• Sonuç bulunamadı

Aşiret Yapısında Akrabalık İlişkileri 1. Evlilik Kurumu ve Akrabalık

I- AŞİRET VE AŞİRETÇİLİK

7. Aşiret Yapısında Akrabalık İlişkileri 1. Evlilik Kurumu ve Akrabalık

- 42 - önündeki en büyük engeldir” (Tekin, 2005: 45). Fakat aksine, alanla ilgili yorumlar daha çok ideolojik yaklaşımlar doğrultusunda gerçekleştirilmekte ve edinilen veriler, söz konusu yaklaşımları doğrulama aracı olarak değerlendirilmektedir.

7. Aşiret Yapısında Akrabalık İlişkileri

- 43 - bir işleve sahip olmuştur” (Yıldırım, 2004: 106-107). Bu ilişki biçimi, evlilik ve doğal olarak evlilik stratejileri aracılığıyla gerçekleştirilmektedir.

Evlilik, bir kurum olarak evrenselliğinin yanında, her toplumsal yapıda farklı değer sistemlerine ve ilişki biçimlerine yaslanmakta ve geri dönüşlü olarak bunları beslemektedir. Etnik yapısı fark etmeksizin, aşiret örgütlenmesinde, kadınları kontrol etme biçimleri, babayerli ikamet, amcakızı-amcaoğlu evlilikleri ve berdel gibi, toplumsal örgütlenmeye dair birçok unsurun ortak olduğu görülmektedir (Yalman-Yalkın, 1977). Ancak ayrıntılarında ayrışan unsurların, aşiret sistemiyle, aynı etkileşim sahasında yer almalarıyla ve aynı inanç sistemine, İslâm dinine olan bağlılıklarıyla açıklanması mümkündür. Nitekim İslâm dini, kimlerin kimlerle evlenebileceğini, evlilik yaşını, boşanma ve boşanmadan doğan sonuçları genel çerçevesiyle belirlemiştir (Karaman, 1996: 287-411) ve Müslüman aşiretlerde de bunun etkileri görülebilmektedir. Mesela daha çok Şafii mezhebine bağlı olunan bölgede, bu mezhebin evlilik yaşının alt sınırını düşük belirlemesi ve evlilik akdini kızın velisine vermesi, kızların, fikri sorulmaksızın erken yaşlarda evlendirilebilmesini doğurmuştur. Bugün bir sorun olarak kabul edilen bu husus, çeşitli kampanya ve faaliyete konu olmaktadır.

Ancak söz konusu durumun tek başına belirleyici olduğu söylenemez; zira aynı inanç sisteminin bazı durumlarda çokeşliliğe izin vermesine karşın, bu evliliğe çok nadir durumlarda başvurulduğu da bilinmektedir. “...çokeşli evliliklerdeki erkeklerin çoğu ya zengin ve siyasî olarak güçlü aşiret mensupları oldukları ya da istisnaî bir duruma tabi oldukları için olağandışı sayılıyor(du)” (Yalçın-Heckmann, 2002: 305-306). Yıldırım (2003: 85) ise, ikinci bir kadınla evliliğin, zorunluluktan, yani erkek çocuğun olmaması durumunda seçenek haline geldiğini vurgulayarak, çok eşliliğin, ‘zenginlerin bir ayrıcalığı’ olduğuna ilişkin yargıya itiraz etmektedir.

Birden fazla kadınla evlenmenin yok denecek kadar az olduğunu öne süren Yıldırım, özellikle genç çiftler arasında hiç rastlanmadığını, daha önceden yapılmış bu tür evliliklerin ise hanede ihtiyaç duyulan emek gücü eksikliği ve oğlan çocuğu olmaması gibi durumlarda gerçekleştiğini belirtilmektedir. Bunun da soyun erkek üzerinden yükselmesinin bir sonucu olduğuna işaret etmektedir (Yıldırım, 2004:

109).

- 44 - Evlilik, aşiretin toplumsal ve siyasal örgütlenmesinin temelini oluşturduğu gibi, aynı zamanda çoğu kez de siyasal ittifak şeklinde kendini göstermektedir.

“Farklı aşiretlerin güçlü isimlerinin birbirine kız vermesi de yalnızca sıradan bir evlilik olayı olarak değerlendirilemez. Onun sosyolojik tabanı incelendiğinde görülecektir ki siyasal bir ittifak gerçekleşmektedir” (Ateş Durç, 2009: 56). Sadece farklı aşiretlerin ileri gelenleri arasında değil, aşiretliler arasında da kimi zaman bir dargınlığı ya da çatışmayı sonlandırmak, kimi zaman da yakınlaşmalar sağlamak için evlilikler yapılmaktadır. Aşiret sisteminde yaygın evlilik biçimlerine yakından bakmakta yarar vardır.

7.1.1. Amcakızı‐Amcaoğlu Evliliği

Aşiret sisteminde en yaygın evlilik biçimi olarak karşımıza çıkan ve bir anlamda aşiret kimliğine en çok hizmet ettiği varsayılan evlilik, amcaoğlu ile amcakızının evliliği kabul edilmektedir. Amcaoğlunun, amcakızının üzerinde evlilik hakkına sahip olduğu aşiretliler arasında yaygın bir kabuldür. Kilis yöresindeki aşiretler arasında da, eğer bir kıza talip olunacaksa, öncelikle kızın amcasına danışılır, onların böyle bir düşüncelerinin olup olmadığı araştırılır. Kızın yakın akrabalarının (amca, dayı, teyze çocuklarının) böyle bir niyetleri olmadığı anlaşıldıktan sonra yabancıların evlilik talebi söz konusu olabilir. Sanki yakın akrabaların bir önceliği ve hakkı varmış gibi bir anlayış mevcuttur (Öztürk, 2004:

179). Bu ise, amcaoğlu, hakkından feragat etmediği müddetçe, başkasının o kızı isteme girişiminde bulunamayacağı anlamına gelmektedir. Bunun nedenleri konusunda oldukça yoğun tartışmalar yürütülmüştür. Bunların başında, amcakızıyla yapılan evliliklerle, mülkiyetin aile içinde kalmasının amaçlandığı şeklindedir.

Ancak mülkiyetin aile içinde kalması, öncelikle amaç değil, evliliğin sonucudur.

Ayrıca her ne kadar aşirette akrabalık bağları çok güçlü olsa da, nihayetinde her ailenin ekonomik kaynakları birbirinden bağımsızdır. Ekonomik açıdan diğer bir aile ile kurulacak evlilik bağından daha avantajlı değildir. Ancak buna karşın, amcakızıyla yapılan evlilikler her ne kadar böyle bir amaçla gerçekleştirilmemiş olsa da, uygulanan miras gelenekleri ile bu evlilik biçimi birbirini pekiştirir.

Aşiretli kadınlara, şeriata ve miras kanununa rağmen mirastan pay verilmediği ve kadının da mirasta hak iddia etmediği yönündeki tespit ise, aşiret

- 45 - sisteminde genellik arz eder. Çünkü aksi takdirde kadın, toplum tarafından kınanır.

Yörenin sosyo-kültürel değerleri gereği kadınlar alçakgönüllü, itaatkâr ve saygılı olmak zorundadırlar. Ayrıca aşiretli olmayanların da mülkiyetleri olduğu halde bunlar arasındaki amcakızı evliliği aşiretlilere oranla çok daha azdır. Amcakızı evliliklerinin birçok işlevi olmakla birlikte bu işlevlerden en önemlisinin, akrabalık bağlarının önemi ve aşiret ideolojisi dikkate alındığında, akrabalık bağlarının pekişmesiyle politik güç sağlama olduğu söylenebilir (Tekin, 2005: 73). Aslında yukarıda, amcaoğlunun amcakızı üzerinde evlilik hakkına yapılan vurgu tek taraflı değildir. Boourdieu’nun ifadesiyle, bu hak aynı zamanda bir yükümlülük olarak da değerlendirilebilir (Yalçın-Heckmann, 2002: 324). Çünkü kimi durumlarda, amcakızı bizzat bu beklenti içerisindedir ve gerçekleşmediği takdirde, amcakızıyla beraber, diğer aşiretliler de amcaoğlunu, bu yükümlülüğü yerine getirmediği için kınarlar. M.

Eröz (1991), bunu Anadolu’nun çeşitli yörelerindeki Yörükler’de de gözlemlemekte ve bu kınamanın türkülere konu edilmesini, örneklerle vermektedir. Bu da bazen çok gönüllü olunmadığı halde, amcaoğlunun evlilik kararını belirlemektedir.

7.1.2. Berdel Evliliği

Berdel19 usulü evlilik de en az amcakızı/oğlu evliliği kadar popüler bir tartışma zeminine sahiptir. “Kız değiştirme” (Yalman-Yalkın, 1977a: 79) ya da

“değişik yapma” da denilen berdel, iki ailenin karşılıklı olarak, yaşları birbirine yakın olan, hem kız hem de oğullarını evlendirmeleridir. Yörede en sık rastlanan berdel türü, iki hane arasında, kız kardeşlerin takası şeklinde görülür. Düğünler, çoğu zaman aynı gün ya da ertesi gün yapılır. Bazen gelin ya da damat adaylarından birinin yaşı çok küçükse, birkaç yıl beklendiği de olur. Bu, daha çok düğünlerin zamanlaması ile ilgilidir. Aslında düğünler çoğunlukla eşzamanlı yapılır ve bu durumda herkes kendi düğünün sahibidir. Yani her hane, hem erkek tarafı hem de kız tarafı olarak görevini yerine getirir.

Berdel evliliklerdeki karşılıklılık, sorunlarda da kendini göstermektedir.

Berdel evlilikler, hemen her zaman karşılıklı olarak birbirlerini etkiler. Hanelerden birinde ortaya çıkan bir sorun yine eşzamanlı olarak diğer hanede de görülür. Mesela

19 Berdel usulü evlilik, Kaşgayi Türkleri arasında, “kov-be-kov /sığır sığıra” evlilik şeklinde tanımlanmaktadır (Kalafat, 2007: 31).

- 46 - Güney Toroslardaki Türkmen aşiretlerinde berdel usulü evliliklerde “kazara kızlardan biri ölürse, dul kalan erkek, eniştesine giderek kız kardeşini geri almağa çalışır; eğer eniştesi masrafını çekip onu bir kızla evlendirirse kızkardeşi eniştesinde kalabilir. Bu adet sadece önce verilen kalın (ağırlık) masrafından kurtulmak içindir”

(Yalman-Yalkın, 1977a: 79). Ayrıca bu evliliklerden birinin boşanmayla sonuçlanması durumunda, diğerinin de herhangi bir sorun yaşanmamış olsa dahi bitirilmesi, yine gelinlerden birinin gördüğü haksızlıkların, diğerine de yansıtılmasının beklendiği görülmektedir. Bundan dolayı berdel evliliğin çok da tercih edilen bir evlilik türü olmadığı (Yıldırım, 2004: 109) iddia edilmekte, ancak Yalçın-Heckmann’ın (2002: 328) gözlem yaptığı köydeki altmış beş evliliğin on altısının berdel evliliği olduğunu tespiti ve gözlemlerimiz bunun aksini göstermektedir. Dolayısıyla yaşanan karşılıklılık temelli sorunlara karşın, berdel evliliğinden vazgeçilmediği görülmektedir.

Berdel usulü evliliğin, “başlık parasını ortadan kaldırdığından daha çok, fakir aileler arasında rağbet görmekte” olduğu öne sürülmektedir (Özer, 2003: 105).

Beşikçi (1992b: 101-102) de berdel türü evliliklerin daha çok ekonomik açıdan zayıf ve çevresi dar aileler tarafından tercih edildiğini; mesela göçebe Alikan aşiretinde başlık parasının çok yüksek olduğunu; bunun çözümünün berdel evliliğinde bulunduğunu; zira kız kaçırmaların dahi başlık parasını bertaraf edemediğini belirtmektedir. Oysa Mardin’de Metinan aşireti lideri olarak görülen ve ekonomik açıdan da iyi durumda olan “H.D. amcasının kızıyla evlidir ve evlilik türü berdeldir”

(Ateş Durç, 2009: 55). Bunun yanı sıra, başlık parasının uzun süredir alınmadığı, bu paranın artık sembolik bir değeri olduğu bölgelerde de berdel türü evlilikler görülmektedir. Zira “berdel evlilikle kurulan ailelerin ekonomik yapılarına bakıldığında da belirtilen neden geçerliliğini yitirmektedir. İstisnalar dışında, çocuklarını bu şekilde evlendirmiş olan ailelerin çoğu bulundukları köylerde ekonomik olarak güçlü ailelerdir. Bu çelişkiler göz önüne alındığında berdel evliliklerin nedeninin başlık parası olmadığı anlaşılmaktadır. Berdel evliliğin, kızlarını değiştirmek suretiyle iki aile arasındaki ilişkileri düzenleyen bir işleve sahip olduğu söylenebilir; çünkü söz konusu evlilikler aileleri birbirine bağımlı kılmaktadır. Bu bağımlı ilişkide çocuklarının iyi bir evlilik kurmasını isteyen taraf daha uyumlu bir tavır sergilemek zorunda kalmaktadır” (Yıldırım, 2004: 109-110).

- 47 - Sonuç itibariyle, başlık parasının ve/ya ekonomik imkânsızlığın berdel türü evlilik üzerinde etkisinin olduğu inkâr edilemez; fakat bu etkenler tek başına bu olguyu açıklayamamaktadır. Bunun bir gelenek halini aldığı, birkaç düğünde sarf edilecek zaman, para ve emek faktörlerinin de göz önünde bulundurularak böyle bir “pratik yol”a başvurulduğunu belirtmek gerekmektedir.

7.1.3. Kayın‐Yenge Evliliği (Lévirat)

Levirat, yani kayınbirader-yenge evliliği, “evli erkek öldüğünde erkek kardeşin dul kalan yengeyle evlenmesi ve amcanın yeğenlerine babalık yapması”

durumuna verilen addır. Anadolu’nun kadim toplumları olan Hitit, Babil ve Asurlularda da olduğu öne sürülen Levirat20 (Çelebi, 2007: 148), erkeğin bekâr olması durumunda olduğu gibi, evli olması halinde de yapılabilmektedir. Aslında her ikisinde de hâkim olan fikir, ölen kimsenin eşi, çocukları ve mallarının akrabalık grubu içerisinde muhafaza edilmesi ve babasız ya da annesiz kalan çocukların yabancı ellerde ezilmesi sorununu ortadan kaldırmak olarak görünmektedir (Gökçe, 1991: 391). Aşiret kadınının, kocasının ölümünden ancak bir yıl sonra ikinci kez evlenebileceği ve bu evliliğin de çoğu zaman kaynıyla (lévirat) ya da kocasının akrabalarından biriyle; her halükarda aile içinden biriyle olabildiği öne sürülmektedir (Nikitin, 2002: 208). Oysa bir kadının hukukî olarak yeniden evlenebilmesinin süresi, aşiretlilerin benimsedikleri İslâm dininin bir sonucudur ve iddia edildiği gibi değildir. İslâm dini, kocası ölen kadının yeniden evlenebilmesi için bir “iddet” 21 dönemi olarak kabul edilen üç aylık bir sürenin geçmesini öngörür (Cin ve Akgündüz, 1996: 124). Ancak toplum arasında, hemen evlenen kadın çok fazla hoş görülmez. Nikitin, bu toplumsal algıyı, hukukî engel olarak anlamış görünüyor.

Bununla beraber yazar, dul kadının başkasıyla evlenmesinin, ailenin şerefine sürülecek bir leke olarak görüldüğünü; bunun nedenin ise, zamanında ailenin onun

20 Hitit kanunlarında, bir kadının kocasının ölmesi durumunda, onu evvela kocasının kardeşi, o öldüğü takdirde de kayınbabasının, o da öldüğü takdirde muhtemelen kayınbabasının kardeşinin alabileceği ve bunun suç sayılmadığı belirtilmektedir (Çelebi, 2007: 148-149).

21 İddet, “kocası ölen, boşanan veya evliliği feshedilmiş kadının, bu evlilikle ilgisinin tamamen kesilmesi ve başkasıyla evlenecek hale gelebilmesi için beklemesi gereken müddet” olarak tanımlanmaktadır (Karaman, 1996: 382). Gerçi iddetin süresi, kocası ölen kadının hamile olup olmaması, evliliğin fasit olup olmaması, kocanın ölümünün boşanma sürecinin herhangi bir aşamasında olup olmaması gibi durumlara göre değişiklik arz etmektedir. Nikitin’in söz ettiği 1 yıl bekleme hali ise, sadece Malikilerde ve o da kadının hayız görmemesi durumu için zikredilmektedir (Cin ve Akgündüz, 1996: 124; Karaman, 1996: 382-385).

- 48 - için bir başlık ödemesi olduğunu ve onu almak için masrafa girdiğini, dolayısıyla böyle bir evlilikle malını kaybetmiş olacağını öne sürmektedir ( 2002: 208). Gelinin başka biriyle, özellikle de “düşman”larından biriyle evlenmesinin kendileri için kabul edilemez olduğu vurgusu yapılmaktadır. Ancak alanda elde edilen bulgularda bunun yanı sıra, gelinden memnun kalınması ve her ikisinin de gönlü olması durumunda, bu evliliğin gerçekleştirildiği; gelinin çocuğu varsa ve çocuğuyla beraber kalmak istiyorsa, ailenin ona ve çocuğuna her halükarda bakmakla mükellef olduğu da dile getirilmiştir.

Erkek kardeşin ya da yakın bir akrabanın dul kalan eşiyle evlenmek, geleneksel bir evlilik biçimi olsa da, günümüzde bu tür evlilikler geri kalmışlık ve cehaletle özdeşleşmeye başlamıştır (Dalkesen, 2008: 442). Ancak yine de bu uygulamaya özellikle gelin için yüksek bir başlık parası verildiğinde, dul kalan kadının küçük çocukları varsa (özellikle de çocuklar erkekse), genişlemiş hanenin yardıma ihtiyacı varsa ya da babasız çocuklar ya da dul kadın ailenin durumunu ağırlaştırması durumunda başvurulmaktadır. Fakat “küçük kardeşe ağabeyinin karısının ‘miras kaldığı” (Yalçın-Heckmann, 2002: 309) şeklindeki iddianın tartışmaya açık olduğu belirtilmelidir. Yörede yaptığımız çalışmalarımızda da görülmüştür ki, bu evlilikte ekonomik nedenlerin etkisi olmakla beraber, aşiret hayatının getirdiği psikolojik ve ideolojik etkenlerin de varlığı göz ardı edilmemelidir.

7.1.4. Başlık Parası

Başlık parası, neredeyse aşiret kavramının yedeğinde akla gelen ilk imgelerden biridir. Bunda medyanın ve özellikle “Kemal Sunal filmleri” ve benzerlerinin önemli bir etkisinin olduğu söylenebilir. Ancak görece yaygınlığı düşünüldüğünde, bunun bir gerçeklikten beslendiği de görülmektedir. Başlık parasının, “mehir” uygulamasının süreç içerisinde değişerek oluştuğuna dair bir kanı da mevcuttur. Ancak Hititlerde de erkeğin kıza “kušata” adı altında başlık vermesi, kızın da koca evine "ivaru" denilen bir çeyiz getirmesi (Çelebi, 2007: 126) ve benzer bir geleneğin Türkler arasında İslâmiyet’in kabulünden önce de görülmesi (Aksoy, 2004: 2), en azından İslâm’dan önce de benzer bir uygulamanın varlığını göstermektedir. Mehir ise, bilindiği gibi İslâmî bir formülasyondur ve bu, nikâhtan

- 49 - önce geline verilmesi gereken bir hediyedir, kadının boşanma ihtimaline karşı saklayacağı nakit, altın, mülk ya da takılardan oluşan bir ödemedir (Karaman, 1996:

338-341). Ancak süreç içerisinde bunun, şekil değiştirdiği ve bugün başlık parası olarak tanımlanan uygulamaya dönüştüğü düşünülmektedir. Böyle bir dönüşüm söz konusu ise eğer, bunun en net sonucu, başlık parası olarak belirlenen bedelin geline verilmemesidir. Bugün için yaygın uygulama, para veya belirlenen diğer mal ve eşyaların, babası yaşıyorsa kızın babasına, vefat etmişse erkek kardeşine verilmesi şeklindedir22. Oysa mehir, bizzat kızın/gelinin kendisine verilir (Aksoy, 2004).

Aileler, aile içi ilişkileri ya da sosyal konumlarına paralel olarak bu miktardan kızları için “çeyiz” hazırlar ve fakat bu, hemen hiçbir zaman miktarın tümünü bulmaz.

Önemli evlilik stratejilerinden biri olarak tebarüz eden başlık parasının ve miktarının, özellikle kızın ailesinin prestijinin ve kızın gençliği ve güzelliğinin etkisinde belirlendiği görülmektedir. Zamana ve bölgenin şartlarına göre örfün belirlediği ortalama bir miktar olmasına karşın, farklı stratejilere göre bu miktar her zaman değişme eğilimi göstermektedir. Öncelikle örfün belirlediği miktarın, “eşitler”

arasında ve normal şartlarda geçerli olduğu belirtilmelidir. Özellikle akraba olmayanlar arasındaki evlilikte, eğer berdel türü bir evlilik yoksa, başlık parasının çok yüksek olduğu görülmektedir. Kız ailesinin sosyal konumunun yüksekliği/kızın niteliği, daha yüksek miktarı gerektirmesine paralel olarak, erkeğin ve ailesinin sosyal konumu da aynı stratejiyi gerektirir. Çünkü başlık parası için her zaman söylenemese bile, bunun miktarı önemli bir statü değeridir. Yüksek miktar, kadını diğer kadınlar arasında hiyerarşinin üst tabakalarına yerleştirirken; erkek de verdiği başlık parasıyla, ne kadar cömert olduğunu ve önemli bir evlilik yaptığını vurgulamış olur.

Başlık ödemenin önemini, başlık ödenmeden yapılan evliliklerde çıkan çeşitli dedikodular (Türkdoğan, 1992: 93) daha iyi özetlemektedir. Ayrıca bazı ailelerin bu meblağı karşılayamaması, gençlerin evliliğini ertelediği gibi, “kaçarak” yapılan evlilikler de başlık ödemekten muaf kılmamaktadır. Zira “kaçırma” olayının tatlıya bağlanması da yine büyüklerin araya girmesi ve "başlık" geleneğinin yerine

22 1920'lerde Toroslarda saha araştırmaları yapan Yalman-Yalkın (1977b: 208), "söz kesiminde, oğlan tarafından kızın babasına veya velisine bir miktar para verilir. Bu paranın ismine başlık denir"

ifadesiyle, Türkmen aşiretleri arasında da başlık parasının varlığını tespit etmiştir. Dolaysıyla başlık/kalın hem tarihsel hem de coğrafi olarak oldukça eski ve geniş bir uygulama alanına sahiptir.

- 50 - getirilmesiyle mümkün olmaktadır (Aksoy, 2004: 2). Bu durumla yörede karşılaşıldığı gibi, Eröz (1983: 12) de Yörükler arasında benzer durumlarda, büyüklerin araya girmesi ile başlık/kalın kesildiğini ifade etmektedir.

7.2. Amca/Dayı Rollerinin Farklı Tezahürleri

Amca, aşiret sistemindeki akrabalık ilişkilerinin bir anlamda en temel referansıdır. Çünkü babasoylu bir yapılanmanın bir sonucu olarak akrabalık ağlarının merkezinde o vardır. Hem liderlik mekanizması açısından hem evlilik stratejilerinde hem de dışa/düşmana karşı konumlamada, kan bağına dayalı olarak bireyin birinci derecedeki halesinde yer alan baba ve kardeşten hemen sonra amca gelir. Bu, liderlikte hak sahipliğini, evlilikte amcaoğlu/kızı evliliğini ve düşmana karşı ittifakta ve kan davasında bedel ödeme ve hedef olması sonucunu doğurur. Buna karşılık dayı, bu belirleyici niteliklere sahip değildir ve bu nedenle, bu ilişkilerin doğurduğu yükümlülük ve hakların kullanımını iktiza etmez. Kan davasında hedef değildir ya da kan bedeli ödemekle mükellef değildir; yeğeninin, kızı üzerinde hakkı yoktur ya da tersi olarak yeğeni, dayısının kızını almak ve düşmana karşı savaşmaya ya da savunmaya katılmak “zorunda” değildir.

Aşiret sisteminde evliliklerin ekseriyetle stratejik amaçlarla gerçekleştirildiği göz önünde bulundurulursa, bunun nedeni daha iyi anlaşılır. Amcakızı/oğlu evliliğinde olduğu kadar, hatta bazen daha da önemli bir strateji olarak dışarıdan evliliklere müracaat edilir. Bu durumda “dayı” faktörü çok önemli bir hal alır. Çünkü

“dayı” üzerinden yürütülecek stratejiler, dayının sosyal, ekonomik ve kişisel niteliklerine göre belirlenir. Nitekim aşiretler tarihinde bu tür evlilikler üzerinden kurulan ittifaklara çokça rastlanmaktadır (Şerefhan, 1990). Ayrıca aşiret sisteminin ahlakî değerlerinin önemli bir kısmını oluşturan kahramanlık, yiğitlik, cömertlik, ince zekâ, sözünde durma, güzellik gibi değerlere sahip olmanın temel şartı, öncelikle bu nitelikleri taşıyan bir aile ve özellikle de dayı ile akrabalık kurmaktır.

Bu niteliklerin büyük ölçüde doğuştan getirildiğine ve özellikle erkek çocuğun dayıya çektiğine inanılır. Bu nedenle yiğit çocuklar yetiştirmek isteyen genç, evlenirken alacağı kızın kardeşine bakmaktadır (Yalman-Yalkın, 1977a: 65).

Dolayısıyla her ne kadar aşiret ilişkilerinde “amca” daha merkezî bir role sahipse de,

“dayı” da evlilik üzerinden temellük edilecek getirilerin merkezinde yer alır ve

- 51 - alınacak kızın erkek kardeşinin namı, kızın da değerini belirleyen bir etken olarak görülür. Hatta kimi zaman amcaya karşı kurulacak ittifakın dayı üzerinden gerçekleştirilme ihtimaline binaen de evlilikler kurulabilmektedir.