• Sonuç bulunamadı

Hayreddin Hızır Atûfî’nin Keşfü’l-Meşârik adlı eserinin tahkik ve tahlili, 1. cilt

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hayreddin Hızır Atûfî’nin Keşfü’l-Meşârik adlı eserinin tahkik ve tahlili, 1. cilt"

Copied!
606
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

HAYREDDİN HIZIR ATÛFÎ’NİN KEŞFÜ’L-MEŞÂRİK ADLI ESERİNİN TAHKİK VE TAHLİLİ

DOKTORA TEZİ

Hızır YAĞCI

Enstitü Anabilim Dalı : Temel İslam Bilimleri Enstitü Bilim Dalı : Hadîs

Tez Danışmanı: Doç. Dr. Hayati YILMAZ

KASIM - 2017

(2)
(3)
(4)

Bu çalışma SAÜ Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu tarafından desteklenmiştir.

(Proje no: 2014-60-02-001)

(5)

İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR ... ...v

ÖZET ... vi

SUMMARY ... vii

GİRİŞ ... 1

BÖLÜM I: ŞERH EDEBİYATININ GELİŞİMİ VE SÂGÂNÎ ... 5

1.1. Şerh Edebiyatının Gelişimi………...5

1.2. Radıyyüddîn es-Sâgânî’nin Hayatı ve Eserleri………10

1.2.1. Hayatı………....11

1.2.1.1. Ailesi………..11

1.2.1.2. Öğrenimi ve İlmi Kişiliği………...11

1.2.1.3. Vefatı………..13

1.2.2. Eserleri………..13

1.2.2.1. Lügat ve Dil Konusundaki Eserleri………13

1.2.2.2. Hadîs İlmine Dair Eserleri……….15

BÖLÜM II: HAYREDDİN HIZIR ATÛFÎ’NİN HAYATI VE ESERLERİ ... 20

2.1. Atûfî’nin Yaşadığı Dönem ... 20

2.1.1. Siyasi Durum ... 20

2.1.2. Sosyal Hayat ... 21

2.1.2.1. Dinî Hayat ... 22

2.1.2.2. Eğitim ... 24

2.2. Atûfî’nin Hayatı ve Eserleri ... 25

2.2.1. Hayatı ... 25

2.2.2. İlmi Kişiliği ... 27

2.2.2.1. Hocaları ... 27

2.2.2.2. Talebeleri ... 29

2.2.3. Eserleri ... 30

(6)

2.2.3.1. Tefsirle İlgili Eserleri... 30

2.2.3.2. Hadîsle İlgili Eserleri ... 32

2.2.3.3. Tıpla İlgili Eserleri... 33

2.2.3.4. Diğer Eserleri ... 36

BÖLÜM III: ATÛFÎ’NİN KEŞFÜ’L-MEŞÂRİK ADLI ESERİ’NİN TAHLİLİ 39 3.1. Keşfü’l-Meşârik’in Atûfî’ye Aidiyeti ... 39

3.2. Keşfü’l-Meşârik’in Yazılış Gayesi ... 39

3.3. Keşfü’l-Meşârik’in Nüshaları ... 40

3.3.1. Hacı Selim Ağa Nüshası ... 40

3.3.2. Atıf Efendi Nüshası ... 41

3.3.3. Turhan Valide Sultan Nüshası ... 41

3.3.4. Fatih Nüshası ... 41

3.3.5. Kılıç Ali Paşa Nüshası ... 42

3.3.6. Musalla Medresesi Nüshası ... 44

3.3.7. Süleymaniye Nüshası ... 44

3.3.8. Kastamonu Nüshası ... 44

3.3.9. Veliyyüddîn Efendi Nüshası ... 45

3.3.10. III. Ahmet Nüshası ... 46

3.4. Keşfü’l-Meşârik’in Kaynakları... 46

3.4.1. Lügat ve Dil Kaynakları ... 46

3.4.1.1. Eser İsmi Belirtmeden Nakilde Bulunduğu Kişiler ... 46

3.4.1.2. Müellif ve Eserini Belirterek Yaptığı Nakiller ... 47

3.4.2. Tefsir Kaynakları ... 47

3.4.3. Hadîs Kaynakları ... 48

3.4.4. Diğer Kaynaklar ... 51

3.4.5. Kaynakların Değerlendirilmesi ... 53

3.5. Rivayet Kullanımı ... 55

3.6. Keşfü’l-Meşârik’in Hacmi ve Üslubu ... 57

3.7. Hadîsleri Şerh Metodu ... 59

3.7.1. Hadîsleri Yorumlamada Bütüncül Yaklaşımı ... 63

3.7.1.1. Dil İle İlgili Açıklamalar ... 64

3.7.1.2. Hadîsleri Ayetlerle Şerhi ... 68

3.7.1.3. Hadîsleri Hadîslerle Şerhi ... 70

(7)

3.7.1.4. Hadîsleri Sahâbe ve Tâbiîn’in Sözleri İle Şerhi ... 71

2.7.1.5. Aynı Konudaki Farklı Rivayetleri Bir Araya Getirmesi ... 72

3.7.2. Hadîs ve Hadîs Usûlü İlmine Yönelik Açıklamalar... 75

3.7.2.1. Kullandığı Hadîs Istılahları ... 75

3.7.2.2. Hadîslerin Yazılması İle İlgili Açıklamalar... 77

3.7.2.3. Hz. Peygamber’e Yalan İsnad Edenin Durumu... 78

3.7.2.4. Ahad Haberlerin Kabülüne Yönelik Yaptığı Açıklamalar ... 79

3.7.2.5. Mürsel Hadîs ve Hüccet Değeri... 79

3.7.3. Hadîslerde Görülen İhtilafların Çözümünde Takip Ettiği Yöntem ... 81

3.7.3.1. Cem‘ ve Te’lif ... 83

3.7.3.2. Nesh ... 89

3.7.3.3. Tercih ... 91

3.7.3.4. Tevakkuf ... 92

3.7.4. İtikadî Konulara Yönelik Açıklamalar ... 93

3.7.4.1. İman Konusunda Açıklamalar ... 93

3.7.4.2. Nübüvvet Konusunda Açıklamalar ... 99

3.7.4.3. Ehl-i Kitab’ın Ahiretteki Durumu İle İlgili Açıklamalar... 103

3.7.4.4. Sem‘iyyât Konusunda Açıklamalar ... 104

3.7.5. Fıkıh Konularına Yönelik Açıklamalar... 110

3.7.5.1. Mürtedin Cezalandırılması ... 110

3.7.5.2. İntihar Edenin Ahiretteki Durumu ... 111

3.7.5.3. Tavla Oynamanın Dini Hükmü ... 111

3.7.5.4. Rukye ile Tedavi ve Kur’an Öğretiminden Ücret Alınması ... 112

3.7.5.5. Müt‘a Nikâhı ... 113

3.7.5.6. Süt Emme Yoluyla Oluşan Evlenme Haramlığı ... 113

3.7.5.7. Ayakta Namaz Kılan Cemaatin, Oturarak Namaz Kılan İmama Uyup Uyamayacağı ... 114

3.7.5.8. Namazda Kur’an Okumanın Hükmü ... 116

3.7.5.9. Namazda Fatiha Okumanın Hükmü ... 116

3.7.5.10. Namazda Konuşmak ... 117

3.7.5.11. Namazların Cem‘ Edilmesi ... 118

3.7.5.12. İhtikâr/ Karaborsacılık Hakkında Açıklamaları ... 118

3.7.5.13. Boşanan Kadının Nafakası ... 120

3.7.5.14. Ölmüş Hayvanın Derisinden Faydalanılması ... 122

(8)

3.7.5.15. Kadir Gecesinin Vakti ... 123

3.7.6. Sâgânî’ye ve Meşârik Şarihlerine Eleştirileri ... 124

3.7.6.1. Sâgânî’ye (ö. 650/1252) Eleştirileri... 124

3.7.6.2. Bâbertî’ye (ö. 786/1384) Eleştirileri ... 126

3.7.6.3. İbn Melek’e (ö. 821/1418) Eleştirileri ... 128

3.7.6.4. Herevî’ye (ö. 829/1426) Eleştirileri... 130

3.7.6.5. Vecîhüddin el-Erzincânî’ye (ö. 871/1467’den sonra) Eleştirileri ... 131

SONUÇ ... 133

KAYNAKÇA ... 136

EKLER ... 151

ÖZGEÇMİŞ ... 157

BÖLÜM IV: KEŞFÜ’L-MEŞÂRİK’İN TAHKİKİ ...Hata! Yer işareti tanımlanmamış.

(9)

KISALTMALAR a.s. Aleyhisselam

b. Bin

bk. Bakınız

c. Cilt

çev. Çeviren

DİA. Diyanet İslam Ansiklopedisi haz. Hazırlayan

Hz. Hazreti

krş. Karşılaştırınız ktp. Kütüphane

nr. Numara

nşr. Neşreden ö. Ölümü

s. Sayfa

s.a. Sallallahu aleyhi ve sellem t.y. Tarih yok

thk. Tahkik eden v.dğr. Ve diğerleri

vb. Ve benzer

vr. Varak

y.y. Yayın Yeri Yok

(10)

ÖZET

SAÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tez Özeti Tezin Başlığı: Hayreddin Hızır Atûfî’nin Keşfü’l-Meşârik Adlı Eserinin Tahkik ve Tahlili

Tezin Yazarı: Hızır YAĞCI Danışman: Doç.Dr. Hayati YILMAZ Kabul Tarihi: 2017 Sayfa Sayısı:vii (ön kısım)+699 (tez) Anabilim dalı:Temel İslam Bilimleri Bilim dalı: Hadîs

Hz. Peygamber Kur’an’ın ilk müfessiri olduğu gibi, çeşitli nedenlerle hadîslerine ilk açıklık getiren de kendisi olmuştur. Bu nedenle hadîs şerh faaliyetlerinin Hz. Peygamber’le başladığı söylenebilir.

Hadîslerin yazılması ve tedvinine kadar çeşitli anlama ve yorumlama çabaları olsa da gerçek anlamda hadîs yorumculuğu hadîslerin kitabeti ve tedvini ile ortaya çıkmaya başlamıştır. Belli bir hadîs kitabı üzerine yapılan şerh faaliyetlerine ise hicri IV. asırda Hattâbî ile başlanmıştır. Hicri beşinci yüzyıldan itibaren birbirinden farklı metodlarla yazılan yoğun bir şerh faaliyeti göze çarpmakta, hicri VIII-X. Yüzyıllar zengin içerikli şerhler dönemi olarak bilinmektedir.

Anadolu’da yapılan şerh faaliyetleri ise Sahihi Buhârî, Meşâriku’l-envâri’n-nebeviyye, Mesâbîhu's-sünne, Mişkâtü’l-Mesâbîh, kırk hadîs ve tek hadîs çalışmaları üzerinde yoğunlaşmıştır. Atûfî’nin yazdığı Keşfü’l-Meşârik’te hicri X. yüzyılda Meşâriku’l-envâri’n- nebeviyye üzerine yazılan şerhlerden biridir.

Atûfî, eserinde tefsir, hadîs, fıkıh gibi alanlarda çeşitli kaynaklardan merfû, mevkûf, maktû;

sahih, hasen, zayıf hatta uydurma rivayetlere yer vermiştir. Rivayetlerin sıhhati hakkında nadiren de olsa değerlendirmelerde bulunmuştur.

Atûfî, hadîs tarihi ve usûlüne dair bilgilere yer vermiş, hadîsteki garib kelimeleri açıklamış, çelişkili gibi görünen hadîsleri çeşitli şekillerde uzlaştırmaya gayret etmiş, özellikle şerhin ilk bölümlerinde ayet ve hadîslerle şerhini zenginleştirmiş, hadîsin içerdiği konuya göre itikadî ve fıkhî, çok sayıda meseleyi izah etmeye çalışmıştır. Bazen de yıllarca yürüttüğü vaizlik mesleğinin etkisinde kalarak hadîsin bahsettiği temel konudan uzaklaşmıştır. Atûfî, meşhur Meşârik şarihlerinden sonra yaşamasının kendisine sağladığı avantajla kendisinden önce yaşayan bu şarihlerinden zaman zaman seçkiler yapmış, katılmadığı yerleri ise tenkit etmiştir. Bu anlamda Atûfî’nin tenkitçi bir kişiliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Keşfü’l-Meşârik, şerh edebiyatımız içerisinde hacim bakımından kapsamlı bir şerh kabul edilemeyeceği gibi geçmişte yazılan şerhlerden farklı bir üslup da geliştirememiştir.

Anahtar kelimeler: Sâgânî, Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Şerh, Tahkik.

(11)

SUMMARY

Sakarya University Institute of Social Sciences Abstract of PhD Thesis Title of the Thesis: Tahkik and Tahlil of Hayreddin Hızır’s Book Named Keşfü’l Meşârik

Author: Hızır YAĞCI Supervisor:Assoc. Prof. Hayati YILMAZ Date of Acceptance: 2017 Nu. of Pages:vii (pretext) +699 (main body) Department: Essential Islamic Sciences Subfield: Hadith

Just as the Prophet Muhammed was the firs commentator of Quran he was also the first who clarify his traditions (hadith) for various reasons. Because of this it can be said that the Hadith commentary activities have been started with Prophet Muhammed.

Although there were various efforts to understand and interpretate until the writing and compilation the Hadithes the veritable interpretation of Hadith has been emerged with writing and compilation of the Hadithes.

The annotation (Sharh) activities on a particular Hadith book started with Hattabi in eccentric fourth century. From the fifth eccentric century onwards, an intense annotation activity written in different methods, is striking and the VIII-X eccentric centuries are known as period of the rich content annotiations.

The annotiation activities in Anatolia are focused on Sahihi Bukhari, Meşariku’l-envari’n- nebeviyye, Mesâbîhu's-sünne, Mişkâtü’l-Mesâbîh, FortyHadith and single hadith works.

Atufi’s Keşfu’l-Meşarik is one of the annotiation which written on Meşâriku’l-envâri’n- nebeviyyein X eccentric century.

Atufi included his book merfû, mevkûf, maktû; sahih, hasen, weak and also falsified narrations from various sources as tafsir, hadith and fiqh. He rarely evaluated on trustworthiness of narrations (rivayah).

Atufi ranked some informations about history and method of hadith, he explained the unknown words (garib) in hadith, tried to reconcile the seemingly contradictory narrations in various forms, especially in the begining of annotiation (Sharkh) he enriched his annotiation with versus and hadith and he tried to explain a lot of belief-related and fiqh- related problem in according to subject of hadith. And sometimes as moving away from the basic subject of hadith he has been influenced by his profession of preachers which he fulfilled for many years.

Keywords:Sagani, Atufi, Kashfu al-Masharik, Sharh, Tahqiq.

(12)

GİRİŞ

Araştırmanın Konusu ve Önemi

Çalışmamızın konusu Osmanlı ulemasından Merzifonlu Hayerddin Hızır Atûfî’nin, (ö. 948/1541) Radıyyüddîn es-Sâgânî’nin (ö. 650/1252) Meşâriku’l-envâri’n- nebeviyye adlı eserine yazmış olduğu Keşfü’l-Meşârik adlı şerhin tahkik ve tahlilidir.

Hadîs şerhleri sünnetin doğru anlaşılması ve yorumlanması yanında başta akaid, fıkıh gibi İslâmî ilimlerin çeşitli alanlarında birçok konunun ele alınıp tartışıldığı bir telif türüdür. İlk dönem musannefatı ile rabıtayı sürekli canlı tutan, ilmi ve kültürel mirasımızın aktarılmasına ve yeni düşüncelerin inkişafına imkân tanımaktadır.

Hadîsleri anlama ve yorumlama çabası devam ettiği müddetçe de itibarından bir şey kaybetmeyeceği anlaşılmaktadır.

Hadîs edebiyatının oluşum safhalarını; hadîslerin ezberlenmesi, yazıya geçirilmesi, tedvîni ve tasnifi şeklinde bir tasnife tabi tuttuğumuzda Osmanlı döneminde (1300- 1922) telif edilen hadîs eserlerini tasnif devri sonrası hadîs edebiyatı içinde değerlendirmek gerekmektedir. Tasnif devri eserlerine dayalı çalışmalar içinde en yaygın olanı ise şerh edebiyatıdır. Nitekim Osmanlı’da gerek temel hadîs kaynakları üzerine gerekse medreselerde okutulan ders kitapları üzerine birçok şerh yazılmıştır.

Bu şerhler, müellifinin bilgi birikiminin yanı sıra şerhin yazıldığı dönemdeki dini ve sosyal hayat, entelektüel birikim gibi birçok konunun aydınlığa kavuşmasına katkı sağlamaktadır. Bu yönüyle bakıldığında 600 yıllık bir medeniyet hakkında daha sağlıklı yorumlar yapabilmek için Osmanlı coğrafyasındaki yazma eserlerin gün yüzüne çıkarılması bir ihtiyaç olarak gözükmektedir.

Osmanlı medreselerinde okutulan Radıyyüddîn es-Sâgânî’nin Meşâriku’l-envâri’n- nebeviyye adlı eseri üzerine çok sayıda şerh yazıldığı bilinmektedir. Bunlar arasında en tanınmışı İbn Melek’in Mebâriku’l-ezhâr adlı şerhidir. Ancak İbn Melek’ten sonra yaşayan ve tenkitçi bir kişiliğe sahip olan Atûfî’nin, Keşfü’l-Meşârik de kendisinden önceki Bâbertî (ö. 786/1384), İbn Melek (ö. 821/1418), Herevî (ö. 829/1426) ve Vecîhüddin el-Erzincânî (ö. 871/1467’den sonra) gibi Meşârik şarihlerini eleştirerek farklı görüşler benimsemesi, ağırlıklı olarak Meşârik şarihlerinden nakillerde bulunarak kendisinden önce yazılan Meşârik şerhlerini bir arada görme ve tartışma konularına vakıf olma imkânı sunması açısından önem arz etmektedir.

(13)

Araştırmanın Amacı

Osmanlı ulemasına ait eserlerin çoğunun el yazması olarak bulunması, tasniflerinin bile henüz sağlıklı olarak yapılamamış olması, Osmanlı medeniyetinin ilim ve kültürde bulunduğu seviyeyi, bizzat bu dönemin âlimlerinin eserlerinden anlamamızı zorlaştırmaktadır.

Bununla birlikte son yıllarda ülkemizde ilahiyat fakültelerinin hemen hemen her ile yayılması ve bulundukları illerin ilmi ve kültürel miraslarını ortaya çıkarma gayretleri de görülmektedir. Nitekim 21-22 Nisan 2017 tarihlerinde Amasya’da yapılan Uluslararası Amasya Âlimleri Sempozyumu’nda Atûfî’yi çeşitli yönleriyle tanıtıcı tebliğler sunulmuştur.

Bu çalışma, Osmanlı Devletinin zirve döneminde yaşamış, tefsir, hadîs, tıp ve ahlak gibi İslâmî ilimlerin birçok alanında yaklaşık 20 eser vermiş, Atûfî gibi çok yönlü bir müellifin h. 946 yılında tamamladığı Keşfü’l-Meşârik adlı şerhini tanıtıp hadîs edebiyatımız arasındaki yerini ortaya koyarak ilim mirasımızın ortaya çıkmasına mütevazı bir katkı sağlamayı amaçlamaktadır.

Araştırmanın Metodu

Çalışmamıza şerhin tahkiki ile başlandı. Tahkik yaparken, tahkiki yapılan bir eserin tahlilinde ele alınması gereken konu başlıkları belirlendi. Bu amaçla öncelikle eserin müellifine aidiyeti tespit edildi. Nüshalar hakkında yeterli bilgiler elde edildikten sonra eserin yazılış gayesi, kullandığı kaynaklar, rivayet kullanımı, üslubu ve şerh metodu hakkında bilgiler toplandı. Elde edilen bilgiler çerçevesinde tezimiz bir giriş ve dört bölümden oluşturuldu.

Giriş bölümünde araştırmanın konusu, önemi, amacı ve metodu üzerinde duruldu.

Birinci bölümde şerh kavramı, şerh edebiyatının doğuşu ve gelişimi ile birlikte Sâgânî’nin hayatı ve eserleri konu edildi. Özellikle Meşâriku’l-envâri’n-nebeviyye adlı eseri tanıtıldı ve bu eser üzerinde yazılan şerhlere yer verildi.

İkinci Bölümde Hayreddin Hızır Atûfî’nin hayatı ve eserlerinden bahsedildi.

(14)

Üçüncü bölümde Keşfü’l-Meşârik adlı eserin tahlili yapıldı. Bu bölümde eserin müellife aidiyeti, yazılış gayesi, nüshaları, kaynakları, rivayet kullanımı, üslubu hakkında bilgiler verildi. Daha sonra Atûfî’nin şerh metodu etraflıca konu edildi.

Dördüncü bölümde yapılan tahkik kısmında şöyle bir yol takip edildi. Keşfü’l- Meşârik’in Hacı Selim Ağa nüshasının sonunda h. 946 yılının rebi‘ül-evvel ayının 15’i Perşembe günü tamamlandığına dair bir bilgi bulunmaktadır. Diğer nüshalarda bulunmayan bu bilgi, ayırt edici bir özellik kabul edilerek, tahkikte sahife numaraları bu nüshaya göre kaydedildi ve bu nüshaya (¡ ), Atıf Efendi Nüshasına ( ) ve Turhan Valide Sultan nüshasına (` ) rumuzları verildi. Doğru olan metin, bu üç nüsha karşılaştırılarak ortaya kondu. Nüshalarda doğru kabul edilmeyen hususlar, farklılıklar, tekrarlar, yazılmayan kelime veya cümleler dipnotlarda kaydedildi.

Hadîsi numaralandırdıktan sonra hangi kaynakta geçtiğine dair rumuz parantez ( ) içinde verildi. Sonra sahâbî râvisi yazıldı. Sahâbî râvisi ile hadîs metni birbirinden ayrıştırıldı.

Hadîs metinlerinin şerh kısmı ile karışmaması için, hadîsler kalın, koyu (bold) olarak yazıldı ve metinle şerh arasına yazma nüshada bulunmayan ]ثيدلا حرش[ şeklinde bir başlık atıldı. Şerh kısmında hadîsin açıklanan bölümü parantez ( ) içerisinde bold olarak yazıldı.

،عيالما ،ةلياز ،يماقلا

،ثلث ،قيلالا ،دياوع ،يملاع ،ةويح ،ةولص gibi dönemin imla kurallarına uygun yazılan kelimeler, ،ثلاث ،قئلالا ،دئاوع ،مئلاع ،ةايح ،ةلاص ،عئالما ،ةلئاز ،مئاقلا şeklinde günümüz imla kurallarına çevrildi. Metinde geçen )ح( gibi bazı kısaltmalar (ذئنيح( şeklinde açık olarak yazıldı.

Ayetler çiçekli parantez içerisine alınmış, metinden iki punto daha küçük yazılan sûre isimleri ve ayet numaraları köşeli parantez içinde verilmiştir. Hadîslerin yanı sıra lafzı murad edilen kelime ve cümleler tırnak “ ” içine alınmıştır.

Hadîslerin tahrici yapılırken müellif kaynak vermişse, müellifin verdiği kaynak esas alındı. Müellif herhangi bir kaynak belirtmemişse öncelikle Buhârî ve Müslim’e müracaat edildi. Bu iki eserde mevcut olmayan rivayetler için diğer muteber hadîs kaynaklarına başvuruldu. Az da olsa hadîs kaynaklarında tespit edemediğimiz bazı rivayetler için başta tefsir kitapları olmak üzere diğer kaynaklara müracaat edilmiştir.

(15)

Müellifin alıntı yaptığı yerler tespit edilerek dipnotlarda belirtildi. Özellikle çokça istifade ettiği Meşârik şerhlerinden baskısı olmayanların yazma nüshaları ilgili kütüphanelerden tespit edilerek müellifin atıf yaptığı yerler dipnotlarda belirtildi.

Meşhur olmayan şahıs ve eserler tanıtıldı, izaha muhtaç kelimeler açıklandı.

Noktalama işaretleri yapıldı.

(16)

BÖLÜM I: ŞERH EDEBİYATININ GELİŞİMİ VE SÂGÂNÎ

Şerh, lügatte açıklamak, aydınlatmak,1eti kesmek, müşkil bir meseleye açıklık getirmek, tefsir etmek, hıfz etmek, anlamak, algılamak2 anlamlarına gelmektedir.

Hadîs ıstılahında ise, Resûlüllah’ın (s.a) hadîslerinin muradını Arap dili kaideleri ve şer‘î usullere göre araştıran ilim,3 bir hadîsin veya hadîs kitabındaki hadîslerin dil, muhteva, hüküm vb. yönlerden açıklanması,4 bir hadîsin veya bir hadîs kitabında yer alan rivayetlerin kelime ve kavramlarını açıklamak, anlaşılması zor yerlerini izah etmek, i‘rabını yapmak, hadîsten çıkan hükümlere yer vermek5şeklinde tanımlar yapılmıştır.

Bu tanımların genellikle şerh kitaplarında işlenen konulardan hareketle yapıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre şerh kavramı, bir hadîsin veya herhangi bir hadîs kitabında bulunan hadîslerin farklı tarîklerini toplamak, senedin ricaline ait bilgiler vermek, sıhhat yönüyle değerlendirmek, garip kelimelerini açıklamak, dil tahlilleri yapmak, rivayetler arası teâruzu gidermeye çalışmak, metinleri içerik yönünden inceleyerek hadîsleri anlama ve yorumlama faaliyetleri şeklinde tanımlanabilir.

1.1. Şerh Edebiyatının Gelişimi

Hz. Peygamber Kur’an’ın ilk müfessiri olduğu gibi,6 çeşitli nedenlerle hadîslerine ilk açıklık getiren de kendisi olmuştur. Bu nedenle hadîs şerh faaliyetlerinin Hz.

Peygamber’le başladığı söylenebilir. Nitekim Hz. Âişe Resûlüllah’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir:“Kim Allah’a kavuşmayı arzularsa, Allah da ona kavuşmayı arzular. Allah’a kavuşmaktan hoşlanmayanla Allah da kavuşmaktan

1İbn Düreyd, Ebû Bekr Muhammed b. el-Hasen b. Düreyd el-Ezdî el-Basrî, Cemheretü’l-luğa, thk. Remzî Münîr el-Ba‘lebekkî, Beyrut: Dâru’l-ilm li’l-Melâyîn, 1987, I, 513.

2İbn Manzûr, Ebü’l-Fazl Cemâlüddîn Muhammed b. Mükerrem b. Alî b. Ahmed el-Ensârî er-Rüveyfiî, Lisânü’l-

‘Arab, Beyrut: Dâru Sâdır, 1414h. II, 497-498; Ebû Mansûr Muhammed b. Ahmed b. Ezher el-Ezherî el-Herevî, Tehzîbü’l-luğa, thk. Muhammed Avz Mu‘rib, Beyrut: Dâru İhyâi’t-türâsi’l-‘Arabî, 2001, IV, 107; Ebü’l-Kâsım Mahmûd b. Ömer b. Muhammed el-Hârizmî ez-Zemahşerî, Esâsü’l-belâğa, thk. Muhammed Bâsıl Uyûn, Beyrut:

Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye,1998, I, 501; Ebû Nasr İsmâîl b. Hammâd el-Cevherî, Tâcü’l-luğa, thk. Ahmed Abdülgafûr Attâr, Beyrut: Dâru’l-ilm li’l-Melâyîn,1987, I, 378.

3 Taşköprizâde Ahmed b. Musatafa, Miftâhu’s-saâde ve misbâhu’s-siyâde fî mevzûâti’l-ulûm, Beyrut: 1985, II, 341.

4 Abdullah Aydınlı, Hadîs Istılahları Sözlüğü, İstanbul: Hadîsevi, 2006, s. 297.

5 Mehmet Efendioğlu, “Şerh”, İstanbul: DİA, XXXVIII, 559.

6 Bk. Tirmizî, “Tefsir”, 3; Müslim, “Sıyâm”, 33, “İmân”, 197, “Hudûd”, 2-5; İbn Mâce, “Hudûd”, 22.

(17)

hoşlanmaz” buyurunca bu sefer ben: Ey Allah’ın Nebisi! Bu, ölümden hoşlanmamak mı? hepimiz ölümden hoşlanmıyoruz, dedim. Resûlüllah şöyle buyurdu: “Öyle değil, ama mümine Allah’ın rahmeti, rızası ve cenneti müjdelendiği zaman mümin Allah’a kavuşmayı sever, Allah da ona kavuşmayı sever. Kâfire de Allah’ın azabı ve gazabı müjdesi verilince Allah’a kavuşmaktan hoşlanmaz, Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz”7 buyurdu. Enes’in rivayetine göre Resûlüllah (a.s): “İster haksızlık etsin, ister haksızlığa uğrasın din kardeşinize yardım ediniz” buyurdu. Ey Allah’ın Resûlü!

haksızlığa uğrayanlara yardım etmeyi anlıyoruz da haksızlık edene nasıl yardım edelim! diye sordular. Hz. Peygamber: “Haksızlık yapmasına mani olursunuz”

buyurdu.8 Kıyamet gününde insanların çıplak ayaklı, elbisesiz ve sünnetsiz olarak haşr edileceğini haber verince, Hz. Âişe’nin kadınlar ve erkekler birbirine bakarak mı sorusuna, “Ey Âişe! durum onların birbirlerine bakmalarına imkân vermeyecek kadar çetin olacaktır”9 şeklinde açıklama getirmiştir. Bu açıklamalar bazen garib bir kelimenin izahı,10manası müşkil bir lafzın açıklanması,11 bazen de bir hükmün 12 veya bir konudaki yasağın kaldırılması13 gibi hususlarda gerçekleşmiştir.

Hz. Peygamber döneminde sahâbe onun verdiği bir talimatı farklı yorumlasalar veya karşılaştıkları bir olay için farklı içtihatlar yaparak değişik çözüm önerileri getirseler de sonuçta meseleyi Hz. Peygamber’in onayına sunmuşlardır.14 İnsanlar, Hz.

Peygamber’in vefatından sonra ihtiyaç duydukları konularda sahâbenin büyüklerine, fıkıh bilgisi ile temayüz etmiş olanlarına veya müminlerin annelerine15sorular sormuşlardır. Kendilerine danışılan Ebû Zer el-Gıfârî (ö. 32/653), Ebû Hüreyre (ö.

58/678), Abdullah b. Amr (ö. 65/684-85), Abdullah b. Ömer (ö. 73/692) gibi

7Müslim, “Zikr”, 15.

8Buhârî, “Mezâlim”, 4.

9Müslim, “Cennet”, 56.

10Ebû Süleymân Hamd (Ahmed) b. Muhammed b. İbrâhîm b. Hattâb el- Hattâbî el-Büstî, Garîbü’l-hadîs, thk.

Abdülkerîm İbrâhim el-Azbâvî, Dımaşk: Dâru’l-fikr, 1982, I, 66.

11Abdullah b. Mübârek, Kitâbü’z-Zühd ve’r-rekâik, thk. Habîbürrahman el-A‘zamî, Beyrut: Dâru’l-kütübi’l- ilmiyye, t.y. s. 267.

12Müslim, “Nikâh”, 21.

13Müslim, “Cenâiz”, 107.

14Ebû Dâvûd, “Tahâret”, 124, 126.

15Tirmizî, “Menâkıb”, 62.

(18)

sahâbîler hadîsleri anlamada lafza öncelik tanımışken, Hz. Ömer (ö. 23/644), Abdullah b. Mes‘ûd (ö. 32/652-53), Hz. Âişe (ö. 58/678), Abdullah b. Abbas (ö.

68/687-88) gibi sahâbîler ise daha çok Hz. Peygamber’in maksadını anlamaya gayret göstermişler ve sonraki dönemlerde ortaya çıkan ekollere öncülük etmişlerdir.16 Hadîste bulunan garîb bir kelimeyi veya muğlak bir ifadeyi izah için yapılan idrâc ve hadîsin mana ile rivayeti bir anlamda yorum faaliyeti olarak anlaşılsa da gerçek anlamda hadîs yorumculuğu hadîslerin kitabeti ve tedvini ile ortaya çıkmaya başlamıştır.17 Hadîslerin bir arada toplanması öncelikle hadîsin hadîsle açıklanmasına daha fazla fırsat tanımış, zihinlerin hadîs metinleri üzerine yoğunlaşmasına imkân tanımıştır.18

Tedvinden sonra hadîslerin yorumlanmasına dair gayretlerin arttığı anlaşılmaktadır.

Nitekim Süfyân es-Sevrî (ö. 161/778) hadîsin tefsirinin, öğreniminden hayırlı olduğunu söylemiştir.19 İmam Şâfiî de (ö. 204/820) Süfyân b. Uyeyne (ö. 198/814) hakkında “hadîsi ondan daha güzel tefsir eden hiç kimseyi görmedim” 20 demiştir.Yaklaşık h.150’li yılların ortalarında tamamlanan Muvatta’ın 21 bab başlıkları ve garîbü’l-hadîse yönelik yorumları22 şerh edebiyatına önemli katkı sağlamıştır. İmam Mâlik (ö. 179/795) hadîs ilmini çok seven yeğenleri Ebû Bekir ile İsmail’e, “Sizin hadîs ilmini çok sevdiğinizi ve ona karşı istekli olduğunuzu görüyorum. Gerçekten hadîs ilminden yararlanmayı ve Allah’ın sizi faydalandırmasını istiyorsanız, hadîs rivayetini azaltın ve (rivayet ettiklerinizi)

16Bk. Mehmet Görmez, Sünnet ve Hadîsin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu, Ankara: Otto, 2014, s.77-78.

17Zişan Türcan, Hadîs Şerh Geleneği, Ankara: TDV. 2011, s. 20.

18Türcan, s. 23.

19Ebû Bekr Ahmed b. Alî b. Sâbit el-Bağdâdî, el-Câmi‘li-ahlâkı’r-râvî ve âdâbi’s-sâmi‘, thk. Mahmûd et- Tahhân, Riyâd: Mektebetü’l-maârif, 1983, II, 111; Ebû Ömer Cemâlüddîn Yûsuf b. Abdillâh b. Muhammed b.

Abdilberr en-Nemerî, Câmi‘u beyâni’l-‘ilm ve fazlihî, thk. Ebü’l-Eşbâl ez-Züheyrî, Riyad: Dâru İbni’l-Cevzî, 1994, II, 1144.

20Ebû Muhammed Abdurrahmân b. Muhammed b. İdrîs er-Râzî, el-Cerh ve’t-ta‘dîl, Beyrut: Dâru İhyâi Kütübi’l-

‘Arabiyye, 1952, I, 33.

21Muvatta’ın derleniş tarihine yönelik tartışmalar için bk. Halit Özkan, “Amele Delalet Eden Tabirler Açısından Muvatta Nüshaları”, İslâm Araştırmaları Dergisi, 2011, Sayı: 25, s. 7-10.

22Bk.Yavuz Köktaş, “İmam Malik’in Muvatta’ında Garîbü’l-Hadîs ve Hadîs Yorum Örnekleri”, İslâm Araştırmaları Dergisi, 2011, Sayı: 25, s. 45-77.

(19)

anlayın”23 diye tavsiyede bulunmuştur. Aynı dönemde yaşayan Şu‘be b. el-Haccâc (ö. 160/776) ise özellikle hadîsin senedine yönelik cerh ve ta‘dil ilminden ilk defa genişçe söz etmiş, senedin ittisal ve inkıtâ‘ına dair konulara yer vermiş ve ‘ilel ilminin öncüsü olarak kabul edilmiştir.24 Kaynaklarda Şu‘be b. el-Haccâc’a el- Ğarâib fi’l-hadîs adlı bir eser de nisbet edilmektedir. Ancak ehil olmayan şahısların eline geçmesi endişesi ile ölümünden sonra kitaplarının imha edilmesini vasiyet etmiş, oğlu Sa‘d (ö. 219/834) bu vasiyeti yerine getirmiştir.25 Hadîslerin tarîklerini bir araya getiren çalışmalar26 ile fıkhu’r-re’y’e karşı bir tepki olarak doğan ve İmam Şâfiî ile müstakil bir zemine oturan27 fıkhu’l-hadîs de müstakil şerhlere geçişte bir alt yapı oluşturmuştur.

Ayrıca garîbü’l-hadîs çalışmaları hadîslerde geçen nâdir kelimelerin izahını konu edindiğinden garîbü’l-hadîse yönelik çalışmalar dil ağırlıklı şerh edebiyatının ilk örnekleri olarak görülmektedir. Kaynaklarda bu ilim dalından ilk söz edenlerin tebeu’t-tâbiîn’den Mâlik b. Enes, Şu‘be b. el-Haccâc ve Süfyân es-Sevrî olduğu bilinmektedir.28 Bunların ardından garîbü’l-hadîse dair müstakil eserler kaleme alınmıştır.29Hadîsler arasındaki ihtilafları ve çözüm yollarını konu edinen İmam Şâfiî’nin İhtilâfü’l-hadîs adlı risalesi muhteva analizi yapan şerh literatürünün ilk örneklerindendir. İbn Kuteybe’nin (ö. 276/889) Te’vîlü muhtelifi’l-hadîs’i, İbn Cerîr et-Taberî’nin (ö. 310/923) İhtilâfü’l-hadîs’i, Ebû Ca‘fer et-Tahâvî’nin (ö. 321/933) Şerhu meâni’l-âsâr ve Müşkilü’l-âsâr adlı eserleri de bu alanın en meşhur

23Râmhürmüzî, Ebû Muhammed İbn Hallâd el-Hasen b. Abdirrahmân b. Hallâd el-Fârisî, el-Muhaddisü’l-fâsıl beyne’r-râvî ve’l-vâ‘î, thk. Muhammed Accâc el-Hatîb, Beyrut: Dâru’l-fikr, 1984, s. 241, 559; Hatîb el- Bağdâdî, Nasîhatü ehli’l-hadîs, thk. Abdülkerîm b. Ahmed el-Vüreykât, Ürdün/Zerkâ: Mektebetü’l-Menâr, 1408/1988, s.37.

24İbn Receb el-Hanbelî, Şerhu İleli’t-Tirmizî, thk. Hemmâm Abdürrahîm Saîd, Ürdün: Mektebetü’l-Menâr, 1987, s. 30.

25İbrahim Hatiboğlu, “Şu‘be b. Haccâc”, İstanbul: DİA, XXXIX, 225.

26Bk. Ali Budak, “Bir Rivâyetin Tarîklerini Karşılaştırmanın Hadîsleri Anlamaya Katkısı”, Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 2012, cilt: XII, sayı: I, s. 167-191.

27Görmez, s. 141, 143.

28Ebû Abdillâh Muhammed b. Abdillâh b. Muhammed el-Hâkim en-Nîsâbûrî, Ma‘rifetü ulûmi’l-hadîs, Beyrut:

Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, 1977, s. 88.

29Garîbü’l-hadîse dair yazılan ilk eserler hakkındaki görüşler için bk. Ebü’l-Hayr Şemsüddîn Muhammed b.

Abdirrahmân b. Muhammed es-Sehâvî, Fethu’l-muğîs bi-şerhi Elfiyyeti’l-hadîs li’l-Irâkî, thk. Ali Hasan Ali, Mısır: Mektebetü’s-sünne, 2003, IV, 26; Kettânî, Ebû Abdillâh Muhammed b. Ca‘fer b. İdrîs el-Kettânî el- Hasenî, Hadîs Literatürü, çev. Yusuf Özbek, İstanbul: İz Yayıncılık, 1994, s. 330-335.

(20)

eserleridir.30 Fıkıh bilgisini el-Cami‘u-sahîh31 adlı eserinin bab başlıklarına yansıtan Buhârî’nin (ö. 256/870) yanı sıra, İbn Huzeyme (ö. 311/924) Sahih’inde başta ihtilâfü’l-hadîs olmak üzere,32 hadîslerin vürûd sebeplerine ve fıkhî görüşlere yer vermiştir. İbn Hibban (ö. 354/965) el-Müsnedü’s-sahîh‘âle’t-tekâsîm ve’l-enva‘33 adlı eseriyle klasik tasnif metodları dışında bir tasnif metodu benimsemekle birlikte eserinde hocası İbn Huzeyme’nin anlayışını sürdürmüştür.

Belli bir hadîs kitabı üzerine yapılan şerh faaliyetlerine hicri IV. asırda Hattâbî (ö.

388/998) ile başlanmıştır. Hattâbî önce Ebû Dâvûd’un (ö. 275/889) es-Sünen adlı eserine Me‘âlimü’s-Sünen, daha sonra da Buhârî’nin Sahih’ine A‘lâmü (İ‘lâmü)’l- hadîs fî şerhi Sahîhi’l-Buhârî adlı birer şerh yazmıştır. Hicri V. asırdan itibaren birbirinden farklı metodlarla yazılan yoğun bir şerh faaliyeti göze çarpmaktadır. İbn Battâl el-Kurtubî’nin (ö. 449/1057) Şerhu’l-Câmi‘i’s-sahîh’i,34el-Begavî’nin (ö.

516/1122) Şerhu’s-sünne’si,35el-Mâzerî’nin (ö. 536/1141) el-Mu‘lim bi-fevâ’idi Müslim’i,36Ebû Bekir İbnü’l-Arabî’nin (ö. 543/1148) ‘Ârîzatü’l-ahvezî fî şerhi’t- Tirmizî’si,37Kâdî İyâz’ın (ö. 544/1149) İkmâlü’l-Mu‘lim’i38 ve Nevevî’nin (ö.

676/1277) el-Minhâc adlı Müslim şerhi bunlardan bazılarıdır.

30İhtilafü’l-hadîse dair yazılan başka eserler için bk. Kettânî, er-Risâletü’l-müstetrafe, çev. Özbek, s. 336-338.

31 Buhârî ve Müslim’in sahihleri gibi özellikle hicri üçüncü asırdaki hadîs musannefatı rivayetlerin yorumlanmasında önemli örnekler teşkil etmiş ve belli bir hadîs kitabı üzerine yapılan şerhe çerçeve oluşturmuştur. Bk. Türcan, s. 47.

32İbn Huzeyme bu sahada ne kadar söz sahibi olduğunu şu sözü ile ifade etmektedir: “Nebî’den (a.s) sahih senetle nakledilmiş müteârız iki hadîs bilmiyorum. Kimin yanında böyle hadîsler varsa getirsin, onları te’lif edeyim.” Bk.

İbnü’s-Salâh eş-Şehrezûrî, Mukaddimetü İbni’s-Salâh, Beyrut: Daru’l-fikr,1986, s. 285.

33Sahîhu İbn Hibbân, es-Sünen ve et-Tekâsîm ve’l-envâ‘ isimleriyle anılan bu eser, emirler, nehiyler, haberler, mubahlar ve Peygamber’in fiilleri şeklinde beş bölüm halinde düzenlenmiştir. Bk. Mehmet Ali Sönmez, “İbn Hibbân”, İstanbul: DİA, XX, 63.

34Erken dönemde Buhârî’ye yazılan bir şerhtir. Eserde daha çok hocası Mühelleb ve İmam Mâlik’in görüşlerine yer vermiştir. Sahih’in bütün bablarını şerh etmemiştir. İbn Haldûn bu şerhi başarılı bulmamaktadır. Bk. İbn Haldûn, Abdurrahman b. Muhammed, Mukaddime, Thk. Halil Şahâde, Beyrut: Dâru’l-fikr, 2001, s. 560.

35Herhangi bir hadîs kitabı üzerine yapılan bir şerh çalışması değildir. Muteber hadîs kaynaklarından seçtiği hadîsleri konularına göre sıraladıktan sonra hadîsleri çeşitli yönleri ile açıklamıştır. Mevlüt Güngör, “Ferrâ Begavî”, İstanbul: DİA, V, 340.

36Müslim üzerine yapılan ilk şerh olarak bilinmektedir. Mazerî ve eserinde takip ettiği şerh metodu ile ilgili Ali Çimen bir yüksek lisans tezi yapmıştır. Bk. Ali Çimen, Mâzerî (ö.536/1141), Hayatı, Eserleri ve “el-Mu‘lim”

İsimli Eseri Özelinde Şerhçiliği, (Basılmamış Y. Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, 2007).

37Tirmizî’nin el-Cami‘u-s-sahîh’inin tamamını kapsayan ilk şerhtir. Bk. İsmail Lütfi Çakan, “el-Câmi‘u’-s- sahîh”, İstanbul: DİA, VII, 131; Ahmet Baltacı, “Ebû Bekir İbnü’l-Arabî”, İstanbul: DİA, XX, 490.

(21)

Hicri VIII-X. yüzyıllar zengin içerikli şerhler dönemidir. İbn Kayyim el- Cevziyye’nin (ö. 751/1350) Tehzîbü muhtasari Süneni Ebî Dâvûd, İbnü’l- Mülakkın’ın (ö. 804/1401) Şevâhidü’t-tavzîh fî şerhi’l-Câmi‘i’s-sahîh, Şemseddin el-Kirmânî’nin (ö. 786/1384) el-Kevâkibü’d-derârî fî şerhi Sahîhi’l-Buhârî, İbn Hacer el-Askalânî’nin (ö. 852/1449) Fethu’l-bârî ve Bedreddin Aynî’nin (ö.

855/1451) ‘Umdetü’l-kârî adlı eserleri en tanınmış şerhler arasındadır.

Anadolu’daki şerh faaliyetlerine bakıldığında genel olarak hadîs tarihindeki şerh ve haşiye dönemine denk gelmektedir. Bu çalışmalar umumiyetle medreselerde ve dârülhadîslerde okutulan kitaplar üzerine yapılan çalışmalardır. Bu çalışmaların İslam dünyasından bağımsız olarak geliştiği söylenemez. Yapılan bu şerh faaliyetleri Sahihi Buhârî, Meşâriku’l-envâri’n-nebeviyye, Mesâbîhu's-sünne, Mişkâtü’l- Mesâbîh, kırk hadîsler ve tek hadîs çalışmaları üzerinde yoğunlaşmıştır. Meselâ, Kutbüddin İznikî’nin (ö. 821/1418) Telfikâtü’l-Mesâbîh’i, Ya‘kub b. İdris b.

Abdullah er-Rûmî (ö. 833/1429) ve Musannifek’in (ö. 875/1470) Şerhu’l- Mesâbîh’leri, Molla Lütfi'nin (ö. 900/1495) Ta‘lika ‘ale'l’Cami‘i's-Sahih'i, Kemalpaşazâde’nin (ö. 940/1534) Şerhu’l-Cami‘i’s-Sahih li’l-Buhârî, Şerhu Mesâbîhi’s-sünne, Şerhu Meşâriki’l-envâr ve Şerhu hadîsi’l-erbaîn adlı eserleri bu eserlere yazılan şerhlerdendir. 39 Meşâriku’l-envâri’n-nebeviyye üzerine yazılan şerhlerden ayrıca bahsedilecektir.

1.2. Radıyyüddîn es-Sâgânî’nin Hayatı ve Eserleri

İslam ilim dünyasında daha çok dil alanındaki otoritesi ile tanınan Radıyyüddîn es- Sâgânî’nin Meşâriku’l-envâri’n-nebeviyye adlı eseri, hadîs tarihinde derleme eserler arasında özellikle Arap coğrafyası dışındaki muhitlerde oldukça itibar görmüş, üzerinde birçok çalışma yapılmıştır. Bu bölümde Sâgânî ve eserleri kısaca tanıtıldıktan sonra Meşâriku’l-envâri’n-nebeviyye üzerine yapılan şerh çalışmaları hakkında bilgi verilecektir.

38Mâzerî’nin Müslim şerhindeki bazı eksikliklerin tamamlanması ve bazı hataların düzeltilmesi amacıyla yazılmıştır. M. Yaşar Kandemir, “Kâdî İyâz”, İstanbul: DİA, XXIV, 117.

39Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-ârifîn, esmâü’l-müellifîn ve âsârü’l-musannifîn, Beyrut: Dâru ihyâi’t-türâs, 1951, I, 141.

(22)

1.2.1. Hayatı

Radıyyüddîn Ebü’l-Fezâil Hasen b. Muhammed b. Hasen b. Haydar b. Ali el-Adevî el-Ömerî el-Kureşî es-Sâgânî ünlü bir lügat âlimidir. 10 Safer 577’de (25 Haziran 1181) Lahor’da doğmuştur.40 Hindistan’ın Bedâ’ûn/ Bedâyün şehrinde doğduğuna dair rivayet doğru değildir. 41 Eserlerinde nisbesini “نياغصلا/ Sagânî” şeklinde kaydetmekle birlikte daha sonra “نياغاَّصلا/ Sâgânî”42 diye kullanılmıştır.43 İlim tahsili için uzun seyehatlar gerçekleştiren Sagânî, 615/1218 yılında Bağdat’a döndü. Abbasî halifesi Nâsır-Lidînillâh, 617/1220 yılında onu Hindistan’a elçi olarak gönderdi.

624/1227 senesinde bu görevinden ayrılan Sâgânî, önce Mekke’ye sonra Yemen’e gitti. Müstansır-Billâh’ın arzusuyla Bağdat’a dönen Sâgânî, biri İltutmış (626/1229) diğeri de kızı Melike Raziyye döneminde (634/1237) olmak üzere iki kez daha Hindistan’a elçi olarak gönderildi. 637/1240 yılında Bağdat’a dönen Sâgânî, ölümüne kadar (ö. 650-1252) burada yaşamıştır.

1.2.1.1. Ailesi

Kureyş’in Adiyoğulları koluna mensup olan Sâgânî’nin ailesi önceleri Merv köylerinden Sagâniyân (Çagâniyân) da ikamet etmekte iken Lahor’a göç etmiştir.

Lahor’da dünyaya gelen Sâgânî daha sonra babası ile birlikte Gazne’ye göç etmiştir.

On üç yaşlarında iken babasını kaybetmiştir. 44 Sâgânî’nin ailesi hakkında kaynaklarda yeterli bilgiye rastlanmamaktadır.

1.2.1.2. Öğrenimi ve İlmi Kişiliği

Ünlü bir lügat âlimi olan Sâgânî, aynı zamanda fakih ve muhaddistir. İlk eğitimini dönemin büyük âlimlerinden kabul edilen babası Muhammed b. Hasan’dan (ö. ?) alan Sâgânî, yapmış olduğu ilmi seyahatler esnasında Mekke, Aden ve Hindistan’da çok sayıda âlimden hadîs okudu. Şerefüddin ed-Dimyatî (ö. 705/1306) gibi birçok

40Zehebî, Siyer, XXIII, 283.

41Görmez, “Sâgânî”, DİA, XXXV, 487.

42ناغاَّصلا Merv köylerinden biri olan ناغاچ’ın Arapçaya uyarlanmış biçimidir. Bk. Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l- havâtır I, 91.

43Görmez, “Sâgânî”, DİA, XXXV, 487.

44Görmez, “Sâgânî”, DİA, XXXV, 487.

(23)

âlimde onun öğrencileri arasında sayılmaktadır.45 Bağdat’ta iken Ma‘rûf-i Kerhî’nin (ö.200/815-16 [?]) kabrini ziyaret etmesi bu dönemde tasavvufa yöneldiğinin işareti olarak yorumlanması,46 yeterli bir neden olmasa gerektir. Ancak rüya ile hadîs tashih metodunu benimsemesi,47 Kitâbü’s-sâlikîn, Kitâbü’l-esfâd ve Derecâtü’l-ilm ve’l-‘

ulemâ adlarında tasavvufa dair bazı eserlerin kendisine isnad edilmesi48 tasavvufa meylettiğine yönelik daha mâkul gerekçeler olarak görülebilir.

Özellikle Arap dili ve edebiyatında otorite olan Sâgânî hakkında Süyûtî (ö.

911/1505), “devrinin lügat sancağının taşıyıcısı” ifadesiyle ona övgüde bulunurken, Zehebî (ö. 748/1348) de lügat ilminde zirve olduğunu ifade etmiştir.49

Her ne kadar hadîs tahsilini İslâm coğrafyasının çeşitli yerlerinde yapmış olsa da Sâgânî’nin Hint Yarımadası’nın yetiştirdiği ilk büyük muhaddis olduğu söylenebilir.

Gerek hadîs tedrisiyle gerekse eserleri vasıtasıyla hadîsin Hint Yarımadasında yayılmasını sağlamıştır. Ayrıca kendisinden önceki Sahîh-i Buhârî nüshalarını toplayıp yeni bir nüsha elde ederek Sahîh-i Buhârî’nin güvenilir bir nüshasının sonraki nesillere ulaşmasında emeği geçen muhaddislerden biridir.50

Sâgânî, mevzû hadîsleri toplayan iki risalesine mevzû olmayan pek çok hadîsi aldığından İbnü’l-Cevzî (ö.597/1201) ve Fîrûzâbâdî (ö.817/1414) gibi müteşeddid muhaddislerden sayılmıştır.51Hadîs alanında birçok eser kaleme alan Sâgânî’nin eserlerini telif amacı, uydurma rivayetlerle ilgili kurallar koyarak bu rivayetleri bir

45Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-havâtır, I, 92.

46Görmez, “Sâgânî”, DİA, XXXV, 487-489.

47Bk. Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 98a.

48Bk. Sâgânî, eş-Şevârid fi’l-luğa,thk. Mustafa Hicâzî, Kahire: el-Hey'etü'l-Âmme li Şuûni'l-Metâbii'l-Emîriyye 1982, Neşredenin girişi, s. 25.

49Leknevî, Ebü’l-Hasenât Muhammed Abdülhay b. Muhammed Abdilhalîm b. Muhammed Emînillâh es-Sihâlevî, el-Fevâ’idü’l-behiyye fî terâcimi’l-hanefiyye, Mısır: Matbaatü’s-saâde, 1324h, s. 63; Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-havâtır, I, 92.

50Mehmet özşenel, Pakistan’da Hadis Çalışmaları, İstanbul: İFAV, 2014, s. 38.

51Leknevî, el-Fevâ’idü’l-behiyye, s. 63.

(24)

araya getirmek, hadîs kaynaklarında bulunan sahih rivayetleri seçerek bunları çeşitli eserlerde toplamak olduğu söylenmiştir.52

1.2.1.3. Vefatı

Sâgânî, (ö. 650/1252) yılında Bağdat’ta vefat etmiştir. Mekke’de defnedilmesini vasiyyet ettiğinden, naşının nakli için bıraktığı 50 dinarla Mekke’ye taşınarak 53 Cennetü’l-muallâ’da sûfî Fudayl b. İyâz’ın (ö. 187/803) yanına defnedilmiştir.54

1.2.2. Eserleri

Özellikle dil ve hadîs konusundaki eserleri ile tanınan Sâgânî’nin eserlerinin çoğu günümüze kadar ulaşmıştır.55

1.2.2.1. Lügat ve Dil Konusundaki Eserleri

Lügat ve dil alanında yetkin bir isim kabul edilen Sâgânî’nin bu alandaki eserlerinden bazıları şunlardır:

1.2.2.1.1. el-‘Ubâbü’z-zâhir ve’l-lübâbü’l-fâhir.

Müellif, âlimlere yakınlığı ile tanınan son Abbâsî veziri İbnü’l-Alkamî (ö. 656/1258) için kaleme almaya başladığı eserini ömrü vefa etmediğinden tamamlayamamış, (Æ) harfi'nin ( ) maddesinde kalmıştır. Alfabetik olarak hazırladığı eserinin tertibinde Cevherî’nin (ö. 400/1022) es-Sıhah’ını örnek almıştır.56 Arap sözlük biliminde etimolojik yaklaşımı başlatan İbn Fâris’in (ö.395/1005) Mu‘cemü mekâyîsi’l-luğa adlı eseri ile Ezherî’nin (ö.370/980) Tehzîbü’l-luğa eserlerinden etkilenmiştir.

Meşhur bir botanik eseri olmasının yanında Arap lügat ilminin en zengin kaynaklarından biri olan Dîneverî’nin (ö. 282/895) Kitabu’n-nebât adlı eserinden

52Halid Zaferullah Daudi, Pakistan ve Hindistanda Şâh Veliyyullah ed-Dehlevî’den Günümüze Kadar Hadîs Çalışmaları, İstanbul: İnsan Yayınları, 1995, s. 54.

53Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-havâtır, I, 105.

54Görmez, “Sâgânî”, DİA, XXXV, 488.

55Sâgânî’nin eserleri için bk. Ahmed Fârûk, Abdülbâkî b. Abdülmecîd el-Yemânî, İşâretü’t-ta‘yîn fî terâcimi’n- nühât ve’l-luğaviyyîn, Riyad: nşr. Abdülmecîd Diyâb, 1406/1986, s. 98-100.

56Bk. Kâtip Çelebî, II, 1122.

(25)

çokça alıntılar yapmıştır. Ayrıca Ebû Bekir İbnü’l-Enbârî’nin (ö. 328/940) ez-Zâhir fî me‘ânî kelimâti’n-nâs adlı eseri bu eserin temel kaynakları arasındadır.

İbn Keysân’ın lügata dair görüşlerini de bu eserde bulmak mümkündür.57 1977 yılında Muhammed Hasan Âlü Yâsîntarafından Bağdat’ta neşredilmiştir.

1.2.2.1.2. et-Tekmile ve’z-zeyl ve’s-sıla li-kitâbi Tâci’l-luğa ve Sıhahi’l-

‘Arabiyye li’l-Cevherî.

Cevherî’nin es-Sıhâh’ına yapmış olduğu üç tekmilenin en meşhurudur. Cevherî’nin eserine almadığı maddeleri toplamayı amaçladığını belirtmiştir. es-Sıhâh’dan daha hacimlidir.58 Abdülalîm et-Tahâvî ve dğr. tarafından 1970-1979 yıllarında Kahire’de yayımlanmıştır.

1.2.2.1.3. eş-Şevârid fi’l-luğa.

Müellif dört bölüme ayırdığı eserinin birinci bölümünde şaz kıraatlardan, ikinci bölümünde, Yûnus b. Habîb’in (ö.182/798) üçüncü bölümünde Ebû Hâtim es- Sicistânî’nin (ö. 255/869) şaz kullanımlarından, dördüncü bölümde ise diğer bazı nevâdir kitaplarında geçen şâz kullanımlara yer vermiştir. Eser Adnan Abdurrahman ed-Dûrî tarafından 1983 yılında Bağdat’ta, Mustafa Hicâzî tarafından 1983 yılında Kahire’de neşredilmiştir.

1.2.2.1.4. Kitâbü’l-Ezdâd.

Arapça'da zıt anlam taşıyan kelimeleri konu alan bir eserdir. August Haffner tarafından 1913 yılında Beyrut’ta, Muhammed Abdülkadir Ahmed tarafından 1989 yılında Kahire’de yayımlanmıştır.

1.2.2.1.5. Kitâbü Yef‘ûl.

“Yef‘ul” veznindeki bazı kelimelerin anlamlarını açıklayan bir eserdir. Alfabetik olarak hazırlanmıştır. Hasan Hüsnî Abdülvehhâb tarafından 1924 yılında Tunus’ta, İbrahim es-Sâmerrâî tarafından 1960 yılında Basra’da neşredilmiştir.

57Durmuş, İsmail, “İbn Keysân”, DİA, XX, 135.

58Fâris eş-Şidyâk, Ahmed Fâris b. Yûsuf b. Mansur, el-Câsûs ale’l-Kâmûs, İstanbul: Matbaatü’l-cevâ’ib, 1299, s.

76.

(26)

1.2.2.1.6. Mecma‘u’l-bahreyn ve matla’u’n-neyyireyn.

Cevherî’nin es-Sıhah’ı ile buna dair et-Tekmile ve’z-zeyl ve’s-sıla adlı eserini, ayrıca es-Sıhah üzerine yazdığı el-Hâşiye’sini bir araya getiren geniş bir sözlüktür. Sıhah’a (ص), haşiyesine (ح), et-Tekmile’ye (ت) harfleriyle işaret etmiştir. 59

1.2.2.1.7. Kitâbü Fa‘alân.

Masdarı “faalân” vezninde olan 200’ü aşkın kelimenin son harfine göre alfabetik olarak tertip edildiği bir eserdir. Ali Hüseyin el-Bevvâb’ın tahkikiyle Nak‘atü’s- sadyân fîmâ câ’e ‘ale’l-fa‘alân adıyla Riyad’da 1982 yılında neşredilmiştir.

1.2.2.1.8. el-Mürtecel fî şerhi’l-Kılâdeti’s-simtıyye fî tevşîhi’d-Düreydiyye.

İbn Düreyd’in (ö. 321/933), Mîkâlîler’den Ahvaz Valisi Abdullah el-Mîkâlî ve oğlu İsmâil için yazdığı kaside üzerine yapılmış çalışmalardan biridir. Ahmed Han tarafından Mekke’de 1988 yılında neşredilmiştir.

1.2.2.1.9. Esmâ’ü’l-ğâde fî esmâ’il-‘âde.

Bazıları hatalı olarak Esmau’s-sa‘âde şeklinde nakletmişlerdir.60 Ahmed Han tarafından 1980 yılında Bağdat’ta neşredilmiştir.

1.2.2.2. Hadîs İlmine Dair Eserleri

Sâgânî’nin hadîse dair günümüze ulaşan birçok eseri mevcuttur. Bu alandaki eserlerine işaret edildikten sonra Meşâriku’l-envâri’n-nebeviyye adlı eseri daha kapsamlı bir şekilde ele alınacaktır.

1.2.2.2.1. ed-Dürrü’l-mültekat fî tebyîni’l-ğalat ve nefyi’l-lağat.

Kudâî’nin (ö. 454/1062) Şihâbü’l-ahbâr’ı ve Uklîşî’nin (ö. 550/1155) bu esere yazdığı en-Necm min kelâmi seyyidi’l-‘Arab ve’l-‘Acem adlı zeylinde bulunan mevzû hadîslerle birlikte dillerde hadîs diye dolaşan bazı rivayetlerden bahsetmektedir.61

59eş-Şidyâk, el-Câsûs ale’l-Kâmûs, s. 80.

60Bk. Sâgânî, Kitabü Yef‘ül, thk. Hasan Hüsnî Abdülvehhâb, Tunus: Matbaatü’l-‘Arabiyye, 1343/1924, Neşredenin girişi, s. 8.

61Bk. Sâgânî, ed-Dürrü’l-mültekat fî tebyîni’l-ğalat ve yelîhi kitabü’l-mevzû‘ât, thk. Ebü’l-Fidâ Abdullah el-Kâdî, Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, 1985, Neşredenin girişi, s. 9.

(27)

1.2.2.2.2. Risâle fi’l-ehâdîsi’l-mevzû‘a.

Mevzû hadîslerle birlikte hadîs alimlerinin zayıf ve metrûk gördüğü bazı râvilerin isimlerini ele alan küçük bir risaledir. ed-Dürrü’l-mültekat ile birlikte 1985 yılında Beyrut’ta basılmıştır.

1.2.2.2.3. Esâmî şüyûhi’l-Buhârî.

Ali b. Muhammed el-İmrân tarafından 1419/1998 yılında Mekke de neşredilmiştir.

1.2.2.2.4. Derrü’s-sahâbe fî beyâni mevâzı‘i vefayâti’s-sahâbe.62

Sahâbîlerin vefat yerlerinden muhtasar olarak bahseden bir eserdir. Alfabetik olarak hazırlanmıştır. Sonunda künyesi ile tanınanları zikretmiştir. Târık et-Tantâvî tarafından Kahire’de yayımlanmıştır.

1.2.2.2.5. Meşâriku’l-envâri’n-nebeviyyemin (‘alâ) sıhâhi’l-ahbâri’l- Mustafaviyye: Sâgânî bu eserindeki hadîslerin çoğunu Buhârî ve Müslim’den aldığı için eser, Meşâriku’l-envâr fi’l-cem‘i beyne’s-Sahihayn olarak da anılmaktadır.

Nahiv konularına göre tertip edilmiş bir eserdir. Müellif bu eserden önce yazdığı Misbâhu’d-ducâ ve Şemsu’l-munîre adlı eserlerine insanların yoğun ilgi göstermesi üzerine bu iki eseri birleştirmiş, el-Kudâî’nin Şihâbu’l-ahbâr’ı ile Uklîşî’nin en- Necm adlı eserlerindeki sahih hadîslerden de yararlanarak sahih hadîsleri küçük hacimli bir eserde toplama amacına yönelik eserini telif ettiğini belirtmiştir.63 Rivayetlerin senetlerini hazfetmiş, sadece sahâbî râvilerine yer vermiştir. 2267 hadîsin bulunduğu eserde müttefekun aleyh olarak rivayet edilen hadîsler için ) ), ق yalnız Buhârî’nin rivayet ettiği hadîsler için (خ(, yalnız Müslim’in rivayet ettiği hadîsler için (م) harfleri rumuz olarak kullanılmıştır. İbn Melek, Şihâbu’l-ahbâr ve en-Necm adlı eserlerden aldığı hadîslerin sahihayn kaynaklı olduğu düşüncesiyle müellifin bunlar için ayrı rumuzlar kullanmamasının caiz olduğunu ifade etmektedir.64 Bununla birlikte zaman zaman müttefekun aleyh diyerek eserine aldığı bazı hadîsler, Buhârî ve Müslim’de bulunmayıp Şihâbu’l-ahbâr ve diğer kaynaklarda

62Alfabetik olarak hazırlanan küçük hacimli bir eserdir. Sâgânî, Kitabü Yef‘ül, s.6.

63İbn Melek, Mebâriku’l-ezhâr şerhu meşâriki’l-envâr, Beyrut: Dâru’l-cîl, 1995, I, 32-33.

64İbn Melek, Mebâriku’l-ezhâr, I, 33.

(28)

yer almaktadır. Meselâ, ِهِْيَْغ اَيْ نُدِب ُهَتَرِخآ َبَهْذَأ اًدْبَع ،ِةَماَيِقْلا َمْوَ ي ِهَّللا َدْنِع ِساَّنلا ِّرَش ْنِم َّنِإ

/

Şüphesiz kıyamet günü yeri kötü olan insanlardan birisi başkasının dünyasını almakla (öldürmekle) kendi ahretini yok eden kuldur”65 hadîsi bunlardan biridir. Bu tutumu nedeniyle Sâgânî Meşârik şarihleri tarafından tenkit edilmiştir. Eser 12 babdan oluşmaktadır. Her bab kendi içinde fasıllara ayrılmaktadır. Meşâriku’l-envâri’n- nebeviyye üzerine yazılan çok sayıda şerhten bazıları şunlardır:

1. Ebü’l-Kâsım, Abdurrahman b. Muhammed b. Abdülaziz el-Lahmî (ö.643/1246), Hadâiku’l-ezhâr fî şerhi Meşâriki’l-envâr.66

2. Muhammed b. Ömer b. Ali el-Erbilî, İbnu’l-Mukrî (ö.717?), Tuhfetü’l-ebrâr fî şerhi meşâriki’l-envâr.67

3. Saîd b. Muhammed b. Mes‘ûd el-Kâzerûnî (ö. 758/1357), el-Metâli‘u’l- Mustafaviyye.68

4. Alâeddin et-Tâvûsî (ö. 775/1374’den sonra), Şerhü Meşâriki’l-envâr.69

5. Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Abdirrahmân b. Alî ez-Zümürrüdî (ö.

776/1375), Şerhu Meşâriki’l-envâr.70

6. Ekmelüddîn Muhammed b. Mahmûd b. Ahmed el-Bâbertî er-Rûmî el-Mısrî (ö.

786/1384), Tuhfetü’l-ebrâr fî şerhi Meşâriki’l-envâr.71

65İbn Mâce, “Fiten”, 11; Kudâî, Müsnedü’ş-Şihâb, II, 173 (1125).

66Bağdatlı, III, 328.

67Süleymaniye, Ktp. Ayasofya, nr.717. Bu nüsha müellif nüshasından çoğaltılmıştır. Ancak burada sadece üçüncü cildi mevcuttur; Mahmut Paşa, nr. 99.

68Milli Kütüphane, Ankara, Afyon Gedik Ahmet Paşa İl Halk Ktp. nr. 03 Gedik, 18381. Kâtip Çelebi, Kâzerûnî’nin şerhinde 2246 hadîs bulunduğunu kaydetmektedir. Kâtip Çelebi, II, 1689.

69Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi, Koleksiyon Malatya Darende İlçe Halk Kütüphanesi, nr. 44 Dar.

652. 308 varak, 21 satırdır. 725/1325 yılında telif edilmiş, 788/1385 yılında istinsah edilmiştir.

70Topkapı Sarayı, nr. 2879; Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 215.

71Eserin çok sayıda yazma nüshası mevcuttur. Bk. Süleymaniye Ktp. Aşir Efendi, nr. 62; Fatih, nr. 987, 988, 989, 990, 991, 992, 993; Hamidiye, nr. 350, 351; Hekimoğlu, nr. 239, 240; Kâdîzâde Mehmed, nr. 81; Karaçelebizâde, nr. 62; Mahmud Paşa, nr. 100, 101, 102 (Birinci cilt), 103 (Birinci cilt); Raşit Efendi, nr. 1450; Şehid Ali Paşa, nr.

492; Yeni Camii, nr. 257; Yazma Bağışlar, nr. 2628; Veliyyüddîn Efendi, nr. 728, 729, 730, 731; Atıf Efendi, nr.

532, 533,534; Nuruosmaniye, nr. 1064, 1065, 1067; Ragıp Paşa, nr. 318; Fazıl Ahmed Paşa, nr. 333; Feyzullah Efendi, nr. 456; Beşir Ağa (Eyüp), nr. 49; Bağdatlı Vehbi, nr. 313; Ayasofya, nr. 712, 713; Beyazıt Ktp. nr. 1007, 1011, 1132; Milli Ktp. Ankara; Afyon Gedik Ahmet Paşa İl Halk Ktp. nr. 171513, Samsun İl Halk Ktp. nr. 951;

(29)

7. Celaleddin et-Teyyânî (ö. 793/1391), Meşâriki’l-envâr üzerine yazmaya başladığı şerhi tamamlayamamıştır.72

8. Ebü’t-Tâhir Mecdüddîn Muhammed b. Ya‘kub b. Muhammed el-Fîrûzâbâdî (ö.817/1415),73 Şevâriku’l-esrâri’l-‘aliyye fî şerhi Meşâriki’l-envâri’n-nebeviyye.74 9. İbn Melek, Şeyh Abdüllatif b. Abdülaziz (ö. 821/1418’den sonra),75 Mebâriku’l- ezhâr fî şerhi Meşârikı’l-envâr.76

10.Vecîhüddin Ömer b. Abdülmuhsin el-Erzincânî (ö. 871/1467’den sonra), Hadâiku’l-ezhâr fî şerhi Meşâriki’l-envâr.77

11. Ebü’l-Adl Zeynüddîn (Şerefüddîn) Kâsım b. Kutluboğa b. Abdillâh es-Sûdûnî el- Cemâlî el-Mısrî (ö. 879/1474), Hâşiye ‘alâ Meşâriki’l-envâr.78

12. Kemalpaşazâde, Şemseddin Ahmed b. Süleyman (ö. 940/1534), Kâtip Çelebi Meşârikı’l-envâr’a Kemalpaşazâde’nin de bir şerh yazdığını ancak şöhret bulmadığını belirtmiştir.79

13. Hayreddin Hızır Atûfî (ö. 948/1541), Keşfü’l-Meşârik.80

Diyarbakır İl Halk Ktp. nr. 1395; Amasya Beyazıt İl Halk Ktp. nr. 1252, 1466; Kastamonu İl Halk Ktp. nr. 3200;

Konya Bölge Yazma Eserler Ktp.; Burdur İl Halk Kütüphanesi, nr. 2087; Bursa İnebey Yazma Eser Ktp.;

Haraççıoğlu, nr. 258; Manisa İl Halk Ktp. nr. 8498; Manisa Akhisar Zeynelzâde, nr. 366.

72Bağdatlı, I, 368. Kâtip Çelebi, Müellifin nisbesini et-Tebbânî olarak kaydetmiştir. Kâtip Çelebi, II, 1689. Eser Beyazıt Ktp. nr. 73’de kayıtlıdır.

73Kaynaklarda Menhu’l-bârî fî şerhi’l-Buhârî adında bir Buhârî şerhinden de bahsedilmektedir. Takıyyüddîn el- Fâsî, el-Fîrûzâbâdî’nin hadîs alanında mahir olmadığını, Buhârî’ye yazdığı şerhi garip nakillerle doldurduğunu iddia etmiştir. Ebü’t-Tayyib Takıyyüddîn Muhammed b. Ahmed b. Alî el-Hasenî el-Fâsî, Zeylü’t-Takyîd fî ruvâti’s-sünen ve’l-mesânid, thk. Kemal Yûsuf el-Hût, Beyrut: Daru’l-kütübi’l-ilmiyye, 1990, I, 277.

74Dört cilttir. Kâtip Çelebi, II, 1689.

75Bu tarihten önce öldüğüne dair bilgiler varsa da kendi el yazısıyla yazdığı ve Necip Paşa Kütüphanesi, nr. 200 de kayıtlı Şerhu Menâri’l-envâr adlı eseri 821/1418 de yazdığına göre ölüm tarihi de bundan sonra olmalıdır.

76Birçok neşri bulunan eserin Eşref b. Abdülmaksûd neşrinde 2267 hadîs mevcuttur. İbn Melek’in bu şerhine İbrahim b. Ahmed el-Mu‘îd’in (ö.?) Savâibu’l-Efkâr adlı haşiyesinin yanı sıra Üsküdar dârülhadîs muhaddislerinden Vahiyzâde Muhammed b. Ahmed el-İznikî de (ö. 1018/1609) bir haşiye yazmıştır. Eser Bergamalı İbrahim b. Mustafa el-Hanefî (ö. 1014/1606) tarafından Envârü’l-bevârık fî tertîbi Şerhi’l-Meşârik adıyla Mesâbîhu’s-sünne tarzında yeniden tertip edilmiştir. Bk. Kâtip Çelebi, II, 1689; Hediyyetü’l-arifîn, II, 268.

77Eser H. 871 yılında tamamlanmıştır. Bağdatlı, I, 794.

78Bağdatlı, I, 830.

79Kâtip Çelebi, II, 1689.

(30)

14. Şeyhzâde, Muhammed b. Muslihuddin el-Kocevî (ö. 950/1543), Şerhu Meşâriki’l-envâr.81

15. Tursunzâde, Abdülbaki b. Tursun (ö. 1019/1610), Tuhfetü'l-Hasna.82 16. İbn Hicâzî (ö. 1065/1655), Şerhu Meşâriki’l-envâr.83

Telif edildiği dönemden itibaren özellikle Arap olmayan toplumlarda büyük ilgi gören Meşâriku’l-envâr üzerine şerh yazanlardan biri de II. Bayezid döneminde saray hocalığı yapan Hayreddin Hızır Atûfî’dir. Bu sebeple öncelikle Atûfî ve eserlerinin tanıtımına yer verilecektir.

80Kâtip Çelebi eserin üç cilt olduğunu söylüyor. Buna göre işaret ettiği nüsha Süleymaniye Kütüphanesi, Atıf Efendi, nr. 541-543’ da kayıtlı olan nüsha olmalıdır. Çünkü bizim tespit edebildiğimiz diğer nüshalar arasında üç cilt olan başka bir nüsha yoktur.

81Süleymaniye Ktp. Ayasofya, nr. 714, Kılıç Ali Paşa, nr. 252, Damad İbrâhim Paşa, nr. 362, Esad Efendi, nr.

379; Âtıf Efendi Ktp. nr. 538, 539.

82Beyazıt ktp. nr. 1226 da kayıtlı olan eser 147 varaktır.

83Bağdatlı, II, 566. Meşâriku’l-envâr’a bunların dışında yapılan haşiye ve ihtisar çalışmaları için bk. Abdullah b.

Muhammed el- Habeşî, Cami‘u’ş-şurûh ve’l-havâşî, Ebûzabî: el-mecmeu’s-sekâfî, 2004, III, 1705-1711; Kâtip Çelebi, II, 1689.

(31)

BÖLÜM II: HAYREDDİN HIZIR ATÛFÎ’NİN HAYATI VE ESERLERİ

2.1. Atûfî’nin Yaşadığı Dönem

Atûfî’nin yaşadığı dönemde Osmanlı İmparatorluğu, tarihininin en geniş sınırlarına ulaşmış ve dünyanın en güçlü imparatorluklarından biri haline gelmiştir. Her âlimin yaşadığı çağın ve toplumun bir ürünü olduğunu düşündüğümüzde, yaşadığı dönemdeki siyasi ve sosyal hayattan kısaca bahsedilmesi, Atûfî ve eserinin daha iyi tanınmasına katkı sağlayacaktır.

2.1.1. Siyasi Durum

Atûfî’nin doğum tarihi hakkında bir bilgiye ulaşamadığımızdan, vefat tarihi olan 948/1541 yılını ve ikinci Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanûnî Sultan Süleyman’a ithâfen yazdığı eserleri dikkate alarak on beşinci yüzyılın son çeyreği ile on altıncı yüzyılın ortalarına kadar olan dönemden bahsedilmesi yararlı olacaktır. 1481 yılında Fatih Sultan Mehmet’in (1444-1446/1451-1481) yerine geçen büyük oğlu ikinci Bayezid 1512’ye kadar tahtta kalmış, 1512-1520 yılları arasında Yavuz Sultan Selim’in hükümdarlığından sonra 1566 yılına kadar Kanûnî ile Osmanlı devleti zirve dönemini yaşamıştır.

İkinci Bayezid tahta çıkar çıkmaz kardeşi Cem’in muhalefeti ile karşılaşmış, bu durumu kullanan Avrupalılar’da İstanbul’u geri alma umudu doğmuştu. Bu olayın bir sonucu olarak İtalya’daki Otranto elden çıkmıştı. Bu dönemin dış siyasette diğer önemli olayları Venedik ve Memlüklüler’le yapılan savaşlardır. Bayezid’in barışçı ve çekingen tutumu Safevîler’le olan ilişkilerin de Osmanlılar’ın aleyhine sonuçlanmasına neden olmuştur. İçeride ise Şahkulu isyanı ve Şehzade Selim’le yaşanan taht kavgaları önemli hadîselerdir.84 Bu çekişme sonunda İkinci Bayezid, oğlu Selim lehine tahttan çekilmek zorunda kaldı. Yavuz Sultan Selim kardeşleri ile yaptığı mücadeleyi kazanarak tahtını sağlama aldı. Öncelikle Safevîler’i Çaldıran’da mağlup etti. Daha sonra Mercidâbık ve Ridâniye savaşları ile Sultan Selim doğuda büyük başarılar kazandı.

84Nevzat Kösoğlu, Türk Dünyası Tarihi ve Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler, İstanbul: Ötüken, 1990, s. 171- 175, 313, 579; Şerafettin Turan, “Bayezid II”, İstanbul: DİA, 1992, V, 234-238.

Referanslar

Benzer Belgeler

ملعلا باتك ببا 20484 - ننسلا بتكي نأ دارأ باطلخا نب رمع نأ ةورع نع يرهزلا نع رمعم نع قازرلا دبع نابرخأ الله ىلص الله لوسر باحصأ راشتساف يرختسي قفطف اهبتكي نأ هيلع

Nefsi idrak eden gücün niteliklerine dair analizden sonra İbn Sinâ, insanın nefs olarak idrak ettiği şeyin görme gücünün ciltten idrak ettiği şeyden farklı

نع ثحبي نا ّيقطنم وه ثيح نم ّيقطنلما ىلع سيلو ينّيوغللا ةعانص نمف اله اتهاقباطمو نياعلما ىلع اتهلالادو ظافللأا لاوحأ في رظنلا ًلاصا كلذ اله كلذ سيلف ،الهاوحا

Bizim çalışmamızda da bu iki genus en sık rastlanan genuslar olmuştur ancak Penicillium, Cladosporium cinsinden daha yoğun olarak tespit edilmiştir. Pei-Chih ve

To investigate the potenti al toxic effect of long term fluoxetine therap y on the DNA in women , com et assay was performed in peripheral lymph ocytes of 25

Yapılan araştırmalar sonucu öğretmenlerin fen bilimleri ve Fen Bilgisi öğretimine yönelik tutumları öğrencilerin fen bilimlerine yönelik tutumlarını

Zıt elektromotor kuvveti (EMK) dalga şekilleri ve statik moment değerleri sonlu elemanlar yöntemi ile hesaplanarak, simülasyon sonuçları ölçüm sonuçları ile

Research Question: To what extent are the portrayal of the characters Clov and Hamm, in the play The Endgame by Samuel Beckett, influenced by the characters