• Sonuç bulunamadı

Romantizm Dönemi Edebiyat

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Romantizm Dönemi Edebiyat"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Romantizm Dönemi Edebiyat

(2)

Juliusz Słowacki

• Juliusz Słowacki (1809-1849), Krzemieniec’de dünyaya geldi. Şairin babası Euzebiusz Słowacki, o dönemde Wołyn’ da edebiyat profesörlüğü yapıyordu. Daha sonra Vilna Üniversitesinde çalışmak için ailesi ile birlikte Wilna’ya taşındı. Ne yazık ki, Juliusz daha beş yaşında bir çocukken Profesör Słowacki öldü. Dillere destan bir güzelliğe sahip anne, Bayan Salomea, Vilna Üniversitesinden bir tıp profesörü ile yeniden evlendi.

Profesör August Béc, Lituanya’nın kaymak tabakasındandı ve küçük Juliusz’daki sanatçı yanı hemen fark etmişti. Ne var ki, annesi Juliusz’u farklı bir biçimde yetiştirmek

istiyordu. Genç Słowacki zayıf, naif, hastalıklı bir çocuktu. Tipik bir melankolik,

introvertik bir genç olarak, Fransız ve İngiliz edebiyatını okumaya kendini adamıştı. Bu melankolik halini hiç bir zaman üzerinden atamadı ve ömrü boyunca yalnız bir adam olarak yaşadı. Vilna Üniversitesi’nden hukuk diploması ile çıktığında henüz çok gençti.

Üniversitedeki profesörlerden birisinin kızı olan Ludwika Śniadecka’ya duyduğu karşılıksız aşk, onu daha da içine kapanık bir hale getirmişti. Ludwika Śniadecka’nın ikinci eşi, Polonyalı yazar Czajkowski, daha sonra İstanbul’a yerleşmiş ve Sadık Paşa adını almıştır. Osmanlı diplomatı olarak çalışan Sadık Paşa, 1855’de Türkiye’de Polonya Lejyonunu kuranlardandır.

(3)

• Bu dönemde Słowacki’yi etkileyen diğer önemli olaysa, arkadaşı Ludwik Spitznagel’in intiharıdır. Bu iki genci “dünyaya karşı romantik bir tiksinme duygusu” birleştirmişti. Bu açıdan, sevgili dostunun ölümüne çok üzüldü.

Ama hem karşılıksız aşkı, hem de sevdiği bir dostunu romantik bir ölümle yitirişi, aynı zamanda ünlü şairin esin kaynakları olarak da görülebilir.

“Düşünce Saati” (Godzina myśli) adlı özyaşamöyküsel destansı

(otobiyografik poemat) şiirinde, bu duygularını en güzel biçimde ifade etmiştir. Bu destansı şiir, Romantizmin ilk dönem eserlerinin en

güzellerinden birisi olmasının yanısıra, şairin gelecekteki büyük

eserlerinin de müjdecisidir. Bu bağlamda eserin, “… bitmeyen roman.” (…

powieść nie skończona) sözleriyle sonlanması anlamlıdır.

• Słowacki’nin esin kaynaklarının bir diğeri de, “ulusal şair” olmak adına Mickiewicz’le sürdürdüğü çekişmeydi.

(4)

• 1829-1830 tarihleri arasında Varşova’da Hazine Bakanlığında memur olarak çalıştı, Słowacki. Ancak annesinin arzusu üzerine başladığı bu işten hiç zevk almıyordu. Bu ağır dönemi Byron ve Shakespeare okuyarak atlattı. “Szfanfary”,

“Hugo” ,”Mnich”, “Arab”, Jan Bielecki” adlı şiirsel romanlar (powieści poetyckie) ve “Maria Stuart”, “Mindowe” başlıklı dramaları bu dönemin ürünüdür.

• Şiirsel romanlarında ve dramalarında Byron’dan esinlenerek, topluma karşı isyan eden birey, bir acı sonucu değişim gösteren kişilikler gibi, tipik romantik motifler kullanmıştır. “Maria Stuart” adlı eseri , “Mindowe’den” daha klasik havadadır. Bir iktidar savaşını anlatan bu eserde, Shakespeare’in etkisini görüyoruz.

• “Rahip”, “Arap” ve “Szanfary” adlı eserlerinde oryantal bir hava görülür. Töton Şövalyelerini öyküleyen “Hugo’da” ise Wallenrodsu bir ifade göze çarpar. Şair, bu eseri yazarken, dönemin eleştirmenleri tarafından, Konrad Wallenrod’un çok etkisi altında kalmış olması nedeniyle eleştirildi. Ama bu eleştiriler, onu

yazmaktan alıkoymadı.

(5)

• Kasım Ayaklanması hükümetinin diplomatı olarak, Londra’ya gitmişti.

Ayaklanma ve yenilgi üzerine düşmanlara karşı şiirsel bir savaş açmaya karar verdi. “Marş” (Hymn), “Özgürlüğe Od” (Oda do wolności), (Kulik’i) bu düşüncelerle yazdı.

• Ayaklanmanın bastırılmasından sonra ülkesine dönmedi; Paris’e geçerek, büyük göçe katılmış oldu.

• Słowacki, gerek “Marş”, gerek “Özgürlüğe Od”, gerekse “Lituanya

Lejyonunun Türküsü” ( Pieśń Legionu Litewskiego) adlı şiirleri ile Çara karşı kesin başkaldırı öngörüyordu. “Özgürlüğe Od’da” Rusya’daki Dekabristlerin başarılı olmaları için yükselen arzu hemen göze çarpıyordu. Ne var ki, bu şiirlerin içeriğini bilen Bayan Salomea, Dekabristlerin trajik sonuna benzer bir sonun oğlunun da başına gelebileceğinden korkuyordu, bu korkusunu da belli ediyordu.

(6)

• Słowacki, belki de sırf bu yüzden, Paris’te, ayaklanma döneminde yazdığı şiirleri değil de, gençlik şiirlerini yayımladı. Çünkü, vatanına, onu bekleyen annesine varan köprüleri yakmak istemiyordu. Ancak bu durum,

göçmenler arasında çok kötü etki yaptı. Ne de olsa, o dönemde şairler, toplumun biricik sesi olarak düşünülüyorlardı. Fakat yine de, burada göçmenlerin umutsuzluklarını anlatan “Paris” (Paryż) adlı eserini yazdı.

• 1833 yılında yazdığı “Lambro” isimli şiirsel romanı (powieść poetycka) bir anlamda kendisini vatandaşlarına affettirmek için yazdı. Bu eserde

Byroncu bir hava vardı. Eserin Yunan kahramanı, özgürlük için Osmanlı’ya baş kaldırıyordu. Ama gerçekte bu eser, sanatçının, Kasım Ayaklanması ile yaptığı dramatik bir hesaplaşma ve yenilginin analiziydi. Ayrıca,

Mickiewicz’in Wallenrodizm düşüncesine karşı yazılan sert bir polemik olarak da yankı yapmıştı.

(7)

• Başlangıçtan beri Mickiewicz ile yıldızları barışmamıştı; Adam, Juliusz’un şiirlerini artistik yönden mükemmel buluyordu, ama büyük ustaya göre bu şiirlerde ruh yoktu. Mickiewicz bu şiirleri “güzel bir mimarisi olan, ama içinde Tanrısı olamayan kiliselere” benzetiyordu. Mickiewicz’in “Atalar III’ ün VIII. sahnesinde anlattığı, yıldırım düşmesi sonucu ölen Rus işbirlikçisi, hain doktor, Słowacki’nin üvey babası Dr. Béc’tir. Gerçi Mickiewicz, Dr. Béc adını kullanmamıştı, ama eseri okuyan herkes bu karakterin kimi canlandırdığını anlıyordu. İşte bu olaydan sonra Słowacki,

Mickiewicz’e büsbütün küstü. İkisinden birisi Paris’i terk etmeliydi; bu kişi Juliusz oldu. İsviçre’ye, Cenevre’ye gitmeye karar verdi.

• Paris’teki çevresinden uzaklaşmak, şaire yaşadıklarını düşünmek için, yaşamla ve zamanla bir mesafe koyma olanağı sağladı. Kaldığı pansiyonun sahibi Bayan Pattey ve onun güzel kızı Englantyna bir anlamda şairi yeniden yaşama bağlamışlardı. İşte bu ortamda, yukarıda da sözü edilen “Düşünce Saati’ adlı eserini yazdı. S.Tregutt bu eser için şöyle bir değerlendirme yapıyor: “Słowacki’nin erken dönem eserlerinde karakteristik olan her şey, burada kapalı, uyumlu bir bütünselliğe bürünmüş.

(8)

Kaynak

• Taluy YÜCE, Neşe. Polonya Edebiyatında Aydınlanma, Romantizm, Realizm. Ankara:

Kültür Bakanlığı Yayınları, 2002.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ş air, hikâyeci, romancı, oyun yazarı, ressam, heykeltıraş, besteci, kısacası tüm sanatçıların eserlerini yaratırken ellerindeki yetenek, dil, hayal gücü ve

Tevfik Fikret gençlik dönemi aĢk Ģiirlerinde daha çok eski Ģiir geleneğimze yaslanmaktadır. Ancak bazı yerlerde eski Ģiirdeki sevgili imajından farklı bir imaj ile

Poznan’ı Prusya’ya bıraktı. Krakov özgür cumhuriyet oldu. Ülkenin geri kalan bölümünde bir Polonya Krallığı, ya da Kongre Krallığı oluşturdu. Bu krallık

“Klasik ve Romantik Düşünce Üzerine ve Polonya Şiirsel Ruhu Üzerine” ( O klasyczności i romantyczności tudzież o duchu poezji polskiej) adlı çalışmasında, Polonya

• “Folklor Şarkılarının Yazarı” (Autor dumek) olarak tanınan Zaleski, Polonya- Ukrayna tarihi motiflerine dayalı pek çok folklorik eser verdi.. Bunların en

Her şeyden önce eser, “od” gibi klasik bir tür olarak yazılmıştı.. Ayrıca Yunan mitolojisine

Bu nedenle bu resmi sürgün, şairin vatanına, ailesine, dostlarına ve Maryla’ya özlem duymasına neden olmasının yanı sıra, Boy- Zieliński’nin de belirttiği gibi,

İner kente(İstanbul’a?). bir kıyınlar alanına. Ve de frengili. Artık tanımlar birbirini kovalar. Kuşatılan metalar ile değerler boşluğuna ev sahipliği yapan