2822 sayılı Yasanın 5. maddesi ise toplu iş sözleşmelerine, kanun veya tüzüklerin emredici hükümlerine aykırı hükümler konulamayacağı amirdir. Bu yasa maddeleri ile getirilen kesin ve emredici düzenlemeler karşısında davalı belediye ile sendika arasında akdedilen TİS’lerine konulan ve işçinin muvafakati alınmadan ücretinden spor kesintisi yapılacağına ilişkin hüküm geçerli olmadığından davacının ücretinden yapılan spor kesintisinin iadesine ilişkin talebinin kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile reddi hatalıdır.”183 ifadelerine yer vermiştir. Yine aynı doğrultuda önüne gelen başka bir davada, davacı işçi belediyeye bağlı park ve bahçeler müdürlüğünde çalıştığını her ay ücretinden Kanuna aykırı olarak spor aidatı adı altında kesinti yapıldığını iddia ederek bunun tahsilini talep etmiştir. Yargıtay, davalı işyerinde uygulanmış toplu iş sözleşmelerini incelediğinde spor kesintisi ile ilgili bir düzenlemeye ilk iki dönemde yer verilmediğini ancak üç dönemdir yapılan toplu iş sözleşmelerinde temizlik yardımlarında artışa gidildiği ve bu artışla bağlantılı olarak da spor kesintisi miktarlarının artırıldığını tespit ederek; “Somut olayda toplu iş sözleşmesinin özerkliği çerçevesinde kural koyma yetkilerinin dışına çıkılmış ve işçilere sağlanan ayni sosyal yardımlarda bir azalmaya gidilmemiş, tersine artışlar öngörülmüş, bu arada işçi ücretlerinden spor kesintisi altında bir kesintiye gidilmiştir. Uygulama gerçek anlamda bir kesinti niteliğinde olmayıp, temizlik yardımı olarak fazladan sağlanan hakların bir kısmının geri alınması şeklinde bir görünümdedir. Sözü edilen temizlik yardımındaki artışlarla bağlantılı olarak yapılan kesintiye dair toplu iş sözleşmesi hükmü muvazaa sebebiyle geçersiz sayılmalıdır. Sendika ile davalı işveren arasındaki bu muvazaalı durum işçiye hak bahşetmez…”184 hükmünü kurmuştur.

Üyelerin lehine olan böyle bir hükmün kanundan kaldırılması üyelerden farklı kesintiler adı altında ödemeler yapılmasına neden olabilecektir. Ancak sendikaların, farklı adlar altında veyahut yüksek tutarda üyelik aidatı belirleyecek olması üye kaybına

183 Canbolat, Karar Değerlendirme, Y9HD. 15.03.2011 E.2010/34531, K.2011/7096, 305.

184 Canbolat, Karar Değerlendirme, Y9HD. 27.12.2011 E.2011/36797, K.2011/49913. 308

neden olabileceği gibi yeni üye alımında da zorluk çıkaracaktır. Dolayısıyla üye kaybetmek istemeyen bir sendikanın söz konusu tutarları yüksek oranda belirlememe yoluna başvuracağını söylemek mümkündür.

b. Dayanışma Aidatı ve Miktarı

Toplu iş sözleşmesinden, kural olarak o işyerinde örgütlenerek yetki belgesini almış işveren sendikası ile toplu iş sözleşmesi imzalamış olan işçi sendikasının üyeleri olan işçiler yararlanır.185 Sendika üyesi olmadan toplu iş sözleşmesinden yararlanma ise üç farklı şekilde gerçekleşebilir. Bunlar;

1. Toplu iş sözleşmesinin tarafı işçi sendikasının yazılı izni, 2. Teşmil ve

3. Dayanışma Aidatıdır.

Toplu iş sözleşmesinin tarafı işçi sendikasının yazılı izni; ne bir aidat ne de başka bir karşılık alarak o işyerinde çalışan ve işçi sendikası üyesi olmayan işçilerin sendikanın vereceği yazılı izinle toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmasıdır. Burada amacın o işçilere sendika üyesi olduklarında toplu iş sözleşmesinden doğan ne gibi farklı uygulamalarla karşılaşacaklarını göstererek daha sonra üye olmalarını sağlamak olduğu söylenebilir.186

Teşmil, yürürlükte bulunan bir işkolu veya işyeri toplu iş sözleşmesinin o işkolunda çalışan ve o sözleşmenin taraflarını oluşturmayan diğer işçi ve işverenleri de içine alacak şekilde yasaların yetkili kıldığı organın kararı (Bakanlar Kurulu Kararı) ile genişletilmesidir.(6356 STİSK m.40)187

185 Gerek, “Dayanışma Aidatı Ödeyerek Toplu İş Sözleşmesinden Yararlanma”, 137-143

186 Subaşı, “6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununda Toplu İş Sözleşmesi Teşmili”

209-245; Kandemir, “Toplu İş Sözleşmesinin Uygulanma Alanı” 167-214.

187 Subaşı, “Teşmil”, 209-245.

Yukarıda yer alan ilk iki durum uygulamada neredeyse hiç karşılaşılmayan üye olmadan toplu iş sözleşmesinden yararlanma şeklidir. Uygulamada sıklıkla karşılaşılan üçüncü ve son hal ise dayanışma aidatı ödeyerek yararlanmadır.

Kanun dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesinden yararlanmayı şu şekilde ifade etmiştir; “ Toplu iş sözleşmesinin imzası sırasında taraf işçi sendikasına üye olmayanlar, sonradan işyerine girip de üye olmayanlar veya imza tarihinde taraf işçi sendikasına üye olup da ayrılanlar veya çıkarılanların toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmeleri, toplu iş sözleşmesinin tarafı olan işçi sendikasına dayanışma aidatı ödemelerine bağlıdır. Bunun için işçi sendikasının onayı aranmaz. Dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesinden yararlanma, talep tarihinden geçerlidir. İmza tarihinden önceki talepler imza tarihi itibarıyla hüküm doğurur.

Dayanışma aidatının miktarı, üyelik aidatından fazla olmamak kaydıyla sendika tüzüğünde belirlenir.

Faaliyeti durdurulmuş sendikalara dayanışma aidatı ödenmez.” (m.39/4-5-6) Görüldüğü gibi taraf sendikaya üye olmayanlar, toplu iş sözleşmesi imzalandıktan sonra işe girmiş ve sendika üyesi olmamışlar veyahut üye olmuş ancak daha sonra üyelik ilişkisine son vermiş veya verilmiş olan işçiler dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmektedirler.

Yararlanma talep tarihinden itibaren başlamaktadır. İşçi toplu iş sözleşmesi imzalanmadan önce talepte bulunmuşsa, bu durumda yararlanma imza tarihinden itibaren başlayacaktır. Dolayısıyla işçinin bu konuda bir talebi olmadan işveren, kendiliğinden dayanışma aidatı keserek işçiyi toplu iş sözleşmesinden yararlandıramayacaktır.188 Aynı şekilde işveren, sendika üyesi olmayan işçileri dayanışma aidatı kesmeden toplu iş sözleşmesi hükümlerinden de yararlandıramayacaktır. Yargıtay’ın 07.07.1997 tarih ve 10264/13879 sayılı kararına konu olan olayda işveren toplu iş sözleşmesinin tüm

188 Canbolat, “Toplu İş Sözleşmesinden Yararlanamayacak İşçiler”, (http://www.kamu-is.org.tr/pdf/649.pdf), Erişim tarihi, 06.08.2017.

hükümlerini sendika üyesi olmayanlara da uygulamış ve durumun tespiti ve muarazanın önlenmesi talebiyle açılan dava sonucunda mahkeme dayanışma aidatı ödenmeksizin tüm toplu iş sözleşmesi hükümlerinden diğer işçilerinde yararlanmasının muarazaya neden olacağı yönünde karar vermiştir.189

Dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçi söz konusu toplu iş sözleşmesinin yürürlük süresi dolana kadar bu hükümlerden yararlanabilecektir.

Yürürlük süresi sona erdikten sonra ise, toplu iş sözleşmesinin iş sözleşmesine ilişkin hükümleri yenisi yürürlüğe girinceye kadar iş sözleşmesi hükmü olarak devam edecektir (m.36/2). Yeni toplu iş sözleşmesinin imzalanacağı tarihe kadar hem sendika üyesi olan hem de dayanışma aidatı ödeyen işçiler 36/2 hükmünden yararlanacaklardır. Yalnız buradaki farklılık sendika üyelerinin aidat ödeyerek, üye olmayanların ise dayanışma aidatı ödemeksizin yararlanmasıdır.190

Sendikaya üye olma zorunluluğu bulunmadan toplu iş sözleşmesinden yararlanmaya ilişkin kanun hükümleri yapılacak sözleşmelerle ayrıca kısıtlanıp kaldırılamayacaktır. Örneğin;

“Taraf sendikaya üye olmayanlar bu toplu sözleşmesinden yararlanamayacaktır.”

“Bu toplu iş sözleşmesinden yalnızca sendika üyeleri yararlanabilir.” veya

“Sözleşmeden yararlanabilmek için taraf sendika üyesi olmak şarttır.” şeklindeki sözleşme hükümleri geçersizdir.

Dayanışma aidatının miktarına ilişkin olarak kanun, koruyucu bir sınır getirerek dayanışma aidatı miktarının üyelik aidatından fazla olmamak kaydıyla sendika tüzüğünde

189 Şahlanan “İşverenin Sendika Üyesi Olmayan İşçilere Yaptığı Bazı Ödemelerin Toplu sözleşmeden Yararlandırma Açısından Değerlendirilmesi” 139-163.

190 Gerek, “Dayanışma Aidatı Ödeyerek Toplu İş Sözleşmesinden Yararlanma”, 137-143.

belirleneceğini düzenlemiştir (6356 SK 39/5) .191 Dolayısıyla dayanışma aidatının miktarı, üyelik aidatına göre şekillenmiş olacaktır.

c. Kaynaktan Kesme (Check-off Usulü)

Üyelik ve dayanışma aidatları, yetkili işçi sendikasının işverene yazılı başvurusu üzerine, işçinin ücretinden kesilmek suretiyle ilgili sendikaya ödenmektedir (6356 STİSK 18/2). İlk kez 1963 yılında 274 sayılı Kanunla hukukumuza girmiş olan bu usul, sonraki kanunlarda da uygulanmaya devam etmiştir.

Sistem işçi sendikalarını aidat toplama zorluğundan kurtarmakta, düzenli ve sistematik bir gelir kaynağı elde etmesine olanak tanımaktadır.192Ancak sistemin sendikacılar ile üyeleri arasındaki ilişkiyi zayıflatması ve işverenin sendikanın iç düzenini ilgilendiren gelir kaynakları konusunda bilgi sahibi olmasına ve müdahalesine olmasına ve müdahalesine olanak sağlaması nedeniyle eleştirilmektedir.193

Kaynakta kesinti sisteminde yetkili işçi sendikası, işverene yazılı başvuru yaparak üyesi işçileri bildirmekte ve bu doğrultuda işveren de kestiği aidatları sendikanın bildirdiği hesap numarasına yatırmaktadır.

26.06.2013 tarihli karara konu bir olayda, iki farklı belediye bir sendikayla iki farklı toplu iş sözleşmesi yapmıştır. Daha sonra bu belediyelerden biri diğerine katılmış ve birleşmişlerdir. İki toplu iş sözleşmesinde de işverenin aidatı ödeme tarihleri kararlaştırılmıştır. Ancak belediyelerden biri taraf olduğu toplu iş sözleşmesi için 2821 sayılı kanun uyarınca bildirimde bulunduğu halde bir diğeri bulunmamıştır. Yüksek mahkeme de kararında bildirimde bulunmuş olan belediye için toplu iş sözleşmesindeki alacaklar bakımından işlemiş faiz alacağı talebini isabetli bulurken; bildirimde

191 Sur, “6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun Uluslararası Normlar Açısından Değerlendirilmesi” 317-356.

192 Esener-Gümrükçüoğlu, 161; Dereli, “6356 Sayılı Yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu:

Genel Bir Değerlendirme”, 46.

193 Kutal, “Toplu İş Hukukunda Yeni Bir Düzenleme (31.01.2012 Tarihli Kanun Tasarısı)”, 159.

bulunmamış olan belediye için faiz alacağının söz konusu olamayacağına ilişkin hüküm kurarak ilk derece mahkemesinin kararını hatalı bulmuştur.194 Bu nedenle sendikaların üyesi olan işçileri işverene bildirmesi ve işverenin de buna göre kesinti yapması gerekmektedir. Genel kurul kararı ile aidat miktarında bir değişiklik yapıldığı takdirde de en geç bir ay içerisinde işverene bildirme yükümlülüğü söz konusudur.

Ödenmesi gereken aidatı kesmeyen veya kesmesine rağmen bir ay içinde ilgili işçi sendikasına ödemeyen işveren, bildirim şartı aranmaksızın bankalarca işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiziyle birlikte aidat miktarını ödemekle yükümlüdür.

Bu hükme hem STİSK m.18/3’ de hem de Sendika Üyeliği ve Aidat Yönetmeliği m.9/4’te yer verilmiştir. Yüksek Mahkeme, 2014 yılında verdiği kararda Yüksek Hakem Kurulunun düzenlemiş olduğu 01.05.2011 tarihinden itibaren geçerli olan yirmi ay süreli bir toplu iş sözleşmesine ilişkin olarak, sendikanın 25.11.2011 tarihinde işverene aidat kesintisi talebine ilişkin yazı ve üye listesini teslim etmiş olması durumunu; “işverenin aidat kesintisi yapma ve ödeme borcundan söz edilebilmesi için, yetki belgesine konu işyeri veya işletmede çalışan üyesi işçilerin listesini ve bu listeye göre üyelik aidatının kesilmesini ve sendikaya ödenmesini istemesi gerekir. Şu halde, davalı şirketin aidat kesintisi yapma ve ödeme yükümlülüğünün, bildirimin yapıldığı, 25.11.2011 tarihinde başlayacağı tartışmasızdır.” diyerek toplu iş sözleşmesi ve üyeliğin ne zaman gerçekleştiğine bakılmaksızın sendikaların ilgili belge ve bilgileri işverene gönderdiği tarihten itibaren işverenin aidat kesme yükümlülüğünün doğacağını açıkça ifade etmiştir.195

2821 sayılı kanun döneminde işletme kredilerine uygulanan en yüksek faizin hangi andan itibaren başlayacağı tartışmalıydı. Yargıtay’ın o dönemde vermiş olduğu kararlara bakıldığında uygulamanın nasıl olduğu daha net anlaşılmaktadır. Örneğin; farklı

194 Y22HD. 26.06.2013 E.2013/16421 K.2013/15618; Güzel, Toplu İş İlişkileri, Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, 337

195 Özkaraca, Değerlendirme 2014, 261; Y22HD 13.10.2014 E.2014/26610 K.2014/27290

tarihlerde verilmiş olan iki kararda mahkeme; “ kanunda sendika üyelik aidatının bir ay içerisinde sendikaya gönderilmesine ilişkin hükmün temerrüt için yeterli olmadığını vurgulayarak “toplu iş sözleşmelerinde kesilen aidatın ne zaman sendikaya yatırılacağı hususu düzenlenmişse, ayrıca ihtara gerek olmaksızın bu tarihlerden itibaren faize karar verilmesi gerektiğini, böyle bir düzenleme yapılmamışsa sendikanın işvereni temerrüde düşürmesinin zorunlu bulunduğunu: dava tarihinden itibaren daha önce işveren temerrüde düşürülmemiş ise dava ve ıslah tarihinin temerrüde başlangıç olacağını” 196 hüküm altına almıştır. O dönemde Yargıtay’la aksi görüşte olan Çelik, yasal süre olan 1 aylık ödeme süresini geçirmiş olmanın işvereni temerrüde düşürme bakımından yeterli olacağını ayrıca başka bir işleme gerek olmadığını savunmuştur.197 6356 sayılı kanun getirdiği yeni düzenlemeyle bu hususa açık bir şekilde yer vererek tartışmaları sonlandırmıştır. Buna göre STİSK m.18/3 uyarınca: “ödenmesi gereken aidatı kesmeyen veya kesmesine rağmen bir ay içinde ilgili işçi sendikasına ödemeyen işveren, bildirim şartı aranmaksızın aidat miktarını bankalarca işletme kredilerine uygulanan en yüksek

faiziyle birlikte ödemekle yükümlüdür”. Tartışmalara son veren kısım, “bildirim şartı aranmaksızın” ifadesi olup artık işvereni bildirimle temerrüde düşürme zorunluluğu bulunmamaktadır.

Sendika üyelik ve dayanışma aidatı borçları dönemsel özellik arz eden borçlardandır. Bu niteliği gereği işverenin işçilerden keserek sendikaya ödemesi gereken aidatı ödememesi halinde sendika tarafından açılacak olan alacakların tahsiline ilişkin davada TBK m.147 gereği 5 yıllık zamanaşımı söz konusu olacaktır. Zamanaşımı süresi aidatın kesilmemesi veya kesilmesine rağmen bir ay içinde ödenmemesi halinde işlemeye

196 Narmanlıoğlu, Yargıtay’ın 2010 Yılı İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Kararlarının Değerlendirilmesi, 339;20.12.2004 tarih, 11959/29019 sayılı ve 28.09.2010 tarih, 24515/26221 sayılı kararlar; Canbolat, “İşverenin Sendika Aidatı Kesme Yükümlülüğü ile Kesilmeyen veya Ödenmeyen Aidatlarda Faiz”, Yargıtay’ın 2011 Yılı İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Kararlarının Değerlendirilmesi, 280-284; Benzer yönde Yargıtay Kararı, Y9HD T.27.9.2011, E. 2011/44193 K. 2011/33578

197 Çelik, “Sendika Aidatı Konusunda İşverene Ödenecek Gecikme Faizinin Başlangıç Tarihi, Karar İncelemesi”, 231 vd; Çelik, “Sendika aidatı Listesi İşverene Gönderilmeden Gecikme Faizinin Başlamayacağı”, Karar İncelemesi Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 27.9.2011, E. 2011/44193 K.

2011/33578, 175-180.

başlayacaktır. Beş yıllık sürenin aşıldığı durumlarda borç zamanaşımına uğrayarak eksik borç haline dönüşecek ve alacağın temini imkanı neredeyse ortadan kalkmış olacaktır.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi de aidatların tahsiline ilişkin olarak açılmış bir davada, aidat borcunun dönemsel nitelik arz ettiğini ve beş yıllık zamanaşımına tabi olduğunu belirterek yerel mahkemece zamanaşımı definin dikkate alınmaması sebebiyle hükmü bozarak bu hususu açıklamıştır.198

Son olarak kaynaktan kesme uygulaması sendikacılığın en güçlü olduğu Avrupa ülkelerinde de tartışılarak farklı yönde uygulamalarla sağlanmıştır. Hollanda, Avusturya, Federal Almanya gibi ülkelerde toplu iş sözleşmeleriyle taraflarca kabul edilerek uygulanmakta olan bu sistem Fransa, İskandinav ülkeleri ve Hindistan gibi ülkelerin yasalarında ise kaynaktan kesilme yapılamayacağı şekilde emredici hükümle yasaklanmıştır.199

İ. Üyeliğin Devam Ettiği ve Askıda Kaldığı Haller

Sendika üyeliğinin kazanılması ve kaybedilmesine ilişkin hükümlerle birlikte üyeliğin devam ettiğine ve üyeliğin askıda kaldığının kabul edildiği durumlara da 6356 sayılı STİSK’te yer verilmiştir. Bu haller kanundaki sistematik içerisinde sırasıyla aşağıda yer almaktadır.

- İşçiler ve işverenler aynı işkolunda ve aynı zamanda birden çok sendikaya üye olamamaktadırlar. Ancak kanun aynı işkolunda ve aynı zamanda farklı işverenlere ait işyerlerinde çalışan işçiler bakımından birden çok sendikaya üye olabileceklerini düzenlemiştir (m.17/3). Dolayısıyla aynı zamanda ve aynı işkolunda ancak farklı bir işverene ait işyerinde çalışan kimse üye olduğu sendikadan başka bir sendikaya da üye

198 Y22HD E.2016/33467 K.2017/2459 T.20.02.2017,

http://www.kazanci.com/kho2/ibb/files/dsp.php?fn=22hd-2016

33467.htm&kw=SEND%C4%B0KA+aidat%C4%B1#fm, Erişim Tarihi, 10.06.2017.

199 Kutal, “Sendika Üyelik Ödentisinin İşçinin Ücretinden Kesilmesi (Check-Off)”, 16-51

olabilecektir. Bu durumda önceki üyelik ilişkisini sona ermeyecek, aksine devam edecektir.

- Sendikanın faaliyet alanı içerisinde kalarak yani işçinin işkolu değişikliğine gitmeksizin başka bir işyerine geçmesi halinde sendika üyeliği sona ermeyecektir. Bu halde de üyeliğin devamı söz konusu olacaktır. Fakat başka bir işkoluna geçilmesi halinde sendika üyeliği kendiliğinden sona erecektir (m.19/7).

- İşçi sendikalarında yönetim kurulunda görev alan işçiler yalnızca bu kuruldaki görevlerine devam etmek istediklerinde kanunun 23. maddesiyle getirilen yönetici güvencesinden yararlanarak işyerlerinden ayrılma yoluna gidebileceklerdir.200 Bu durumda yani işçilerin kuruluş ve şubelerin organlarında görev alması halinde kendi sendika üyelikleri sona ermeyecektir (m.19/8) ve ayrıca iş sözleşmeleri bu süre boyunca askıda kalacaktır.

- Mevsimlik işçiler, işçi sendikalarına üye olabilmektedir.201 Mevsimlik çalışan işçinin çalışmadığı dönemlerde iş sözleşmesi askıya alınmaktadır. Bu durumda da mevsimlik işçinin sendika üyeliği devam etmektedir. Çünkü kanun, çalışmayı geçici veya sürekli çalışma gibi bir ayrıma tabi tutmaksızın “işçi” sayılan herkesin sendika üyeliği hakkının bulunduğunu düzenlemektedir202 Mevsimlik iş sözleşmelerine ilişkin düzenlemelere ne 4857 sayılı İş Kanununda ne de 6356 sayılı Kanunda özel olarak yerilmiştir. Dolayısıyla yargı kararlarıyla boşlukların doldurulacağı istinai bir alandır.

6356 sayılı Kanunda özel bir düzenlemeye yer verilmemiş olması mevsimlik işçilerin haklarında aleyhe bir duruma neden olmamalı aksine bu işçilerin diğer işçiler gibi sendikal haklardan yararlanabileceğine kabul etmek gerekmektedir. Yargıtay’ın ilke kararı niteliğinde olan 2014 yılında verilmiş ancak 2821 sayılı kanun dönemine ilişkin bir kararında özel daire, mevsimlik işçilerin çalıştıkları işyerlerinin bağlı olduğu

6356 sayılı Kanunda özel bir düzenlemeye yer verilmemiş olması mevsimlik işçilerin haklarında aleyhe bir duruma neden olmamalı aksine bu işçilerin diğer işçiler gibi sendikal haklardan yararlanabileceğine kabul etmek gerekmektedir. Yargıtay’ın ilke kararı niteliğinde olan 2014 yılında verilmiş ancak 2821 sayılı kanun dönemine ilişkin bir kararında özel daire, mevsimlik işçilerin çalıştıkları işyerlerinin bağlı olduğu