• Sonuç bulunamadı

İmam Birgivî’nin Kitâbu’l-Îmân adlı eserinin tahkik ve tahlili, 1. cilt

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İmam Birgivî’nin Kitâbu’l-Îmân adlı eserinin tahkik ve tahlili, 1. cilt"

Copied!
699
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İMAM BİRGİVÎ’NİN KİTÂBU’L-ÎMÂN ADLI ESERİNİN TAHKİK VE TAHLİLİ

DOKTORA TEZİ

Mesut ÇAKIR

Enstitü Anabilim Dalı : Temel İslam Bilimleri Enstitü Bilim Dalı : Hadis

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Kemalettin ÖZDEMİR

NİSAN - 2018

(2)
(3)
(4)

i

İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR ... İV

TABLO LİSTESİ ...V

ÖZET ...

SUMMARY ... Vİİ

GİRİŞ ... 1

BÖLÜM I: İMAM BİRGİVÎ VE KİTÂBU’L-ÎMÂN ... 4

1.1. İmam Birgivî’nin Hayatı ve Eserleri ... 4

1.1.1. İmam Birgivî’nin Hayatı ... 4

1.1.2. İmam Birgivî’nin Şahsiyeti ve İlmi Kişiliği ... 7

1.1.3. Birgivî’nin Hadisçiliği ... 10

1.1.4. Birgivî’nin İman Anlayışı ... 13

1.1.5. İmam Birgivî’nin Eserleri ... 16

1.1.5.1. İtikâd ve İbadetlere Dair Eserleri... 16

1.1.5.2. Kur’ân İlimlerine Dair Eserleri... 19

1.1.5.3. Hadis İlmine Dair Eserleri ... 20

1.1.5.4. İslâm Hukuku ile İlgili Eserleri ... 21

1.1.5.5. Ahlâk ve Tasavvufa Dair Eserleri ... 24

1.1.5.6. Arapça Öğrenimine Yönelik Eserleri ... 25

1.1.5.7. Diğer Eserleri ... 28

(5)

ii

1.2. Kitâbu’l-Îmân ... 28

1.2.1. Kitâbu’l-Îmân’ın Adı ve Birgivî’ye Aidiyeti ... 28

1.2.2. Kitâbu’l-Îmân’ın Yazmaları ... 29

1.2.2.1. Nuruosmaniye Kütüphanesi 1194 Numaralı Yazma ... 29

1.2.2.2. Nuruosmaniye Kütüphanesi 1195 Numaralı Yazma ... 31

1.2.2.3. Âtıf Efendi Kütüphanesi 596 Numaralı Yazma ... 32

1.2.3. Kitâbu’l-Îmân’ın Türü... 33

1.2.4. Kitâbu’l-Îmân’ın Tertibi ve Konuları ... 34

1.2.5. Kitâbu’l-Îmân’ın Bölümleri ... 35

1.2.6. Kitâbu’l-Îmân’daki Hadislerin Sayısı ... 45

1.2.7. Kitâbu’l-Îmân’ın Kaynakları... 46

1.2.7.1. Birgivî’nin İşaret Ettiği Kaynaklar ... 46

1.2.7.2. Rumuzlar ... 46

1.2.7.3. Atıf Yapılan Eserler ... 49

1.2.8. Kaynakların Değerlendirmesi ... 72

1.2.8.1. İhyâu ulûmi’d-dîn ve Kitâbu’l-îmân... 73

1.2.8.2. Câmiu’l-usûl ve Kitâbu’l-îmân ... 78

1.2.8.3. el-Ezkâr ve Kitâbu’l-îmân ... 94

1.2.8.4. et-Tergîb ve’t-Terhîb ve Kitâbu’l-îmân ... 97

1.2.8.5. et-Tezkire ve Kitâbu’l-îmân ... 103

(6)

iii

BÖLÜM II: KİTÂBU’L-ÎMÂN’IN TARİHİ ARKA PLANI ... 110

2.1. Birgivî Dönemine Genel Bakış ... 112

2.1.1. Kanuni Sultan Süleyman Dönemi ... 112

2.1.2. Sultan II. Selim Dönemi ... 113

2.2. Kitâbu’l-îmân’ın Arka Planını Oluşturan Bazı Hadiseler ... 114

2.2.1. Safevîler ve Osmanlı toplumuna etkileri ... 114

2.2.2. Kızılbaş ve Kızılbaş Ayaklanmaları ... 116

2.2.2.1. Âlimlerin Çalışmaları ... 118

2.2.3. Hubmesihçiler ... 121

2.3. Kitâbu’l-îmân’ın Tarihi Arka Planı ... 124

2.3.1. Hz. Peygamberle İlgili Rivayetler ... 127

2.3.2. Sahabe İle İlgili Rivayetler ... 129

2.3.3. Belli Mekânlarla İlgili Rivayetler ... 131

SONUÇ ... 132

KAYNAKÇA ... 135

EKLER ... 149

ÖZGEÇMİŞ ... 155

BÖLÜM III: KİTÂBU’L-ÎMÂN’IN TAHKİKLİ METNİ ... 156

(7)

iv

KISALTMALAR

a.g.e. : adı geçen eser a.g.m. : adı geçen makale a.mlf. : aynı müellif

a.s : Aleyhisselâm

b. : bin/ibn

bk. : bakınız

c. : cilt

DİA : Diyanet İslam Ansiklopedisi

h. : Hicrî

Hz. : Hazreti

Haz. : hazırlayan

İFAV : İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları MEB : Millî Eğitim Bakanlığı

MÜİF : Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi nşr. : neşreden

ö. : ölüm tarihi

r.a : Radıyallahu anh/anhâ

s. : sayfa

s.a.s : Sallallahu aleyhi ve sellem

sy. : sayı

thk. : tahkik eden yay. : yayınları

ts. : tarihsiz

(8)

v

TABLO LİSTESİ

Tablo 1: Kitâbu’l-îmân’daki Hadislerin Bablara Göre Sayısal Dağılımı...46 Tablo 2: Kitâbu’l-îmân’daki Hadislerin Bablara Göre Orantısal Dağılımı...46 Tablo 3: Rumuzlar, Atıf Sayısı ve İlgili Eserin Adı ve Müellifi...47

(9)

vi

ÖZET

Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tez Özeti Tezin Başlığı: İmam Birgivî’nin Kitâbu’l-îmân Adlı Eserinin Tahkik ve Tahlili

Tezin Yazarı: Mesut ÇAKIR Danışman: Prof. Dr. Kemalettin ÖZDEMİR Kabul Tarihi: 03/04/2018 Sayfa Sayısı: vii (ön kısım) + 688 (tez) Anabilim dalı: Temel İslam Bilimleri Bilim dalı: Hadis

İslam âlimleri toplumdaki dini ve ahlaki bozulmalara karşı öteden beri ilmî birikimleriyle mücadele etmiştir. Hadis âlimlerinin bu yoldaki gayretleri, hadislerden derlemeler yaparak eserler ortaya koymak olmuştur. Hadis Edebiyatı, toplumu ihya uğrunda hadis âlimlerinin ortaya koyduğu çalışmalarla doludur. Bu mahsullerden biri de Osmanlı Devleti’nin büyük âlimlerinden Birgivî’ye ait olan Kitâbu’l-îmân’dır.

İmam Birgivî, tefsir, hadis, fıkıh, akaid, tasavvuf, ahlak ve dil alanlarında eserleri olan çok yönlü bir şahsiyet olmasının yanında fikirleri ile de sonrasına tesir etmiştir.

Eserlerinin bir kısmı Arapçadır. Bu sayede İslam dünyasında tanınma imkânı bulmuştur.

Kitâbu’l-îmân da Birgivî’nin Arapça olarak telif ettiği eserlerinden biridir. Derleme bir hadis eseri olan Kitâbu’l-îmân, içeriği itibariyle de İslam Akaidi ile alakalı rivayetlerden müteşekkildir.

Birgivî, eserini tasnif ederken kaynak niteliği taşıyan eserlerden hadisler almış ve hadis edebiyatı içerisinde en muteber kitaplar olan Buhârî ve Müslim’in Sahih’lerine öncelik vermiştir. Müellif, hadislerin başlarına koyduğu rumuzlarla ilk kaynağa işarette bulunmuş, kaynağını zikretmeden herhangi bir rivayet nakletmemiştir.

Öte yandan Birgivî’nin yaşadığı dönem, Osmanlı Devleti’nin zirvede olduğu döneme tekabül etmektedir. Ancak devletin Safeviler ile olan mücadelesi ve Anadolu’da baş gösteren bazı Kızılbaş ayaklanmaları devleti uğraştırmış ve belli tedbirler almaya götürmüştür. Dönemin âlimleri de eserleriyle, fetvalarıyla ve vaazlarıyla devletin mücadelesine destek olmuş, Müslüman halkta itikadî kırılma olmaması için çaba sarf etmiştir. Muhtevası itibariyle de Kitâbu’l-îmân, Ehl-i Sünnet itikadını savunmuş ve döneminde meydana gelen olaylara sünnetten cevaplar vermiştir.

Anahtar Kelimeler: Birgivî, Kitâbu’l-îmân, Akaid, İhya, Ehl-i Sünnet

(10)

vii

SUMMARY

Sakarya University Institute of Social Sciences Abstract of PhD Thesis Title of the Thesis: Critical Edition And Analysis of Imam Birgivī’s Manuscript Named Kitāb al-Īmān

Author: Mesut ÇAKIR Supervisor: Prof. Kemalettin ÖZDEMİR Date of Acceptance: 03/04/2018 Nu.of pages: vii (pretext) + 688 (main body) Department: Basic Islamic Sciences Subfield: Hadith

Islamic scholars have struggled to religious and moral breakdowns with their knowledge accumulation all a long the time. Efforts of hadith scholars in this way, have been producing works by copyriting. Hadith literature is full of hadith scholars works for the purpose of reviving the society. One of the works is Kitāb al-Īmān written by Birgivī who was one of the authority scholars of ottoman empire. Imām Birgivī, just as having many works in the field of tafsir, hadith, fiqh, tasawwuf, moral and language, he had versatile personality. And his ideas influenced the time after he died. Some of his works were arabic. So, he had a chance to be recognised in islamic world.

Kitāb al-Īmān is one of the works classified in arabic language. It was a compilation hadith book. It consist of narrations related to islamic akaid with its content.

Birgivī, while classifying his works, he used hadith from studies carrying resource qualification and gave priority to works most respected books in hadith literature such as Bukhāri’s and Muslim’s Sahihs. The author pointed out first source with putting nicknames in front of hadiths and didn’t quoted narrations without stating any source.

On the other hand, the period Birgivī lived, corresponded the period when ottoman empire was its peak. However, the empires struggling with Safawids, some qızılbash rebellions in anotolia made it hard for the empire and forced it to take some precautions. Scolars of the period supported to empire’s struggle with their works, fatwas and serman. Also they made effort not be any corruption of faith. Kitāb al-Īmān advocated ahl al-sunnah faith as a content and found solutions from sunnah to events occured in his period.

Keywords: Birgivī, Kitāb al-Īmān, Aqaid, Revitalization, Ahl al-Sunnah

(11)

1

GİRİŞ

Araştırmanın Konusu ve Önemi

Daha ziyade harp meydanlarındaki başarıları ile bilinen Osmanlı’nın İslami ilimlerde de önemli çalışmaları olduğunu ispat eden şahsiyetlerden biri hiç şüphesiz İmam Birgivî’dir (ö. 981/1573). Eserleri çağı aşan nitelikte olup ilim dünyasında ve halk arasında belli bir tesir oluşturmuştur. Eserlerinin bir kısmını Arapça yazan Birgivî, bu sayede İslam dünyasının tamamına hitap etme imkânı bulmuş ve muhtelif memleketlerden âlimlerin övgülerine mazhar olmuştur.

Birgivî’nin eserleri arasında Kitâbu’l-îmân özel bir yer tutar. Zira eser, müellifin hadis ilmindeki mevkiini gösterdiği gibi muhtevası ile de dikkatleri çekmektedir. Derleme bir hadis eseri olan Kitâbu’l-îmân itikadla ilgili hadislerden müteşekkildir. Derleme türü çalışmaların temel özelliği, müellifinin belli bir ihtiyaç sebebiyle tasnif etmiş olmasıdır.

Tarih boyunca hadis âlimleri, itikadî, amelî veya ahlakî açıdan eksik gördükleri noktalarda temel hadis eserlerinden derlemeler yaparak İslam toplumunu sünnetle ihya çabasında olmuşlardır. Telif dönemi olan 16. Yüzyıl’ın sosyal ve siyasi olayları göz önünde bulundurulduğunda Kitâbu’l-îmân’ın önemi daha da anlaşılır olmaktadır. Öte yandan Kitâbu’l-îmân’ı tahlil etmek, dönemin daha iyi anlaşılmasına da yardımcı olacaktır.

Bir Osmanlı âlimi olan Birgivî’nin pek çok eserinin tahkik edilerek ilim dünyasına kazandırılmış olmasına rağmen, Kitâbu’l-îmân üzerine herhangi bir çalışmanın günümüze kadar yapılmamış olması eksikliktir. Hacimli bir eser olan Kitâbu’l-îmân’ın tahkik ve tahlili, bu eksikliği gidermesinin yanında, ilim dünyası için bir kazanç ve Birgivî’nin hadisçiliği ile toplumsal hadiselere bakışını göstermesi açısından ayrıca önem arz etmektedir.

İşte bu sebeple çalışmanın konusu Osmanlı devrinin meşhur âlimlerinden İmam Birgivî’nin Kitâbu’l-îmân adlı eserinin tahkik ve tahlilidir.

Araştırmanın Amacı

Eserleri ve fikirleriyle özelde Osmanlı Devleti’nin genelde ise tarihimizin iz bırakmış âlimlerinden İmam Birgivî’nin Kitâbu’l-îmân adlı eserinin tahkik çalışması her şeyden önce

(12)

2

ecdadımıza karşı bir vazifedir. Bu noktadan hareketle, Türkiye’deki araştırmacıların kendi coğrafyalarındaki eserlerine öncelik vermesi yerinde bir tavır olacaktır. Bununla birlikte eserin tahkik, tahric ve neşri; ilim dünyası için, hadis ilmi ve İslam itikadı konularında bir kazanım; vaiz ve hatipler için irşad faaliyetlerinde bir başvuru kaynağı olacaktır.

Eserin tahlili de Birgivî’nin daha iyi tanınmasına ve telif döneminin sosyal ve siyasi hadiselerinin hadisler penceresinden yorumlanmasına imkân sağlayacaktır.

Çalışmadaki amaç, bir ecdat eserini gün yüzüne çıkarırken, ilim dünyasına ve topluma kalıcı bir eser sunabilmektir.

Araştırmanın Yöntemi:

Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde İmam Birgivî ve Kitâbu’l-îmân’ın tahlili ele alınmıştır. İlk olarak İmam Birgivî’nin hayatı ve eserlerine temas edilerek ilmî şahsiyeti üzerinde durulmuş, ardından sırasıyla eserin adı, müellife aidiyeti, yazmaları ile eserin türü, tertibi ve muhtevası incelenerek kaynakları ortaya konmuştur. Kaynakların tespitinde rumuzlardan yola çıkılarak bir netice elde edilmeye çalışılmış, tespit edilen eserlerin müellifleri ve muhtevaları hakkında bilgiler verilmiştir. Ardından “bahsi geçen eserler bizzat müellifin başvurduğu eserler mi yoksa Birgivî, başka bir eserden hadisleri derleyip rumuzlarla ilk kaynağa mı işaret etmiştir” sorusuna cevap aranmıştır.

İkinci bölümde Kitâbu’l-îmân’ın telifinde tarihi arka plan incelenmiştir. Bu kısımda en başta muhaddislerin, sünnetle İslam toplumunu ihya çalışmaları üzerinde durulmuştur.

Ardından Birgivî döneminin siyasi, sosyal ve fikri olayları incelenerek Kitâbu’l-îmân’ın hangi mülahazalarla tasnif edildiğinin tespiti yapılmıştır.

Üçüncü bölüm ise Kitâbu’l-îmân’ın tahkik kısmıdır. Bu bölümde evvela müellife ait nüsha esas alınmış ve yazılmıştır. Bu esnada noktalama işaretleri kullanılarak rivayetlerde merfu olan kısımlar kalın yazılmıştır. Her bir rivayet için numara verilmiş ve müellifin her hadisin başında kaynaklarına işaretle belirttiği rumuzlar, parantez içinde ve kalın olarak yazılmıştır.

ve » gibi dönemin imla kurallarına uygun olarak yazılan kelimeler, ª ve » şeklinde günümüz kurallarına göre yazılmıştır. Müellif nüshasındaki varak numaraları özellikle belirtilmiştir. Bazı hadislerde yer alan ayetler parantez içerisinde kalın ve harekeli

(13)

3

olarak kaydedilmiştir. Müellif nüshası ile istinsah edilen iki nüshadan biri olan Âtıf Efendi Kütüphanesindeki 596 numaralı yazma, harfi ile isimlendirilerek mukayese edilmiş, farklılıklarda müellif nüshası esas alınmış, diğeri dipnotta gösterilmiştir. Gerekli görülen nüsha farklılıklarında hangi ifadenin doğru olduğu ilk kaynaklardan araştırılıp dipnotlarda ayrıca belirtilmiştir. Bazen de “sehv-i kalem” denebilecek hatalarla karşılaşılmış, bunlara da dipnotta hususiyetle işaret edilmiştir. Allah Teâlâ, Hz. Peygamber veya sahabenin zikredildiği yerlerde yazılan tazim ifadelerinde müellif nüshası dikkate alınmış, diğer yazmadaki herhangi bir farklılığa değinilmemiştir.

Birgivî’nin bir veya birkaç harf kullanmak suretiyle oluşturduğu rumuzlardan hareketle rivayetlerin atfedilen yerleri bulunmuş ve Müslim ve Muvatta için hadis numaraları, Buhârî, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce için bab numaraları ve diğer eserler için cilt ve sayfa numaraları verilmek suretiyle hadisin geçtiği yerler belirtilmiştir. Şayet bahsi geçen rivayet, müellifin işaret ettiği kaynaktan daha muteber bir eserde yer almış ise o da ifade edilmiş, bunun dışında hadisin geçtiği diğer kaynaklara değinilmemiştir.

Tezin asıl amacı hadislerin tahrici olmadığı için, tahkikte muhtasar bir tahric metodu kullanılmıştır. Bu çerçevede Buhârî ve Müslim hadisleri ümmetin genel kabulüne mazhar olduğu için, tekrar derece beyanı gereksiz görülmüştür. Hadis Sünen- ü Tirmizî’de geçmişse Tirmizî’nin hadisin derecesi ile ilgili görüşü mutlaka verilmiştir. İbn Mâce rivayetlerinde Busîrî’nin değerlendirmesi dikkate alınmış diğer rivayetler için, Muhammed Avvâme, Abdulkadir Arnavut ve Şuayb Arnavut’un tahricleri benimsenmiştir.

Ayrıca Heysemî’nin Mecmau’z-zevâid’deki değerlendirmeleri, Suyûtî’nin el-Camiu’s- Sagîr’deki rumuzları ve Münzirî’nin et-Tergîb ve’t-Terhîb’deki “an” ve “ruviye” beyanı da dikkate alınmıştır. Sayılanlar dışında kalan az sayıda rivayet için, râvîleri incelemeye tabi tutularak “ ” ile başlayan bir ifade ile hadisin sıhhati noktasında bir değerlendirme yapılmıştır.

(14)

4

BÖLÜM I: İMAM BİRGİVÎ ve KİTÂBU’L-ÎMÂN

1.1. İmam Birgivî’nin Hayatı ve Eserleri

Bu kısımda İmam Birgivî’nin hayatı ve eserleri ele alınacaktır. Müellifin hayatı hakkında kaynaklarda yeterli bilginin varlığı yanında,1 hayatını ve eserlerini tanıtıcı hususî eserler de telif edildiği için.2 verilecek bilgiler özet mahiyetinde olacaktır.

1.1.1. İmam Birgivî’nin Hayatı

10 Cemâziyelevvel 929/27 Mart 1523’de3 Balıkesir’in Kepsut ilçesine bağlı Bektaşlar köyünde doğan müellifin adı Mehmed’dir. Lakabı Takıyyuddin ve Muhyiddin’dir.

Babası Pir Ali Efendi, âlim ve zâhid bir kimse olup Balıkesir’de müderrislik yapmıştır.

Annesi Meryem Hanımdır.4 Dedesi ise Bektaşlar köyünden İskender Efendi’dir.

İmam Birgivî, hayatının en verimli dönemini Birgi’de geçirmiş ve oradaki müderrisliği esnasında meşhur olmuş olmasından dolayı, doğum yeri olan Balıkesir yerine İzmir’in Ödemiş ilçesinin Birgi kasabasına nisbetle Birgivî veya Birgili diye nisbelenmiştir.

Ayrıca Birgivî’nin babasının dışındaki soy ağacını oluşturan kimselerin de müderrislik yapan ve Bayramiyye tarikatına5 bağlı sofiyye meşrepli kimseler olduğu kaynaklarda ifade edilmektedir.6

1 Birgivî’nin hayatı ve eserleri hakkında bk. Ali b. Bâlî, el-Ikdü’l-manzûm fî zikri efâdili’r-rûm, Beyrut: Dâru’l- kitâbi’l-arabî, 1975, s. 436; Atâî, Hadâiku’l-Hakâik fî Tekmileti’ş-Şekâik, s. 179; İbrahim Peçevî, Târîh-i Peçevî, İstanbul: Matbaa-i Âmire, 1283h. I, 467; Hafız Hüseyin Ayvansârâyî, Mecmûa-i Tevârîh, İstanbul: İÜEF Yay. 1985, s. 16; Muallim Naci, Esâmî, İstanbul: Mahmut Bey Matbaası, 1308h. s. 83; Şemseddin Sami, Kâmûsu’l-A’lâm, İstanbul: Mihran Matbaası, 1306h. II, 1284; Mehmed Süreyya, Sicilli Osmânî yahud Tezkire-i Meşâhir-i Osmâniyye, İstanbul: Sebil Yay. 1997, IV, 143; Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, İstanbul: Meral Yay. 1972, I, 284;

Mehmet Ali Aynî, Türk Ahlakçıları, İstanbul: Marifet Basımevi, 1939, s. 105; Zirikli, Hayreddin b. Mahmud b.

Muhammed, el-A’lâm, Beyrut: Dâru’l-ilmi’l-melâyîn, 2002, VI, 61; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Karesi Meşâhirî, Karesi: 1342h. I, 8; Ömer Rıza Kehhâle, Mu’cemü’l-müellifîn, Beyrut: Dâru ihyâi’t-türâsi’l-arabî, IX, 123; Hasan Aksoy, “Birgivî Mehmed Efendi”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, İstanbul: Dergah Yay. 1977, I, 447; Kasım Kufralı, “Birgivî”, MEB İslam Ansiklopedisi, İstanbul: 1979, II, 634; Emrullah Yüksel, “Birgivî”, İstanbul: DİA, İstanbul: 1992, VI, 191.

2 Birgivî’nin Hayatı ve Eserlerini konu alan hususî eserler için bk. Esat İleri, Rahmetli İmamı Birgivi, İzmir: Hür Efe Yay. 1954; H. İhsan Barutçu, İmam-ı Birgivî Hazretlerinin Hayatı ve Görüşleri, İzmir: Yeni Asya Yay. ts; Ahmet Turan Arslan, İmam Birgivi Hayatı, Eserleri ve Arapça Tedrisatındaki Yeri, İstanbul: Seha Neşriyat, 1992; Emrullah Yüksel, Mehmed Birgivî’nin Dini ve Siyasi Görüşleri, Ankara: TDV Yay. 2011; Huriye Martı, Birgivi Mehmed Efendi Hayatı, Eserleri ve Fikir Dünyası, Ankara: TDV Yay. 2011; a.mlf, Osmanlıda Bir Daru’l-hadis Şeyhi Birgivî Mehmed Efendi, İstanbul: Dârulhadis Yay. 2008.

3 Birgivî, Mehmed b. Pir Ali, Vasıyetnâme, Sad. Ahmet Ersin Yücel, İstanbul: Bedir Yay. ts, s. 62.

4 Birgivî, Vasıyetnâme, s. 67.

5 Hacı Bayrâm-ı Velî (ö. 833/1429-30) tarafından Ankara ve çevresinde kurulan bir Türk tarikatıdır. Hacı Bayrâm-ı Velî’nin vefatından sonra Bayramiyye, Akşemseddin’e (ö. 863/1459) nisbet edilen Şemsiyye ve Ömer Sikkînî’ye (ö.

(15)

5

İmam Birgivî, ilk tahsiline müderris olan babasının yanında başlar. Hafızlığını ikmal etmenin yanında başta Arapça olmak üzere naklî ve aklî ilimleri öğrenir. Babasının da telkinleri ile ilme karşı içinde derin bir iştiyak oluşan Birgivî, Semâniye medresesinde7 yüksek tahsilini tamamlaması için İstanbul’a gönderilir.8 İstanbul’a gelen Birgivî, ilk olarak Mahmud Paşa Medresesinde müderris Küçük Şemseddin Efendi’nin (ö.

957/1550-51) derslerine devam eder. Burada Hanefi fıkhının önemli eserlerinden olan Merginânî’nin (ö. 593/1196) el-Hidâye’sini okur. Ardından Ahîzâde Mehmed (ö.

974/1563-64) ve Kazasker Abdurrahman Efendilerin (ö. 983/1575) derslerini takip eder.

Başarılı bir eğitim sürecinin ardından Birgivî Mehmed Efendi Semâniye medresesinden icazetini almayı hak kazanır.9

Kazasker Abdurrahman Efendi’nin yanında mülazım10 olan müellif, İstanbul’daki bazı medreselerde müderrislik yapar. Daha sonra hocası Abdurrahman Efendi’nin teşvikiyle Edirne’de kassâm-ı askerîlik11 vazifesine başlar. Burada iken bir ara aynı vazifeyi icra eden Kızıl Molla lakaplı Abdurrahman b. Seyid Ali’nin derslerine devam ederek dört yıl süren bu memuriyeti esnasında eğitim ve irşad faaliyetlerinden de geri durmamış olur.12

880/1475) nisbet edilen Melâmiyye adlı iki büyük asli kola ayrılmış, esas Bayramiyye adı geçen kollardan ilki tarafından sürdürülmüştür. Teferruatlı bilgi için bk. Fuat Bayramoğlu, Nihat Azamat, “Bayramiyye” İstanbul: DİA, V, 269-273.

6 Martı, Osmanlı’da Bir Dâru’l-Hadis Şeyhi Birgivî Mehmed Efendi, s. 27.

7 Semâniye medreseleri, sahn-ı semân olarak da ifade edilmekte olup, Fatih Sultan Mehmed tarafından Fatih Camii külliyesinde yaptırılan yüksek dereceli okuldur. Medrese-i âliye de denilmektedir. Teferruatlı bilgi için bk. Fahri Unan, “Sahn-ı Semân” İstanbul: DİA, XXXV, 532.

8 Huriye Martı çalışmasında Birgivî’nin Semâniye medreselerine gelişi ile alakalı şunları söyler: “Günümüzde yazılan bazı kaynaklarda, tahsilini ilerletmek üzere Balıkesir’den ayrılan Birgili Mehmed Efendi’nin Semâniye Medreselerinde okumak gayesiyle İstanbul’a geldiği, hatta Semâniye’ye giriş imtihanını kazanarak burada eğitimini tamamladıktan sonra parlak bir başarı ile mezun olup icazetnamesini aldığı belirtilmekteyse de, kadim kaynakların hiçbirisinde bulunmayan bu bilgiyi ihtiyatla karşılamak gerekmektedir.” Martı, Osmanlı’da Bir Dâru’l-Hadis Şeyhi, s. 28.

9 Ahmet Turan Arslan, İmam Birgivi Hayatı, Eserleri ve Arapça Tedrisatındaki Yeri, s. 25-27.

10 Mülâzemet: Staj anlamında kullanılan bu tabir, Osmanlı’da medrese mezunlarının müderrislik ve kadılık almak için sıra beklemeleri, bu arada mesleki tecrübe kazanmaları ve belirli kontenjanlardan istifade ile göreve başlamalarını ifade eder. Teferruatlı bilgi için bk. Mehmet İpşirli, “Mülâzemet” İstanbul: DİA, XXXI, 537.

11 Kassâm-ı askerîlik: İslâm hukuk literatüründe ganimet, şirket ve miras gibi konularda her türlü menkul ve gayrimenkul malı bölerek şayi hisseleri belirli hale getiren kişi ya da resmî görevliye kasım veya kassam denilmiştir.

Daha dar anlamda ve özellikle Osmanlı uygulamasında kassam, miras davalarında bizzat dava mahalline giderek gerekli tahkikatı yapıp ihtilâf hakkında bir neticeye vardıktan sonra davayı hükme bağlayan ve terekeyi vârisler arasında taksim eden şer’î memuru ifade etmektedir. Kassâm-ı askerî de, Yeniçeri Ocağı mensuplarından birisinin vefat etmesiyle, ardında bıraktığı malların resmî işlemler sayesinde şeriata uygun biçimde varislerine paylaştırılması ile meşgul olan heyetteki şer’î memura verilen isimdir. Teferruatlı bilgi için bk. Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul: MEB, 1983, II, 210; Sait Öztürk, “Kassâm” İstanbul: DİA, XXIV, 529.

12 Emrullah Yüksel, Mehmed Birgivî’nin Dini ve Siyasi Görüşleri, s. 34.

(16)

6

Birgivî Mehmed Efendi için ilmiye sınıfı içinde geçen uzun yıllardan sonra resmi görev alması farklı bir tecrübe olur. Haktan kıl kadar bile ayrılmaya tahammülü olmayan mizacı, onun bu görevi daha fazla yürütmesine engel olmuş olmalı ki, kassâm-ı askerîlikten ayrıldıktan sonra bir daha devlet memurluğunda bulunmaz. Tekrar İstanbul’a dönen Birgivî, Bayrâmî tarikatına intisab eder. Adeta inzivaya çekilmiş bulunan Mehmed Efendi, Bayrâmî’lerin giydiği beyaz bir elbise giyer ve nefsini tezkiye ile uğraşır. Bir ara kassâm-ı askerlikten aldığı paraları sahiplerine iade etmek için Edirne’ye gider ve Câmi-i Atîk’te oturup kendisinden kısmet ücreti aldığı her kim varsa gelmesini isteyerek etrafa nidalar ettirir. Gelenlere defter mucibince paralarını iade ederek helâlleşir, gelmeyenlerin hakkını ise bu şehrin fakirlerine dağıtır.13

İmam Birgivî’nin İstanbul’da bulunduğu sıralarda Sultan II. Selim’in (ö. 982/1574) hocası Ataullah Efendi (ö. 979/1571) ile aralarında derin bir dostluk başlar. Bu ilişki müellifin hayatında bir dönüm noktası olacaktır. Ataullah Efendi memleketi olan Birgi’ye bir medrese yaptırır14 ve Mehmed Efendi’nin oraya müderris olmasını talep eder. Birgivî için hayatının sonuna kadar devam edecek olan bu vazife, teklifi kabul etmesiyle birlikte başlar.

Birgi’de müderrisliğe başlayan İmam Birgivî’nin ilmî kudreti kısa zamanda duyulur.

Yurdun dört bir yanından talebeler Birgivî’nin etrafını doldururlar. Birgivî Mehmed Efendi, bir yandan talebe yetiştirirken diğer taraftan halkı vaaz ve nasihatleriyle irşad eder. Birgivî bunların yanında eser telif etmeyi de hızla sürdürür.

İmam Birgivî’nin bu dönemdeki faaliyetleri Birgi ile sınırlı değildir. O, etrafta gördüğü her türlü yanlış uygulamayı ilmî çerçevede eleştirir ve izalesi için elinden geleni yapar.

Bu çerçevede hayatının sonlarına doğru Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa’ya (ö.

987/1579) memleketteki adaletsizlikle mücadele etmesi için tavsiyede bulunmak amacıyla İstanbul’a gelmesi manidardır. Ayrıca Sokullu’nun üzerinde, Birgivî’nin vermiş olduğu tavsiyelerin etkisinin görülmesi de dikkate değer bir başka noktadır.15 Öte yandan İmam Birgivî ile devrin Şeyhülislâm’ı Ebussuûd Efendi arasında geçen para

13 Martı, Osmanlı’da Bir Dâru’l-Hadis Şeyhi, s. 32-33.

14 Ahmet Turan Arslan çalışmasında, Ataullah Efendi’nin memleketine medrese yaptırmasına İmam Birgivî’ye olan muhabbetinin sebep olduğunu söyler. Bk. Arslan, İmam Birgivi, s. 32.

15 Yüksel, Mehmed Birgivî’nin Dini ve Siyasi görüşleri, s. 38.

(17)

7

vakfı tartışması, Birgivî’nin ilmî yetkinliğini ve doğruyu ifade etmedeki cesaretini görmemiz açısından bir başka örnektir. Ebussuûd Efendi, (ö. 982/1574) Risâle fî cevâzi vakfi’l-menkûl ve’n-nükûd isimli risalesini yazar. Bu risalesi ile para vakıflarının cevazına fetva verir. Birgivî Mehmed Efendi ise, Şeyhülislam’ın fetvasının geçersizliğini ispatlamak amacıyla es-Seyfü’s-sârim fî ademi Cevâzi vakfi’l-menkûl ve’d-derâhim adlı risaleyi telif eder. O da Ebussuûd Efendi’nin fetvasında dayandığı delilleri irdeler ve tenkitte bulunarak para vakıflarının caiz olmadığını savunur.16

Böylece Birgi’de verimli bir 10 yıl geçiren Mehmed Efendi çıktığı bir İstanbul yolculuğu esnasında vebaya yakalanır, 981 yılı Cemâziyelevvel ayının son pazartesi gününe rastlayan 21 Eylül 1573 tarihinde 52 yaşında iken vefat eder17 ve cenazesi Birgi’ye getirilerek defnedilir.18 Mehmed Efendi yazmış olduğu Vasiyetnâme isimli eserinde ölümünden sonrası için kendisi ile ilgili şu vasiyetlerde bulunur:

“Üzerime yapı yapmasınlar, çadır kurmasınlar ve başımda beklemesinler. Başımın ucuna duaya vesile olsun diye belli bir büyücek taş diksinler. Kabrim yıkılacak olursa üzerime toprak döküp, yeniden hörgüç gibi yaparak tamir etsinler. Yüksekliği bir karış olsun. Mezarımı açarak içinden tamir etmesinler. Ehlime ve evlatlarıma vasiyetim budur ki, üzerime sağu sağmasınlar, ifratla methetmesinler. Öldüğüm günde, yedisinde, kırkında ve yılında yemek pişirip ziyafet yapmasınlar. Ruhum için çok sadaka versinler.

Allah Teâlâ kabul etsin. Akçeye kâdir olmazlarsa ekmekten, pirinçten, yağdan ve tuzdan ve soğandan neye kâdir olurlarsa azdan çoktan fakirlere Allah için verip, sevabını bu fakire dilleriyle bağışlasınlar. Ve dualarında ansınlar. Hemen unutup gitmesinler.”19 1.1.2. İmam Birgivî’nin Şahsiyeti ve İlmi Kişiliği

Birgivî Mehmed Efendi’nin biyografisinden bahseden bütün kaynaklar, onun Osmanlılar döneminde yetişmiş seçkin bir âlim olması yanında dinî ve ahlâkî şahsiyeti

16 Teferuatlı bilgi için bk. Osman Eskicioğlu, “İmam Birgivî’nin Para Vakıfları Hakkındaki Bazı Görüşleri”, İmam Birgivî, Haz. Mehmet Şeker, Ankara: TDV Yay. 1994, s. 78-82; Şule Önder, İslam ve Osmanlı Hukukunda İmam Birgivi ve Ebussuud Efendi’nin Para Vakfı Tartışmaları, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya: 2006.

17 Birgivî vefatından önce de sıkıntılı günler yaşamıştır. Bu noktada gözlerinden rahatsızlık çektiğini Ataullah Efendi’ye yazdığı bir mektupta bizzat kendi ifadelerinden öğrenmekteyiz. Bk. Arslan, “İmam Birgivî’nin Bir Mektubu”, İlmi Araştırmalar Dergisi, İstanbul: 1997, sy. 5, s. 69.

18 Arslan, İmam Birgivi, s. 38-39.

19 Birgivî, Vasiyetnâme, s. 69-70.

(18)

8

bakımından da mükemmel bir insan olduğunu belirtir.20 Hakkında hiçbir şey söylenmemiş olsa bile, yazmış olduğu eserlere bir göz atıldığında İmam Birgivî’nin bahsedilen hususiyetlere sahip bir kimse olduğu kanaati zihinlerde oluşmaktadır.

Birgivî, şöhreti yalnızca ulema arasında kalmayıp halka kadar yayılmış olan bir alimdir.21 Mehmed Ali Aynî (ö. 1364/1945) eserinde “kâmil insan” dediği Birgivî’den

“ahlakçılarımız içinde Birgivî derecesinde mümtaz bir simaya nadir tesadüf olunur.

Çünkü onun dini bilgisi ve bıraktığı eserleri ne kadar yüksek ise meslek ve meşrebi de o nisbette pâk, nezih ve metin idi” diye bahsederken,22 Ömer Nasûhi Bilmen (ö.

1391/1971) de “Birgilî merhum, ilim ile takvayı cem etmiş, zahiren ve bâtınen mü- kemmel bir hâle gelmiş, metîn, vakar ve temkin ile muttasıf bir fâzıldır” demektedir.23 Bazı Arapça eserlerde Birgivî’den bahisle “sarf ve nahivde âlim, sünnetin ihyâcısı,24 sûfî, vâiz, fakih, müfessir, muhaddis ve ferâiz âlimi25 diye söz edilmektedir.

Birgivî, itikatta Ehl-i Sünnet, amelde Hanefi mezhebine mensup bir kimsedir. Mehmed Efendi’nin intisabı oldukça nettir ve kendi ifade ve faaliyetlerinde açıkça görülmektedir.26 Ayrıca müellif aile geleneğinin doğal bir sonucu olarak Bayrâmî tarikatına bağlıdır.27

Birgivî, gençliğinden itibaren eser telifine başlayarak ilim muhitlerinin dikkatlerini üzerine çekmiştir. Yazdığı eserleriyle yalnızca halkımız arasında değil, Hicaz uleması

20 Yüksel, “Birgivî” DİA, VI, 192.

21 Kufralı, “Birgivî” MEB İslam Ansiklopedisi, II, 634.

22 Aynî, Türk Ahlakçıları, s. 105.

23 Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, İstanbul: Bilmen Yay. 1974, II, 650.

24 Zirikli, el-A’lâm, VI, 61.

25 Kehhâle, Mu’cemü’l-müellifin, IX, 123.

26 Birgivî’nin Vasiyetnâme’sindeki şu sözleri bu netliğin bariz bir örneğidir: “İtikatta ve amelde mezhebini bilmek her kişiye lazımdır. “İtikatta mezhebin kimdir” diye sorulunca; “ehl-i sünnet ve’l-cemeat denilmelidir.” Yani Rasulullah’ın ashabı hangi itikad üzerine olurlarsa ben de aynı itikad üzerineyim” demek lazımdır. Onların itikadı buraya kadar zikrettiklerimizdir. Ve her Müslüman hükmeylemeli ki Ehl-i Sünnet ve Cemaat mezhebi haktır, diğer mezhepler bâtıldır. “Amelde mezhebin kimdir?” deseler “İmam-ı Ebû Hanife (radıyallahu anh) mezhebidir” demeli.

Ama hükmedip, “Ebû Hanife mezhebi haktır, diğerleri batıldır” dememeli. Belki demeli ki, “Ebû Hanife mezhebi haktır, hata ihtimâli de var. Diğer mezhepler hatadır, hak olmak ihtimâli de var.” Bk. Vasiyetnâme, s. 31-32.

27 Martı, Osmanlı’da Bir Dâru’l-Hadis Şeyhi, s. 28.

(19)

9

arasında ve Balkan yöreleri gibi pek çok yerde tanınmıştır.28 Bu yörenin âlimleri onun hakkında şiirler yazmıştır.29

Onun özellikle ahlâk ve fıkha dair eserlerinde klasik görüş ve bilgileri aktarması yanında kendi dönemindeki dinî, ahlâkî, sosyal ve siyasî meselelere özel bir önem vermesi, bunlarla ilgili şahsî görüşlerini ve tenkitlerini cesaretle ortaya koyması onun ilmî şahsiyetinin en dikkate değer yönüdür. Eserleri çağının sosyal hayatını ve problemlerini yansıtması bakımından da büyük önem taşır.30

Birgivî, dinin ihyâsı için çaba sarf etmiş biridir. Onun ihyâcılığı, bidat ve hurafelerle mücadele, Kitap ve Sünnet’e uyma, Ehl-i Sünnet ve selefin yolundan gitme, sûfilerin şeriata uymayan görüşlerini reddetme şeklinde olmuştur.31

Öte yandan İmam Birgivî, mert ve tavizsiz bir karaktere sahiptir. Keskin ve köşeli bir mizacı, hatalar karşısında susmayan bir kalemi vardır. Aslında fikirlerinin merkezinde yer alan iyiliği emredip kötülükten sakındırma düsturunu bir anlamda destekleyen de hayata eleştirel bakan yapısıdır. Fakat bu tavrı tek yönlü olmayıp tek bir zümreyi hedef almamakta, mahalle camiinin hatibinden kasabanın subaşısına, Osmanlının dirayetli Sadrazamı Sokullu Mehmed Paşa’dan en meşhur Şeyhülislâm’ı Ebussuûd Efendi’ye, sûfîlerden imam ve müezzinlere, kadılardan müderrislere, avamdan havasa kadar uzanan geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Mehmed Efendi’ye göre yanlış karşısında susmak dünyada âr, ahirette ise nârdır. Muhatabını eleştirirken siyasî davranıp sözü dolandırmaksızın son derece açık, net, özlü ve kimi zaman da sert ifadeler kullanmayı tercih eder.32

Birgivî’nin ilim dünyasına katkıları bağlamında, sarf-nahiv konularına dair eserleri özel bir yer tutmuş ve Birgivî’nin tanınıp çağları aşmasına bu alandaki çalışmalarının katkısı büyük olmuştur. Başta Avâmil ve Izhâr olmak üzere Arapça gramerinde kaleme aldığı eserler, İslâm ilimleri alanında büyük bir hizmet ifa etmiş ve haklı olarak yaygın bir

28 Arslan, İmam Birgivî, s. 46-47.

29 Mekke, Medine ve Mısır âlimlerinin şiirleri için bk. Hüseyin Elmalı, “Mısır, Mekke ve Medine Âlimlerinin Birgivî Hakkında Yazdıkları Şiirler” İmam Birgivî, Haz. Mehmet Şeker, s. 83.

30 Yüksel, “Birgivî” DİA, VI,192.

31 Mustafa Sönmez, “İhyacılığın Doğuşu ve Bazı Önemli Temsilcileri” EKEV Akademi Dergisi, 2001, sy. 1, c. 3, s. 33.

32 Martı, Osmanlı’da Bir Dâru’l-Hadis Şeyhi, s. 39.

(20)

10

şöhrete kavuşmuştur. İslâm dininin iki ana kaynağını oluşturan Kur’an ve Sünnet’in dili olan ve ayrıca İslâm medeniyetinin müşterek lisanı haline gelen Arapça’nın Arap olma- yan Müslüman milletler tarafından öğrenilebilmesi için büyük gayretlerin sarf edildiği bilinmektedir. İlmî Arapça’nın öğrenilmesinde onun gramerinin bilinmesinin büyük payı bulunduğu da şüphesizdir.33 Onun bu sahadaki eserleri eğitim kurumlarında günümüze kadar etkinliğini sürdürmüş ve Arapçayı öğrenmede kolaylaştırıcı yönüyle bir dönüm noktası olmuştur. Bunların yanında eserlerinin önemli bir kısmını Arapça yazmış olması da Birgivî’nin Arap dilindeki ihtisasını ortaya koyan önemli bir karinedir.

1.1.3. Birgivî’nin Hadisçiliği

Şurası muhakkaktır ki; herhangi bir alimin hadisçiliği değerlendirilirken yaşadığı çağ mutlak surette göz önünde bulundurulmalıdır. Mesela, Ebû Hanife ile Ahmed b.

Hanbel’in hadisçiliği kıyaslanırken eserlerindeki hadis sayıları ile bir değerlendirme yapılırsa veya rivayet ettikleri hadislerdeki ittisal inkıta durumları ile karşılaştırılırsa, dönemleri hiç göz önüne alınmamış olur ki bu da her iki alim hakkında yanlış değerlendirmeye sebep olur. Aynı şekilde yüz binlerce hadis ezberlemiş, senedlerini toplamış ve diyar diyar dolaşmış Buhârî ile naklettiği hadisler itibari ile muksirûndan sayılmayan sahabeden Abdullah b. Mesud’u aynı kıstaslarla değerlendirmek hiç de isabetli olmaz. Kısaca söylemek gerekirse, “hadisçiliği” tabirinin içi doldurulurken bütünüyle sabit ölçülerle değil, dönemin şartları çerçevesinde oluşturulacak unsurlarla hareket edilmesi doğru bir tavır olarak görünmektedir.

Birgivî’nin dönemi ise, rivayet döneminin bittiği, temel hadis eserlerine dayalı derleme çalışmaların ortaya konduğu, belli başlı hadis şerhlerinin yazıldığı, usûle dair kuralların istikrar bulduğu, râvîlere dair biyografi eserlerinin tamamlandığı, ayrıca medreselerin İslam diyarlarının dört bir tarafında faaliyetlerini sürdürdüğü bir zaman dilimidir.

Bütün bu bilgiler çerçevesinde Birgivî’nin hadisçiliğini hadisle ilgili eserleri, bütün eserlerinde hadis kullanımı, eserleriyle hadis ilmine katkısı gibi alt başlıklar altında ele almak gerekir. Genel bir araştırma, tez çalışmamızın sınırlarını aşacağından bu çalışmada üzerinde durulacak olan husus, Kitâbu’l-îmân kapsamında Birgivî’nin hadisçiliğidir.34

33 Yüksel, “Birgivî” DİA, VI, 193.

34 Birgivî’nin hadisçiliği konusu Huriye Martı tarafından doktora tezi olarak 2005 yılında Selçuk Üniversitesinde

“Birgili Mehmed Efendi’nin hadisçiliği ve Et-Tarîkatü'l-Muhammediyye (tahkik ve tahlil)” adıyla çalışılmıştır.

(21)

11

Rivayet dönemine ait temel eserlerden belli amaçlarla derlemeler yapılarak tasnif edilen çalışmalarda, sahih hadislerin tercih edilmesi en büyük beklentidir. Sahih hadisleri derlemenin, bilhassa Birgivî dönemi açısından bakıldığında iki yolu gözükmektedir.

İlkinde senedde yer alan râvîlerin teker teker incelenmesi suretiyle sahih hadisleri tespit eden bir çalışma yapmaktır. Böyle bir faaliyetin oldukça uzun ve yorucu olmasının yanında eserin telif ediliş amacını da aşabileceği âşikârdır.

Telif amacı sahih hadisleri toplamak olmayan derlemelerde bu yolun tercih edilmesi beklenmez. Tezin ikinci bölümünde üzerinde durulacağı gibi telif maksadı, toplumdaki sıkıntılara sünnetten çözüm bulmak olan çalışmalarda ise ikinci yolu tercih etmek daha pratik bir çözümdür. Bahsi geçen ikinci yol, sahih hadisleri toplarken sıhhatleri konusunda muteber eserlerden derlemeler yapmaktır.

Birgivî, Kitâbu’l-îmân’da 50 kadar esere muhtelif rumuzlarla atıfta bulunmuştur. 1980 rivayet içerisinde Buhârî’nin Sahih’ine yapılan atıf sayısı 773, Müslim’in Sahih’ine yapılan atıf sayısı da 735’dir. Bu atıflardan 341 tanesi ortaktır. Toplam olarak söylenecek olursa 1167 hadis, Buhârî veya Müslim’de ya da her ikisinde yer almaktadır.

Bu sayı da yaklaşık olarak eserin %60’ını oluşturmaktadır. 1980 hadisin bulunduğu derleme bir eserde muhtevanın %60’ının en sahih kabul edilen iki temel eserden seçilmesi dikkate değer bir tablodur. Bu oran, İmam Birgivî’nin Buhârî ve Müslim’in Sahih’leri üzerindeki genel kabulü benimsediğini ve eserindeki rivayetleri tercihte bunlara öncelik verdiğini gösterir.

Kütüb-i Sitte hadislerinin oranlarına bakılacak olursa, 1980 hadisten 1758’inin Kütüb-i Sitte’den derlendiği bunun da oran olarak eserin yaklaşık %90’ına tekabül ettiği görülmektedir. Bütün bu oranlar Birgivî’nin hadis ilmine vakıf, muteber kaynakları bilen ve hadis naklinde sahih-zayıf ayrımında titizlik gösteren bir alim olduğunu ortaya koymaktadır.

Birgivî’nin hadislerin hemen başında rumuzlarla ilk kaynağa işaret etmesi hadisçilerin benzer çalışmalarda uyguladıkları yönteme muvafık düşmektedir. Ayrıca Birgivî gibi toplum üzerinde etkisi olan bir alim olarak hiç kaynak zikretmeden de hadisleri nakletse yine dikkate alınabilirdi. Ancak ilmî sorumluluk böyle bir yola engel olmuş olmalı ki, İmam Birgivî ısrarla her hadisin başında kaynak zikretmekten geri durmamıştır.

(22)

12

Birgivî’nin hadisçiliğinin anlatıldığı bu kısımda, Kitâbu’l-îmân adlı eseri dışında, onun hadis ilmindeki yerini gösteren birkaç noktaya temas etmek faydalı olacaktır.

Birgivî’nin, bizzat kendisi için hususî olarak inşa edilen Birgi Ulucami önündeki yedi hücreli Ataullah Efendi Dârülhadisi’nin şeyhi olması da hadis ilmindeki mevkii hakkında bilgi vermesi açısından önemlidir. Bu öncelikli olarak onun hadis eserleri ile içli dışlı olduğunu ortaya koyar. Ayrıca bir dârülhadiste müderris olabilmenin, hadis ilminde ehliyet ve liyâkat sahibi olmayı gerektirdiği de ortadadır.35

İmam Birgivî, fikirlerinde ve serlerinde sünnetin anlaşılmasına ve yaşanmasına özel bir yer vermiştir. O, dünya ve ahirette en büyük saadetin ve en üstün kerametin ancak Rasulullah’a tâbî olmakla mümkün olacağını belirtir.36 Sünnete uymayan fikirleri ve anlayışları reddeden Birgivî, onları sapıklık olarak değerlendirir.37 Vasiyetnâme’de geçtiği üzere, Birgivî, Hz. Peygamberin yemek yediğinde parmaklarını yalamasına edepsizlik diyen kimsenin kâfir olacağını söyler.38 İmam Birgivî’nin eserlerinde hadislere yer vermesi konusunda ise, onun birkaç eserine bakmak yeterli olacaktır.

Fikirlerini ayet ve hadislere dayandırma metodu Birgivî’de yoğun olarak görülmektedir.

Hususî olarak bakıldığında Birgivî’nin hadise dair iki eseri daha bulunmaktadır.

Bunlardan Risâle fî usûli’l-hadîs adlı eseri hadis usulünün özeti mahiyetindedir. Kısa olan eserde müellif, pratik zekâsı ile hadis usulünün konularını ayrıntıya girmeden açıklamayı başarmıştır. Birgivî’nin hadise dair diğer eseri Şerhu’l-ehâdîsi’l-erbaîn ise derlemiş olduğu kırk hadisin şerhlerinden oluşur. Müellifin ömrü sadece yedi hadisi şerh etmeye yetmiştir. Hadisleri şerh ederken sekiz kısmda ele alan Birgivî, hadisin râvîsi, lügat, irab ve belağat açısından ele alınması, hadisten çıkarılan hülkümler, hadisle alakalı akla gelebilecek muhtemel sorular ve bunların cevapları ile bazı faydalı bilgileri birer kelimden oluşan başlıklar altında vermektedir. Sistematik olan eser, klasik olarak bir hadis şerhinde bulunması gerekenleri barındırmaktadır. Müellif, geçmiş şerhlerden faydalanmasının yanında güncel meselelere de temas etmektedir.

35 Ayrıntılı bilgi için bkn: Cahid Baltacı, XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Medreseleri, İstanbul: İFAV, 2005, I, 82; Ali Yardım, “Dârülhadis” İstanbul: DİA, VIII, 529-532.

36 Birgivî, Risâle fî ziyârati’l-kubûr, İstanbul: ts, s. 196.

37 Örnek olarak bkn: Birgivî, et-Tarîkatü’l-Muhammediyye, s. 56.

38 Birgivî, Vasiyetnâme, s. 52.

(23)

13

Son olarak belirtilmelidir ki, İmam Birgivî’nin hadiste eserinin az olması onun hadisçiliğinin zayıf olduğu neticesini doğurmaz. Aslolanın kemiyet değil keyfiyet olduğu âşikârdır. Bahsi geçen eserlerin her biri onun hadis ilminde mahir bir alim olduğunun kanıtıdır. “Niçin hadise dair eseri azdır” sorusuna şöyle cevap verilebilir:

Eserlerini ve diğer ilmî faaliyetlerini toplumun ihtiyaçlarına göre tertipleyen, toplumu ihya etmeyi kendine vazife addeden Birgivî’nin, pek doğal olarak eserleri farklı alanlara ait ve çok çeşitli olmuştur. Bunun yanında hadis gibi bazı alanlara dair eserleri de kemiyet olarak az olmuştur.

Netice itibariyle, gerek Kitâbu’l-îmân gerekse diğer eserleri baştan sona okunduğunda müellifinin hadis ilminin inceliklerine vakıf ve ilmî hassasiyete sahip bir kimse olduğu anlaşılmaktadır.

1.1.4. Birgivî’nin İman Anlayışı

İmam Birgivî’nin iman anlayışı hiç şüphesiz başlı başına bir araştırma konusudur.

Bunun için bütün eserlerinin “iman anlayışı” çerçevesinde incelenmesi gerekir. Böyle bir girişim Kitâbu’l-îmân’ın tahkik ve tahlili çalışmasının sınırlarını aşacağından dolayı, konu sadece Birgivî’nin Kitâbu’l-îmân’ı sınırları içerisinde araştırılacaktır. Zaten müellifin hacimli olan bu eserinin iman anlayışını tespit maksadıyla değerlendirilmesi, büyük ölçüde İmam Birgivî’nin iman anlayışını da ortaya koymuş olacaktır.

Esasında İmam Birgivî’nin gerek akaidle alakalı eserleri ve gerekse diğer eserlerinde ortaya koyduğu fikirler onun Ehl-i Sünnet itikadına sahip bir alim olduğunu açıkça göstermektedir. Örnek vermek gerekirse en meşhur eserlerinden et-Tarîkatü’l- Muhammediyye’nin ikinci bâbı olan “Muhammedî şeriatın mühim meseleleri”

kısmında, ilk faslı “itikâdı düzeltme ve onu Ehl-i sünnet ve’l-cemaat mezhebinin prensiplerine uydurma” diye isimlendiren Birgivî, Ehl-i sünnet’in itikadî görüşlerini tek tek beyan eder. Ardından Yezîdiyye, Cebriyye, Kaderiyye, Mürcie, Şia ve Mutezile mezheplerinin bazı göşlerini tenkit ederek okuyucuya şu ikazı yapar: “Ey hak yolcusu!

Ehl-i Sünnet itikadını kat’i bir surette öğrenmek için canla başla gayret etmen, ardından bu itikada teslim olman ve Allah’dan uyanık ve dikkatli olup ayağının kaymaması için niyazada bulunman ve yardım dilemen gerekir.”39

39 Birgivî, et-Tarîkatü’l-Muhammediyye, s. 99.

(24)

14

Bu ifadelerden Birgivî’nin, Ehl-i Sünnet itikadına sahip biri olmasının yanında, Ehl-i Sünnet itikadının benimsenmesi ve diğer inançların bertaraf edilmesi için gayret gösteren bir alim olduğu da görülmektedir.

Bütün bu bilgiler çerçevesinde Birgivî’nin iman anlayışının Ehl-i Sünnet inancının ön gördüğü şekilde olduğunu söylemek mümkündür.

Kitâbu’l-îmân dairesinde İmam Birgivî’nin nasıl bir iman anlayışı savunduğu meselesine gelince öncelikle belirtilmelidir ki, Kitâbu’l-îmân, yalnızca hadislerden müteşekkil olup herhangi bir kanaat veya açıklama barındırmadığından müellifin iman anlayışını belirlemek bâb başlıklarını değerlendirmekle mümkün olabilecektir.

Buradan haraketle Birgivî’nin iman anlayışını tespitte fikir verecek bâb başlıkları ele alınacaktır. Eserin içeriği ve muhteva analizi ileride ayrıntılı olarak işlenecektir.

Dört ana bölümden oluşan eserin ilk kısmı, “İman ve İslam’a taalluk eden meseleler”dir.

Bu bâb’ın birinci faslında “İman ve İslam’ın tefsiri” yer almaktadır. Özellikle bir ve iki numaralı hadisler İmam Birgivî’nin nasıl bir iman tarifi benimsediğini görmeye yardımcı olmaktadır. İlk hadiste İslam’ın beş temel esas üzere kurulduğu, bunların da Allah’tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’in (s.a.s) Onun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik etmek, namaz kılmak, zekât vermek, hac yapmak ve oruç tutmak olduğu belirtilmektedir. İkinci rivayet ise Cibril hadisi diye de bilinen rivayet olup hem İslam’ın hem de imanın tarifini yapmaktadır. İnsan suretinde gelen Cebrâil (a.s) Hz.

Peygamber’e sırasıyla İslam’ın, imanın ve ihsanın ne olduğunu sorar ve Allah Râsûlün’den aldığı cevapları tasdik eder. Bu rivayette yapılan İslam tanımı ilk hadisle aynıdır. İman ise şöyle tanımlanır: Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, hayrıyla şerriyle kadere inanmaktır.

İslam ve imana dair yapılan bu iki tarif öteden beri Ehl-i Sünnet ulemanın benimsediği ve halkın da İslam’ın şartları ve imanın şartları olarak formüle ettiği hususlardır.40

40 İmam-ı Azam Ebû Hanife (ö. 150/767) el-Fıkhu’l-ekber’inin hemen başında tevhidi şu ifadelerle özetler: “Tevhidin aslı, buna iman etmenin en doğru yolu şudur: Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, öldükten sonra dirilmeye, hayrıyla şerriyle kadere, hesap, mizan, cennet ve cehenneme inandım, bunların hepsi de haktır, demek gerekir.” (Ebu Hanife Numan b. Sâbit, el-Fıkhu’l-ekber, Hayadarabat: Meclisü Dâireti’l-meâri’n-nizâmiyyeti’l-kâine, 1342h, s. 4.) Ebû Hanife’nin tanımı ilerleyen zamanlarda da benimsenmiş ve “amentü” olarak meşhur olmuştur.

“Âmentü billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusülihî ve’l-yevmi’l-âhiri ve bi’l-kaderi hayrihî ve şerrihî mine’llahi teâlâ; ve’l-ba‘sü ba‘de’l-mevti hakk eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlüh” =

“Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, hayrıyla şerriyle kadere iman ettim. Ölümden sonra diriliş gerçektir. Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna şahadet ederim”

(25)

15

Birgivî’nin de genel kabule bağlı bir iman anlayışının olduğu daha ilk fasıldan anlaşılmaktadır.

Birinci bâb’ın diğer fasılları da imana taalluk eden iman ve İslam’ın alametleri, vesvese, İslam’ın hükmü, biat, fıtrat, mesel, iman ve İslam’ın fazileti, şirk ve büyük günahlar ile münafığın alameti bölümlerini ihtiva eder. Bu kısımlar da bilhassa hadis eserlerindeki iman bölümleri ile paraleldir.

Kitâbu’l-îmân’ın ikinci bâbı olan “kadere iman” kısmında da müellif yine Ehl-i Sünnetin kader anlayışına uygun bir anlayış ortaya koymaktadır. Kaderin ispatı, kader hususunda tartışmaktan nehiy ve Kaderiyye’nin kınanması şeklinde üç fasıldan oluşan bölümde Birgivî, kaderin varlığını ortaya koyduktan sonra kader hakkında tartışmaya girilmemesi gerektiğini vurgulamakta ve kaderi inkâr eden fırkaları tenkit etmektedir.

İmam Birgivî’nin Kitâbu’l-îmân’da kadere iman hususunda özel bir bâb açması, kaderle ilgili tartışmaların kendi döneminde de olduğunu göstermesinin yanında itikadî olarak Ehl-i Sünnet inancına sahip olmasının da en önemli işaretlerindendir.

Kitâbu’l-îmân’ın “Öldükten sonra dirilmeye iman” olan üçüncü bâbı da dört fasıldan müteşekkil olup sırasıyla; kabirde azap ve nimet, kıyamet alametleri, kıyamet ile cennet ve cehennemdir. İlk fasılda kabir hayatının olduğu, kabirde nimet veya azabın varlığının altı çizilmekte ve münker-nekir suallerinden bahsedilmektedir. İkinci fasılda da deccal, Ye’cûc ve Me’cûc, dabbetü’l-arz ve güneşin batıdan doğması gibi kıyametin çeşitli alametleri, nüzûlü İsa (a.s) ve mehdi konuları hakkındaki rivayetler zikredilmektedir.

Üçüncü fasılda ise sûra üfürülmesi, haşir, kullar arasında sorgu, hesap ve hüküm verilmesi, sırat, mizan ve amel defterlerinin verilmesi, havz ve şefaat konuları bulunmaktadır. Son olarak dördüncü fasılda cennet, cehennem ve ru’yetullah meselelerine yer verilmiştir. Zikredilen hususların tamamı Ehl-i Sünnet itikadı eserlerinde yer alan konulara paraleldir. Özellikle kabir hayatı, nüzûlü İsa (a.s), şefaat ve ru’yetullah gibi hususlar, Ehl-i Sünnet itikadı ile Ehl-i Sünnet dışı fırkaların en önemli ihtilaf noktalarındandır.

şeklinde sıralanan esaslar imanın temeli olarak kabul edilmiştir. Teferruatlı bilgi için bk. Yusuf Şevki Yavuz,

“Âmentü” İstanbul: DİA, III, 28-30.

(26)

16

Kitâbu’l-îmân’ın dördüncü bâbı olan “Peygamberliğe iman ve ilgili meseleler” bölümü bilhassa tarihi arka plan bölümünde etraflıca irdelenecektir. Kısaca belirtmek gerekirse, bu bâb da diğerleri gibi Ehl-i Sünnet inancını bariz bir şekilde yansıttığı özellikle Peygamberimize ve ashaba ait bölümlerden anlaşılmaktadır. Birgivî’nin sahabe arasında herhangi bir ayrım yapmadan tamamının faziletinden bahsetmesi ve onların üstün taraflarını öne çıkarması dördüncü bâb’ın en belirgin özelliklerindendir. Bu anlayış hiç şüphesiz Ehl-i Sünnet inancının temelini oluşturmaktadır.

Kitâbu’l-îmân’ın bâb başlıkları üzerinden yapılan değerlendirmede, eserin Ehl-i Sünnet itikadı çerçevesinde tasnif edildiği ve müellifi Birgivî’nin imam anlayışının Ehl-i Sünnetin iman anlayışıyla bir olduğu açıkça anlaşılmaktadır.

1.1.5. İmam Birgivî’nin Eserleri

Velud bir âlim olan Birgivî’nin eserleri hem halk arasında itibar görmüş hem de medreselerde ders kitabı olarak okunmuştur. Günümüzde dahi pek çok eseri bu özelliğini sürdürmektedir. Bu kısımda Birgivî’nin eserleri belli ana başlıklar çerçevesinde ele alınacaktır.

1.1.5.1. İtikâd ve İbadetlere Dair Eserleri 1.1.5.1.1. Risâle-i Birgivî (Vasiyetnâme)

Hicrî 970’li yıllarda yazılmış, faydası toplumun hemen her kesimine şamil olarak addedilen eser,41 Risâle-i Birgivî, Vasiyetnâme-i Birgivî veya kısaca Vasiyetnâme olarak bilinmekte olup, müellifin nadir Türkçe eserlerindendir.

Birgivî’nin, Arapça bilmeyen Türklerin temel ilmihal bilgilerini öğrenmeleri amacıyla kaleme aldığı Vasiyetnâmesi hem Osmanlı Devleti sınırlarında hem de bütün bir Türk dünyasında meşhur olmuştur. Vasiyetnâme’nin Osmanlı toplumundaki etkilerini göstermesi açısından, bazı hanımların hayır maksadıyla bu risaleden kendi paralarıyla istinsah ettirip Kuzey Afrika’da vazife yapan Müslüman Türklerin istifade etmeleri için oralardaki kütüphanelere bağışta bulunması eserin şöhretini anlamamızda önemlidir.42

41 Kâtib Çelebi, Keşfü’z-zünûn an esâmi’l-kütüb ve’l-fünûn, Beyrut: Dâru ihyâi’t-türâsi’l-arabî, ts, I, 850.

42 Yüksel, Mehmed Birgivî’nin Dini ve Siyasi Görüşleri, s. 52-53.

(27)

17

Eserde itikadî ve amelî bazı hususlar üzerinde durulmaktadır. Vasiyetnâme bir ilmihal kitabı olarak telakki edilse de hacmi oldukça dardır. Kuvvetle muhtemeldir ki, İmam Birgivî, zamanındaki halk için ehemmiyet arz eden meseleleri ele almış, eksik gördüğü konularda ikazda bulunmayı amaç edinmiştir.

Pek çok yazması bulunan ve müteaddit defalar basılmış bulunan eser43 üzerine nazım, tercüme, sadeleştirme ve şerh niteliğinde muhtelif çalışmalar yapılmıştır.44

1.1.5.1.2. er-Risâletü’l-i’tikâdiyye

Yukarıda bahsi geçen Vasiyetnâme isimli eserin bizzat müellifi tarafından Arapçaya çevrilmiş halidir. Tespit edilen iki ayrı nüshası mevcuttur.45

1.1.5.1.3. Şerhu Âmentü

İmanın altı şartının kısa bir şerhidir. İki ayrı yazması mevcuttur.46 1.1.5.1.4. Risâletü’t-tevhîd (Luğazü’l-Birgivî)

Kelime-i tevhîd’in manasının mantık metotlarıyla açıklandığı bir eserdir. Üzerine şerh çalışmaları yapılmış olup mahtût nüshaları bulunmaktadır.47

1.1.5.1.5. Ahvâlü etfâli’l-müslimîn

Oğlu Muhammed Halim’in vefatı üzerine, Müslüman çocukların ahiretteki halleriyle alakalı yazmış olduğu eserin el yazma ve baskıları bulunmaktadır.48

1.1.5.1.6. Tuhfetü’l-müsterşidîn fî beyâni’l-mezâhib ve fırakı’l-müslimîn

Müellifin, Ehl-i Sünnet itikadını zikredip ardından sapık fırkalar olarak kabul edilen Cebriyye, Kaderiyye, Kerramiyye, Muattıla, Revâfız ve Nevâsıb’dan bahsettiği eseridir.

Yazmaları mevcuttur.49

43 Nihal Atsız, İstanbul Kütüphanelerine Göre Üç Bibliyografya, İstanbul: Ötüken Yay. 2013, s. 26.

44 İlgili çalışmalar için bk. Arslan, İmam Birgivî, s. 80-82.

45 Arslan, İmam Birgivî, s. 83; Atsız, s. 53.

46 Arslan, İmam Birgivî, s. 86; Atsız, s. 54.

47 Arslan, İmam Birgivî, s. 87; Atsız, s. 54.

48 Arslan, İmam Birgivî, s. 92; Atsız, s. 61.

49 Yüksel, Mehmed Birgivî’nin Dini ve Siyasi Görüşleri, s. 51; Atsız, s. 109.

(28)

18 1.1.5.1.7. el-İrşâd fi’l-akâid ve’l-ibâdât

Birgivî’nin kendi ifadesiyle “İmam-ı Azam Ebû Hanife mezhebi üzerine irşad isteyenleri irşad etmek ve öğrenmek isteyenleri ikna etmek için” yazdığını söylediği ve itikadî meselelerin yanında namaz, oruç, zekât, hac, fıtır sadakası, kurban ve bazı haram-mübah konularından bahseden eseridir.50

1.1.5.1.8. Nûru’l-ahyâ ve tuhfetü’l-emvât

Tespit edilebilen tek yazması olan ve Ebû Hanife’nin üstünlükleri ile birlikte genel olarak ibadet mevzularından bahseden bir eserdir.51

1.1.5.1.9. Şerhu şurûti’s-salât

Namazın şartlarından bahseden bu eserinde müellif, dinin direği olan namazın şartlarına uygun kılınmasını gaye edinmiştir. Yazmaları bulunmaktadır.52

1.1.5.1.10. Muaddilü’s-salât

İnsanların namazdaki tadili erkânı ihmal etmeleri sebebiyle yazdığı bu eserinde, ayet ve hadislerle tadili erkânın ehemmiyetinden ve terk edenin uğrayacağı afetlerden bahseder.

Çok sayıda yazmasının bulunması53 ve üzerine yapılan şerh ve tercüme niteliğindeki çalışmalar, kitabın çok okunan rağbet görmüş bir eser olduğunu göstermektedir.54

1.1.5.1.11. Risâle fî sücûdi’s-sehv

Sehiv secdesi ile ilgili meseleleri ihtiva eden bir risaledir. Bir yazması Süleymaniye kütüphanesinde bulunmaktadır.55

1.1.5.1.12. el-Kavlü’l-vasît beyne’l-ifrât ve’t-tefrît (Risâle fî ihtimâmi emri’d-dîn)

Dini anlamada ve yorumlamada, meseleler hakkında fetva vermede ifrat ve tefritten kaçınmak gerektiğini anlatan bir risaledir. Risalenin telifine sebep, Osman Efendi isimli

50 Arslan, İmam Birgivî, s. 86; Atsız, s. 54.

51 Yüksel, Mehmed Birgivî’nin Dini ve Siyasi Görüşleri, s. 46; Atsız, s. 62.

52 Arslan, İmam Birgivî, s. 88; Atsız, s. 59.

53 Atsız, İmam Birgivî, s. 55-59.

54 Arslan, İmam Birgivî, s. 88.

55 Arslan, İmam Birgivî, s. 90.

(29)

19

birinin, riyakâr, dini küçümseyen, zikirlerde lahn ve teganniyi helal sayanlar hakkında yazmış olduğu kitabıdır. O, bu eserinde böyle kimseleri tekfir eder. Birgivî de üzerinde durduğumuz risalesinde öncelikle sünneti ihyâ etme gayretinden dolayı Osman Efendi’yi takdir eder, sonra da tekfir etmede daha mutedil olması gerektiğini anlatır.56 Birgivî’nin son risalesi olarak ifade edilen eserin el yazmaları bulunmaktadır.57

1.1.5.2. Kur’ân İlimlerine Dair Eserleri 1.1.5.2.1. Tefsîr

Tefsir usulüne dair kısa bir girişten sonra Fatiha suresi ile Bakara suresinin 99. ayetine kadar olan kısmın tefsiridir. Müellif tam bir tefsir yazmaya muvaffak olamamıştır. Fakat yazdığı kısımlar takdir edilmiştir.58 Metot olarak, önce kelimelerin anlamları açıklanmakta, ardından sebeb-i nüzûllere işaret edilmekte, sonra da dilbilgisi ve edebî açıdan yorumlar yapılmakta, zaman zaman da mezhep görüşleri aktarılmaktadır.59 Eserin muhtelif yazmaları mevcuttur.60

1.1.5.2.2. ed-Dürrü’l-yetîm fi’t-tecvîd

Hicrî 974’te telif edilen eser,61 birçok insanın Kur’an’ı tecvidsiz okumaları üzerine kaleme alınmıştır. Değişik yazmaları mevcuttur.62

1.1.5.2.3. Risâle fî beyâni rusûmi’l-Mesâhifi’l-osmâniyyeti’s-sitte

Hz. Osman zamanında yazdırılıp devrin büyük merkezlerine gönderilen meşhur altı mushafın yazısı ile alakalı bir risaledir.63 Eserde Kur’an’ın bazı kelimelerinin yazımı ile ilgili bilgiler verilmektedir.64 Yazmaları bulunmaktadır.65

56 Arslan, İmam Birgivî, s. 91.

57 Atsız, s. 60-61.

58 Bilmen, II, 451.

59 Yüksel, Mehmed Birgivî’nin Dini ve Siyasi Görüşleri, s. 47.

60 Atsız, s. 101.

61 Kâtib Çelebi, I, 737

62 Arslan, İmam Birgivî, s. 101; Atsız, s. 102.

63 Arslan, İmam Birgivî, s. 102.

64 Yüksel, Mehmed Birgivî’nin Dini ve Siyasi Görüşleri, s. 48.

(30)

20 1.1.5.2.4. Ahsenü’l-kasas

Yusuf suresinin tefsiridir. Başında Kur’an okumanın faziletine dair ayet ve hadisler ışığında bilgiler verilmektedir. Yazma nüshası bulunmaktadır.66

1.1.5.3. Hadis İlmine Dair Eserleri 1.1.5.3.1. Risâle fî usûli’l-hadîs

Birgivî’nin hadis usulüne dair eseridir. Müellif, medresede ders verirken öğrencilerin hadis usulündeki güçlüklerini gidermek ve bu konuda onlara aydınlatıcı ıstılahları öğretmek amacıyla bu risalesini yazmıştır.67 Klasik hadis usulü konularının tamamını kapsamasa da hadis ıstılahlarının veciz bir biçimde tariflerinin yapıldığı bu eserde, İbn Hacer’in (ö. 852/1449) Nuhbetü’l-fiker’inin esas alındığı anlaşılmaktadır. Birgivî’nin bu veciz eseri, usûl konusunda özet bilgi vermesinin yanında, telif edildiği döneme ait Osmanlı Devleti’nin hadis usulü eğitimi ve müelliflerin o dönemde ortaya koydukları usul çalışmaları hakkında da bilgi vermesi açısından önemlidir.68 Risale, telifinden itibaren Osmanlı medreselerinin bazı bölümlerinde ders kitabı olarak okutulmuştur.69 Günümüzde de hâlen medrese tarzı eğitim veren kurumlarda ve özel ders halkalarında, Dâvûd-i Karsî (ö. 1169/1756) şerhiyle birlikte tedris edilen risalenin metni, aynı zamanda öğrencilere ezberletilmektedir.70 Muhtelif yazmaları bulunan eser bilhassa Dâvûd-i Karsî’nin şerhi ile birlikte basılmıştır.71

1.1.5.3.2. Şerhu’l-ehâdîsi’l-erbaîn

İmam Birgivî’nin hadis fürûuna dair eseridir. Müellif kırk hadisin tamamını kendisi derlemiş fakat sadece yedi tanesini şerh etmeye muvaffak olabilmiştir. Geriye kalan

65 Atsız, s. 103.

66 Yüksel, Mehmed Birgivî’nin Dini ve Siyasi Görüşleri, s. 47.

67 Yüksel, Mehmed Birgivî’nin Dini ve Siyasi Görüşleri, s. 48.

68 Dâvûd b. Muhammed b. Ahmed el-Karsî, Şerhu Usûli’l-hadîs li’l-imâmi’l-Birgivî, thk: Halil İbrahim Kutlay, Mekke: Ervika, 2016, s. 45.

69 Salih Karacabey, Hadis Öğretiminde Medrese ve Dâru’l-Hadislerin Yeri, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Bursa:

1984. s. 156.

70 Martı, Osmanlı’da Bir Dâru’l-Hadis Şeyhi, s. 73.

71 Atsız, s. 106.

Referanslar

Benzer Belgeler

Birgivî, bu eğitimin dört başlık altında kırk makamdan oluştuğunu ifade eder ve bu makamları, Şeriatta On Makam, Tarikatta on makam, Marifette on

Osmanlı döneminin çok yönlü âlimlerinden İmam Birgivî’nin (ö. 981/1573) İslam iktisadına ilişkin görüşleri bir bütün olarak tespit edilmesi, müellifin

Nefsi idrak eden gücün niteliklerine dair analizden sonra İbn Sinâ, insanın nefs olarak idrak ettiği şeyin görme gücünün ciltten idrak ettiği şeyden farklı

قدصب نىيقيلا ملعلا اهدحأ تيلا ةعبرلأا روملأا يه بوصلأا وه ام ىلع يعرشلا نايملإا ةقيقح ةلملجابو طخسلا لذب نىعبم ّبينلا ملسو هيلع للها ىلص و تايلآا

قدصب نىيقيلا ملعلا اهدحأ تيلا ةعبرلأا روملأا يه بوصلأا وه ام ىلع يعرشلا نايملإا ةقيقح ةلملجابو طخسلا لذب نىعبم ّبينلا ملسو هيلع للها ىلص و تايلآا

Nefsi idrak eden gücün niteliklerine dair analizden sonra İbn Sinâ, insanın nefs olarak idrak ettiği şeyin görme gücünün ciltten idrak ettiği şeyden farklı

Birgivî telif ettiği “Zuhrü’l-müteehhilîn ve’n-nisâ fî ta’rîfi’l-ethâri ve’d-dimâ”, adlı risalesinde daha önce hanımların özel halleriyle ilgili konulara

Fakat iyi kimseler öyle kimselerdir ki, Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman edip; yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa,