• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II: KİTÂBU’L-ÎMÂN’IN TARİHİ ARKA PLANI

2.3. Kitâbu’l-îmân’ın Tarihi Arka Planı

İmam Birgivî, Ehâdîs-i Nebeviyye’yi bir araya topladığı iki eserinden bir olan

Kitâbu’l-îmân’da, Ehl-i Sünnet itikadı ile ilgili hadisleri derlemiştir. Eserin büyük kısmını

oluşturan dördüncü bölümünü nübüvvete dair konulara ayırmıştır. Kitâbu’l-îmân dikkatle incelendiğinde müellifin, Osmanlı’nın Safevîlerle ilişkileri, Anadolu’daki Kızılbaş faaliyetleri ve ayaklanmaları ile Hubmesihçilik düşüncesinin etkisinde kaldığı anlaşılmaktadır.

Bu etkinin neticesinde de topluma sahih İslam akaidini öğretmeyi amaçlamakta, Hz. Peygamber’i her yönüyle tanıttığı eserinde Ashab-ı Kiram’a dair geniş malumatlar da vermek suretiyle Müslümanların zihninde Rasulullah’a ve ashaba karşı saf bir itikat ve muhabbet oluşturmayı istediği görülmektedir. İmam Birgivî metot olarak; Şia’ya veya Kızılbaşlar’a onların fikirleri üzerinden reddiye yapmak yerine, hiçbir şekilde onları muhatap almadan doğru olanı aktarmayı benimsemiştir. Topluma karşı hadisleri sunmayı yeterli görmüş ve bu sayede inananların sahih İslam bilgisine ulaşacağını düşünmüş olmalıdır.

Bu iddiaları ispat sadedinde Kitâbu’l-îmân’ın dördüncü bölümünün incelenmesinde ve yukarıdan beri anlatılan hususlarla irtibatının ortaya konmasında fayda görülmektedir. Dördüncü bölüm, 14 fasıldan oluşmaktadır.

1. fasıl, Hz. Peygamber’in şemaili ile alakalıdır. Bu fasılda 12 cins bulunmaktadır. Bu cinslerde Peygamberimizin nesebi, isimleri, doğumu, yaşı, şemaili, saçları, nübüvvet mührü, yürüyüşü, konuşması, teri, cesareti ve ahlakı işlenmektedir.

2. fasıl, nübüvvet alametleri ile ilgilidir. Bu fasıl, biri nübüvvetten önceki alametler diğeri de nübüvvetten sonraki alametler olmak üzere 2 cinsten müteşekkildir.

3. fasıl, vahyin başlaması, şekli ve nüzûlüdür. 4. fasıl, İsradır.

125

5. fasıl, Peygamber’in (s.a.s) mucizeleri ile ilgili olup oldukça teferruatlı bir fasıldır. 7 cinsten oluşmaktadır. Bunlar sırasıyla; gaybi haberler, cansız varlıkların Peygamber (s.a.s) ile konuşması ve Ona boyun eğmesi, yiyecek ve içeceklerin artması, Peygamber’in (s.a.s) duasına icabet edilmesi, düşmanların Peygamber (s.a.s)’e zarar verememeleri, Peygamber (s.a.s)’e sorulan sorular ve değişik mucizelerdir.

Bu fasılda 1. cins olan gaybi haberler de nevi ve sınıflara ayrılmaktadır. İki nevi den biri, geleceğe dair gaybi haberlerdir ki iki sınıftan oluşur. İlki değişik hadiseler diğeri fitnelerdir. 2. nevi de geçmişe dair gaybi haberlerdir. Burada da 4 sınıf vardır. 1. sınıf, yaratılışın başlangıcı, 2. sınıf, gök, yer ve arasındakilerin yaratılması ve 3. sınıf, peygamberlerdir. Bu sınıf altında; Âdem (a.s), Melekler, cinler ve Hz. Âdem, İbrahim ve İsmail (a.s), Yusuf (a.s), İbrahim, Musa ve İsa (a.s), Musa (a.s), Yunus (a.s), Dâvûd (a.s), Süleyman (s.a), Eyyûb (a.s), İsa (a.s), Hızır (a.s) ve Zekeriya (a.s) alt başlıklarıyla ilgili rivayetler yer almaktadır. 4. sınıfa gelince o da kıssalardan müteşekkildir. Bunun da altında, Kifl kıssası, Âd kavmi rüzgârı kıssası, kel, kör ve ala tenli (üç kişinin) kıssası, bin dinar borç alan kimsenin kıssası, uhdûd ashabının kıssası, beşikte konuşan çocukların kıssası, mağara arkadaşlarının kıssası, Ebû Riğâl kıssası, kısa kadının kıssası ve diğer bir kıssa başlıkları yer almaktadır.

6. fasıl, Peygamber’in (s.a.s) menkıbeleridir. 7. fasıl, Peygamber’in (s.a.s) hicretidir 8. fasıl, Peygamber’in (s.a.s) aletleridir

9. fasıl, Peygamber’in (s.a.s) gazveleri ve gazvelerinin adedi olup şu alt başlıkları barındırır: Bedir gazvesi, Beni Nadr hadisi, Medine Yahudilerinin sürgün edilmesi, Ka’b b. Eşref’in öldürülmesi, Ebû Râfî’nin öldürülmesi, Uhud gazvesi, Reci’ gazvesi, Bi’ri Maûne gazvesi, Fezâre gazvesi, Hendek gazvesi, (Hendek gazvesinden Medine’ye) dönerken Peygamber’in (s.a.s) Kureyza oğullarına doğru çıkıp onları muhasara altına alması, Zâtü’r-rika gazvesi, Müstalikoğulları gazvesi, Enmâr gazvesi, Hudeybiye gazvesi, Zû Kared gazvesi, Hayber gazvesi, Kaza umresi, Şam diyarında Mûte gazvesi, Üsame b. Zeyd’in Cüheyne kabilesinin Huraka koluna gönderilmesi, Fetih gazvesi, Huneyn gazvesi, Evtas gazvesi, Tâif gazvesi, Halid b. Velid’in Cüzeyme oğullarına gönderilmesi, Seriyyetü’l-Ensârî denilen Abdullah b. Huzâfe ve Alkame b. Mücezziz’in seriyyesi, Veda haccından önce Ebû Musa ve Muaz’ın Yemen’e

126

gönderilmesi, Veda haccından önce Hz. Ali ve Halid b. Velid’in Yemen’e gönderilmesi, Zü’l-halasa gazvesi, Zâtü’s-selâsil gazvesi ve Tebük gazvesi.

10. fasıl, Peygamber’in (s.a.s) vefatı ile ilgili olup 3 cinsten müteşekkildir. Bunlar, Peygamber’in (s.a.s) hastalığı, Peygamber’in (s.a.s) gasli ve tekfini ve Peygamber’in (s.a.s) defnidir.

12. fasıl,338 Peygamber’in (s.a.s) ehli beyti ile ilgilidir ve 3 cinsten oluşur. 1. cins, Genel olarak faziletleri ve 2. cins, Peygamber’in (s.a.s) evlatlarına aittir. Burada iki alt başlık vardır: Fâtıma ve İbrahim. 3. Cins ise, Peygamber’in (s.a.s) zevcelerine dairdir. Bu kısmın altında şunlar vardır: Hatice, Âişe, Hafsa, Ümmü Seleme, Zeyneb, Ümmü Habibe, Safiyye, Cüveyriyye, İbnetü’l-Cevn, Ümmü Şerik ve Sevde bint. Zem’a.

13. fasıl, Peygamber’in (s.a.s) ashâbı ve onlara dair hususlara ait bölümdür. Bu fasılda 12 cins vardır. İlk 7 cins sırasıyla şöyledir: Genel olarak menkıbeleri. Ensarın faziletleri. Bedir ve akabede bulunanların faziletleri. Ağaç altında (biat edenlerin) faziletleri. Sahabeden bir grubun diğerlerine üstünlüğü. Hasan ve Hüseyin (r.a)’nın faziletleri. Ebu Bekir (r.a)’nın faziletleri. 7. cins ise, Ashabın tek tek haklarındaki faziletler ve Peygamber’in (s.a.s) vefatından sonra halifeliğin şekli adı altında iki neviden oluşur. İlk nevi, erkek sahabîlerdir. Bunun altında şu başlıklar yer almaktadır: Ebû Bekir (r.a), Ömer (r.a), Osman (r.a), Ali (r.a), Cemel vakası, Hariciler, Huzeyfe b. Yemân (r.a), Sa’d b. Muaz (r.a), Abdullah b. Abbas (r.a), Abdullah b. Ömer (r.a), Abdullah b. Zübeyr (r.a), Bilal b. Ebû Rebâh (r.a), Übey b. Ka’b (r.a), Ebû Talha el-Ensârî (r.a), Mikdâd b. Amr (r.a), Ebû Katâde el-Ensârî (r.a), Selman el-Fârisî (r.a), Ebû Musa el-Eş’arî (r.a), Abdullah b. Selam (r.a), Cerir b. Abdullah (r.a), Cabir b. Abdullah ve babası (r.a), Enes b. Mâlik (r.a), Berâ b. Mâlik (r.a), Sâbit b. Kays b. Şemmâs (r.a), Ebû Hüreyre (r.a), Hâtıb b. Ebû Beltea (r.a), Cüleybîb (r.a), Hârise b. Sürâka (r.a), Kays b. Sa’d (r.a), Halid b. Velid (r.a), Amr b. el-Âs (r.a), Ebû Süfyân b. Harb (r.a), Muâviye b. Ebû Süfyân (r.a), Süneyn Ebû Cemile (r.a), Dımâd (r.a), Adiy b. Hâtim (r.a), Sümâme b. Üsâl (r.a) ve Amr b. Anbese (r.a).

338 Eserin mahtutalarında 10. fasıldan sonra 12. fasıl diye devam ediyor. Her üç nüsha mukayese edilince Müellifin sehven “11. fasıl” başlığını kullanmadığı anlaşılmaktadır. Biz de esere bağlı kalarak 10. fasıldan sonra 12. fasıl olarak devam ettik.

127

2. nevi de hanım sahabîlerdir. Bunlar da: Esma binti Ebû Bekir (r.anha), Ümmü Harâm binti Milhân (r.anha), Ümmü Süleym binti Milhân (r.anha) ve Hind binti Utbe (r.anha)’dır.

Aynı faslın 9. cinsi sahabeyi görenler veya sahabeyi görenleri görenlerle alakalıdır. Bu cinste de şu alt başlıklar bulunmaktadır: Üveys el-Karanî (r.a), Ebû Tâlib, Alkame b. Kays en-Nehaî (r.a) ve Mâlik b. Enes (r.a).

10. cins ise, Arap kabileleri hakkındadır. Bu cinste de alt başlıkları vardır. Şöyle ki: Kureyş. Eslem, Gıfar, Müzeyne, Cüheyne ve Eşca’, Eş’arîler, Temim oğulları, Himyer, Ezd, Devs, Sakif, Ummân ehli, Habeşliler, Hanîfe ve Ümeyye oğulları.

Geriye kalan 11 ve 12. cinsler de sırasıyla Arabın fazileti ve Acem ve Rum’un fazileti ile ilgilidir.

Kitâbu’l-îmân’ın dördüncü bölümüne ait son iki fasıl olan 14. Fasıl, Peygamber’in

(s.a.s) ümmeti ve 15. fasıl, Peygamber’in (s.a.s) ve ümmetinin beldesi ve bunlara taalluk eden konulara dairdir. 15. fasıl da oldukça teferruatlıdır. 11 cinsten oluşur. 1. cins, Allah’ın şeref bahşettiği Kâbe’dir ve 3 nevidir. Sırasıyla, Kâbe’nin yapılması ve yıkılması, Kâbe’nin fazileti ve de Mekke ve hürmetidir. 2. cins, Medine hakkında olup 10 neviden müteşekkildir. Bu neviler, (Medine’nin) Hürmeti, Medine’de ikamet etmek ve oradan ayrılmak, Peygamber’in (s.a.s) Medine için duası, Medine’nin muhafaza ve korunması, Medine mescidi, Medine’nin fazileti, Medine’nin imarı ve harap olması, Kuba mescidi, Uhud dağı ve Akik ve Zü’l-huleyfedir. Buradaki nevilerden 5. nevi olan Medine mescidi 3 sınıfa ayrılır. Bu sınıflar Mescidin yapılması, Peygamber’in (s.a.s) minberi ve Mescid ve minberin fazileti

Son fasıla ait diğer cinslerde sırasıyla şöyledir: Hicaz, Cezîratü’l-arab, Yemen, Şam, Irak, Basra ve Hicr, Dımaşk, Beytü’l-makdis, Vecc, Aşşâr mescidi, ve Bazı nehirler. Yukarıda dördüncü bölüme ait fasıl ve fasıllara bağlı alt başlıklara bakıldığında bunları 3 temel başlık altında toplamak mümkün gözükmektedir:

2.3.1. Hz. Peygamberle İlgili Rivayetler

İlk on fasıl tamamıyla Peygamberimizle alakalı konuları içermektedir. İlk fasılda İmam Birgivî, Rasulullah’ın şemaili ile ilgili rivayetleri zikrederek her şeyden önce Onu bir

128

insan olarak tanıtmaktadır. İnsani tarafını aktardığı bu fasılda Hz. Peygamber’in bir insan olarak da üstün meziyetlere sahip olduğunun altını çizmektedir.

İkinci fasıldan itibaren de altıncı fasıla kadar Hz. Peygamber’in nübüvvet yönü anlatılmaktadır. İkinci fasılda nübüvvet alametleri incelenmekte ve Peygamberimizin nübüvvetinin ispatı yapılmaktadır. Bu faslın ardından üçüncü fasılda da vahyin başlaması, vahyin geliş şekilleri gibi meseleler bulunmaktadır.

Dördüncü fasla gelince isra ve miraç mucizelerinden bahsedilmekte ve mahiyetleri ile ilgili malumatlar verilmektedir.

Beşinci fasılda ise Peygamberimizin mucizeleri çok geniş olarak yer bulmaktadır. Peygamberimizin geçmişten verdiği haberler, geleceğe dair verdiği bilgiler, zamanında olan olağan üstü hadiseler etraflıca işlenmektedir. Böylece Rasulullah’ın üstünlükleri ifade edilmiş olunmaktadır.

Altıncı fasıldan itibaren ele alınan konular Peygamberimizin faaliyetleri ile ilgilidir. Klasik ifadesi ile siyer içerikli bilgilerdir. Altı, yedi, sekiz ve dokuzuncu fasıllarda sırasıyla Hz. Peygamber’in menkıbeleri, hicreti, kullandığı aletleri ve gazveleri ele alınmaktadır. Dokuzuncu fasılda bedirden tebüke çok sayıda gazveye yer verilmiştir. Onuncu fasılda da Hz. Peygamberin vefatı ele alınmaktadır.

Hz. Peygambere dair olan on fasılda 684 rivayet bulunmaktadır. Bu sayı da eserin üçte birine yakındır. Fasıllar incelendiğinde üç kısımda konular toplanabilmektedir.

Birincisinde ilk fasılda müellif, 78 rivayette şemaili açısından Efendimizi tanıtmaktadır. Böyle yapmasının iki nedeni olabilir. İlki, Hz. Peygamberin mükemmel olan yaratılış özellikleri ve günlük yaşantısında “insani” olarak tanımlanabilecek hallerini aktararak insan olarak tanıtmak, diğeri de iman etmek ve tâbi olmakla mükellef olunan Allah Rasûlü’nü öncelikli olarak tanıtmak. Bu sayede bir mümin açısından iman etmiş olduğu peygamberine imanının tahkiki olmasında öncelikli bir adım atmak.

İkinci kısımda Hz. Peygamberin nübüvvet yönü ele alınmaktadır. Dört fasılda 275 rivayette nübüvvetin delillerinden vahyin gelmesine, isra ve miraçtan diğer pek çok mucizeye ilgili konular sıralanmaktadır. İmam Birgivî bu kısımda, Hz. Peygamber’in hak bir peygamber olduğunu değişik yönlerden ispatlama gayretindedir. Nakletmiş olduğu çok sayıda mucize ile müellif, ancak bir peygamberin bu kadar olağanüstü

129

haberler verip harikulade hadiseler ortaya çıkarabileceğini vurgulamaktadır. Bütün bu bilgilerle hiçbir beşerin peygamber seviyesine çıkamayacağı da anlatılmak istenmektedir.

Yukarıda Safevîler ve Kızılbaşlara ait bilgiler verilirken peygamber telakkileri konusunda yanlış itikatları da ifade edilmiş, Hubmesihilik düşüncesi ile de Hz. Peygamber’i itibarsızlaştırma çabaları üzerinde durulmuştu. Bütün bu olgular göz önünde bulundurulursa İmam Birgivî’nin Kitâbu’l-îmân’da nübüvvete bu kadar yer vermesi ve nübüvvet içerisinde de nübüvvetin delilleri, vahiy ve mucizelere özel yer ayrılması daha iyi anlaşılmaktadır. Müellif Birgivî’nin, Hz. Peygamber’in mutlak bir peygamber olduğunun gerek beşerî yönü ve gerekse mucizeleriyle mükemmel bir konumda bulunduğunun ısrarla altını çizdiği anlaşılmaktadır.

Bu kısma ait son beş fasılda ise Hz. Peygamber’in menkıbeleri, hicreti, savaşları ve vefatı üzerinde durulmaktadır. 331 rivayette Rasulullah’ın ana hatlarıyla siyeri sunulmaktadır. İmam Birgivî, şemailini ve peygamberlik yönünü aktardığı Allah Rasûlü’nün son olarak, tarihi anlamda yaşadıkları hakkında malumatlarla Onu tanıtmada son adımı atmaktadır. Özellikle savaşları üzerinde ısrarla durmak suretiyle hem Rasulullah’ın şecaatine hem de Müslümanların İslam için girdikleri mücadelelere vurgu yapılmaktadır. Müellif, mücadelenin, Kızılbaşların yaptığı gibi, devlete karşı isyanla değil, devletle birlikte küffara karşı yapılması gerektiği mesajını da vermektedir. Bir diğer yönüyle de savaş hukuku, düşmanla mücadelenin sınırları ve esirlere muamele gibi konularda, İslam’ın doğru cihat anlayışı da bahsi geçen rivayetlerde ortaya konmaktadır.

2.3.2. Sahabe İle İlgili Rivayetler

Dördüncü bölüm altında sahabeye dair kısımda üç fasıl ve toplamda 502 rivayet yer almaktadır. Öncelikle Birgivî’nin nübüvvet bölümünde sahabeye dair rivayetleri ele alması manidardır. Bununla İmam Birgivî, sahih bir iman için nasıl ki peygambere iman şart ise, peygambere iman için de sahabe telakkisinin doğru olması şarttır, mesajı vermektedir. İslam kültür ve medeniyetinin temelini oluşturan sahabe nesli hakkında doğru bir itikada sahip olmak, İslam algısını da etkileyecek temel bir faktördür.339

339 İslam tarihinde ortaya çıkan Haricilerden Şia’ya, Mutezileden Ehl-i Sünnet fırkalarına kadar her bir ekol incelendiğinde, aralarındaki farklılığın en önemli temellerinden birini, sahabe algısının oluşturduğu görülmektedir.

130

Bahsi geçen üç faslın ilkinde (12. fasıl), Ehli Beyt ele alınmakta, Ehli Beyt’in fazileti anlatıldıktan sonra Peygamberimizin bazı çocuk ve eşleri hakkında bilgiler veren rivayetler nakledilmektedir.

İkinci fasılda (13.fasıl) sahabeye ait meseleler incelenir, onların faziletleri ve gösterdikleri fedakârlıklar üzerinde durulur. Muhtelif açılardan sahabenin üstünlükleri belirtilir. Ardından hilafet sıralarına göre dört halife ve diğer bazı sahabîler hakkındaki rivayetlere yer verilir. Peşinden kimi hanım sahabîler işlenir ve muhadramlar ile tâbiûn döneminden bazı kimseler hakkında varid olan rivayetler serdedilir. Son olarak da bazı kabileler ile alakalı hadisler zikredilir.

Üçüncü fasılda (14.fasıl) Ümmeti Muhammed’in fazileti ile ilgili rivayetler nakledilir. Eserdeki en önemli kısımlardan biri de burasıdır. Ehl-i Beyt’e dair rivayetlere öncelikli olarak yer verilmesi, onların sahabe içerisinde özel bir yere sahip olmasındandır. Onlar Hz. Peygamber’in ailesi ve yakınları olarak tarih boyunca Müslümanların kalbinde müstesna yerlerini korumuşlardır. Birgivî de devamında sahabenin üstünlüklerini anlatan rivayetleri zikretmek suretiyle, Ehl-i Sünnet itikadının bakışını yansıtmak istemiştir. Ayrı ayrı sahabîleri tanıtan rivayetler de onları daha yakından tanımaya vesile olacaktır. Bu şekilde İmam Birgivî, sahabenin faziletine dair bazı rivayetlerle yetinmeyip teferruata girmesi, onların İslam uğruna çektikleri çilelerden, ortaya koydukları fedakârlıklardan bahsetmesi, insanların zihninde doğru bir sahabe algısı oluşturmayı hedeflemiş olduğunu gösterir. İlk dört halifeyi sırasıyla zikretmesi ve Hz. Muaviye gibi çok sayıda sahabeye yer vermesi ve hanım sahabîleri de zikretmesi Ehl-i Sünnet inancının duruşunu net olarak yansıtmaktadır.

Akabinde muhadram, tâbiûn’dan kimselerle ümmetin faziletine yer verilmiş olması da önemlidir. Zira bu, Allah Rasûlü’ne inanan ve Onun yolundan giden herkesin kıymetli olduğu mesajını vermektedir. Hz. Peygamber’in dışındaki bütün yolların hedefe ulaştırmayacağı vurgulanmaktadır.

Sadece sahabenin adaleti konusundaki tartışmalar bile, pratikte pek çok farklılığa sebep olmaktadır. Bu noktada Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve İSAV tarafından Sakarya’da bir seri halinde ilki 27-28 Nisan 2013’de düzenlenen ve üçüncüsü 31 Eylül-1 Ekim 2017’de icra edilen “İslam Medeniyetinin Kurucu Nesli Sahabe” sempozyumları önem arz etmektedir. Bilhassa ilk sempozyumun konusu “sahabe kimliği ve algısı” konumuzla da ilgili olması hasebiyle ayrıca bir öneme sahiptir. Mezkûr sempozyumun bildirileri, Ensar neşriyat tarafından İstanbul’da 2013’de 608 sayfa halinde basılmıştır.

131 2.3.3. Belli Mekânlarla İlgili Rivayetler

İmam Birgivî, eserinin son faslını Mekke-Medine başta olmak üzere bazı İslam beldelerinin faziletlerine ayırmıştır. Mekke’nin ve Medine’nin önemi üzerinde ısrarla durulmuş, bu iki beldede yer alan bazı mekânların hakkında vârid olan rivayetler de nakledilmiştir.

İmam Birgivî böyle yapmakla hem Hz. Peygamber’in şereflendirdiği beldelerin üstünlüğünü hem de başka beldelere kutsallık atfedilemeyeceğinin altını çizmiştir. Zira Safevîler’in Mekke ve Medine’yi ziyaret yerine müridlerini merkezleri olan Erdebil’e çağırdıkları ve kutsal beldeleri kıymetsizleştirme çabalarından yukarıda bahsedilmişti. Öte yandan meseleye bir bütün halinde bakıldığında, peygambere iman için yalnızca Onun şahsına iman değil, Allah Rasûlü’nün döneminde yaşayarak Ona iman etmiş olan sahabeye, Hz. Peygamberin ya bizzat bulunarak ya da işaretiyle şeref bahşettiği mekânlara da sahip çıkmak, hürmet etmek ve onlara karşı gerekli vazifeleri yerine getirmenin de bir vazife olduğu vurgulanmaktadır.

İmam Birgivî, Kitâbu’l-îmân ile yaşadığı toplumun itikadî olarak sahih bilgiye ilk kaynağından ulaşmasını hedeflemiş ve özellikle nübüvvet özelinde sıkıntıların olduğu bir ortamda, hadis derlemesiyle üzerine düşen vazifeyi yerine getirmek istemiştir.

132

SONUÇ

Kitâbu’l-îmân, eser ve fikirleriyle hem dönemine hem de sonrasına etki eden

Birgivî’nin tasnif ettiği derleme türü bir hadis eseridir. Hacmi ve muhtevası itibariyle müellifin diğer eserleri arasında önemli bir konumdadır. Kitâbu’l-îmân hadislerden müteşekkil bir eser olmasının ötesinde telif edildiği dönemin ilmi, siyasi ve sosyal hadiselerini anlamlandırmaya da ışık tutmaktadır.

Müellife ait yazmasının bulunması tahkik ve tahlili kolaylaştıran bir unsurdur. Bununla birlikte bu yazmadan istinsah edilen iki ayrı nüsha da günümüze kadar ulaşmıştır. Eserde mukaddimenin bulunmaması niçin ve hangi prensipler çerçevesinde tasnif edildiğini ilk başta cevapsız bırakmaktadır. Ancak bâb başlıkları ve hadislerin muhtevası incelendiğinde bazı neticeler ortaya çıkmaktadır.

Birgivî, eserini “bâb” ana başlıkları altında sırasıyla “fasıl, cins, nevi, sınıf” isimlerini vermek suretiyle alt başlıklara ayırmış, bazen de herhangi bir tabir kullanmadan bâb ismini yazmıştır. Bâb başlıkları kısa ve genel ifadelerden oluşur. Hadislere başlarken başta kaynağına işaretle bir veya birkaç harften oluşan rumuzlar kullanan müellif, ardından sadece sahabî râvîyi zikredip hadise geçer. Eser bu şekilsel özelliği ile İbnü’l-Esîr el-Cezerî’nin Câmiu’l-usûl’ünü hatırlatmaktadır. Müellifin bu tasnif şeklinden etkilendiği kuvvetle muhtemel gözükmektedir. Birgivî hadisleri numaralandırmamış ancak rumuzları kırmızı mürekkeple yazarak hadislerin birbirine karışmasının da önüne geçmiştir.

Birgivî kaynakları rumuzlaştırırken eserden değil müellifin isminden mülhem bir yöntem takip etmiştir. Bu da kimi zaman atıf yapılan eserin tespitini zorlaştırmıştır. Birgivî toplamda elli bir ayrı rumuzla kırk dokuz esere atıfta bulunmuştur. Bazen aynı eser için farklı rumuzlar kullanırken bazen de bir rumuzla birkaç eseri kastettiği olmuştur. Atıflar büyük oranda Kütüb-i Sitte eserlerine yapılmıştır. Kırk dokuz eserden on dokuzuna sadece bir kere atıfta bulunan müellif, otuz beş esere ise yirmiden az atıf yapmıştır. Birgivî’nin Kütüb-i Sitte eserlerini tercih eden bir metot takip etmesi hadis ilmi açısından beklenen bir uygulamadır.

Öte yandan araştırmada, çoğu hadis olmak üzere tefsir, akaid, tasavvuf ve tarih alanlarında eserlere de atıfta bulunan Birgivî’nin, hadisleri direkt olarak bu eserlerden değil, derleme türü bazı eserlerden nakledip ilk kaynağa işaret ettiği ortaya çıkmış

133

bulunmaktadır. Bahsi geçen derleme eserler; Gazzâlî’nin İhyâu ulûmi’d-dîn’i, İbnü’l-Esîr Cezerî’nin Câmiu’l-usûl’ü, Münzirî’nin et-Tergîb ve’t-terhîb’i, Nevevî’nin

el-Ezkâr’ı ve Kurtubî’nin et-Tezkire’sidir. Birgivî’nin bu hareketi bir kusur olarak

görülmemelidir. Eserlerin mahtût halde olduğu ve araştırmayı kolaylaştıracak fihristlerinin bulunmadığı bir dönemde çok sayıda esere müracaat edebilmek, gayret ve zaman gerektirmektedir. Bunun yerine örneğin Kütüb-i Sitte hadisleri için

Câmiu’l-usûl’den istifade etmek kestirme bir yoldur.340 Önemli olan derleme eserin mutemed

eserler kaynak alınarak telif edilmesidir ki bahsi geçen alimlerin her biri eserleriyle maruf ve mutemeddir. Birgivî’nin de bu beş alimin “falan rivayet etti” ifadesine itibar ederek ilk kaynağa atıf yapması doğal karşılanmalıdır. Şu var ki, Birgivî’nin bir açıklamada bulunarak aradaki derleme eserleri ifade etmesi daha ilmî bir tutum olabilirdi.

Muhtevası incelendiğinde açık olarak görülmektedir ki, Kitâbu’l-îmân’da Ehl-i Sünnet itikadının hadislerden bazı delilleri bir araya toplanmıştır. Eser bu yönüyle “Hadislerle İslam Akaidi” olarak anılmaya değerdir. Dört ana bölümden müteşekkil eserin ilk bölümünde müellif, genel olarak iman üzerinde durmuş, ikinci bölümünde kadere iman, üçüncü bölümünde ahirete iman ve dördüncü bölümünde peygamberliğe iman konularını ele almıştır. Dördüncü bölüm hacim olarak eserin üçte ikisini teşkil etmektedir. Birgivî’nin ısrarla bu kısım üzerinde durmasının arka planında, devletin Safeviler ile mücadelesi, Anadolu’daki Kızılbaş ayaklanmaları ve Hubmesihçilik gibi fikri akımların etkili olduğu anlaşılmaktadır. İmam Birgivî, nübüvvet başlığı altında Hz. Peygamberin otoritesi, mucizeleri, şemaili ve ahlakı üzerinde etraflıca durmuş, bazı peygamberler hakkındaki rivayetlere değinmiş ve bilhassa sahabe konusuna özel bir yer ayırmıştır. Bu haliyle o, tıpkı selefleri gibi hadislerden derlemeler yapmak suretiyle toplumda oluşmuş veya oluşabilecek itikadî sorunları sünnet ışığında çözmeyi hedeflemiştir.

Tez çalışması esnasında, Osmanlı dönemine ait çok sayıda yazma halindeki eserin kendilerini günümüze taşıyacak araştırmacıları beklediği müşahede edilmiştir. İlahiyat

Benzer Belgeler