• Sonuç bulunamadı

Romantizm Dönemi Edebiyat

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Romantizm Dönemi Edebiyat"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Romantizm Dönemi Edebiyat

(2)

Adam Mickiewicz

• Çağlar üstü şair, ustaların ustası Adam Mickiewicz (1798- 1855) Lituanya’da Zaosie köyünde doğdu. Küçük soylu bir ailenin çocuğuydu. Çocukluğu ve ilk gençliği sıcak bir köy atmosferinde geçen Mickiewicz, Vilna Üniversitesinde okudu. Üniversite eğitimi sırasında, çevresince çok sevilen, etkin bir öğrenciydi.1819 yılında Kovno’da lise öğretmenliğine atandı. Üniversite

yıllarında arkadaşlarıyla birlikte Filomatlar adı altında bir edebiyat grubu kurdu. “Bilim aşığı”

anlamına gelen isimlerinden güç alan bu grubun amacı, Polonya dilini ve kültürünü devam ettirerek, halka vatan aşkı aşılamaktı.

• Mickiewicz şiir yazmaya Voltaire’i çevirerek başladı. Stanisław Trembecki’yi Aydınlanmacı şairlerin en ustası olarak görüyordu. Böylece sıkı bir klasik şiir disiplini içinde gelişti. Mickiewicz ve

arkadaşları, yalnızca Voltaire’den, Rousseau’dan değil, Condillac ve Helvétius gibi filozoflardan da etkilendiler. “Gençliğe Od” (Oda do Młodości) adlı o ünlü eserini 1820’de, Klasisizmin etkisi altında yazdı. Elbette eser romantik gençlerin bir programı gibiydi, ancak eserde klasik aksanların varlığı da göze çarpıyordu. Her şeyden önce eser, “od” gibi klasik bir tür olarak yazılmıştı. Ayrıca Yunan mitolojisine de uzanılıyordu. Ne var ki aynı zamanda eserde romantik izlere de

rastlanıyordu. Ruh ve yürek birlikteliği, irrasyonel olaylara eserde yer verilmesi, sıcak, teklifsiz bir anlatım ve devrimci bir ruh, Romantizmin müjdecisi olarak bu eserde kendini gösteriyordu.

Öyleyse bu eser için, bir geçiş dönemi eseri denebilir.

(3)

• Mickiewicz’in Kovno’da öğretmen olarak geçirdiği yıllarda hüzün vardı. Çünkü büyük üstat, Vilna’daki arkadaş çevresinden uzak kalmış, ayrıca mutsuz bir aşkın pençesine düşmüştü. 1819’da Mickiewicz, arkadaşı Tomasz Zan’ın eşliğinde

Wereszczakowların malikanelerine ziyarete gittiği gün bulmuştu bu büyük aşkını.

“Gelenleri karşılamak üzere, Wereszczakowların iki oğlu bahçeye çıkmışlardı.

Gençler beyaz köşkün merdivenlerinden indiklerinde, küçük kız kardeşleri ağabeylerinin ardından zarif hareketlerle koşmuştu. Gençkızın üzerinde

bacaklarının hatlarını belli eden, uzun, sade bir giysi vardı. O sırada bir kuş şimşek gibi havalanmış ve patikanın üzerindeyken kendisine yetişmekte geciken gölgesini de hızla kaparak, parkın derinliklerine dalmıştı. İşte her şey o anda başladı”

Jastrun böyle başlatıyor, bu dillere destan aşkı. Edebiyat tarihçileri, şairin

Maryla’ya olan aşkını, onun ilk esin kaynağı olarak sayıyorlar. Jastrun’un kitabında söz ettiği bir olay bu savı doğrular niteliktedir. Göl kıyısında yaptıkları geziler

sırasında karşılaştıkları bir ihtiyarın anlattığı uyaklı masallardan çok hoşlanan Maryla, Mickiewicz’e: “İşte şiir bu, sen de böyle şeyler yazsana!” der.

(4)

• Mickiewicz de bu olaya anılarında yer vererek, olayın edebiyat yaşamındaki yerini şöyle vurgular: “Bu derin sözler beni

öylesine etkiledi ki, şiirsel yolumu o an belirledim.” Bunca büyük aşk duyduğu Maryla, Mickiewicz’le evlenmedi; bu yoksul öğrenciye, bir kontu yeğledi. Acılar içinde kıvranan büyük ozan, Kovna’da bu sırada, Goethe, Schiller ve Byron’u keşfederek huzur bulmaya çalışıyordu. İşte Romantizmi

Polonya edebiyatında, gerçek anlamda başlatan eser,

“Balladlar ve romanslar” (Ballady i romanse) bu dönemde, 1822’de yazıldı, Mickiewicz tarafından. Bu eserin önsözü,

akımın manifestosu gibiydi, ancak her şeyi en güzel bir biçimde eser anlatıyordu zaten.

(5)

Romantiklik

Bana öyle geliyor ki, görüyorum… Nerede?

• -Ruhumun gözleri önünde

• Kızım dinlesene !

• -Duymuyor-

• Günün ortasında! O küçük kentte!

• Kimseler yok ki önünde.

• Kimi kucaklıyorsun?

• Kime sesleniyor, kimi selamlıyorsun?

• -Duymuyor-

• Put gibi hareketsiz

• Gözlerini çevirmiyor hiç bir tarafa

• Gözleriyle sağa sola bakıyor durmadan da

• Yaşlar döküyor aralıksız;

• Bir şeyi yakalıyor, tutuyor bir şeyi, sözde

• Hem ağlıyor, gülüyor bazen de.

• “Sen mi geldin geceleyin?-Sen misin, Jasio’cuk!

• Ah! Sever ölümden bile sonra!

• Buraya, buraya yavaşçacık,

• Analık duyarsa ya!

• “ Duysun duyarsa, artık yoksun ki sen!

• Çoktan gömüldün!

• Öldün mü sahi sen? Ah, ne çok korkuyorum ben!

• Neden Jasio’mdan korkayım ha?

• Ah! İşte o! Senin yanacıkların, senin gözlerin!

• Senin o beyaz giysin!

• “Sen de beyazsın ak mendil gibi,

• Soğuk, nasıl da soğuk ellerin!

• Uzan buraya, kollarıma

• Bastır, dudağını dudağıma!

• “Ah, nasıl soğuktur kim bilir o mezar!

• Öldün! Evet, iki yıl önce!

• Al beni de, ben de öleyim ne çıkar,

• Bu dünyayı sevmiyorum ki böyle.

• “Hiç iyi değilim, bu kötü insanlar arasında

• Ağlarım alay ederler

• Konuşurum, dinlemezler

• Gördüğümü görmezler!

• “Günün ortasında gelsen ya bir gün…

• Düş mü görüyorum yoksa?

• Yo, yo… işte elini tutuyorum

• Nereye kayboldun Jasio’m nereye, ha?

• Erken henüz, sana erken diyorum.

• Ötüyor horozlar, Tanrım

• Gün doğuyor pencereden.

• Nereye kayboldun Jasio’m! Dursana sen?

• Ah ne bahtsızım ben.”

• İşte böyle kızıcayız, sevişiyordu sevgilisiyle,

• Ardından seğirtiyor, bağırıyor, düşüyordu;

• Bu düşüş, bu acıklı çığlık üzerine

• İnsanlar toplanıp, gelmişlerdi.

• “Dua edin- diye bağırdı halk-

• Burada olmalı ruhu,burada

• Jasio Kariusia’sının hep olmalı yanında

• Onu sevdi ömrü boyunca!”

• Ben duyuyorum ve ben inanıyorum.

• Ağlıyor, dua ediyorum.

• “Dinle kızım!”-diye kalabalığın sesleri arasından

• Halka seslendi bir yaşlı adam:

• “Gözlerime inanın, inanın pertavsızıma

• Kimseyi görmüyorum ben etrafta.

• Ruh denen şey, halkın uydurması safsata

• Demircinin dövdüğü saçmalık, tavında

• Kız abuk subuk konuşuyordu ya,

• Halk da sövüyordu sağduyuya.

• “Kız hissediyordu-diye alçakgönüllülükle yanıtlarım-

• Kalabalıksa derinden inanıyordu ona

• Duygu ve inanç bana daha çok şey söyler, bilirim

• Alimin gözlerinden ve pertavsızından hatta.

• “ Bildiğin ölü gerçekler, halkın bilmedikleri

• Dünyayı bir tozda, her yıldızın parıltısında görürsün de

• Bakmazsın mucizelere,bilmezsin yaşayan gerçekleri

• Bir yüreğin olsun ve bak o yüreğinin derinliklerine!”

(6)

• “Grażyna”, Orta Çağda, Lituanya’da geçen bir kahramanlık öyküsüdür.

Lituanya prensi Litawor, Töton Şövalyeleri ile işbirliği yapar, bunu gizlice öğrenen, karısı Grażyna, Şövalyelere savaş açar, cephede ölür, ama

Lituanyalılar savaşı kazanır. Yaptığından pişman olan Litawor da intihar eder. Romantik kurallara göre, halk efsanelerine, kendi ulusunun tarihine uzanan Mickiewicz, bu eseri, düşmanla iş birliği içinde olanlara gönderme yapmak üzere yazmıştı. Litawor’un intiharı ise, tümüyle romantik bir

motifti.

• 1823 yılında büyük usta, başyapıtı “Ataları” (Dziady) yazmaya başladı. II.

IV. ve I. Bölümler Kovno’da ve Vilna’da yazıldı. En önemli III. Bölüm ise Dresden’de tamamlandı. Bu bakımdan “Atalar”, “Vilna Ataları” (Dziady wileńskie) ve “Dresden Ataları” (Dziady drezdeńskie) olmak üzere

adlandırılır. Her bölüm, kendi içerisinde bir bütünselliğe sahip olup sahnelenebilir.

(7)

• II. Bölümde atalardan, yani çok eski dönemlerden, Polonyalıların puta taptığı dönemlerden kalma bir ritüel anlatılır. Bu törende mezarlıkta

toplanan halk, dini bir liderin (Guślarz) başkanlığında, ölmüş yakınlarına ekmek ve su sunar. Hıristiyan dininin yasak ettiği bu tapınma, yüzyıllarca gizlice sürdürülmüştür. Tüm yasaklamalara karşın, önlenemeyen bu

törende Guślarz, çağırdığı ruhları doyurarak, halkın bu biçimde, bir

anlamda güvenliğini sağlamış oluyordu. İşte Mickiewicz, bu eski inanışı konu etmiş yapıtının ikinci bölümüne. Bu bölümde Dante’nin “İlahi

Komedya’sının” etkilerini görmek olası. Çünkü Guślarz, çağırdığı ruhlarla konuşarak ruh aleminde bir geziye çıkar. İyi, kötü bir çok ruhla konuşur.

Onları huzura kavuşturmaya çalışır. Bu ruhlar topluma iletiler verirler.

Örneğin, ölmüş iki çocuğun (Józio ve Rózio) ruhları, yaşarken çok mutlu oldukları, hiç acı çekmedikleri için, göğe, yani cennete giremezler.

(8)

IV. Bölümde şair, hüzünlü bir aşkı, Maryla’ya olan aşkını anlatır. Yukarıda Maryla’nın, büyük ozanın esin kaynağı olduğundan söz edildi. Jastrun, Mickiewicz’i belgelere dayanarak anlattığı kitapta bu görüşe katılmıyor. “Edebiyat tarihçileri, Adam Mickiewicz’in “Atalar II’ yi” ve “Atalar IV’ü” Maryla’ya aşık olduğu için yazdığını söylerler. Ama biz bunun böyle olmadığını biliyoruz.” diyor ve tümceyi riske etmek pahasına, ters çeviriyor, ona göre Mickiewicz bu eserleri yazdığı için Maryla’yı sevdi. “Onu kitaplar aşka hazırladı, kendi kitabı ise intihardan kurtardı. Bu kitaplarda, Dante gibi yalnızca sevdiği kızı değil, yeniden dirilmek üzere kendisini de öldürdü. Artık zaman, aşktan ölme zamanı değildi.

“Werhter” yazılalı çok olmuştu. Goethe’nin Weimar’daki evinin bahçesinde, nemli toprakta veya karlar üzerinde Carlotte von Stein’den iz kalmamıştı artık”. Bu aşk gerçekten de Werther’in aşkına benzemesine karşın ondan farklıdır.

Rahibin evine, keşiş kılıklı garip bir ziyaretçi gelir. Onun bu giysileri ve görünümü ile çocuklar alay ederler. Rahip, bu geleni ya bir meczup, ya da bir ruh olarak değerlendirir. Üç saat içerisinde – ilk saat aşk saati, ikincisi düş kırıklığı, üçüncüsü ise uyarı saatidir- yaşamını ve umutsuz aşkını rahibe anlatır.

Elindeki hançeri kendine doğrultur. Bu sahne bir ikilemi anlatması bağlamında önemlidir. Rahip, keşişe kendini öldürmenin bir günah olduğunu söyler, keşiş içinse mutsuz olan insanın ölmeye hakkı vardır

“Genç Werther’in Acıları” 1774’de Goethe tarafından yazılmış monolog mektup tarzı bir romandır.

Romanın kahramanı Werther, karşılıksız kalan aşkı uğruna intihar eder. Yazıldığı dönemde tüm Avrupa gençliğini sarmış ve gençler arasında yayılan intihar modasına neden olmuştu.

(9)

Kaynak

• Taluy YÜCE, Neşe. Polonya Edebiyatında Aydınlanma, Romantizm, Realizm. Ankara:

Kültür Bakanlığı Yayınları, 2002.

Referanslar

Benzer Belgeler

Poznan’ı Prusya’ya bıraktı. Krakov özgür cumhuriyet oldu. Ülkenin geri kalan bölümünde bir Polonya Krallığı, ya da Kongre Krallığı oluşturdu. Bu krallık

“Klasik ve Romantik Düşünce Üzerine ve Polonya Şiirsel Ruhu Üzerine” ( O klasyczności i romantyczności tudzież o duchu poezji polskiej) adlı çalışmasında, Polonya

• “Folklor Şarkılarının Yazarı” (Autor dumek) olarak tanınan Zaleski, Polonya- Ukrayna tarihi motiflerine dayalı pek çok folklorik eser verdi.. Bunların en

Bu nedenle bu resmi sürgün, şairin vatanına, ailesine, dostlarına ve Maryla’ya özlem duymasına neden olmasının yanı sıra, Boy- Zieliński’nin de belirttiği gibi,

• Yukarıda Mickiewicz’in bu eseri, sıradan insanlar için yazdığını belirtmiştik, ancak yayımlandığı yıllarda, bu eser, halk tarafından çok büyük bir ilgi..

Lejyonunun Türküsü” ( Pieśń Legionu Litewskiego) adlı şiirleri ile Çara karşı kesin başkaldırı öngörüyordu.. “Özgürlüğe Od’da” Rusya’daki

Ancak eser, Słowacki tarafından bir üçleme olarak tasarlandığına göre büyük bir olasılıkla

www.edebiyatogretmeni.org Türk Edebiyatı – Dil ve Anlatım Dersleri İçin Kaynak Site Sayfa 6. Bekir Sıtkı Erdoğan Bir Yağmur Başladı