• Sonuç bulunamadı

B i z a ns m i m a r i s i, M y p o d r om ve T ü rk m i m a r i si A. Zühtü F e r an

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "B i z a ns m i m a r i s i, M y p o d r om ve T ü rk m i m a r i si A. Zühtü F e r an"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

B i z a n s m i m a r i s i , M y p o d r o m v e T ü r k m i m a r i s i

A. Zühtü F e r a n

Bizans sanatlarile meşgul olanlarca «Mr. Gabriel Millet» nin isim ve şöhreti malûmdur.

1899 senesinde «Daphni manastırı» ve mozaikleri, hak-kındaki çok kıymetli kitabı «Kı-ömbahrin» Bizans edebiyatı diye neşrettiği eser kadar tanılır.

«Andre Michel» in «San'at tarihi» ve daha sonra da «Mistrada - Bizans abideleri» diye çıkardığı Albüm ve 152 plânş Bizans sanatı hakkında bir fikir verir. «Mr. Millet» ay-ni zamanda da büyük bir seyyahtır, şarkı dolaşmış, Trab-zon, Makedonya, Sırbistanda uzun seneler tetebbüde bulu-narak bize «L'ecole greque dans l'architecture byzantine» a-dındaki, çok geniş ve tam manasile yüksek eserini 25 sene-lik bir araştırma neticesi olarak vermiştir.

Bizans sanatı IV ve V inci asırda Suriyede, Mısırda ve Küçük Asyada meydana gelmiştir.

Esasen Bizansın coğrafî vaziyeti şarkta İran, Anadolu, Suriye ve Mısırı birleştiren yollara hâkim olmasile orta za-man tarihi başlangıcında bir sasat beldesi olmasına yara-mıştır.

V inci ve VI inci asırlarda benliğini gösteren Bizans mi-marisi zaman zaman, kâh sönük, kâh yüksek roller oynıya-rak ta X V I asra kadar devam etmiştir. Bu san'at ve mi-marî bir aralık silik rol oynamasını en evvelâ VII inci asır-daki müslümanların istilâsına atfederiz, sonra VIII ve I X asırda «İconoclastes [1]» ların tesirini nazarı dikkate almak lâzım gelir. (Zaten bütün sanatların ve medeniyetin' ilk beşiği olan Türklerde, sanatın, mimarinin ve heykelin, inkişaf ede-meyişinin başlıca sebeplerinden biri de islâm fanatizminin tesiri değil midir?)

726 dan 842 ye kadar hemen hemen bütün Bizans İm-paratorları mabut diye tapılan her şeye karşı cephe alarak mücadeleye girişmişlerdir. Nitekim, heykelleri, freskleri, mo-zaiklerinin büyük bir kısmını tahrip ettirmişlerdir.

Bizans sanatının asil menşei nedir?

Bu sanat, bu mimarî ne surette vücude gelmiştir? diye bir sual sorulsa, bunu ne suretle izah etmeli?

Bir çok zamanlar şark ve yahut Roma diye, aşağı yu-karı «dualisme» şeklinde bir hayli münakaşalar oldü.

Acaba şark sanatı mı, yoksa Roma mimarî sanatı mı, Bizans sanatım vücude getirdi?

Bir çok zamanlar uzun münakaşaları doğuran bu suale tereddütsüz olarak Bizans sanatının şark sanatına borçlu ol-duğunu söyliyebiliriz, bununla beraber Bizans sanat ve mi-marisinde tamamile klâsik sanatın müessir olmadığını iddia etmek te doğru değildir.

Bizans sanatında bu birbirine zıt olan iki tesiri daha doğrusu düalismi gözden kaçırmamalıdır.

(Ohoisy) nin dediği gibi: «L'Art byzantin est l'esprit grec s'exerçant sur des elements empruntes â l'Asie» yani

Bi-l i ] İkonokBi-last hareketi beBi-lki müsBi-lümanBi-ların tesiri aBi-l- al-tında resimlere karşı vukubulan taarruz ve taassubtur.

zans sanatı grek fikrinin Asyadan alınan elemanlar üzerine tesiridir.

IV cü asır mimarî sanatının esas hatlarını İmparator «Diocletien» nin Dalmaçyada Spalatoda yaptırmış olduğu saray en karakteristiğidir, bu saray şark ile garp arasında bir rabıta tesisine çalışan bir eserdir.

Bütün Bizans mimarî sanatını ve eserlerini yazmak ve saymak çizdiğimiz çerçeve içine sığdırmak imkânsızdır.

Bizi asıl alâkadar eden Bizansın aynası olan «hyppod-rome» dur.

«Hippos» at, dromos, koşu manasına gelir.

Atinanın Delflerini, olimplerini hatırlatır, Bizansın eserleri medeniyetinin, mavi ile yeşilin çarpıştığı bu sirk Bi-zansın tiyatrosudur.

Senatörlerin, müzeyyen, muhteşem debdebesi, alayların, ya-rışların, ihtilâllerin, gizli «gynecee[2]ler içindeki entrikaların, papasların kuru münakaşalarının, tarihî hakikatleri tahrif e-den. muhayyelesi geniş edebiyatçıların ihtiraslarını tatmin için yazdıkları bir çok kitapların mevzuu olmuştur.

«Marmontel» in «Belisaire» i, «Donizetti» nin operasi. «Walter Scott» m romanları, «Jean Lombarin» Bizansı «Paul Adam» m «İreni ve haremağaları», nihayet «Rambaud» nuıı bütün bu şimdiye kadar yazılan fantezileri, tarihî kıymetile aydınlatan eseri bize ««Victorien Sardou» nun «Theodora»-smdan bambaşka bir surette Bizansı tanıtmıştır.

«Septime Severe» rin eseri olan «Constantin» zamanın-da bir takım ilâveler yapmak suretile güzelleştirilen «hyp-podrome» «circus Maximus de Rom» un eşidir. Yalnız bazan Romadaki sirk payen mefhumunu İstanbulda «Constantin» -nin saltanat etmesi ve şarkî Roma İmparatorluğunun ilk hıristiyan hükümdarı olmasile, bütün1 Romada halkın taptığı mukaddes sandığı mabudların manasi kalmamıştır.

«Pierre Gilles» uzunluğunun 370 metre olduğunu bize bildirildiği sahanın genişliği de 120 m. dir. Ortada «Spina» üzerinde bir çok asar olan mahal sirkin belkemiği vaziyetini görür. Halk orada «panem et Circenses» diye feryat ederek meşhur «Niko» ihtilâlini hazırladı.

Bilhassa o devirde «Ayasofya» yı meydana getiren mi-mar «Anthemius ve İsidore» un hatıralarını okuyacak o-lursak hazineye pek pahalıya mal olduğunu görürüz.

Yine o büyük caminin içine girip te düşünecek olursak Grek, Bizans, Lâtin, Türk izleri ve tarihi gözümüzün önünde canlanır.

İşte orada o büyük kubbenin altında, Ayasofyanın sağ-lamlaşmasına ve güzelleşmesine devam eden Birinci «Basile» in, İkinci «Basile» in İkinci «Andronic» in eser ve hatırala-rını görürüz.

Yukarı galeride mermer üzerine hâk edilmiş «Patrisien Tlıeodora» nin diğer tarafta mermerin üzerinde «Henri Dandolo» nun isimlerini buluruz.

(2)

Daha ötede bir Flandre Contu «Hainaut» mın muhte--şenı âyin ve merasimle Bizans tahtına tevarüs ettiğini ha-tırlarız. Yine orada yeni bir devir açan IX inci «Mehmed» in 1453 senesinde mabette söylediği sözler kulaklarımızda çınlar. «Bûm nevbet mizened ber taremi Efrasiyab, Perdedarı mi-küned der kasri Kayser ankebfit».

«Charles Diehl»: 1453 senesinde Türkler İstanbula girdikleri zaman Ayasofya, Sultanın yanında çalışan mi-marlara örnek oldu ve bu suretle inhidam eden Bizans sanatı Türklere bir model oldu ve ileride yaptıkları inşaatta «Anthemius ve İsidore» u taklit ettiler diyor.

En evvel şunu söyleyelim ki «autochtone» bir sanat, mi-mari mevcut mudur?

Aşağı yukarı birbiri üzerinden kalke olmuştur, yalnız

sanatkâr ona milli ruhundan kendine has olan, benliğinden bir şey ilâve etmiştü-.

Meselâ; Bizans mimarî sanatı gerek ehlisalipler tesirile gerekse ticaret yolile ta «Göle», «Perigord» ra, Sırbistana, Bulgaristana, Romanyaya, Makedonyaya, Rusyaya kadar gitmiş ve bir çok yapılarda Bizans styli örnek olmuştur. Hat-tâ yine bu Bizans mimari sanatının nüfuzunu Danimarkadaki «Ryben», Norveçte de «Drontheim» kiliselerinde kısmen gö-rürüz. Görülüyor ki milli «autochtone» bir sanat yoktur.

Bizim de 1453 ten evvel Türk sanatını «Konya» da aramalı. Hiç şüphesiz ki Türk sanatı mimarisine «İran» ın «cremaique» i, Bizansm da inşa tarzı biraz tesir etmiştir. Lâkin Türkler, millî hislerini, duygularını, benliklerini ilâve ederek kendilerine has olan bir sanat vücude getirerek ken-dilerine örnek olan milletlerin sanatından daha muhteşem eserler meydana getirmişlerdir,

T ü r k m i m a r l a r ı

İzzet K u m b a r a c ı l a r

( G e ç e n s a y ı d a n m a b a t )

Hassa mimarlarından Mustafa oğlu Mehmet Emin: 1189 (1776) da mimarlık beratı yanmıştır.

Hassa Mimarbaşı İbrahim Ağa: 1193 (1780) Tersane sarayının bazı kısımlarını keşfile tamir etmiştir.

Mimar cemaatinden Hacı Musa: 1193 (1780) yılında mi-mar idi.

Hassa Başmimarı Hafız İbrahim: 1199 (1786) eskiden cephane, bugün Askeri Müzesi binasının kurşunlarını tamir etmiştir.

Mimar Hafız Efendi: 1200 (1787) yılında Mimarbaşı idi. Mühendishaneden çıkmıştır.

Mimarbaşı elhac Ebubekir: 1204 (1791) de Mimarbaşı idi.

Mimar Mehmet Ağa: 1204 (1791) de hassa mimarı idi. Hassa mimarları kethüdası Mehmet Arif ağa: 1206 (1793) te Başmimarı hassa olmuştur.

Mimar Bendeihüda Mustafa İffet: 1207 (1794) de Mi-marbaşı idi. Sarayda Kızlar Ağasına mahsus daireyi, yani odaları tamir etmiştir.

Mimar Arif Ağa: 1208 (1795) te hassa mimarı idi. Mimar Seyit Mehmet: 1209 (1896) da Sermimar vekili olmuştur.

Mimarbaşı Ahmet Nurullah Ağanın azil tarihi olan 1210 (1797) tarihinde hassa mimarlarından kırk beş kalfanın hendese fenni öğrenmek için hendesehaneye devam ve ça-lışmalarını teminen o vakit hendesehanede bulunan Hüseyin Efendiye bir tezkere ile tavsiye etmiştir.

Mülâzim mimar Ahmet Nesib: 1212 (1799) da ölen hassa mimarlarından Reşidin yerine geçmiştir.

Başmimar Ahmet Nurettin: 1216 (1803) te Mimarbaşı idi.

Mimarbaşı İbrahim Kâmil: 1217 (1804) ten 1218 (1805) e kadar Mimarbaşı idi.

Mimarı has Kasım: 1218 (1805) te Mimarbaşı olmuştur. Mimar halifesi Musa: 1218 (1805) te Mühendishaneden yetişmiştir.

Mimarı hassa hulefasmdan Ali Bey: 1220 (1807) de mi-mar idi.

Hassa Mimarbaşısı Hacı Mehmet Emin 6fendi: 1223 (1810) da Beşiktaş sarayının keşfini yaparak tamu- etmiştir.

Hassa mimarı halifelerinden Mustafa ve Mehmet: 1225 (1812) de Edirne sarayını tamir etmişlerdir.

Mimar Mehmet Emin Ağa: 1225 (1812) de Davutpaşa sarayını tamir etmiştir.

Mimar halife Salim ve Selim, Seyit Mehmet Arif, Selim Şakir halife: 1226 (1813) te (Van) kalesini tamir etmişlerdir. Mimar Abdullah: 1230 (1817) de Balatta yanan Hacı İlyas mescidini tamir etmiştir.

Mimar Ali Riza: 1230 (1817) de mimar idi.

Mimar Emin Mehmet Efendi: İlmi hendeseye âşinâ ol-duğundannaşi mimar olup bu sayede hocagândan olmuş idi. Sonra mimarı hassa olmuş, 1230 (1817) de ölmüştür. Şehza-debaşmda gömülüdür.

Mimar Hoca Mehmet Emin Efendi: 1.235 (1822) de hassa mimar kalfası idi.

Sermimarı hassa elhac Halil Efendi: Kışla bina emini idi. 1237 (1825) te ölmüştür.

Mimar Mehmet Rasim Ağa: 1237 (1825) te Mimarbaşı olmuştur.

Başmimarı hassa Abdülhalim: 1242 (1830) Mehterhanei âmire mahzeninin tamiri için keşfini yapmıştır. 1247 (1835) te Şehremaneti ile Mimarbaşılık memuriyeti birleştirilerek Ebniyei hassa müdürü olmuştur.

Mimar Esseyit Hayrullah: 1242 (1830) yılında Mimar-başı idi. Topkapı sarayında Sofa camii ittisalinde şimdi

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Aşıklar, mertek- ler, kiremit altı tahtalarının değiştirilmesi ve bu- na zamimeten çatı bağlamalarının demir aksam ile raptı iktiza ederdi.. 9 — Pencere çerçeveleri

• Kariyer Evreleri Bireylerin kariyer gelişimleri boyunca büyüme, keşfetme, yerleşme, yönetme ve çöküş adı verilen yaşam dönemlerinden geçtiklerini ve her dönemde yerine

Spor zemin kaplama kısaca kapalı ve açık spor alanları için hem verimli kullanılabilir hem de hijyenik, estetik ve modern bir zemin sağlanabilmesinde tercih edilen zemin

maddesi’ne Türkiye Denetim Standartları (TDS)’na ve diğer düzenleyici Kurul ve Kurumların düzenlemelerine uygunluğun sağlanması hususundaki gözden geçirmelerin

Avrupa ile Türkiye arasındaki yaratıcı diyalog, bugüne dek ağırlıklı olarak İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlere odaklanmışken, diğer şehirlerde yürütülen

İzmir sahneleri İzmir’deki tiyatrolara özel bedellerle kiralanabilse, kiralamada bize önce- lik tanınsa, oyunlarımız yerel yönetimlerin duyuru kanallarında daha çok

Tüm bunlarla beraber, bir diğer belirleyici sebep olarak, üç kuruş daha fazla kâr elde etmek adına yeni neslin benimsediği anlayışın on üç yıldır çok severek