• Sonuç bulunamadı

Romantizm Dönemi Edebiyat

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Romantizm Dönemi Edebiyat"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Romantizm Dönemi Edebiyat

(2)

• XIX. yüzyıl, dünya için oldukça fırtınalı geçti. Krallıklara karşı

sürdürülen özgürlük savaşları, ülkelerin, bağımsızlıklarını elde etmek için giriştikleri savaşlara eşlik ederken, diğer yandan da, buhar

gücünün bulunması insanlığın ufkunun genişlemesine neden olmuş, demiryolu ve telgraf gibi buluşlar insan oğlunun zaman ve mekan üzerindeki egemenliğinin sembolü haline gelmiştir. Kapitalizm ve burjuvazinin önlenemez yükselişi, işte bu yüzyılda hız almıştır.

• Napoléon bu çağın ilk yıllarına damgasını vurmuş bir asker ve devlet adamı olarak karşımıza çıkıyor. Bu Korsikalı, 35 yaşındayken Fransa İmparatoru olmuş daha sonra da deyim yerindeyse, Avrupa’nın altını üstüne getirmiştir. Bu çılgın adamın Polonya için de önemi çok

büyüktür.

(3)

• Bilindiği gibi, 1795 yılında Polonya üçüncü ve son kez bölünmüş ve haritalardan silinmişti. Bundan bir yıl önce, yani 1794’te Kościuszko isyanına katılan pek çok

Polonyalı bu isyanın bastırılması ile yurt dışına, özellikle de Fransa’ya göçtü. Çünkü o dönemde Avusturya, Prusya ve Rusya, Fransa’nın düşmanlarıydılar. Hal böyle olunca da, Polonya için güçlü komutan Napoléon’un kişiliğinde bir umut doğuyordu. Polonyalı komutanların yönetiminde oluşturulan Polonya lejyonları Fransızlarla birlikte,

Avusturya’ya, Rusya’ya karşı savaştılar. Napoléon, yenilen Prusya’dan alınan illerle, Varşova Grand Düklüğü’nün kurulmasını Tilsit’te, 1807’de kabul ettirdi. Saksonyalı Frederik August bu grand düklüğe meşruti hükümdar oldu. Bu arada Napoléon, Rusya üzerine yürüme kararı aldı. Varşova’ya varışı ulusal duyguyu çoşturdu; bir kurtarıcı gibi,

“dünya tarihinin en büyük kahramanı” olarak karşıladılar kendisini Polonyalılar. Ne var ki Bonoparte, Polonya’yı yeniden canlandırmanın peşinde değildi. Burada bir ordu toplamak, kendi birliklerini, kurduğu bu geçici devlette besletmek niyetindeydi, o kadar. Varşova Grand Düklüğü’nün, bir parlamentosu, yürütmeyi gerçekleştiren

bakanlar kurulu, medeni kanunu ve Józef Poniatowski başkumandanlığında düzenli bir ordusu bulunmaktaydı.

(4)

• 1809’da Avusturya’dan ele geçen Galiçya’nın büyük bölümünün grandüklüğe katılmasıyla ülkenin sınırları genişlemiş oldu. Ne ki, bu rüya çok uzun sürmedi. Poniatowski, Napoléon için Leipzig’te

savaşırken, ordusunun başında öldü (1813). Napoléon efsanesi de yıkılmıştı artık. Polonyalılar umutlarını Bonoparte’ın parlayan yıldızına bağlamışlardı. Bu yıldızın sönmesi, umutları küle dönüştürmüştü.

1815 Viyana Kongresi Napoléon olmadan yapıldı. Çar I. Aleksandr

Poznan’ı Prusya’ya bıraktı. Krakov özgür cumhuriyet oldu. Ülkenin geri kalan bölümünde bir Polonya Krallığı, ya da Kongre Krallığı oluşturdu.

Bu krallık Rusya’ya bağlı bir krallıktı elbette. Çar, Polonya ordularının komutanlığına, acımasızlığı ile tanınan Konstanty ‘yı getirdi. Ülke bir polis devleti haline gelmişti. Vatanseverler ve bağımsızlık için

çalışanlar izleniyor, tutuklanıyor, işkencelere maruz kalıyorlardı.

(5)

• Üniversitesi kuruldu. Ülkede bir Polonya bankasının kurulması, sanayi devriminin Polonya’ya da sıçramasına neden oldu.

• Ne var ki ülke, içten içe kaynıyordu. Gençlik hareketleri, “Dekabristler”

olarak adlandırılan, Çara karşı mücadele veren genç Rus subayları ile bağlantı kurma boyutuna varmıştı. Yeni Çar I. Nikolay’ın siyasal baskıyı güçlendirmesi üzerine Piotr Wysocki yönetimindeki muhafız okulu

öğrencileri 1830 yılının 29 Kasımında direnişe geçtiler, tüm Varşova’yı ayaklandırdılar. İsyan yaklaşık bir yıl sürdü, ne yazık ki, yenilen yine

Polonya olmuştu. Büyük bir göç hareketi başlamıştı. Seçkinler (yak. on bin kişi) Batıya sığındılar. Paris’te Hotel Lambert’te kalan Czartoryski’nin

çevresinde ılımlılar toplandı. Brüksel’de Lelewel’in çevresinde Polonya Demokratlar Derneği kuruldu. Bu çevrede birleşenler umutlarını tarım reformuna bağlamışlardı. Daha solcu olanlar da İngiltere topraklarında eski subayların çevresinde toplandılar.

(6)

• Bu göç dalgasına, Polonya edebiyatını, Polonya edebiyatı yapan Adam Mickiewicz, Juliusz Słowacki, Cyprian Kamil Norwid gibi ünlü şairler de katıldılar. Bu şairler bir yandan eserlerinde vatan özlemini, halklarının şanlı geçmişlerini yansıtırken, diğer taraftan Polonyalıların hatalarını, yine bu eserlerde eleştirerek anlattılar.

• Vatana olan özlem, yalnıza edebiyatçıların eserlerinde

görülmüyordu. Chopin’in de Kasım Ayaklanmasından sonra bestelediği “Devrim etüdlerinde” aynı duygulara rastlıyoruz.

• Kasım Ayaklanmasından sonra, ülkede yaşam gittikçe

zorlaşıyordu. 1836’da Varşova Üniversitesi kapatıldı.Vilna

Üniversitesi, tehlikeli fikirleri barındıran bir yer olarak ilan edildi.

Kiliselerde halka yoğun baskı uygulanıyordu.

(7)

• Bu arada, daha kardeşçe bir Avrupa’yı kurmak isteyenler, 1848-49 yıllarında “Hakların Baharı” olarak adlandırılan bir dizi devrim hareketine giriştiler. Ne de olsa zenginleşen burjuvazi, artık yönetimden pay istiyor, işçiler daha hakça paylaşım ve düzenli çalışma saatleri arzuluyor, köylüler özgür kalmak istiyorlardı. Başka ülkelerin egemenliği altında olan ülkeler de bağımsızlık savaşlarına başlamışlardı. 1848 hareketleri Rusya ve Osmanlı İmparatorluğu dışında tüm Avrupa’ya yayıldı. Polonya lejyonları, pek çok Avrupa

ülkesinin özgürlüğü için savaş verdiler. Ülkeye, Fransa, Berlin, Viyana sokaklarındaki gösteri haberleri ulaşıyor ve Polonyalıların umutlarını yeniden canlandırıyordu.

• Çıkan ayaklanmalar, daha büyük baskılara neden oluyor ve bu döngü bir türlü

kırılamıyordu. Sonunda ülkedeki yurtseverlik gösterileri ve terörist saldırılar, şüpheli gençlerin zorla askere alınması ile bastırıldı. Ancak bu hareket, toplu bir ayaklanmaya neden oldu. Ayaklanma (ocak 1863) tüm illere yayıldı. Soylular ve ruhban sınıf da isyancılara yardım etti. Ancak ülkedeki ılımlı soylular (beyazlar) ve devrimciler (kızıllar) arasındaki mücadele, hareketin zaferle sonuçlanmasını önledi. İsyan bastırıldı. 1863 tarihi Polonya’da gerek politikada, gerekse edebiyatta Romantizm dönemini kapatan bir tarihtir.

(8)

• toplumunu değiştirmiştir, öyleyse bu topluma yeni bir edebiyat vermek de kaçınılmaz olmuştur.

Büyük değişimler, insanı hüzünlü, ama çoşkulu bir kimliğe bürümüş, insan garip bir acı ile yerinde duramaz olmuştur. Her şeyden önce akıllara hitap eden Klasisizm akımı bu tür duygulara

seslenemez olunca yeni bir akım, Romantizm ortaya çıkar. Romantizm aslında, J.Kleiner’in belirttiği gibi, Avrupa’nın politik ve ekonomik sistemlerinin çözüldüğü ve yeni biçimlerin henüz

belirginleşmediği bir dönemde ortaya çıkmıştır. Yüzyılın başında romantik yazarların bazılarını, kralcı, klasik yazarların bazılarını da liberal olarak görüyoruz. Bu, romantiklerin her türlü kalıplaşmaya

başkaldıran yanları göz önüne alınacak olursa, paradoksal bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Ancak daha sonraki yıllarda, her iki tarafın da aynı noktaya geldiğini görüyoruz. Ne de olsa, P.Barbéris’in deyimi ile, “Fransız devrimi evrensel özgürlüğün değil, paranın devrimi” olmuştu. Tüm bu

gelişmelerin sonucunda, para, toplumlarda en önemli değer olma halini gittikçe daha

kuvvetlendirdi. Bu koşullarda, sanat, bir zanaat olarak görülmeye başlandığında, sanatçılar ister kralcı, ister liberal olsunlar, başkaldıran kişiler olarak ortaya çıktılar. Derin bir yalnızlık duygusu ile birbirlerine düşünsel anlamda yaklaştılar. Sistemlerin çöküşü seçkinler arasında, toplum ve birey olgusunun düşünülmesine yol açtı. Birey, kendisini bu çözülmeler içinde, hapisten kurtulmuş gibi hissediyordu. Ne de olsa gözlerinin önünde engin bir olanaklar denizi bulunuyordu. Ancak diğer taraftan, yüzlerce yıldır kutsal saydığı eski sistemlerin çöküşü, onu yalnızlığa itiyordu. Romantizmin bireyselciliği ve yeni dayanışmacı arayışlarının kaynağında insanın bu sıkıntısı yatar.

(9)

Kaynak

• Taluy YÜCE, Neşe. Polonya Edebiyatında Aydınlanma, Romantizm, Realizm. Ankara:

Kültür Bakanlığı Yayınları, 2002.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu nedenle bu resmi sürgün, şairin vatanına, ailesine, dostlarına ve Maryla’ya özlem duymasına neden olmasının yanı sıra, Boy- Zieliński’nin de belirttiği gibi,

• Yukarıda Mickiewicz’in bu eseri, sıradan insanlar için yazdığını belirtmiştik, ancak yayımlandığı yıllarda, bu eser, halk tarafından çok büyük bir ilgi..

Lejyonunun Türküsü” ( Pieśń Legionu Litewskiego) adlı şiirleri ile Çara karşı kesin başkaldırı öngörüyordu.. “Özgürlüğe Od’da” Rusya’daki

Ancak eser, Słowacki tarafından bir üçleme olarak tasarlandığına göre büyük bir olasılıkla

• Bir kontun oğlu olarak Paris’te dünyaya gelen Krasiński (1812-1859), çok küçük yaşta annesinin veremden ölmesi üzerine babası Kont Wincenty Krasiński tarafından

Baroksu bir anlatm ve gülmece ile sarmalanmış söylem, “Kasım’ı” bir önceki eserin üslup olarak devamı gibi gösterse de, bu yeni eseri, gawęda türünden daha

Stanisław Kożmian’ın 1876’da yazdığı gibi Fredro, Polonya’yı melankolizmden kurtaran bir yazar olarak Polonya edebiyat tarihine geçti. Eserleri hâlâ Polonya

İkinci Paris dönemi olarak adlandırabileceğimiz bu dönem, Norwid için, edebiyat eserleri açısından çok verimli bir dönem olmuştu... Bu