• Sonuç bulunamadı

Şah Cihan dönemi Babürlü devletinin dış politikası

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şah Cihan dönemi Babürlü devletinin dış politikası"

Copied!
429
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TC

SAKARYA ÜN•VERS•TES•

SOSYAL B•L•MLER ENST•TÜSÜ

•AH C•HAN DÖNEM• BABÜRLÜ DEVLET•N•N DI•

POL•T•KASI

DOKTORA TEZ•

Cihan ORUÇ

Enstitü Anabilim Dal": Tarih

Tez Dan"#man": Doç. Dr. Muhammed Bilal ÇEL•K Temmuz-2019

(2)
(3)
(4)

ii

ÖNSÖZ

Tez konumuzun belirlenmesi ve yaz•lmas• a•amas•nda bana rehberlik ederek çal••mam•z• titizlikle takip eden dan••man•m Doç. Dr. M. Bilal ÇEL!K’e de•erli katk•lar• ve emekleri için te•ekkürlerimi ve sayg•lar•m• sunar•m. Tez haz•rl•k a•amas•nda konu ile ilgili tecrübelerinden istifade etti•im Prof. Dr. Mehmet ALPARGU’ya, Prof. Dr. Salim CÖHCE’ye, Farsça kaynaklar•n okunmas•nda büyük bir özveriyle yard•mc• olan Aila Jazebi’ye ve eserdeki baz• eksikliklerin giderilmesinde deste•ini esirgemeyen Dr. Ö•r. Üyesi Mehmet DA#LAR’a •ükranlar•m• sunar•m. Tez savunma s•nav•nda bulunan jüri üyeleri Prof. Dr. Ozan YILMAZ, Doç Dr. Gülay KARADA# ÇINAR, Dr. Ö•r. Üyesi Recep YA•A ve Dr. Ö•r. Üyesi Canan Ku•

BÜYÜKTA• da çal••mam•z•n nihai halini almas•nda görü•lerini bildirmek suretiyle katk•lar•n• sa•lam••lard•r. Bu vesilyle tüm hocalar•ma te•ekkürlerimi borç bilirim. Son olarak bu günlere ula•mamda emeklerini hiçbir zaman ödeyemeyece•im annem Refiye ORUÇ ve babam Y•lmaz ORUÇ’a hürmetlerimi sunuyorum.

Cihan ORUÇ 11.07. 2019

(5)

iii

•Ç•NDEK•LER

ÖNSÖZ ... ii

•Ç•NDEK•LER ... iii

KISALTMALAR ... viii

ÖZET ...ix

SUMMARY ... x

G•R• ... 1

BÖLÜM!1:! AH!C•HAN’IN! EHZADEL•K!DÖNEM• ... 13

1.1.Çocuklu•u, E•itimi ve Yeti•mesi ... 13

1.2.Askeri Seferleri (1613-1621) ... 22

1.2.1.Mevar Seferi (1614) ... 22

1.2.2.Birinci Dekken Seferi (1616-1617) ... 28

1.2.3.Di•er Seferleri (1618) ... 31

1.2.4.•kinci Dekken Seferi (1620-1621) ... 33

1.3.Babas"na Kar•" •syan" (1623-1625) ... 39

1.3.1.•syana Zemin Haz"rlayan Sebepler ... 39

1.3.2.Agra’ya •lerlemesi (1623) ... 41

1.3.3.Ahmedabad Mücadelesi (1623) ... 44

1.3.4.$ehzade Perviz ile Mücadele (1623-1625) ... 46

1.4.Taht Mücadelesi (1626-1628) ... 56

1.4.1.Mehabet Han’"n $ah Cihan’a S"•"nmas" (1626-1627) ... 56

1.4.2.Cihangir $ah’"n Vefat" ve Daver Bah• Bulaki’nin Geçici olarak Tahta Ç"kmas" (1627) ... 60

1.4.3.$ah Cihan’"n Babürlü Taht"na Ç"kmas" (1628) ... 62

1.4.4.Tahta Ç"k"•" Sonras"nda Yapt"•" Ba•"•lar ve Atamalar (1628) ... 65

BÖLÜM!2:!BABÜRLÜ-BUHARA!HANLI"I!•L• K•LER• ... 68

2.1. •lk Askeri ve Diplomatik •li•kiler (1628-1645) ... 68

2.1.1. Nezir Muhammed’in Kabil ve Civar"na Sald"rmas" (1628) ... 68

2.1.2. $ah Cihan ve Nezir Muhammed Aras"nda Elçilik Teatisi (1628-1641) ... 74

2.1.3. Buhara’da Taht Mücadeleleri (1641-1645) ... 80

2.1.4. Kehmerd Mücadelesi (1644-1645) ... 82

2.1.5. Hincan •stikametinde Askeri Ke•if (1645) ... 84

(6)

iv

2.1.6. Raca Ciget Singe’nin Bedeh•an Seferi (1645) ... 86

2.2. Belh ve Bedeh•an Bölgesine Yap•lan Askeri Seferler (1646) ... 89

2.2.1. Belh ve Bedeh•an Fethine Zemin Haz•rlayan Sebepler ... 89

2.2.2. •ehzade Murad Bah•’•n Belh ve Bedeh•an #stikametinde #lerlemesi (1646) .. 91

2.2.3. Kehmerd ve Guri Kalelerinin Zapt• (1646) ... 94

2.2.4. Kunduz’un Fethi (1646) ... 96

2.2.5. Belh’in Fethi (1646) ... 97

2.3. •ah Cihan’•n Fethedilen Yerleri Elinde Tutma Çabas• (1646) ... 103

2.3.1. •ah Cihan’•n •ehzade Murad Bah•’• Belh’te Tutma Çabas• (1646)... 103

2.3.2. Sadullah Han’•n Belh’e Gönderilmesi (1646)... 104

2.4. Fetih Sonras•nda Bölgede Ya•anan Hadiseler (1646-1647) ... 109

2.4.1. Bedeh•an’da Ya•anan Olaylar (1646) ... 109

2.4.2. Endhud’da Ya•anan Olaylar (1646) ... 110

2.4.3. Belh ve Civar•nda Ya•anan Olaylar (1646-1647) ... 112

2.4.4. Meymene ve Civar•nda Ya•anan Olaylar (1647) ... 119

2.4.5. Bedeh•an’da Ya•anan Hadiseler: Taligan Sava•• (1647)... 122

2.4.6. Guri’de Ya•anan Olaylar (1647) ... 125

2.5. •ehzade Evrengzib’in Belh ve Bedeh•an Bölgesindeki Faaliyetleri (1647) ... 126

2.5.1. Yap•lan Haz•rl•klar ve Evrengzib’in #lerleyi•i (1647) ... 126

2.5.2. Bedeh•an’da Ya•anan Hadiseler: Deregez Sava•• (1647) ... 129

2.5.3. Belh’de Ya•anan Hadiseler (1647) ... 130

2.5.4. Nezir Muhammed’in O•ullar•yla Mücadeleler (1647) ... 134

2.6. Babürlülerin Belh ve Bedeh•an’dan Çekilmesi (1647-1648) ... 138

2.6.1. Belh ve Bedeh•an’•n Nezir Muhammed’e Geri Verilmesi (1647)... 138

2.6.2. •ehzade Muhammed Evrengzib’in Geri Dönü•ü (1647-1648) ... 143

2.6.3. Nezir Muhammed ile Baz• Diplomatik Temaslar (1648-1651) ... 147

BÖLÜM 3: BABÜRLÜ-SAFEV• •L••K•LER• ... 153

3.1. •ah Safi Döneminde (1629-1642) Babürlü Safevi #li•kileri ... 153

3.1.1. Diplomatik Temaslar (1629-1638) ... 153

3.1.2. Fu•enc Hakimi •ir Han’•n Babürlü Tabiyetini Kabulü (1632) ... 158

3.1.3. Kandahar’•n Babürlü Egemenli•ine Girmesi (1638) ... 160

3.1.4. Kabil Valisi Said Han ve Siyavu• Aras•nda Meydana Gelen Sava• (1638) ... 167

3.1.5. Ali Merdan Han’•n Lahor’a Gönderilmesi (1639) ... 169

(7)

v

3.1.6. Kandahar Bölgesindeki Kalelerin Ele Geçirilmesi (1638)... 170

3.1.6.1. Zemindaver Kalesi’nin Fethi (1638) ... 170

3.1.6.2. Büst Kalesi ve Di!er Kalelerin Fethi (1638) ... 173

3.1.7. Kandahar’•n Zapt• Sonras•nda Ya•anan Geli•meler (1639-1642) ... 176

3.1.7.1. Babürlü-Safevi S•n•r Diplomasisi (1639-1641) ... 176

3.1.7.2. Han•i Kalesi Mücadelesi (1639) ... 177

3.1.7.3. Safevilerin Kandahar’• Geri Alma Giri•imi (1642) ... 179

3.2. $ah II. Abbas Döneminde (1642-1666) Babürlü Safevi •li•kileri... 181

3.2.1. Diplomatik •li•kiler (1646-1647) ... 181

3.2.2. Kandahar ve Civar•n•n Safevi Kontrolüne Geçmesi (1649) ... 184

3.2.2.1. Sava• Öncesinde Ya•anan Geli•meler ... 184

3.2.2.2. Kandahar Kalesi’nin Kaybedilmesi (1649) ... 187

3.2.2.3. Büst Kalesi’nin Kaybedilmesi (1649) ... 192

3.2.2.4. Zemindaver Kalesi’nin Dü•ü•ü (1649) ... 193

3.2.2.5. $ah Verdi’nin Elçili!i (1649) ... 194

3.3. Babürlülerin Kandahar’• Geri Alma Çabalar• (1649-1653) ... 195

3.3.1. Birinci Kandahar Ku•atmas• (1649) ... 195

3.3.1.1. Babürlü Ordusunun Kandahar’a •lerleyi•i (1649)... 195

3.3.1.2. Kandahar Kalesinin Ku•at•lmas• (1649) ... 197

3.3.1.3. Büst ve Zemindaver Civar•nda Ya•anan Hadiseler 1649) ... 201

3.3.2. •kinci Kandahar Ku•atmas• (1652) ... 207

3.3.2.1. Yap•lan Haz•rl•klar ve Ordunun •lerleyi•i (1652) ... 207

3.3.2.2. Kandahar Kalesinin Ku•at•lmas• (1652) ... 209

3.3.3. Üçüncü Kandahar Ku•atmas• (1653) ... 211

3.3.3.1. Yap•lan Haz•rl•klar ve Ordunun •lerleyi•i (1653) ... 211

3.3.3.2. Kandahar Kalesinin Ku•at•lmas• (1653) ... 213

3.3.3.3. Büst Ku•atmas• (1653) ... 219

BÖLÜM 4: DEKKEN BÖLGES•NDEK• SULTANLIKLAR •LE •L••K•LER ... 221

4.1. $ah Cihan’a Kadar Babürlü-Dekken Sultanl•klar• •li•kileri ... 221

4.1.1. Nizam•ahlar ile •li•kiler ... 221

4.1.2. Adil•ahlar ile •li•kiler ... 229

4.1.3. Kutub•ahlar ile •li•kiler ... 234

(8)

vi

4.2. Han-• Cihan Ludi’nin •syan•yla Dekken Bölgesinde Meydana Gelen Hadiseler

(1629-1631) ... 236

4.2.1. Han-• Cihan Ludi’nin •syan• ve Nizam!ahlara S•••nmas• (1629) ... 236

4.2.2. Nizam!ahlar ve Han-• Cihan Ludi ile Sava! (1629-1630) ... 241

4.2.3. Deharver Kalesi’nin Fethi (1631) ... 252

4.3. Dekken Bölgesinde Meydana Gelen Mücadeleler (1631-1632) ... 254

4.3.1. Dekken Bölgesinde •ttifak Aray•!lar• (1631) ... 254

4.3.2. Perinde Ku!atmas• (1631) ... 257

4.3.3. Kandahar Kalesi’nin Ele Geçirilmesi (1631) ... 260

4.3.4. Kutub!ahlara Sald•r• (1631) ... 262

4.3.5. Nizam!ahlar ve Adil!ahlar ile Sava! (1631) ... 265

4.3.6. Adil!ahlar Üzerine Sald•r• (1632) ... 269

4.4. Nizam!ahlar ile Adil!ahlara Ait Baz• Kalelerin Ele Geçirilmesi ve Ku!at•lmas• (1632-1636) ... 274

4.4.1. Kalne Kalesi’nin Ele Geçirilmesi (1632) ... 274

4.4.2. Devletabad Kalesi’nin Ele Geçirilmesi (1633) ... 275

4.4.3. Diglur Kalesi’nin Ele Geçirilmesi (1633) ... 286

4.4.4. Perinde Kalesi’nin Ku!at•lmas• (1633) ... 286

4.5. Dekken Bölgesinde Babürlü Hakimiyetini Sa•lama Gayretleri (1635-1636) ... 291

4.5.1. Sahu’nun Dekken Bölgesinde Tutunma Çabas• (1635) ... 291

4.5.2. Adil!ahlar ve Kutub!ahlar•n •taat Alt•na Al•nma Giri!imi (1636)... 292

4.5.3. Babürlü Kumandanlar•n•n Askeri Faaliyetleri (1636) ... 293

4.5.3.1. Allahverdi Han’•n Askeri Faaliyetleri (1636) ... 296

4.5.3.2. #ayeste Han’•n Askeri Faaliyetleri (1636) ... 297

4.5.3.3. Nasiri Han’•n Askeri Faaliyetleri (1636) ... 299

4.5.3.4. Seyyid Han Cihan’•n Askeri Faaliyetleri (1636) ... 301

4.5.3.5. Han-• Zaman’•n Askeri Faaliyetleri (1636) ... 304

4.6. Dekken Bölgesinde Babürlü Hakimiyetinin Sa•lanmas• ve Buradaki Sultanl•klar ile Münasebetler (1636) ... 308

4.6.1. Dekken Sultanl•klar• ile Bar•! (1636) ... 308

4.6.1.1. Kutub!ahlar ile Bar•! (1636) ... 308

4.6.1.2. Adil!ahlar ile Bar•! (1636) ... 310

4.6.2. Dekken Bölgesinde Askeri Faaliyetler (1636) ... 315

(9)

vii

4.6.2.1. Nasiri Han’•n Askeri Faaliyetleri (1636) ... 315

4.6.2.2. Han-• Zaman’•n Askeri Faaliyetleri (1636) ... 317

4.6.3 Dekken Sultanl•klar• ile Askeri Mücadeleler (1656-1657) ... 321

4.6.3.1. Kutub!ahlar ile Mücadele (1656) ... 321

4.6.3.2. Adil!ahlar ile Mücadele (1656-1657) ... 324

BÖLÜM 5: D••ER DEVLETLERLE •L••K•LER ... 328

5.1. Osmanl• Devleti ile "li•kiler ... 328

5.1.1. Osmanl• Merkezi Yönetimi ile ili•kiler ... 328

5.1.2 Mekke •erifleriyle "li•kiler ... 345

5.2. Portekizlilerle "li•kiler (1652) ... 351

5.3. Tibet ile "li•kiler (1637-1639) ... 354

5.3.1. Küçük Tibet ile "li•kileri (1637) ... 354

5.3.2. Büyük Tibet ile "li•kiler (1639)... 361

5.4. Ahum Krall••• ile "li•kiler (1636-1637) ... 362

5.4.1. Babürlülerin Kamrup’u Kaybetmesi (1636) ... 362

5.4.1.1. Srigihat ve Pandu’nun Elden Ç•kmas• (1636) ... 362

5.4.1.2. Hacu’nun Elden Ç•kmas• (1636) ... 367

5.4.2. Babürlülerin Kaybedilen Yerleri Geri Almalar• (1637) ... 367

5.4.2.1. Mir Zeyneleddin’in Askeri Faaliyetleri (1637) ... 367

5.4.2.2. Muhammed Zaman Tehrani’nin Askeri Faaliyetleri (1637) ... 370

5.4.2.3. Kamrup ve Civar•n•nda Kontrolün Sa•lanmas• (1637) ... 372

SONUÇ ... 376

KAYNAKÇA ... 387

EKLER ... 399

ÖZGEÇM•• ... 417

(10)

viii

KISALTMALAR

Bkz. : Bak•n•z Böl : Bölüm

C. : Cilt

Çev : Çeviren

D•A : Türkiye Diyanet Vakf• !slam Ansiklopedisi Hz : Haz•rlayan

•SAM : !slam Ara•t•rmalar• Merkezi N•r : Ne•reden

TTK : Türk Tarih Kurumu

(11)

ix

SAÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tez Özeti

Tezin Ba!l"#": •ah Cihan Dönemi Babürlü Devletinin D•• Politikas•

Tezin Yazar": Cihan ORUÇ Dan"!man : Doç. Dr. Muhammed Bilal ÇEL%K Kabul Tarihi : 11.07.2019 Sayfa Say"s": 8(Ön k•s•m)+396 sayfa (tez)+ 18 Ekler Anabilimdal": Tarih Bilimdal" : Tarih

Babürlü Devleti’nin be•inci hükümdar• olan •ah Cihan 1628 tarihinde tahta ç•kt•.

Onun d•• siyasetteki öncelikli hedefleri, Safevilerden Kandahar’• almak, Buhara Hanl••• s•n•rlar•ndaki atalar•na ait topraklar• ele geçirmek, Dekken bölgesindeki sultanl•klar üzerinde hakimiyet kurmak ve bu sultanl•klar•n Safeviler ile olan ili•kisine son vermekti. Bu hedeflerin her birisi do•rudan veya dolayl• olarak Safevi Devleti’ni ilgilendiriyordu. •ah Cihan, Kandahar’a sald•rd•••nda Buhara Hanl••• ile ittifak kurmay•, Buhara Hanl•••’na sald•rd•••nda ise Safevilerin tarafs•zl•••n•

sa•lamay• amaçl•yordu.

•ah Cihan, Kandahar’• zapt etmek için Safevilere kar•• Osmanl• Devleti ve Buhara Hanl••• ile Sünni bir ittifak blo•u kurmaya çal••t•. O, bu Sünni ittifak blo•unu kuramasa da Kandahar’• ele geçirmeyi ba•ard•. Akabinde atalar•n•n miras• olan topraklar• almak için Buhara Hanl•••’na sald•rd•. Belh valisi Nezir Muhammed, bu sald•r•lar kar••s•nda Safevilerden yard•m istedi. •ah Cihan bu yard•m• engellemek için •ah II. Abbas’a elçiler yollad• ve Belh bölgesinde ya•anan iç huzursuzluklar neticesinde seyyidlerin öldürülmesi gerekçe göstererek bu bölgeye ordusunu gönderdi•ini ileri sürdü.

•ah Cihan, buna ilaveten Nizam•ahlar Sultanl•••’na son verdikten sonra •iili•i kabul etmi• olan Kutub•ahlar Sultanl••• üzerinde bask• kurarak Sünnili•i benimsemelerini sa•lad•. •ii Adil•ahlardan ise böyle bir talepte bulunmad•. O, bu iki sultanl•••n farkl• mezhepleri kabul etmesini sa•layarak onlar•n birbirleri ile ittifak kurmas•n• engelledi. Di•er yandan bu sultanl•klar•n farkl• mezheplere sahip olmas•, kendi aralar•nda ihtilaflar•n do•mas•na sebep olaca••ndan •ii Safevilerin onlar üzerindeki nüfuzunu zay•flatacak bir hamleydi. Yukar•da bahsedilen mücadeleler ile Küçük Tibet ve Büyük Tibet ile giri•ilen mücadeleler •ah Cihan’•n siyasi hedefleri neticesinde vuku bulmu•tur. •ah Cihan’•n Portekizliler ve Ahum Krall••• ile olan mücadeleleri ise onun siyasi amaçlar• do•rultusunda meydana gelmi• hadiseler de•ildi.

•ah Cihan, Babürlü taht•na ç•kt•ktan sonra d•• politikada baz• ad•mlar atmadan önce hedeflerini do•rudan veya dolayl• yoldan ilgilendiren devletlerin içinde bulunduklar• siyasi ve dini ko•ullar• göz önünde bulundurdu•u görülmektedir.

Dolay•s•yla kendi ç•karlar• do•rultusunda bu devletlerle kurdu•u diplomatik ili•kilerde kulland••• dil de buna göre •ekillenmekteydi. Bilhassa dini göndermelere ba•vurarak kulland••• diplomasi dili, onun siyasi amaçlar•na ula•abilmesi için önemli bir araç olarak kar••m•za ç•kmaktad•r.

Anahtar Kelimeler: •ah Cihan, Babürlüler, Safeviler, Osmanl•lar, Buhara Hanl•••, Dekken Sultanl•klar•, Portekizliler, Tibet, Ahum Krall•••.

(12)

x

Sakarya University Insitute of Social Sciences Abstract of PhD Thesis

Title of the Thesis: The Baburid Foreign Policy in the reign of Shah Jahan

Author: Cihan ORUÇ Supervisor : Assoc.Prof. Muhammed Bilal ÇEL•K Date : 07.11.2019 Nu. of pages: 8(pre text)+396 pages (mainbody)+18 (appendices)

Department: History Subfield : History

Shah Jahan, who was the fifth emperor of the Baburid Empire, came to the throne in 1628. His priorities in foreign policy were conquering Kandahar from the Safavids, recapturing the lands on the border of the Khanate of Bukhara, which once belonged to his ancestors, establishing sovereignty over the sultanates in Deccan region and ending their relationships with the Safavids. Each of these objectives concerned the Safavids directly or indirectly. When Shah Jahan attacked Kandahar, his aim was forming an alliance with the Khanate of Bukhara and when he attacked the Khanate of Bukhara his aim was ensuring the neutrality of the Safavids.

In order to conquer Kandahar, Shah Jahan tried to form a Sunni alliance with the Ottoman Empire and the Khanate of Bukhara against the Safavids. Even though he could not form this Sunni alliance, he was successful in capturing Kandahar.

Subsequently, he attacked the Khanate of Bukhara in order to recapture the lands of his ancestors. Nadr Muhammad, the governor of Balkh asked for help from the Safavids.

Shah Jahan sent messengers to Shah Abbas II to avoid this help and he claimed that he sent his army to Balkh region because of the killing of some sayyids, which resulted from the domestic unrest in the region.

Furthermore, after putting an end to Nizamshah Sultanate, Shah Jahan put pressure on Kutbshah Sultanate and he ensured that they adopted Sunni Islam;

however, he did not ask the same thing from the Shia Adilshahids. He avoided a possible alliance of these two sultanates by ensuring that they have different religious sects. Besides, these sultanates’ having different religious sects was a move that would reduce the Shia Safavid influence on them as this situation would cause them to have conflicts with each other. The conflicts mentioned above and the conflicts with Lesser Tibet and Great Tibet were affairs that took place in accordance with Shah Jahan’s political goals, yet, the conflicts with the Portuguese and Ahom Kingdom did not occur in line with his political goals.

It can be seen that after his accession to the throne, Shah Jahan took into consideration the political and religious conditions of the states that were related to his political goals directly or indirectly before taking any action in foreign policy. As a result, in accordance with his interests, the language he used in his diplomatic relations with these states was shaped accordingly. Particularly the diplomatic language, which he used by resorting to religious references can be seen as means of achieving his political objectives.

Key Words: Shah Jahan, Baburids, Safavids, Ottomans, Bukhara Khanate, Deccan Sultanates, Portugueses, Tibet, Ahom Kingdom.

(13)

1

G•R••

Tezin Konusu

Çal••mam•z•n konusu, •ah Cihan döneminde (1628-1658) Babürlü Devleti’nin d••

politikas•d•r. !mparatorluklar ça••nda birçok hükümdar•n muhatap oldu•u sava•lar büyük imparatorluklar•n ayakta kalabilmeleri veya s•n•rlar•n• geni•letebilmeleri için vazgeçilmez bir araçt•. Bir Yeniça• devri hükümdar• olan •ah Cihan da bu yönüyle ça•da•• hükümdarlardan farkl• de•ildi. 1526 tarihinde Babür taraf•ndan kurulmu• olan Babürlü Devleti’nin be•inci hükümdar• olan •ah Cihan, seleflerine göre daha •ansl• idi.

!lk ba•ta Maveraunnehir ve Horasan’da tarih sahnesinden silinmi• olan Timurlu Devleti’nin Hindistan’daki devam• olarak nitelendirebilece•imiz Babürlüler, zaman içerisinde Hint kültürüyle kayna•arak kendilerine has bir boyut kazand•lar. Kurulu•

sürecini tamamlamas•n•n ard•ndan devlet, müesseseleriyle de kurumsal bir imparatorluk kimli•i kazand•. Dolay•s•yla •ah Cihan, mevcut birikim ve tecrübenin üzerine bir devlet siyasas• in•a etmekte zorlanmayacakt•.

•ah Cihan, tahta ç•kt••• andan itibaren otuz y•l• bulan saltanat• boyunca devletin topraklar•n• geni•letme siyasetiyle me•gul oldu. O, o•ullar•n• ve devletin ileri gelen kumandanlar•n• sürekli s•n•r kom•ular• üzerine seferlere gönderdi. D•• siyaset a••rl•kl•

bir hükümdarl•k sergileyen •ah Cihan devrinde Babürlü Devleti’nin etraf•ndaki devletlere kar•• bariz bir üstünlük elde etti•ini ve s•n•rlar•n• geni•letti•ini görüyoruz.

Bununla do•ru orant•l• olarak devletin gelirlerinin artt•••n• hesaba katt•••m•zda onun saltanat y•llar•n•n bir yükseli• dönemi oldu•unu rahatl•kla söyleyebiliriz.

Bu kapsamda tezin birinci bölümünde •ah Cihan’•n •ehzadelik dönemi anlat•lm••t•r.

•ah Cihan’•n çocuklu•u, e•itimi, yeti•mesi, askeri faaliyetleri, babas•na kar•• isyan• ve tahta ç•k••• üzerinde durulmu•tur. •ah Cihan’•n •ehzadelik döneminde öne ç•kan karakteristik özellikleri, liderlik vas•flar•, siyasi ve askeri yetenekleri, onu Cihangir

•ah’tan sonra Babürlü taht•n•n en güçlü aday• yapm••t•r. Nitekim •ah Cihan’•n bu hasletleri, onun nas•l bir hükümdar olaca••n• da i•aret etmektedir. Özellikle •ah Cihan’•n dindar ki•ili•inin •ekillendi•i bu dönem, onun Babürlü taht•na geçtikten sonra devlet yönetiminde ve di•er devletlerle olan ili•kilerde att••• ad•mlar•n daha iyi anla••lmas• aç•s•ndan önem arz etmektedir.

!kinci bölümde Buhara Hanl••• ile ili•kiler ele al•nm••t•r. Burada ilk ba•ta Buhara Hanl•••’n•n Belh valisi Nezir Muhammed’in Kabil sald•r•s• bertaraf edildikten sonra iki

(14)

2

taraf aras•nda süren diplomatik ili•kiler aç••a ç•kar•lm••t•r. •ah Cihan’•n Buhara Hanl•••’n• Safevi Devleti’ne kar•• önce Sünni ittifak blo•una sokmaya çal••mas•, ard•ndan da çe•itli gerekçelerle bu hanl••a sald•r•da bulunmas•, dikkat çeken hususlardand•r. Akabinde Buhara Hanl•••’na ait Belh ve Bedeh•an’•n zapt edilmesi ve Babürlü hakimiyetinde tutulma gayretleri izah edilmeye çal•••lm••t•r. Ele geçirilen yerlerde Babürlü otoritesini tesis etmek ve buralarda kal•c• bir hakimiyet sa•lamak amac•yla at•lan ad•mlar ve giri•ilen mücadeleler taraflar aras•ndaki ili•kiler ba•lam•nda önem arzetmektedir. Son olarak ise Babürlülerin Belh ve Bedeh•an’dan çekili•i üzerinde durulmu•tur.

Bu çal••man•n üçüncü bölümünde Babürlüler’in Safeviler ile ili•kileri ele al•nm••t•r. •lk olarak taraflar aras•ndaki diplomatik ili•kiler aç••a ç•kar•lmaya çal•••lm••t•r. •ah Cihan’•n tahta oturmas•yla iki taraf aras•nda ba•layan diplomasi Babürlü hükümdar•n•n kulland••• üslubun her geçen gün sertle•mesi •eklinde tezahür etmi•tir. Akabinde Kandahar ve civar• Babürlüler taraf•ndan zapt edilmi•tir. Babürlülerin bu zafer neticesinde Buhara Hanl•••’na kar•• Safeviler ile yak•nla•ma giri•imleri, Nezir Muhammed’in yard•m talebine kar••l•k Safevi •ah•n•n tarafs•zl•••n• sa•lama çabalar•, ard•ndan Safevi •ah• II. Abbas’•n Kandahar ve civar•n• Babürlülerden geri al•• süreci bu bölümde izah edilen hususlardand•r. •ah Cihan’•n bu ma•lubiyet neticesinde Safevi

•ah•n•n gönderdi•i elçileri huzuruna kabul etmeyip, tek tarafl• olarak diplomatik ili•kileri ask•ya almas• meselesi tart•••lan konulardand•r. Burada son olarak Babürlü ordusunun Kandahar ve civar•n• tekrar ele geçirmek için ba•ar•s•z ku•atma giri•imleri anlat•lm••t•r.

Tez çal••mam•z•n dördüncü bölümünde Dekken bölgesinde bulunan sultanl•klar ile ili•kiler konusu üzerinde durulmu•tur. Bu bölümde ilk önce Han-• Cihan Ludi’nin isyan• ve Nizam•ahlar Sultanl•••’na s•••nmas• neticesinde Babürlü ordusunun bu sultanl••a ait topraklar• i•gali ve Han-• Cihan Ludi’nin ma•lup edilerek öldürülmesi anlat•lm••t•r. Bu süreçte Adil•ahlar Sultanl•••’n•n Babürlülerin kendilerini de tehdit etmesi sebebiyle Nizam•ahlar Sultanl•••’na destek olmas• ve bunun sonucunda da i•gale u•ramas• dikkat çeken geli•melerdir. Kutub•ahlar Sultanl•••’na ait baz• topraklar•n i•gali de bu hadiseler anlat•l•rken ele al•nan konulardand•r. Bu bölümde daha sonra Nizam•ahlar Sultanl•••’n•n önemli merkez ve kalelerinin al•n••• neticesinde bu sultanl•••n tarih sahnesinden silini•i ayr•nt•l• bir •ekilde anlat•lm••t•r. •ah Cihan’•n

(15)

3

Nizam•ahlar•n y•k•l•••ndan sonra Adil•ahlar•n •ii, Kutub•ahlar•n ise Sünni olarak kalmalar•n• sa•layarak bu sultanl•klar üzerinde kal•c• bir hakimiyet tesis etmesi öne ç•kan geli•melerdendir. Bu bölümde son olarak ise ilerleyen y•llarda Babürlülerin çe•itli gerekçelerle söz konusu sultanl•klara ait topraklar• i•gali izah edilmeye çal•••lm••t•r.

Çal••mam•z•n be•inci bölümünde ise di•er devletler ile ili•kiler ele al•nm••t•r. Söz konusu bölümde öncelikle Osmanl• Devleti ile diplomatik ili•kiler aç••a ç•kar•lm••t•r.

Osmanl• Devleti ile ili•kiler iki ba•l•kta incelenmi•ltir. Bu ba•l•klardan birincisi, Osmanl• merkezi yönetimi ile ili•kilerdir. Bu ba•l•k alt•nda •ah Cihan’•n Kanadahar’•

Safevilerden almak için Osmanl•lar•n da içerisinde bulundu•u bir Sünni ittifak blo•u kurmaya çal••mas•, ili•kilerin temel seyrini Kandahar’•n siyasi durumunun belirlemesi gibi meseleleri görmekteyiz. !kinci ba•l•k ise Mekke •erifli•i ile ili•kilerdir. Burada •ah Cihan’•n selefleri gibi kutsal topraklara maddi yard•m yapmak suretiyle Mekke •erifli•i ile yak•n ili•kiler kurdu•unu, bu vesileyle siyasi me•ruiyetini güçlendirmeye çal••t•••

hususu netli•e kavu•turulmu•tur.

Bölümde ele al•nan bir di•er konu Tibet ile ili•kilerdir. Bu ba•l•k alt•nda Küçük Tibet ve Büyük Tibet ile ili•kiler ayr• ayr• aç•klanarak •ah Cihan döneminde buralar•n itaat alt•na al•nmas• süreci anlat•lm••t•r. Di•er devletler ile ili•kiler bölümünde üzerinde durulan bir ba•ka husus, Portekizliler ile ili•kilerdir. Bu ba•l•k alt•nda •ah Cihan’•n selefleri döneminde Hugli Liman•’na yerle•en Portekizlilerin burada güçlenmeleri, Müslümanlara zulmetmeleri ve onlar• Hristiyanla•t•rma çabalar• neticesinde Babürlü topraklar•ndan ç•kar•l••lar• izah edilmi•tir. Bu bölümde son olarak Ahum Krall••• ile ili•kiler konusu ele al•nm••t•r. Bu ba•l•k alt•nda Ahum Krall•••’n•n Babürlülere ait baz•

bölgeleri ele geçirmeleri anlat•lm••, ard•ndan da Babürlülerin söz konusus krall•••

cezaland•rmak suretiyle kaybedilen yerleri geri almalar• aç••a ç•kar•lm••t•r.

Tezin Amac•

Bu çal••man•n amac•, dünya medeniyetleri tarihinde hiç •üphesiz önemli bir yere sahip olan Babürlü Devleti’nin •ah Cihan devri (1528-1658) d•• politikas•n• siyasi ve askeri yönleriyle tespit etmek ve konuyla ilgili ula••labilen bilgi ve bulgular• ortaya koyabilmektir. Babürlü Devleti’nin be•inci hükümdar• olan •ah Cihan devri d••

siyasetini, söz konusu dönemin dinamiklerini, egemenli•in me•ruiyet kayna••n•, hakimiyet anlay•••n• ve tamamlay•c• unsurlar•n• dikkate alarak ilmi metotlar •••••nda

(16)

4

do•ru ve tarafs•z bir •ekilde izah etmek, tarih ilmine katk• sa•layacakt•r. Bu bak••

aç•s•ndan hareketle, çal••mam•zda Babürlü hanedanl••• içerisinden ç•kan bir hükümdar taraf•ndan yönetilen bu devletin d•• politikas•ndaki istikametinin dönemin ruhundan ve siyasi atmosferinden ba••ms•z olmayaca•• bilinciyle ele al•nm••t•r. Yapaca••m•z çal••mada meseleyi bu minvalde tasavvur edip, de•erlendirmemizin bizi daha sa•l•kl•

sonuçlara eri•tirece•i kanaatindeyiz.

!ah Cihan döneminde Babürlü Devleti’nin d•• siyasetinde etkili olan ba•ka unsurlar da vard•r. Devletin ba••nda bulunan hükümdar•n karakteristik özellikleri ve hassasiyetleri bu unsurlar•n ba••nda gelir. Bu do•rultuda !ah Cihan devri Babürlü d•• politikas•nda al•nan kararlarda ve at•lan ad•mlarda onun bu yönlerinin etkili oldu•u tart•••lmaz bir gerçektir. !ah Cihan’•n ki•ilik özelliklerini en iyi anlayabilece•imiz dönem, onun çocukluk ve •ehzadelik dönemleridir. Dolay•s•yla !ah Cihan’•n tahta ç•k•••ndan sonra izleyece•i d•• siyaset hakk•nda daha do•ru bir de•erlendirme yapabilmemiz için, çal••mam•zda onun çocuklu•u, e•itimi ve •ehzadelik ça•lar•n• bu dikkat-i nazar ile ele almay• hedefliyoruz.

Taraf•m•zca yap•lan ara•t•rmalarda Babürlüler hakk•nda bilhassa yurt d•••nda oldukça fazla çal••man•n oldu•unu gördük. Bu çal••malar içerisinde !ah Cihan devrinin kitap bölümü •eklinde veya müstakil bir çal••ma konusu olarak ele al•nm•• oldu•unu da tespit ettik. Ancak onun devrinde Babürlü d•• politikas•n• ba•l• ba••na ele alan herhangi bir çal••ma ile kar••la•mad•k. Buna ilaveten !ah Cihan devri geli•melerine bakt•••m•zda bu dönemde d•• politika a••rl•kl• bir siyasetin izlendi•ine •ahit oluyoruz. Bu sebeplerden dolay• !ah Cihan devri Babürlü d•• politikas• üzerine ele al•nan bu çal••man•n bu alanda bir eksikli•i tamamlamas• ümit edilmektedir.

Tezin Yöntemi

Çal••mam•z•n konusunun belirlenmesinin ard•ndan öncelikle konuyla ilgili olan kaynaklar•n tespit edilmesi amac•yla genel bir literâtür ve kaynak taramas• yap•lm••t•r.

Akabinde !ah Cihan’•n do•umundan ölümüne kadar (1628-1666) tez konumuz hakk•nda bilgi veren yaz•lm•• olan Babürlü vekayinameleri ara•t•r•lm••t•r. Di•er taraftan konumuz !ah Cihan dönemi Babürlü d•• politikas• oldu•undan, bu dönemde Babürlülerin ili•ki içerisinde oldu•u devlet, hanl•k ve sultanl•klara ait vekayinameler de incelenmi•tir. Bu vekayinamelerin bir k•sm• $ran’da yapm•• oldu•umuz ara•t•rmalar

(17)

5

neticesinde, bir k•sm• ise Hindistan, •ngiltere ve Türkiye’deki kütüphanelerden temin edilmi•tir. Çal••ma sonucunda tespit edilen kaynaklar•n tamam• bir araya getirilmi•tir.

Kullan•lacak malzemeler ve bilgiler düzenlendikten sonra fi•lemeler k•sm•na geçilmi•tir. Bu eserlerin fi•lemelerinin ard•ndan vekayinameler taranmaya ba•lanm••t•r.

Bu vekayinamelerin konuyla ilgili k•s•mlar• detayl• bir •ekilde irdelenmi•tir ve Türkçeye tercüme edilmi•tir. Bu vekayinamelerden elde etmi• oldu!umuz veriler, çal••mam•z•n bir •ablon olarak •ekillenmesini ve yaz•m a•amas•nda temel ara•t•rma alanlar•n•n ayd•nlanmas•n• sa!lam••t•r.

Tez çal••mam•z•n konusu hakk•nda tespit edilen vekayinameler içerisinde en fazla ve doyurucu bilgiyi Babürlü vekayinamelerinde bulmaktay•z. •ah Cihan dünyaya geldi!inde Babürlü taht•nda bulunan Ekber "ah devrine ait vekayinamaler ile onun vefat•ndan sonra tahta ç•kan Cihangir "ah devrine ait vekayinameler yararland•!•m•z kaynaklar aras•nda bulunmaktad•r. Bunlar Ekbername, Tüzük-i Cihangiri, !kbalname-i Cihangiri gibi vekayinamelerdir. Bu vekayinameler, özellikle yaz•ld•!• dönemdeki hükümdar•n siyasi faaliyetlerini ele almakla birlikte "ah Cihan’•n •ehzadelik dönemi hakk•nda da malumat vermektedir. Di!er Babürlü vekayinameleri ise "ah Cihan’•n hükümdarl•!• s•ras•nda veya ölümünden bir süre sonra yaz•lan vekayinamelerdir.

Bunlar, Padi•ahname, Amal-i Salih (#ah Cihanname), Müntehab’ül Lübab ve #ah Cihanname gibi eserlerdir. Burada öncelikle Babürlü vekayinamaeleri hakk•nda k•saca bilgi vermekte fayda görüyoruz.

Tezimizin ana kaynaklar•ndan olan Ekbername adl• eser, "eyh Ebul Fazl Allame taraf•ndan Ekber "ah’a ithaf edilmek üzere kaleme al•nm••t•r. Bu eser, Ekber "ah döneminin en önemli ba•vuru kaynaklar•ndand•r. Ebul Fazl Allame, devlet adaml•!•, kumandanl•!• ve ilahiyatç•l•!• ile bilinir. Ekbername, üç kitap halinde tasnif edilmi•tir.

Bu eser, baz• efsanevi bölümlerden sonra Babür devrinden ba•lar ve Ekber "ah’•n k•rk alt•nc• y•l•n•n sonuna, yani 1602 y•l•na kadar devam eder. Ekbername, Ekber "ah devrinin en ayr•nt•l• ve kapsaml• vekayinamesidir. Eserin Farsça metni Asiatic Society of Bengal taraf•ndan Kalküta’da 1877-1878 y•l•nda yay•nlanm••t•r. Eser ayr•ca H.

Beveridge taraf•ndan •ngilizceye çevrilmi• ve ayn• kurul taraf•ndan bas•lm••t•r.

Tüzük-i Cihangiri, Cihangir "ah’•n hükümdarl•!•n•n (1605-1627) on yedinci y•l•na kadar olan bölümü bizzat kendisi taraf•ndan, on yedinci y•l•ndan on dokuzuncu y•l•na kadar olan bölümü kendisinin denetimi alt•nda Mutemed Han taraf•ndan, Cihangir

(18)

6

•ah’•n vefat•na kadar ya•anan olaylar ve •ehzadeler aras•nda süren mücadeleler ise Mirza Muhammed Hadi Han taraf•ndan yaz•lm••t•r. Eserin bu son k•sm•na Tetimme-i Vâk•’ât-• Cihângîrî (Zamîme-i Cihângîrî) denir. Ayr•ca eserin dibacesi de bu •ah•s taraf•ndan kaleme al•nm••t•r. Bu vekayiname, Tezkire-i Cihângîr, Tüzükât, Vâk•’ât-•

Cihângîrî, Cihângîrnâme gibi isimlerle de bilinmektedir. Eser, •ah Cihan’•n •ehzadelik dönemi ve taht mücadeleleri hakk•nda ayr•nt•l• bilgi vermektedir. Farsça metin halinde Sir Seyyid Ahmed taraf•ndan Aligarh’da 1864 y•l•nda yay•nlanm••t•r. Ayr•ca %ngilizce çevirileri de mevcuttur.

Cihangir •ah dönemi kaynaklar•ndan !kbalname-i Cihangiri, Mutemed Han taraf•ndan yaz•lm••t•r. Yazar, Cihangir •ah’•n bah••s• ve yak•n• idi. Bu eserin bir k•sm• Cihangir

•ah’•n vefat•ndan önce, geriye kalan k•sm• ise vefat•ndan sonra kaleme al•nm••t•r.

Vekayinamenin ilk on dokuz y•l•, Tüzük-i Cihangiri’nin metoduna benzer bir •ekilde haz•rlanmakla birlikte ayn• eserin özeti gibidir. Bu eser çal••mam•z• haz•rlarken •ah Cihan’•n •ehzadeli•i bölümünün aç••a ç•kar•lmas•nda oldukça faydal• oldu. Mevlevi Abdulhay ve Mevlevi Ahmed Ali Sahban taraf•ndan tashih edilen eser, Asiatic Society of Bengal taraf•ndan Kalküta’da 1865 y•l•nda bas•lm••t•r.

Padi•ahname, •ah Cihan döneminde yaz•lan en önemli vekayinamelerdendir. Eser, Abdul Hamid Lahori taraf•ndan kaleme al•nm••t•r. Bu devrin müelliflerinden Muhammed Salih Kenbu’ya göre Lahori, Ebul Fazl Allame’yi örnek alm••t•r. Ancak ne kendisi Allame kadar yeteneklidir, ne de yazd••• eser Ekbername düzeyinde bir eserdir.

Kenbu’ya göre üslubu oldukça dalkavukcad•r. Ayr•ca bu vekayiname •ah Cihan’•n saltanat•n•n ilk yirmi y•l•na kaynakl•k etmektedir. Her y•l ayr•nt•l• olarak anlat•lm••t•r.

Lahori, ya•l•l•k sebebiyle eseri yazmaya devam edemeyince kendisinin yeti•tirmi•

oldu•u Muhammed Varis bu görevi üstlenir. Eserin son on y•l• Muhammed Varis taraf•ndan yaz•lm••t•r. Padi•ahname, Asiatic Society of Bengal taraf•ndan Kalküta’da 1867-1868 y•llar•nda iki cilt halinde yay•nlanm••t•r.

Babürlü kroniklerinden #ah Cihanname, çal••mam•zda yararland•••m•z önemli eserlerdendir. Müellif %nayet Han, •ah Cihan’•n tahta ç•kt••• y•l dünyaya gelmi•tir.

Babas• Babürlü devlet adamlar•ndan Zafer Han’d•r. %nayet Han, çe•itli memuriyetlerde bulunmu•tur. Ayn• zamanda ünlü bir •airdir. Eseri #ah Cihanname, •ah Cihan’•n bütün saltanat dönemini ele almaktad•r. %lk yirmi y•l Lahori’nin Padi•ahname’sinden aktar•lm••t•r. Bu eser de Padi•ahname gibi •ah Cihan’•n her y•l•n• ayr•nt•l• olarak

(19)

7

anlatmaktad•r. Ancak üslup ona göre daha makuldür. Farsça yaz•lm•• olan eserin bu dilde bask•s• hakk•nda net bir bilgiye sahip de•iliz. Bu yüzden çal••mam•zda eserin

•ngilizce çevirisinden istifade ettik.

Bu döneme ait vekayinamelerden di•eri Muhammed Salih Kenbu’nun •ah Cihanname olarak da bilinen Amal-i Salih adl• eseridir. Yazar• hakk•nda çok fazla bilgi mevcut de•ildir. Kenbu, eserinde !ah Cihan’•n do•umundan vefat•na kadar Babürlü tarihi hakk•nda bilgi vermektedir. Lahori’nin eseri Padi•ahname kadar ayr•nt•l• olamamakla birlikte de•erlidir. Eserin ba•lang•c•nda !ah Cihan’dan önceki Babürlü hükümdarlar•n yan• s•ra Timurlu Devleti hükümdar• Emir Timur ve baz• Timurlu mirzalar• hakk•nda k•saca malumat verilmektedir. Kenbu, hadiseleri zaman zaman •iirsel bir •ekilde dile getirmi•tir. Çal••mam•zda en çok istifade etti•imiz eserlerden biri de Muhammed Salih Kenbu’nun •ah Cihanname’sidir. Üç ciltten olu•an eserin çe•itli y•llarda yay•nlanm••

Farsça bask•lar• mevcuttur. Ayr•ca Urduca’ya çevrilmi• ve yay•nlanm••t•r. Biz eserin birinci ve ikinci ciltlerinin 1967 Lahor, üçüncü cildinin ise 1960 Lahor bask•lar•ndan yararland•k.

!ah Cihan dönemine ait vekayinamelerden biri ise Muhammed Ha•im Han’•n Müntehab’ül Lübab adl• eseridir. Yazar daha çok Hafi Han ad•yla bilinir. Çe•itli devlet görevlerinde bulunmu•tur. Muhammed Ha•im, üç ciltten olu•an bu eserin birinci cildinde Muhammed b. Kas•m es-Sekafi’nin ilk Hindistan seferinden, Gazneliler, Gurlular, Delhi Türk Sultanl•klar•, Halaciler, Tu•luklar, Seyyidler ve Ludilerden bahsetmektedir. Eserin ikinci cildi Babür, Hümayun, Ekber !ah, Cihangir !ah, !ah Cihan, Evrengzib, Bahad•r !ah ve haleflerini anlatt•ktan sonra Nas•rüddin Muhammed devrinin be•inci senesinde (1723-24) son bulur. Muhammed Ha•im, bu bölümde daha önce kaleme al•nm•• eserlerden yararlanm•• ve •ahit oldu•u olaylarla ilgili olarak kendi gözlemlerine yer vermi•tir. Eserin üçüncü cildi Hindistan’daki mahalli hanedanlar•

anlat•r ve Dekken hakk•nda önemli bilgiler verir. Müntehab’ül Lübab, kaynaklar•

aç•s•ndan güvenilir bir eserdir. Muhammed Ha•im, eserinde babas• ve baz• yak•nlar•n•n bilgisine de ba•vurmu•tur. Eser, üslubu, muhtasar olu•u ve tarafs•zl••• nedeniyle be•enilmektedir. Eserin birinci cildi 1869 y•l•nda, ikinci cildi 1860 ve 1874 y•llar•nda Farsça olarak Kalküta’da bas•lm••t•r. Üçüncü cildin Dekken’de hüküm süren hanedanl•klara ait k•sm• ise 1909-1925 y•llar• aras•nda yay•nlanm••, baz• bölümleri

•ngilizceye tercüme edilmi•tir.

(20)

8

•ah Cihan devrinde Babürlü Devleti’nin Güney Hindistan’dan, Asya ve Avrupa’ya kadar geni• bir co•rafya ile ili•ki içerisinde oldu•unu biliyoruz. Bu dönemde Babürlülerin Güney Hindistan’da Dekken Sultanl•klar•, Türkistan’da Buhara Hanl•••, Ön Asya’da Safeviler, Anadolu ve Do•u Avrupa’da Osmanl•lar ile temas halinde oldu•unu görüyoruz. Dolay•s•yla çal••mam•z• haz•rlarken Babürlülerin ili•ki içerisinde oldu•u devlet, hanl•k ve sultanl•klara ait kaynaklardan da istifade etmeye gayret gösterdik. Bu bak•• aç•s•, çal••mam•za kaynak zenginli•i sa•lad••• gibi ele ald•••m•z meselelerin çok yönlü de•erlendirilmesine ve daha do•ru sonuçlara ula••lmas•na yard•mc• olmu•tur.

Tezkire-i Mukim Hani, çal••mam•zda yararland•••m•z Buhara Hanl•••

kaynaklar•ndand•r. Tarih-i Mukim Hani olarak da bilinmektedir. Çal••ma, 1702-1707 y•llar• aras•nda Belh hakimli•i yapan Muhammed Mukim Han’•n talebi üzerine Muhammed Yusuf Mün•i taraf•ndan kaleme al•nm••t•r. Müverrih hakk•nda bilgi oldukça azd•r. Onun en çok bilinen yönü eserini ithaf etti•i Muhammed Mukim Han’•n hizmetinde bulunmu• olmas•d•r. Eser, bir giri• ile üç bölümden olu•maktad•r. Giri•

k•sm•nda Türk-Mo•ol halklar•n•n atalar•ndan ve Cengiz Han’dan bahsedilmektedir.

Birinci bölümde •ibaniler, ikinci bölümde Astrahaniler döneminde Buhara Hanl•••’n•n siyasi tarihi ile birlikte sosyo-ekonomik tarihi, çevre bölge ve ülkeler ile ili•kiler, üçüncü bölümde ise 1702-1704 y•llar• aras•nda Buhara Hanl••• tarihi ele al•n•r. Bu son bölümde bilhassa ba•kent ile Belh aras•ndaki üstünlük mücadelesi konu edinilmi•tir.

Eserin Farsça ve Rusça bask•lar• mevcuttur. Biz çal••mam•zda eserin Farsças•ndan istifade ettik.

Çal••mam•zda yararland•••m•z Safevi vekayinamelerinden Huld-i Berin (Kutsal cennet),

•air ve müverrih olan Muhammed Yusuf Valeh Kazvini taraf•ndan •ah Süleyman (1666-1694) döneminde yaz•lm••t•r. Hicri 958 ( M. 1580-1581) tarihinde do•an Kazvini, Safevi divan•nda devlet görevinde bulunmu• ve Tophane vezirli•ine kadar yükselmi•tir. Eserini hicri 1078 (1667-1668)’de tamamlam••t•r. Genel bir tarih kitab•

olan Huld-i Berin, sekiz bölüm ve •ah Süleyman’•n anlatt••• bir sonuç bölümünden meydana gelir. Kitapta s•ras•yla peygamberler tarihi, !slam öncesi hükümdarlar•, Hz.

Muhammed’in hayat•, •ii !mamlar, Emevi ve Abbasi tarihi, Cengiz Han ve devleti, Timurlular, Kara Koyunlular, Ak Koyunlular ve detayl• bir Safevi tarihi yer almaktad•r.

6. ve 7. bölümlerde Timurlu mirzalar• ile Türkmenlerin (Ak Koyunlu-Kara Koyunlu)

(21)

9

faaliyetleri anlat•l•r. 8. Bölümde ise Safevi silsilesinden bahsedilmektedir. Bu bölüm yedi alt bölüme ayr•lm••t•r. Çal••mam•zda bu eserin hicri 1382 Tahran bask•s•ndan yararlan•lm••t•r.

Tez çal••mam•zda istifade etti•imiz di•er Safevi kroni•i ise Abbas Name’dir. Eserin müellifi Muhammed Tahir Vahid Kazvini’dir. Sadrazam Alaaddin Hüseyin’in iste•i üzerine kaleme al•nan kronik, kurulu•tan "ah II. Abbas döneminin son y•llar•na kadar Safevi tarihini kapsamaktad•r. Eser bir mukaddime ile üç bölüm halinde düzenlenmi•tir.

Müellifin yirmi be• y•ll•k "ah II. Abbas döneminin ilk yirmi iki y•l•nda (1642-1663)

•ahit oldu•u olaylar• aktard••• bölüm, bu y•llarla ilgili en önemli kaynak kabul edilmektedir. Eserde devlet adamlar•, alimler, ve sanatkarlar hakk•nda bilgi bulunmakta, ayr•ca çevre ülkelerle ve bilhassa Türkistan, Hindistan ve Gürcistan ile ilgili malumat yer almaktad•r. $ran ve $ran d•••nda çe•itli yazmalar• olan eserin son bölümü, $brahim Dihkan taraf•ndan Abbasname ya •erh-i Zindegani 22 Sale-i •ah Abbas-i Sani: 1052- 1073 ad•yla ne•redilmi•tir (Erâk 1329 h•./1950). Tamam•n• Said Mir Muhammed yay•nlam••t•r (Tahran 1383 h•.). Settâr Ûdi, Sergüze•t-i •ah Abbas-i Düvvam ad•yla eserin bir özetini ne•retmi•tir (Tahran 1384 h•.).

Çal••mam•zda istifade etti•imiz di•er kronik, Ravzatü’l Hüseyn fi Hülasat-i Ahbari’l- Hâfikeyn olarak da bilinen Tarih-i Naîmâ’d•r. Eserin müellifi Mustafa Naîmâ Efendi, Halep’de do•mu•, daha sonra $stanbul’a gelmi• ve 1686 y•l•nda Divan-• Hümayun katipleri aras•na dahil olmu•tur. Belirli aral•klarla üç defa Anadolu muhasebecili•i görevini ifa etmi•tir. Son memuriyeti, Mora muhasebecili•idir. $lk Osmanl• vakanüvisi olan Naîmâ, eserinde ele•tirel bir dil kullanm••, olaylar• sebep sonuç ili•kisine dayand•rarak izah etmi•tir. Alt• ciltten olu•an eseri, Miladi 1592-1660 y•llar• aras•ndaki hadisleri kapsamaktad•r. Bu kronik, çal••mam•zda Babürlü-Osmanl• diplomatik ili•kilerinin ayd•nlat•lmas•nda önemli bir yer tutmaktad•r. Biz bu kroni•in Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu yay•nlar•n•n 2007 y•l•nda yapt••• bask•s•ndan yararland•k.

Mecmua-i Mün•eat, uzun y•llar Osmanl• bürokrasisinde görev yapan ve önemli memuriyetlerde bulunan Feridun Be•’in eseridir. XVI. yüzy•lda ya•am•• olan müverrihin eseri iki ciltten olu•maktad•r. Feridun Be• eserinde III. Murad dönemine kadar gençli•inden itibaren toplad••• Osmanl• Hanedanl•••’na ait Arapça, Farsça ve Türkçe mektuplar• her padi•ah devrine göre derlemi•tir. Eserini Sokullu Mehmet Pa•a

(22)

10

arac•l••• ile III. Murad’a taktim etmi•tir. Ça•da•• Selaniki Mustafa Efendi’nin verdi•i bilgilere göre eser pek itibar görmemi•tir. Kendisinin verdi•i bilgilere göre ise III.

Murad 300 y•ll•k mektuplar•n derlenmi• olmas•ndan dolay• memnun kalm••, ancak baz•

hasetçiler bunu be•enmeyip küçümsemi•lerdi. Çal••mam•z•n Buhara Hanl••• ile ili•kiler k•sm•nda istifade etti•imiz eser, Türk Tarih Kurumu Kütüphanesinde mevcuttur.

Çal••mam•z•n yaz•m a•amas•nda elde edilen kaynaklar kullan•lmadan önce birbirleri ile kar••la•t•r•larak bu kaynaklardaki bilgilerin do•ruluklar• tespit edilmi•tir. Bu anlamda kaynaklar aras•nda ortaya ç•kabilecek ve bilgi yanl••l•••na sebep olabilecek muhtemel çeli•kili ve yer yer yanl•• olan baz• bilgilerin de do•rusuna ula••lmas•na özen gösterilmi•tir. Bu •ekilde konumuzun daha sa•l•kl• bir •ekilde ara•t•r•lmas• ve anla••labilir k•l•nmas• sa•lanm••t•r. Ara•t•rma konumuzun yaz•m a•amas•nda anla••l•r ve ak•c• bir üslup kullanmaya gayret edilmi•tir. Yaz•m ve imla kurallar•na büyük bir özen gösterilmi• ve genel olarak Türk Dil Kurumu (TDK)’nun yaz•m kurallar• esas al•nm••t•r. Böylece eser genelinde tek tip dilbilgisi kurallar• kullan•larak bir bütünlük sa•lanmaya çal•••lm••t•r.

Temin etti•imiz vakayinameler ile bas•l• eserlerin kullan•m• s•ras•nda uygun bir yöntem kullan•m•na özen gösterilmi•tir. Söz konusu vekayinamelerde konuyla alakal• içerikler tespit edildikten sonra di•er kaynaklardaki bilgilerle örtü•ecek veya bu kaynaklardaki bilgilerin vekayinamelerden al•nan verilerdeki bo•luklar• tamamlayacak •ekilde bütün belge ve bulgular yaz•m a•amas•nda tekrar gözden geçirilmi•tir. Özellikle yap•lan kar••la•t•rmalar üzerinden, her belge ayr• ayr• de•erlendirilmi• ve müteakiben de belgelerdeki bilgiler çal••mada kullan•lacak seviyeye getirilmi•tir. Çal••mam•zda özellikle vekayinamelerden yararlan•larak siyasi ve askeri hadiseler ayr•nt•l• bir •ekilde anlat•lm••t•r. Ancak vekayinamelerde geçen bu hadiseler çok fazla tarihlendirilmedi•inden tezimizde istedi•imiz oranda tarih verme imkan• bulamad•k. Bu eksikli•i gidermek için konu ba•l•klar•n•n yan•nda tarihe yer verdik.

Netice itibariyle vakayinameler, kitaplar ve makalelerden sa•lanan bilgiler tasnif edilerek s•n•fland•r•lm•• ve bu konular çerçevesinde, çal••man•n içeri•i belirlenmi•tir.

Daha sonra tezin bölümleri olu•turularak yaz•m a•amas•na geçilmi•tir. Çal••man•n yaz•m a•amas• tamamland•ktan sonra, tezde yer alan yaz•m ve mant•k yanl••lar• ile ilave edilebilecek hususlara ili•kin bütün detaylar çal••man•n dan••man• Doç. Dr. M. Bilal Çelik taraf•ndan detayl• bir •ekilde kontrol edilmi•, hatal• olan yerler ç•kar•lm•• ve eksik

(23)

11

kalan taraflar tamamlanm••t•r. Bu kontrol sürecinin ard•ndan, düzeltmeler bitirilmi• ve çal••maya son hali verilmi•tir.

Tezin Önemi

!ah Cihan devri, Babürlü tarihi içerisinde hiç •üphesiz önemli bir yer tutar. Henüz “•ah Cihan” unvan•n• almam•• olan Hürrem, •ehzadelik döneminden itibaren elde etmi•

oldu•u ba•ar•lar•yla tahta ç•kmas• halinde Babürlü devletini yeni bir tarihi sürecin bekledi•inin haberlerini veriyordu. !ehzadeli•i döneminde elde etmi• oldu•u ilk zafer, Ekber !ah ve daha sonra da Cihangir !ah’•n sevk etti•i ordular•n ma•lup edemedi•i Mevar Krall•••’na boyun e•dirmesiydi. Bu ba•ar•s•, ona ba•ka görevlerin tevdi edilmesine kap• aralad•. Bu zaferin ard•ndan Babürlü ordusunun Dekken bölgesinde yenildi•i haberlerinin gelmesi üzerine burada bulunan sultanl•klar üzerine gönderilen Hürrem, onlar• diplomasi yoluyla Babürlü itaatini kabul etmek ve haraç ödemek zorunda b•rakt•. Cihangir !ah, o•lu Hürrem’e elde etti•i bu ba•ar•s•ndan dolay• “•ah Cihan” unvan•n• verdi. Cihangir !ah, ayr•ca taht•n•n yan•na !ah Cihan’•n oturmas• için bir koltuk bulundurulmas•n• uygun gördü. Daha önce hiçbir Babürlü •ehzadesinin elde edemedi•i bu imtiyaz Babürlü tarihinde önemli bir yer tutmaktad•r.

!ah Cihan devrinde meydana gelen hadiseleri inceledi•imizde devletin yönetim mekanizmas•nda hükümdar olarak onun gücünü kimseyle payla•mad•••n• ve al•nacak olan kararlarda son sözü söyledi•ini görürüz. Bu yönü onu devletin kurucu hükümdar•

olan Babür hariç devletin ba••na geçen di•er hükümdarlardan ay•r•r. Çünkü Babür’den sonra !ah Cihan’a kadar devletin ba••na geçen hükümdarlar•n zaman zaman ileri gelen devlet adamlar• veya e•leriyle yetkilerini payla•t•klar•n• görürüz. Babürlü devlet adamlar•ndan Bayram Han’•n Hümayun ve Ekber !ah ve döneminde devlet yönetiminde oldukça ön plana ç•kt•••n• biliyoruz. Di•er taraftan Cihangir !ah devrinde onun e•i Nur Cihan’•n al•nan kararlarda hükümdardan daha etkili oldu•unu dönemin kaynaklar•ndan tespit edebiliyoruz. !ah Cihan ise hükümdarl••• devrinde yetkilerini kimseyle payla•mayan, etraf•ndaki devlet adamlar•n•n ise yetkilerini a•mas•na müsaade etmeyen güçlü bir lider olarak kar••m•z ç•kmaktad•r.

!ah Cihan devrinin en dikkat çekici taraflar•ndan birisi, sab•k hükümdarlar dönemine nazaran bu dönemde Osmanl•lar ile ili•kilerin h•z kazanm•• olmas•yd•. •ki taraf aras•ndaki mektupla•malar ve hediyele•melerden bunu rahatl•kla görebilmekteyiz. Buna

(24)

12

ilaveten •ah Cihan, hem atalar•n•n miras• olarak kabul etti•i Buhara Hanl•••

s•n•rlar•ndaki Maveraünnehir’i zapt etmek, hem Dekken sultanl•klar• üzerinde hakimiyet kurmak, hem de Kandahar’• Safevilerden geri almak için onlarla •iddetli mücadeleler içerisine girdi•i görülmektedir. •ah Cihan dönemine kadar hiçbir Babürlü hükümdar• devrinde devletin askeri politikalar• bu düzeyde geni• bir co•rafyay•

kapsamam••t•. Dolay•s•yla •ah Cihan devri d•• politikas• Babürlü tarihi aç•s•ndan önemli bir yere sahiptir.

•ah Cihan devrinde Sünni %slam gelene•inin devletin d•• politikas•nda en önemli sacayaklar•ndan biri oldu•unu görürüz. •ah Cihan’a kadar hiçbir Babürlü hükümdar•

Sünni gelene•i devletin d•• politika ç•karlar• için onun kadar kullanmam••t•. Hatta Ekber •ah’•n bütün dinleri tek çat• alt•nda toplamak için kurmu• oldu•u din-i ilahi ile

%slamiyet büyük zarar görmü•tü. •ah Cihan’•n •ii Safevi Devleti’nin yan• s•ra •ii Adil•hahlar ve •ii Kutub•ahlar üzerinde yürüttü•ü siyasetin temelinde Sünni %slam gelene•inin oldu•unu görebiliyoruz. Onun Kutub•ahlara gönderdi•i bir fermanla Safevi

•ah• ad•na okutulan hutbeden vazgeçilerek kendi ad•na hutbe okutulmas•n• talep etmesi Sünni bir devlet anlay•••na sahip oldu•unun en aç•k delilidir. Ayn• dönemde Sünni ö•retiye dayal• siyasal bir anlay••a sahip olan Osmanl• ve Özbeklerle, •ii bir gelenek olarak Sünni %slam dünyas•n•n tam ortas•na s•k••an Safevi Devleti’nin mevcut durumunun anla••lmas• için •u ana kadar Türkiye’de bir tez çal••mas• olarak ele al•nmayan •ah Cihan dönemi Babürlü Devleti’nin d•• politikas•n•n ortaya konmas•

ayr•ca önem ta••maktad•r.

(25)

13

BÖLÜM 1: •AH C•HAN’IN •EHZADEL•K DÖNEM•

1.1. Çocuklu!u, E!itimi ve Yeti•mesi

Tarihte •ah Cihan olarak bilinen •ehzade Hürrem, 15 Ocak 1592 tarihinde Per•embe gecesi büyük babas" Ekber •ah’•n saltanat•n•n otuz alt•nc• y•l•nda Lahor’da dünyaya geldi.1 Onun babas• •ehzade Selim2, annesi ise Mute Raca Uday Singe’nin k•z• Racput prensesi Ceget G•yas•n (Manmati)’d•r.3 Hürrem, Selim’in üçüncü o•lu idi.4 •ehzade Hüsrev, ondan be•, Perviz ise üç ya• büyüktü. Ekber, torununun cinsiyetinin erkek olmas"na çok sevindi. Bu durum, çocu•u olmayan e•i Rukiye Sultan Begüm’ün de mutluluk kayna•• idi. Selim, saltanat gelenekleri mucibince do•umundan alt• gün sonra o•luna isim vermek için babas• Ekber’i evine davet etti.5 Astrologlar, yeni do•acak olan

•ehzade hakk•nda baz• öngörülerde bulunmu•lard•. Onlar, bir erkek çocu•un dünyaya gelece•ini, büyüyüp tahta ç•kt••• dönemde her yerin ayd•nlanaca••n• dile getirmi•lerdi.

Ayr•ca onun hakimiyetinde mutluluk, bereket ve gücün artaca••n• ifade etmi•lerdi.

Ekber, astrologlar•n verdi•i bu bilgilerden yola ç•karak torununa Hürrem ismini verdi.6 O, torununu saraya getirerek Rukiye Sultan Begüm’e teslim etti. Babürlü hükümdar•

e•ine “benim senden evlad•m yok, bu çocuk benim ve senin çocu•undur, onu kuca••nda

•efkatle besle” dedi. Hürrem, bundan sonra Ekber •ah ölünceye kadar Rukiye Sultan Begüm’ün elinde büyüdü ve ondan terbiye ald".7

Babürlü geleneklerinde bir çocuk sünnet olduktan sonra okula ba•lard•. Bu do•rultuda Hürrem 4 ya•, 4 ay, 4 günlük olunca mektep töreni icra edildi. Geleneksel e•lenceler ve

•enlikler düzenlendi. Onun hocas•, me•hur Mirza Can Tebrizî’nin gözde ö•rencisi Molla Kas•m Be• Tebrizî idi. Seçkin bir alim ve mant•k biliminin ileri gelenlerinden

1 Inayat Khan, The Shah Jahan Nama of `Inayat Khan: an abridged history of the Mughal Emperor Shah Jahan, Compiled by his Royal Librarian, Ed. W. Begley and Z. Desai, (Delhi: Oxford University Press, 1990), 5.

2 Ekber •ah, o•luna çok sevdi•i •eyh Selîm b. Bahâeddin-i Çi•tî’nin ad•n• verdi. Ancak •ehzade Selim sarayda •eyhü Baba ad•yla ça#r•l•rd•. Cihangir •ah, Tüzük-i Cihangiri adl• eserinde Selim ad•n•n me•hur Osmanl• padi•ah• Yavuz Sultan Selim’in ad•yla kar••t•r•labilece#i kayg•s•ya kullanmad•#•n•, hükümdarlara lay•k bir isim oldu#u için Cihangir ad•n• tercih etti#ini, tahta ç•kt•#• s•rada güne• do#du#u için de Nureddin unvan•n• ald•#•n• ifade eder. Bkz; Nureddin Muhammed Cihangir, Tüzük-i Cihangiri, Hz: Muhammed Ha•im, (Tahran: $nti•ârat-i Bunyad-i Ferheng-i $ran, 1359), 2; Enver Konukçu,

“Cihangir”, D!A, ($stanbul: TDV Yay•nlar•, 1993), 7: 538.

3 Muhammed Cihangir, Tüzük-i Cihangiri, 12.

4 Henry George Keene, The Turks in !ndia, (London: World Public Library, 1879), 112.

5 Banarsi Prasad Saksena, History of Shah Jahan of Dihli, (Allahabad: Central Book Depot, 1931), 2;

Portekizli gezgin ve misyoner Sebastien Manrique Hürrem’in annesinin isminin Balmati Begüm oldu#unu söylemektedir. Bkz. Fray Sebastien Manrique, Travels of Fray Sebastien Manrique: 1629- 1643, Vol II, (Arakan: Works $ssued by the Hakluyt Society, 1927), 201.

6 Muhammed Salih Kenbu, Amal-i Salih, C. I, Ed. Gulam Yezdani, (Lahor: •efik Pres, 1967), 8.

7 Abdulhamid Lahori, Padi•ahname, C. I, Böl. I, Ed. M. Kabiruddin Ahmad and M. Abdur Rahim, (Calcutta: College Press, 1867), 67.

(26)

14

olmas•n•n yan• s•ra iyi bir sûfi ve muhtemelen büyük bir co•rafya eseri olan Mecmua-i Büldan’•n tercüman•d•r. Hürrem, daha sonra Tebrizî gibi tan•nm•• ve me•hur bir hekim olan Hakim Ali Gilanî’den dersler ald•. Gilanî, t•p alan•nda day•s• Hakim-ul-mülk

•irazî, •ah Fethullah Gilanî ve teoloji (dini bilimler) alan•nda ise "eyh Abdünnebi’den e•itim alm••t•. Hürrem, di•er hocalar•ndan ziyade Hakim Ali ile güçlü ba•lar kurdu.

E•itim hayat• boyunca kendisi için çok faydal• olan Hakim Ali’yi ilerleyen ya•lar•nda s•k s•k •ükranla and•. •ehzade’nin entelektüel geli•imini yönlendirmek ve

•ekillendirmek görevini üstlenenler aras•nda •air Meyan Vecihüddin Guceratî’den ders alm•• olan •eyh Sûfi de vard•. •ehzade’nin bir ba•ka hocas• ise iyi e•itilmi• bir genç olan •eyh Ebul Fazl’•n karde•i •eyh Ebul Hayr’d•r.8

•ehzade Hürrem’in ismini zikretti•imiz alimlerden ders alm•• olmas• onun ki•isel geli•imi aç•s•ndan olumlu sonuçlar do•urdu. O, babas•n•n aksine pratik zekaya sahipti.

Farsça dersleri ald• ve bu dili konu•ma becerisini ilerletti. Fakat Türkçeye ilgisi azd•.

Selim, •ehzade’nin atalar•n•n diline kar•• tembel olu•unu Rukiye Begüm’e •ikayet etti.

Ekber, torunun Türkçe dersi almas•n• istiyordu. Bu maksatla 1601 y•l•nda Tatar Han’•

ona Türkçe ö•retmek için görevlendirdi. Tatar Han, Türkçeye isteksiz olan genç

•ehzadeye bu dili nas•l ö•retece•i hususunda endi•eli idi. Fakat Hürrem pasif bir

•ehzade de•ildi. O, keskin bir zekaya, muhte•em bir haf•zaya sahipti. Ayr•ca ara•t•rmay• seven ve yüksek kapasitede bir insand•.9

Babürlü •ehzadesinin kitaplar• çok fazla sevece•i umulmuyordu. Onun e•itimi, bedensel ve ruhsal yönlerini geli•tirmesi yönünde tasarland•. Ekber, Hürrem’in fiziksel e•itimini bilhassa önemsiyordu. O, 1597 tarihinde son kez Ke•mir’e gitti ve torununu Lahor’da Mir Murad Cüveyni’nin kontrolüne b•rakt•. Mir Murad, ona okçulu•u ö•retti.

Hürrem daha sonra dedesine e•lik ederek Dekken’e gitti.10 O, adap, belagat, edebi

8 Saksena, History of Shah Jahan of Dihli, 2-3.

9 Saksena, History of Shah Jahan of Dihli, 4.

10 Saksena, History of Shah Jahan of Dihli, 4. Dekken kelimesinin kökeni Sanskritçe “güney ülkesi”

anlam•na gelen Dak•inâpatha olup, Arapça eserlerde Decnî •eklinde geçmektedir. Kuzey Hindistan’dan Vindhya ve Satpuras s•rada•lar• ile ayr•lan, güneyde Tungabhadra nehrine kadar devam ederek as•l Hint yar•madas•n•n kuzey yar•s•n• olu•turan Dekken’i be• bölgede incelemek mümkündür. Birincisi, Hint denizi ve Bat• Ghatlar’la çevrili De• kesimidir. Buras• Maratalar•n as•l yurdudur ve önemli •ehirlerden Ahmednagar ile Poona buradad•r. #kincisi, Ortaça•’da Berar olarak bilinen ve günümüzde de en önemli

•ehri Nagpur olan Vidarbha bölgesidir. Üçüncüsü, eski Haydarabad Devleti’nin Marathvada k•sm•d•r.

Dördüncüsü, topraklar•nda genellikle anadil olarak Telugi dilinin konu•uldu•u, ba• •ehri Haydarabâd olan Tilangana bölgesidir. Be•incisi ise en önemli •ehri Bicapur olan, nüfusunun ço•unlu•u Kannadigalar•n meydana getirdi•i güneybat• bölgesidir. Kaynaklar #slam fetihlerinden önce de bölgede Müslümanlar•n ya•ad•••n• ortaya koymaktad•r. Daha sonra s•ras•yla Delhi Sultanl••• idaresini elinde bulunduran Halaciler döneminde Dekken bölgesinde baz• fetihler yap•lm•• ve Tu•luklar döneminde ise

(27)

15

üslup, güzel konu•ma, hece ve vezin üzerine dersler ald•. Ayr•ca dedesinin yan•nda askeri taktik ve strateji dersleri ile k•l•ç, kama ve ate•li silah kullan•m• hakk•nda oldukça iyi bir e•itim ald•. Ekber, Hürrem'i devlet i•leri hakk•nda tecrübe kazanmas•n• istedi•i için her zaman yak•n•nda tuttu.11

Ekber, Ke•mir’den dönünce bir süre Lahor’da kald• ve daha sonra Agra’ya gitti. O, Selim’i Mevar hakimi Rana Partap Singe üzerine göndermeye, kendisi ise Dekken’e gitmeye karar verdi. Selim, Mevar’a hareketinden önce Ekber’den o•ullar•ndan birisinin kendisiyle gelmesini istedi. Ekber, Hürrem’den ayr•lmaya haz•r de•ildi. Hüsrev’in de Selim’le gitmesini uygun bulmad•. Perviz’in babas•yla gitmesine ise itiraz etmedi. Bu s•rada Hürrem çiçek hastal•••na yakaland•. Selim, onu Agra’da b•rakarak babas•n•n talimat• do•rultusunda harekete geçti. "ehzade’nin durumu ciddi idi. Ekber, vakit kaybetmeden yetenekli doktorlar• ça••rtarak onlardan torununu tedavi etmelerini istedi.

Hürrem, kendisine uygulanan tedavi neticesinde yeniden sa••l•••na kavu•tu. Ekber, bunun üzerine bol miktarda sadaka da••tt• ve birçok mahkumu serbest b•rakt•. Daha sonra Hürrem’i de yan•na alarak Dekken’e gitti.12

Ekber, Selim’in isyan• neticesinde h•zla tekrar Agra’ya dönmek zorunda kald•. O, bar••ç• tedbirlerle Selim’i ikna ettikten sonra bir ordu ile 1604 senesinin A•ustos ay•nda Agra’dan ayr•ld•. Babürlü hükümdar• bir süre ilerledikten sonra annesi Hamide Banu Begüm’ün aniden hastaland••• haberini ald•. Ekber bu habere en ba•ta inanmad•.

Bunun, kendisinin Selim hakk•ndaki planlar•n• ö•renmek için annesinin yapt••• bir oyun oldu•unu dü•ündü. Çünkü Selim, Hamide Banu Begüm’ün gözdesiydi ve Ekber’in ona kar•• sert önlemler almas•na kar•• idi. Ekber, annesinin gerçekten hasta oldu•undan emin olmak için Hürrem ve Hakim Ali’yi Agra’ya gönderdi. Hürrem Hamide Begüm’ün yan•na gitti ve onun durumunun kötü oldu•unu gördü. O, hemen Ekber’in yan•na döndü ve ona annesini sa• bir •ekilde görmek istiyorsa Agra’ya geri dönmesi gerekti•ini söyledi. Ekber vakit kaybetmeden geri Agra’ya döndü ve annesini ölüm dö•e•inde buldu. Hamide Banu Begüm, k•sa bir süre sonra vefat etti.13

Dekken üzerinde hakimiyet sa•lamla•t•r•larak daha merkezi bir yönetim tesis edilmi•ti. 15. asr•n sonlar•na do•ru Behmeni Devleti’nin güç kaybetmesiyle eyaletlerde görevlendirilen valiler ba••ms•zl•klar•n• ilan ettiler. Bkz. Khalik Ahmad Nizami, “Dekken”, D•A, (#stanbul: TDV Yay•nlar•, 1994), 9: 112-113.

11 Munis Daniyal Faruqui, Princes and Power in The Mughal Empire, 1569-1657, (Doktora Tezi, Duke University, 2002) 169.

12 Saksena, History of Shah Jahan of Dihli, 5.

13 Saksena, History of Shah Jahan of Dihli, 6.

(28)

16

Selim, babaannesinin vefat•ndan sonra babas•na boyun e•di. Ancak çok geçmeden Ekber’in sa•l•k sorunlar• ba• gösterdi. Ekber, bir gün Selim ve Hüsrev’e ait fillerin dövü•ü için müsabaka organize etti. Ekber ve Hürrem bu dövü•ü beraber izlediler.

Selim’in fili Hüsrev’in filine üstünlük sa•lad•. Bunun üzerine Selim’in adamlar•, Hüsrev’in adamlar•n• a•a••lad•lar. Ekber, Hürrem’i Selim’in yan•na yollayarak bu durumdan rahats•z oldu•unu ve müsabakan•n bitirilmesini istedi•ini bildirdi. Selim, hemen babas•n•n talimat•n• yerine getirdi ve Hürrem vas•tas•yla onu bilgilendirdi.14 Ekber, dizanteri hastal••• nedeniyle bitkin bir •ekilde buradan ayr•ld• ve gece daha da rahats•zland•. Babürlü hükümdar• sabah oldu•unda neredeyse ölümün e•i•inde idi. Bu geli•me sarayda baz• •ah•slara fitne f•rsat• sa•lad•. Bu •ah•slar Hüsrev’i tahta ç•karmak istiyordu. Onlar bunu garantiye almak için Selim hasta babas•n• ziyarete giderken onu yakalamay• planlad•lar. Fakat Selim, dü•manlar•ndan korunmas• için uyar•lm••t•. O, babas• Ekber’e sadakatle ba•l• olan ve onun ba•ucundan ayr•lmayan o•lu Hürrem için endi•e ediyordu.15

Hürrem’in annesi Ceget G•yas•n ya•anan bu geli•meler üzerine Ekber’in saray•na gitti.

Hürrem’e orada bulunmas•n•n tehlikeli oldu•unu bildirdi. Fakat Hürrem, Ekber !ah’a olan sevgisinden dolay• onun yan•ndan ayr•lmak istemedi. Annesini geri gönderdi ve dedesi hala ölmemi• oldu•undan onun yan•nda kalmaya devam edece•ini bildirdi. Çok geçmeden Selim geldi ve Ekber !ah’• gördükten sonra o•lunun elinden tutarak onu kendi evine götürdü. Do•umunun alt•nc• gününden itibaren dedesi Ekber !ah’•n yan•nda bulunan Hürrem, Babürlü saray•ndan ayr•ld•ktan sonra babas• Selim’in mülaz•m•16 oldu.17 Ekber bir hafta sonra vefat etti ve Selim 22 Ekim 1605 tarihinde Ebü'l-Muzaffer Nureddin Muhammed Cihangir !ah ad•yla Babürlü taht•na ç•kt•.18 Çok geçmeden isyan eden Hüsrev, 6 Nisan 1606 tarihinde Ekber’in mezar•n• ziyaret etmek bahanesiyle Agra’dan kaçt•. Hüsrev, Pencap istikametinde ilerleyerek Hüseyin Be•

14 Francis Gladwin, History of Jahangir, Ed. Rao Bahadur, K. V. Rangaswami Aiyangar, (Madras: B. G.

Paul and Co., 1930), 17-18.

15 Saksena, History of Shah Jahan of Dihli, 6-7

16 “Mülaz•m” kelimesi, görevli, hizmetli, u•ak, muhaf•z, maiyette bulunan, ba•l• gibi anlamlara gelmektedir. Bkz; Mehmet Kanar, Farsça-Türkçe Sözlük, ("stanbul: Say Yay•nlar•, 2013), 1561. Bu bilgiden yola ç•karak !ehzade Hürrem’in bundan sonra babas•n•n maiyetinde, onun uygun görece•i vazifeyi ifa etmekle yükümlü bir görevli, bir saray mensubu oldu•unu söyleyebiliriz.

17 Lahori, Padi!ahname, C. I, Böl. I, 68.

18 Gladwin, History of Jahangir, 20.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kuzey Hindistan’ın büyük bölümünü fethederek Babürlü Devleti’ni tesis eden Babür Şah’ın, oğlu Hümayun’a bıraktığı bu yeni devletin ciddi

An- talya-Köprülü Kanyon Milli Park›’na gelen bisiklet tutkunlar›, 2 gün boyun- ca hem kamp yapt›lar hem de bisiklet- leri üzerinde ter döktüler.. Yar›flmaya

Ça da pasif so utma sistemleri yaz konforunu sa lama amacına ula mada; iklim bölgesi etkin iste ine ba lı hava hareketi hızında konfor havalandırması,

Hindistan’da Babürlü Devleti’ni kuran Babür, Timurlu sarayının idari tarzını devam ettirmiş ve ondan sonra devleti yöneten halefleri de aynı tarzı

Nadir #ah’•n fethinden önce Babürlü Devleti’nin Kabil eyaletinin valisi olan Nesir Han, kendi yönetim bölgelerine kaymakamlar• seçip gönderiyordu.. Tüm bunlara

İslami yapı içerisinde belirli şartlar karşılığında serbest olan çok eşliliğin Cihangir dönemi Babürlü Müslümanlarında çok fazla etkin bir durum olmadığı

Babürlü sarayı ve saray hayatında genel olarak İslam kültürü etkisini korumakla birlikte, özellikle Ekber döneminde Hindu kültürüne ait birçok olgu

Bu durum en çok, köylülerin bölgedeki tüylü fosil- lere ulaflmak için kazd›¤› 3 m geniflli- ¤indeki binlerce çukurun bulundu¤u kuzeydo¤u eyaletlerinden Liao- ning'de