• Sonuç bulunamadı

2.7. Okul Öncesi Eğitim Programının Niteliği Ġle Ġlgili Temel BileĢenler

2.7.3 Aile-Öğretmen-Çocuk Arasındaki ĠliĢkiler

Okul öncesi eğitim programlarının nitelikli olması, çocuklarla çocuklar, öğretmenlerle çocuklar, öğretmenlerle anne-babalar sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimi destekleyen bir etkileşim içinde olmalarını sağlar. Eğitim programı, ülkenin genel eğitim amaçlarını çerçevesinde özel amaçları belirlemek için, çocukların gereksinimlerinin çözümlemesini yapmalı, anne-babaların sosyo-kültürel özelliklerine çocuk eğitimi tutumlarını, uygulamalarını dikkate alarak, uygun eğitim programının oluşturulmasını sağlamalıdır (Oktay, 2004:198).

Ailelerin önemli önceliklerinden bir tanesi çocukların nasıl bir eğitim aldığıdır. Bu nedenle ailelerin çocukların eğitimlerine nasıl katkıda bulunacakları önem kazanmaktadır. Aileler çocukların okul dışındaki öğretmenleri olduklarından öğretmenler okul dışında verilen eğitimden kaygı duymaktadır. Öğretmenlerin ve ailelerin kaygıları aralarında kurulacak olumlu ilişkilerle giderilebilir ve çocuğun eğitimi hem okulda ve okul dışında desteklenebilir. Anne-babaların aile katılım çalışmalarına, aile eğitim programlarına katılmaları, öğretmen ailelerle ilişkileri kuvvetlendirmesi için çeşitli aile iletişim tekniklerini kullanarak öğretmen-aile arasında ilişkiler kurulmalıdır (Akt:Çelenk, 2003:30). Öğretmenle aile arasındaki ilişkiler, programın kolay uygulanmasını sağlayabilir, istenilen amaçlara ulaşılabilir (Cömert ve Güleç, 2004:137).

Öğretmenlerin ailelerle işbirliği içerisinde çalışmalarını ve çocuğu aile ortamı içerisinde tanımalarını gerektirir. Okul öncesi eğitimi öğretmenleri ve aileler arasında çocukların ihtiyaçları ve deneyimlerinden dolayı etkin ve sürekli iletişim sağlanmalıdır. Danışma ve işbirliği, bir ortaklık içerisinde çalışma amacıyla sürdürülmelidir. Öğretmenlerin gerçekten bilmeleri gereken, ailelerin çocukları hakkında sahip oldukları bilgilerin ve neye inandıklarının oldukça kritik olduğudur. Öğretmenler, pozitif ilişkilerin

sağlanması için ailelerin kültürel, yetenek, yaşam tarzı, değerler, çocuk yetiştirme uygulamalarına da saygı göstermelidir. Okulöncesi çocuklar için nitelikli bir bakımda şu uygulamalar özellikle önemlidir:

 Çocuklara, grubun değer verilen ve katkı sağlayan bir üyesi olduğu düşüncesi hissettirilerek, çocukların aidiyet, öz-saygı ve güven geliştirmeleri doğrultusunda çocuklara destek temin edilmektedir.

 Yetişkinlerle ve akranlarıyla anlamlı ve saygılı bir iletişimde bulunmaları yönünde çocuklara verilen teşvik üzerinde özellikle durulmaktadır.

 Uygun ve etkin davranış rehberliği stratejileri kullanılmakta ve çocuklar kendi davranışlarını idare etmek konusunda aktif bir rol oynamaya cesaretlendirilmektedir (Stonehouse, 2010:2).

Okul öncesi dönemde çocuklar arasında ilişkiler, çocukların sosyal gelişimlerini, deneyimlerini biçimlendirecek ve yaşamın diğer yıllarında sosyal-duygusal uyumunu etkileyecektir. Çocuklar arasındaki ilişkinin düzenlenmesi, okul öncesi eğitim niteliğini arttıracak ve birbirleriyle olumlu ilişkiler kurulan bir eğitim ortamında sadece sosyal- duygusal gelişimleri desteklenmeyecek diğer gelişim alanlarında da olumlu ilerlemeler sağlanacaktır (Gülay, 2009:83). Bu dönemde çocuklar arasındaki ilişkiyi şekillendiren bazı öğeler vardır. Bunların biri konuşmadır. Konuşma çocukların farklı bilgiler edinmelerini, bilgilerini diğer çocuklara aktarmayı, tartışma yapabilmeleri, olumsuz duygularını uygun bir dille ifade edebilmeleri çocukların birbirleriyle olan ilişkilerini geliştirecek ve ilişki içerisinde olduğu çocuklar tarafında kabul görmesini sağlayacaktır. Bununla birlikte, iş birliği, nezaket, yardımseverlik, çatışmalardan kaçınma gibi olumlu sosyal davranışları pekiştiren davranışlar ilişkilerle çocuklara kazandırılabilir ( Akt, Gülay, 2009:85).

Öğretmen-çocuk ilişkisiyle ilgili çalışmalar yapan araştırmacılar, çocukların öğretmenleriyle olan ilişkilerini kavramsallaştırmak ve karakterize etmek için genellikle bağlılığı (bağlanma) esas almaktadır. Çocukların öğretmenleriyle olan ilişkilerin doğasını değerlendirmek için üç tane paralel nitelik saptanmıştır. Yakınlık, bağlılık ve çatışma. Yakınlık, çocuk ve öğretmen arasındaki sıcaklık, iletişim ve destek anlamına gelmektedir. Bağlılık, çocukların öğretmenleriyle olan etkileşimlerinde sergiledikleri aşırı bağımlılık ve muhtaçlığın derecesini yansıtmaktadır. Çatışmaysa, öğretmen-çocuk ilişkisindeki mevcut

anlaşmazlık ve gerginliği işaret etmektedir (Gordon ve Kopp, 2001:537). Genel olarak, öğretmenlerle ve çocuklar birbirleriyle yakın ilişki kurduklarında, çocuklar daha az saldırgan ve anti-sosyal davranış gösterir, daha çok akranlarıyla iyi geçinme ve okula yönelik olumlu tutumlar geliştirirler. Çok fazla çatışma veya bağımlılık duygusu var ise, çocuklar düşmanca davranmaya, çalışmaları üzerinde daha az odaklanmaya ve okulu negatif algılamaya başlarlar (Van Campen vd., 2009:2).

Öğretmen-çocuk arasındaki ilişkilerin niteliği, çocukların gelişimini olumsuz etkileyebilecek etmenlerin önüne geçilmesinde önemli bir rolü vardır. Bu ilişkilerin nitelikli olması çocukla öğretmen arasında kurulacak olan üst seviyede yakınlık, düşük seviyede çatışma ve çocukların akademik başarısına ve sosyal gelişimlerine katkıda bulunacak süreçleri içerisinde barındırmaktadır. Sağlıklı öğretmen-çocuk ilişkilerinin çocuklara kazandırılmak istenen davranışların edinilmesinde önemli bir yere sahiptir. Öğretmenle çocuk arasında kurulan bu ilişkinin nitelikli olması çocukların uyum sürecinde yaşayacakları değişiklere önemli bir etkisi olacaktır. Çocuğun, okul öncesi öğretmeniyle yaşayacağı çatışmalar, çocukta pro-sosyal davranışın gerilemesine ve akranlarıyla arasında ilişkilerde olumsuz yönde etkileyeceğinin bir ön bilgisi olacaktır. (Akt: Kıldan, 2011: 104- 105). Olumlu öğretmen çocuk ilişkileri, çocukların gelişimlerine, sosyal ve akademik becerilerin kazanılmasına yapmakta olduğu pozitif katkılarla çocuklar için önemli sosyal kaynaklardır. Öğretmenleriyle olumlu ilişkiler geliştiren çocukların sınıf içerisindeki olumlu davranış sergilemeye daha eğilimli olmakla beraber öğrenmeye hazır olduklarının da mesajını vermektedir. (Rudasill vd., 2012: 272).

Pianta (1999) tarafından belirlenen öğretmen- çocuk ilişkisi modelinde öğretmeni ve çocuğu iki farklı unsur olarak ele alınmıştır. Her birinin de kendi bireysel gelişim özellikleri ve ilişki tecrübeleri vardır. Bilginin değişim sürecinde öğretmen ve çocuk arasında bağlantı kurulmakta ve bu süreçler iki unsur arasında (öğretmen ve çocuk) etkileşimsel davranışları yansıtmaktadır. Bütün bu özellikler öğretmen ve çocuk arasındaki ilişkiyle bütünleştirilmektedir. Çocuk özellikleri öğretmen-çocuk ilişkinsin niteliğine de katkıda bulunmaktadır. Belirli özelliklere sahip çocukların okula başarılı bir şekilde uyum sağladığı düşünülmektedir ve öğretmenler, beklentileri karşılayan bu çocukların akademik güvenlerini farkında olmadan ödüllendirmektedir. Öğretmen tarafından algılanan bu özellikler, öğretmen- çocuk ilişkisinin doğasını ve dolayısıyla ilişkilerin niteliğini etkilemektedir (Akt:Rudasill vd., 2012: 273).Öğretmenin özellikleri çocuklarla olan

ilişkisinde ne kadar etkili oluyorsa çocukların özellikleri de öğretmen-çocuk arasında yaşanan etkileşimde önemlidir. Herhangi bir çocuğun sorunlu davranışları, yetersizlikleri, yetenekleri, cinsiyet özellikleri bu ilişkiyi etkilemektedir. Bu ilişkilerin çocukların hem okul başarılarına hem de akranlarıyla sosyal iletişim ve etkileşimlerin önemli olması bu sürecin önemini vurgulamaktadır. (Akt: Kıldan, 2011: 105-106). Grubun değer verilen ve katkı sağlayan bir üyesi olduğu düşüncesi çocuklara hissettirilerek, çocukların aidiyet duygusunu kazanmaları, öz saygılarını ve güven duygusunu geliştirmeleri konusunda çocuklar desteklenmelidir (Stonehouse, 2010:2).

Güçlü bir öz yeterlilik duygusuna sahip olmayan yani çocuğun performansını olumlu yönde etkileyebileceğine inanamayan öğretmenler çocukları motive etmede sorumluluğunu kabul etmemekte veya bu doğrultuda gerekli adımları atmamaktadır (Guo vd., 2010:1095).

İki öğretmenli sınıflardaki öğretmenler ve çocuklar arasındaki etkileşimler, ikinci öğretmenin desteğiyle (sınıf yönetimi ve programın planlanması bağlamında) bir öğretmenli sınıflardan daha farklı olabilmektedir. Her ne kadar öğretmen çocuk oranları aynı olsa da, sınıf içinde bulunan bir diğer öğretmen, bir öğretmenin tek başına sunamayacağı pedagojik destekle uyum ve iş birliğini verebilmektedir. Benzer olarak, çocuklar birbirini tamamlayıcı etkileşim davranışları sergileyen iki öğretmenden daha fazla yararlanabilmektedir (Shim vd.,2004:144).

Hughes, sosyal hayatta aktif olan öğretmenlerin iş birlikçi öğrenme ve grupları hedeflerine ulaştırma fırsatlarını daha etkin bir biçimde yarattıklarını vurgulamıştır. Bu yaklaşımdan yola çıkarak sosyal hayatta aktif olan öğretmenlerin, çocukların öğrenme tecrübelerinden uzaklaşmadan maksimum potansiyellerine ulaştırmayı sağlayan etkin öğrenme ortamları oluşturabilmektedir. Öğretmen-öğrenci ilişkileri gelecekteki başarılara katkıda bulunmaktan çok daha fazlasını yapmaktadır. Etkin öğretmenler, öğrencilerin yaşamlarına tesir etmeleriyle bilinir ve öğrencileri tarafından hatırlanırlar (Fenderson, 2011:18-22).