• Sonuç bulunamadı

ABROTYA ( UšÔËd¬ ) [neb] Zatülfilkateynden ugziye fasilesine mensup adimetültüveyc ziynet

makamında müstamel bir nebattır. Ke’sleri müstemer, mülevven, şekli enbutî üzerine yeşil bir lihafe ile mesturdur. Gulaf zeheriyesi de renklidir.

İBREVÎ (

ÈËd«

) [Tt] Ciculaire veya stylien ilm-i nebatat ve madeniyatta iğne gibi ince uzun ve

ucu sivri eksam-ı nebatiye ile eksam-ı billuriye bu saffet ile mevsuftur.

İBRE (

ˆd«

) [hayv] Aignillon. Gışaîlcenah haşerattan arı ve karınca gibi hayvanların

batınlarının kısm-ı halfilerinde gayet ince bir iğne vardır ki buna ıstılah-ı fende “ibre” namı verilir. Bu hayvanların bir müdafaa ve tariz aletidir. İbreli olan hayvanata, ilm-i hayvanatta “zatülibre” derler. Hayvanların şerclerinin yanında mevzu olup hal-i sukunette iken batınlarının altında örtülü kalın bu ince kısmın örtüsü delik bir burgudan ibarettir. Bunun nihayetinde bir de “gudde-i zebibe” vardır ki bu gibi hayvanlar soktukları mahale muharriş bazen zehirli, bir mayii akıtırlar. Bu, derecesine göre orada bir iltihap yapar. Ekseriya bu iltihap bir kabartı ile başladığı gibi tesemmüm ile de nihayet bulanları vardır.

İBRE (

ˆd«

) [neb] Style çiçeklerde mevcut olan mebyiz ile ibrenin inhai kısımları gibi nazar-ı

itibara alınan istigamat arasında göze çarpan kısımdır.

İbre bazen üstüvanî, bazen kat-ı nakıs, menşurî, şibh-i tüveyci ve ilh olur.

Çiçeklerdeki ibreler umumiyetle mebyizin ucunda bulunur. Bazı çiçeklerde ya yan tarafta veyahut kaidede durur.

İbre umumiyetle nesec-i hücrevîden müteşekkildir. Hücrelerin muhitî “eviye-i kasaba” en hariç kıtası ise “beşere-i nebatî” denilen madde ile makruştur. İbrenin ortasında tûlanî

bir boru vardır ki buna “kanat-ı nakıl” ismi verilir. Telkih esnasında “gubar-ı tal” mebyize bu tarik ile gider.

İbre basit olursa bir semireden neşet ettiği anlaşılır. Gelincik çiçeğinde ibre kalkan şeklinde inbisat etmiştir. Ulvî olan bu cihette “istigmat” bulunur. §Uzv-ı tenis

İBRETÜLRAÎ (

v«d¼« …d«

) [neb] Geranium ilm-i nebatatta “ibretülraiye” namıyla mevsum

fasileye mensup güzel kokulu bir nebattır. Buna kokusundan naşî lisanımızda “kokulu erodyum” namını verirler. Türkçesi “turna gagası c. robertianum”dur. Vüreykat-ı semiriyesi zirvede müdevverdir. Kemale erince katziga [?] sair cinslerde olduğu halezön tarzında kıvrılmaz. Uzv-ı tezkirler mahsuldardır. Adetleri ondur.

Bu nebat, muzadd-ı teşennüc, mukız, kabız, yaralar için faydalı olmak gibi hassalarından dolayı çok kullanılır. Madde-i müessiresine “jeratin” denir. İspirto içinde yapılan mahlulü, ağızda husule gelen, tabiatı karhavî cerhalarda istimal olunur. Bazı kehhallar bu subğu imraz-ı ayniyenin tedavîsi maksadıyla haricen kullanmayı tavsiye ediyorlar.

Rusya’da bunun bir diğer nevi vardır ki “şükeratı ibretülraî” namını alır. Rahmin enzefesinde birçok etibba muvaffakıyet gördüklerini söylüyorlar.

İBRETÜLRAÎ FASİLESİ (

vŽ ë*šB§ v«d¼« …d«

) [neb] Bizim “dön baban” dediğimiz nebata

Araplar “ibretülraî” derler. Bunun Türkçeye tercümesi “turnagagası”dır. Fransızlar “Graniacees” veya sadece “Geramees” diyorlar. Bu kelime Rumcadan alınmıştır. “Jeranyus” turna demektir.

Bu fasilede bulunan ecnas-ı nebatiye haşayişe veyahut şibh-i beciledir. Hemen hepsi gudedîdir. Yaprakların vaziyeti müteakibe, nadiren mütekabiledir. Kurs-i varak keffî veya üzeynî olur. Çiçekler muntazam ve hanaî, müzehher-i muhaddep, ke’s müstemirdir. Vüreykat-ı ke’siye serbest ve beş parçalıdır. Sakıt olan vüreykat-ı tüveyciyenin irtikazı mebyizin altındadır. Uzv-ı tezkirin adedi ondur. Bazen mütevalî bir surette mahsuldar veya akar olurlar. İbre beş adet ve gaga tarzında mütetavil bir mihver üzerine irtikaz etmiştir. Meyve beş vüreyk-i semiriden mamul olup kunzua tarzında uzar ve mihverin tülanî bir surette husule getirdiği harfe içine girer. Meyve aleptir. İnficarı hacizlerin inkisarıyla veyahut elastikiyet ile vakıdır. Tohumlar vüreykat-ı semiriyenin dahili fürcesi arasında müşeyime üzerine mültesıktır. Rüşeym mültevî, filikalar ise mütekabilen imtizaç etmiştir. Sevidas az çok lahmî ise de bazen mefkuttur.

Bu fasilede bulunan ecnas ve enva-ı nebatiye medarı ve mutedil nevahide, nısıf küre-i şimalinin mutedil nevahîsinde, Asyanın medarî-i garbîsinde, cunubî Amerika, Afrika’da, Ümit Burnu’nda mebzulen tenebbüt ederler.

Vüreykat-ı semiriyenin teşkilatına nazaran iki sınıfa ayrılır: 1- İbretülraî sınıfı,

2- Ürodyum sınıfı.

İbretülraî sınıfında şu nevler vardır:

G. robertianum, Geranum rotandifolium, G. maerorhizum, G. leidum, G. reylexum, G. phxum, G. sylvatienm, G. pahisthe, yabani turnagagası ilh…

Ürodyum sınıfından ise:

G. moşehatun, G. Cientarinm, kokulu ürodyum, kokulu sardunya ilh…

Monadelphie decanudrie (line) Rosacee (turnüfor) ceraniacee (Dokandol) Türkçede

(İbriyye) bu fasilenin müradifleridir.

İBRE-İ SEPİKS (

fIšáŽ ˆd«

) [teşr] Alt çenenin safiha-i ünsasından iştikak eden “neşv-i

minkarî” halet-i ceninîyede iken azmî bir istitale-i ibrevî teşkil ettiğinden buna “ibre-i spiks

Aiguille ile Spix” namı verilir.

İBRE-İ MÜBERREZE (

ˆ“d¾¦ ˆd«

) [neb] Buna lisan-ı fende “stylosper stylospore” ismi verilir.

Yosunlar üzerinde bilavasıta tevellüt eden “ecribe-i hafiye” muzikbir zenep vasıtasıyla fütûrun hücrelerinin ilkah ve inkısamından mütehassıl birçok beziratı havîdir. İşte bunlara ibre-i müberreze derler. §Tenasül-i fütûr

İBRE-İ MIKNATIS (

fš¹UMI¦ ˆd«

) [fiz] Sunî iki mıknatıs alınıp bunların kutupları, yani

mıknatısın en ziyade cazip olan kısımları yekdiğere temas ettirilirse bazılarının bezirini cezp ettiğini görülür. İbre-i mıknatıs, mıknatıslarda mevcut olan şu hassaları tetkik ve muayene için yapılmış iki tarafı kutup mıknatısını haiz ortası delikli muin şekilde çelikten bir alettir. Bu kaide üzerinde tespit edilmiş bir mihver-i amudînin zirvesine, hatt-ı mutedili kutr-ı sağîrine muntabık bulunan, mebhus muin şeklindeki çelik parçanın sukbesi sokulur ve üzeri akikten yapılmış bir dökme ile sıkıştırılır.

Bu alet ile bugün siyahlar şimal-i cunub istikametlerini tayin ederler. Gemilerdeki pusulaların esasını da teşkil eden budur. İbre-i mıknatıslarda bulunan kutuplardan birinin şimal, diğerinin cunub istikametlerine inhirafı henüz tayin ve tavsif edilememiş müessirattandır.

Hikmetşinaslar, bu hususu doğrudan doğruya, arzda mevcut olan mıknatısıyet hassasına atfediyorlar.

ABRİYAKANİT, Abriachanite (

XšìU­U²d¬

) [maa] Hamız-ı silisyum mürekkebatından bir

madendir. Aslı “Hydrosilicale de for” yahut “H. de magnesie”dir.

İBRİYYE FASİLESİ (

vŽ ë*šB§ ë²d«

) [neb] Geranacee ibretülraî fasilesine “ibreye” de derler.

§İbretülraî

ABJORSENYA, Abjorsonia (

UšMŽ—Ëó¬

) [hayv] Gayr-ı fıkariye naime şubesi

zügalsamatülmusaffaha sınıfına mensup bir hayvandır. Polfişer sedeflere dair yazdığı eserinde bu naimeye “polasipod pelecypode” sınıfında aynı isimdeki ecnas arasında zikrediyor.

Polasipot ismi ibtida 1822 tarih-i miladisinde tabiiyundan “Galdfus Galdfuss” namında bir zat tarafından verilmiştir. Halbuki bu isme Aristo’nun kitaplarında tesadüf edilmektedir. Aristo, hayvanatı kanlı kansız kısımlara ayırdığı zaman naimeler arasında bir de çift kapı manasını müfit “ditira” ismiyle bir sınıf göstermişti. Halbuki aynı sınıfta bulunan naimelere Fransa meşhur nebatşinaslarından Tornfer “ditoma” 1757’de tabiiyundan Fransalı Mişel Adanson ise “konkea conchea”, Şarel 1767’de Line iki kabuklu manasına gelen Bivalviax isimlerini verdikleri halde 1797’de Jorey Kovye “başsız” mukabili “Acephala”.

Bole Noyel 1816’da “Zügalsamatülmüsaffaha lannellibranehiata” unvanını vermiştir. Bole Noyel’den sonra 1818’de Jan Lamark “Konşifera cenchifera” “menke

elatobranchiata” gibi isimler takmışlarsa da halihazırda bile nevîlik tensibi muvafık

görülmüştür.

Abjorsenya, yassı, bir taraftan maktu ve dilleri gayr-ı müsavî olarak beyzîye karip bir mahrut şeklinde küçük bir naimedir. Buna bu ismi veren “Friyel Friels”tir.

Haricen sathı da müşterekülmerkez olmak üzere böyledir. Kavkaalardan birinde merkezî bir kuddamî ve halfî olmak üzere iki tane esnan-ı canibiye mevcuttur. Diğer kavkaasında sin dediğimiz tarakvarî girinti ve çıkıntılar ise gayr-ı müsavîdir. Kavkaalar yekdiğere mütenazırdır. Bilhassa hayvan bunlar arasında bulunur. Cinsiyeti ayrıdır. Umumiyetle denizlerde, ekseriya bahr-ı muhit-i Atlasî’de yaşarlarsa da halihazırda cins-i aslîsi hemen yok gibidir.

IBT (

j«

) [Tt] Arapça ism-i müzekkerdir. “Koltuk” manasına gelir. Hemzenin kesriyle ve

“b”nin fetha ve kesresiyle de telaffuzu caizdir. Bazen müennes de olur. Cem’i “ibat”tır. İnsanlarda kolun omuzla birleştiği mevkiin tahtındaki oyuk kısma… Hayvanatta adm-i saidin nihayet-i ulviyesi ile vucut-ı hayvanının birleştiği mahalin insi cihetine derler.

[Fr.] Aiselle, [La.] Axilla, [Alma.] Achselhöhle, [İspa.] Sobaca, [An.] Arm-pit

İnsanlardaki koltuk altı, “ıbt” hayvanattakinden daha amik ve aşikardır. Hufre-i ıbtiye- i beşerî, adele-i sadriye-i kebire ve sagirenin tebarüzünden husul gelmiştir. Hayvanatta ise adele-i kassiye-i sıfakiye ile kassiye-i azdiye ve hilmiye-i azdiyyenin mütekabil hafelerinden tahassül etmiştir. Şüphesiz, insandaki kadar mütebariz değildir.

İnsanlardaki hufre-i ıbtiye, kesif bir nesec-i hücrevî ve şahmî tabakasını ihtiva eder. Hayvanlarda ve insanlarda verit-i ıbtî buradan geçer, şüphesiz verit ise eviye-i şariyeye şiryan mürafakatta bulunduğu gibi asabın husule getirdiği şebeke “zafire-i azdiye” ismiyle yad olunur. İnsanlarda ve hayvanlarda hufre-i ıbtînin üzerini setr eden cilt gayet müteharik ve incedir. İnsanlar buluğa erdikten sonra “hufre-i ıbtiye”de kıllar çıkar. Ecribe-i müteaddideden ifraz olunan terin tabiatı kallavîdir.

Hayvanlarda birçok hastalıklar zuhurunda koltuk altından yani verit-i ıbtîden ekseriya kan olunur. İnsanlarda fazla tazyik ve tarziz neticesi, beygirlerde ise yazın hararetle uzun koşulardan sonra koltuk altına dolan toz ve toprağın tahrişi “emildem”ler tekvin eder. Beygirlerde terleme neticesi tahassul eden sıyrıltılara beynelavam “koltuk yol açmış” namı veriliyor.

Koltuk altında bulunan eşar lüzumundan fazla uzatılır, tıraş edilmez, temiz tutulmazsa hufre-i ıbtî iltihaplaşır. Bu iltihap ekseriya tekayyuh ile neticelenir ki buna “huracat-ı hadebiye-i ıbtiye” derler. İltihabın ilerlemesi en ziyade gudidat-ı dühniyyenin ifrazatı kıllar üzerine yapışarak adeta orada bir yumak teşkil edip cildi mütemadî tazyik altında bulundurmasındandır. Gudidat-ı ırkiyeden münbais iltihaplara da “zatülguded-i ırkiye” ismi verilir.

Tababet-i baytariyede Fransızcası “Ars”tır. İBL (

q«

) [hayv] §Deve

ABLABER, Ablaber (

dö¬

) [hayv] Mugammedülcenah, humasülersag grubundandır.

“A” edat-ı nefyi “belaburuz” muzır manasınadır. Mösyö “Dojan” bu böcekleri “zülkarn-ı musaffah” familyasında mütalaa ediyorsa da evsafı hakkında bir şey neşretmemiştir. Buna “ablabera” derler. Senegal’de bir nevine tesadüf olunmamıştır. ABLABRA, Ablabera (

«dö¬

) [hayv] §Ablaber

ABLABES, Ablabes (

fö¬

) [hayv] Efiye zümresinden bir cins yılandır. Yirmi dört nevinden

ancak birine Avrupa’nın cünublarında, diğerlerine de Asya’da tesadüf olunmaktadır.