• Sonuç bulunamadı

D. MADDİ ANLAMDA ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLAR

3. Belirli Mal Bırakma Vasiyeti

Roma ve Türk Hukuk sistemlerinde yer alan bir diğer maddi anlamda ölüme bağlı tasarruf ise belirli mal bırakma vasiyetidir. Belirli mal bırakma vasiyeti aşağıda ayrıntılı olarak inceleneceği üzere, Roma Hukuku’nun Türk Hukuku’nu etkilediği en önemli konu başlıklarından birini oluşturmaktadır.

Her iki hukuk sisteminde de bu tasarruf türünde vasiyetçi, vasiyet edilen malı alacaklıya teslim borcu bulunan mirasçı ve vasiyet alacaklısı olmak üzere üç kişi bulunmaktadır.

179

Roma Hukuku’nda belirli mal bırakma vasiyetlerinde uygulanan, cüzi halefiyetin ilkesi ve bu ilke nedeni ile vasiyet alacaklısının, terekenin borçlarından sorumlu olmaması; ayrıca vasiyet alacaklısının, yasal veya atanmış mirasçılara karşı, vasiyet konusu malın kendisine teslimine ilişkin bir alacak hakkına sahip olması kuralları, Türk Hukuku’nu doğrudan etkilemiştir.

Roma Hukuku’nda terekenin belli bir payına ilişkin belirli mal bırakma vasiyetlerine partitio legata adı verilmektedir. Vasiyet alacaklısının payı üzerinde hak sahibi olduğu ancak cüzi halef sayıldığı bu durumda, sadece vasiyet konusu malların mülkiyetinin devrine ilişkin bir talep hakkı söz konusudur. Buna karşılık, vasiyet alacaklısı tereke borçlardan payı oranında sorumlu tutulmuştur.

Belirli mal bırakma vasiyetinin özel bir hükmünü oluşturan partitio legata ise Türk Hukuku’nda bulunmamaktadır. Türk Hukuku’nda vasiyetnamede terekenin belirli bir payına ilişkin hükümler aksi belirtilmedikçe mirasçı atama tasarrufu olarak kabul edilmekte ve dolayısıyla bu pay sahibi külli halefiyet prensiplerine tabi olmaktadır.

Roma Hukuku’nda belirli mal bırakma vasiyetleri, her ne kadar konuları aynı olsa da legatum ve fideicommissum olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Türk Hukuku’nda ise belirli mal bırakma vasiyeti arasında herhangi bir ayrım bulunmamaktadır.

b) Özel Türleri 1) Legatum

Latince bir yükümlülük yüklemek anlamında kullanılan legare fiilinden türetilmiş olan legatum’lar, kendi içerisinde dörde ayrılmaktadır.

Legatum per vindicationem’de, vasiyetnamede kullanılan ifadeye bağlı olarak, vasiyet alacaklısı, vasiyet konusu malın mülkiyetini, doğrudan kazanırdı. Bu anlamda legatum per vindicationem, ayni hak veren bir tasarruftur. Türk Hukuku’nda ise belirli mal vasiyeti ile vasiyet alacaklısına şahsi bir hak verilmekte olup vasiyet edilen bir mal

180

doğrudan kazanılması sadece yasal veya atanmış mirasçılar açısından kabul edilmiştir.

Bu nedenle belirli mal bırakma vasiyetinde, bir malın mülkiyetinin vasiyet edilmesi durumunda, bu malın türüne göre gerekli yasal işlemlerin yapılması gerekmektedir.

Örneğin, Türk Hukuku’nda yasal mirasçıya vasiyet edilen bir taşınmazın, tapuda tesciline ilişkin işlem açıklayıcı bir nitelik taşımaktadır. Buna karşılık vasiyet alacaklısına vasiyet edilen bir taşınmazın, tesciline ilişkin işlem kurucu niteliktedir.

Legatum per damnationem’de vasiyet alacaklısı, legatum per vindicationem’den farklı olarak, vasiyet konusu malın mülkiyetini doğrudan kazanmak yerine, malın kendisine teslim edilmesine yönelik bir alacak ve talep hakkına sahip olurdu.

Legatum per damnationem’e konu olan malın, vasiyetçiye veya atanmış mirasçıya ya da üçüncü bir kişiye ait olması arasında fark bulunmadığı gibi, o anda mevcut olmayan, gelecekte ortaya çıkacak bir malın (belli bir araziden gelecek semereler, fructus qui in illo fundo nati erunt) da söz konusu tasarrufa konu edilmesi mümkündür.

Türk Hukuku açısından ise, legatum per damnationem’in etkilerinin olduğu görülmektedir. Öncelikle, vasiyet alacaklısının malın mülkiyetini doğrudan kazanamaması, buna karşılık mirasçılara karşı bir alacak ve talep hakkının bulunması Türk Hukuku’nda kabul edilen genel bir ilkedir. Bununla birlikte Roma Hukuku’nda legatum per vindicationem ve legatum per damnationem’de vasiyet edilen malın herhangi bir kimseye ait olabileceği; legatum sinendi modo’da ise vasiyetçi veya mirasçıya ait olabileceği kabul edilmiştir. Türk Hukuku’nda ise sadece terekeye dahil malların belirli mal bırakma vasiyetine konu olabileceği kabul edilmiştir.

Legatum sinendi modo’da mirasçıların, sadece vasiyet edilen malın alınmasına izin verme veya rıza gösterme borcu bulunmaktadır. Dolayısıyla mirasçı, vasiyet edilen malın mülkiyetinin devrine ilişkin bir işlem yapmak zorunda değildir. Türk Hukuku’nda ise mirasçıların, izin verme veya rıza gösterme borcu değil; teslim borcu olduğu kabul edilmiştir.

181

Roma Hukukunda birden fazla mirasçı bulunması durumunda, mirasbırakanın bu mirasçılardan biri veya birkaçı lehine belirli mal bırakmayı vasiyet etmesine praelegatum adı verilmektedir. Praelegatum’da vasiyet konusu malın teslimine ilişkin yükümlülüğün hangi mirasçıya ait olduğu belirtilmediği durumlarda, mirasçıların tümünün hisseleri oranında vasiyet yerine getirme borcu altına oldukları kabul edilmiştir. Türk Hukuku’nda da bütün mirasçıların, vasiyet edilen malın teslimi ile ilgili borcu bulunmaktadır.

2) Fideicommissum

Atanmış mirasçının veya vasiyet alacaklısının mirasın tamamını, bir kısmını veya belirli bir malı, başka bir kişiye devrini ve teslimini içeren fideicommissum ile kanuni mirasçıdan veya mirasçı atanan ya da vasiyet alacaklısından, mirasbırakan tarafından bir isteğinin yerine getirilmesi rica edilmektedir. Fideicommissum’un konusu, legatum gibi belirli mal bırakma vasiyetleridir.

Daha önce de izah edildiği üzere Türk Hukuku’nda belirli mal bırakma vasiyeti Roma Hukuku’ndaki gibi ikili bir ayrıma tabi tutulmamıştır. Bununla birlikte fideicommissum türleri incelendiğinde Roma Hukuku’nun Türk Hukuku’nu etkilediği görülmektedir.

Fideicommissum universitatis ile vasiyetçi, atanmış mirasçıdan, terekenin tamamını veya bir kısmını hukuken mirasçısı haline getiremediği bir kişiye devretmesini rica ederdi. Fideicommissum universitatis ile atanmış mirasçı, terekenin tamamını devir ve teslim ile yükümlüydü.

Türk Hukuku’nda ise yasal mirasçıların saklı payları ihlal edilmeksizin herhangi bir kimse mirasçı olarak atanabilir. Bu nedenle, ölüme bağlı bir tasarruf ile bir kimsenin mirasçı olarak getirilememesi Türk Hukuku açısından geçerli bir durum değildir.

Fideicommissum specialis ile ise terekenin tamamı veya bir kısmı yerine, terekeye dahil bir veya birkaç mal, bir başka kişiye vasiyet edilirdi. Bu fideicommissum

182

şekli ile, 3.kişi lehine; lehine mal vasiyet edilmiş kimsenin aleyhine mal vasiyetinde bulunulabilirdi. Bu tasarruf ile hem mirasçıya hem de vasiyet alacaklısına yükümlülük getirilmektedir. Örneğin mirasçıya, legatum yolu ile kendisine belirli bir mal bırakılan veya fideicommissum’dan yararlanan bir kişiye, bir köleyi azat etme yükümlülüğü getirilebilirdi.

Türk Hukuku’nda ise ölüme bağlı tasarruf ile mirasbırakanın yasal veya atanmış mirasçısına ya da vasiyet alacaklısına, yüklemeden yararlanana bir alacak hakkı kazandırılmaksızın belirli bir amacın elde edilmesine ilişkin bir şey yapma veya yapmama borcu yükleyebileceği kabul edilmiştir.

Türk Hukuku’nda yükleme adı verilen bu ölüme bağlı tasarrufun konusu ise bilimsel, kişisel ve sosyal nitelikte bir amacın elde edilmesidir.

Her iki hukuk sistemindeki bu kurumlar karşılıklı olarak incelendiğinde ise fideicommissum specialis ile terekenin tamamı veya bir kısmı yerine terekeye dahil bir malın bir başka kişiye vasiyet edilmesi söz konusu iken yüklemede, yasal veya atanmış mirasçıya ya da vasiyet alacaklısına belirli bir amacın elde edilmesine ilişkin bir şey yapma veya yapmama borcu yüklenmektedir.

Vasiyetçinin, mirasçısının ölümünden sonra, terekenin tamamının geçeceği kimseleri bizzat belirleyebildiği substitutio fideicommissoria (fevkalade ikame) ile aile babasının oğlu dışında mirasçı olarak atadığı kişinin mirası kazandıktan sonra ölmesi ihtimali için yedek mirasçı atamaması kuralı ortadan kaldırılmıştır.

Substitutio fideicommissoria’da atanmış mirasçı, mirasbırakan tarafından belirlenen kimseyi, vasiyetnamesinde kendisine mirasçı olarak belirler veya kendi mirasçısına yönelik bir fideicommissum ile o kişiye terekeyi devretmesini bildirirdi. Bu tasarruflar yapılmasa da ölen mirasçının mirasçıları, fideicommissum’un hükümlerini yerine getirmek zorundalardır.