• Sonuç bulunamadı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ AKDENİZ KENTLERİNİN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİNİN PEYZAJ MİMARLIĞI AÇISINDAN İRDELENMESİ: ANTALYA ÖRNEĞİ Şirin ÖZGÜR PEYZAJ MİMARLIĞI ANABİLİM DALI ANKARA 2011 Her hakkı saklıdır

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ AKDENİZ KENTLERİNİN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİNİN PEYZAJ MİMARLIĞI AÇISINDAN İRDELENMESİ: ANTALYA ÖRNEĞİ Şirin ÖZGÜR PEYZAJ MİMARLIĞI ANABİLİM DALI ANKARA 2011 Her hakkı saklıdır"

Copied!
203
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

AKDENİZ KENTLERİNİN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİNİN PEYZAJ MİMARLIĞI AÇISINDAN İRDELENMESİ: ANTALYA ÖRNEĞİ

Şirin ÖZGÜR

PEYZAJ MİMARLIĞI ANABİLİM DALI

ANKARA 2011

Her hakkı saklıdır

(2)

ÖZET Yüksek Lisans Tezi

‘AKDENİZ KENTLERİNİN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİNİN PEYZAJ MİMARLIĞI AÇISINDAN İRDELENMESİ: ANTALYA ÖRNEĞİ’

Şirin ÖZGÜR Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı

Danışman: Prof. Dr. Halim PERÇİN

Bu yüksek lisans tez çalışması Akdeniz kentlerinin karakteristik özelliklerini belirleyerek Antalya’nın bu özellikleri ne ölçüde taşıdığını ve ‘Akdeniz kenti’ kimliğini koruyabilmesi için ne tür önlemler alması gerektiğini belirlemeyi amaçlamaktadır. Bu çalışma kapsamında karakter/ kimlik konuları kentsel boyutta ele alınmıştır.

Çalışmanın kapsamını Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin kıyı kentleri oluşturmaktadır.

Tezin asıl materyalini yerinde incelemeler sırasında çekilmiş ve internet yoluyla elde edilmiş fotoğraflar oluşturmaktadır. Konu ile ilgili taramalar sırasında elde edilen basılı- yazılı kaynaklar, internette yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen veriler, yerinde incelemeler sırasında toplanan broşür, harita ve dergiler çalışmanın diğer materyallerini oluşturmaktadır.

Akdeniz kentlerinin karakteristik özellikleri ‘arazi yapısı, bitki varlığı, su varlığı, yerleşim yapısı, arkeolojik yerleşmeler ve sosyo-kültürel yapı’ başlıkları altında irdelenmiş; analizler elde edilen veriler üzerinden karşılaştırmalı olarak yapılmıştır.

Analizler sonucunda Akdeniz kentlerinde görülen ortak özellikler belirlenmiş, Antalya örneğinin de bu özellikleri taşıdığı gözlemlenmiştir. Yapılan araştırmada bu karakteristik özelliklerin korunması halinde Akdeniz kimliğinin sürdürülebileceği sonucuna varılmıştır.

2011, 189 sayfa

Anahtar Kelimeler: Akdeniz, Akdeniz Kentleri, Akdeniz Kültürü, Kimlik, Tipoloji, Antalya

(3)

ABSTRACT

Master Thesis

‘ANALYSE THE CHARACTERISTIC FEATURES OF MEDITERRANEAN CITIES IN TERMS OF LANDSCAPE ARCHITECTURE: IN ANTALYA EXAMPLE’

Şirin ÖZGÜR Ankara University

Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Landscape Architecture

Supervisor: Prof. Dr. Halim PERÇİN

This master thesis study aims to determine to what extend Antalya have the chatacteristics of the Mediterranean cities and what kind of measures it must take to protect the identity of “The Mediterranean city” by determining the characteristic features of the Mediterranean cities. In this study the character/ id issues are discussed in terms of urban.

The coastel cities of the countries having a coast on Mediterranean form the content of the study. The photographs taken at the time of viewing areas and acquired via net generate the main material of the thesis. The printed-written sources acquired at the time of surveying about the issues, the data acquired as a result of the searching on net, the brochures, maps and periodicals collected at the time of viewing areas constitute the other materials of the study.

The characteristic features of the Mediterranean cities are examined under the titles of ” structure of land, the existence of flora, the existence of aqua, the structure of habitatiton, archaelogical settlements and the sociocultural structure; the analyses are made on the basis of the acquired data comparatively. In consequences of the analyses, the common features seen Mediterranean cities are determined and it is observed that the Antalya example have the characteristics of these cities. In research conducted it is deduced that if these characteristic features are maintained the Mediterranean identity will be sustainable.

2011, 189 pages

Key Words: Mediterranean, Mediterranean Cities, Mediterranean Culture, Identity, Typology, Antalya

(4)

iii  TEŞEKKÜR

‘Akdeniz Kentlerinin Karakteristik Özelliklerinin Peyzaj Mimarlığı Açısından İrdelenmesi: Antalya Örneği’ konulu yüksek lisans tezimin her aşamasında ilgisini ve bilgisini esirgemeyen ve çalışmalarımı yönlendiren Ankara Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü öğretim üyesi danışmanım Sayın Prof. Dr. Halim PERÇİN’e teşekkür ederim.

Tezimin amacına ulaşabilmesi adına büyük katkı sağlayan Yüksek Lisans Araştırma Bursu için Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü’ne (AKMED);

konu ile ilgili kaynaklara erişmemde beni yönlendiren ve ilgilerini esirgemeyen Bartın Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü öğretim üyesi Sayın Yrd. Doç. Dr. Mustafa ARTAR’a; Akdeniz Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü öğretim üyeleri Sayın Yrd.

Doç. Dr. Meryem ATİK ve Sayın Yrd. Doç. Dr. M. Selçuk SAYAN’a; özellikle Antalya ile ilgili kaynaklara erişimimde ilgisini ve bilgisini esirgemeyen Şehir Plancısı ve Öğr. Gör. Sayın M. Remzi SÖNMEZ’e; Antalya Büyükşehir Belediyesi Planlama Şube Müdürü Sayın Ayşe Lale Darıcı’ya; yurtdışı gezisini planlama aşamasında bilgi ve önerileriyle beni yönlendiren Ankara Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü öğretim üyesi Sayın Prof. Dr. D. Yalçın MEMLÜK’e; çalışmalarım süresince bilgilerini, ilgilerini, maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen değerli arkadaşlarım Gizem SEVİMLİ, Nehir Aslı METİN, Işıl Sena ÇELEBİOĞLU, Meltem DELİBAŞ, ve Duygu DOĞAN’a; bugüne kadar maddi ve manevi desteği ile her zaman yanımda olan değerli aileme; özellikle yurtdışı gezisinin planlama ve uygulama aşamasında bilgi ve deneyimleriyle yanımda olan abim Şener ÖZGÜR’e teşekkürlerimi sunarım.

Şirin ÖZGÜR

Ankara, Haziran 2011

(5)

İÇİNDEKİLER 

ÖZET……….i

ABSTRACT……….………ii

TEŞEKKÜR……….…………..iii

ŞEKİLLER DİZİNİ……….….vii

ÇİZELGELER DİZİNİ………...……xiii

1. GİRİŞ ... 1 

1.1 Çalışmanın Amacı ve Kapsamı ... 2 

1.2 Çalışmanın Önemi ... 3 

2. KURAMSAL TEMELLER ... 5 

2.1 Kaynak Özetleri ... 5 

2.2 Algı, Bellek ve Mekan İlişkisi ... 7 

2.2.1 Algı ... 7 

2.2.2 Bellek ... 9 

2.2.3 Bellek ve mekan ilişkisi ... 10 

2.3 İmge ... 13 

2.4 Bir Mekan Olarak Kent ve Kent Kimliği Kavramı ... 15 

2.4.1 Kentin tanımı ... 16 

2.4.2 Bir mekan olarak kent ... 18 

2.4.3 Kent kimliği ... 20 

2.4.4 Kentsel kimliğin bileşenleri ... 23 

2.4.5 Kent kimliği türleri ... 24 

2.4.5.1 Fiziksel kimlik ... 24 

2.4.5.2 Sosyal kimlik ... 24 

2.4.5.3 Kültürel kimlik ... 24 

2.4.5.4 Tarihsel kimlik ... 24 

2.4.5.5 Biçimsel kimlik ... 24 

(6)

2.4.5.6 Kentin işlevlerinin ortaya koyduğu kimlik ... 28 

2.4.6 Kent kimliğini belirleyen faktörler ... 28 

2.5 Peyzaj ve Kimlik İlişkisi ... 29 

2.5.1 Peyzaj ve peyzaj karakteri ... 30 

2.5.2 Peyzaj karakterini belirleyen etmenler ... 30 

2.5.2.1 Peyzaj karakterini belirleyen doğal etmenler... 31 

2.5.2.2 Peyzaj karakterini belirleyen kültürel etmenler ... 34 

2.6 Tip ve Tipoloji Kavramlarının Kimlikle İlişkisi ... 37 

2.6.1 Tip ve tarih ... 37 

2.6.2 Tipolojik süreç ... 38 

2.6.3 Sokak ve cephe tipolojisi ... 38 

2.6.3.1 Sokak tipleri ... 38 

2.6.3.2 Cephe tipleri ... 45 

3. MATERYAL VE YÖNTEM ... 49 

3.1 Materyal ... 49 

3.1.1 Akdeniz’in doğal özellikleri ... 51 

3.1.1.1 Konum ... 51 

3.1.1.2 Jeolojik-topoğrafik yapı ... 52 

3.1.1.3 İklim ... 54 

3.1.1.4 Bitki varlığı ... 56 

3.1.1.5 Su varlığı ... 66 

3.1.2 Akdeniz’in kültürel özellikleri ... 69 

3.1.2.1 Akdeniz tarihi ... 69 

3.1.2.2 Sosyo-kültürel özellikler ... 77 

3.1.2.3 Akdeniz’in kentsel özellikleri ... 79 

3.1.2.4 Akdeniz’in mimari özellikleri ... 84 

(7)

3.2 Yöntem ... 89 

4. BULGULAR ... 92 

4.1 Akdeniz Kentlerinin İrdelenmesi ... 92 

4.1.1 Arazi yapısı ... 92 

4.1.2 Bitki varlığı ... 100 

4.1.3 Su varlığı ... 108 

4.1.4 Yerleşim yapısı ... 117 

4.1.4.1 Doku ... 117 

4.1.4.2 Kenarlar ... 125 

4.1.5 Arkeolojik yerleşmeler... 136 

4.1.6 Sosyo-kültürel yapı ... 143 

4.2 Bir Akdeniz Kenti Olarak Antalya’nın İrdelenmesi ... 152 

4.2.1 Arazi yapısı ... 153 

4.2.2 Bitki varlığı ... 156 

4.2.3 Su varlığı ... 157 

4.2.4 Yerleşim yapısı ... 159 

4.2.5.1 Doku ... 165 

4.2.5.2 Kenarlar ... 167 

4.2.5 Arkeolojik Yerleşmeler ... 169 

4.2.6 Sosyo-kültürel yapı ... 171 

5. TARTIŞMA VE SONUÇ ... 172 

KAYNAKLAR ... 178

EK 1 GEZİ GÜZERGAHI VE GEZİLEN KENTLER ... 178

ÖZGEÇMİŞ ... 188 

(8)

vii 

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil 2.1 Mekanın duyum aşaması ... 11 

Şekil 2.2 Kalıcı bellekte mekan öğesinin oluşumu ... 12 

Şekil 2.3 Mekan-bellek ilişkisi modeli ... 13 

Şekil 2.4 Kapadokya - Türkiye ... 32 

Şekil 2.5 Pirinç Tarlaları - Çin ... 32 

Şekil 2.6 Ölüdeniz-Türkiye ... 33 

Şekil 2.7 Hindistan ... 34 

Şekil 2.8 Tunus... 34 

Şekil 2.9 Çin Seddi - Çin ... 35 

Şekil 2.10 Kapadokya - Türkiye ... 36 

Şekil 2.11 Santorini- Yunanistan ... 36 

Şekil 2.12 Odak noktası - plan ve görünüş örnekleri ... 40 

Şekil 2.13 Dalgalanmalar - plan ve görünüş örnekleri ... 40 

Şekil 2.14 Sapma - plan ve görünüş örnekleri ... 40 

Şekil 2.15 İç bükey mekanlar – plan ve görünüş örnekleri ... 41 

Şekil 2.16 Dış bükey mekanlar – plan ve görünüş örnekleri ... 41 

Şekil 2.17 Uyma - plan ve görünüş örnekleri ... 42 

Şekil 2.18 Davet – plan ve görünüş örnekleri ... 42 

Şekil 2.19 Çıkmaz – plan ve görünüş örnekleri ... 42 

Şekil 2.20 Y tuzağı – plan ve görünüş örnekleri ... 43 

Şekil 2.21 Kilit geçiş – plan ve görünüş örnekleri ... 43 

Şekil 2.22 Çerçeve – plan ve görünüş örnekleri ... 44 

Şekil 2.23 Kanatlar – plan ve görünüş örnekleri ... 44 

Şekil 2.24 Çıkmalı konut tipleri ... 45 

Şekil 2.25 Balkonlu tipler ... 46 

Şekil 2.26 A tipi çıkmasız konut tipleri ... 46 

Şekil 2.27 B tipi çıkmasız konut tipleri ... 47 

Şekil 2.28 Tek katlı çıkmasız tip örneği ... 47 

Şekil 2.29 Konut – ticaret işlevine sahip örnekler ... 48 

(9)

Şekil 3.1 Çalışmanın ana materyalini oluşturan ülkeler ve kentler ... 49 

Şekil 3.2 Akdeniz ikliminin görüldüğü yerler ... 55 

Şekil 3.3 Akdeniz bitki örtüsünden herdemyeşil ağaç türleri ... 60 

Şekil 3.4 Akdeniz bitki örtüsünden ağaç ve çalı türleri ... 61 

Şekil 3.5 Akdeniz bitki örtüsünden çalı türleri - 1 ... 62 

Şekil 3.6 Akdeniz bitki örtüsünden çalı türleri - 2 ... 63 

Şekil 3.7 Akdeniz bitki örtüsünde görülen aromatik çalı türleri ... 64 

Şekil 3.1 Akdeniz havzasında zeytin yetiştirilebilen yerler ... 66 

Şekil 3.2 Akdeniz’den uydu fotoğrafı ... 68 

Şekil 3.3 İlkçağ’da Mısır Uygarlığı ve Akdeniz’deki konumu ... 71 

Şekil 3.4 Asurluların Akdeniz’deki konumu ... 71 

Şekil 3.5 Girit Uygarlığı’nın Akdeniz’deki konumu ... 72 

Şekil 3.6 Miken Uygarlığı’nın Akdeniz’deki konumu ... 72 

Şekil 3.7 Fenike Uygarlığı’nın Akdeniz’deki konumu ... 73 

Şekil 3.8 Kartacalıların Akdeniz’deki kolonileri ... 73 

Şekil 3.9 M.Ö. 6.Yüzyılda Lidya Uygarlığı’nın Akdeniz’deki konumu ... 74 

Şekil 3.10 M.Ö. 500’lerde Pers İmparatorluğu’nun Akdeniz’deki konumu ... 74 

Şekil 3.11 Etrüsklerin Akdeniz’deki konumu ... 75 

Şekil 3.12 Roma İmparatorluğu’nun Akdeniz’deki konumu ... 75 

Şekil 3.13 Emevi Devleti’nin Akdeniz’deki konumu ... 76 

Şekil 3.14 Osmanlı İmparatorluğu’nun Akdeniz’deki konumu ... 76 

Şekil 3.15 Tezde izlenen aşamalar ... 91

Şekil 4.1 Selanik hava fotoğrafı ………93 

Şekil 4.2 Cenova hava fotoğrafı ... 93 

Şekil 4.3 Marsilya hava fotoğrafı ... 94 

Şekil 4.4 Montpellier hava fotoğrafı ... 94 

Şekil 4.5 Barselona hava fotoğrafı ... 95 

Şekil 4.6 Valensiya hava fotoğrafı ... 95 

Şekil 4.7 Tetuan hava fotoğrafı ... 96 

Şekil 4.8 Cezayir hava fotoğrafı ... 96 

Şekil 4.9 Sus (Sousse) hava fotoğrafı ... 97 

Şekil 4.10 Derne hava fotoğrafı ... 97 

(10)

ix 

Şekil 4.11 İskenderiye hava fotoğrafı ... 98 

Şekil 4.12 Akka hava fotoğrafı ... 98 

Şekil 4.13 Tripoli hava fotoğrafı ... 99 

Şekil 4.14 Tartus hava fotoğrafı ... 99 

Şekil 4.15 Girne hava fotoğrafı ... 100 

Şekil 4.16 Selanik bitki örtüsünden bir örnek ... 101 

Şekil 4.17 Cenova bitki örtüsünden bir örnek ... 101 

Şekil 4.18 Marsilya bitki örtüsünden bir örnek ... 102 

Şekil 4.19 Montpellier bitki örtüsünden bir örnek ... 102 

Şekil 4.20 Barselona bitki örtüsünden bir örnek ... 103 

Şekil 4.21 Valensiya bitki örtüsünden bir örnek ... 103 

Şekil 4.22 Tetuan bitki örtüsünden bir örnek ... 104 

Şekil 4.23 Cezayir bitki örtüsünden bir örnek ... 104 

Şekil 4.24 Sus bitki örtüsünden bir örnek ... 105 

Şekil 4.25 Derne bitki örtüsünden bir örnek ... 105 

Şekil 4.26 İskenderiye bitki örtüsünden bir örnek ... 106 

Şekil 4.27 Akka bitki örtüsünden bir örnek ... 106 

Şekil 4.28 Tripoli bitki örtüsünden bir örnek ... 107 

Şekil 4.29 Tartus bitki örtüsünden bir örnek ... 107 

Şekil 4.30 Girne bitki örtüsünden bir örnek ... 108 

Şekil 4.31 Selanik’te kıyı kullanımına bir örnek ... 109 

Şekil 4.32 Cenova’da kıyı kullanımına bir örnek ... 110 

Şekil 4.33 Marsilya’da kıyı kullanımına bir örnek ... 110 

Şekil 4.34 Montpellier’de kıyı kullanımına bir örnek ... 111 

Şekil 4.35 Barselona’da kıyı kullanımına bir örnek ... 112 

Şekil 4.36 Valensiya’da kıyı kullanımına bir örnek ... 112 

Şekil 4.37 Tetuan’da kıyı kullanımına bir örnek ... 113 

Şekil 4.38 Cezayir’de kıyı kullanımına bir örnek ... 113 

Şekil 4.39 Sus’da kıyı kullanımına bir örnek ... 114 

Şekil 4.40 Derne’de kıyı kullanımına bir örnek ... 114 

Şekil 4.41 İskenderiye’de kıyı kullanımına bir örnek ... 115 

Şekil 4.42 Akka’da kıyı kullanımına bir örnek ... 115 

(11)

Şekil 4.43 Tripoli’de kıyı kullanımına bir örnek ... 116 

Şekil 4.44 Tartus’da kıyı kullanımına bir örnek ... 116 

Şekil 4.45 Girne’de kıyı kullanımına bir örnek ... 117 

Şekil 4.46 Selanik’e ait kentsel doku örnekleri ... 118 

Şekil 4.47 Cenova’ya ait kentsel doku örnekleri ... 118 

Şekil 4.48 Marsilya’ya ait kentsel doku örnekleri ... 119 

Şekil 4.49 Montpellier’e ait kentsel doku örnekleri ... 119 

Şekil 4.50 Barselona’ya ait kentsel doku örnekleri ... 120 

Şekil 4.51 Valensiya’ya ait kentsel doku örnekleri ... 120 

Şekil 4.52 Tetuan’a ait kentsel doku örnekleri ... 121 

Şekil 4.53 Cezayir’e ait kentsel doku örnekleri ... 121 

Şekil 4.54 Sus’a ait kentsel doku örnekleri ... 122 

Şekil 4.55 Derne’ye ait kentsel doku örnekleri ... 122 

Şekil 4.56 İskenderiye’ye ait kentsel doku örnekleri ... 123 

Şekil 4.57 Akka’ya ait kentsel doku örnekleri ... 123 

Şekil 4.58 Tripoli’ye ait kentsel doku örnekleri ... 124 

Şekil 4.59 Tartus’a ait kentsel doku örnekleri ... 124 

Şekil 4.60 Girne’ye ait kentsel doku örnekleri ... 125 

Şekil 4.61 Selanik mimari dokusu ... 126 

Şekil 4.62 Cenova mimari dokusu ... 126 

Şekil 4.63 Marsilya mimari dokusu ... 127 

Şekil 4.64 Montpellier mimari dokusu ... 128 

Şekil 4.65 Barselona mimari dokusu ... 128 

Şekil 4.66 Valensiya mimari dokusu ... 129 

Şekil 4.67 Tetuan mimari dokusu ... 130 

Şekil 4.68 Cezayir mimari dokusu ... 131 

Şekil 4.69 Sus mimari dokusu ... 131 

Şekil 4.70 Derne mimari dokusu ... 132 

Şekil 4.71 İskenderiye mimari dokusu ... 133 

Şekil 4.72 Akka mimari dokusu ... 133 

Şekil 4.73 Tripoli mimari dokusu ... 134 

Şekil 4.74 Tartus mimari dokusu ... 135 

(12)

xi 

Şekil 4.75 Girne mimari dokusu ... 135 

Şekil 4.76 Selanik örneği ... 136 

Şekil 4.77 Cenova örneği ... 137 

Şekil 4.78 Marsilya örneği ... 137 

Şekil 4.79 Montpellier örneği ... 138 

Şekil 4.80 Barselona örneği ... 138 

Şekil 4.81 Valensiya örneği ... 139 

Şekil 4.82 Tetuan örneği ... 139 

Şekil 4.83 Cezayir örneği ... 140 

Şekil 4.84 Sus örneği ... 140 

Şekil 4.85 Derne örneği ... 141 

Şekil 4.86 İskenderiye örneği ... 141 

Şekil 4.87 Akka örneği ... 142 

Şekil 4.88 Tripoli örneği ... 142 

Şekil 4.89 Tartus örneği ... 143 

Şekil 4.90 Girne örneği ... 143 

Şekil 4.91 Selanik’de insanlar ve yaşam ... 144 

Şekil 4.92 Cenova’da insanlar ve yaşam ... 144 

Şekil 4.93 Marsilya’da insanlar ve yaşam ... 145 

Şekil 4.94 Montpellier’de insanlar ve yaşam ... 146 

Şekil 4.95 Barselona’da insanlar ve yaşam ... 146 

Şekil 4.96 Valensiya’da insanlar ve yaşam ... 147 

Şekil 4.97 Tetuan’da insanlar ve yaşam ... 148 

Şekil 4.98 Cezayir’de insanlar ve yaşam ... 148 

Şekil 4.99 Sus’da insanlar ve yaşam ... 149 

Şekil 4.100 Derne’de insanlar ve yaşam ... 149 

Şekil 4.101İskenderiye’de insanlar ve yaşam ... 150 

Şekil 4.102 Akka’da insanlar ve yaşam ... 150 

Şekil 4.103 Tripoli’de insanlar ve yaşam ... 151 

Şekil 4.104 Girne’de insanlar ve yaşam ... 151 

Şekil 4.105 Antalya il bütünü ve ilçeler haritası ... 152 

Şekil 4.106 Antalya kentinin 3 boyutlu görüntüsü ... 153 

(13)

Şekil 4.107 Antalya kenti yükselti kuşakları haritası ... 155 

Şekil 4.108 Antalya falezlerden bir görünüm ... 155 

Şekil 4.109 Antalya bitki örtüsünden bir örnek ... 157 

Şekil 4.110 Kaleiçi’nde bir bahçede kullanılan bitkiler ... 157 

Şekil 4.111 Düden Çayı’nın denize döküldüğü Karpuzkaldıran Şelalesi... 158 

Şekil 4.112 Antalya Konyaaltı plajı ... 158 

Şekil 4.113 Antalya yat limanından panoramik görüntü ... 159 

Şekil 4.114 Antalya’nın Mekansal Gelişim Etapları ... 161 

Şekil 4.115 Antalya’dan yol-yapı doku örnekleri ... 166 

Şekil 4.116 Kaleiçi karakteristik yol-yapı doku örneği ... 166 

Şekil 4.117 Kaleiçi’in üstten görünümü ... 167 

Şekil 4.118 Kaleiçi’nden mimari dokuya örnekler ... 168 

Şekil 4.119 Antalya kent merkezinde yer alan Hadrianus Kapısı/ Üç Kapılar……... 169 

Şekil 4.120 Antalya’da günlük yaşamdan bir örnek ……….171

(14)

xiii 

ÇİZELGELER DİZİNİ

Çizelge 3.1  Çalışmanın ana materyalini oluşturan kentler ... 50 Çizelge 4.1  Anlatya kenti coğrafi bilgileri ... 152  Çizelge 4.1  Antalya’nın gelişim sürecindeki başlıca dönemler ... 162 

(15)

1. GİRİŞ

Bir uygarlığın tarihi gelişimi çeşitli nedenlere bağlı olarak değişim gösterebilir. Ancak bu nedenler arasında coğrafya önemli bir yer teşkil etmektedir. Nitekim uygarlıklar öncelikle topoğrafya, jeoloji, iklim ve su varlığı gibi faktörlere bağlı olarak gelişim göstermektedirler. Geçmişten bu yana yerleşim yerleri için su kıyılarının tercih edilmesi buna örnek olarak verilebilir. Bu faktörler aynı zamanda yaşam koşullarını belirlemekte ve insanlar genellikle hayatlarını devam ettirebilecekleri yaşam koşullarını tercih etmektedirler. Bu bakımdan dünya tarihinde önemli bir yere sahip Akdeniz havzası da uygarlığın ilk zamanlarından bu yana canlılığını sürdürdüğü gibi, diğer medeniyetleri de etkileyen önemli bir yayılım alanı haline gelmiştir.

Literatürde Akdeniz’e ilişkin önemli araştırmalar yer almaktadır. Akdeniz ve Akdeniz tarihi ile ilgili araştırmaları ile tanınan, bu konudaki ilk ve en eski isim Fernand Braudel olarak bilinmektedir. Fernand Braudel Akdeniz’e ilişkin önemli bilgi ve bulgular sunmasının yanı sıra bu konuda yapılan diğer araştırmalar için de bir kaynak haline gelmiştir. Dolayısıyla Akdeniz’e ait ilk tanımlamalar da Braudel tarafından dile getirilmiştir.

Braudel (1995) Akdeniz’i sayısız peyzajlar, birbirini izleyen birçok deniz ve birbiri üzerine yığılmış birçok uygarlıktan oluşan bir coğrafya olarak tanımlamaktadır. Aynı zamanda bir kavşak olarak gördüğü Akdeniz’i, içinde barındırdığı birbirine zıt öğelere rağmen, herşeyin birbiri ile kaynaştığı özgün bir bütün olarak tariflemektedir. Ona göre Akdeniz dünyası açısından en önemli nokta fiziksel coğrafyasıdır.

Literatür’deki tanımlamalar arasında Abulafia vd. (2005)’nin Akdeniz’e ilişkin tanımlamaları da dikkat çekmektedir. Ona göre Akdeniz bütün dünyanın minyatürüdür.

Üç büyük kara kütlesi arasında bulunmasının; aynı zamanda körfez, koy, burun, ada ve küçük denizlerin oluşturduğu bir profile sahip olmasının Akdeniz’in dünya tarihinin bir potası haline gelmesi açısından kaçınılmaz olduğunu ifade etmektedir. Bunun sadece Akdeniz’in yüzey yapısındaki çeşitlilik ve iklimsel özelliklere bağlı olmadığını; fiziksel

(16)

ortamın çeşitliliği yanı sıra bu çeşitlilik doğrultusunda insanların araziyi işlemedeki farklılıklarının da etkisi olduğunu açıklamaktadır. Yine de tüm bu fiziksel özelliklerin yanında Akdeniz’in ilk medeniyetlere ev sahipliği yapması ve bu medeniyetlerin zaman içinde birbirleriyle etkileşime girme tarzlarının yarattığı kültürün de önemi vurgulanmaktadır. Diğer bir deyişle Braudel’in fiziksel coğrafya ile ilişkilendirdiği Akdeniz’in karşısında Abulafia’nın siyasi ilişkiler ile ilişkilendirdiği bir Akdeniz bulunmaktadır.

Abulafia vd. (2005)’e göre günümüzde deniz, güneş, palmiye ağaçları, açık pazarlar, huzur ve keyif çağrışımları yapan Akdeniz’in kimliğini belirlerken suların, adaların, kıyıların veya bu kıyılar boyunca ortaya çıkan uygarlık ve devletlerden hangisinin yada hangilerinin esas alınması gerektiği konusu oldukça önemlidir.

1.1 Çalışmanın Amacı ve Kapsamı

Akdeniz’in geçmişten günümüze tercih edilen bir coğrafya olması kendine özgü özelliklerini koruyabildiği izlenimini oluşturmaktadır. Tez, Akdeniz kentlerinin karakteristik özelliklerini belirleyerek Antalya’nın ne ölçüde bir Akdeniz kenti olabildiğini ve ‘Akdeniz kenti’ kimliğini koruyabilmesi için ne tür önlemler alması gerektiğini belirlemeyi amaçlamaktadır. Çalışmada Akdeniz kimliği kavramı doğal ve kültürel özellikleri ile bir bütün olarak ele alınmıştır. Çalışmanın kapsamını ise Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin kıyı kentleri oluşturmaktadır.

Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’ne göre peyzaj; insanlar tarafından algılandığı şekliyle, karakteri doğal ve/veya insani unsurların eyleminin ve etkileşiminin sonucu olan bir alan anlamına gelmektedir (Anonim 2011a). Kentsel alanlar da bu etkileşimlerin yaşandığı alanlardan birisidir. Bu çalışma her ne kadar kent boyutunda ele alınmış olsa da, aslında peyzajın da bir parçasıdır ve kent kimliği aynı zamanda peyzajın da kimliği veya karakteri haline gelmektedir.

(17)

Bu tez çalışması ile Akdeniz kentlerinin karakterlerine dair genel bir izlenim oluşması hedeflenmektedir. Kentlerin veya peyzajların farklılığını ortaya koymak, sürekliliklerini sağlamak açısından yeterli bilgi düzeyine sahip olmak önemlidir. Bu çalışmanın özellikle kentsel tasarım çalışmalarında, Akdeniz karakteri konusunda kaynak bir çalışma olması amaçlanmaktadır.

1.2 Çalışmanın Önemi

Kimlik ve karakter konuları özellikle son yıllarda daha fazla önem kazanmıştır. Bu durumun en büyük nedenlerinden biri küreselleşme olarak görülmektedir. Küreselleşme ile birlikte giderek birbirine benzeyen çevreler, kentler ve ülkeler yaratılmaktadır.

Algısal düzeyde de mekanları yada çevreleri birbirinden ayırt etmek için belleklere yerleştirilebilecek imgeler azalmaktadır. Oysa bir kenti veya peyzajı diğerlerinden farklı kılan kendine özgü özellikleridir. Diğer bir deyişle kimliği yada karakteridir.

Akdeniz önemli bir tarihe ev sahipliği yapmış, günümüzde de önemini korumaya devam eden bir bölgedir. Coğrafi konumu ve özelliklerinin Akdeniz tarihinin oluşmasında önemi büyüktür. Akdeniz bir iç deniz olmakla birlikte diğer denizlerle de bağlantıya sahiptir. Kuzeydoğudan Karadeniz’e bağlanması, batıdan da Atlas Okyanusu ile bağlantısının olması, ulaşımın daha çok deniz yoluyla sağlanabildiği eski çağlarda dolaşımı kolaylaştırması, her yere ulaşılabilirliğinin yüksek olması, Akdeniz’i insan hareketlerinin yoğun olarak yaşandığı bir bölge haline getirmiştir.

Akdeniz Bölgesinin önemli bir özelliği de M.Ö. 2000’den bu yana çok kalabalık ve teknolojik bakımdan gelişmiş toplumların ortaya çıkmasında etkili olmasıdır.

Demografik baskılar ve tarım için arazi sömürüsü nedeniyle bölge, antik çağlardan bu yana alan kullanımındaki desenlerin değişimi ve çevre üzerinde önemli insan etkileri ile ilgi çekici araştırma konuları oluşturmaktadır (Lionello vd. 2006).

‘Akdeniz Kentlerinin Karakteristik Özelliklerinin Peyzaj Mimarlığı Açısından İrdelenmesi; Antalya Örneği’ konulu yüksek lisans tezinin araştırılmaya değer

(18)

görülmesinin temel nedeni Akdeniz kültürünün küreselleşen dünyada halen kimliğini koruyabilmesidir. Dolayısıyla yüzyıllardır ayakta kalabilmiş olması Akdeniz’i peyzaj mimarlığı disiplini açısından da önemli kılmaktadır. Bir bölgenin veya bir şehrin karakteristik özelliklerinin bilincinde olmak, sadece bir bilgi olmanın dışında yeni tasarımlara da yön verebilecek önemli bir bulgudur.

Doğal güzellikleri ve diğer pek çok özelliği ile Türkiye’deki önemli kentlerden biri olan Antalya aynı zamanda bir Akdeniz kenti olma özelliği taşımaktadır. Diğer Akdeniz kentleri ile arasındaki benzerliklerin veya farklılıkların neler olduğu, Antalya’nın ne ölçüde bir Akdeniz kenti olduğu, bu doğrultuda ne gibi önerilerde bulunulabileceği araştırılmaya değer görülmüştür. Bu çalışmanın, kent kimliği ve bu kimliği ortaya koyan karakteristiklerin ortaya konulması ve bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirilmesi açısından literatüre önemli bir katkı sunması hedeflenmektedir.

(19)

2. KURAMSAL TEMELLER

2.1 Kaynak Özetleri

Teze ilişkin kaynaklar; Akdeniz, kimlik – karakter kavramları ve Antalya ile ilgili kaynaklar olmak üzere 3 grupa ayrılmaktadır. Kaynak özetleri de bu sıralama doğrultusunda verilmiştir.

Braudel (1995), “Akdeniz: Mekan ve Tarih” adlı eserinde bir mekan olarak Akdeniz’in tarihsel süreç üzerindeki etkilerinden söz etmektedir. Akdeniz ile ilgili araştırmaların en önemli isimlerinden biri olan tarihçi Fernand Braudel bu eserinde Akdeniz’in bir coğrafya olarak uygarlıklara nasıl biçim verdiğini açıklamaktadır.

Braudel (2007), “Bellek ve Akdeniz-Tarih Öncesi ve Antikçağ” adlı eserinde tarih öncesinden başlayarak Akdeniz’de yaşayan uygarlıklar, Akdeniz’in kültürel özellikleri ve Akdeniz’in doğası hakkında ayrıntılı incelemelerde bulunmuştur. Çalışma Akdeniz’de yaşanan süreçleri çevre etkenleri ve kültürel evrimle ele almaktadır.

Abulafia vd. (2005), “Tarih Boyunca Akdeniz Uygarlıkları” adlı çalışmada Akdeniz uzamı içinde gelişen her toplumun tarihinden çok, çağcıl toplumların bu deniz üzerinden birbirleriyle nasıl etkileşime girdiklerini incelemişlerdir. Bölümlerin genelinde ağırlık noktası ticaret ve siyaset ile bunların arasındaki ilişkinin Akdeniz’e yansımasıdır.

Bolle (2003), “Mediterranean Climate Variability and Trends” adlı eserinde Akdeniz’in geçmişteki ve günümüzdeki iklimsel özelliklerini, iklime etki eden faktörleri ve Akdeniz ikliminin gelecek yıllardaki olası değişimlerinin etkilerini ele almıştır.

(20)

Kuennecke (2008), “Temperate Forest Biomes” adlı eserinde biyomların iklimle ilişkisini incelemiştir. Akdeniz ikliminin görüldüğü coğrafyalardaki biyomlar ve Akdeniz havzasındaki biyomlar hakkında ayrıntılı bilgiler içeren bir çalışmadır.

Lionello vd. (2006), “Mediterranean Climate Variability” adlı eserinde Akdeniz iklimindeki değişimlerin bitki varlığı ve toprak yapısı üzerindeki etkilerini ele almıştır.

Petruccioli (2008), “Bellek Yitiminin Ardından Akdeniz İslam Kent Dokusunun Öğrettikleri” adlı eserinde Akdeniz kentlerinde İslamın etkilerini ortaya koymaktadır.

Bir dokuyu, bir şehri ve bir bölgeyi okumak için kullanılabilecek yöntemlere ilişkin bir çalışmadır.

Çöl (1998), “Kentlerimizde Kimlik Sorunu ve Günümüz Kentlerinin Kimlik Derecesini Ölçmek İçin Bir Yöntem Denemesi” adlı doktora tez çalışmasında kimlik kavramını detaylı bir şekilde ele almış, aynı zamanda kent kimliğinin oluşumu ve gerekliliği konusuna değinmiştir. Araştırma boyunca tanımlanmaya ve nedenleri ortaya konulmaya çalışılan kimlik, kimlik faktörleri, kentlerde kimlik sorunu ve geleneksel dokuda kimlik belirleyicileri başlıkları ile kimliği yaşatma amacı taşıyan "Tasarımda Denge Modeli"

yaklaşımı önerilmiştir. Önerilen modelin özü; işin tanımlanması, sürecin nasıl çalıştığının incelenmesi, analiz – izleme ve iyileştirme – yeniden tasarım aşamalarını içeren "Süreç Yönetimi"ne dayandırılmaktadır. Diğer bir deyişle model, kentlerin kimliklerini yeniden kazanabilmeleri için bir iyileştirmeye gidilmesini önermektedir.

Özak ve Gökmen (2009), “Bellek ve Mekan İlişkisi Üzerine Bir Model Önerisi” adlı makale çalışmasında bellek ve mimarlık arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Farklı disiplinlerin değişik açılardan ele aldığı bir kavram olan bellek, bu çalışmada bireyin hatırladıklarının ne kadarının mekânsal olduğu, mekânın akılda kalan yönlerinin neler olduğu üzerine kurulan bir model çerçevesinde değerlendirilmektedir. Araştırma, bireyin hatırladıklarının ne kadarının mekânsal olduğu, mekânın akılda kalan yönlerinin neler olduğu üzerine yoğunlaşmıştır. Bellek ve mekan ilişkisi açısından yeni bir model öneren bir çalışmadır.

(21)

Deruytter vd. (1994), “Landschappen langs de Zijderoute” adlı çalışmalarında peyzajı belirleyen faktörleri görsel veriler üzerinden ele alarak incelemiştir. Çalışmada peyzajı belirleyen başlıklar jeolojik yapı, topoğrafya, su varlığı, iklim, bitki/hayvan varlığı, tarihi ve arkeolojik alanlar, yerleşmeler ve insanlar olarak ele alınmıştır.

Sayan (2001), “Antalya’nın Doğal ve Kültürel Peyzaj Özelliklerine Genel Bir Bakış”

adlı makale çalışmasında Antalya peyzajının baskın özelliklerini inceleyerek, Antalya genelinde doğal ve kültürel peyzaj özelliklerini irdelemiştir.

Avcı (2005), “Antalya Kenti Geleneksel Türk Konutlarında Bahçe Mekanının Analizi”

adlı yüksek lisans tezinde Antalya Kaleiçi’ndeki konutları bahçe mekanları açısından incelemiş ve bahçede yer alan öğelere ilişkin tespitlerde bulunmuştur.

Aru (1998), “Türk Kenti: Türk Kent Dokularının İncelenmesine ve Bugünkü Koşullar İçinde Değerlendirilmesine İlişkin Yöntem Araştırması” adlı çalışmasında Türk kentlerinin dokularını ele almıştır. Antalya kentine ilişkin doku analizlerini de kapsayan ayrıntılı bir çalışmadır.

2.2 Algı, Bellek ve Mekan İlişkisi

Algı, bellek ve mekan birbiriyle doğrudan ilişkili kavramlardır. Aralarındaki ilişkiyi özetlemek gerekirse; mekanın algılanması ile başlayan süreç, duyumların belleğe gönderilmesi ve bellek tarafından değerlendirilmesi süreci ile sonlanmaktadır.

Dolayısıyla her kavram bir diğer kavram ile bağlantılıdır.

2.2.1 Algı

Felsefe ve psikolojinin konularından biri olan algı çeşitli araştırmalara konu olmuş bir kavramdır. Dolayısıyla algıya ilişkin tanımlamalar da çeşitlilik göstermektedir. Aynı zamanda farklı algı türlerinden de söz etmek mümkündür; çünkü her duyu aynı duyu

(22)

organı ile algılanmaz. Ancak tanımlamaların özünde genellikle benzer süreçlerden söz edilmektedir. Sözlük anlamına baktığımızda algı, nesnel dünyayı duyular yoluyla öznel bilince aktarma olarak tanımlanmaktadır (Anonim 2011b).

Literatürde algı kavramına ait tanımlamalar arasında dikkat çeken, çevresel psikoloji üzerinde çalışan ve algıyı bilişim (teknoloji ve bilginin birlikte kullanılması ile üretilen sonuçlar) ile birlikte ele alan Downs ve Stea (1973)’nin tanımına göre algı; mekânsal çevreden alınan bilgilerin kodlanması, saklanması, hatırlanması ve kodların tekrar çözülmesi süreci olarak açıklanmaktadır. Buna göre algılanan şey ilk önce beyine iletilir, ardından beyine iletilen bilgiler kodlanarak saklanır. Beyin tarafından algılanmak ise bir nesneyi eski deneyimler yoluyla yorumlama anlamına gelmektedir (Özak ve Gökmen 2009).

Porteus (1996) ve Bell (1999) algıyı, duyular yoluyla alınan bilginin seçilmesi, düzenlenmesi ve yorumlanması süreci olarak tanımlamışlardır (Çakcı 2007). Tanıma göre farklı meslek disiplinlerinin seçicilikteki farklılıklarının algı teorilerine de yansıması beklenebilir. Nitekim Çakcı (2007)’ya göre; “Algı teorileri genel psikolojinin temelini oluştururlar ve pek çok farklı meslek disiplini tarafından da ilgili araştırmalarda kullanılırlar. Peyzaj ya da fiziksel çevrenin algısına yönelik kuramlar da çevre psikolojisi açısından önemli temeller oluştururlar. Çevrenin algılanışına ilişkin teoriler ve araştırmalar öncelikli olarak kendilerini neyin çevrelediğini daha iyi anlamaya ve yorumlamaya çalışan bireylerin zihinsel imgelerinin işlenmesi süreci ile ilgilenirler”.

Çevrenin nasıl algılandığı ile ilgili sorulara cevap verebilmek için çevre algılanışını nesne algısından ayıran temel farklılıkların neler olduklarını bilmek gerekir. Ungar (1999), çevrenin algılanışını nesne algısından ayıran temel farklılıkları aşağıdaki gibi ifade etmektedir:

• Ölçek ve karmaşıklık: Çevrenin algılanması anlık bir olay değildir. Çevreyi oluşturan unsurlar genellikle çeşitli ve karmaşıktır, bu nedenle çevrenin tam anlamıyla deneyimlenmesi zaman alır.

(23)

• Kuşatma: Çevre insanı kuşatan bir ortam olduğu için dışarıdan değil içeriden algılanır. Bir anlamda insan çevrenin bir parçasıdır.

• Amaca yönelik ilişki kurma: İnsan genellikle çevresiyle belirli bir amaç/ hedef için etkileşimde bulunur. Bu nedenle çevrenin bazı yönleri ortaya çıkar, bazı yönleri ise arka plana atılır (Çakcı 2007).

Bu doğrultuda çevreye ilişkin imgelerin, ilk olarak gözlem ve deneyim yoluyla algılandıklarını ancak kültürel farklılıkların süzgecinden geçtikten sonra oluşumlarının tamamlandığını söylemek mümkündür (Çakcı 2007).

Porteus (1996)’a göre mekan algısı birkaç duyu (görme, isitme, duyma ve dokunma) yardımıyla gerçeklesirken bunların en önemlisi görme duyusudur ve insanın duyusal girdisinin %80’inden fazlası görme duyusundan sağlanır. Bunun nedeni görme duyusunun insanlarda en baskın duyu olması ve diğer tüm duyulardan daha fazla bilgi sağlaması olarak açıklanmaktadır. Dolayısıyla görsel algı Porteus (1996) tarafından;

mekana, uzaklığa, ışık kalitesine, renge, biçime ve dokusal değisim ölçüsüne bağlı, karmaşık bir süreç olarak tanımlanmıştır. Bu doğrultuda çevre algısının da daha çok görsel olarak ortaya çıktığını söylemek mümkündür (Çakcı 2007).

2.2.2 Bellek

Farklı disiplinlerin değişik açılardan ele aldığı bir konu olan bellek, disiplinlerin her biri tarafından çok farklı şekillerde tanımlanır. Özak ve Gökmen (2009)’e göre bellek kavramı yoğun olarak nörolojinin, psikolojinin, felsefenin ve sosyolojinin çalışma alanı içerisinde yer almaktadır. Buna göre nörologlar; belleğin nörolojik temellerini, psikologlar; belli durumlardaki bireylerin bilişsel ve duygusal hatırlama süreçlerini, psikanalistler; belleğin uzun süreli yaşam öykülerindeki yerini, filozoflar; bellek olgusunu, sosyologlar; topluluk belleklerinin oluşumunu, tarihçiler; insan belleğinin tarih karşısında güvenilirliğini araştırmaktadırlar.

(24)

10 

Özak ve Gökmen (2009)’e göre; “Bellek, geçmişi saklama ve yeniden meydana getirme yetisidir. Ansal bir işlem olup bilinç işidir. Bellek bir yeti olduğu gibi aynı zamanda özneyle nesne arasındaki etkileşimin sonuçlarını barındırma yeridir”.

Güçlü vd. (2002)’e göre; deneyimleri, duyumları, izlenimleri, algıları, kavrayışları, yeniden canlandırmak üzere saklayarak tutma yetisi bellek olarak tanımlanmaktadır (Özak ve Gökmen 2009).

Bellek, doğrudan bireyle ilgili bir kavram olarak düşünülmektedir. Aydınlı (1986) algılama ile başlayan bu süreci “Duyu organlarına çarpan fiziksel uyarıcının oluşturduğu etkinlik bireysel farklılıklara bağlı olarak seçici işlemlerden ayıklanarak geçmekte ve bellekte bir simge oluşmaktadır.” şeklinde ifade etmektedir. Bununla birlikte Hançerlioğlu’na (2001) göre; belleğin sadece bireye ait bir özellik olmadığı, toplumsal olarak belirlendiği üzerine düşünceler toplumsal bellek kavramını ortaya koymuştur. Dolayısıyla bellek denilen bu yetenek insanın toplum içerisinde gelişimini ve etkinliğini sağlayan en önemli özelliklerinden biri haline gelmektedir (Özak ve Gökmen 2009).

2.2.3 Bellek ve mekan ilişkisi

Mekan, çeşitli yaklaşımlarca farklı ele alınmakla beraber geniş bir çerçeve ile ‘insanı çevreden belli bir ölçüde ayıran ve içinde eylemlerini sürdürmesine elverişli olan boşluk’ ve ‘sınırları gözlemci(ler) tarafından algılanabilen uzay parçası’ olarak tanımlanmaktadır (Anonim 2011c).

Mekanda kalıcı bellek kavramı ise Özak ve Gökmen (2009) tarafından; “Yaşam boyunca mekanla ilgili duyumların, algılamaların, öğrenmenin, deneyimlerin ve anıların yalnızca kendi bileşenleri ile değil; içinde geçen fenomenlerle, ortam özellikleriyle ve yaşamla birlikte, bir başka deyişle ‘bağlamı’ ile birlikte belleğe kaydedilmesi, ilişkilendirilmesi” olarak tanımlanmıştır. Tanımdan yola çıkılarak kalıcı belleğin;

(25)

• Mekanın duyum aşaması,

• Mekanın algılanması,

• Mekanın belleğe kodlanması olmak üzere üç süreçte meydana geldiği ifade edilmektedir (Özak ve Gökmen 2009).

Özak ve Gökmen (2009) bu süreci “Mekanın duyum aşaması olarak ele alınan ilk aşama fiziksel uyaran; renk, görüntü, doku, biçim, ses, ışık, yansıma, koku, gibi veriler olarak görme, işitme, koklama, tat alma, dokunma, denge gibi duyular aracılığı ile mekânın fiziksel bileşenlerinin, içinde gerçekleşen fenomenlerin ve tüm bağlamın insan tarafından duyumsanmasını sağlar. Bu aşamada mekânın fiziksel gerçekliği ile bireyin duyu organları sarmal bir yapı oluşturur” şeklinde açıklamaktadır (Şekil 2.1).

Şekil 2.1 Mekanın duyum aşaması (Özak ve Gökmen 2009)

Özak ve Gökmen (2009)’e göre bireysel farklılıkların önem kazandığı mekanın duyum aşamasında, algılanan mekan uzun süreli bellekte saklanmakta; ilişkilendirme, eşleştirme, karşılaştırma, yönelme gibi işlemlerle belleğe kodlanmaktadır. Bu doğrultuda kalıcı mekan belleği “Mekanın algılanma süreciyle başlayan bağlamla ve yaşam biçimi ile ilişkilendirilen kodların bellekte uzun süreli saklanması ile oluşmaktadır” şeklinde ifade edilmektedir.

(26)

12 

Kalıcı bellekte mekan öğesinin oluşumu uzun bir süreci kapsamaktadır. Özak ve Gökmen (2009)’e göre mekansal bir öğenin bellekte saklanması bireyin duyumlama ve algılama sürecinde mekanla kurduğu ilişkiye göre değişkenlik göstermektedir.

Dolayısıyla bireyin mekanla kurduğu ilişkiler örgüsünün boyutları mekanın kalıcılığı üzerinde etkili olmaktadır. İlişkiler örgüsü ise anılarla, deneyimlerle ve duyumlarla desteklenmiş bir mekanın bellekte ilişkilendirilmesi, eşleştirilmesi, yönlendirilmesi, karşılaştırılması ve kodlanması ile oluşmaktadır. Bu süreci takiben mekandaki öğe veya öğeler kodlanarak uzun süreli belleğe gönderilmekte ve yaşam döngüsü içerisinde tekrar hatırlanmak üzere geri çağrılmaktadır (Şekil 2.2).

Şekil 2.2 Kalıcı bellekte mekan öğesinin oluşumu (Özak ve Gökmen 2009)

Özak ve Gökmen (2009) çalışmalarında mekan ve bellek ilişkisi üzerine yeni bir model önermişlerdir. Bu model kişinin eviyle oluşturduğu olumlu ve olumsuz deneyimlerinin belleğe kodlandığını, bu kodlamaların bellekte yer ettiğini ve belli bir zaman diliminde bellekten geri çağrılabildiğini ortaya koymaktadır (Şekil 2.3).

(27)

Şekil 2.3 Mekan-bellek ilişkisi modeli (Özak ve Gökmen 2009)

Özak ve Gökmen yapmış oldukları çalışmada ‘mekan’ı ev boyutunda ele almış olsalar da, bu konuda genelleme yapmak da mümkündür. Nitekim çevre veya peyzaj da bir mekandır. Dolayısıyla geliştirilen model nitelikli çevreler elde etmek için de göz önünde bulundurulabilecek bir model olarak göz önünde bulundurulabilir.

2.3 İmge

İmge, Türk Dil Kurumu tarafından (2011) genel görünüş, izlenim, imaj; duyu organlarının dıştan algıladığı bir nesnenin bilince yansıyan benzeri; duyularla algılanan, bir uyaran söz konusu olmaksızın bilinçte beliren nesne ve olaylar, hayal, imaj olarak tanımlanmaktadır (Anonim 2011d). Uyaranlara bağlı olarak bir çok farklı imgeden söz edilebilir ve buna bağlı olarak da farklı tanımlar açığa çıkabilir. Dolayısıyla en genel haliyle çevreden gelen uyaranların bizde uyandırdığı izlenim olarak da tariflenen imge, çevreden gelen uyaranlar ölçüsünde çeşitlilik gösterecektir.

(28)

14 

Çevreden gelen uyaranlar ve nasıl alındıkları ile ilgili olarak Çakcı (2007), ‘Peyzaj Planlama Çalısmalarında Görsel Peyzaj Değerlendirmesine Yönelik Bir Yöntem Araştırması’ adlı çalışmasında Knox ve Marston (2003)’un bu konuya ilişkin ifadelerine yer vermektedir: Knox ve Marston (2003)’a göre insanlar çevrelerinden bilgiyi yalnızca nörofizyolojik süreçlere bağlı değil aynı zamanda kişilikleri ve kültürel yapı özelliklerine bağlı olarak da almaktadırlar. Çevreden alınan bu bilgiler beyinde ve insanların bir mekanı düşündükleri zaman zihinlerinde canlanan imge şeklinde tanımlanan ‘bilişsel imgeler’ olarak depolanmaktadırlar. Ayrıca bilişsel imgelerin en önemli özelliğinin ‘gerçek’ mekanları basitleştirmeleri ya da değisikliğe uğratmaları olduğuna da yer vermektedirler.

Kaplan (1978)’a göre ise bir çevreyi bilmek sadece önemli nesneleri ve mekanları bilmenin ötesinde birbirileriyle nasıl bağlandıklarını ve birbirleri ile ilişkilerini bilmektir. Ona göre bir çevreyi bilmek için çevrenin sunduğu imgeler tek başlarına yetersizdir, dolayısıyla bu imgeler birbirleriyle ilişkilendirilmelidir. İmgeler birbirleriyle ilişkilendirildikleri zaman çevrenin modeli ya da bilişsel haritası haline gelmektedirler.

1948 yılında Tolman tarafından ileri sürülen bilişsel harita fikri insanın düsünme süreci ile fiziksel çevre arasındaki bağlantıları sağlamakla birlikte kişinin çevresi hakkında sakladığı bilgileri de içeren bir yapı oluşturmaktadır (Çakcı 2007).

Lynch (1960)’e göre çevresel imgeler gözlemci ve çevresi arasındaki çift yönlü sürecin sonucudur. Çevre, farklılıklar ve ilişkiler sunarken, gözlemci büyük bir uyumlulukla ve amaçları/istekleri doğrultusunda gördüklerini seçmekte, organize etmekte ve anlam çıkarmaktadır (Çakcı 2007). Yine Çakcı (2007)’ya göre Lynch, temel olarak insanların çevrelerine ilişkin imgeleri nasıl yapılandırdıkları ile ilgilenmiştir: Kentsel bilişsel haritalar üzerinde çalışmalar yürüten Lynch, bu çalışmalar sonucunda yön bulma ve okunaklılık olarak iki önemli kavram ortaya koymuştur.

Doğal olarak içinde yaşadığımız çevrelerden biri olarak kentlerin de imgeleri olacaktır.

Kentsel imge olarak adlandırılan bu olgu Türkoğlu (2002) tarafından içinde yaşadığımız ya da gördüğümüz bir kente ait duyumsamalarımızın zihnimizde oluşturduğu izlenimler

(29)

şeklinde tanımlanmaktadır. Türkoğlu’na göre kentsel imgenin oluşmasında etkili unsurlar farklı bakış açılarına göre farklı başlıklarda açıklanabilir. Ancak bu konuda önemli çalışmalar yapan ve yaptığı çalışmalar ile diğer insanlar tarafından da kabul gören Lynch (1960) kentsel imgenin oluşmasında etkili parametreleri; yollar, sınırlar, bölgeler, odaklar ve nirengi noktaları olmak üzere beş başlıkta sıralamaktadır (Topay ve Gül 2009). Çakcı (2007)’ya göre, Ungar (1999) bu parametreleri şu şekilde açıklamıştır;

İzler/ Yollar (Paths): Gözlemcinin hareket ettiği kanallardır. Sokaklar, demiryolları, yürüyüş yolları vb. İnsanlar kenti bu güzegahlar boyunca hareket ederken gözlemler.

Kenarlar/ Sınırlar (Edges): Gözlemci tarafından güzergah olarak değerlendirilmeyen ya da kullanılmayan çizgisel elemanlardır. Devamlılığı bölen çizgiselliktir. Kıyılar, duvarlar vb.

Bölgeler (Districts): Kentin orta ya da büyük parçalarıdır. Gözlemci zihinsel olarak içine girer. Ortak ve tanımlayıcı özelliklere sahiptirler.

Düğümler/ Odaklar (Nodes): Kentteki stratejik odaklardır. Gözlemci içeriden algılayabilir; kavşaklar gibi.

Nirengiler (Landmarks): Noktasal referanslardır. Ancak gözlemci içine girdiği zaman landmark olma özelliğini yitirir. Genellikle fiziksel bir objedir; bina, işaret, dağ vb.

Çakcı (2007)’ya göre bu parametreler kent imgesini oluştururken, biraraya gelişleri ve kent içerisindeki dağılımları da o kentin okunaklılığını belirlemektedir.

2.4 Bir Mekan Olarak Kent ve Kent Kimliği Kavramı

İnsanların yaşamsal faaliyetlerini sürdürebildiği, aynı zamanda sınırlarını algılayabildiği bir uzay parçası olarak, kentler de mekan niteliği taşımaktadırlar. Bu nedenle kent ve kent kimliği kavramı mekansal boyutu ile irdelenmiştir.

(30)

16  2.4.1 Kentin tanımı

Kent kavramı oldukça geniş bir kavram olmakla birlikte her daim tartışılan, farklı görüşlerin yer aldığı, sık sık güncellenen bir kavram olmuştur. Farklı ölçütler dikkate alınarak kent hakkında bir çok tanımlama yapılabilir. Bu nedenle de kent kavramı ile ilgili tanımlamalar fazladır ve ‘kent’ kavramı konusunda günümüzde dahi kesinleşmiş bir tanım bulunmamaktadır.

Literatürde yer alan kent tanımları arasındaki farklılıkların, kentlerin ortaya çıkışı ile ilgili görüşlere de yansıdığı görülmektedir. Ay (2010), bu konudaki görüşlerini “Kentler tarihsel süreçte insanların çeşitli gereksinimlerinin ürünü olarak sürekli bir gelişme göstermiştir. Bu gelişim sürecinde hem insanlığın birikiminin gelecek kuşaklara taşıyıcısı, hem de taşıdığı uygarlık birikimi ile insanoğlunun geleceğini şekillendiren en önemli faktörlerden biri olmuştur. Bu nedenle uygarlığın doğuşu ile kentlerin ortaya çıkışı arasında bir paralellik olduğu ifade edilmektedir” şeklinde açıklamaktadır.

Çöl (1998)’e göre insanların toplu halde yaşama şekline geçmeleri M.Ö. 6000 yıllarına doğru tarımsal üretime başlamalarıyla doğmuştur. Ancak ‘kent’ denilebilecek bir çevrenin ortaya çıkması ve ilk kentlerin kurulmaya başlaması, M.Ö. 4000 yıllarında gerçekleşmiştir. Bunun nedeni kent kavramını ve kentsel olguyu ortaya çıkaran işbölümünün bu tarihlerde görülmeye başlanmasıdır.

Çöl (1998)’ün kent oluşumu ile ilgili görüşleri ise şöyledir: “Herhangi bir ülkenin fiziksel durumu ve insan yerleşmelerini içeren haritası incelendiğinde, ülkenin kimi yerlerinde yerleşme sayısının daha fazla, nüfusun daha yoğun; kimi yerlerindeyse dağınık bir yerleşme düzeni ve daha az yoğun bir nüfüsun yerleşmiş olduğu gözlemlenir. ‘Yoğun’, ‘Daha çok’ veya ‘daha az yoğun’, ‘Dağınık-toplu’ gibi böylesine göreceli farklılıklar, değişik ülkelerin yerleşme durumlarının karşılaştırılmasında da kolayca görülür. Bu farklılıklar, doğal çevre koşullarından ve tarihsel gelişme süreci içinde kazanılmış olan sosyo-ekonomik ve kültürel çevre koşullarından kaynaklanır.

Her yerleşme kendi bölgesi içinde jeomorfolojik, jeolojik, atmosferik, topoğrafik

(31)

durum, coğrafik konum ve tarihsel gelişme sürecindeki evrimine bağlı olarak, kendine özgü karakteristiklere sahiptir. Böylece beliren farklılıklar, insanın ekledikleriyle artar ve yasalar, gelenekler, ekonomik faaliyetler, yaşama biçimi, sosyal yapı, siyasal yapı, yönetim biçimi yani sosyo-ekonomik yapının etkileri değişik alanlarda yansır. Uygun doğal çevre verilerinin bu denli önemli bir çekim yarattığı; tarihsel gelişme sürecinde, ilk yerleşmelerin, yer seçimlerini verimli vadilerde yapmaları ile belirlidir”. Ona göre, yerleşim için seçilen yer, çevresi için bir merkez, bir çekim yeri oluşturarak kentin gelişimi ve oluşumu açısından etkili olmaktadır.

Literatürde yer alan kent tanımlarından bazıları ise şöyledir:

1980 tarihli Kentbilim Terimleri Sözlüğü’ne göre kent, sürekli toplumsal gelişme içinde bulunan ve toplumun, yerleşme, barınma, gidiş-geliş, çalışma, dinlenme, eğlenme gibi gereksinmelerinin karşılandığı, pek az kimsenin tarımsal uğraşılarda bulunduğu, köylere bakarak nüfus yönünden daha yoğun olan ve küçük komşuluk birimlerinden oluşan yerleşme birimidir (Anonim 2011d).

Braudel (1995) kenti, “Bir kent, ister büyük olsun ister küçük, içindeki evlerin, anıtların, sokakların toplamından çok başka bir şeydir; tıpkı bunun gibi sadece bir ekonomi, ticaret, endüstri merkezi de değildir. Toplumsal ilişkilerin mekansal izdüşümü olarak kent, dünyevi olanı kutsal olandan, çalışmayı eğlenceden, kamuya ait olanı özel olandan, erkekleri kadınlardan, aileyi ona yabancı olan her şeyden ayıran sınır çizgileri ağının kendi içinde kesiştiği, aynı zamanda da onun yapısını oluşturduğu bir mekan görünümüyle karşımıza çıkar.” diyerek kentlerin sadece barınılan birimler olmadığını vurgulamıştır.

Çöl (1998) kenti, bir yerleşme türü, yerel yönetime sahip yasal bir birim, çevresine bakarak bir merkez oluşturan, toplama-dağıtma merkezi olan tarım dışı faalietlerin yoğunlaştığı, tarımsal ve tarım dışı faaliyetlerin kontrol yeri, örgütlenme ve uzmanlaşma ile belirlenen özgün bir yaşama sahip olan, tercih edilen bir yerleşme türü olarak tanımlamıştır.

(32)

18  2.4.2 Bir mekan olarak kent

Mekanın kentsel boyutu ile ilgili olarak Çöl (1998), “Mekan, kendisini saran hacimlerden daha fazla biçim ağırlıklıdır. Kendisini saran kütlelerle bütünleşen bir ilişki içinde olan, pozitif bir varlık olarak kentin biçimsel oluşumuna ağırlığını koymuştur.

Mekan, tüm kent dokusunun kendisinden türediği bir ön şart ortamıdır” ifadelerine yer vermektedir.

Çöl (1998)’e göre kentsel mekan ya da kentsel çevre kendini oluşturan tek tek öğelerin toplamından daha fazla ve daha farklı bir içeriğe sahiptir. Bir kent bütünü oluşturulurken, mekan kendisiyle birlikte çevresini de kurar ve kurduğu çevre ile bir doku bütünlüğü oluşturur. Bu oluşumun tamamlayıcı unsurları doku, cadde, meydan, blok birimleri ve bloklardır, nitekim bunlar da kente özgü kentsel elemanlar olarak tanımlanabilir.

Kentlerin oluşumunda etkili olan birtakım göreceli ilkeler bulunmaktadır. Bu ilkeler, farklı zaman dilimlerinde değişik boyutları ile ortaya çıkmalarına rağmen, kentlerin kuruluşundan gelişimine kadar tüm aşamalarında mevcutturlar (Çöl 1998).

Kentin oluşumunu sağlayan bu ilkeleri 4 grup altında toplayabiliriz:

1- Doğal yapı (Topoğrafya, Oryantasyon, Rüzgar)

2- Toplumsal yapı (Sosyal yapı, Yönetim sistemleri, Nüfus karakteristikleri, ekonomik yapı, gelenekler, dini inançlar)

3- Yönlendiriciler (Sit karakteristikleri, Yapılar ve yapılanma, Boşluklar (Yoğunluk), Organik ve geometrik biçimlenme)

4- Biçimlenişler (Sokak dokusu üzerine biçimlenme, tek yapı üzerine biçimlenme, mekansal biçimlenişler, kent biçiminde ön kabuller)

Kentlerin fiziksel ve sosyo-ekonomik oluşumunu sağlayan bu etkenler, çeşitli dönemlerde farklılıklar göstererek, o dönem içerisinde kazandıkları karaktere göre mekansal yapıyı ve dolayısıyla kentsel dokuyu etkilemişlerdir (Çöl 1998).

(33)

Kentlerin geçmişine baktığımızda, Keleş (2004)’in de ifade ettiği gibi tarih boyunca her çağın ve uygarlığın kendine özgü kentleri var olagelmiştir. Bu durum Antikçağ’dan günümüze kadar geçerliliğini sürdürmüştür.

‘Antikçağ’da, Mısır, Mezopotamya, Yunanistan ve Ege adalarında gelişen uygarlıkların kentlerinde, belli bir plana göre düzenlenmiş olduklarını gösteren kanıtlara rastlanır.

Milet, Efes, Heraklia, Priene ve Bergama bunlardan bazılarıdır. Daha çok, savunma nitelikleri ve askeri kişiliği ağır basan Roma uygarlığı kentleri de, düzensiz ve plansız kentler değildir.’ (Keleş 2004).

‘Savunma kaygıları yanında, ticaret yollarının kesişme noktaları olan ortaçağ kentlerinde ışınsal (radiyal), uzunlamasına, ağ biçiminde, üçgen ve dikdörtgen biçiminde geometrik biçimlerin egemen olduğu görülür. Surlarla çevrili kaleler, pazar yerleri, yönetim yapıları ve meslek loncaları adı ile anılan sokaklar, ortaçağ kentlerini simgeleyen başlıca öğelerdir.’ (Keleş 2004).

‘Bakışımlı (simetrik), düzgün ve görkemli meydanların, bir meydandan dışa doğru açılan düz ışınların belirlediği yolların nitelediği Rönesans kentleri, bugün bile bu varlıklarını yer yer korumaktadırlar.’ (Keleş 2004).

’17. Yüzyılın ikinci yarısını izleyen döneme damgasını vuran Barok şehirciliği, Rönesans döneminin, özekten dışa doğru uzayan geniş caddeleri yerine, bu ışınları, siyasal rejimin saltıkçı (mutlakiyetçi) niteliğine uygun olarak, sarayı özerk olarak alan bir biçimde gelişmesine yol açmıştır. Koruların ve parkların kenti süsleyici öğeler olarak kullanılması Barok şehirciliğinin ürünüdür. Böylece, yeniçağa girerken, Avrupa’nın önemli kentleri, ortaçağdan; daha çok kentin görünümüne önem veren, bakışım (simetri) ve geometrik biçim düşüncesine dayanan, yeşil alanları bol bir yapıyı kalıt olarak alıyordu. 18. Yüzyıl kent biçimi, bu etmenlerin altında oluşmuştur.’ (Keleş 2004).

(34)

20 

‘19. Yüzyıl, sanayi devriminin toplumların yaşamasına getirdiği ekonomik ve toplumsal değişikliklerle doludur. Sanayileşme, kırsal nüfusu hızla büyüyen kent özerklerine çekmiş, kentler artan nüfusu barındırmaya yetmediğinden, bir yandan alanca büyürken, öte yandan da kent özerkleri daha çok sayıda insanı barındıracak biçimde değişikliğe uğramıştır. Yani teknolojinin olanaklı kıldığı ulaşım biçimi, kent biçimini etkilemiş, geçmiş yüzyılların artık eskiyen biçim öğeleri, yerlerini, yeni öğelere terketmeye başlamıştır. Kentlerde çalışmakta olan işçilerin barınma ve sağlık sorunları, çocuk ve kadın işçilerin beden ve ruh sağlığı ve toplumsal güvenliği, kent yaşamına yeni bir düzen getirmeyi gerekli kılmıştır.’ (Keleş 2004).

Keleş (2004)’e göre 20. yüzyıl, her alanda olduğu gibi kent planlaması alanında da büyük bir sıçramanın başlangıcı olmuştur. Nitekim kent ve kentleşme ile ilgili farklı kavramların da bu dönemde ortaya atıldığı görülmektedir.

2.4.3 Kent kimliği

Toplumsal bir varlık olarak insana özgü olan belirti, nitelik ve özelliklerle, birinin belirli bir kimse olmasını sağlayan şartların bütünü kimlik olarak tanımlanmaktadır (Anonim 2011d). Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre sadece insanlara özgü bir kavram olarak nitelenen ‘Kimlik’ aslında tüm canlı yada nesneler için geçerlidir. Tüm canlıların veya nesnelerin kendilerini diğerlerinden farklı kılan özellikleri vardır. Dolayısıyla akla gelebilecek herşeyin bir kimliği olabilir. Ulu ve Karakoç’a (2004) göre kimlik kavramı aynı zamanda kıyaslamayı da beraberinde getirmektedir (Topay ve Gül 2009).

Çöl (1998)’e göre “Günümüde kent ve çevre ile ilgilenen tüm araştırmacıların üzerinde en çok durduğu konu; yeryüzünde bulunan bütün yerleşimlerin ya da kentlerin hepsinde farklı bir imajın algılanması sorunudur. Şehircilik biliminde gerek tasarımcılar, gerek planlamacılar, gerekse korumacılar olsun; her kentin kendine özgü bir yaşayışı, iskelet sistemi, fiziksel ve sosyal yapısı olduğu konusunda ortak bir görüşte birleşmektedirler.

Bu ortak görüş ise kent kimliğinin oluşum nedenlerini doğurmuştur. Konuya açıklık getirebilmek amacı ile tüm uzmanlar bir tanım getirme zorunluluğu duymuşlardır. Her

(35)

kentte farklı algılanan bu oluşumu da kısaca ‘Kent kimliği (Urban Identity)’ olarak tanımlamışlardır”.

Kent kimliği tanımından da anlaşıldığı üzere kent kimliği kavramı bir gereklilik olarak ortaya çıkmıştır (Çöl 1998). Yine Çöl (1998)’e göre “Gelişen kentler ve ortaya çıkan kentleşme ile birlikte, kentlerin tekrardan ele alınması sorunu gündeme gelmiş; bu noktada kentin hangi kriterlere göre değerlendirilip ele alınacağı sorunu olduğu anlaşılmıştır. Böylece her kent ya da yerleşim bölgesi için belirli farklılıklar bulma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu farklılıklar (değişkenler), sonuçta kent kimliğinin oluşumuna ve dolayısıyla da her kentin kendi kimlik özelliklerine göre yeniden yapılanmasına yol açmıştır”.

Özellikle son yıllarda kimlik kavramı daha da önem kazanmış ve kent kavramı ile birlikte daha sık anılır olmuştur. Buna bağlı olarak kent kimliğini oluşturan öğelerin neler olduğu sorgulanmaya başlanmıştır. Çöl (1998)’ün ifade ettiği üzere kentlerin kimliğini oluşturan kentliler ve onların yaşam biçimidir. Bunun yanı sıra kent kimliğinin durağan olmayan, sürekli gelişip değişen dinamik bir oluşum olduğu da unutulmamalıdır.

Çöl (1998) kent kimliği’ni şu şekilde tanımlamıştır: “Kent imajını etkileyen; her kentte farklı ölçek ve yorumlarla kendine özgü nitelikler taşıyan; fiziksel, kültürel, sosyo- ekonomik, tarihsel ve biçimsel faktörlerle şekillenen; kentliler ve onların yaşam biçiminin oluşturduğu; sürekli gelişen ve sürdürülebilir kent kavramını yaşatan, geçmişten geleceğe uzanan büyük bir sürecin ortaya çıkarttığı anlam yüklü bütünlüktür.”

Ulu ve Karakoç (2004)’un ifadelerine göre kentler ve mimari ürünler açısından kimlik ve kentsel imge olgusu, öncelikle görsel boyutuyla ön plana çıkan, ayrıca doğal, coğrafi, kültürel ürünler ve sosyal yaşam normlarını da kapsayan çok geniş bir tanımı içermektedir. Kentsel kimlik ve buna dair kentsel imgeler kent mekanı içerisinde uzun bir süreçte ve bazen çok farklı bileşenlerden oluşmaktadır. Kentsel imgeler kentte

(36)

22 

yaşayanlar açısından uğruna özveride bulunulabilecek ortak değerlerden oluşmakta ve kuşaklar arasında söz konusu bu değerler süreklilik göstermektedir (Topay ve Gül 2009).

Kentsel kimlik kavramı ile ilgili kayda değer tanımlardan biri de Demirsoy (2006)’a göre Gündüz ve Taner (2001)’in yapmış olduğu tanımlamadır. Bu tanıma göre, kent;

insanların yaşam biçimlerinin, etkileşim düzenlerinin mekandaki yansımasına verilen addır. Kentsel kimlik ise; bir kenti tanımlayan ve diğerlerinden ayıran belirleyici nitelikteki bileşenlerin bütünüdür. Kent bileşenleri genelde kent sakinleri ve kentin fiziksel çevresi olarak iki temel grupta ele alınmaktadır. Dolayısıyla bu bileşenlerin ayrı ayrı özellikleri ve birbirleriyle etkileşimleri sonucu ortaya çıkan sistemin karakteristikleri, kentin kimliğini belirlemektedir. Bu tanımlama ile ‘kentsel kimlik’

kavramı diğer kavramlarla ilişkilendirilerek, çerçevesi genel hatlarıyla çizilmiştir.

Esasen oldukça karmaşık bir kavram en basit haliyle ifade edilmiştir.

Kentsel gelişimlere bağlı olarak kent kimliği kavramı da değişim göstermektedir.

Nalkaya (2006)’ya göre; klasik anlamdaki kent tanımının yakın dönemde geçirmiş olduğu evrim de göz önüne alınırsa, bir zamanlar ortada yalnızca yerel ya da geleneksel değerlerle ifade edilen yerel kent kimlikleri bulunmaktaydı. Şimdi ise büyüyen ve genişleyen kent sınırları ve karmaşıklaşan insan-toplum ilişkileriyle bu sosyal kimliğin, yalnızca yerel değerlere bağlı olmaktan çıkıp, yerel olmayan iletişim kanallarıyla da sürdürülen ortak bir duygu bağımlılığı ve kimlik bilincine dönüştüğü görülmektedir.

Kent kimliğinin bu anlamda dinamik ve sürekli gelişen bir yapı olduğu düşünülürse eğer, tarihin her döneminde, bir kent çatısı altında, ortaya çıkan her sosyal yapının, sonuçta ister istemez o kentin fiziksel yapılanmasına da yansımasının kaçınılmazlığı anlaşılmaktadır (Demirsoy 2006).

Demirsoy (2006)’a göre; ‘Bir kentin kimliğinin tanımlanması yapılırken o kentin çok iyi izlenmesi yani; doğal çevresi, coğrafyası, geçirmiş olduğu kültürel süreç, gelenek ve görenekler, inanç sistemi, ekonomik yapısı, politik, yasal ve yönetsel çerçevesinin

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmada, altın elektrodun yüzeyi, p-aminobenzoik asidin (p-ABA) diazonyum tuzu indirgenmesi ve amin oksidasyonu teknikleri ile kaplanmış ve elde edilen tek

kullanılan elektronik düzeneğin şematik gösterimi 28 Şekil 4.3 Genie programı ile Cs-137 için elde edilen spektrum 29 Şekil 4.4 Cs-137’ nin β bozunumunu izleyen γ

Bu sebeple bina düzeyinde yaratılan çatı bahçeleri kent içerisindeki yeşil miktarını artırıp kişi başına düşen yeşil alan miktarını da arttırırken aynı

Benzer şekilde korelasyon analizleri incelendiğinde, peyzaj değerleri alt boyutlarından manevi değer, yapısal çevre, rekreasyonel değer, donatı elemanları,

Daha önce geliştirilmiş olan Kİ ve GKİ algoritmalarının yanında bu tez çalışması kapsamında ortaya çıkan BKİ algoritması ve GKİ algoritmasının iyileştirilmiş

Yılmaz (1987), Yalova-Termal kaplıcalar yöresinde yöreyi sosyo-ekonomik yönden güçlendirmeye, kırdan kente göçü engellemeye ve ülke ölçeğinde turistik

Çalışma kapsamında Göksu Parkı’nın bir kent parkı olarak hangi kullanım özelliklerini içermekte olduğu, yeni planlanan bir alan olarak park kullanıcıların beklentilerini

Fakültesi. Peyzaj Ekolojisi Ders Notları. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü. Greenbelt& Greenheart : Seperating & Integrating Landscapes