• Sonuç bulunamadı

2.1.1. Çizgi Filmin Gelişimi

2.1.1.2. Çizgi Filmin Türkiye'deki Gelişimi

Türkiye'de canlandırma sanatının köklerini Mısır'dan gelen gölge oyununda aramak mümkündür. 16. Yüzyılda Mısır'dan gelen gölge oyunu Türk sanatçıların katkılarıyla gelişmiştir. Türk gölge oyununda en bilinen karakterler Karagöz ve Hacivat'tır. "Minyatür sanatının çeşitli örnekleri bir resimli öykü gibi tasarlanması, görüntülerin sanki devinimliymiş gibi gösterilmesi gereksiniminin Türk sanatçılarında da bulunduğunun ve bunu denediklerinin bir kanıtıdır" (Hünerli, 2005: 57).

III. Murad döneminde, 1582 yılında Şehzade Mehmet'in sünnet şölenindeki geçit töreninin anlatıldığı Sûrname-i Hümayun1 (Şekil 14) adlı kitaptaki minyatürler film şeridindeki resimler biçiminde şenliği anlatmaktadır.

Şekil 14. Sûrnâme-İ Hümayun'dan Padişahın Halka Para Saçması Konulu Minyatür. (Korkmaz, 2004: 108)

1930'lu yıllara gelindiğinde sinemalarda gösterilmeye başlanan canlandırma filmler, çizgi sinemanın Türkiye'ye girişi olarak kabul edilmektedir. Aynı dönemde özellikle karikatür sanatçıları canlandırma sinemasına ilgi duymaya başlamıştır.

Çeviker, Ana Çizgileriyle Türk Canlandırma Sineması adlı eserinde Türk canlandırma sinemasının ilk kareleriyle ilgili şu bilgiyi vermektedir; (Çeviker, 1995)

1 III. Murad Sûrnâmesi (And, 1959): And'ın Kırk Gün Kırk Gece isimli eserinde

belirttiğine göre; Minyatürlerini, nakkaş Osman’ın yaptığı bilinen ilk büyük yazma, daha çok Surname-i Hümayun olarak bilinen III. Murad Surnamesi'dir. Seyyid Lokman tarafından 1582’de yazılan, Nakkaş Osman tarafından resimlenen eserde, Şehzade Mehmet’in sünnet düğünü nedeniyle yapılan geçit törenleri, eğlenceler ve şenlikler anlatılmaktadır. Elli iki gün süren bu düğünde, doğudan ve batıdan tüm hükümdarlar, elçiler çağrılmış, iki yüzü aşan esnaf loncası Atmeydanı’nda, (Bugünkü adıyla Sultanahmet Meydanı.) devlet büyükleri ve önemli davetliler için yaptırılmış köşkler ve localar önünden marifetlerini, mesleklerinin örneklerini ve ürünlerini göstererek geçmişlerdir. Böylece bazen kırk elli kişiyle ve tekerlekler üzerinde çekilen dükkanlar, tezgahlar, fırınlar, kayıklar, kocaman cami ve hamam maketleri, dünyanın her yönünden gelen sayısız oyuncular, çalgıcılar, hokkabazlar, cambazlar İmparatorluğun tüm ihtişamını gözler önüne sermiştir (Eroğlu, 2012).

"Eflatun Nuri Erkoç, 1942 yılında doğrudan film karelerinin üzerine çini mürekkebi ile çizerek Dolmuş ve Şöförü adlı 37 kareden oluşan bir film yapmıştır" (Akt: Hünerli, 2002: 32).

1947-49 döneminde ise Devlet Güzel Sanatlar Akademisi öğretim üyesi Vedat Ar'ın yönettiği bir kursta canlandırma konusunda öğretim verilmiştir. "Vedat Ar 1947 yılında, öğrencileriyle Zeybek Oyunu isimli bir canlandırma film hazırlamıştır" (Hünerli, 2005: 58). Oğuz Aral, Yalçın Çetin, Bedri Koraman ve Orhan Özdemir gibi sanatçılar bu dönemde canlandırma konusunda çalışan diğer isimlerdir.

Türk canlandırma tarihi açısından önemli bir kayıp ise "Evvel Zaman" isimli canlandırma filmdir. 1950 ve 1951 yılları arasında gerçekleştirilen uzun metrajlı çalışmanın yapımcısı Turgut Demirağ'dır. Eser Yüksel Ünsal yönetimindeki 20 kişilik bir çizer ekibi tarafından ortaya çıkarılmıştır. Nasreddin Hoca ve Keloğlan gibi Türk masal kahramanlarının maceralarının konu alındığı filmin negatiflerinin banyo için gönderildiği ABD'de kaybolduğu ile ilgili tartışmalar sürmektedir.

"Türkiye'de canlandırma sinemasının gelişiminde reklam endüstrisinin yeri önemlidir. Sinema reklamlarının yaygınlaşmaya başladığı dönemde İstanbul Reklam Ajansı bazı karikatür sanatçılarına çizgi filmler hazırlatmıştır" (Atan, 1995: 27). Bu yapımların ilgi görmesiyle karikatür sanatçılarıyla güçlendirilen kadrolar, çizgi filmin bazı tekniklerini kullanarak canlandırma reklamlar hazırlanmaya devam etmişlerdir. 1960'lı yıllar canlandırma sinemasının reklam sektörüyle işbirliğini genişlettiği dönemdir. Bu dönemde, ticari amaçlı filmler hazırlanmıştır. 1965'li yıllarda reklam filmleriyle canlandırma yapmaya başlayan Tonguç Yaşar'ın ilk kişisel filmi "Amentü Gemisi Nasıl Yürüdü" (Şekil 15) filmi ile 1970 yılında II.Altın Koza film şenliğinde büyük ödülü almıştır. "Filmde, Osmanlı kaligrafi sanatı simgeleri, canlandırma teknikleri ile hareketlendirilmiştir" (Türker, 2011: 236).

Şekil 15. Tonguç Yaşar'ın Amentü Gemisi Nasıl Yürüdü Adlı Filminden Bir Kare.

1960 döneminde kurulan Radar Reklam ve Karikatür Ajans canlandırmanın Türkiye'deki gelişimi için önemli adımlar atmıştır. Yalçın Çetin aynı dönemde Türkiye'ye dönmüş, uyguladığı tekniklerle önemli çalışmalara imza atmıştır.

"1964 yılında kurulan Canlı Karikatür Stüdyosu Oğuz Tekin, Aral kardeşler, Ferruh Doğan ve Gino Kanelli'den oluşan kadrosuyla Cihan Şampiyonları: Koca Yusuf, Bu Şehr-i Stanbulki, Direkler Arası ve Ağustos Böceği ile Karınca gibi yapımları gerçekleştirmiştir" (Hünerli, 2005: 62).

Canlandırma sinemasının gelişimi Stüdyo Çizgi ve Sinevizyon ile devam etmiştir. 1970'li yıllarda Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) program aralarında yerli canlandırma filmlerine yer vermeye başlamıştır. TRT'ye canlandırma filmleri üreten Pasin ve Benice stüdyolarının kurulması da bu döneme rastlamaktadır. Tomurcuk, Süper Civciv, Evliya Çelebi (Şekil 16) , Karınca Ailesi ve Ece ile Yüce isimli filmler bu dönemin ürünleridir.

"Dede Korkut masallarından biri olan Boğaç Han da bu dönemde çekilmiş ilk uzun çevrimli (50 dakika) Türk filmidir" (Hünerli, 2005: 65).

"Özel sektörün iyice azalan reklam amaçlı çizgi film talepleri, Kültür Bakanlığı ve TRT'nin bu konuda istikrarlı desteklerinin olmamaları gibi sebepler, Türkiye'de çizgi film alanında çalışmak isteyen sanatçıları yurt dışı gibi yeni arayışlara itmiştir" (Türker, 2011: 236). Pek çok canlandırma sanatçısı kariyerine yurt dışında devam etmiştir. Bu sanatçılar halen ilgiyle izlenen pek çok canlandırma film projesinde görev almaktadır.

1980'li yıllarda canlandırmaya olan yatırım devam etmiştir. Çizgi Reklam, Tele Çizgi ve Ajans Bulu gibi şirketler devlet kurumlarına eğitici kamu spotları hazırlamışlardır. 1980'li yıllarda, Haşim Vatandaş ve Şafak Tavkul'un 85 dakikalık Hay ve Hatih Sultan Mehmet ve İstanbul'un Fethi isimli yapımlar dönemin önemli eserleri arasındır.

1990'lara gelindiğinde, Türkiye'de kalmayı tercih eden canlandırma sanatçılarının çalışmaları göze çarpmaktadır.

Yaptığı canlandırmaların yanı sıra, "Temel Özellikleriyle Çizgi Canlandırma" adlı kitabı bize kazandıran Mehmet Naci Dedeal, Türkiye'de canlandırma alanında çalışan sanatçıları bir araya toplayacak olan Canlandırmacılar Meslek Birliği’nin kurulması için öncülük yaparak, birliğin kurulması için büyük gayret gösteren Levent Elpen gibi Türk canlandırmasına emek veren sanatçılar ve canlandırmaya gönül vermiş daha bir çok sanatçı vardır (Türker, 2011: 237).

Şekil 17'de Mehmet Naci Dedeal'ın Sincap isimli eserinden bir kare görülmektedir.

Şekil 17. Mehmet Naci Dedeal'ın Sincap (1995) İsimli Eserinden Bir Kare (Türker, 2011: 237).

Meslek yaşantısına Türkiye'de devam eden Mehmet Naci Dedeal ve Levent Elpen gibi sanatçılar, bilgisayar teknolojisini de kullanarak canlandırma filmlere imza atmışlardır. Bu canlandırmalardan biri Mehmet Naci Dedeal'ın Sincap (Şekil 17) isimli canlandırmasıdır.

Şekil 18'de Levent Elpen'in Yeşil Kedi: Zaman Gezgini isimli eserinde bir kare görülmektedir.

Şekil 18. Levent Elpen'in Yeşil Kedi:Zaman Gezgini (2008) İsimli Eserinden Bir Kare (Türker, 2011: 238).

1990'lı yıllarda başlayan özel televizyon yayınları döneminde ise canlandırma tekniğinin kullanıldığı çeşitli yapımlar gerçekleştirilmiştir. Bu dönemde, bilgisayar destekli canlandırma tekniklerinin kullanıldığı yapımlar da hazırlanmıştır.