• Sonuç bulunamadı

M i m a r l ık d ü ş ü n c e l e ri Y. M i m ar B e h ç et Ü n s al

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "M i m a r l ık d ü ş ü n c e l e ri Y. M i m ar B e h ç et Ü n s al"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M i m a r l ı k d ü ş ü n c e l e r i Y. M i m a r B e h ç e t Ü n s a l

Eserde güzellik :

Bir mimarın eseri daima güzel olmalıdır, sanat eseri olan bir yapıyı muhtelif imkân ve va-sıta, müessir ve muhitteki san'alkâr ruhunun icadı diye kabul edemeyiz. Güzellik meselesinde bunlar) birer mazeret gibi kullanamayız. San'atkâr bunların hepsinin üstüne çekan bir adam olmalıdır.. Bu belki olur, fakat biz o zaman san'atkâr yerine san'at ama-törü ile karşı karşıyayız.

Amatörler: Hayatında bir kerre hattâ bir çok ke-reler şiir, hikâye yazmış olanlar vardır. Yine böyle; resim yapanlar vardır. Hayatında bir kaç tane güzel şarkılar bestelemiş kimseler vardır. Bunlar gibi Hattâ kendi kendine evinin projesini çizenler bu-lunmuş ve yapıları güzel olmuştur. Fakat biz bunla-ra ne edip, ne ressam, ne müzisiyen, ne de mimar diyoruz. Bunlar san'atm meclûplarıdır.

Asıl san'atkâr böyle bir kerre veya bir kaç ker-re bir şeyler yaratan insan değildir. San'atkâr her za-man güzel eser yapan demektir.

Bu iktidarı nefsinde taşımıyan tesadüfün zora-kinin yaptığı san'atkâr isimli adamlar da var.. Ben onlardan konuşmuyorum. Güzellikten anladığımız nedir? Bakınız ben bir yerde okumuştum. Tasta-mam anlatıyoruz. «Yunan güzelliği bir satıh gü-zelliği idi. Şimdi biz bir maske gibi yüze ge-çen güzellikten hoşlanmeyoruz. Güzelde şahsyet, içte yanan bir ateş arıyoruz. Bugünkü güzelliğin ya-rısı şahsiyetten gelir; dörtte birini tabiat verir, dört-te birini de modern çareler ve dört-tedbirler....»

San'atkârlar içinde müteaddit çok güzel eser ve. renelr vardır. Sinan gibi.. Biz bunlara dahî diyo-ruz. Bu en güzel eserin ismi de şaheserdir.

ANSABL : (ensemble)

— Siz mimar mısınız; merak ettim, Yenicamiin kıymeti neresindedir anlatır mısınız?

— Kıymeti tarihî oluşunda, eb'at ve nisbetle-rinin fevkalâdeliğinde akla uygunluğunda işçilik ve asıl umum şekillerinin güzelliğinde..

— Fakat; bana söylediklerine göre eskiden Yenicamiin bulunduğu yere kadar deniz geliyor',, muş. Böyle deniz kenarında bu kadar büyük bir bi-nanın temelini atmak ve tutturmak herkesin kârı değilmiş.. Bu binaya seyyahları çeken cihet de bu

— Yenicamiin kıymeti eğer temellerinin su içinde olmasından ise bu mimarlık kıymeti değildir.

— Peki nedir?

— Yenicamiin kıymeti ne temellerinin su içe-risine atılmasında, ne kubbesinin yüksekliğinde, ne minaresinin zarifliğinde, değildir. Mimarlık eserle-rinin kıymeti böyle temel, saçak,, kubbe, kemer ve sairesini mütalâa ederek anlaşılmaz. Bütün bu elemanlar belki başlı başlarına birer maharet, birer güzelliktir. Fakat hepsinin toplanarak bir araya ge-tirdiği güzelliklerin kaynaşması var ki biz mimarlar kıymeti bu kompozisyonun maharetinde ararız.

Bir mimarlık eserini bir müverrih mevzuu gi-bi parça parça etüd etmek doğru değildir. Hepsini birden kavrayıp mütalâa etmelidir.

Yenicami tek tek güzel olan mimarî ve inşaî elemanlarının toplanarak meydana getirdiği An-sambl güzelliğinin çok mükemmel bir nümunesidir.

*

MİMARLIK VE DİĞER SAN'ATLAR : Memleketimizi ziyaret eden yabancı mimarlar söylüyorlar:

—- Güzel şehirlerinizin güzel mimarlık eserleri var. Fakat biraz kuru ve eksik duruyorlar. Bu te-siri veren de diğer san'atlardan (Resim, heykel, rölyef....) lerden mahrum oluşlarıdır.

Halbuki eski eserlerinizde, yazı, çini, dekoras-yon mimarîle birliktedirler. Bizim Avrupa şehirle-rinde binaların üzeşehirle-rinde, içipde, dışında bir resim, bir heykel, bir tezyinat her zaman karşınızdadır. Hem bu san'atların en yaraşır yerleri orasıdır. Müzede re-sim, sergi salonunda heykel mânalı ve lüzumlu dur-muyor. Hak da bunları bir antika eşyası gibi yılda bir iki defa görünce onlarla nasıl kaynaşacak...

Hem koskoca bir kule dikip binanızın yanma yüz seksen basamak havaya çıkılacak yerde kapının üzerine boş duvarların üstüne bir san'at eseri oy-mak daha kârlı değil midir? Mimarlık için, tesir için, san'at için v e terbiye için de....

Diyeceksiniz ki yapı sahibini veya tnüessese-yi bunun lüzumuna inandırmak güç... Belki doğru, fakat davayı kazanmak için davadan vaz geçildiği görülmemiştir. Davayı kazanmak için mücadele ve müdafaa lâzımdır.

Klâsik devirlere bakınız. Mimarlık diğer san'at-ların kucağıdır. Bu hem onlara hayat vermek için hem esere sıvanın, kulenin, boyanın

(2)

Fakat acaba ne iş görüyorlar Acaba işleri var mı yoksa işsiz midirler? Acaba inşaa tsahası dahilinde mi çalışıyolrar yoksa başak işlerle mi meşgul olu-yorlar? Acaba memur olarak mı yoksa müstakillen mi çalışıyorlar? Vaziyetlerinden memnun mudur-lar, yoksa değil midirler?

Geçen bir kaç sene zarfında ne suretle geçin-diklerini anlamak ve maişetlerinin tahsilleri ve hat-tâ san'atları üzerine ne gibi aksülameller husule ge-tirmiş olduğunu tahlil etmek için Birleşik Amerika Cumhuriyetleri memleketinin her tarafında bulunan 1000 kadar diplomalı mimara müracaat edilmiş ve bunlardan yüzde kırk yedisi, ümidin haricinde ol-mak üzere, cevap vermiştir. Evvelâ ancak 1936 se-nesine kadar mezun olanların mütalâalarını almak istenilmiş ise de bilâhare daha evvelden diploma al-mış olanlara da sualname gönderilmesi tensip edil-miştir.

Ankete cevap yeren 465 diplomalı mimarın bü-yük kısmı memleket dahilinde oldukça müsait şartlar içerisinde çalışan bir grup teşkil ediyor. Bunlar yüksek tahsilleri dolayısile Amerikanın en mühim endüstrisi olan yapı işlerinde ciddî bir mevki tut-mağa hazırlanmıştırlar. Diğer kısmı yani 60 mimar ise bugün işsiz bulunuyor. Vakıa bu rakam nisbeten epeyce bir miktar teşkil eder ise de, elyevm Ame-rikada hüküm süren işsizliğin yanında o derece ehemmiyeti haiz değildir. Filvaki bugün Amerikada her türlü iş sahalarındaki işsizlerin miktarı yüzde yirmi raddesindedir. Mamafih diplomalı mimarların umumî heyetleri dahilinde diğer mütahassıslara nisbeten iş hususunda daha bahtiyar olması içlerin-den yüzde on üç nisbetindeki bedbahtlar için te-selli teşkil edemez.

Bu diplomalı mimarlar arasındaki işsizlik yüz-deliği onların işe başlamış oldukları tarihtenberi dir. Böylece 1935 senesinde diploma almış olan mimarların adedi 34 olduğu halde bunlardan yal-nız bir kişi ( % 2 , 9 ) işsiz bulunuyor. 1939 senesinde diploma almış olan mimarlar ise 1 14 kişi oldukları halde bunlardan yirmi kişi (% 15) henüz bir iş bulamamıştır. Bu farkın sebebi ise tecrübe ve. yaş meeslesidir. Filvaki bir mimar senelerin deveranile ne kadar tecrübe görür ve olgunlaşırsa o kadar iş bulabilir.

Ankete, cevap verenlerden bir kısmı diploma aldığı tarihtenberi her zaman çalışmış olduğu gibi halen meşgul olduğu işlerin mimarlıkla hemen hiç alâkası bulunmadığını söylemektedir. Hal-buki bunlar mahza mimar olmak üzere hazırlan-mışlar, o suretle tahsil görmüşler idi. Şimdiki gör-dükleri işlerle sanki ihtisaslarını inkâr ediyorlar, de-mektir. Bugünkü diplomalı mimarlardan yalnız 49 kişi (% I 1 ) diploma almış olduğu tarihtenberi yal-nız mimarlık işile meşgul olmuştur ve şimdi de meş-gul bulunmaktadır. 71 kişi ise mimarlık haricinde iş tutmuştur ve diğerleri de inşaat sahası dahilinde olmak üzere mimarlıktan gayri işler yapmaktadırlar. Yine mimarlara iş bulan başlıca müessese Mi-mirlar Birliği Ofisi olmuştur. Bu ofis 230 mimara muhtelif işler tedarik etmiştir.

Bunlar için ikinci mühim iş kaynağı ise

hükü-mettir. Filvaki diplomalı yeni mimarlardan yüzde on dokuzu hükümet veya Belediye memuru olmak suretile iş bulmuştur. Belki de hükümet memurlu-ğu hususundaki bu büyük nisbet son on sene zarfın-da hükümet tarafınzarfın-dan mütehassıs istihzarfın-damı hakkın-da gösterilen meylin aksulamelini teşkil etmektedir.

Ankete cevap veren yeni mimarların diploma aldığındanberi ancak iki sene geçmiş olmakla işe başlamış olmaları için henüz pek az müddet geçmiş demektir. Mamafih, bunların yüzde otuz yedisi iki veya fazla ve yüzde on beşi de üç veya fazla iş tutmuştur, yüzde ikisi ise beş veya daha fazla iş değiştirmiştir. Her halde diploma senesile iş bulma arasında doğrudan doğruya bir münasebet vardır. 1936 senesinden evvel diploma almış olan mimar-lardan yalnız yüzde yirmi yedisi, 1939 senesinde diploma almış olan mimarlardan ise yüzde altmış üçü henüz bir iş tutmuştur.

Elyevm Amerikada işler gayet mütehavvil bir vaziyettedirler. Bu sebepten dolayı Mimar Mektep-leri talebesi diploma aldıktan sonra iş bulmak için, ikamet ettikleri şehri terkedip başka şehirlere git-meğe mecbur olacaklarına, tâ talebelik zamanından kanaat peyda etmişdirler. Bu suretle, 1939 senesi mezunlarından yüzde elli sekizi, diplomalarını alır almaz, iş bulmak için başka şehirlere gitmiştir. Bun-ların yüzde kırk ikisi daha büyük şehirlerde y e yüzde on beşi bilâkis daha küçük şehirlerde yer-leşmişdirler. Yüzde biri ise hiç bir şehirde yerleşmiş olmayıp seyyar halinde memleketin her tarafında dolaşmaktadır. Genç mimarların en ziyade büyük şehirlere gitmesi buralardaki inşaat işlerinin çoklu-ğundan ileri geldiği aşikârdır. Filvaki mimarlar, iş tedarik etmek için, büyük şehirlerde büyük saha bulurlar.

Ankete cevap veren genç mimarlardan yüzde kırk yedisi yani iki yüz yirmisi desinatör sıfatile çalış-makta, yüzde onu yani ellisi bizzat mimar olarak işlemeket ve on dördü de yalnız keşifnameler tan-zim eylemektedir. Diğer taraftan 42 mezun ise kendi hesabına, müstakil olarak, mimarlık işleri ile meş-gul olmakta ve bunlardan on dördü de ortaklıkla çalışmaktadır. 49 mezun da mektepten çıkdıklarm-danberi bazen müstakil olarak ve bazen de başkala-rın mayetinde mimarlık işleri yapmaktadır.

Bu suretle genç mimarların mimarlık sahasında henüz ekseriyetle dun bir mevkide bulundukları ve mamafih kısmı âzaminin da inşaat işlerile meşgul ol-dukları görülüyor. Yalnız bazıları kendi mesleklerini terketmişdirler ve büsbütün başka işlerle iştigal ey-lemektedirler.

(3)

ma-kamları nezdinde tescil olunmak, bu münasebetle de hususî bir ehliyet imtihanı geçirmek ve hükümette muayyen bir meblağ depozito etmek mecburiyetin-dedirler. Bu sebepten dolayı onlardan bir kısmı eh-liyetsizlikten ve bir kısmı da parasızlıktan dolayı tescil edilmeyip sanatlarını müstakillen icra edeme-mektedirler. 1939 senesinde Mimar mekteplerinden mezun olan 460 kişiden ancak yüzde dokuzu yani 42 kişi hükümet nezdinde imtihan geçirip tescil olu-nabilmiş, mütebakisi ise mimarlıktan gayri işlere gir-meğe mecbur olmuştur. 1936 senesinde dahi Mmar mekteplerinden mezun olanlardan yüzde on beşi im-tihan geçirmeğe muvaffak olmuştur.

Her halde Amerikada mekteplerden mezun olanların henüz sanatlarını lâyıkı veçhile icra ede-cek vaziyette olmadıklarından dolayıdır ki hükü-met umumî menfaatları nazarı dikkate alarak onla-rın sanatlaonla-rını icraya başlamadan evvel imtihan ge-çirere ktescil edilmelerini mecburî kılmıştır. Zaten. Mimar mekteplerinden mezun olanlar dahi mektep-lerde sanat tatbikatının öğrenilmediğine ve bu se-bepten dolayı her halde bir müddet tecrübe gör-mek mecburiyetinde bulunduklarını itiraf etgör-mekte-

etmekte-Bunlardan bazıları ankete verdikleri cevapta bu hususu da bahsa mevzu ederek meseleyi şu yol-da izah etmiştirler. «Hukuk Mektebi talebesinden biri diploma aldıktan bir kaç hafta sonra baro im-tihanını geçirir ve eğer mektepte oldukça çalışmışsa imtihanında muvaffak olur, çünkü zaten mektepte bu imtihana hazırlanmıştır. Halbuki Mimar Mektebi talebesinden biri diploma alınca ne olur? Hiç bir şey, çünkü mektepte icap ettiği veçhile hazırlanma-mıştır ve Hükümet imtihanında geçemez. Bu imti-handa muvaffak olmak için senelerce tecrübe gör-melidir.» Bunlardan biri de şu mütalâayı ilâve et-miştir.

«Hükümet kanunu Mimar Mektebinden mezun olanları üç beş sene bir mimar nezdinde desinatör-lük yapmağa ve sonra mimarlık imtihanı geçirerek artık ondan evvel desinatör olduğunu unutmağa mecbur etmektedir.»

Sualnamede Mimar mekteplerindeki tedrisatın tevsii veya tenzili lâzım gelip gelmediği de sorul-muş olduğundan bu bapta muhtelif ve yekdiğerine büsbütün mübayin fikirler serdedilmiştir. Hattâ ba-zıları tedris usulünü ve bilhassa tatbikat derslerini şiddetle tenkit etmiştirler. Her halde verilen bütün cevaplar da, aleûmum, dikkati celbetmekte ve hat-tâ hayreti mucip olmaktadır. Bazıları bütün tedris heyetinin değiştirilmesi ve yeni zihniyetle mücehhez profesörler getirilmesi lüzumunu ileri sürmekte, ba-zıları da büsbütün aksi olarak talebeyi tenkit etmek-tedir. Bir kısmı ise mekteplerin tertibat ve teşkilâtın-dan dolayı memnuniyet göstermekte ve hiç bir de-ğişikliğe ihtiyaç görmemektedir. Ancak büyük ek-seriyeti tahsillerini elverişli bulmakla beraber bazı hususlarda değişiklikler yapılması lâzım geldiğine ka-ni bulunaktadır. Bu suretle yüzde seksen altısı yaka-ni 400 kişi derslerin değiştirilmesini telkin etmekte, yüzde altmış beşi yani 277 kişi ise gördükleri tahsi-lin sanatlarını gereği gibi ifaya muvafık

bulunduğu-nu iddia eylemektedir. Genç mimarlar tarafından ileri sürülen bu iki fikir arasında zahiren tezad gö-rülmekle beraber, hakikat halde her iki fikir de yekdiğerinin aynıdır. Filvaki, her iki fikire göre de Mimar mekteplerindeki tedrisat iyi olmakla beraber daha iyisi de olabilir.

Mezunlar tarafından tedrisat hususunda telkin edilen değişiklikler iki kısma ayrılıyor. Biri tedrisatın tevsii,. diğeri tedrisata büsbütün yeni safhalar ilâve-si. Ancak sualnameye verilen cevaplarda bu iki kısım değişikli kiyi tasrih edilmemiştir. Bütün cevap-lardan da Mimar mekteplerindeki tedrisatta bilhas-sa nazariyata kuvvet verilini şolup tatbikat kısmının eksik olduğu anlaşılıyor. Bu eksiklik de, tabiîdir ki, inşaat sahasında yekden bir iş deruhde edememek-liği intaç eder. Mimar mekteplerinden mezun olan-lardan birinin söylemiş olduğu aşağıdaki söz her hal-de pek ziyahal-de dikkati celbehal-der :

«Eğer mektepten mezun olduktan sonra hiç de-ğilse desinatör olarak çalışabilseydim mesleğimde dururdum. Halbuki, mademki mektepte öğrendiğim nazariyatın tatbikatını ancak iş içinde öğreneceğim, su halde maişetimi temin edecek kadar ücret ala-mıyacağım..» Bu suretle elyevm kendisi büsbütün inşaat sahası haricinde işlerle meşgul olmaktadır.

Mimar mekteplerindeki tedrisatta değişiklikler yapılmasını ^telkin edenlerin adedi' yüzde elli beşi yani 257 kişiye baliğ olmuştur. Şurası da dikkate şayandır ki bunlar diploma aldığından beri seneler geçmiş ve kendileri inşaat sahasında oldukça tecrübe peyda eylemiş kimseler olup mekteplerdeki tedrisat-ta değişiklikler lâzım geldiğini iltizam etmekte ise-ler de henüz bu bapta hiç bir teşebbüs yapmamışlar-dır. Talep olunan değişiklikler meyanmda en ziya-de mühendislik ziya-derslerine müteallik ziya-değişiklikler üzerinde İsrar edilmektedir.

Yüz altmış dokuz mezun yani cevap verenler-den yüzde otuz yedisi Mimar mekteplerinde inşaat bilgisine daha ziyade vüs'at verilmesini istemekte-dir. Bütün bu arzular ise şahsî tecrübelere istinaden ileri sürülmektedir.

Vakıa Mimar mekteplerinde mühendislik bilgi-sine oldukça vüs'at verilmiş ise de bilhassa binaların ısıtılması ve havalandırılması keyfiyetlerine müteal-lik kursların daha ziyade tevsii talep olunmaktadır. Bunlardan mâda inşaat malzemeleri bilgisine de büyük ehemmiyet verilmesi telkin edilmektedir. Sualnameye cevap verenlerden çoğu inşaat malze-melerinin evsafa ve terkibatına dair hususî bir kurs açılması lüzumunu da ileri sürmektedir. Seksen iki kişi bu lüzum üzerinde bütün kuvvetile ısrar etmek-tedir.

Ankete cevap verenler tarafından yapılan telkinler meyanında en ziyade pratik olanlar iş ile emlâke mütedair telkinlerdir. Mesleğe ait tatbikatın bütün safhalarını tazımmun eden bu telkinler ek-seriyet teşkil etmektedirler.

Telkin edilen kurslar ise emlâk kanunu bilgi-sinden başlayıp müşteriler ile muamele usulüne mü-tedair bilgi ile bitiyor ve muhasebe, yazıhane işle-ri, keşif, iktisat ve mükâleme usulü gibi bilgileri de

(4)

üzerinde nasıl tesir icra etmek lâzım geldiği «İş sat-mak meselesi gibi kendisini satsat-mak» meselesinin de mühim bir bilgi olduğunu iddia ediyor. Bütün bu telkinleri yapanlar ise sualnameye cevap verenlerin yüzde otuz yedisini teşkil ediyorlar ki yani 1 73 ki-şidirler.

Mimarlık tahsili hususunda daha pratik metod-ların tatbikini mütedair serdolunan telkinler mimar-lığın yalnız teknik ve san'at /safhalarına münhasır değildirler. Sualnameye cevap verenlerden üçte biri resim tahsilinin bugünkü inşaatta tesadüf edilen meselelere uygun olması lâzım geldiğini ileri sürü-yor. Bu fikir, küçük evler inşasına mütedair olmak üzere, resim tahsili hususunda müsbet ve büyük bi-nalar inşasına müteallik olmak üzere resim tahsili hususunda dahi menfi bir telkin şekli alıyor. Filvaki elyevm güzel sanatlara mahsus projeler kat'î surette kara listeye geçmiştir. Vakıa sualnameye cevap verenlerden 1 1 kişi klâsik mimarlık ile klâsik ted-ris usulünü müdafaa ediyorlar ise de 78 kişi dahi bunların aleyhinde mütalâa beyan eyliyor.

Resim hakkındaki bu mütalâalardan sualname-ye cevap verenler meyanında ekserisinin elsualname-yevm Mi-mar mekteplerindeki resim tahsilinin uygun bir usul-da olmadığına kani bulunduğu anlaşılıyor.

Anke.tcilerden 158 kişi resim meselesinden bahsettiği sırada, model çıkarmak, resim çizmek ve sulu boya resimleri yapmak hususundaki dersle-rin tevsiine lüzum görüyor. Bu telkin «Korentien sütunlarının alçıdan modellerini çıkarmak usulü» aleyhindeki şikâyetler ile beraber, mimarlar tarafın-dan kendi fikirlerini halka anlatmak için daha mü-kemmel bir tedbir ittihaz edilmesine mütedair ciddî bir arzu ifade ediyor.

Vakıa cevaplar meyanında her günlük işlere mütedair mevzular hâkim bir mevki işgal ediyorlar ise de diğer taraftan mimarlığa ait daha vâsi safha-lar hakkında derin bir alâka cereyanı da görülüyor. Böylece şehir plânlarının tanzimile ev inşaatına mü-teallik olmak üzere serdedilmiş bulunan telkinlerin adedi mecmuan ancak yirmiye baliğ oluyor ve bu telkinler de başlıca henüz yeni diploma almış mi-marlar tarafından ileri sürülüyor. Bunlardan kırk sekiz kişi ise daha umumî bir kültüre ihtiyaç olduğu-nu iddia ediyor. Mamafih bu hususta, yeni diploma almış mimarlar arasında fikirler ayrılıyor. Filvaki diğer taraftan altmış sekiz kişi de şimdiki kültür ile naza-riyatın pek çok olduğunu söylüyor. Bunlar bilhassa ecnebî lisanların ve başlıca Fransızcanın tedrisi aley-hindedirler. Hattâ bunlardan 33 kişi bütün ecnebî lisanların Mimar mektepleri programlarından ihra-cını teklif ediyor.

Genç mimarların hemen kâffesi de matematik lehinde değildir ve yalnız mühendislik ile sair bazı teknik işlerde onun ehemmiyetini teslim ediyor Alelhusus hepsi de trigonometri aleyhindedirler ve bu bilginin bilâhare seneler geçtikçe mimarlık işle-rinde kullanılmayıp tamamile unutulmağa mahkûm bulunduğunu ileri sürüyorlar, yalnız ışık, ses, nazariyatının kontrolü için bilinmesi icap eden umumî prensiplere vakıf olmak lâzım geldiğini ka-bul ediyor, teferruatı reddeyliyorlar.

H u l â s a

Genç mimarlara gönderilen sualnamedeki baş-lıca sual Mimarlık mesleğini intihap ettiklerinden dolayı müteessif olup olmadıklarına mütedair olup bu suale büyük ekseriyetle müsbet cevap verilmiştir. Yalnız yirmi iki kişi yani ankete iştirak edenlerin yüzde beşi başka bir meslek intihabını tercih etmiş ve bir kişi de mimarlık mesleğini intihp etmiş oldu-ğundan dolayı teessüf etmemekle beraber bazan hayret ettiğini dermeyan eylemiştir.

Bu suretle bunların yüzde doksan beşi mimar-lık öğrendiğinden dolayı memnun görünüyor ise de cümlesi de ümit ettikleri kadar kazanç temin ede-miyorlar ve inşaat sahasında çalışmakla beraber iç-lerinden mühim bir kısmı başkasının yanında işleme-ğe mecbur bulunuyor. Hattâ bir çok eyaletlerde bunlar kayit imtihanını geçirebilmek için çok vakit kaybediyorlar. Mamafih hemen hapsi de meslekle-rinden hoşnut görünüyorlar, mimarlığı başka bir çok mesleklere nisbeten kat kat iyi bir meslek

addedi-Sualnameye cevap veren 465 kişi meyanmdan en ziyade Mimar mekteplerinden en son mezun olanlar seleflerine nisbeten henüz ciddî bir muvaf-fakiyet elde edememişlerdir. Bunlar kendilerinden otuz kırk sene evvel mimarlık mesleğine girmiş olan-ların vaziyetine yetişebilmek için henüz çok çetin devreler geçirmeğe mecburdurlar. Diğer taraftan el-yevm inşaat işleri Birleşik Amerika Cumhuriyetleri memleketi tarihinde misli görülmemiş derecede azal-mış olmakla bu husustaki yeni mimarlar üzerinde te-sirini yapmaktan hali kalmıyor.

Bundan mâda inşaat tekniği dahi günden güne güçleşiyor ve inşaatta kullanılacak malların cinsleri de çoğalıyor. Bunları öğrenmek için ise mimarların ayrıca senelerce uğraşması lâzım geliyor.

Velhasıl, cevaplar gerek mimarlığın umumî vaziyetini irae gerek son defa Mimar mekteplerin-den mezun olanların Mimarlık hakkındaki mütalâ-alarını temsil ettiklerinden, bunlardan aşağıdaki ne-ticeler çıkarılabilir :

1 — Mimarlar diplomalarını aldıktan sonra pek de kolayca mevki sahibi olamıyor ise de dört-te üçü gerek mimarlık sahasında gerek mimarlığa ait inşaat sahalarında her hangi bir iş bulabiliyor.

2 •—- Hükümet imtihanlarile kanunları, mimar-ları diploma aldıktan sonra bir an evvel işe başlama-larına, diğer her hangi bir âmilden ziyade, mâni oluyorlar. Diploma alanlardan ancak onda biri der-hal hükümetin mimarlara mahsus sicil defterinde kaydolunabiliyor.

3 — Mimar mekteplerinden mezun olanların ekseriyeti mimarlığa müteallik tedrisatta mühim de-ğişiklikler yapılması lâzım geldiğini iddia ediyor.

4 — Mimar mekteplerindeki nazarî tedrisat ile inşaat sahasındaki tecrübeler arasında pek çok fark vardır. Ankete cevap verenlerin yarısı bu hususu teslim ediyor ve mekteplerde pratik derslere fazla ehemmiyet verilmesini telkin eyliyor.

Referanslar

Benzer Belgeler

MATRA programlar kapsam ndaki “ KUR’un Kurumsal Yap n Güçlendirilmesi, Özürlüler için Geli mi Bir stihdam Stratejisi ve Mesleki Rehabilitasyon Projesi” nin faaliyet

(iptidaî insan yoktur. İptidaî araçlar vardır. Fikir, başlangıçın- llk insan iptidaî bir matematik sahibidir, ölçü olarak dirseğini, ayağını, adımını., kullandı,

Iş.k ve tabiatın evi tamam- lamasına misal.. BrUnn'da bîr

ı Candan dileriz ki: san'at tekniği, san'at ta- rihi bilgilerile dolgun san'atkâr meslektaşlar sa- de bir zevk meselesi olarak değil, fakat millî bir vazife bilerek millî

[r]

Dünya’da birçok ülkede hızla yayılan (Covid 19)Koronavirüs salgını nedeniyle ülkemizde alınan tedbirler doğrultusunda bizler de Tunceli Milli Eğitim ailesi olarak eğitim

Toplanan verilerin çok sayıda olması veya karmaşık halde yer almalarından dolayı, verileri tasnif.. etmek, belirli bir düzen içinde analize hazırlamak

maddesi’ne Türkiye Denetim Standartları (TDS)’na ve diğer düzenleyici Kurul ve Kurumların düzenlemelerine uygunluğun sağlanması hususundaki gözden geçirmelerin