• Sonuç bulunamadı

ġirketin Ġflası DıĢında Doğrudan Zarara Ġstinaden Dava Açacak Kimseler

3.2. DAVACI SIFATI

3.2.2. ġirketin Ġflası DıĢında Doğrudan Zarara Ġstinaden Dava Açacak Kimseler

KuruluĢtan doğan sorumluluğun Ģartlarından birisi olan zararın, Ģirketin kendi malvarlığında, ortakların ya da alacaklıların malvarlıklarında meydana gelen azalmayı ifade ettiğini belirtmiĢtik. Bu bakımdan kuruluĢ iĢlemlerine katılanlar

99

hukuka aykırı iĢlem ve eylemleri ile anonim ortaklığın kuruluĢunda uyulması gereken yasa hükümlerini ihlal ederek Ģirketin, ortakların ya da alacaklıların malvarlığında azalmaya sebep olabilirler. Yasaya ya da esas sözleĢmeye aykırı fiil, ilk olarak Ģirkete doğrudan zarar vermekle birlikte ortaklara ya da alacaklılara da dolayısıyla zarar verir. Bununla birlikte ortakların ya da alacaklıların Ģirketin zararından bağımsız doğrudan zarar uğramıĢ olmaları; hatta Ģirket zarara uğramamıĢ olsa da ortakların ya da alacaklıların zarara uğramıĢ olması mümkündür. 6102 sayılı TTK hükümleri anonim ortaklığa doğrudan dava yetkisi vermiĢ olup dava hakkının hukuki dayanağını da kanunun m. 549‟da geçen belge ve beyanların kanuna aykırılığı, m. 550‟de geçen sermaye hakkında yanlıĢ beyan verilmesi ve ödeme yetersizliğinin bilinmesi, m. 551‟de geçen ayınlara değer biçilmesinde yolsuzluk yapılmıĢ olması oluĢturur320

.

3.2.2.1. ġirket

TTK m. 555‟e göre Ģirket, uğramıĢ olduğu zararın tazmini bakımından bizzat dava açmak isteyebilir veya Yönetim Kurulu tarafından açılacak davanın tarafı olur; ancak ortaya çıkmıĢ olan zarardan yönetim kurulu üyeleri de kurucu ya da baĢka sıfatlarla sorumlu tutulabiliyor ise dava açma iĢleminin kim tarafından yapılacağı sorunu ortaya çıkacaktır. Bu halde 6102 sayılı TTK ile denetçiler zorunlu organ olmaktan çıkarılmıĢ olduğu için seçilmemiĢ olma ihtimalinde bu organın da dava açma ihtimali ortadan kalkmaktadır. Bu soruna iliĢkin olarak Tekinalp, davayı açmak için bir kayyum tayin edilmesi gerektiği görüĢündedir. Ancak burada TMK m. 427 gereği bir tüzel kiĢiye yönetici kayyum atanması, tüzel kiĢinin zorunlu organlarından birinden yoksun kalmıĢ olması ya da yönetimi baĢka yollardan sağlama imkanı olmamasına bağlanmaktadır. Ancak buradaki davayı kimin açacağı sorunda mevcut yönetim kurulunun görevi devam etmekte olduğundan bir yönetim boĢluğundan bahisle kayyum atanabilmesi mümkün olamayacaktır. Bu soruna Ġsviçre öğretisinde getirilen çözüm genel kurulun dava açılabilmesi bakımından bir vekil tayin etmesi ya

320

Akdağ Güney, KuruluĢ..., s. 261; PulaĢlı, ġirketler Hukuku ġerhi… C.2, s.1852; Bahtiyar,

100

da ortaklardan birinin mahkemeden davanın açılabilmesi adına bir vekil talep etmesi olarak görülmüĢtür.

Ġsviçre öğretisinde öngörülen bu çözüm yolu, Türk hukukuna uygulanabileceği gibi anonim ortaklık genel kurulunun, aleyhine sorumluluk davası açılacak yönetim kurulunu azletmesi ve yerlerine yenilerini seçerek davanın yeni yönetim kurulu tarafından açılmasını sağlanması da sorunun çözümü için bir yol olarak kabul edilebilecektir.

3.2.2.2. Ortaklar ve Alacaklılar

ġirketin iflası dıĢında doğrudan zarara istinaden ortakların ve alacaklıların açacağı davaya iliĢkin olarak doktrinde farklı görüĢler mevcuttur.

PulaĢlı, TTK m. 555/1‟de sayılan fiiller nedeniyle ortakların ve alacaklıların, dolayısıyla zararının bulunduğunu bu sebeple açılan davada mahkemece hükmolunacak tazminatın Ģirkete ödenmesi gerektiği kanaatindedir321

.

Tekinalp, doğrudan zarar davasının davacıları olarak Anonim ortaklığı, pay sahiplerini ve alacaklıları kabul eder. Her bir zarar gören kendi zararının giderilmesi bakımından dava açacaktır ve mahkemenin hükmedeceği tazminat zarar görmüĢ davacıya ödenecektir322

.

Doğrusöz KoĢut, zararın Ģirket bakımından doğrudan, ortaklar ve alacaklılar bakımından dolaylı olduğu görüĢündedir323

.

Akdağ Güney, TTK m. 555 ve 556‟nın Ģirketin zararını düzenlediğini ve Ģirketin zararı halinde kimlerin dava açabileceğini göstermekte olduğunu ancak „Hukuki Sorumluluk‟ baĢlıklı 11. Bölümünün ise zarar gören olarak Ģirket ile birlikte ortaklar ve alacaklıları da kapsadığını bu sebeple de ortaklar ve alacaklıların da doğrudan zararının söz konusu olduğunu kabul etmektedir. Ortaklar ve alacaklıların,

321 PulaĢlı, ġirketler Hukuku ġerhi… C.I, §28 Nr. 139. 322

Tekinalp, Tek KiĢi Ortaklığın Esasları…, s. 287-288. 323 Karahan (Ed.), ġirketler Hukuku, s. 756.

101

ortaklıktan bağımsız olarak malvarlıklarında meydana gelen zarar, bu kimseler bakımından doğrudan zararı ifade etekle beraber; bu zarar Ģirketin uğramıĢ olduğu zarardan bağımsızdır. Ortaklar ve alacaklıların doğrudan zarara uğramıĢ sayılabilmesi için Ģirketin zarar etmiĢ olması Ģartı aranmamaktadır. Ortakların ve alacaklıların zararları bağımsız olarak meydana geldiğinden; her birinin dava hakkı da diğerlerinden bağımsız olarak doğmaktadır, bir ortağın ya da alacaklının dava açıp açmaması, diğer zarar görenleri bağlamamaktadır324. Alacaklıların doğrudan zararına

örnek olarak Ģirketin kuruluĢunun gecikmesi sebebiyle teslim edilemeyen malların muhafazası için bir depo tutulması verilebilir.

Ortaklar ve alacaklılar zararlarını dava edebilmek için bu zararın meydana geldiği anda bu sıfatlara sahip olmaları aranır. Dava açılması esnasında ise ortak ve alacaklı sıfatının bulunması aranmaz; yani zarar doğduğu anda ortak olan kimse, sonradan payını devretmiĢ olsa dahi bu zarardan dolayı aktif dava ehliyetine sahip olacaktır325

.

KuruluĢ esnasında doğan zarar mevcutken kurucuların sonradan ibra edilmiĢ olması, zarar gören pay sahipleri ve alacaklıların dava açma hakkını ortadan kaldırmaz. Bu durumda ibra, yalnızca Ģirketin dava hakkından feragat etmesi anlamını taĢımaktadır.

3.2.3. ġirketin Ġflası DıĢında Dolayısıyla Zarara Ġstinaden Dava