• Sonuç bulunamadı

C- Yargı Đşlemleri

II- Elkoyma (El Atma)

1.1.3. Özellikleri

• Koruyucu ve önleyici niteliği vardır263. Đdari yaptırım uygulanmak suretiyle idari düzeni ihlal etmek isteyen kişilere karşı caydırıcı özelliğinin yanı sıra bozulan idari düzenin yeniden kurulması şeklinde önleyici özelliği de vardır.

• Yargı kararına gerek duyulmaksızın idarece doğrudan doğruya uygulanabilir264. Yasaların açıkça yetki verdiği ve yasaklamadığı durumlarda, idari ve adli mahkemelerden bir yargı kararı almaksızın idari makamlarca uygulanabilen bir yaptırımdır.

• Đdarenin, doğrudan doğruya bir işlemi ile ve Đdare Hukuku’na özgü usullerle vermiş olduğu cezadır265. Đdari yaptırım kararı sonuçta idarenin bir işlemi sonucunda ortaya çıkar. Bu işlem de kişilerin hukuki menfaati, hukuki durumu üzerinde doğrudan doğruya etki yarattığı için icrai bir işlem olup iptal davasına konu olabilirler. Örneğin, memura verilen kademe ilerlemesinin durdurulması cezası onun hukuki durumunda değişiklik yaratacağından Đdare Mahkemesi’nde iptal davasına konu edilebilir.

1.2. Đdari Yaptırım Đle Ceza Yaptırımı Arasındaki Benzerlikler ve Farklılıklar

Her iki yaptırım türü de geniş anlamda toplumsal düzeni korumaya yönelik

olsalar da, idari yaptırımlar ceza yaptırımları kadar ağır ihlaller değildir. Ceza yaptırımları ile idarî yaptırımlar arasında yaptırım türü ve ağırlığı açısından farklılık vardır266. Ceza yaptırımlarının uygulandığı ihlaller, toplumsal düzeni daha derinden ve daha çok etkilediğinden cezasının ağır olmasına karşın idari yaptırımların uygulandığı ihlaller, hafif ihlaller olup aynı yanlışlığın tekrar etmemesi için verilir.

Đdari yaptırımlar hürriyeti bağlayıcı ceza olmayıp daha hafif nitelikte

yaptırımlardır. Cezai yaptırımlar ise genellikle kişi özgürlüğünü kısıtlayan hürriyeti bağlayıcı cezalardır. Đdare, hürriyeti bağlayıcı bir cezaya karar veremez267. Hürriyeti

263

ÖZAY, Đl Han, a.g.e., s.55

264

GÖLCÜKLÜ, Feyyaz, Đdari Ceza Hukuku ve Anlamı, SBFD, C. 18, Haziran 1963, No:2, s.136

265

ÖZAY, Đl Han, a.g.e., s.35

266

CENTEL, Nur, “Ceza Hukuku ile Đdarî Ceza Hukukunun Ayrılmasının Hukuksal ve Pratik Sonuçları”, Argumentum, S.1, Yıl 1, s.6

267

bağlayıcı bir cezaya ancak hakim kararıyla hükmedilebilir. Bu nedenledir ki, hiçbir idari yaptırım kararı ile kişi hak ve hürriyetleri ortadan kaldırılamaz. Zaten idare, yasanın izin verdiği durumlarda ve yasanın belirlediği koşul ve ölçüler içerisinde idari yaptırım yetkisini kullanabilir268.

Đdare, yargı kararına ihtiyaç duymaksızın idari yaptırım kararı uygulayabilirken, yargı kararı olmaksızın ceza yaptırımı uygulayamaz. Çünkü kişi hürriyeti yargı kararı olmaksızın kısıtlanamaz. Anayasa Mahkemesinin bir kararında da belirtildiği gibi, “…Đdarî nitelikteki bir yaptırımın idarece uygulanması söz konusudur. Bundan

ötürü, olayda genel anlamda ceza yasalarına aykırı davranmış olan bir kişinin ceza yasalarınca öngörülen bir cezaya çarptırılması söz konusu olmadığı için yargı yetkisinin kullanılmasından artık söz edilemez. Burada, yaptırıma temel olan hukuka aykırı davranış, yalnızca kolluk işleri sınırı içinde ve uygulanan yaptırım da idarî nitelikte bulunduğundan, yasanın böyle bir yaptırımın idarece uygulanmasını öngörmüş olması yargı yetkisinin kullanılması olarak nitelendirilemez... Görülen iş, bir yargı yetkisinin kullanılması değil, başka deyimle, idarî bir yasağa aykırı davranan kişiye karşı idarî bir yaptırım uygulanmasıdır269.”

Đdari yaptırım kararları idari makam ve merciler bakımından idari işlem niteliğindeki kararlardan270 oluşmasına rağmen ceza yaptırımları adli hakimler tarafından verilen yargı niteliğindeki kararlardan oluşur. Đdari makam, hem ihlali tespit eder hem yaptırıma karar verir hem de uygular271. Ancak idarenin, ihlalleri belirleme ve düzenleme yapma yetkisi ile yaptırım uygulama konusunda yetkisi sınırsız olmayıp yasayla çizilen sınırlar içerisinde bir yetkiye sahiptir272. Đdarî yaptırımlar ceza yaptırımlarından uygulanma usulü açısından da farklıdırlar. Bu nedenle idari yaptırımların uygulanmaları da Đdare Hukuku usullerine göre yapılmak zorundadır273. Nitekim, Danıştay’ın bir kararında bu hususa ilişkin olarak274; “ceza yaptırımları ile idari yaptırımların yaptırıma yetkili organ, usul,

hukuki sonuç ve hukuksal nitelik yönlerinden birbirlerinden ayrıldığı, bir eylem ve

268

NAZAROĞLU, Yavuz, a.g.e., s.102

269

AYM., 6.1.1970, E:1969/46, K: 1970/2, AYMKD., S.8, s.173-174

270

ÖZAY, Đl Han, a.g.e., s.40

271

DONAY, Süheyl, Para Cezaları, Đstanbul 1972, s.157

272

OĞURLU, Yücel, a.g.e., s.76

273

ÖZAY, Đl Han, a.g.e., s.36.

274

davranışın idari yaptırımı gerektiren bir idari düzen ihlali oluşturması halinde ceza yaptırımının uygulanmadığı hallerde de idari yaptırım uygulanabileceğine” karar

vermiş ve dava konusu işlemin idare hukuku usul ve kuralları içinde hukuka uygunluk denetiminin yapılması gerektiğine karar verilmiştir.

Sonuçları açısından idarî yaptırımlar ceza yaptırımlarından oldukça farklıdır. Đdarî yaptırımlara, ceza yaptırımlarına uygulanan sonuçlar bağlanamayacak ve ceza yaptırımlarına uygulanan kurumlara başvurulamayacaktır275.

Ceza yaptırımını doğuran filler (suç) Ceza Kanunu’nda tek tek belirtilmiş olup

işlenen fiil suç teşkil ediyorsa ilgili kişiye hakim tarafından Kanunda belirtilen ceza verilir. Görüldüğü üzere hakime bu konuda takdir yetkisi tanınmamıştır. Buna rağmen idari makamlar hem fiilin idari yaptırım gerektirip gerektirmediği konusunda hem de yaptırımın verilmesi konusunda geniş takdir yetkisine sahiptir.

Bir fiilin suç teşkil edebilmesi için karşı tarafın mal varlığında ve vücut bütünlüğünde bir zararın oluşması gerekir, eğer zarar oluşmamışsa suç da oluşmayacağından kişi ceza yaptırımına maruz kalamaz ancak idari yaptırımın uygulanabilmesi için zararın oluşmuş olmasının veya olmamasının hiçbir önemi yoktur276.

Hem idari yaptırım kararları hem de ceza yaptırım kararları gerekçeli olmak zorundadır. Çünkü gerekçe, işlemin sebebiyle ilgili olarak, muhatabına bilgi verdiği gibi işlemin yöneldiği kişiye doğru karar verildiği yönünde ikna olmasına yardımcı olur. Kararda takdir yetkisi kullanılmışsa, bunun gerekçesi ayrıntılı olarak belirtilmelidir277. Çünkü takdir yetkisinin kamu düzenine ve kamu yararına uygun kullanılıp kullanılmadığı gerekçesine göre belirlenebilecek bir durumdur. Danıştay’ın bir kararında “Đdarî işlemlerin gerekçeli olması, işlemi yapan idareyi,

idarî işlemin dayandığı maddî ve hukukî nedenleri açıklamaya, uyguladığı yasayı kavramaya, doğru ve anlamlı olgular ortaya koymaya ve denetim yapmaya zorlar. Đşlemde gösterilen gerekçe, işlemin yasaya uygunluğunu değerlendirme, itiraz edip

275

DONAY, “Đdarenin Ceza Verme Yetkisi Konusunda Anayasa Mahkemesinin Bir Kararı Üzerine Düşünceler”, ĐÜHFM, C. 37, S. 1-4, 1972, s.426-427

276

ÖZAY, Đl Han, a.g.e., s.19

277

KABOĞLU, Ö. Đbrahim, “Avrupa Topluluğu ve Đdari Yargı”, I. Ulusal Đdare Hukuku Kongresi, Ankara 1990, s.303

etmeme ve yargı yoluna gidip gitmeme konusunda işlemin ilgilisine yardımcı olur”278

denilmek suretiyle, gerekçenin yokluğunu, bir hukuka aykırılık nedeni olarak kabul etmiştir. Dolayısıyla, takdir yetkisini kullanan idare, bu yetkisini ne yönde kullandığını gerekçede belirtmelidir. Bu, bireyin idare karşısında ne yönde hareket etmesi gerektiği ve kendisini ne şekilde savunacağını bilmesi açısından önemlidir279.

1.3. Ceza Hukuku Đlkelerinin Đdari Yaptırımlarda Uygulanıp Uygulanmayacağı Meselesi

I- Cezaların Şahsiliği (Kişiselliği) Đlkesi

Anayasa’nın 138. maddesinin 7. fıkrasında belirtilen “ceza sorululuğu şahsidir.” hükmü uyarınca ceza yaptırımında “cezaların şahsiliği ilkesi” mutlak anlamda uygulanmasına karşın, idari yaptırım kararı uygulanırken bu ilke çok sert uygulanmaz. Örneğin davacı, yıkım kararının iptali için dava açtıktan sonra ölmüş ise mirasçıları davanın kaldığı yerden davaya taraf sıfatıyla katılabilirler. Çünkü söz konusu taşınmazın yıkımı mirasçıların mal varlığında azalmaya neden olabilecektir. Eğer dava ret ile sonuçlanırsa cezaların şahsiliği ilkesi burada uygulanmadan yıkım kararı uygulanacaktır. Buna karşın idari para cezaları, idare açısından bir kamu alacağı olup sadece idari düzeni ihlal eden kişiden alınır. Eğer bu kişi ölmüş ise cezaların şahsiliği gereği mirasçılarından alınamaz280.

Örneğin, Danıştay’ın bir kararında “Đnşaatın maliki olmadığı anlaşılan davacı

hakkındaki 6785 sayılı Yasanın 20. maddesi uygulanarak para cezası tahakkuk ettirilmesinin yasaya uygun olmadığı...281”, başka bir kararda “para cezası, cezalı

harç alınan şahıslar adına verilmelidir. Hissedarlar adına cezalı harcı alınan yapının paydaşlarının biri adına tümü için para cezası salınamayacağı”282, yine Danıştay’ın bir kararında “cezaların şahsilik ilkesine göre varisler bu para

cezasından sorumlu olmayacağından, ölü ile müteselsil sorumlu olacak şekilde para cezası salınmasında mevzuata uyarlık bulunmadığı”, “... hisseli parsel üzerindeki inşaata davacı tarafından devam ettiği anlaşıldığından, parselin diğer

278

Danıştay 10.D. 10.11.1994, E: 1993/1403 K: 1994/15633, DD., S. 90, s. 1047.

279

OĞURLU, Yücel , a.g.e, s,237.

280

ONAR, Sıddık Sami, C. 1, a.g.e., s.1036

281

Danıştay, 6.D., 30.6.1973, E:1973/149. K.1973/2814, Danıştay Altınca Daire Kararları, Ankara 1979.

282

D.Mürettep D. 13.6.1979 , E:1978/7976, K: 1979/1603, ÇANGA, Halit Erol, “Para Cezaları ile Đlgili Açıklamalar”, Đdarî Yargı, S.9, Ağustos-Eylül 1979, s.3.

hissedarlarının sorumlu tutulamayacağı”, “kiraya verilen ancak yangın sonucu yanan dükkanların, mal sahibinin rızası hilafına kiracılar tarafından ruhsatsız olarak inşa edilen dükkanlar için mal sahibi adına para cezası verilmesinde isabet bulunmadığı”, yönündeki kararları, “kişisellik ilkesi”nin mutlak olarak uyguladığını

gösteren kararlardandır. Bunun yanında “bir cezalı ruhsata konu olan inşaatın her

bağımsız bölümü için ayrı ayrı para cezası verilemeyeceği”, “eski malik tarafından kullanma izin belgesi alınmadan kiraya verilmek suretiyle kullanılan yapıyı satın alan şahsa (tebligat yapılması halinde) para cezasına hükmolunacağı”, “ruhsat alınmadan başlanan yapının ortaklarına ....ayrı ayrı para cezası verilemeyeceği...”,

başka bir kararda “3194 sayılı Đmar Kanununun 42. maddesine göre cezaların

şahsiliği ilkesi göz önünde tutularak yapı sahibine para cezası verilmesi gerektiğinden, projeye aykırı tadilatları yapan kişilerin belirlenmesi suretiyle karar verilmesi gerektiği”283 yönündeki kararları da “kişisellik ilkesi”nin mutlak olarak uygulanmadığını göstermektedir.

II- Yasallık (Kanunilik) Đlkesi

Ceza Kanununa göre “Yasallık ilkesi” denilince, cezaların yasayla konulması ve

ihlal edenlere de yasada belirtilen cezaların verilmesi anlaşılmaktadır. Hukuk kurallarına aykırı hareket eden kişilere bir takım yaptırımların uygulanması kamu düzeninin bir gereğidir. Devletin bunu yapabilmesi için, önceden çıkaracağı kanunlarla neyin hukuka aykırı olduğunu, başka bir deyişle neyin suç veya hukuki ihlâl olduğunu tespit etmesi ve karşılığında nasıl bir yaptırım uygulayacağını belirlemesi ve bunu kanunla düzenlemesi gerekir. Buna “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesi de denilmektedir284. Buradan da çıkan sonuç, temel hak ve özgürlüklerin yalızca yasalarla sınırlandırılabileceğidir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer alan kanunilik ilkesinin benzeri ve yumuşatılmış hali 5326 sayılı Kabahatler Kanunun 4. maddesinde yer almıştır285. Söz konusu kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasında; “Hangi fiillerin kabahat oluşturduğu, kanunda açıkça tanımlanabileceği gibi; kanunun kapsam ve koşulları bakımından belirlediği çerçeve hükmün içeriği, idarenin genel ve düzenleyici işlemleriyle de doldurulabilir.”

283

Danıştay, 6.D., 22.12.2003, E: 2002/335, K: 2003/7049, DKD, S.4, s. 175

284

DÖNMEZER, Sulhi / ERMAN, Sahir, Nazari Ve Tatbiki Ceza Hukuku, C.I, 12. Baskı, Beta Yayınları, Đstanbul 1997, s.17.

285

EKĐNCĐ, Mustafa, Anlatımlı-Gerekçeli Kabahatler Kanunu ile Đdari Suçlar ve Cezalar, Adalet Yayınevi, 2005, s.19

denilmek suretiyle kabahatler, kanun ile düzenlenebileceği gibi kapsamı ve koşulları kanunla belirlenmek şartıyla idarenin genel ve düzenleyici işlemleri ile de düzenlenebilir. Kanunda açıkça belirtilmemiş olmasına rağmen kabahatlerin düzenleyici işlemlerle oluşturulabilmesi ceza kanunundaki kanunilik ilkesinin mutlak olarak uygulanmadığı görülmektedir. Ancak idare koşul, kapsam ve çerçevesi kanunla düzenlenmeyen hiçbir fiili kabahat olarak belirleyemez. Aynı maddenin 2. fıkrasında; “Kabahat karşılığı olan yaptırımların türü, süresi ve miktarı, ancak kanunla belirlenebilir.” denilmek suretiyle kabahatlere ilişkin yaptırımların (idari yaptırımlar) mutlaka kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Daha açık bir ifade ile idareler, kanunda açıkça belirtilmeyen yeni idari yaptırımlar ihdas edemeyeceği gibi kanunda yer almayan hiçbir idari yaptırımı da uygulayamayacaktır286. Kanunilik karinesi, idarenin işlemlerinin hem yasal dayanağının olduğu, hem de hukuka uygun bulunduğu varsayımını ifade etmek için kullanılan bir terimdir287. Bu karineden yararlanan idarî işlemlerin, özellikle idarî yaptırımların da yasal bir dayanağının bulunması yani, yasallık ilkesine uygun olarak uygulanması gerekir. Örneğin disiplin cezaları 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125. maddesinde hangi fiillere hangi disiplin cezalarının verileceği tek tek sayılmıştır. Buradaki amaç, farklı idari birimlerin aynı ihlal nedeniyle farklı yaptırımlar uygulanmasını engelleyerek kişilerin özgürlük alanlarının idare tarafından daraltılmasını engellemektir288. Đdarenin gerek eylemi niteleme, gerekse uygulanacak yaptırımı takdir etme ve saptama konularındaki yetkisinin geniş olmasına dayanarak ceza yaptırımlarındaki kadar katı olmasa da bu ilkenin gerekli olduğu ileri sürülmüştür289. Nitekim Anayasa Mahkemesi de bir kararında, “Yönetim, yasal belirleme ve dayanak olmadan

herhangi bir davranış yaptırım gerektirdiğini takdir edip, kendi yetkisiyle bu konuda kural koyamaz. Yönetsel yaptırımlar, yönetimin karar ve işlemlerinin denetimi en zorlu olanlarındandır. Suç ve cezalar, Anayasaya uygun olarak yasayla konulabilir. Yönetim kendiliğinden suç ve ceza yaratamaz” demektedir290. Anayasa Mahkemesi başka bir kararında da, idari yaptırımı tanımlarken, “Yasa ile yada onun açıkça

verdiği yetkiye dayanarak idarenin uyguladığı yorumlardır” diyerek yasal dayanak

gerekliliğini vurgulamaktadır291. Yine bu ilkenin doğal bir uzantısı olan kıyas yoluyla

286

EKĐNCĐ, Mustafa, a.g.e., s.20

287

ÖZAY, Đl Han, Günışığında Yönetim, Alfa Yayınları, Đstanbul 1996, s.307.

288

OĞURLU, Yücel, a.g.e., s.59

289

GÖZÜBÜYÜK, Şeref / TAN, Turgut, Đdare Hukuku, C. I, s. 494.

290

AYM, 19.4.1988, E: 1987/16, K: 1988/8, R.G., 23.8.1988, S: 19908, s. 44.

291

yeni bir suç meydana getirilemeyeceği gibi idari yaptırımı gerektiren ihlallerin de kıyas yoluyla genişletilemeyeceğidir292.

III- Orantılılık (Ölçülülük) Đlkesi

Đdare, idari yaptırım kararını uygularken yasalarda belirtilen alt ve üst sınırlara

göre orantılılık ilkesini de göz önünde bulundurmalıdır.Yani ihlalin ağırlığını ve neden olduğu zararı da dikkate alarak karar vermelidir293. Anayasa Mahkemesinin bir kararında ölçülülük ilkesi “idarenin davranış ve hareketlerinde kullandığı imkan,

araç ve ölçülerin davranışı ile elde etmek istediği sonuçlara uyarlanması” olarak

tanımlanmıştır294. Cezanın “suçla orantılı olması”, ceza yaptırımlarının en belirgin ilkelerinden biri olmakla birlikte, idari yaptırımlarda da doğan zararın ağırlığı ile orantılı bir yaptırımın uygulanması gerekir. Gerek ceza yaptırımlarında gerekse idari yaptırımlarda, hukuka aykırı eylemle yaptırım arasında adalet ve hakkaniyet ilkelerine uygunluk bulunmalıdır295.

IV- Ne Bis Đn Đdem Đlkesi

Ceza Hukukunun en önemli ilkelerinden biri olan “Ne Bis Đn Đdem”, bir kişinin

aynı eylemden dolayı birden fazla yargılanamayacağı ve ceza verilemeyeceği anlamına gelir296. Bu ilke, ceza yaptırımlarında mutlak surette uygulanmasına rağmen idari yaptırımlarda mutlak surette uygulanmaz. Memurun bir eylemi hem suç niteliği taşıyor hem de idari yönden disiplin cezasını gerektiriyorsa; Ceza Hukukuna göre ceza yaptırımı, idari yönden de idari yaptırıma karar verilir. Gecekondu Kanununa göre kaçak yapı yapan bir kişiye hem yargısal hem de idarî nitelikte yaptırım uygulanabilmektedir. Yine Çevre Kanununda da buna ilişkin bir düzenleme bulunmaktadır. Bu Kanunun 27. maddesine göre “Bu kanunda yazılı fiiller hakkında verilecek idarî nitelikteki cezalar, bu fiiller için diğer kanunlarda yazılı cezaların uygulanmasına engel olmaz” hükmü bulunmaktadır. Bu kuralın idari yaptırımlarda geçerli olmamasının nedeni, idari yaptırımlar ile ceza yaptırımlarının amaç ve sonuçlarının farklı olduğu gibi düzenledikleri alanın da farklı olmasından

292

OĞURLU,Yücel, a.g.e., s.64

293

ŞEN, Ersan, Çevre Ceza Hukuku, Kazacı Yayınları, Đstanbul 1994, s.230

294

AYM, 23.09.1988, E:1988/50 K:1988/27, R.G., 4.10.1989, S.20302.

295

TUNÇ, Aydemir, Đdari Para Cezaları, Yayınlanmamış Tez, Ankara 2004, s. 27-28

296

kaynaklanmaktadır297. Đdarî yaptırımlar idarece kendi işlevine uygun olarak, değişik amaçlara yönelik olması, idarenin yine kendi işlev ve amaçlarına uygun yetkiye sahip olması gereğinden doğmuştur. Bu nedenle idare, bir kimseye iki farklı niteliği ve durumunu göz önüne alarak aynı eylemlerden ötürü iki ayrı yaptırım uygulayabilmektedir. Bu durumda, aynı kişiye biri idarî , biri yargısal olmak üzere iki ayrı yaptırım uygulanabileceği gibi birden çok idarî ceza da uygulanabilir298. Örneğin, yıkım kararının yanında imar para cezası ve masrafların cezalı olarak alınması da söz konusudur (Đmar Kanunu, md.39-42). Bu konuyu başka açıdan ele alacak olursak; acaba hem ceza yaptırımı hem de idari yaptırımı gerektiren bir eylemin varlığı halinde ceza hakiminin verdiği karar idari mercii, idari merciin verdiği karar ceza hakimini bağlar mı? Kural olarak ceza hakiminin verdiği karar idari yaptırıma karar verecek olan idari merciini bağlamadığı gibi idari merciin verdiği karar da ceza hakimini bağlamaz. Çünkü idare, idari yaptırımın ceza yaptırımından farklı niteliğini oluşturan durumunu ve amacını dikkate alarak aynı eylemden dolayı bir kişiye iki farklı yaptırım uygulayabilir299. Örneğin, bir memura aynı eyleminden dolayı hem disiplin kovuşturması hem de ceza kovuşturması birbirinden bağımsız olarak yürür. Yani ceza kovuşturması ve sonucu disiplin cezasını durdurmayacağı gibi disiplin amirini de bağlamaz300. Bu hususa farklı bir açıdan bakacak olursak; kural olarak hukuk hakiminin kararları ceza hakiminin kararlarını bağlamayacağı gibi ceza hakinin kararları da hukuk hakimini bağlamaz, bu husus ‘bağımsızlık prensibinin301’ bir sonucudur. Beraat kararı bakımından bağımsızlık prensibini değerlendirecek olursak bunu iki açıdan değerlendirmemiz gerekir. Eğer beraat kararı ceza hakimi tarafından delil yetersizliğine dayanarak verilmiş ise hukuk hakimini bağlamaz ancak beraat kararı ceza hakimi tarafından o fiilin faili tarafından işlenmediğinin kesin delillerle tespitine dayanıyorsa hukuk hakimini bağlar302. Bu kuralın idari yaptırım ile ceza yaptırımı arasında da uygulanması gerektiği kanısındayım. Örneğin, aynı eylemden dolayı kişi ceza mahkemesinde delil yetersizliğinden değil de tüm delillerin incelenmesinden sonra beraat ederse bu karar idari merciini bağlar. Kural olarak Ülkemizde idari

297

OĞURLU, Yücel, a.g.e., s.80

298

TUNÇ, Aydemir, a.g.e., s. 42

299

ÖZAY, Đl Han, Đdari Yaptırımlar, a.g.e., s.63

300

ONAR, Sıddık Sami, C. 1, a.g.e., s.868

301

KILIÇOĞLU, Ahmet M., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitabevi, Đkinci Bası, Ekim 2002 Ankara, s.305

302

yaptırımlarda ne bis in idem kuralı uygulanmamakta ve idari yaptırım ile birlikte ceza yaptırımının da uygulanmasında yasal bir engel bulunmamaktadır303.

V- Tekerrür Đlkesi

Hukuka aykırı bir fiile yaptırım uygulanmasından sonra aynı fiilîn tekrar

işlenmesi halinde uygulanacak yaptırım artırılmaktadır. Bu ilke Ceza Hukukunda olduğu gibi Đdare Hukukunda da geçerli olan bir ilkedir304. Örneğin, idarî para cezaları alanında idarî ihlâlin tekerrürü halinde kişinin daha yüksek para cezası ile cezalandırılacağına ilişkin hükümler bulunmaktadır. Đmar Kanununun 42. maddesine göre ruhsat alınmadan veya ruhsat veya eklerine veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının yapı sahibine ve müteahhidine para cezası verilir. Bu fiil tekrar edilirse para cezası bir katı artırılarak verilir. Çevre Kanununun 23. maddesi uyarınca da, 20., 21. ve 22. maddelerinde belirtilen fiillerin tekrarı halinde para cezaları, bir katı artırılarak verilir. 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’na (md. 47/A) göre, fiilin tekrarı halinde para cezası iki kat, müteakip tekrarlarda da üç kat olarak uygulanır; cezadan itibaren iki yıl içinde aynı fiil işlenmediği takdirde önceki cezalar tekrarda esas alınmaz.

VI- Geçmişe Uygulanamama Đlkesi

Suç ve cezayı düzenleyen kurallar konuldukları tarihten önceki olaylara uygulanamaz. Ceza Hukuku açısından çok önemli olan bu ilke, kanunların yürürlüğe girdiği zamanda işlenmiş fiillere ve ileriye doğru uygulanması gerektiği anlamına gelir. Đdarî yaptırımlar açısından da bu ilke geçerlidir.305 Đdarî yaptırım alanında çıkarılan kanunlar ileriye yönelik olarak uygulanırlar. Buna ilişkin bir Danıştay kararında, “yapının işgalinden sonra yürürlüğe giren 1605 sayılı yasanın getirdiği

para cezası hükmünün önceki bir olaya uygulanamayacağı”306 belirtilmiştir. Yine bu konuda, Danıştay’ın istişare mahiyetteki bir görüşü de şu şekildedir; “Yasaların

yürürlüğe girdikleri tarihten sonraki durum ve işlemler hakkında uygulanması ve hüküm ifade etmesi gerektiği yolundaki hukukun genel prensibi, kamu hukuku alanında da geçerlidir. Buna göre, önceki yasa zamanında meydana gelen ancak sonuçlanmamış, ilgilisine tebligatı tamamlanmadığından sübjektif hak doğurmamış

303

OĞURLU, Yücel, a.g.e., s.83

304

TUNÇ, Aydemir, a.g.e., s.43

305

GÖZÜBÜYÜK, Şeref / TAN, Turgut, Đdare Hukuku, C. I, s.484

306

olan durum ve işlemlere, sonradan yürürlüğe giren Yasa hükümlerinin uygulanması, yeni yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren derhal etki ve sonuç yaratması niteliğinin bir gereğidir.

Açıklanan nedenlerle, 4054 sayılı Kanunun değiştirilen ve yürürlükten kaldırılan hükümlerinin 15.8.2003 tarihinden önceki durum ve işlemlere uygulanabileceği yolunda 4971 sayılı Kanunda geçici bir hükme yer verilmediğinden, 4971 sayılı

Belgede İdari yargının görev alanı (sayfa 81-92)