• Sonuç bulunamadı

Bizans eserleri üzerinde T ü rk m i m a r- larının işleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bizans eserleri üzerinde T ü rk m i m a r- larının işleri"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T a r i h k ö ş e s i

Bizans eserleri ü z e r i n d e T ü r k m i m a r

-larının işleri

M i m a r K e m a l Altan

İstanbul içinde bulunan eski Bizans mabetlerinin birbi-rinden farklı biçimdeki muhtelif plânlarını üç şekilde gö-1— Bazilika şeklinde önü narteksli, iki yanı dar dehlizli, ortası uzunluğuna doğru daha geniş sahada olmak üzere dış-tan köşe kesimli bir çıkıntı ile nihayet bulan üstü tonozlu mabetler.

2— Yanları dehliz olmıyan içerisi geniş bir salon ha-linde yalnız önü narteksli, ardı muhtelif çıkıntılarla köşe kırığı yapan üstü örtülü mabetler.

3— İçerisinde ayak tertibatile yahut beden duvarlarının diş paylarile kubbe ve apsid şeklini gösteren düz ve çaprast plân üzerine müştemilâtlı mabetler.

İstanbulda Teodos surlarile beraber başlıyan en eski Bizans mabetlerinin (moloz taşı ve tuğla karışık) duvar ör-güleri çok düzensiz ve basit bir şekilde idi. Büyük Ayasof-yanın yapılışından daha sonraya kadar «tarzı inşa» âdeta fennî kaidelere bağlı değildi. Bir çok devirlere ayrılan Bizans san'atımn canlanması Komnenlerle Paleologlar zamanında başlamıştı. Ayasofyanın bile fenne uygun olmıyan esasları sonradan düzeltildi. Milâdi bin senelerine doğru Ayasofyanın basık kubbe etekleri yükseltilerek kubbe tamburasının dış muhiti sathında küçük şevli dayaklar ilâve edilme suretile etrafına sıravari pencereler açıldı. Şu suretle mabedin yük-sek kuruluşu bünyesine karşı büyük kubbesi hâkim bir şekil almış oldu.

İstanbulda Bizans medeniyetini ezen, yıkan (Milâdî 1204 tarihindeki) Haçlı Seferler arasında Lâtin istilâsı ol-muştu. Bu istilâdan sonra II inci Paleolog bir çok Bizans mabetlerini tamir ve tadil suretile ihya ederek Bizans mi-marisine bir takım temiz, önemli yenilikler koymuştu. En

güzel mozayikler, ince işlenmiş süs motifleri ve Freskler bu devre aittir.

Türklerin bugüne kadar koruyarak yaşattıkları Bizans mabetleri üzerindeki tesirleri ise dünyaca bilinen bir hakikat olmuştur.

Ayasofya bu defa müze yapıldığı zaman minareleri için söz geçerken; şu halde bütün Türk eklerinin kaldırılması lâzımdır ki o zaman Ayasofyadan bir şey kalmamış olur!

Koca Türk ustası Mimar Sinan, Ayasofya için şu koca-mış malûle koltuk desteği lâzım olduğunu bildiği için düş-mesin diye mabedi dışdan dayaklamıştı. Sonradan mabedin şevli istinat kaideleri üzerine yapılmış olan dört minaresi ki dört cihetten sımsıkı tutakları olmuştur.

Yukarıda üç şekil üzerine plânlarını anlattığımız Bizans mabetlerinden bazilika tertibindeki eserler içinde:

(Mirahur camii) - eski adı «Ayastodyo» dur - Yedikule civarında olup milâdî 460 tarihinde yapılmıştır Venedikliler tarafından tahrip edilen kiliselerdendir. II inci Paleolog mükemmelerr tamir ettirmiş ve zenginine mozayik döşetmişti. Bilâhara II inci Bayezidin imrahoru İlyas tarafından camie çevrilmiştir.

(2)

Ka'riye camii

Kemankeşin Koca Kasıma yaptırdığı öz biçimde en güzel toplu eserleri; Galata rıhtımında Yeraltı camii civa-rında olup «zarif bir çeşmesile beraber üstünde mektebi, ayrıca fevkani mesçidi» bulunmaktadır.

Odalariçi camiinin bodrum hücrelerinde Bizans devri ricalinin çok süslü mezar lâhdi vardı.

Haliç denizi üstünde, Oibali semtinde bulunan ve eski adı «Aya Teodosya» olan (Gül camii) nin de - fevkani olduğu için - bodrumunda kıymetli lâhitler bulunmaktadır. Teodosya; III Leon zamanı haç kıran siyasete isyan eden kadınlardandır. II inci Selim devrinde Mimar Sinan tara-fından camie çevrilmiştir.

Resimlerimizdeki ayak tertibile kubbe ve apsitleri havi ve Türk san'atınm önemli eklerile imtizaç etmiş olan Bizans abideleri içerisinde üç mühim eser gösteririz. Bunlar:

«Ka'riye, Fethiye, Kocamustafapaşa» camileridir. (Ka'riye camii); Büyük Ayasofya gibi bazilika şeklinden başlıyarak ilk inşa tarihi milâdî 413 ten sonra Jüstinyen za-manındaki şimdiki Askerî Müzesi olan «Aya İreni» ve Kum-kapıdaki «Küçük Ayasofya» ile beraber mühim mabetler sırasına girmişti.

Ka'riye en ziyade Komnenler devrinde mühim tadilât ve tamirat görmüştür. Lâtin istilâsının tahribinden sonra II inci Paleolog Ka'riyemn onarılmasına fevkalâde ehem-miyet vererek en zengin mozayik ve nakış dekorasyonu vü-cude getirmiştir.

Eski adı Hora kilisesi olan Ka'riyeyi II inci Bayezid devrinde Sadrazam Atikalipaşa cami yapmıştır. Türkler bu

Kandilli güzel minare

tarihi eserin şimdiye kadar canlı nakış ve tasvirlerini (iba-detgâh) içinde bir kül gibi muhafaza etmiş olmakla seci-yesindeki arsevenliğini göstermiştir.

Müzeye çevrilen Ayasofyanın bile kıymetli nakışları üze-rinde asla bir tahrip yapılmamıştır, bütün üzerleri bezlerle örtülerek muhafaza edilmişti. Ayasofya müzesindeki son tahrifler ve tahripler Abdülmecid devrinde İstanbula gelen yabancı mimar Posani tarafından yapılmıştı. Hattâ Posani taassup heykeli diye tasvir ettiği Ayasofyanın denizden gö-rünüşüne hail olmak üzere karşismda yanan adliye sarayını yapmıştı.

Türkler Ayasofyayı hürmetle sevmeselerdi, onun san'at zevkine kendi değer taşıyan mimarisini karıştırmazdı. Aya-sofyanın etrafında serpilmiş olan o, güzel san'at manzume-leri mabedi daha ziyade açarak ve şekillendirerek ona estetik güzelliğini buldurmuştur. Eğer Türk ekleri olmasaydı eser kolsuz, kanatsız gibi çok düşük ve biçimsiz kalmış olur-du.

(Fethiye camii) III üncü Murad devrinde meşhur ku-mandan Özdemir Osman Paşa, (İranı, Turanı) çiğniyerek (Azerbaycan) ı zaptettiği zaman bu kıymetli zafer hatıra-sından dolayı camiye çevrilen bu Bizans mabedine (Fethiye) adı verilmişti.

Kilise iken Komnenlerle Paleologlar zamanında ona-rılarak yüksek bir kıymet almıştı. Orta ve yan kısım kilise-lerile müştemilâtlı, ayrıca daire şeklinde bir dehlizi havi kubbe ve apsitli eserlerdendir.

(3)

458 de yapılmıştır. Evvelce (Aya Petro ve Marko) adını ta-şıyan bu mabet, II inci Bayezidin Sadrazamı Kocamustafa Paşa tarafından camie çevrildiği zaman müslüman Türklük büyük bir kutsiyetle sarılmıştı. Çünkü İstanbulun ilk Araplar tarafından muhasarasında Eba Eyüp Ensarî ile beraber cihad eden Eshabdan Cabir Hazretleri burada gömülüdür. Mimar Hayrettin bu mabedin mihraba müteveccih sahası içerisinde merkezî kubbe ile beraber iki nısıf kubbe yapmış, birde öz biçimde zarif bir minare inşa etmiştir.

Ayni zamanda cami avlusile bitişik olarak geniş bir saha dahilinde Türk tarzında muntazam başlıklı ve kemerli sü-tunlarla revak teşkil etmiş büyük dershanesile beraber bir medrese binası yapmıştır.

Türklerde kandil gecesi minareleri tenvir etmek âdeti ilk Kocamustafapaşa camiinde başlamıştır.

İstanbul içindeki hangi bir Bizans yadigârına bakılsa muhakkak Türk ruhunun güzelliğini işlemiştir.

Meselâ Fatihte yangın harabeleri içinde yıkık (Aya İsaiya) adında Kâtip Hüsrev tarafından mescide çevrilen bir eser üzerinde Türk işareti olarak kalmış (Kandili güzel) bir minare görülür. Çok enteresan olan başlık külâhı sert taştan işlenerek şekillenmiştir. Kapalı şerefesinin sütunları arasında kafes şeklindeki oymalı korkuluğun güzelliğini ta-savvur etmeli.

Röleve için kubbesini cihan gören yüksek abidelerimizi değil, böyle kaybolup giden küçük, fakat değerde biricik olan eserlerimizi yoklamak bize - mimarlara - düşer.

Referanslar

Benzer Belgeler

Avrupa ile Türkiye arasındaki yaratıcı diyalog, bugüne dek ağırlıklı olarak İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlere odaklanmışken, diğer şehirlerde yürütülen

fırsat bularak yaratmağa başladığı eserler bunu teyit edi- yor. Günümüzün festet)leri mimari faaliyetimizi dikkatle takip ediyorlar. Şüphesiz ki, Türk mimarları kendileri

[r]

Bütün bu işleri yapabilmesi için de mima- rın haiz olması lâzım gelen evsaf düşünülsün bütün teknik mesailde ve her şubei san'atta vukuf sahibi olduktan başka bir

[r]

Ve bu, bir gün nihayetsiz göklerde bir yıldız akışı gibi kalp- lerimizden topraklarımıza sinecektir.. O gün se- vincimiz iki kat olavaktır ve inkılâp için yeni bir

Tarihi Kadife Ka- lenin eteğinde, meyilli bir terasta, kurulmuş olan bu muazzam antik abidenin topraktan tamamile temiz- lenmesi çok büyük masrafa mütevakkıf olduğundan

Bu suretle, esasında 1616 kişi istiab eden salon, gerektiği zaman 400 kişilik küçük bir salon hali- ne getirilebilmekte ve buna göre küçük temsil- lerden büyük boks