• Sonuç bulunamadı

Hitabın işitilmesiyle beraber şerî hükümleri öğreniriz. Usûlcüler tarafından tartışılan konulardan biri de şerî hitap vârid olmadan önce bu hükümlerin durumudur.

Dönemin bazı usûlcüleri “ilahi hitabın bilinmediği bir zaman aralığının

olmadığı” kanaatindedirler. Onlara göre yapılan tartışma tamamen teoriktir. Şu anda,

hiçbir sorun yoktur ki hakkında şerî bir bilgi bulunmasın. Bu görüş sahipleri arasında Sayrafî (ö.330) ve İbnu’s-Sâiğ (ö.?) sayılabilir. İbnu’s-Sâiğ’e (ö.?) göre; aklın, ilahi bilgiden uzak kaldığı bir zaman, durum veya kendisi ile ilişkili Allâh’ın hükmünün bulunmadığı hiçbir problem yoktur.172

Yine İbn Sureyc’ten (ö.306) aynı şekilde dünyada insan fiilleri ile ilgili şerî bir hükmün olmadığının düşünülemeyeceği görüşü aktarılmıştır.173 Bu görüş “nassların, hükme bağlamadığı hiçbir konunun bulunmadığı” şeklindeki geleneksel yaklaşım ile örtüşmektedir. Bu geleneksel tutum, Şâfiî’nin (ö.204) Risâle adlı eserinde açık şekilde vurguladığı bir konudur.174 Bu da usûli çalışmalardaki sürekliliği gösteren önemli bir gösterge niteliğindedir.

1. Şeriat Vârid Olmadan Somut Varlıklardan İstifade Etme

Şeriat vârid olmadan önce varlık alanında bulunan eşyadan istifade etmenin hükmü konusunda, araştırmamızın konusu olan dönem ile ilgili üç farklı ekolün

172

Zerkeşî, a.g.e., I/126. 173

Zerkeşî, a.g.e., I/129. 174

55

olduğu görülmektedir. Tabi bu başlık altında eşyanın durumu tartışılırken kastedilen bizzat kendileri değil kullanım durumlarıdır. Üç yaklaşımı ve görüş sahiplerini şu şekilde özetleyebiliriz:

a. Birinci görüştekilere göre eşyada asıl olan mübahlıktır. Dolayısıyla onlardan istifade etmekte herhangi bir sakınca yoktur. Bu görüş daha çok Basra Mu’tezilesi ve Hanefiler arasında yerleşik olan bir görüştür. Bununla beraber özellikle IV. asır mütekellim usûlcülerinden bazılarının da bu görüşte olduğu görülmektedir. İbn Sureyc (ö.306), Ebû Tayyib b. el-Halâl (ö.311), Ebû Abdillâh ez- Zübeyrî (ö.317), Ebû’l-Ferec el-Mâliki (ö.331), Ebû İshâk el-Mervezî (ö.340), Ebû Hamîd el-Mervezî (ö.362)175 gibi usûlcüler bu görüştedirler.176 Mu’tezileden Ebû Alî el-Cübbâî (ö.303), Ebû Hâşim el-Cübbâî (ö.321) ve Ebû Abdillâh el-Basrî’nin (ö.369) de bu görüşte oldukları ifade edilmiştir.177 Bu kanaat sahipleri mübahlığı şerî bir hüküm olmaktan çok Şârî katında olumlu/olumsuz anlamda değer ifade etmeyen talebin bulunmadığı bir durum olarak görürler. Varlık alanındaki eşyadan istifade etmenin hükmü, şerî talebin oluşmasıyla ortaya çıkar. Ahmed b. Hanbel’in (ö.241) hurma ağacının kesilmesi ile ilgili “herhangi bir delil ulaşmayıncaya kadar bir

sakıncası yoktur” demesinden dolayı bu görüşte olduğu sonucuna ulaşılmıştır.178

Bundan farklı görüşler de ona nispet edilmektedir. Yine İbn Dâvud’a (ö.297) nispet edilen iki görüş vardır. Bu görüşlerden ilki eşyada asıl olanın mubahlık olduğu görüşüdür. İbn Dâvud’a (ö.297), altın ve gümüş kapların kullanımı sorulduğunda, cevap olarak; eşyada asıl olanın mübahlık; şeriatta vârid olanın ise bu kaplardan bir şey içilmesinin harâm kılınmış olduğunu söylemiştir. İçme dışındaki durumlar yasaklanmadığına göre, geri kalan durumlarda bu kapların kullanımı helaldir. İbn

175

Ebû Muzaffer Mansûr b. Muhammed b.Abdulcabbâr b. Ahmed es-Sem’ânî el-Mervezî Kavâtiu’l- Edille Fi’l-Usûl, (thk. Muhammed Hasan Muhammed Hasan İsmâîl eş-Şâfiî), Daru’l-Kutubi’l- İlmiyye, Beyrût 1999, II/48; İbnu’n-Neccâr, a.g.e., I/325; Subkî, el-İbhâc, I/143.

176

Ferrâ, a.g.e., IV/1240; Zerkeşî, a.g.e., I/121; İbn Akîl, a.g.e., II/318. 177

Basrî, a.g.e., II/868; Zerkeşî, a.g.e., I/121. 178

Ferrâ, a.g.e., IV/1241; Ebü’l-Berekat Mecdüddin Abdüsselam b. Abdullah İbn Teymiyye, el- Musevvede Fi Usûli’l-Fıkh, (thk.Muhammed Hasan Muhammed Hasan İsmâîl), Dâru’l-Kutubi’l- İlmiyye, Beyrût 2007, s.453.

56

Dâvud’a (ö.297) nispet edilen diğer görüş ise eşyada asıl olanın tevakkuf olduğudur.179

b. İkinci görüştekilere göre ise eşyada asıl olan hazr (harâm) oluştur. Özellikle Bağdat Mu’tezilesi bu görüşü savunmaktadır. Bağdat Mu’tezilesinden Ka’bî’ (ö.319) bu görüşün savunucuları arasında sayılmaktadır.180 Mütekellim usûlcülerden, bu görüşte olanlar arasında, Ebû Alî b. Ebî Hureyre (ö.345), Alî b. Ebban et-Taberî (ö.?), Ebû’l-Hüseyn b. El-Kattân (ö.359) sayılmışlardır.181 Ebû Abdillâh ez-Zübeyrî’ye (ö.317) de bu görüş nispet edilmiştir.182 Yine mütekellim ekolü âlimlerinden Ebû Bekir Dekkâk (ö.392) da bu görüştedir.183 Bir kısım Hanefiler de bu görüşü benimsemişlerdir. Ebû Hâşim el-Cübbâî (ö.321) bu görüşte olanların solunum gibi insandan ayrı düşünülemeyen şeyleri ve insanın zorunlu ihtiyaçları olan yeme, içme gibi durumları bunun dışında tuttuklarını belirtmektedir.184 İnsanın zorunlu ihtiyaçları harâmlık hükmünün dışındadır.

c. Üçüncü görüş sahipleri ise eşyada asıl olanın tevakkuf olduğunu söyleyenlerdir. Bunlara göre mübahlık şerî hükümdür. Şerî hüküm ise ilahi hitap ulaşmayıncaya kadar bilinen bir durum değildir. Mübahlık Allâh katında sevaba ve azaba uğramamayı ifade eder. Allâh katındaki bu durumun bilgisi ancak şerî bilgiyle bilinecek bir durumdur. Özellikle Eş’arîler bu görüştedirler. Bu görüşte olan, dönemin mütekellim usûlcüleri arasında şunlar sayılmaktadır: Kadı İsmâîl (ö.282), Eş’arî (ö.324), Sayrafî (330), İbn Attab (ö.?), Ebû Alî et-Taberî (ö.350) , Ebû Bekr el-Ebherî (ö.375), Ebû Bekr el-Fârisî (ö.377). 185

179

Zerkeşî, a.g.e., I/126. 180

Zerkeşî, a.g.e., I/121. 181

Ferrâ, a.g.e., IV/1241; Şemsuddîn Muhammed b. Yûsuf el-Cezerî, Mi’râcu’l-Minhâc Şerhu Minhâci’l-Vusûl ilâ İlmin, Şa’bân Muhammed İsmâîl), Matbaatu’l-Huseyn el-İslâmiyye, 1993, I/117; Cemâlu’d-Dîn Abdurrahîm el-İsnevî, Nihâyeti’s-Sûl Fi Şerhi Minhâci’l-Vusûl, Daru’l- Kutubi’l-İlmiyye, Beyrût 1999, I/117; Subkî, el-İbhâc, I/143; Zerkeşî, a.g.e., I/121; İbn Akîl, a.g.e., II/318.

182

Zerkeşî, a.g.e., I/121. 183

Zerkeşî, a.g.e., I/121. 184

Zerkeşî, a.g.e., I/121. 185

Ebû İshâk İbrâhîm b. Alî b. Yusûf b. el-Feyruzâbâdî eş-Şîrâzî,, et-Tabsira Fi’l-Usûli’l-Fıkhi, (thk.Muhammed Hasan Haytu), Daru’l-Fikr, Dimeşk h.1403, I/53; Sem’ânî, a.g.e., II/48; İsnevî,

57

Dönemin usûlcülerinden Ebû’l-Hüseyn b. el-Kattân (ö.359), şerîn vürudundan önce somut varlıklardan istifade etme konusunda dört mezhep olduğunu söylemektedir:

a. Eşyada asıl olanın mübahlık olduğunu söyleyenler. b. Eşyada asıl olanın haramlık olduğunu söyleyenler. c. Eşyada asıl olanın tevakkuf olduğunu söyleyenler.

d. Her eşya için duruma göre farklı hükümlerin var olduğunu söyleyenler.186 Dördüncü gruba kimlerin girdiği ile ilgili klasik eserlerde bir atıf bulunmamakla beraber bu görüşte olanların daha çok aklın iyilik ve kötülüğü bilebileceğini iddia eden Mu’tezile ekolü mensupları olduğu söylenebilir.

2. Şerî Hüküm Vârid Olmadan Akıl Sahibi Varlıkların Fiilleri

Akıl sahibi varlıklardan sâdır olan fiillerin şeriat vârid olmadan önceki durumu ile ilgili Mu’tezile’nin genel kanaati bu fiillerin niteliğinde var olan husun- kubuha göre değişmektedir. Aklın güzel gördüğü, nimet verene şükretme gibi durumlar vâcib iken, aklın kötü gördüğü küfran-ı nimet ise harâm kabul edilmiştir. Bunun yanında fiillerin durumuna bakılmaksızın bu fiillerin harâm olduğunu söyleyen bir grup Mu’tezileden bahsedilmektedir. Bunlar özellikle ayetlerde geçen “size helal kılındı, sana kendilerine neyin helal kılındığını sorarlar” şeklindeki ifadelere dayanarak bu kanaatlerini desteklerler.187

Mâlikilerden Ebû Bekr Ebherî’ye (ö.375) hem fiillerin harâmlığı hem de şerî delil var oluncaya kadar vakfetmek gerektiği şeklinde iki görüş nispet edilmektedir.188

a.g.e., I/117; Ferrâ, a.g.e., IV/1242; Subkî, el-İbhâc, I/143; Zerkeşî, a.g.e., I/122; İbn Akîl, a.g.e.,

II/318. 186

Zerkeşî, a.g.e., I/124. 187

Zerkeşî, a.g.e., I/119. 188

58

“Şeriat vârid olmadan somut varlıklardan istifade etme” başlığında zikrettiğimiz görüş sahipleri, bu konuda da aynı kanaati benimsemektedirler. Konuyu tekrar tafsilatlı bir şekilde ele alma gereği görmüyoruz.