• Sonuç bulunamadı

9312-Her şeyle olsan da, bensiz olunca her şeyden mahrumsun. Eğer hiçbir şeyin olmasa, benimle olunca, her şeylesin, yani her şey senindir.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "9312-Her şeyle olsan da, bensiz olunca her şeyden mahrumsun. Eğer hiçbir şeyin olmasa, benimle olunca, her şeylesin, yani her şey senindir."

Copied!
111
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DAĞDA HALVET EDEN BİR DERVİŞİN HİKAYESİ VE HALKTAN AYRILIP HALVETTE BULUNMANIN HALÂVETİ VE: “BEN, BENİ ZİKREDENİN CELİSİ BENİMLE

ÜNSİYET EDENİN ENİSİYİM” HADİS-İ KUDDİSİNİN ŞERHİ

لخاد و تولخ و عاطقنا تولح نايب و دوب هدرك تولخ هوك رد هك شيورد نآ تياكح يب سنأتسا نم سينأ و ينركذ نم سيلج انأ هك تبقنم نيا رد ندش

ىا همه اب ىنم اب وچ ىا همه ىب رو

ىا همه ىب ىنم ىب وچ ىا همه اب رگ

9312-Her şeyle olsan da, bensiz olunca her şeyden mahrumsun. Eğer hiçbir şeyin olmasa, benimle olunca, her şeylesin, yani her şey senindir.

ميدن و باوخ مه دوب ار وا تولخ

ميقم ىراسهك هب ىشيورد دوب

9313-Dağlarda oturan bir derviş vardı. Halvet ona, yâr ve nedîm olmuştu.

لولم نز و درم سافنا زا دوب

لومش ار وا ديسر ىم قلاخ ز نوچ

9314-Allâh(C.C.) tarafından ona muhabbet şarabı sunulduğu için, erkeklerin de, kadınların da sözlerinden usanmıştı.

رفس ار رگيد موق مه دش لهس

رضح ار ام دش لهس هك نانچمه

9315-Bize bir şehirde yerleşip oturmak nasıl kolay gelirse, bazı kimselere de sefere çıkmak kolay gelir.

ىرگنهآ رب هجاوخ نآ تسا قشاع

ىرورس رب ىقشاع هك نانچ نآ

9316-Senin efendiliğe âşık olduğun gibi, bir efendi de zenginliğiyle beraber demirciliğe âşıktır.

دنتخادنا شلد رد ار نآ ليم

دنتخاس ىراك رهب ار ىسك ره

9317-Herkesi bir iş için yaratmışlar, o işin meylini, muhabbetini onun kalbine koymuşlardır.

دور ىك ىداب و بآ ىب سخ و راخ

دوش ىك نابنج ليم ىب اپ و تسد

9318-Meyl olmayınca el, ayak nasıl hareket eder;su ve rüzgâr olmayınca çörçöp nasıl hareket eder?

امه نوچمه اشگ رب تلود رپ

امس ىوس دوخ ليم ىنيبب رگ

9319-Eğer kendinde semâya doğru meyl görürsen Hümâ kuşu gibi devlet kanadını aç.

نينح زا نيشنم چيه نك ىم هحون

نيمز ىوس دوخ ليم ىنيبب رو

9320-Eğer kendinde zemîne doğru bir meyl görürsen ağla ve tazarrudan geri kalma.

نيد موي ناميشپ وت ىشابن ات

نيبب ار رخآ راك ىادتبا ز

9321-İşin başından sonunu gör ki, kıyâmet gününde pişman olmayasın.

“KUYUMCUNUN ÂKİBETİ EVVELDEN GÖRMESİ VE KENDİSİNDEN İĞRETİ TERAZİ İSTEYEN TİTREK BİR İHTİYARA İŞİN SONUNA GÖRE CEVAP VERMESİ”

وزارت ريعتسم اب نتفگ تبقاع قفو رب نخس و ار راك تبقاع رگرز نديد

ىرز مجنس رب هك هد وزارت هك

ىرگرز شيپ هب دمآ ىكي نآ

9322-Bir kuyumcunun dükkânına biri geldi; terazini ver ki altın tartacağım, dedi.

(2)

تسيا هم رخست نيدب هد نازيم تفگ

تسين لابرغ ارم ور هجاوخ تفگ

9323-Kuyumcu: Efendi git, kalburum yok, dedi. Terâzi isteyen tekrar:

Terâzini ver, benimle eğlenme, dedi.

نامب ار كحاضم نيا سب سب تفگ

ناكد رد مرادن ىبوراج تفگ

9324-Kuyumcu: Dükkânda süpürge yok, dedi. Diğeri: Kâfi kâfi bu şakaları bırak!

هجم وس ره نكم رك ار نتشيوخ

هدب مهاوخ ىم هك ىيوزارت نم

9325-Benim istediğim teraziyi ver, kendini sağır edip, her tarafa sıçrama, dedi.

متسينعم ىب هك ىرادنپن ات

متسين رك نخس مدينشب تفگ

9326-Kuyumcu dedi ki: Sözünü işittim, sağır değilim, mânâsız da söylemiyorum.

شعتنمان وت مسج نازرل تسد

شعترم ىريپ كيل مدينش نيا

9327-Terâzi istediğini duydum. Lâkin titrek bir ihtiyarsın, elin titriyor, vücudun zayıf.

درخ رز دزيرب سپ دزرل تسد

درم و درخ ى هضارق مه وت رز نآ و

9328-Altının da ufak parçalar halinde; tartarken elin titreyecek, altın tozları dökülecek.

رابغ رد ار دوخ رز ميوجب ات

رايب ىبوراج هجاوخ ىيوگب سپ

9329-Sonra diyeceksin ki: Efendi, süpürge getir de altınımı toz içinden arayayım.

ىرج ىا مهاوخ ريبلغ مييوگ

ىروآ عمج ار كاخ ىبورب نوچ

9330-Toprağı süpürüp toplayınca kalbur istiyorum diyeceksin.

ملسلا و اجنيا زا ور رگيد ىاج

مامت ار رخآ مديد لوا ز نم

9331-Ben sonunu ibtidâdan gördüm. Artık başka bir yere git vesselâm!

9332-Artık, o dağda yatıp kalkan, orada yiyip içen tek ve ulu şeyhin hikayesini tamamla.

DAĞDA İNZİVÂ EDEN O ZÂHİDİN HİKAYESİNİN DEVAMI O Kİ: “ DAĞ MEYVELERİNİ AĞAÇTAN KOPARMIYAYIM, AĞACI SİLKMİYEYİM, KİMSEYE DE AĞACI

SİLKMESİNİ SARÂHÂTEN VE KİNÂYETEN SÖYLEMİYEYİM;

ANCAK RÜZGARIN AĞAÇTAN DÜŞÜRDÜKLERİNİ YİYEYİM” DİYE NEZRETMİŞTİ

و منكن زاب تخرد زا ىهوك ى هويم هك دوب هدرك رذن هك ىهوك دهاز نآ ى هصق ى هيقب و حيرص ميوگن ار ىسك و مناشفن تخرد

تخرد زا دشاب هدنكفا داب هك مروخ نآ ناشفيب هك تيانك

رامش ىب اج نآ ىهوك دورم سب

رامث و راجشا دوب هك نآ ردنا

9333-Zâhidin bulunduğu dağda ağaç ve meyveler vardı. Orada dağ armudu sayısızdı.

نمز رد منيچن نيز مدرك دهع

نم وت اب بر اي شيورد نآ تفگ

9334-O derviş dedi ki: Yâ Rabbi, seninle ahdim olsun ki bu meyvelerden koparmayayım.

(3)

شعتنم تخرد زا منيچن نم

شتخادنا داب هك هويم نآ زا زج

9335-Rüzgârın düşürdüklerinden başka ağaçtan bir tek meyve koparmayayım.

اضق تاناحتما دمآ رد ات

افو شدوب دوخ رذن رب ىتدم

9336-Kazâ ve kaderin imtihanları gelinceye kadar, bir müddet, nezrine vefâ gösterdi.

دينز رب ناميپ هب دهاوخ ادخ رگ

دينك انثتسا دومرف ببس نيز

9337-Cenâb-ı Hakk bundan dolayı; nezrinizde istisnâ ediniz, ahdinize inşâallah cümlesini ilâve eyleyiniz, buyurdu.

مهن ىغاد رگد لد رب سفن ره

مهد ىليم رگد ار لد نامز ره

9338-Ben Âzîmüşşân, her zaman kalbe başka bir meyil verir, her an ona bir dağ vururum.

ديحي ل يدارم نع ء يش لك

ديدج نأش انل حابصا لك

9339-Her sabah bizim için yeni bir şey vardır. Hiçbir şey benim irademden harice çıkamaz.

تسا ىرصرص ريسا ىنابايب رد

تسا ىرپ نوچمه لد هك دمآ ثيدح رد

9340-Hadiste vârid olmuştur ki: Kalp, çöle düşmüş bir tüy gibidir ve şiddetle esen rüzgârın esiridir.

فلتخا دص اب تسار هگ و پچ هگ

فازگ دنار فرط ره ار رپ داب

9341-Rüzgâr o kanat tüyünü her tarafa sürer,götürür; kâh sola, kâh sağa yüz ihtilâf ile sevkeder.

ناغزاق ردنا شتآ ز ناشوج بآك

نانچ ناد لد نيا رگيد ثيدح رد

9342-Diğer bir hadiste de kalp, ateş üstündeki bir kazanda kaynayan suya teşbih edilmiştir.

دوب ىياج زا كيل ىو زا هن نآ

دوب ىيار رگد ار لد نامز ره

9343-Her zaman gönülde bir re’y bulunur, fakat o re’y ondan değil, başka bir yerden olur ki, o da Hakk’ın irâdesidir.

لجخ رخآ ىوش ات ىدنب دهع

لد ىار رب ىوش نميا ارچ سپ

9344-O halde neden kalbin re’yine emniyet edip, ahdediyor, sonunda da pişman olup nedamete düşüyorsun?

رذح ىناوتن و ىنيب ىم هاچ

ردق و تسا مكح ريثات زا مه نيا

9345-Bu da Hükm-i İlâhî ve Kazâ-yı Rabbâni tesîridir ki, önünde kuyuyu görürsün de ondan sakınmaya muktedir olamazsın.

بطع رد دتفا و ماد دنيبن هك

بجع نيا نارپ غرم زا دوخ تسين

9346-Uçan kuşun tuzağı görüp ona tutulması ve helâk olması şaşılacak bir şey değildir.

دتف ىم دهاوخن رو دهاوخب رگ

دتو مه دنيب ماد هك بجع نيا

9347-Asıl şaşılacak şey; kuşun tuzağı ve kazığı gördüğü halde ister istemez ona tutulmasıdır.

شيوخ رپ اب درپ ىم ىماد ىوس

شيپ ماد و زاب شوگ و زاب مشچ

9348-Gözü açık, kulağı açık olduğu ve önünde bulunan tuzağı gördüğü halde ona doğru ve kendi kanadıyla uçmasıdır.

“SÛRETTE GİZLİ VE ESERİYLE ÂŞİKÂR OLAN KAZA TUZAĞININ TEŞBİHİ”

اديپ رثا هب ناهنپ تروص هب اضق ماد و دنب هيبشت

(4)

ىا هداتفا لب رد هنهرب رس

ىا هداز رتهم قلد ردنا ىنيب

9349-Büyük bir adamın oğlunu başı açık ve belâya uğramış bir halde görürsün.

هتخورفب دوخ كلما و هشمقا

هتخوس ىراكبان ىاوه رد

9350-Bir kahpenin sevdasıyla yanıp, tutuşuyor; elbiselerini, malını, mülkünü satmış.

راورابدا دور ىم نمشد ماك

راوخ و مان دب هدش هتفر نام و ناخ

9351-Elindeki, avucundaki gitmiş, adı kötüye çıkmış, hakîr bir hale gelmiş; düşmanlarının istediği gibi tepesi üstünde yuvarlanıp gidiyor.

ادخ رهب زا راد ىم ىتمه

ايك ىا ديوگب دنيب ىدهاز

9352-Bir kimse bir zâhidi görür de: Ey büyük zât! Allâh aşkına bana himmet et ki,

ما هداد فك زا تمعن و رز و لام

ما هداتفا تشز رابدا نيا ردناك

9353-Bu kötü duruma düşmüşüm; malı, altını ve nimeti elden kaçırmışım.

مهج رب هك دوب هريت لگ نيز

مهراو نيز نم هك وب ات ىتمه

9354-Bir himmet et ki, bu felâketten kurtulayım, düştüğüm bu kadar çamur içinden sıçrayıp çıkayım.

صلخلا و صلخلا و صلخلاك

صاخ و ماع زا وا دهاوخ ىم اعد نيا

9355-“Halâs olayım, halâs olayım, halâs olayım” diye avâmdan ve havâstan da duâ ister.

ىنهآ ىن شرس رب لكوم ىن

ىن دنب و زاب ىاپ و زاب تسد

9356-Eli, ayağı tutar halde ve bağlı değil; başında bir kimse olmadığı gibi, demirden bir bendi de yok.

صانم ىيوج ىم سبح نيمادك زا و

صلخ ىيوج ىم دنب نيمادك زا

9357-Hangi bağdan kurtulmak istiyor, hangi hapisten halâs olmak istiyor?

ىفص ناج زجب نآ دنيبن هك

ىفتخم ىاضق و ريدقت دنب

9358-Takdirin ve gizli kazânın bendinden kurtulmak istiyordu ki, o gizli kazânın bendini, sâf bir rûhtan başkası göremez.

تسا نهآ دنب و نادنز زا رتدب

تسا نمكم رد نآ تسين اديپ هچ رگ

9359-O kâzâ bağı zâhir değil, gizlidir. Fakat zindan ve demir zincirden daha beterdir.

دنك رب نادنز تشخ مه رگ هرفح

دنكشب ار نآ رم رگنهآ هكنا ز

9360-Çünkü bir demirci o demir zinciri kırabilir, bir çukur kazan da zindanın temelini açabilir.

نارگنهآ نآ ريسكت زا زجاع

نارگ ناهنپ دنب نيا بجع ىا

9361-Ne acayiptir ki bu gizli ve ağır bendi kırıp sökmekten demirciler âciz bulunur.

دسم jنkم lلjبmح هتسب ىولگ رب

دسر ار دمحا دنب نآ نديد

9362-O gizli kazâ bendini ve boğazına bağlanmış hurma lifi ipini görmek Hz. Ahmed Aleyhisselâtü Vesselâma ve onun kâmil vârislerine yakışır.

ديدپان ره وا رب ديآ ديدپ هك

ديدن ىمشچ وا زج ار مزيه و لبح

9363-Ümmü Cemîl’in boynundaki ipi ve sırtındaki odunu Hazret-i Peygamber’den başka bir göz göremedi.Çünkü O’na, başkalarına görünmeyen şeyler görünürdü.

(5)

دنمشوه ناشيا و تسا ىشوه ىب ز نياك

دننك ىليوات هلمج شنايقاب

9364-Cenâb-ı Peygamberden mâadâsı, bu âyetin mânâsını te’vil ederler ki o te’vil bîhoşluktan ileri gelmiştir. Zât-ı Risâlet ile verese-i Muhammediyye ise âkil ve hoşmenddirler.

وت شيپ وا هدش نلان و هتشگ

وت ود شتشپ نآ ريثات زا كيل

9365-Lakin bağlandığı kazâ bendinin tesiriyle onun sırtı iki kat olmuştu.

Kendi de senin karşında eğilip duruyordu.

مهج نوريب ناهن دنب نيا زا ات

مهراو ات ىتمه ىياعد هك

9366-Bir duâ ve himmet edin ki şu gizli bağın içinden sıçrayıp çıkayım diyordu.

ديعس زا ار ىقش وا دنادن نوچ

ديدپ اهتملع نيا دنيب هك نآ

9367-Kazâ ve kaderin bu gizli alâmetlerini görüp duran bir ârîf-i kâmil,

“şakî” yi “saîd” den nasıl tefrik etmez?

للح قح زار فشك دشابن هك

للجلا وذ رما هب دشوپ و دناد

9368-Şakîyi ve saîdi bilen bir ârif, bildiği halde onun hakîkatini meydana koymaz. Çünkü Hakk’ın sır ve kazâsını fâşetmek helâl değildir.

ريسا نت و نوبز دش تعاجم زا

ريقف نآ درادن ناياپ نخس نيا

9369-Bu sözün sonu gelmez. Dağda inzivâ eden o fakir açlıktan zebûn oldu ve cismi za’fa esir olup harekete mecâli kalmadı.

“RÜZGÂRIN DÜŞÜRDÜKLERİNDEN BAŞKA, AĞAÇTAN MEYVE KOPARIP YEMEYİM DİYE NEZRETMİŞ OLAN FAKİRİN ARMUT KOPARMAYA MECBUR OLMASI

VE DERHAL CEZÂ-YI İLÂHİNİN ZUHUR ETMESİ”

تلهم ىب نديسر قح لامشوگ و تخرد زا دورما ندنك هب هدرك رذن ريقف ندش رطضم تخيرگ ىم ىروبص شعوج شتآ ز

تخيرن ىدورما داب نآ زور جنپ

9370-Beş gün rüzgâr armut düşürmedi, o fakirin de açlık ateşinden sabır ve tahammülü tükendi.

ديشكاو ار دوخ و درك ىربص زاب

ديد دنچ ىدورم ىخاش رس رب

9371-Bir dalın ucunda birkaç armut gördü. Yine sabrederek kendini geri çekti.

درك ريچ نآ ندروخ رب ار عبط

درك ريز رس ار خاش دمآ داب

9372-Rüzgâr esti ve dalı baş aşağı etti. Şu hâl, fakirin tabiatını o armutları yemeye teşvik etti.

افو ىب شرذن ز ار دهاز درك

اضق بذج توق و فعض و عوج

9373-Açlık, zaaf ve kazâ câzibesinin kuvveti, zâhidi nezrine karşı bivefâ yaptı.

تسس شيوخ دهع و رذن ردنا تشگ

تسكس هويم نبدورما زا هك نوچ

9374-Armut ağacından meyve koparınca nezrini ve ahdini bozmuş oldu.

ديشك وا شوگ و داشگب وا مشچ

ديسر قح لامشوگ مد نآ رد مه

9375-O anda Allâh(C.C.)’ın te’dîbi geldi, gözünü açtı ve kulağını çekti.

“O ŞEYHİN, HIRSIZLARLA BERABER, HIRSIZLIKLA İTHAM EDİLİP, ELİNİN KESİLMESİ”

ار شتسد نديرب و نادزد اب ار خيش نآ ندرك مهتم

(6)

شيوخ تاقورسم دندرك ىم شخب

شيب و اج نآ دندب نادزد زا تسيب

9376-Orada yirmiden fazla hırsız vardı ki çaldıklarını taksim ediyorlardı.

دوز دنداتفا رب هنحش مدرم

دوب هدرك هگآ زامغ ار هنحش

9377-Boşboğazın biri Şahne’ye haber vermişti. Şahne’nin adamları çabucak üşüştüler.

تساخب ىياغوغ و ديربب ار هلمج

تسار تسد و پچ ىاپ اج نادب مه

9378-Orada hepsinin sol ayaklarıyla sağ ellerini kestiler. Feryâd ü figandan kıyamet koptu.

طقس ندرك مه تساوخ ىم ار شاپ

طلغ دش هديرب مه دهاز تسد

9379-Yanlışlıkla zâhidin de eli kesildi. Ayağını da kesmek istedikleri sırada,

نيبب گس ىاك ناوع رب دز رب گناب

نيزگ سب ىراوس دمآ نامز رد

9380-Muhteşem bir süvâri geldi. El, ayak kesen adama: Ey köpek, bak!

ادج ىدرك ارچ وت ار وا تسد

ادخ لادبا و تسا خيش نلف نيا

9381-Bu falan şeyhtir ve Ebdâl-i İlâhîyyedendir. Sen onun elini niçin bileğinden ayırdın? diye bağırdı.

تفت شيهاگآ داد هنحش شيپ

تفر زيت هماج ديردب ناوع نآ

9382-Cellâtlık eden bunu işitince teessüfünden elbisesini yırttı ve Şahne’nin yanına koşup hâdiseyi yana yakıla anlattı.

هاوگ نم رب ادخ متسنادن هك هاوخ رذع هنهرب اپ دمآ هنحش

9383-Şahne, yalınayak koşarak geldi ve Allâh(C.C.) şâhidimdir ki bilemedim diye özür diledi.

تشهب لها رورس و ميرك ىا

تشز راك نيز ارم رم نك لحب نيه

9384-Ey kerem sahibi ve cennet ahâlisinin serveri olan şeyh! Bu kötü işi bana helâl et, dedi.

ار شيوخ هانگ نم مسانش ىم

ار شين نيا ببس مناد ىم تفگ

9385-Şeyh dedi ki: Ben bu cezanın sebebini biliyorum ve kendi günahımı tanıyorum.

وا ناتسداد درب منيمي سپ

وا ناميا تمرح متسكش نم

9386-Ben Allâh(C.C.)’ın yeminine hürmeti terk ettim, onun mahkeme-i adâleti de benim yeminimi, sağ elimi kestirdi.

تسد هب تارج ىموش نآ ديسر ات

تسا دب متسناد و دهع متسكش نم

9387-Ben ahidden dönmenin kötü olduğunu bildiğim halde nezrimi bozdum. O cürmün uğursuzluğu elime erişti.

تسود مكح ىادف ىلاو ىا داب

تسوپ و زغم و ام ىاپ و ام تسد

9388-Ey Şahne; bizim elimiz, ayağımız, bâtınımız, zâhirimiz, dost’un hükmüne fedâ olsun.

لابو دوبن ارت ىتسنادن وت

للح مدرك ارت نيا دوب نم مسق

9389-Elimin kesilmesi benim kısmetim idi. Bunu sana helâl ettim. Sen beni bilmediğin için, bu işte vebâlin ve suçun yoktur.

تساجك نديچيپ ناماس ادخ اب

تساور نامرف وا تسناد وا هكنا و

9390-Benim halimi bilen, elimin kesilmesine fermân verendir. Onunla uğraşmak ise nerede ve nasıl olur?

(7)

وا قلح مه وا قلح هديرب هك وج هناد هديرپ ىغرم اسب ىا

9391-Dâne toplamak için uçan ne kadar kuş vardır ki boğazı, onu tuzağa düşürmüş ve boğazını kestirmiştir.

تسش ذوخأم ولگ صرح زا هتشگ

تسد رود بآ رد ىهام اسب ىا

9392-Suda ve insan elinden uzakta ne kadar balık vardır ki boğazının hırsından oltaya tutulmuştur.

هدش اوسر ولگ و جرف ىموش

هدب هدرپ رد روتسم اسب ىا

9393-İffet perdesi arkasında ne kadar kimse vardır ki ferc ve boğazının uğursuzluğundan halk arasında rüsvâ olmuştur.

ور درز وا ىتوشر و ولگ زا

وخ كين ربح ىضاق اسب ىا

9394-Ne kadar âlim ve iyi huylu Kâdı vardır ki boğaz uğursuzluğundan yüzü sararmıştır.

باب دس دش ناشخرچ جورع زا

بارش نآ تورام و توراه رد هكلب

9395-Hattâ Hârut ve Mârut ismindeki meleklerin içmiş oldukları şarap, semâ kapısını kendilerine kapattı.

زامن ردنا ىلهاك دوخ رد ديد

زارتحا درك نيا رهب زا ديزياب

9396-Bâyezîd-i Bestâmî, namaz için kendisinde tembellik görünce boğaz derdinden kaçındı.

بآ زا رايسب ندروخ تلع ديد

بابل وذ نآ درك هشيدنا ببس زا

9397-O Âkil zât, tembelliğin sebebini düşündü, fazla su içmekte buldu.

بات داد شيادخ و درك نانچ نآ

بآ دروخ مهاوخن ىلاس ات تفگ

9398-Bir sene su içmeyeyim diye ahdetti ve öyle yaptı. Allâh(C.C.) da ona bu hususta sabr ve tahammül ihsan etti.

نيفراعلا بطق و ناطلس وا تشگ

نيد رهب دب وا دهج هنيمك نيا

9399-Onun dinde en hafif mücâhedesi böyle idi. Böyle yaptığı için de mâ’nevî bir sultan ve Kutb’ul-ârifîn olmuştu.

تسبب ىوكش رد ار دهاز درم

تسد قلح ىارب دش هديرب نوچ

9400-Boğaz hırsından -nezri hilâfına ağaçtan armut koparmış olduğu için- eli kesilince o zâhid zât için şikâyet kapısı kapandı.

قلح تافآ نيدب شفورعم درك

قلخ شيپ شمان تشگ عطقا خيش

9401-Halk arasında adı “Şeyh-i Akta’-eli kesik şeyh” kaldı; halk onu bu adla tanıdı.

“ŞEYH AKTA’NIN KERÂMETLERİ VE İKİ EL İLE ZENBİL ÖRMESİ”

تسد ود هب وا نتفاب ليبنز و عطقا خيش تامارك

تفاب ليبنز ىم تسد ود ره هب واك

تفايب رياز ىكي ار وا شيرع رد

9402-Kamıştan, ottan yapılmış olan kulübesine bir ziyaretçi geldi ki, o iki eliyle zenbil örüyordu.

شيپ هدرك رس ىدمآ مشيرع رد

شيوخ ناج ىودع ىا ار وا تفگ

9403-Şeyh Akta’ ona:Ey canının düşmanı,ey başını önüne eğerek karşıma gelen kimse!

قايتشا و رهم طارفا زا تفگ

قابس ردنا باتش ىدرك ارچ نيا

(8)

9404-Bu hususta neden acele ettin, niçin izin istemeden içeri girdin?

diye sordu. Ziyâretçi de: Muhabbetimden ve fazla iştiyakımdan, diye cevap verdi.

ايك ىا ار نيا راد ىفخم كيل

ايب نونكا تفگ و درك مسبت سپ

9405-Tebessüm etti ve: Öyle ise gel, lâkin ey büyük adam, bu sırrı gizle...

ىسخ هن ىبيبح هن ىنيرق هن

ىسك اب نيا وگم نم مريمن ات

9406-Ben ölmeyince bu sırrı ne bir dosta, ne bir sevgiliye, ne de bir aşağılık kimseye söyleme!

شنديفاب رب دنتشگ علطم

شنزور زا رگد ىموق نآ زا دعب

9407-Ondan sonra, başkaları da kulübenin penceresinden şeyhin iki el ile zenbil ördüğüne muttalî oldular.

راكشآ ىدرك وت ناهنپ منك نم

راگدرك ىناد وت ار تمكح تفگ

9408-Şeyh dedi ki: İlâhî bu işin hikmetini sen bilirsin. Ben gizlemeye çalışıyorum. Sen meydana çıkardın.

دندش ىم ركنم وت رب مغ نيا رد هك

دندب ىدنچ كي هك شماهلا دمآ

9409-Cenâb-ı Hakk’tan ona ilham geldi ki: Bu gamda, elinin kesilmesinde sana münkir olan birkaç kişi vardı.

قيرف ردنا درك شاوسر ادخ هك

قيرط رد وا دوب سولاس رگم هك

9410-Gâlibâ o tarikatta mürâi idi ki Allâh(C.C.) onu insanlara karşı rüsva etti, diyorlardı.

دنور دب نامگ رد تللض رد

دنوش رفاك همر ناك مهاوخن نم

9411-Ben o cemâatın kâfir olmasını ve delâlete düşüp sû-i zanda bulunmasını istedim.

راك تقو ردنا تسد تميهد هك

راكشآ ميدركب ار تمارك نيا

9412-İş gördüğün vakit, kerâmet olarak sana bir el verdiğimizi onun için meydana koydum.

نامسآ بانج زا دندرگن در

نامگ دب ناگراچ ىب نآ هك ات

9413-Tâ ki, sû-i zanna kapılan biçâreler huzurumdan merdûd olmasınlar.

شيوخ تاذ زا ىمداد ىلست دوخ

شيپ ز اهتمارك نيا ىب ارت نم

9414-Ben sana evvelce bu hârika olmaksızın da kerâmetler ve teselliler vermiştim ki sen kerâmet kaydından müstağnî bulunuyordun.

تمداهنب نآ رهب زا غارچ نيو

تمداد ناشيا رهب تمارك نيا

9415-Ben sana bu kerâmeti onlar, sana sû-i zan edenler için verdim. Bu hidâyet kandilini onlar için sana ihsan ettim.

ندب ىازجا قيرفت و ىسرت

نت گرم زك ىا هتشذگب نآ زا وت

9416-Sen, ölümden, bedeninin cüz’ülerinin ayrılacağından korkmaktan geçtin.

تفز كين تديسر رپسا مهو عفد

تفر وت زا اپ و رس قيرفت مهو

9417-Başın ve ayağının ayrılmasına dair korku kalmadı.Vehmi bırakmak, senin için büyük bir siper oldu.

“FİR’AVUN SİHİRBAZLARININ ELLERİYLE, AYAKLARININ KESİLMESİNE ALDIRIŞ ETMEMELERİNDEKİ SEBEP”

(9)

اپ و تسد عطق رب نوعرف نارحاس تارج ببس

نيمز رب تسايس ديدهت درك

نيعل نوعرف هك هن ار نارحاس

9418-Mel’un Fir’avun, sihirbazları,yeryüzünde öldürmekle tehdit etmedi miydi?

فاعم ناتمرادن مزيوآ رد سپ

فلخ زا ناتاپ و تسد مربب هك

9419-Şöyle demişti: Elinizi ve ayağınızı çaprazlama olarak kestireceğim, sonra da sizi affetmeyip astıracağım.

نامگ و ساوسو و دنفيوخت و مهو

نامه رد ناشياك تشادنپ ىمه وا

9420-Fir’avun, sihirbazların o anda korkacaklarını, vehme, vesveseye, şüpheye düşeceklerini sanmıştı.

سفن تاديدهت و اهمهوت زا

سرت و فيوخت و هزرل ناشدوب هك

9421-Kezâ, onların korkudan, vehimlerinden ve nefsin tehditlerinden titreyeceklerini ummuştu.

دنا هتسشنب لد رون ى هچيرد رب

دنا هتسر ناشياك تسناد ىمن وا

9422-Fir’avun bilmiyordu ki, sihirbazlar, o vehimlerden kurtulmuşlar.

Gönül nûru penceresinin önüne oturmuşlardı.

دنا هتسر ناشياك تسناد ىمن وا

دنا هتسر ناشياك تسناد ىمن وا

9423-Kendi gölgelerini, kendilerinden ayırt etmişler,“rûhun asıl, cesedin ona bir gölge olduğunu anlamışlar” ve o gölgeyi fedâ etmek için çevik, çabuk olarak sıçramışlardı.

ناشرازلگ نيا ردنا دبوك درخ

ناشراب دص رگا نودرگ نواه

9424-Felek havanında yüz kere dövülüp un ufak olsalar bile.

دنا هديسرت مك مهو عورف زا

دنا هديد نوچ ار بيكرت نيا لصا

9425-Terkîb-i insân-ı “cismin aslını” görüp anlamış oldukları için vehmin teferruatından korkmayacaklardı.

تسين كاب ىتسد باوخ رد دور رگ

تسيا هم نظ ردنا تسا باوخ ناهج نيا

9426-Bu dünya, uyku ve rü’yâdır. Ey sâlik, sen oradaki hayâlete karşı zanna kapılma. Rüyâda bir el kesilse bile bu korkulacak bir şey değildir.

زارد ترمع مه تساج رب ترس مه

زاگ ديربب ترس ردنا باوخ هب رگ

9427-Eğer rü’yâda bir makas senin başını keserse, hem başın yerindedir, hem ömrün uzun olacaktır.

ميقس ىن ىزيخب نوچ ىتسرد نت

مين ود ار دوخ رد باوخ ىنيبب رگ

9428-Rü’yâda kendini iki parça da olmuş görsen, uyanınca hasta değil, sıhhatte olarak kalkarsın.

ندش هراپ دص ود ىن و كاب تسين

ندب ناصقن باوخ ردنا لصاح

9429-Hulâsa,rüyâda,bedenin noksanı korkulacak bir şey değildir; velevki iki yüz parça olsun.

تسا مئان ملح هك ربمغيپ تفگ

تسا مئاق تروص هب هك ار ناهج نيا

9430-Sûretle kâim olan bu dünya için Hz.Peygamber: “Uyuyanın gördüğü bir rüyâ” demiştir.

لوسر ىب اديپ هديد نيا ناكلاس

لوبق ىدرك وت ديلقت هر زا

(10)

9431-Ey sâlik; Dünyânın rüya olduğunu sen taklit yoluyla kabul ve öylece rivâyet ediyorsun. Hakiki sâlikler bunu, Hadis-i Peygamberî olmaksızın alenen müşâhede etmişlerdir.

تسين باتهم زج لصا تسا عرف هياس

تسين باوخ نياك وگم ىباوخ رد زور

9432-Sen gündüz de uykudasın; bu uyku değildir deme.Gölge fer’îdir, asıl olan mehtâbtır.

دش باوخ رد واك هتفخ دنيبب هك

دضع ىا ناد نآ تيراديب و باوخ

9433-Senin uykunu da, uyanıklığını da, uyuyan bir kimsenin rüya içinde rüya görmesi gibi bil.

مود باوخ رد تسواك نآ ز ربخ ىب

ما هتفخ مد نيا هك هدرب نامگ وا

9434-O rüya gören uyumuşum zanneder, halbuki ikinci bir uykuda bulunduğunun farkında değildir.

دنك مياق دوخ زاب دهاوخب نوچ

دنكشب ار ىا هزوك رگ رگ هزوك

9435-Çanak, çömlek yapan, bir kâseyi kıracak olursa, istediği zaman onu tekrar yapar.

هار هب ديآ ىم سرت نارازه اب

هاچ سرت دشاب ماگ ره ار روك

9436-Körün her adımında kuyuya ve çamura düşmek korkusu vardır. O binlerce korku ile yolda yürür.

ار هاچ و كاغم وا دنادب سپ

ار هار ضرع ديد انيب درم

9437-Fakat, gören bir kimse yolun enini görür ve çukur ile kuyuyu bilir.

ىمغ ره زا وا دراد ىك شرت ور

ىمد ره دزرلن شيوناز و اپ

9438-Yürürken her adımda ayağı ve dizi titremez. O, her gam ve endişe ile yüzünü ekşitmez.

ميتسيب ىلوغ و ىگناب ره هب هك

ميتسين نآ ام هك انوعرف زيخ

9439-Ey Fir’avun kalk, ne yapacaksan yap. Biz, her sesten, her gulyabanîden ürküp duracak takımdan değiliz.

تسا هب رت هنهرب ار ام دوخ هن رو

تسه هدنزود ردب ار ام ى هقرخ

9440-Bizim ceset hırkamızı yırt. Bir dikici vardır ki Allâh(C.C.)’tır.

Yoksa bizim için o cesetten soyunmak evlâdır.”

راكبان ىودع ىا ميرآ رد شوخ

رانك ردنا ار بوخ نيا سابل ىب

9441-Ey küstah düşman! Biz cesetten tecerrüd etmekle bu güzeli, Mahbub-i Hakikiyi çıplak olarak daha güzel kucaklarız.

جيگ ماهلا ىب نوعرف ىا تسين

جازم ز و نت زا ديرجت زا رتشوخ

9442-Ey ilhamsız ahmak Fir’avn; ten kesâfetinden ve mizâc tabiatından tecerrüd ederek mahz-ı rûh olmak kadar güzel hiçbir şey yoktur.

“KATIRIN: “BEN ÇOK DEFA YÜZÜKOYUN DÜŞÜYORUM,SEN İSE NÂDİREN DÜŞÜYORSUN” DİYE DEVEYE ŞİKAYETİ”

ردان هب لا ىتفا ىمن وت و متفا ىم ور رد رايسب نم هك رتش شيپ رتسا تياكش قيقد هار رد و بيش و زارف رد

قيفر شوخ ىاك رتش اب رتسا تفگ

9443-Katır, deveye dedi ki: Ey iyi arkadaş; yokuşlarda, inişlerde ve sarp yollarda,

(11)

ىوغ نوچ رد رس هب ميآ ىمه نم

ىور ىم شوخ و رس رد ىياين وت

9444-Sen düşmüyorsun, güzelce gidiyorsun. Ben ise yolunu şaşırmış kimse gibi, tepe taklak oluyorum.

ىمن ردنا هاوخ و ىكشخ رد هاوخ

ىمد ره رد ور هب متفا ىمه نم

9445-Ben ister kuru bir yol olsun, ister çamur bulunsun her ân yüzükoyun düşüyorum.

تسيزب دياب نوچ هك نم منادب ات

تسيچ هك نم اب وگ زاب ار ببس نيا

9446-Bunun sebebinin ne olduğunu bana anlat ki, ben de nasıl yaşamak lâzım geldiğini öğrenmiş olayım.

تسا رظان ىدنلب زا مه نآ زا دعب

تسا رت نشور وت ز نم مشچ تفگ

9447-Dedi ki: Benim gözüm, seninkinden daha parlaktır; bundan başka, bir de yüksekten bakmaktadır.

دنمشوه منيبب هبقع رخآ

دنلب ىهوك رس رب ميآ رب نوچ

9448-Yüksek bir dağa çıkınca oradaki patikanın sonunu dikkatlice görürüm.

هلا مه ديامناو ار ما هديد

هار ىيلاب و ىتسپ همه سپ

9449-Cenâb-ı Hakk, gözüme bütün yolların iniş ve çıkışını gösterir.

مهراو نداتفوا و راثع زا

مهن شنيب رس زا ار مدق ره

9450–Ben her adımı görerek atarım, onun için sürçmekten ve düşmekten kurtulurum.

ماد جنر ىنيبن و ىنيب هناد

ماگ هس ود كي دوخ شيپ ىنيبن وت

9451-Sen ise üç adımdan ötesini görmezsin. Dâneyi görür, onun altındaki tuzağı fark etmezsin.

ريسملا و لوزنلا و ماقملا يف

ريصبلا و مكيدل ىمعلا يوتسي

9452–Oturmakta, inmekte ve yürümekte kör ile gözlü müsâvî olur mu?

دهن وا جازم رد ازجا بذج

دهد ناج قح مكش رد ار نينج نوچ

9453-Cenâb-ı Hakk, ana karnındaki çocuğa can verince, mizâcına vücûdunu kuvvetlendirecek cüz’üleri çekmek istidâdını verir.

امن رد دشاب هدرك شصيرح قح

اهوزج بذج هب شلاس لهچ ات

9454-Allâh(C.C.) insanı kırk yaşına kadar neşv ü nemâ bulmak için gıdâ cüz’lerini cezbetmeye harîs kılmıştır.

دنت ىم ار دوخ مسج دوپ و رات

شروخ زا دنك ىم ازجا بذج وا

9455-Ana karnındaki çocuk, anasının kanıyla yaşar ve ondaki cüz’leri, cezbederek vücudunu besler.

درف هاش ازجا بذج دنادن نوچ

درك ميلعت ار حور ازجا بذج

9456-Cenîn’in ruhuna cüz’lerin cezbini öğreten o tek Padişah, cesedin dağılmış cüzlerini toplayıp terkip etmesini nasıl bilmez?

دوبر دناد ار تازجا اذغ ىب

دوب ديشروخ اه هرذ نيا عماج

9457-Bu ruh zerrelerini bir araya toplayan, sana hayat kabiliyetini veren güneş, gıdasız olarak da varlığının zerrelerini toplayıp bir araya getirmeyi bilir.

باتش دناوخ ار هتفر سح و شوه

باوخ ز وت ىيآ رد هك ىنامز نآ

(12)

9458-Sen uykudan uyanınca, uyku dolayısıyla gitmiş olan şuurunu ve hissini Cenâb-ı Hakk derhal iade eder.

“UZEYR ALEYHİSSELÂM’IN EŞEĞİNİN, PARÇALARI ÇÜRÜDÜKTEN SONRA ALLÂH(C.C.)’IN İZNİYLE UZEYR’İN GÖZÜ ÖNÜNDE TEKRAR TOPLANMASI VE

DİRİLMESİ”

و هƒللا نذاب نديسوپ زا دعب ملسلا هيلع ريزع رخ ىازجا عامتجا ريزع مشچ شيپ ندش بكرم مه رد

ترب هديزير و تس هديسوپب هك

ترخ ردنا رگن رد اريزع نيه

9459-Ey Uzeyr! Merkebe bak ve dikkat et ki çürümüş ve kemikleri yanı başına dökülmüştür.

ار شاپ و شوگ ود و مد و رس نآ

ار شازجا ميروآدرگ وت شيپ

9460-Senin karşında onun cüzlerini ve âzâsını, başını kuyruğunu, iki kulağını ve ayaklarını birleştireceğiz.

دهد ىم ىعامتجا ار اه هراپ

دهن ىم مه رب وزج و ىن تسد

9461-Görünürde el yok; fakat ölmüş merkebin cüz’leri birbiriyle birleşiyor, dağılmış parçaları toplu bir hale geliyor.

ىنزوس ىب نهك دزود ىمه واك

ىنز هراپ تعنص رد رگنرد

9462-Parçaları toplamak kudret ve san’atına bak ki, o sanat,ilâhî kudret iğnesiz olarak eskileri diker ve tamir eder.

زرد تسين اديپ هك دزود نانچ نآ

زرخ تقو ىن ىنزوس و نامسير

9463-Dikildiği esnâda iğne ve iplik yoktur. Öyle diker ki yivi ve yaması belli değildir.

نيد موي رد تا ههبش دنامن ات

نيبب اديپ ار رشح اشگب مشچ

9464-Ey Uzeyr! Gözünü aç da Haşr ve yeniden dirilişi âşikâre olarak gör ki Kıyâmet gününün vukua geleceğinden şüphen kalmasın.

مامتها ز ندرم تقو ىزرلن ات

مامت ار ما ىعماج ىنيبب ات

9465-Dikkat et ki benim perâkende cüz’leri nasıl cem’ ettiğimi göresin de, ölürken hayata ehemmiyet verip titremeyesin.

ىنت ىاهسح هلمج تاوف زا

ىنميا نتفخ تقو هك نانچمه

9466-Nitekim, uyuduğun vakit, bedenî olan hislerin yok oluşuna karşı titremezsin. Çünkü uyanınca onların avdet edeceğinden eminsin.

“OĞULLARIN ÖLÜMÜ ÜZERİNE BİR ŞEYHİN AĞLAYIN SIZLANMAYIŞI”

شيوخ نادنزرف گرم رب ىخيش ندركان عزج

نيمز ىور رب عمش ىنامسآ

نيا زا شيپ ىيامنهر ىخيش دوب

9467-Bundan evvel hakîkat kılavuzu olan bir şeyh vardı ki arz üzerinde semâvi bir çerağ idi.

نانجلا راد ى هضور ىاشگ رد

ناتما نايم رد ربميپ نوچ

9468-Ümmetler içindeki peygamberler gibi, halka irşâdıyla Cennet kapısını açıyordu.

شيوخ موق نايم دشاب ىبن نوچ

شيپ هتفر خيش هك ربمغيپ تفگ

(13)

9469-Resûl-i Ekrem buyurmuştur ki: İlerlemiş bir şeyh, kavmi arasında peygamber gibidir.

وخ كين ىا وگب ىنوچ لد تخس

وا تيب لها شتفگ ىحابص كي

9470-Bir sabah evindekiler ona dediler ki: Ey iyi huylu; sen neden böyle taş yüreklisin?

وت ود تشپ اب ميراد ىم هحون

وت نادنزرف رجه و گرم ز ام

9471-Biz senin oğullarının ölümü ve bizim onlardan ayrılmamız sebebiyle, belimizi bükülmüş olarak ağlayıp feryât ediyoruz.

ارت لد ردنا تسين تمحر هك اي

ارچ ىراز ىمن ىيرگ ىمن وت

9472-Sen niçin ağlayıp sızlamıyorsun? Ey büyük zât! Yoksa kalbinde merhamet yok mudur?

نونك وت زا نامتسديموا هچ سپ

نورد رد دشابن ىمحر ارت نوچ

9473-Kalbinde merhamet yoksa, senden bizim için ne umulabilir?

انف رد ار ام وت ىراذگنب هك

اوشيپ ىا مياوت ديموا هب ام

9474-Ey rehberimiz olan şeyhimiz; biz bu fâni dünyada bizi bırakmayacağını umuyoruz.

تخس زور نآ ىيوت ام عيفش دوخ

تخت رشح زور دنيارايب نوچ

9475-Mahşer gününde, Allâh(C.C.)’ın hükm-i tahtı kurulup tezyin edilince o meşakkatli günde bizim şefâatçimiz sensin.

راوديموا مياوت ماركا هب ام

راهنيز ىب بش و زور نانچ رد

9476-Kabir gecesinin gündüzü olan amansız kıyâmet gününde biz senin ikrâmını ummaktayız.

ناما ار مرجم چيه دنامن هك

نامز نآ تست نماد و ام تسد

9477-Hiçbir mücrimin aman bulamayacağı o günde bizim elimiz, senin eteğindedir.

زير كشا ار نامرجم مراذگ ىك

زيختسر زور هك ربمغيپ تفگ

9478-Hz.Peygamber buyurmuştur ki: Kıyâmet gününde mücrimleri nasıl ağlar bir halde bırakayım?

نارگ ى هجنكشا ز ناشمناهر ات

ناج هب مشاب نايصاع عيفش نم

9479-Âsîleri ağır işkence ve azaptan kurtarmak için ben candan ve gönülden onların şefîî olacağım.

دهع ضقن باتع زا مناهر او

دهج هب ار ريابك لها و نايصاع

9480-Suçluları, büyük günah işleyenleri ne yapıp edip Azab-ı ilâhî’den kurtaracağım.

دنزگ زور نم ىاهتعافش زا

دنغراف دوخ متما ناحلاص

9481-Ümmetimin sâlihleri zaten kurtulurlar o azap günü benim şefaatime ihtiyaçları olmaz.

دور ىم ذفان مكح نوچ ناشتفگ

دوب اهتعافش ار ناشيا هكلب

9482-Hattâ, onlar bile suçlulara şefaat ederler, onların bile sözleri geçer, hükümleri yürür.

تشارف رب ميادخ رزاو مين نم

تشادن رب ىريغ رزو رزاو چيه

9483-Hiç kimse, başkasının suçunu almaz, yükünü yüklenmez. Yüklenen ben değilim ki, onların yüklerini alan, hafifleten Allâh(C.C.)’tır.

(14)

نامك فك ردنا وچ قح لوبق رد

ناوج ىا تسا خيش تسا رزو ىب هك نآ

9484-Ey genç; günah yükü taşımayan kimse şeyhtir. O kimse Allâh(C.C.)’ın yed-i kabûlünde bir yay gibidir.

ديما ىب ىا نادب وم نيا ىنعم

ديپس وم ىنعي ريپ دوب هك خيش

9485-Şeyh kimdir? Lügatta; ihtiyar, saçı, sakalı ağarmış mânâsındadır.

Ey ümitsiz kimse; bu beyaz kılın mânâsını bil.

وم ىات دنامن شا ىتسه ز ات

وا ىتسه هيس ىوم نآ تسه

9486-Siyah kıl, onun enâniyeti, varlığı ve benliği demektir. Varlığından tek bir kıl bile kalmamalı.

تسوم ود دوخ اي وا دشاب وم هيس رگ

تسوا ريپ دنامن شا ىتسه هك نوچ

9487-Nitekim, varlığı ve benliği kalmayınca, ister kara, ister kır sakallı olsun o pîrdir.

رس ىوم و شير ىوم وم نآ تسين

رشب فصو هيس ىوم نآ تسه

9488-O siyah kıl, beşeriyet vasfıdır. Sakal ve saç kılı değildir.

ريپ و ميخيش ام هتشگان ناوج هك

ريفن دراد رب دهم ردنا ىسيع

9489-Hz.Îsa, daha beşikte iken, genç yaşına gelmeden: Biz şeyhiz ve pîriz, diye nidâ etti.

رسپ ىا دشاب لهك دوبن خيش

رشب فاصوا ضعب زا ديهر رگ

9490-Oğul; eğer bir kimse bazı vasıflarından kurtulur da bazıları kalırsa o kâmil bir şeyh olmaz, sadece yaşı büyüyen bir insan olur.

تسادخ لوبقم و خيش ىو رب تسين

تسام فصو ناك هيس ىوم ىكي نوچ

9491-Ve eğer bir kimsede siyah bir kıl, beşerî sıfatlardan biri dahi kalmamışsa, işte o kimse, Allâh(C.C.)’ın makbûlü bir şeyhtir.

تسا دزيا صاخ هن و تسا ريپ هن وا

تسا دوخ اب را ديپس شيوم دوب نوچ

9492-Fakat, bir kimse sadece yaşlansa da saçı sakalı ağarsa o ne şeyhtir, ne de Allâh(C.C.)’ın hâs, makbul kuludur.

تسا ىقافآ وا تسا شرع زا هن وا

تسا ىقاب شفصو ز ىيوم رس رو

9493-Eğer bir kıl ucu kadar o kimsede beşeriyyet vasfı kalmış ise Ârş’a mensup değil, afâkîdir, havâstan değil, avamdandır.

“ÖLEN ÇOCUKLARINA AĞLAMAYAYIŞINDAN DOLAYI ŞEYHİN ÖZÜR DİLEMESİ”

دوخ نادنزرف گرم رب نتسيرگان رهب خيش نتفگ رذع

قيفش لد و رهم و محر مرادن هك

قيفر ىا رادنپم ار وا تفگ خيش

9494-Şeyh, o sorana dedi ki: “Arkadaş; zannetme ki merhametim, muhabbetim ve şefkatli bir kalbim yoktur.

تسا تمعن رفاك هلمج ناج هچ رگ

تسا تمحر ار ام رافك ى همه رب

9495-Bütün kâfirler küfran-ı nimette bulundukları halde, onların hepsine karşı bizde merhamet vardır.

تسا شلام ناشاهگنس زا ارچ هك

تسا شياشخب و تمحر مناگس رب

9496-Benim, köpeklere de merhametim vardır. Niçin insanların attıkları taşlardan inlerler diye onlara da acırım.

ادخ ىا شناهراو وخ نيا زا هك

اعد ميوگ دزگ ىم هك ىگس نآ

(15)

9497-Isıran bir köpek için: İlâhî; Onu bu tabiattan kurtar, diye dua ederim.

راسگنس قيلخ زا دنشابن هك

راد هشيدنا نآ رد مه ار ناگس نيا

9498-Yâ Rabbî; şu köpeklere o düşünceye ver ki, insanlara sokulup da taşlanmasınlar, derim.

نيملاعلل …ةmمjحmر ناشدنك ات

نيمز رب ار ايلوا دروايب نآ ز

9499-Cenâb-ı Hakk Enbiyâ ve Evliyâyı âlemlere rahmet olmak üzere dünyaya getirmiştir.

صلخ نك رفاو هك دناوخ ار قح

صاخ هاگرد ىوس دناوخ ار قلخ

9500-Allâh(C.C.)’ın velileri, halkın Hakk’ın has dergâhına çağırırlar, Allâh(C.C.)’a da: Yâ Rabbî bunları sen kurtar, diye dua ederler.

دنبم رد ايادخ ديوگ دشن نوچ

دنپ رهب وس نيا زا ديامنب دهج

9501-Evliyâ hazerâtı bir taraftan halka nasîhatta bulunmaya cehdederler. Nasîhatın tesiri olmayıncada; İlâhî Rahmet kapını kapama diye, tazarrûda bulunurlar.

ار مامه دوب ىلك تمحر

ار ماع رم دوب ىوزج تمحر

9502-Halkın avamında cüz’i merhamet bulunur. Himmet sahibi olan havâsda ise Rahmet-i Külliye vardır.

لبس ىداه دوب ايرد تمحر

لك هب هتشگ نيرق شوزج تمحر

9503-Tanrının cüz’i rahmetine mazhar olan, Küllî Rahmet’e ulaştı mı, rahmet denizi kesilir ve yol göstericisi olur.

ور و نيب ىداه وت ار لك تمحر

وش هتسويپ لك هب ىوزج تمحر

9504-Ey sâlik; sen rahmet-i cüz’iyyesin. Kül’le irtibât peydâ et ve Rahmet-i Külliyyeyi “insan-ı kâmili” bulup izinde yürü!

رحب هابشا ز دنك ار ىريدغ ره

رحب هار دنادن وا تسا وزج هك ات

9505-Rahmet-i cüz’iyye mazharı olan, Rahmet-i külliyye deryâsının yolunu bilmez. Ufak bir gölü deniz gibi farz eder.

دروآ نوچ ار قلخ ايرد ىوس

درب هر ىك مي هار دنادن نوچ

9506-Deniz yolunu bilmeyen, Deniz’i nasıl bulur ve halkı oraya nasıl götürür?

دوب ىدييات و ىحو و نايع زا هن

دوب ىديلقت هب توعد دنك رو

9507-Böyle bir kimse kılavuzluğa kalkışıp da halkı dâvet edecek olursa o dâvet taklittir, müşâhede, ilhâm ve te’yîd tarikiyle değildir.

همر نيا درگ هب ىناپوچ وچمه

همه رب ىراد محر نوچ سپ تفگ

9508-Ev halkı şeyhe dedi ki: “Mâdem ki cümleye merhametin var, bu sürünün etrafında çoban gibisin.”

شين هب دز ناشلجا داصف هك نوچ

شيوخ دنزرف رب هحون ىرادن نوچ

9509-Ecel ve kan alıcısının neşter vurduğu oğulların için neye ağlayıp sızlanmıyorsun?

تسارچ هيرگ و من ىب وت ى هديد

تساه هديد كشا محر هاوگ نوچ

9510-Madem ki göz yaşları, merhamet şâhididir; senin gözün neden ağlayıp yaş dökmüyor?

زومت نوچمه ىد لصف دشابن دوخ

زوجع ىا شتفگب و درك نز هب ور

9511-Şeyh hanıma dönerek dedi ki: Kadın! Kış mevsimi temmuz gibi değildir.

(16)

دنا ىك لد مشچ ز ناهنپ و بياغ

دنا ىح رگ ناشيا دندرم رگ هلمج

9512-Çocukların hepsi ölseler de, yaşasalar da benim kalp gözümden gâib değillerdir.

شير وت نوچمه منك ار ور ور هچ زا

شيوخ شيپ نيعم ناشمنيب وچ نم

9513-Ben onları karşımda ve muayyen bir sûrette görüyorum. O halde neden yüzümü senin gibi yaralayayım?

نانك ىزاب نم درگ و دنا نم اب

نامز رود زا دننوريب هچ رگ

9514-Çocuklarım, zamanın devranından çıkmakla beraber benim iledirler, etrâfımda oynamaktadırlar.

قانع و تسا لاصو منازيزع اب

قارف زا اي دوب نارجه زا هيرگ

9515-Ağlama ayrılıktan olur. Halbuki aziz evlâdımla vuslatta ve kucaklaşmaktayım.

نايع منيب ىمه ىراديب هب نم

ناشدننيب ىم باوخ ردنا قلخ

9516-Başkaları onları rüyâda müşâhede edebilirler. Ben ise uyanıkken ayan beyân görüyorum.

منك ناشفا تخرد زا ار سح گرب

منك ناهنپ ىمد ار دوخ ناهج نيز

9517-Bu âlemden bir ân kendimi gizlerim ve ceset ağacımdan his yapraklarını silker ve dökerim.

نادب مه دشاب حور ريسا لقع

نلف ىا دشاب لقع ريسا سح

9518-Ey fülân, mâlûmun olsun ki, his aklın, akıl da rûhun esiridir.

درك زاس مه ار هتسب ىاهراك

درك زاب ناج ار لقع ى هتسب تسد

9519-Ruh, esiri olan aklın bağlı elini çözünce, akıl da artık muğlak ve güç olan işleri kolayca yapabilir.

ار بآ ىور هتفرگب سخ وچمه

افص بآ رب هشيدنا و اهسح

9520-Hisler ve düşünceler berrak bir su üstündeki çörçöp gibi, suyun sathını kaplar.

درخ شيپ دوش ىم اديپ بآ

درب ىم وس كي هب سخ نآ لقع تسد

9521-Aklın eli, onları bir tarafa atar, su meydana çıkar.

بآ تشگ اديپ تفر وس كي وچ سخ

بابح نوچ وج رب دوب هبنا سب سخ

9522-Derenin sathındaki çörçöp su kabarcıkları gibi suyun yüzünü örter.

Fakat bunlar bertaraf edilince su meydana çıkar.

ام بآ رب اوه زا ديازف سخ

ادخ دياشگن لقع تسد هك نوچ

9523-Allâh(C.C.), aklın elindeki bağı çözüp de o çörçöpü temizlemeyince, hevâ ve heves çöpleri bizim suyumuzda çoğalır.

وت لقع نايرگ و نادنخ اوه نآ

وا هديشوپ دنك مد ره ار بآ

9524-Hevâ ve heves çöpleri ruh suyunu kaplar. Hevâ ve heves güler, senin aklın da ağlar.

ار لقع تسد ود ره دياشگ قح

اوه تسد ود تسب ىوقت هك نوچ

9525-Takvâ, hevânın iki elini bağlayınca Hakk Teâlâ aklın iki elindeki bağı çözer.

دش وت مودخم و رلاس درخ نوچ

دش وت موكحم هريچ ساوح سپ

9526-Akıl, senin müdebbirin ve kumandanın olunca da evvelce sana hâkim bulunan hisler senin mahkûmun olur .

(17)

اهباب دياشگ رب نودرگ ز مه

اهباوخ دنيبب ىراديب هب مه

9527-Aklı hâkim ve hisleri mahkûm olan kimse, uyanıkken de rüya görür ve bazı müşâhedelerde bulunur, kendisine Semâvât’ın gaip esrarı açılır.

“ÂMÂ BİR İHTİYARIN MUSHAFI YÜZÜNDEN OKUMASI VE TİLÂVET ESNASINDA GÖZLERİNİN AÇILMASI”

تئارق تقو ندش انيب و ور رد ار فحصم ريرض خيش ندناوخ ى هصق

ريرض ىريپ ى هناخ رد ىفحصم

ريقف خيش نآ مايا رد ديد

9528-Fakir bir şeyh, günlerden bir gün, âmâ bir ihtiyarın evinde bir mushaf gördü.

تسار شيورد نيا تسانيبان هك نوچ

تسارچ فحصم بجع ىا اجنيا تفگ

9529-Misafir kendi kendine dedi ki: Burada mushaf’ın ne işi var? Bu derviş âmâ!

زور دنچ هتشگ عمج دهاز ود ره

زومت تقو وا دش نامهم وا شيپ

9530-Temmuz ayında o ihtiyara misafir olmuş, iki zâhid birkaç gün berâber bulunmuştu.

دوب و شاب اجنيا تسين ار وا زج هك

دوزف ششيوشت هشيدنا نيا ردنا

9531-Burada âmâdan başka kimse mevcut değilken, neden mushaf bulunuyor? düşüncesi merâkını artırdı.

هتخيمآ اي خاتسگ مين نم

هتخيوآ ىفحصم اهنت تسوا

9532-Amâ yalnız bulunuyor, duvarda bir mushaf asılı duruyor. Ben, bunun sebebini soracak kadar küstâh ve aklı karışmış değilim.

منز رب ىدارم رب ىربص هب ات

منك ىربص شمخ ىن مسرپب ات

9533-Sorayım mı? Hayır... Susayım ve sabredeyim ki sabırla murâdıma ereyim.

جرفلا حاتفم ربصلاك دش فشك

جرح رد ىدنچ دوب و درك ربص

9534-Bu merak ve sıkıntı içinde birkaç gün sabretti ve müşkili çözüldü.

Çünkü sabır, ferah ve sürur anahtarıdır.

“DÂVUDU HALKALAR YAPARKEN GÖREN LOKMAN’IN SORMAKTAN SABRETMEK FERAH VE SÜRURA SEBEDİR NİYYETİYLE,

SABREDİP, O HALKALARIN NİÇİN YAPILDIĞINI SORMAMASI”

نيا اب ندرك لاؤس زا تخاس ىم اه هقلح ملسلا هيلع دواد هك ديد نوچ نامقل ندرك ربص دشاب جرف بجوم لاؤس زا ربص هك تين

افص دواد ىوس نامقل تفر اه هقلح نهآ ز درك ىم واك ديد

9535-Lokman Aleyhisselâm, safvet ve nûraniyyet sahibi olan Dâvud Aleyhisselâmın yanına gitmişti. Onun demirden halkalar yaptığını gördü.

دنلب هاش نآ دلوپ نهآ ز

دنگف ىم رد رگد مه اب ار هلمج

9536-Maddî ve mâ’nevî yüksek bir padişah olan Hz.Dâvud, o çelik halkaları birbirine takıyordu.

دوزف شساوسو و دنام ىم بجع رد

دوب هديد مك وا دارز تعنص

(18)

9537-Lokman zırh yapma san’atını görmemişti. Dâvud’un imâlâtına taaccüb etti ve merâkı arttı.

وت هب وت ى هقلح ز ىزاس ىم هچ هك

وا زا مسرپاو دوب دياش هچ نياك

9538-Bu neye yarar, neden halkaları kat kat yapıyor, kendisinden sorayım mı? diye hatırından geçirdi.

تسا ربهر رتوز دوصقم ات ربص

تسا رتيلوا ربص تفگ دوخ اب زاب

9539-Sonra kendi kendine; sabretmek evlâdır; sabr, maksûd’a çabucak götürür bir kılavuzdur, dedi.

دوب رت نارپ هلمج زا ربص غرم

دوش تفشك رتدوز ىسرپن نوچ

9540-Bir şeyi sormayınca sana daha çabuk açılır. Sabır kuşu, her şeyden daha süratli uçar.

دوش لكشم تا ىربص ىب زا لهس

دوش لصاح رتريد ىسرپب رو

9541-Eğer sorarsan matlûbun daha geç husûle gelir. Kolay bir şey, senin sabırsızlık göstermenle müşkil olur.

نآ دواد تعنص زا مامت دش

نامز رد مه دزب نت نامقل هك نوچ

9542-Lokman sükût etti. O esnâda Dâvûd’un san’atıyla yapılan zırh da tamam oldu.

وخ ربص ميرك نامقل شيپ

وا ديشوپ رد و ديزاس هرز سپ

9543-Dâvûd o zırhı bitirdi ve kerîm ve sabırlı olan Lokman’ın karşısında üstüne giydi.

ار مخز عفد گنج و فاصم رد

ىتف ىا تسا سابل وكين نيا تفگ

9544-Yiğidim! Bu, savaşta yaralanmamak için giyilen iyi bir elbisedir, dedi.

تسا ىمغ اج ره عفاد و هانپ هك

تسا ىمد وكين مه ربص نامقل تفگ

9545-Lokman da dedi ki: Sabır da iyi nefeslidir, nerede bir gam ve keder varsa onun gidericisidir.

ناوخب هگآ ار رصعلا و رخآ

نلف ىا درك نيرق قح اب ار ربص

9546-Cenâb-ı Hakk, sabrı Hakk’a yaklaştırmış ve birbiri arkasında zikretmiştir. Ey fülân; Ve’l-Asr sûresinin sonunu dikkatle oku!

ديدن مدآ ربص وچمه ىيايميك

ديرفآ قح ايميك نارازه دص

9547-Cenâb-ı Hakk, yüz binlerce kimyâ, müessir ve faydalı devâ yarattı.

Fakat insan oğlu, sabır gibi faydalı devâ yarattı.

“ÂMÂNIN MUSHAF OKUYUŞU HİKAYESİNİN SONU”

وا ندناوخ فحصم و انيبان تياكح ى هيقب

ناهگان و درك ربص نامهم درم نامز رد لكشم لاح شتشگ فشك

9548-Amâya misafir olup da duvarda bir mushaf asılı bulunması merak eden kimse sabretti. Birdenbire o müşkil hâl ona âşikâr oldu.

ديدب ار بياجع نآ باوخ زا تسج

دينش ار نآرق زاوآ بش مين

9549-Gece yarısı Kur’ân-ı Kerîm sesi işitti ve uykudan sıçrayıp şu acayip hâli gördü.

تسج لاح نآ وا زا و ربص ىب تشگ

تسرد ىدناوخ ىم روك فحصم ز هك

Referanslar

Benzer Belgeler

Çiçekler aktinomorf, hermafrodit veya diklindir ve 4 brakteli bir involukrumla çevrili kimoz, korimbus veya başçık halinde çiçek

Her şey öylesine karmaşık ve karanlık ki… Ardındaki geçmişe an- lam veremeyen Yusuf, geleceğe de bir anlam veremiyor.. Bunun sancısı her

Bu ayet öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazları bir cümle içinde zikredilmiş, sabah namazı ayrıca belirtilip, onun önemli ve meleklerin iştiraki sebebiyle şahitli bir

يف وأ جرفلا يف عامجلا قيرط نع ءاوس ،يمحملا ريغ يسنجلا لاصتلاا للاخ نم لولأا ماقملا يف يرهزلا ضرم لقتني قيرط نعو ،جرشلا ةحتف .لمحلا للاخ نينجلا ىلإ ملأا نم

بعللا ةطساوب *ةبعادملا للاخ نم لقتني نأ نكمي امك .يومفلا سنجلا قيرط نع نايحلأا ضعب يفو ،جرشلا ةحتف .ةيسنجلا و لا نكمي لا ايريتكبلا نلأ كلذو ،ضيحارملا لاو فشانملا

.دش دهاوخن تشز ی هیور امش اب ،یو یآ چا سوریو نتشاد رطاخب .دیهدن رارق ضرعم رد تنوفع نیا هب ندش باصم لامتحا .تسا هداد رارق ششوپ تحت ار یو یآ چا عوضوم اه یناوتان رب

 Öğretmenin sınıf içindeki en önemli görevlerinden biri öğrenciye bilgi aktarmaktır ve bunu öğretmen bunu genellikle anlatarak gerçekleştirir.Öğrenci ise öğretmenin

هدیکچ یعونصم حاقلا هك ،دشاب یم "یملاسا هقفرظنمزا یعونصم حاقلا قيرطزا ىروآ دنزرف مکح" اذه هلاقم عوضوم ،دوب )نیجوز تعماجم نودب ( یعیبط ریغ قيرطزا نز ندومن رادراب و