• Sonuç bulunamadı

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA ANABİLİM DALI YENİ MEDYA VE SANAL DİPLOMASİ: GEZİ OLAYLARI ÖRNEĞİ Doktora Tezi Berna BERKMAN KÖSELERLİ Ankara-2016

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA ANABİLİM DALI YENİ MEDYA VE SANAL DİPLOMASİ: GEZİ OLAYLARI ÖRNEĞİ Doktora Tezi Berna BERKMAN KÖSELERLİ Ankara-2016"

Copied!
290
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA

ANABİLİM DALI

YENİ MEDYA VE SANAL DİPLOMASİ: GEZİ OLAYLARI ÖRNEĞİ

Doktora Tezi

Berna BERKMAN KÖSELERLİ

Ankara-2016

(2)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA

ANABİLİM DALI

YENİ MEDYA VE SANAL DİPLOMASİ: GEZİ OLAYLARI ÖRNEĞİ

Doktora Tezi

Berna BERKMAN KÖSELERLİ

Danışman

Prof. Dr. Nurcan Törenli

Ankara-2016

(3)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA ANABİLİM DALI

YENİ MEDYA VE SANAL DİPLOMASİ:

GEZİ OLAYLARI ÖRNEĞİ

Doktora Tezi

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Nurcan Törenli

Tez Jürisi Üyeleri Adı ve Soyadı

Prof. Dr. Nurcan Törenli Prof. Dr. Haluk Geray

Doç. Dr. Günseli Bayraktutan Doç. Dr. Burcu Sümer

Doç. Dr. Vahit İlhan

Tez Sınavı Tarihi: 11.02.2016

(4)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

Bu belge ile tezdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranış ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu beyan ederim. Bu kural ve ilkelerin gereği olarak, çalışmada bana ait olmayan tüm veri, düşünce ve sonuçları andığımı ve kaynağını gösterdiğimi ayrıca beyan ederim.

(14/ 03/ 2016)

Tezi Hazırlayan Öğrencinin Adı ve Soyadı

Berna BERKMAN KÖSELERLİ

(5)

ÖNSÖZ

Yeni medya birbirinden farklı tarafların fikir ve görüşlerinin mübadelesine aracılık etmesinin yanında, ağın mevcut ‘sahiplerine’ çeşitli kontrol ve denetim olanakları sunmaktadır. Temsil, söylem, aktör, özne ilişkiselliği tarihsel ve toplumsal bağlamdan yalıtık olmayan genel ekonomi politik yapılar tarafından biçimlenmektedir. İfade özgürlüğünün kısıtlandığı bir ortamda, sözceler ‘hiçbir şey diyememektir’ aslında… Toplumsal yaşantıda yapısal eşitsizlikler sürdüğü müddetçe teknoloji tahakküm aracının kendisine dönüşmektedir. Bu tez çalışmasında yeni medya aracılığıyla dolayımlanan sanal diplomasi uygulamasını belirleyen ve şekillendiren temel yapılar dikkate alınmıştır.

Tezin hazırlanma sürecinde bilgi birikimi, görüş ve eleştirileri ile çok emeği geçen, seçici bir özveri içinde kaynaklar öneren danışmanım Prof. Dr. Nurcan Törenli’ye sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Tez çalışmasında değerli katkılarıyla bana yön veren diğer hocalarım Prof. Dr. Haluk Geray, Doç. Dr. Günseli Bayraktutan, Doç. Dr. Burcu Sümer, Doç. Dr. Vahit İlhan’a içtenlikle teşekkür ederim. Hayat boyu karşılıksız desteğini esirgemeyen biricik anneme, tez çalışmasında karşılaştığım teknik sorunları aşmada ve kaynak edinmede yardımcı olan eşime ve daha iyi bir ortak gelecek adına hayatı yaşanabilir kılmaya çalışan güzel kalpli herkese çok teşekkür ederim.

(6)

i

İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR ... iv

TABLO VE ŞEKİL LİSTESİ ... vi

GİRİŞ ... 1

1. BÖLÜM SANAL DİPLOMASİ VE YENİ MEDYA İLİŞKİSİNE YÖNELİK YAKLAŞIMLAR 1. Liberal Yaklaşım İçinde Yeni Medya, Teknolojik (Araçsal) Belirlenimcilik Ve Sanal Diplomasi ... 14

1.1. ‘CNN Etkisi’ Yaklaşımları ... 16

1.2. ‘İnternet Etkisi’ Yaklaşımları ... 21

1.3. Çatışma Çözümleyiciliği Yaklaşımları ... 28

1.4. Yeni Kamusal Alan Yaklaşımları ... 39

1.5. Yeni Demokrasi Yaklaşımları ... 48

2. Eleştirel Yaklaşım İçinde Yeni Medya, Yapısal (Toplumsal) Belirlenimcilik Ve Sanal Diplomasi ... 55

2. BÖLÜM YENİ MEDYA: SANAL DİPLOMASİNİN ARAÇ VE ORTAMI 1. Sanal Diplomasi Kavramı ... 69

2. Sanal Diplomasinin Ortaya Çıkışı ... 74

3. Sanal Diplomasinin Aktörleri ... 79

4. Sanal Diplomasinin Araç ve Yöntemleri ... 82

4.1. Net Politik ... 83

(7)

ii

4.2. Yumuşak Güç (Soft Power) ... 85

4.3. Sansür, Propaganda, Manipülasyon ... 88

5. Sanal Diplomasinin Örgütlenme Biçimi ... 91

5.1. Çoklu Güç İlişkileri ... 91

5.2. Bağlaşık Hiyerarşiler Sistemi ... 99

6. Sanal Diplomasinin Yapısal Belirlenimi ... 102

6.1. Sanal Diplomasi ve Toplumsal Üst Yapı Belirlenimi ... 102

6.1.1. Ağ Toplumu ... 102

6.1.2. Ağ Topluluklarının Sanal Diplomasiye Girişi ... 108

6.2. Sanal Diplomasi ve Maddi Alt Yapı Belirlenimi ... 111

6.2.1 Ağın Teknolojik Gelişimi ... 111

6.2.2. Ağ Ekonomisi ... 117

6.2.3. Ağın Kontrolü ... 125

3. BÖLÜM YENİ MEDYA ARACILIĞIYLA DOLAYIMLANAN SANAL DİPLOMASİNİN SINANDIĞI ALAN 1. Araştırma Yöntemi ... 136

2. Araştırma Evreni, Kapsam ve Sınırlılıklar ... 140

3. Veri Toplama Teknikleri ... 146

4. Araştırma Verilerinin Değerlendirilmesi ... 147

4.1. Ardalan Bilgisi ... 148

4.2. Metnin Yapısal İnşası ... 154

4.3.Tematik Analiz ... 234

(8)

iii

4.4. Bağlam Analizi ... 238

SONUÇ ... 243

KAYNAKÇA ... 254

ÖZET ... 272

ABSTRACT ... 273

EK-1 ... 274

EK-2 ... 277

(9)

iv

KISALTMALAR

AGİT/ OSCE: Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AFAD : Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı AB/ EU : Avrupa Birliği

AK : Avrupa Konseyi AP : Avrupa Parlamentosu

APEC : Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği ARPA : İleri Araştırmalar Projeleri Ajansı BM/ UN : Birleşmiş Milletler

BYEGM : Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü CERN : Avrupa Nükleer Araştırma Organizasyonu ÇHD : Çağdaş Hukukçular Derneği

DTÖ : Dünya Ticaret Örgütü EBU : Avrupa Yayın Birliği

GATT : Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Anlaşması ICANN : İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu IGO : Uluslararası Hükümet Kuruluşları

ILO : Uluslararası Çalışma Örgütü

INGO : Uluslararası Hükümet Dışı Kuruluşlar ITU : Uluslararası Telekomünikasyon Birliği İHH : İnsani Yardım Vakfı

İKÖ : İslam Konferansı Örgütü İSTABİP : İstanbul Tabip Odası

KEİT : Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı NAFTA : Kuzey Amerika Serbest Ticaret Örgütü

(10)

v

OECD : Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OGC : Birleşik Devletler Global İletişim Ofisi SAM : Stratejik Araştırma Merkezi

TASAM : Türkiye Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TİKA : Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı TMMOB : Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği TÜSİAD : Türkiye Sanayiciler ve İşadamları Derneği

UNESCO : Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü UNICEF : Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu USAK : Uluslararası Stratejik Araştırma Kurumu WIPO : Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü

YTB : Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı

(11)

vi

TABLO VE ŞEKİL LİSTESİ

Tablo 1. Joseph Nye’a Göre Gücün Bileşenleri ... 87

Şekil 1. Buzan ve Wæver’ın Hiyerarşik Güç İlişkileri Modeli ... 100

Tablo 2. Örnekleme Dahil Edilen Twitter Hesapları ... 142

Tablo 3. Kamu Diplomasisi Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 155

Tablo 4. Kamu Diplomasisi Twitter Sayfasında Konu Dağılımı ... 157

Tablo 5. Kamu Diplomasisi Twitter Sayfasında Kurumlar Düzeyinde Temsil ... 158

Tablo 6. Kamu Diplomasisi Twitter Sayfasında Ülkeler Düzeyinde Temsil ... 159

Tablo 7. Kamu Diplomasisi Twitter Sayfasında Etiketlerin Temsil Düzeyi ... 160

Tablo 8. Kamu Diplomasisi Twitter Sayfasında Bildirimlerin Temsil Düzeyi ... 161

Tablo 9. US Department of State Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 162

Tablo 10. EU Comission Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 163

Tablo 11. UN Human Rights (BM) Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 164

Tablo 12. OSCE (AGİT) Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 166

Tablo 13. Washington Institute Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 167

Tablo 14. Greenpeace Türkiye Twitter Sayfası Nicel Değerleri... 169

Tablo 15. CNN Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 171

Tablo 16. Reuters Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 173

Tablo 17. AFP Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 175

Tablo 18. BBC Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 177

Tablo 19. El-Cezire Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 179

Tablo 20. Akkulis Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 181

Tablo 21. CHP Online Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 184

Tablo 22. MHP Bilgi Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 187

Tablo 23. BDP Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 189

Tablo 24. Çağdaş Hukukçular Odası Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 191

(12)

vii

Tablo 25. İstanbul Tabip Odası Twitter Sayfası Nicel Değerleri... 192

Tablo 26. TMMOB Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 193

Tablo 27. Emniyet Sendikası Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 195

Tablo 28. TÜSİAD Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 197

Tablo 29. Taksim Soldarity Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 199

Tablo 30. Çapul TV Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 201

Tablo 31. Occupy Gezi News Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 203

Tablo 32. Štefan Füle Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 205

Tablo 33. Martin Schulz Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 207

Tablo 34. Ivan Watson Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 208

Tablo 35. Christiane Amanpour Twitter Sayfası Nicel Değerleri... 210

Tablo 36. Nihal Bengisu Karaca Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 212

Tablo 37. İsmail Saymaz Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 214

Tablo 38. Zeynep Tüfekçi Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 216

Tablo 39. Levent Üzümcü Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 218

Tablo 40. Akil Yobaz Twitter Sayfası Nicel Değerleri... 219

Tablo 41. Sarıklı Voyvoda Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 220

Tablo 42. İmamın Gülü Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 222

Tablo 43. Berkin İsmail Cömert Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 224

Tablo 44. T.C. Zehra Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 226

Tablo 45. Hilal Türk Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 228

Tablo 46. Hevallo Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 230

Tablo 47. Berxwedan Yaruk Twitter Sayfası Nicel Değerleri ... 232

(13)

1 GİRİŞ

Yeni medya, içerik üretiminde enformasyonu toplama, işleme ve dağıtma işlevi açısından geleneksel iletişim araçlarına eklemlenebildiği gibi onların yerine de geçebilen bir araç ve ortamdır. Egemen kesimler bir araç ve ortam olarak yeni medyadan enformasyonu ticari bir metaya dönüştürerek fayda sağlamakta, aynı zamanda bu ağ yapılanmasını politikalarına kamuoyu desteği oluşturmak ve meşruiyet sağlamak amacıyla denetlemektedirler. Diğer yandan geleneksel iletişim araçlarından farklı olarak (aynı ağ şebekesi içerisinde) karşılıklı etkileşim olanağını barındıran yeni medya, görece herkesin erişimine açık bir biçimde enformasyonu dağıtma gereksinimine yanıt verebilmektedir.

Liberal yaklaşım tam da bu eksende teknolojinin özgürleştirici, demokratikleştirici, eşitlikçi boyutlarına vurgu yaparak argümanlarına dayanak oluşturmaktadır. Bu yaklaşımın teknoloji üzerine temel vurgusu, aracın ‘nesnelliği ve yansızlığı’ üzerinedir. Ancak Nurcan Törenli’nin (2005: 14-15) belirttiği gibi yeni medya enformasyonun üretimi ve dağıtımını önceki iletişim araçlarına oranla hem küresel hem yerel ölçekte daha esnek ve kolay biçimde denetlenip yönlendirilebilir hale getirmiştir. Yeni medyanın uzaktan yönetme ve yönlendirme olanaklarıyla kurulan, kendini pek hissettirmeyen bu denetimi, sınıf hâkimiyetini, güç ve iktidar ilişkilerini sanallaştırıp ortadan kalkmış gibi göstermekte oldukça işlevseldir.

Dolayısıyla yeni medyanın teknolojik üstünlüklerinden bahsedilecekse bunun geleneksel medyaya oranla daha örtük biçimde - hatta denetimden azade olacak şekilde - enformasyon akışının kontrolünü de içerdiği dikkatlerden kaçmamalıdır.

(14)

2

Geleneksel medyaya kıyasla, yeni medya ortamında hiyerarşik yapılanmalı kontrol mekanizmalarının sonlandığı yönünde bir yaklaşımın sorunlu olduğu görülmektedir. Ekonomi politik alandaki erk yapıları varolan egemenliklerini yeni medya ortamı içerisinde devam ettirmekte ve bu ortamı yeni güç ilişkileri ağı ile yapılandırmaktadırlar. Liberal yaklaşımda teknoloji ve teknolojik gelişme, toplumsal örgütlenmeleri ve pratikleri dönüştürebilme potansiyeline sahip temel bir belirleyici olarak kabul görmektedir. Bu bakış açısı, yeni medya ortamını eşitsiz sınıfsal ilişkiler sistemi olarak kavramaya engel teşkil etmektedir. Yeni medyanın herkesin erişimine- kullanımına açık gibi görünmesinin yanında iktidar seçkinlerine ait bir iletişim ortamı, ideolojik meşruiyet, müdahale ve mücadele aracı olma niteliğinin sorgulanması gerekmektedir.

Yeni medyanın diplomasideki rolünü inceleyen liberal yaklaşımlar iletişimsel aracın etkilerine odaklanmıştır. Uluslararası ilişkiler alanındaki bazı kaynaklarda (Dizard, 2001; Kluver, 2002; Seib, 2003; Westcott 2008; Nweke, 2012) yeni iletişim teknolojilerinde yaşanan yeniliklerin uluslararası ilişkiler alanını etkileyen ve şekillendiren bir yapı olduğu üzerinde durulmaktadır. Teknolojik belirlenimci paradigmadan hareket eden bu çalışmalarda, yeni iletişim teknolojilerinin ortaya çıkışı ile medyanın diplomasideki etkinlik ve işlevinin arttığı söylenmektedir. Ancak etki odaklı söz konusu bu çalışmalarda, aktörlerin güç ve iktidar ilişkileri etrafında konumlanması görmezden gelinmektedir.

Yeni iletişim teknolojilerinin diplomasideki rolünü inceleyen ‘etki odaklı’

iletişim çalışmaları da bulunmaktadır. Bu çalışmalarda içeriğin bireyin davranış,

(15)

3

tutum ve görüşünü etkileyeceği savı dayanak alınmaktadır. Diğer bir deyişle, medyanın içeriği dolayımıyla halkın diplomasi konusundaki kanaatlerini etkilediği yönünde bir varsayımdan yola çıkılmıştır. Etki sorunsalını esas alan bu çalışmalarda, medya kuruluşlarının ayrıca kamuoyu oluşturarak hükümetin alacağı kararları yönlendirdiği de belirtilmiştir. Medyanın yönetici kesimin alacağı kararlarda nasıl etkili olduğu üzerine bir dizi model ve yaklaşım geliştirilmiştir (bkz. Robinson, 2005;

Gilboa, 2005).

Sanal diplomasi ve yeni medya ilişkisini eleştirel bir perspektiften irdeleyen sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Uluslararası ilişkiler kaynaklarında sanal diplomasinin aktörleri arasındaki çoklu güç ilişkileri, sermaye ve iktidar yapılarının kontrol girişimleri, bu aktörlerin yeni medya kullanımı yeterli düzeyde incelenmemiştir. Tez çalışması kapsamında ‘sanal diplomasi’ kavramı, sanal diplomasinin aktör, araç ve yöntemleri, diplomaside meydana gelen dönüşüm, sanal diplomaside yeni medyanın kullanımı eleştirel ekonomi politik yaklaşım içerisinde, özellikle de gösterilmeyen yanlarıyla açıklanmak istenmiştir.

Literatürde, tekrarlı bir biçimde, diplomasi alanında yaşanan değişim için basit-indirgemeci bir kestirim öngörülmektedir. Diplomatik ilişkilerde gerçekleşen değişim, diğer bir deyişle eski-geleneksel diplomasiden yeni-sanal diplomasiye geçiş, ilerlemeci çizgi bağlamında yeni iletişim teknolojilerinin kullanılması (araç dolayımı) ile açıklanmakta ve böylece teknolojik belirlenimci bir tutum benimsenmektedir. Oysa tez çalışmasında öne sürüldüğü üzere, sanal diplomasi

(16)

4

kavramı ekonomi-politik yapının belirleyiciliği içerisinde geleneksel diplomasinin aktör, araç, yöntem ve yürütülme biçimindeki değişimi ifade etmektedir.

Sherly Brown ve Margarita Studemeister’a göre (2003: 585) sanal diplomasi ulus devletler ve diğer yeni diplomatik aktörlerin yeni iletişim teknolojileriyle birlikte yürütülen uluslararası ilişkiler pratiklerini, karar alma etkinliklerini, iletişim faaliyetlerini kapsamaktadır. Yeni iletişim teknolojilerinin çatışmaların önlenmesi veya çözümlenmesinde şeffaflık ve işbirliği sağlaması yönünde kullanılması sanal diplomasi uygulamaları arasında değerlendirilmektedir (Brown ve Studemeister, 2003: 589).

Brown ve Studemeister’a göre (2003: 585-587), yeni medya diplomaside uluslararası krizleri önleme olanağı vermekte, çatışmaları çözmeye yardımcı olmakta, diğer yandan taraflar arası meselelerde gizliliği ortadan kaldırarak demokraside şeffaflığı sağlamaktadır. Bu teknolojik araçsalcı yaklaşımda, yeni medya diplomasi konusunda geniş kitlelere mesaj ulaştıran kamuya yönelik bir hizmet üretme aracı olarak görülmektedir.

Brown ve Studemeister (2003: 585) geleneksel diplomasinin ulusal ölçekte bir ikna pratiği olduğunu dile getirirken, sanal diplomasinin yeni iletişim teknolojilerinin kullanılmasıyla yürütülen uluslararası ölçekte bir ikna pratiği olduğuna dikkat çekmektedirler. Sonuçta bu bakış açısından yapılan değerlendirmede geleneksel diplomasi hükümetler arasında hala yürütülmekte olan bir etkinlik ise,

(17)

5

sanal diplomasinin daha çok hükümetler ve halk arasında dolayımlanan bir etkinlik olduğu dile getirilmektedir.

Edvan H. Potter (2002: 4-5) ise yeni medyanın hiyerarşik tek yönlü iletişim modelini değiştirdiğini, kullanıcıları arasında engelsiz bir iletişim ağı sağladığını iddia etmektedir. Potter’a göre devlet ve şirketlerin yanında birey ve gruplar tarafından yeni medya ortamında enformasyon üretilip dağıtılabilmektedir. Bu nedenle ağ yapılanması enformasyon edinme ve yayma konusunda şirketler ve hükümetler gibi geleneksel aracı birimlere olan ihtiyacı azaltmıştır.

Özetle, uluslararası ilişkiler ve iletişim bilimleri alanında yeni medyaya olumlayıcı bakan hakim eğilim, bu yeni araçsal ortamı sınırsız özgürlükler alanı olarak ifade etmekte, söz konusu gelişmenin demokratikleşme olduğuna dikkat çekmektedir. Yeni medyanın önünü açtığı ortamda bu argümana göre, iktidarın merkeziyetsizliği, parçalılığı, dağılmışlığı ve çoğulculuğu söz konusudur.

Tez çalışmasında iktidar ilişkilerinin yeni medya aracılığı ile toplumun tüm katmanlarına eşit biçimde dağılacağı düşüncesinden hareket edilmemektedir.

İletişimsel bir araç ve ortam olarak yeni medya, önceki iletişim araçlarında olduğu gibi sahipleri lehine işleyebilmektedir. Dolayısıyla yeni medyanın eşitliği ve demokrasiyi getireceğini söyleyen açıklamalara sorgulayıcı yaklaşmak gerekmektedir.

(18)

6

Teknolojinin toplumdaki rolünü anlamaya, anlamlandırmaya çalışan, bunun için eleştirel bir sorgu geliştiren çalışmalar da bulunmaktadır. Bu çalışmalarda teknolojinin toplumsal değişimin itici gücü olduğunu ya da ekonomi politik yapıda temel belirleyen olduğunu söylemenin kusurlu bir argümana karşılık geldiği ifade edilmektedir (Robins ve Webster: 2006). Küresel iletişim ağları ve bu ağlara sahip güçlerin denetim ve kontrol gücü bir kısım eleştirel çalışmalar çerçevesinde incelenmiştir. Eleştirel ekonomi politik yaklaşımdan yola çıkarak iletişim teknolojileri alanında mülkiyet ve sermaye sahipliğini inceleyen çalışmalar (Bettig:

1997; Foster ve McChesney: 2011) ideolojik yanlılığa, devlet ve piyasa güçlerinin sermaye ve kâr amaçlı işbirliğine dikkat çekmişlerdir. Bu çalışmalarda ayrıca iletişim teknolojilerinin ekonomik ve siyasal iktidarlar tarafından yapılan müdahalelere maruz kalan bir araç olduğu belirtilmiştir.

Kapitalist toplumsal ilişkiler içinde yeni medya egemen güç ve iktidar yapısını yeniden üretecek tarzda örgütlenmiştir. Robin Mansell’e göre (2004: 98-99), toplumsalın içinde güç eşit bir şekilde dağılmadığı gibi toplumsal bağlamdan kopuk olarak değerlendiremeyecek yeni medya ortamında da varolan güç ilişkileri yeniden üretilmektedir. Mansell yeni medyada güç ve eşitsiz ilişkilerin nasıl yapılandığı sorgulanmalı demektedir. Bu noktada, yeni medya ortamına ilişkin bir değerlendirme yaparken enformasyon üretim ve dağıtımının sermaye egemenliği koşullarında nasıl gerçekleştiğini, sermayenin uzlaşmaz ve çelişkili toplumsal ilişkileri yeni medya dolayımında neden ve nasıl yeniden biçimlendirdiğini anlamak yerinde olacaktır.

(19)

7

Mike Wayne (2006: 65-69) yeni medya yapılanmasının, üretici güçler ile birlikte incelenmesi gerektiğini belirtmektedir. Wayne’e göre, kapitalist üretim ilişkilerinin nesnel bir sonucu olan yeni medya yapılanması, egemen sınıfın gelişimine hizmet etmektedir. Egemenler sermaye aracılığıyla, üretim araçlarının özel, rekabetçi ve hiyerarşik mülkiyetine dayalı toplumsal ilişkilerle çelişki içine giren toplumsallık tarzını genişletebilmektedirler. Yeni medya bu çelişkinin işlemesi için bir mecra sağlamaktadır.

J. Bellamy Foster ve Robert McChesney’in (2011: 69-71) ‘durum saptayıcı’

argümanında ise, sermaye gruplarının ve siyasal iktidarların çıkarlarına hizmet eden, piyasa ve kâr odaklı, rekabete dayalı, sahiplik yapısı belirli kesimlerin elinde olan bir yeni medya sisteminin var olduğuna vurgu yapılmaktadır. Foster ve McChesney yeni medya alanının tekel konumundaki belirli bir sermaye grubu tarafından yönetilip biçimlendirildiğini belirtmektedir.

Ayrıca yeni medyada içerik üretimi sahiplik yapısından, yani kapitalist toplumsal ilişkilerden bağımsız olarak işlememektedir. Ronald V. Bettig’in (1997:

138) ifade ettiği gibi ticarileşme, yoğunlaşma, sahiplik yapısı yeni iletişim sistemlerinin demokratik potansiyelinin sınırlı kalmasına neden olmaktadır.

İktidar yapıları yeni medya sahipliği üzerinden enformasyon akışını yönetme olanağına sahiptirler ve yeni medya olanaklarını kullanarak kamuoyunun kanaatlerini belirlemeye çalışmaktadırlar. Bu noktada asıl önemli soru, yeni medyanın bu faaliyetlere ne kattığı, diplomasi pratiği içine neden dahil edildiğidir. Yeni medya

(20)

8

alanındaki söz konusu yapılanmaya bu perspektiften yaklaşıldığında, Karl Marx ve Friedrich Engels’in Alman İdeolojisi (The German Ideology, 2008) çalışmasında yer alan savı anlamsal değerlilik kazanmaktadır. Marx ve Engels’e göre (2008: 75-76) üretim araçlarını elinde bulunduran sınıf, zihinsel üretim ve dağıtımı sağlayan araçları da kontrol etmektedir. Kapitalist toplumlarda üretim araçlarının kontrol ve mülkiyeti iktidar yapıları ve sermaye sahiplerinin elinde yoğunlaşmıştır. Üretim araçları arasında yer alan iletişim altyapıları da sahipleri için yeni denetim olanakları yaratmaktadır. James R. Beniger Kontrol Devrimi (Control Revolution, 1986) adlı çalışmasında, Marksist teoriye atıfla enformasyonun dağıtılması, toplanması ve işlenmesini teknolojik ve ekonomik düzenlemeler ile birlikte açıklamaktadır.

Beniger’e göre (1986: 7) kitle medyası ve telekomünikasyondaki değişikler artan bir merkezileşmeyle birlikte ekonomik ve politik kontrolün yeniden temsilini ifade etmektedir. Beniger toplumsal yaşamda kontrolün kökenini, öne sürdüğü kontrol devrimi - 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren iletişim teknolojilerinde yaşanan ilerlemelerle başlayan ve halen devam eden - ile açıklamaktadır. Beniger’e göre (2010: 444), iletişim etkinlikleri kontrol işlevinin ayrılmaz bileşenidir ve bir toplumun kontrolü sürdürme yeteneği, ona bağlı enformasyon teknolojilerinin gelişimiyle doğru orantılıdır. Yeni iletişim teknolojilerinin toplumsal yapı içerisinde egemenlere sahiplik ilişkisi bağlamında sunduğu kontrol işlevi güç yapılarının çözümlenmesi ile anlaşılabilir. Çünkü yeni medya yapılanması genel ekonomi politik sistemin bir parçasıdır.

Bu bağlamda tezin çalışma konusu, araç ve mekan arasındaki diyalektik ilişkinin somutlaşmış hali olarak yeni medya ve sanal diplomasi alanı arasındaki

(21)

9

ilişki ve pratikleri incelemeyi kapsamaktadır. Tez çalışmasında, liberal paradigma varolan toplumsal düzeni meşrulaştırma ve sürdürmeyi amaçlayan kuram ve yaklaşımlar olarak nitelendirilirken, mevcut sistemi sorgulayan ve eleştirel tarzda irdeleyen çalışmalar (kendi içinde farklılaşmakla birlikte) eleştirel paradigma olarak değerlendirilmektedir. Çalışma yeni medya ve sanal diplomasiye ilişkin eleştirel ekonomi politik çerçevesinde bir değerlendirme yaparak öncelikle sahiplik ve kontrol yapılarını dikkate almıştır. Çalışmada bunun yanı sıra, enformasyonu üreten, dağıtan ve kontrol eden iktidar yapıları, yeni medya dolayımlı sanal diplomasi uygulamasına dahil olan taraflar arasında gerçekleşen mücadele incelenmektedir.

Çalışmada diğer yandan küresel birikim düzeni, ağ ekonomisi, ağ toplumu, yeni medya tartışmaları ışığında diplomasi alanının geçirdiği dönüşüm ele alınmak istenmiştir. Çalışmada sanal diplomasinin kimler tarafından ne amaçla ve hangi araçlarla yürütüldüğünün, sanal diplomasinin yeni medya aracılığı ile neden ve nasıl dolayımlandığının, ‘sanal diplomasi’ olarak adlandırılan bu etkinlikten varolan güç ve iktidar ilişkilerinin sürdürülmesi konusunda ne beklendiğinin anlaşılması ve ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Sanal diplomasi ve yeni medya arasında dolayımlanan ilişki ve pratiklerin incelenmesinde, eleştirel ekonomi politik yaklaşım odaklı böyle bir kavramsallaştırma ve kuramsal tartışma oluşturulmasının alana teorik katkı sağlayacağı öngörülmüştür. Yeni medyanın sanal diplomaside kullanımı, bilindik hakim tanım ve indirgemeci yaklaşımların dışında; tarihsel ve toplumsal bağlamda, genel ekonomi politik yapılar içinde bütünlüklü olarak ele alınmaya çalışılmıştır. Böylece tez çalışmasında sanal diplomasinin ekonomi politiği ortaya konmak istenmiştir.

(22)

10

Bu tez çalışmasında, sanal diplomasinin tarafları arasındaki ilişki etkileşimini

‘örnek olay’ bağlamında açığa çıkartmanın yararlı olacağı düşünülmüştür. Bunun için çalışma konusunun belirli bir zaman aralığında bir örnek olay ile sınırlandırılarak incelenmesi planlanmıştır. Çalışmada ‘Gezi Parkı’ örnek olayında

‘Twitter’ içeriklerinin incelenmesi tercih edilmiştir. Gezi Parkı örnek olayında, tarafların -ağ topluluklarının veya bireysel kullanıcıların- sanal diplomasiye girişi ve aralarındaki mücadelenin açığa çıkartılması amaçlanmıştır. Böylelikle hem liberal yaklaşım içindeki sanal diplomasi kavramsallaştırması yeniden tartışmaya açılabilecek hem de sanal diplomasinin kimlerin kontrolünde, ne amaçla ve nasıl yürütüldüğü örnek olay kapsamında daha görünür-kavranır hale getirilecektir.

Çalışmada araştırma evreni belirli bir tarih aralığı ile sınırlandırılmıştır.

Çalışma kapsamında, Twitter kullanımına yönelik 1 Haziran 2013- 1 Temmuz 2013 tarih aralığının incelenmesi uygun görülmüştür. Gezi Parkı olaylarının başladığı ve sönümlendiği dönemi ifade eden bu tarih aralığı, aynı zamanda, Türkiye ölçeğinde sosyal ağ kullanımının hızla arttığı dönemi işaret etmesi bakımından önemlidir.

Tez çalışmasında incelenecek materyale, enformasyon çokluğu ve çalışmanın zaman darlığı nedeniyle ayrıca bir sınırlama getirilmiştir. Araştırma kapsamındaki 1 aylık süre içerisinde çevrimiçi olan 40 twitter hesabı incelenmiştir. Belirlenen bu kotanın varsayımları sınamaya olanak tanıyan yeterli araştırma bulgusunu sağladığı düşünülmektedir.

(23)

11

Twitter sosyal ağında diplomasiye etki edebilecek tarafların yazı, link, fotoğraf, etiket (#hashtag), bildirim (@mention) eklentisi ile sanal ortama katılması sanal diplomasi etkinliğine dönüşebilmektedir. Twitter hükümetlerarası kuruluşlar, hükümet dışı kuruluşlar, medya, sivil toplum örgütleri, partiler, bireyler vb. gibi eski ve yeni olmak üzere tasniflenebilecek diplomatik tarafların karşılaşma alanıdır. Yeni medyadaki kullanıcı etkileşimi aracılığıyla ulusal ve yerel ölçekteki bir olay ya da etkinlik uluslararası boyuta taşınabilmektedir. Dolayısıyla tez çalışmasında yeni medyadaki içerik üretiminin ‘Twitter’ örneğinde incelendiği bir araştırma yöntemi tercih edilmiştir.

Tez çalışmasında sanal diplomasiye ilişkin yer alan ‘ekonomi-politik değerlendirme’, içerik analizini kapsayan bir yöntemle sınanmak istenmiştir.

Yöntemin ilk aşamasında öncelikle ‘örnek olay’ hakkında ardalan bilgisi verilmiştir, ikinci aşamada içerik analizinin anlaşılır bir biçimde ortaya konması için Twitter içeriğine yönelik nicel değerlerin tablolaştırılması öngörülmüştür. ‘Nicel verilerin nitel değerlendirmesi’ aşamasında ise örnek olaya ilişkin tematik analiz ve bağlam analizi yapılması tercih edilmiştir. Tematik analiz örnekleme dahil edilen Twitter hesaplarının içeriğini (konu dağılımını, bildirim ve etiket öğelerini, link ve fotoğraf eklentilerini) ortaya koyması açısından önem taşımaktadır. Bağlam analizinde tarafların sanal diplomasi etkinliği, genel ekonomi politik yapı ile ilişkilendirilmiştir.

Bu çerçevede tezin birinci bölümü, sanal diplomasi ve yeni medya ilişkisini teorik yaklaşımları incelemeye olanak tanıyacak ‘kuramsal bir tartışmaya’

ayrılmıştır. Tezin ikinci bölümünde ise ‘kavramsal bir tartışmaya’ yer verilerek sanal

(24)

12

diplomasinin ortaya çıkış süreci, aktörler, araç ve yöntemleri açıklanmıştır. Ayrıca bu bölümde, sanal diplomaside yeni medyanın kullanımını ‘eleştirel ekonomi politik’

açıdan anlamak için yumuşak güç, net politik, çoklu güç ilişkileri, ağ toplumu, ağ ekonomisi gibi alt başlıklara yer verilmiştir. Sanal diplomasinin yapısal belirleyenleri Marksist retoriğe atıf ile maddi alt yapı ve maddi üst yapı ayrımı içerisinde ele alınmıştır. Tezin üçüncü bölümünde yeni medyadaki Twitter içerikleri Gezi Parkı örnek olayı ile sınırlandırılarak incelenmiştir. Bu bölümde araştırma yöntemi, araştırma evreni, kapsam, sınırlılıklar, veri toplama teknikleri, tematik analiz ve bağlam analizini içeren veri değerlendirmesi yer almıştır. Tez çalışmasının sonuç bölümü ilişkin yeni medyadaki sanal diplomasi uygulamasına ilişkin genel bir değerlendirmeyle son bulmuştur.

(25)

13 BİRİNCİ BÖLÜM

SANAL DİPLOMASİ VE YENİ MEDYA İLİŞKİSİNE YÖNELİK YAKLAŞIMLAR

Bir genelleme yapmak gerekirse, bir biçimde yeni medya ile ilişkilendirilen ve sanal diplomasi uygulamalarını ele alan yaklaşımları liberal paradigma ve eleştirel teori olmak üzere iki temel kategoriye ayırmak mümkündür. ‘Sanal diplomasi’

hakkındaki kavramsallaştırma ‘uluslararası ilişkiler’ kaynaklarında genel olarak liberal yaklaşımlar içinden yapılmaktadır. Buna karşın yeni medya eleştirisinden beslenen bir ekonomi politik çalışma ile sanal diplomasinin incelenmesine ihtiyaç vardır. İletişim alanındaki çalışmalarda doğrudan sanal diplomasi ile ilgili bir yazın bulunmasa da, yeni medyadaki kontrol ve sahiplik yapılarını inceleyen çalışmaların sanal diplomasi uygulamasının tanımlanmasına katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

Tezin bu bölümü sanal diplomasi ve yeni medya ilişkisini, bu iki başat kuramsal çerçeve ile incelemeye olanak tanıyacak bir tartışmaya ayrılmıştır.

Nicholas Garnham (2000: 78) teknolojinin kullanıcılar üzerindeki biçimlendirici gücüne vurgu yapan çalışmaları teknolojik determinist eğilimli çalışmalar olarak sınıflandırmaktadır. Kullanıcılara ve kullanıcıların teknolojinin çıktıları ile ne yaptıklarına odaklanan bu çalışmalar teknolojik üretimden yani yeniliklerden ve onun toplumsal dağılımından teknolojinin nasıl tüketildiğini inceleyenlere kadar bir dizi çeşitlilik göstermektedir. Garnham’a göre (2000: 71) teknolojiyi toplumsal biçimlendirme aracı olarak gören bazı liberal yaklaşımlarda, teknoloji piyasa odaklı araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin bir parçası olarak

(26)

14

değerlendirilmektedir. Öte yandan iletişim literatüründe teknolojik yeniliklere iletişim devrimi olarak bakanlar ile enformasyon toplumu kuramcılarının teknolojik determinist yönlü yaklaşımlarına karşı bir perspektif ortaya koyan çalışmalar da yer almaktadır. Garnham’a göre (2000: 78) bu yönlü eleştirel yaklaşımlar teknolojik gelişmenin ve teknoloji kullanımının kapitalist üretim ve değişim ilişkilerinin yapısı içerisinde belirlendiğini ve bu yapısal örgütlenmeye tabi olduğunu ifade etmektedir.

Tez çalışmasında teorik perspektife ilişkin yukarıdaki ayrımı belirginleştirmek üzere Garnham’ın (2000) bu tasnifinden yararlanılmıştır.

1. Liberal Yaklaşım İçinde Yeni Medya, Teknolojik (Araçsal) Belirlenimcilik ve Sanal Diplomasi

Diplomasinin yürütülmesinde gerçekleşen gelişme ve değişimlerin kaynağı teorisyenler tarafından farklı biçimlerde analiz edilmektedir. Sanal diplomasiyi sadece yeni iletişim teknolojilerinin gelişimine bağlayarak açıklamanın kusurlu bir argümana karşılık geldiği söylenebilir. Teknolojik belirlenimciliğin sınırlı bakışının ötesine geçmek, ağ yapılanmasını teknolojinin etkileşimi üzerinden tartışabilmek için sanal diplomasinin eleştirel ekonomi politik üzerinden incelenmesine ihtiyaç vardır.

Diplomasi alanına liberal yaklaşan teorilerde sanal diplomasi kavramı, diğer bir deyişle devletlerin dışında yeni aktörlerin ortaya çıkışı, yeni yöntem ve araçların kullanılması ekonomi politik yapılanmayla açıklanmamaktadır. Diplomaside yaşanan bu araç ve aktör dönüşümünü, ortaya çıkan teknolojik yeniliklerle açıklama girişimi literatürde hakim bir eğilimdir. Aktörlerin varlığı/ kullandıkları teknolojilerin ortaya

(27)

15

çıkışı, üretim ilişkileri ve sınıf oluşumundan bağımsız bir biçimde ele alınmakta;

aktörlerin etkinliği eşitsiz iktidar ilişkisi ve güç mücadelesinden, kapitalizmin yarattığı toplumsal çelişkilerden yalıtık olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla devletlerin yürüttükleri politikalar da maddeler halinde uygulamaya konan yasa (düzenleyici kural) temelli meşru birer tasarı, teknik bir mesele olarak görülmektedir.

Bu bakışların bir yansıması olarak aktörlerin araç ve yöntemleri kontrol etme girişimleri, güç ilişkilerinin temellendiği ekonomi politik yapılanma, kapitalizmin ulaştığı nihai aşamada sermayenin uluslararası ilişkiler alanında oynadığı rol ve eşitsiz toplumsal ilişkilere dayalı toplum yapısı görmezlikten gelinmektedir.

Toplumsal ve ekonomi-politik bağlamdan koparılmış böylesi yaklaşımlar, aktörlerin eylemlerini ne amaçla ve nasıl gerçekleştirdiğini açıklamamakta, sistemin işleyişinde rol alınması ve ona sorgusuz bir biçimde dahil olunması gerektiği anlayışını meşrulaştırmaktadır.

Yeni medyayı etki yönlü ele alan çalışmaların belirlenimci (determinist) bir eğilimde olduğu görülmektedir. İletişim teknolojilerinin toplumsal ilişkileri, dolayısıyla ekonomi politik yapılanmayı dönüştürdüğü savı teknolojik belirlenimci bir yaklaşıma karşılık gelmektedir. Bu yaklaşımlar karşılıklı etkileşimin diyalektik bir süreç olduğunu göz ardı ederek iletişim teknolojisinin serbest enformasyon akışı ve eşit erişim sağladığı, katılımı arttırdığı, demokrasiye ve kamusal alana var olan kısıtlılıkları aşma noktasında yeni olanaklar getirdiği yönünde bir savunu içerisindedirler. Sanal diplomasi ile ilgili çalışmalarda yeni medyanın sunduğu olanaklar, kontrol ve sahiplik mekanizmaları incelenmeden analize tabi tutulmaktadır. Bu çerçevede sanal diplomasi ve yeni iletişim teknolojileri ilişkisini

(28)

16

liberal perspektif içerisinde ‘CNN etkisi yaklaşımları’, ‘internet etkisi yaklaşımları’,

‘çatışma çözümleyiciliği’, ‘yeni demokrasi’, ‘yeni kamusal alan’ başlıkları altında tartışmak mümkündür.

1.1. ‘CNN Etkisi’ Yaklaşımları

İletişim alanında dış politika yapımı ve haber medyasının içeriği arasında etki yönlü bağlantıyı inceleyen çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmalar kapsamında yer alan ‘CNN etkisi’ teorisi (CNN effect theory) teknolojik yeniliklerle gelişen yeni medyanın yayınladığı içeriklerin dış politika kararlarını etkilediği savına vurgu yapmaktadır. Yaklaşımın temelinde teknoloji destekli, küresel ölçekte, kesintisiz ve anında gerçekleştirilen yayın akışının dış politika yapımını biçimlendirdiği yönünde özetlenebilecek bir görüş sunulmaktadır. CNN etkisi teorisine göre, olay yerinden canlı yayınların yapılması öncelikle bir uluslararası kamuoyu oluşturmakta ve bu da hükümet politikalarını, politika yapımını yönlendirmektedir. Livingston ve Eachus (1995), Jakobsen (2000), Hawkins (2002), Gilboa (2005), Robinson (2005) ‘CNN etkisi’ teorisini geliştiren çalışmalarda bulunmuşlardır.

Teknolojik gelişmelerin geleneksel medyaya sunduğu yeni olanaklar sayesinde yayıncılık faaliyetleri daha geniş bir kitleye, hızlı bir biçimde ulaşabilmiştir. 1990’ların başına gelindiğinde uydu yayıncılığı ile imgeler artık dünyanın dört bir köşesine anında iletilebilmektedir. CNN etkisi teorisyenlerinin bir kısmı (Livingston ve Eachus, 1995: 416) canlı yayınların kamuoyu baskısı

(29)

17

oluşturduğu varsayımını 1992 yılında Somali’den yayınlanan yoksulluk görüntülerinin yarattığı etki üzerine kurmuşlardır. Somali’de açlık çeken insanların görüntülerinin yayınlanması ile bölgeye insani müdahale yapılması arasında doğrudan bağlantı kurmaktadırlar.

Steven Livingston ve Todd Eachus’un (1995: 415) ortaya koydukları CNN etkisi teorisinde, dış politika yapımında karar alıcıların haber medyasının gücüne karşı kontrolü kaybettikleri durumlarda siyasi uzmanların ve diplomatların rolünün azaldığını dile getirmektedirler. Livingston ve Eachus (1995: 415) dış politika konusunda alınan kararları muhabir, yapımcı ve editörlerin etkileyebildiğini söylemektedirler. Livingston ve Eachus’a göre, böylesi gelişmeler o toplumda iktidarlardan bağımsız bir medyanın var olduğunun göstergesidir. Yeni iletişim teknolojileri ve dış politika ilişkisini irdeleyen bu düşünürlerin teorisinde görüldüğü üzere, teknolojinin bireylere bağımsızlık ve erişim özgürlüğü sağladığı vurgusu öne çıkmaktadır.

İnsani müdahaleye dikkat çeken haber içeriklerinin Somali’ye Amerikan askeri gönderilmesini sağladığını belirten Livingston ve Eachus yaptığı içerik analizi ile bunu bulguladıklarını belirtmektedirler (1995: 415). 1 Livingston ve Eachus’a göre siyasilerin ürettikleri politikalar ve aldıkları kararlar medya içeriği çerçevesinde yapılanmaktadır.

1 Livingston ve Eachus Ekim 1991’den Ocak 1993’e kadar ki döneme ait CNN, ABC, CBS, NBC haber görüntülerini ve Washington Post, New York Times yazılı haber içeriklerini incelemişlerdir.

Uygulanan içerik analizi yönteminde haber içeriklerindeki kelimeler olumlu ve olumsuz olarak kodlanmıştır. Çalışmada haber sıklığına ve metinlerdeki kelime sıklığına bakılmıştır.

(30)

18

V. Peter Jakobsen (2000: 131-132) ise CNN etkisi teorisini açıklarken hükümetlerin kararları üzerinde yeni iletişim teknolojileri ile gelişen medyanın doğrudan etkilerine odaklanmaktadır. Etki söyleminin abartıldığını kabul etmekle birlikte medyanın özelikle Soğuk Savaş sonrası dönemde hükümetleri insani krizlere müdahale etmeye yönlendirdiğini ifade etmektedir. Jakobsen’e göre Soğuk Savaş döneminde ulusal çıkar ve güvenlik nedeniyle hükümetin aldığı kararlar medyada haklılaştırılırken, Soğuk Savaş sonrası dönemde iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle kesintisiz canlı yayınlar çatışma, felaket, yoksulluk gibi insanlık durumlarını tüm dünyaya ileterek halkların ve hükümetlerin dikkatini yıkım bölgelerine çekmeye başlamıştır.

CNN etkisi teorisinde yeni medya ve siyasal iktidarlar arasındaki ilişki kurumsal düzeyde ve karar alma mekanizmasına etki çerçevesinde açıklanmaktadır.

CNN etkisi teorisini irdeleyen teorisyenlerden Virgil Hawkins’e göre (2002: 225) medya dünyanın herhangi bir yerinde ortaya çıkmış çatışmalardan öncelikle birini seçer, konuyu basit bir ahlak sorununa indirger ve uzak ülke halklarının duygusal tepkilerini uyandırır. Böylece yeni iletişim teknolojileri ile desteklenerek gelişen medya, hükümetlerin çatışma bölgesine ilgi duymasını ve müdahale etme yönünde karar almasını sağlamış olur.

Hawkins (2002: 226) CNN etkisini belirleyen unsurun öncelikle olayın haber değeri taşıyıp taşımaması olduğunu belirtmektedir. Hawkins haberin bir seçim işi olduğuna değinerek olay yerine ulaşılabilirliğin haberin değerini belirlediğini ifade etmektedir. Hawkins, bu duruma dikkat çekmek için o dönemde Sudan’da yaşanan

(31)

19

benzer insanlık durumunun görmezlikten gelindiğine değinmektedir. Hawkins’e göre, medya endüstrisindeki rekabetin, iletişim teknolojisindeki gelişmelerin, editör ve yapımcı gibi eşik bekçileri ile hükümet kanadından gelen baskıların haberin seçimini, dolayısıyla da ‘CNN etkisini’ yönlendirmektedir. CNN etkisi teorisinin geçerliliğini kabul eden Hawkins (2002: 226) şu noktaya değinmektedir: “Medya kuruluşları arasındaki rekabet haberi tüketilebilecek bir nesne haline dönüştürmüştür.

Medya haberi potansiyel müşterilerine çekici bir ürün haline getirme çabasındadır.

Habere bilgi yanında eğlence unsurunun eklenerek paketlenmesi ve içeriğin tabloidleşmesi söz konusudur. Çatışma haberlerinde iyi kötü karşıtlığı tasvir edilirken duygusal üzüntü veren bir anlatı sunulmaktadır.” Sonuçta bazı haberler öne çıkmakta, bazıları önemini kaybetmekte ve görünmemektedir. Hawkins medyanın karar alıcılar üzerinde rol oynadığı gibi bu rolü gerçekleştirmekte kimi zaman eksik kaldığını belirtmektedir.

Bir diğer teorisyen Eytan Gilboa (2005: 37) CNN etkisi tartışmalarının Soğuk Savaş sonrasında iletişim teknolojilerinde gelişmelerin yaşandığı dönemden itibaren başladığını belirtmektedir. Gilboa’ya göre kriz bölgelerinden anında yayıncılık medya içeriğinin politika yapımına etki etmesine sebebiyet vermiştir. Küresel haber ağları, insani müdahale ve uluslararası arabuluculuk rolünde hükümet politikalarının bir parçası olarak görülmüştür. Gilboa (2005: 28) iletişim alanında yeni teknolojilerin kullanılmaya başlanmasıyla birlikte uluslararası ilişkiler alanında medyanın yeni bir aktör konumuna geldiğini dile getirmektedir. Gilboa yeni medyaya ‘dördüncü güç’

vasfı yükleyerek aracın varoluş dayanaklarını güçlendiren politik bir çerçeve

(32)

20

çizmektedir. Gilboa’nın yaklaşımında yeni medya aracılığıyla yürütülen müzakere süreçlerini meşrulaştıran bir söylemin savunulduğu söylenebilir.

Gilboa’ya göre (2005: 37) ‘etki’; devletlerin oluşturdukları politikaları engelleme, siyasilerin seçeneklerini sınırlama, kısıtlama veya siyasilerin alacakları kararları hızlandırma, destekleme, meşru kılma, haklılaştırma şeklinde anlaşılmalıdır.

Yeni medya yapılanmasında sermaye sahiplerinin rolü ile bunların siyasilerle çıkar yönlü ilişkileri Gilboa’nın etki teorisinde yer almamaktadır.

Piers Robinson (2005: 344) ise 1990’lı yıllarda sıklıkla tartışılan CNN etkisi teorisini bazı açılardan revize etmiştir. Robinson CNN etkisi teorisini genel politik meselelerle ilişkilendirerek yeniden ele almaktadır. Robinson’a göre, sadece 1992 Somali’de olan biteni değil; 1991 Irak, 1994 Ruanda, 1995 Bosna ve 1999 Kosova’da yaşanan insanlık durumlarına yayın akışında yer verilmesi ve hükümetlerin bu bölgelere müdahale kararı alması medyanın dış politika yapımını etkilediğinin bir göstergesidir.

Robinson (2005: 344) bu tespiti ile 2001’deki 11 Eylül olaylarının ardından Amerika’nın başlattığı terörle mücadele savaşı sonucunda medya-iktidar ilişkilerinde bir değişim yaşandığını savlamaktadır. Soğuk Savaş dömenindeki komünizme yönelik tehdit algısı yön değiştirmiş, ADB’nin terörü tehdit olarak görmesi ile terör karşıtı askeri müdahaleler medyada haklı kılınmıştır.

(33)

21

Robinson’un (2005: 349), ayrıca 11 Eylül ardından medya kuruluşlarının karar alıcıların politikalarıyla uyumlu hareket ettikleri ve siyasilerin istekleri doğrultusunda içerikleri kısıtladıkları yönünde bir başka tespit daha yapmaktadır. Bu kez özellikle ulusaşırı iletişim araçları (geleneksel ve yeni medya dolayımında) hükümetlerin kontrolüne girmiş, etki ters yönlü işlemeye başlamış, hükümetler de doğrudan sansür uygulamak yerine medya içeriklerine başka türlü müdahalelerde bulunmuşlardır.

Özetle, CNN etkisi medya içeriklerinin (özellikle görüntülerin) tesiriyle gerçekleşen bir ‘politika değişimini’ ifade etmektedir (Livingston ve Eachus, 1995:

415). Bu bağlamda siyasi ya da yönetsel süreçlerde kamuoyu baskısına belirleyici bir güç atfetmek noktasında liberal teorinin öne çıkan görüşlerinden birisini paylaşmakta ve meşrulaştırmaktadır. Bu anlamda teori de dış politikayı belirleme gücünün hükümetlerin dışişleri birimlerinden medya kuruluşlarına doğru yayıldığı kabulüne dayanmaktadır. CNN etkisi teorisinde yeni medyanın çoklu güç ilişkilerinin işleyişinde üstlendiği rol ve mülkiyet ilişkileri dikkate alınmamaktadır. Bu durumda da en başta aktörün sahiplik yapısından gelen sınıfsal konumu ve organizasyon yeteneklerini sergilerken bu konuma uygun hareket edip etmediği sorgusu ihmal edilmektedir.

1.2. ‘İnternet Etkisi’ Yaklaşımları

Uluslararası ilişkiler kaynaklarının bazılarında (Dizard, 2001; Kluver, 2002;

Seib, 2003; Westcott 2008; Nweke, 2012) iletişim teknolojilerinde yaşanan

(34)

22

yeniliklerin uluslararası ilişkiler alanını etkileyen ve şekillendiren bir yapı olduğu üzerinde durulmaktadır. Teknolojik belirlenimci bir paradigmadan hareket eden bu çalışmalarda yeni iletişim teknolojilerinin ortaya çıkışı ile iletişim teknolojilerinin diplomasideki etkinlik ve işlevinin arttığı söylenmektedir. Ancak ‘internet etkisini’

odağına alan bu çalışmalarda, toplumsal-yapısal belirlenim içerisinde aktörlerin konumlanması görmezden gelinmektedir.

Diplomasi ve teknolojik gelişmeler arasındaki ilişkiyi irdeleyen Wilson Jr.

Dizard (2001: 1-2) argümanında geleneksel diplomasinin azınlık bir seçkin grup tarafından yürütülme biçiminin değiştiğini ileri sürmektedir. Dizard’a göre yeni iletişim teknolojileri hem dış politikayı değiştirerek yeni stratejiler seti inşa etmekte hem de diplomatik aktörlerin ilişkilenme biçimlerini etkilemektedir. Diğer bir deyişle internet aracılığıyla uluslararası alandaki ilişkiler daha farklı biçimlenmeye başlamıştır.

Elçiliklerde uydu, bilgisayar ve diğer enformasyon teknolojileri gibi donanımlar bulundurulmaya başlanmıştır. İletişim teknolojileri uzaktan gözlem ve kontrol olanağı sağlamaktadır. Sanal ortam aynı zamanda karar alma mekanizmasına temel oluşturan elektronik verilerin toplandığı sanal elçiliklerdir (Dizard, 2001: 2).

İletişim teknolojileri özellikle dış politikanın hem içeriğini hem yöntemini güçlendiren bir gelişme olmuştur. Çünkü dış politikada bilgiye erişim, ekonomik ve askeri gücün yanında bir başka güçtür. Örneğin ABD bilgi akışına önem vermesi

(35)

23

sayesinde en büyük elektronik enformasyon tabanına sahip ülke konumuna gelmiştir (Dizard, 2001: 3).

Dizard (2001: 5) iletişim teknolojilerinin uluslararası ilişkilerdeki etkilerini şöyle sıralamıştır:

 Elektronik alt yapı küresel ölçekte ekonomik ilişkilerin sürdürülmesinin temel araçlarıdır.

 Dışişlerinde enformasyon kaynaklarının organize edilme biçimini değiştirmiştir. Diplomasinin önemli uygulamalarından olan rapor tutma ve müzakere süreçlerinde enformasyon toplama ve işleme gelişmiş teknoloji sayesinde değişmiştir.

 Yeni iletişim teknolojileri kamuoyunu etkilemede kullanılmaya başlanmıştır.

Dizard’a göre (2001: 3) internetin olumsuz etkisi ise enformasyon, veri ve kaynakların sayısal ortamda kırılgan bir yapıda olmasıdır. Çünkü yeni medya ulusal güvenliği sağlamada sıkıntı doğuran hackerlar ve politik eylemlerde bulunan teröristlerin türediği bir mecradır.

Yeni medya ortamını içerik yönünden inceleyen Alan R. Kluver (2002: 500) ise yeni medya formatının uluslararası meselelerde etkisinin ne yönde olduğunu maddeler halinde şöyle belirtmektedir:

 Yeni medya anlatısal çerçevenin yaratıldığı bir formata sahiptir.

 Kullanıcıları istediği zamanda istediği enformasyonu yayma fırsatına sahiptir.

 Yeni medya müzakereyi teşvik etme özelliğine sahiptir.

(36)

24

Kluver’e göre (2002: 499) yeni medya kamuoyunu biçimlendirmeye yardımcı olarak bireyin politika seçeneklerini kısıtlama veya arttırmasında rol oynamaktadır.

Ayrıca elektronik iletişimin geliştirilmesi uluslararası ilişkilerde diplomatların rolünü değiştirmiştir. Kluver (2002: 503) liberal argümandan farklı olarak enformasyonu yayanların güç ve otorite sahibi olduğunu söylemektedir.

Kluver’e göre (2002: 515) teknoloji politik, sosyal, kültürel söylemin dolayımlayıcısıdır. Uluslararası ilişkilerin kamusal müzakeresinde ve dış politikada politik kültürü oluşturmada intenetin rolü bulunmaktadır. Örneğin Meksika’daki Zapatista hareketi uluslararası kamuoyunun dikkatini çekme konusunda yeni medyanın gücünü göstermiştir.

Philip Seib (2003: 617) haber medyası, karar alıcılar ve kamuoyu arasındaki ilişki biçimine ve bu ilişkiselliğin değişim boyutuna ‘etki’ yönünden bakmaktadır.

Seib’e göre, medyanın yöndeşmesiyle beslenen internet uluslararası ilişkileri ve uluslararası haber içeriğini yeniden biçimlendirmektedir. Enformasyon devrimi haber medyasının gücünü ve rolünü yeniden belirlemiş ve karar alıcılara kendi amaçları için kullanabilecekleri bir araç sunmuştur.

Seib (2003: 617) çevrimiçi (online) içeriğin etkilerinin esas başlangıç noktası olması gerektiğinden bahsetmektedir. Seib’a göre internetteki çevrimiçi yayınlar kamuoyunu, dolayısıyla karar alıcıları ve politika yapımını etkileyebilmektedir.

(37)

25

İnternet mevcut enformasyon çeşitliliğini artırarak bu etki sürecini yoğunlaştırmaktadır.

Ayrıca Seib’e göre (2003: 618-619) internet kullanıcısı istediği zaman enformasyon akışını durdurabilir, etkileşimsel (interaktif) metni, şekilleri, harita ve grafikleri arşivleyebilir. Anlık etkileşimsel ileti olanağı haber üreticileri ve haber takipçileri arasındaki ilişkiyi geliştirmektedir. Haber toplama web ortamından ve diğer teknolojilerden beslenmektedir.

Seib’ın aslında demek istediği internetin ileti-haber aktarma özelliğinden daha fazlasına sahip olduğudur. Seib’e göre (2003: 640) enformasyonel ve etkileşimsel kapasitesi sayesinde sınırları aşar, sanal topluluklar, sanal devletler yaratır. İletişim teknolojilerinde kurumsallaşma bir devletin uluslararası ilişkilerdeki rolünü arttırabilir. Dolayısıyla global politikanın enformasyon teknolojileri tabanlı yeniden düzenlenmesi gerekli hale gelmiştir. Hükümetler kurumsal hizmetlerini enformasyon sistemlerine göre uyarlamışlardır. Seib’a göre internetin herkesin erişimine açık demokratik potansiyeli, politika yapıcılar ve diğerleri arasındaki ilişkiyi değiştirmektedir.

Yeni iletişim teknolojilerinin diplomasiyi etkilediğini dile getiren bir diğer teorisyen Nicholas Westcott’a göre (2008: 10) internet, yerel ve ulaslararası siyasetin kullanımdaki hali hazır eski ikna pratikleri için yeni bir araçsal ortam sunmaktadır.

Ağdaki toplulukların var olması, tartışmaya katılması, bağlantılılığın genişlemesi bu yeni aracın önemli üç niteliğidir.

(38)

26

Westcot’a göre (2008: 2) okyanus ötesi gemiler 16. ve 18. yy’da Avrupa’nın yükselmesine, telgraf 19. yy’da imparatorlukların gelişimine destek olurken; uçak, radyo, televizyon gibi ulaşım ve iletişim araçları 20. yy’da uluslararası ilişkileri dönüştürmüş, internet ise günümüzde diplomasiye hem fırsatlar hem de çeşitli riskler sunmuştur.

Westcott (2008: 2) internet ve diplomasi etkileşimini inceleyen çalışmaların ortak bulgularının şu olduğunu ifade etmektedir:

 Karar alma ve politika yapımında internet aracılığıyla insanların sesini duyurabilmesi artarken devletlerin kontrolü azalmıştır.

 Enformasyonun -doğru veya yanlış- yayılmasını serbest kılmış ve hızlandırmıştır.

 Geleneksel diplomatik hizmetlerin daha hızlı ve daha az maliyetle yapılmasını sağlamıştır.

Westcott’a göre (2008: 8-9) web ortamı hükümet dışı kuruluşlara sesini duyurabilme olanağı vermektedir. Yoksulluk, küresel ısınma, insan hakları gibi konulara odaklanan toplumsal hareketlerin gelişimine ayna tutmakta ve onların etkinliğinin artmasını sağlamaktadır. Diplomasiye dahil olan aktörlerin daha fazla ve farklı olmak üzere çoğalması söz konusudur. Hükümet dışı kuruluşlar interneti kullanarak uluslararası ilişkilerdeki rollerini arttırmışlardır.

(39)

27

Westcott’a göre (2008: 16-18) sayısal diplomasi derken anlaşılması gereken unsurlar şunlardır:

 Diplomatik hizmetlerin yürütülmesi

 Görüşleri yönetme-ikna pratikleri gerçekleştirme

 Dış politikayı etkilemek için ağ topluluklarının kurulması

 Enformasyon edinme, enformasyon yayma, politika kararları için müzakere başlatma

Eugene N. Nweke ise çalışmasında internetin sadece olumlu değil olumsuz etkilerini de dile getirmiştir. Nweke’e göre (2012: 23) yeni iletişim teknolojileri devletleri memnun edecek dış politika mekanizmalarını devreye sokarak ulusların katılımını genişletme potansiyeline sahiptir. Diplomasi, teknoloji yönelimli internetin doğasını uluslararası ilişkilerde gerekli kılmakta ve kullanımını kapsamaktadır. Sanal diplomasi iç, dış ve ilişkisel önemli dönüşümleri içeren elektronik dağıtım stratejisidir. Dönüşüm, hükümetlerin görev ve işleyişinde etkinliği geliştirmek için yeni iletişim teknolojlerinin kullanımını ifade etmektedir (Nweke, 2012: 23).

Nweke’e göre (2012: 24) internet sayesinde enformasyon farklı hükümet birimleri arasında daha hızlı bir biçimde akmaktadır. İşleyen zamanı ve gereksiz bürokratik işleri emek ücretlerinin maliyetini azaltmakta, veri toplamayı sağlamaktadır. Hükümetlerin enformasyonu tekelinde bulundurması ortadan kalkmış, diplomasiye yeni karakteristik özellikler gelmiştir. Halkın diplomasinin işleyişinde yer almasını olanaklı hale gelmiştir. Nweke (2012: 24), sayısal iletişim teknolojilerinin hükümetlere daha geniş kitlelere ulaşmak için internet ortamında

(40)

28

temsil edilmeye izin verdiğini belirtmektedir. Yeni iletişim tenolojileri ikili (bilateral) ve çoklu (multilateral) görüşmelerin doğasını ve işleyişini değiştirmiştir.

Görüşmeler, forumlar, oturumlar sayısal araçlarla yapılabilmektedir. Böylece eş zamanlı iletişimin maliyeti düşmektedir. Nweke’e göre (2012: 25) iletişim teknolojilerinin olumsuz yanı sanal ortamın siber terörist saldırısına açık olmasıdır.

Yeni iletişim teknolojilerini kullanmayı bilmeyenler için enformasyon açığının (digital gap) oluşması bir diğer olumsuz etkendir.

Dizard (2001), Kluver (2002), Seib (2003), Westcott (2008), Nweke (2012) için internetin kamuoyu oluşturma etkisi değerlendirilmesi gereken başat unsurdur.

İnternetin diplomatik işlerin yürütülmesine teknolojik destek sağlamasının dışında kamuoyunu yönlendirme, gündemi belirleme gibi bir niteliği olduğu ifade edilmiştir.

1.3. Çatışma Çözümleyiciliği Yaklaşımları

Çatışma çözümleyiciliği yaklaşımlarında yeni iletişim teknolojileri sosyal değişimi belirleyen bir etken olarak görülmekte ve yeni medyanın çatışma durumunu sönümlendirmek açısından olumlu ve olumsuz etkilerine odaklanılmaktadır. Çatışma hali tarafların anlaşmazlık içinde olduğu silahlı veya silahsız bütün durumları kapsamaktadır. Geleneksel medyanın çatışma çözümleyiciliği rolü üstlenebileceği görüşü, yeni medya analizlerine aktarılarak karşılaştırmalı bir perspektif kazandırma amacıyla konu edilmiştir. İstikrarsız çatışma bölgelerinde gerilimin artması veya azalmasına neden olduğu düşünülerek yeni medya içeriklerinin çatışma çözümleyiciliğindeki etkilerine odaklanılmıştır. Liberal kuramın içeriğin davranış

(41)

29

oluşumu üzerindeki dolayımsız etkisi yönündeki varsayımı benzer biçimde genişletilerek yeni medya çalışmalarında kullanılmıştır. Yaklaşımın tezin konusu açısından asıl önemli yanı, yeni medyanın -internet, web siteleri, wikiler, bloglar- çatışma çözümleyiciliği rolünün sanal diplomasi uygulamaları dahilinde bir etkinlik olarak düşünülmesidir. Bu yaklaşımın savunucularına göre (Steele 1997; Solomon 1997; Timothy 1998; Stauffacher vd. 2005; Gilboa 2009; Wehrenfenning 2009) yeni medya içerikleri etki yoluyla çatışmanın önlenmesine, yönetilmesine, çözümlenmesine veya barışın yapılandırılmasına destek olabilmektedir.

Soğuk Savaş sonrasında tarafların içinde bulundukları uyuşmazlıkları çözme girişimi üzerine çalışan birim ve oluşumlarda yeni medyanın çatışma durumunda rolünü araştıran projeler hazırlanmıştır. Medya, Politika ve Sivil Toplum Enstitüsü (Institute For Media, Policy and Civil Society), Uluslararası Sınır Aşırı Barış ve

Kalkınma Ağı (International Transcend: A Network For Peace and Development), Medya Barış Merkezi (Media Peace Center) Soğuk Savaş sonrası kurulan ve çatışmada medyanın rolünü araştıran birimlerdir (Berkman, 2010). Ayrıca bu birimlere yakın çalışmalar yürüten BM Enformasyon ve İletişim Teknolojileri Çalışma Grubu (Information and Communication Technologies Task Force) iletişim teknolojilerinin barış sürecine katkısını inceleyen yayınlar hazırlamıştır. Böylelikle geleneksel ve yeni medyanın çatışma çözümleyiciliği rolünü irdeleyen ve bu çerçevede diplomasi meselelerini değerlendiren bir literatür gelişmiştir.

Çatışma çözümleyiciliği teorisyenlerinden H. Richard Solomon (1997: 5) teknolojiyi barış çalışmalarında olanaklarından yararlanılması gereken araçlar olarak

(42)

30

değerlendirmektedir. İletişim sistemlerinin uluslararası politik ve sosyal sistemi dönüştürdüğünü söylemektedir. Solomon’a göre (1997: 1-2) sanal diplomasi, enformasyon devriminin global ilişkileri nasıl dönüştürdüğünü ve çatışma yönetimini nasıl etkilediğini ortaya koymak ile ilgilidir. Solomon sanal diplomasiyi elektronik araçlarla dolayımlanan sosyal, ekonomik ve politik bir etkileşim olarak değerlendirmektedir. Solomon, “hükümetler iletişim teknolojilerini diplomasi etkinliklerine uyarlamakta geç kalmamalılar” diye öneri getirmektedir.

İletişim teknolojileri politika yapıcılara bilgiyi yönetme fırsatı sunmaktadır.

R. David Steele’e göre (1997: 31-32) yeni iletişim teknolojileri ile bilgi 4 aşamalı bir işlemden geçirilip çatışma yönetimine hizmet edebilmektedir:

1. Keşif - Politika yapıcılar (policy makers) için yeteri kadar enformasyona zamanında erişim sağlanır.

2. Ayrım - Hangi enformasyonun yararlı olup olmadığının ayrımı yapılır.

3. Süzme - Keşif ve ayrım aşamasından sonra uzmanlık bilgisi eklenen enformasyon politikacıların alacakları kararda yardımcı olur ve ihtiyaçlarına yanıt verir.

4. Yayma - Enformasyonun alındıktan ve süzüldükten sonra basitçe kitlelere dağıtılması yerine politik hareketi destekleyecek şekilde kullanılmasıdır.

Steele (1997: 41) günlük politika yapımına etkide bulunmak için bilgiye - doğru, zamanında, derinlemesine - ihtiyaç var demektedir. Steele belirli bir enformasyon stratejisi geliştirilmesi gerektiğini ve bu yönlü bir strateji doğrultusunda enformasyonun aşamalı olarak sınıflandırılmasının önemli olduğunu, böylece

(43)

31

politika yapan birimlerin küresel gücün yeni bir biçimi haline gelebildiğini ifade etmektedir.

Steele’e göre barışın korunması için enformasyon üretmek, toplamak ve sınıflandırmak çatışmayı önlemekte ve başarılı bir sanal diplomasi için pratik ve teorik temeli temsil etmektedir. Steele sanal diplomasi uygulamasını yeni iletişim teknolojisi destekli barış inşasının - çözümleme, yönetme ve yapılandırma - bir parçası olarak görmektedir.

Bu bağlamda Steele’e göre (1997: 36-37) internet aracılığıyla barış inşası, bireyler ve gruplar arasında güç dengesini ayarlamak üzere enformasyon ve enformasyon teknolojisinin kullanılması yoluyla olmaktadır. Steele enformasyonel barış inşasının (information peacekeeping) algının manipüle edilmesi veya askeri operasyonların desteklenmesi anlamına gelmediğini vurgulamaktadır. Barış inşası, elektronik bir savunma veya ortaya çıkan demokratik gruplar arasındaki etkileşimin dengelendiği bir enformasyon savaşıdır.

İletişim teknolojileri diplomasi alanında ve askeri alanda devletlere, uluslararası kuruluşlara teknolojik altyapı olanağı sağlamaktadır. Thomas Timothy’nin (1998: 5) değerlendirmesinde iletişim teknolojilerinin söz konusu kapasitesi ‘taraflara güç uygulama yerine, güçleri kullanma olanağı sunma’ şeklinde açıklanmaktadır. Timothy’nin yaklaşımında teknolojik altyapının kurulmasındaki eşitsizlik ve internet üzerindeki kontrolün söz konusu olanakları kısıtladığı ihmal

(44)

32

edilmektedir. Oysa güç kullanımı, eşitsizler arasında güç yönünden daha etkin olanın lehine gerçekleşebilmektedir.

Timothy (1998: 5) yeni iletişim teknolojilerii ile gerçekleşen olanakları şöyle sıralamaktadır:

 Uluslararası toplulukların çatışmanın sonuçları hakkında kamuoyuna veya ilgililere duyurması sağlanabilir.

 Çatışmaya katılması muhtemel olan gruplar eş zamanlı olarak ortaya çıkarılabilir.

 Çatışmanın olası kötü sonuçları simülasyon yöntemi kullanılarak canlandırılabilir.

 Çatışmayı önlemek üzere biraraya gelenler ve uluslararası topluluklar için etkinlikler gözlemlenebilir.

Dolayısıyla Timothy’e göre (1998: 6-7), yeni iletişim teknolojileri ulusal güvenliğin ve stratejinin bir tamamlayıcısı olarak görülmelidir. Yeni iletişim teknolojileri sanal diplomasi araçlarını yönetme fırsatı vermekte, bir ülkeden diğerine enformasyon blokajı veya enformasyon yüklemesi yapılabilmektedir. Enformasyon teknolojisi Timothy’ye göre (1998: 8-9) askeri veya diplomasi alanındaki barış operasyonlarına kolaylıkla uyarlanabilen bir teknolojidir. Örneğin ülkeler ve insani etkinlikler uydu aracılığıyla düzenli olarak gözlemlenebilmektedir. Timothy yaklaşımında teknolojik alt yapı oluşturmada yetersiz ve güçsüz olanların uluslararası bir örgütlenmeyi yönetme yeteneğinin azaldığını görmezlikten

(45)

33

gelmektedir. Teknolojik yeniliklere yapılan maddi ve beşeri kaynak tahsisi askeri ve diplomatik başarı elde etme amacıyla açıklanmaktadır.

Timothy’nin (1998: 1) belirttiğine göre barışın sanal olarak tesis edilmesi sanal diplomasinin işlevlerinden biri olarak anlaşılmalıdır: “Kriz yöneticisi uzmanlar ve akademisyenler çatışmayı diplomatik, ekonomik, kültürel yollarla önlemeye çalışmaktadırlar. Bu uygulamalardan biri başarısız olursa uluslararası topluluklar askeri güçlerin kullanılmasını harekete geçirmektedirler. Bu nedenle, yeni iletişim teknolojileri sürece dahil edilen adımlardan biri olmalıdır. İletişim teknolojileri diğer çatışmayı çözümleme yöntemlerine eklenmelidir.” Timothy’nin söyleminde teknolojiyi süreçlere dahil ettikçe daha gelişkin bir aşamaya ulaşıyoruz anlayışı liberal söylemin ‘gelişme’ nosyonu çerçevesinde anlaşılmalıdır.

Çatışma çözümleyiciliği yaklaşımlarında internetin, çatışmayı kontrol etme, azaltma, engelleme, caydırma vb. yönlerden sanal diplomasinin tesisine yardımcı bir araç olarak kabul edildiği görülmektedir. Timothy (1998: 11) teknolojinin gözetleme, denetim, takip olanaklarının barışın tesisinde kullanılabildiğini söylemektedir.

Örneğin terörist bir grubun internete erişimi yönetilebilir ve iletişim teknolojisi kullanmanın tehlikeli boyutları denetim altına alınabilir.

Timothy’nin (1998: 6-7) tespitiyle Soğuk Savaş boyunca toplumlar kapalı bir iletişim sistemiyle yönetilmiştir. Enformasyon akışı o dönemde genel sekreterler, devlet başkanları, bakanlar gibi başlıca birkaç aktörün elinde yukardan aşağı biçimde kontrol edilmiş ve manipüle edilmiştir. Soğuk Savaş sonrasında enformasyon

Referanslar

Benzer Belgeler

İşte sosyal medya kullanıcısı olan birey de, söz konusu mecrada üyelikle sanal faaliyette bulunmakla, aslında, burada geçirdiği zaman içerisinde kendisini dijital ve sanal

“yeni dünya düzeni”ninde yaşanan tüm bu gelişmelerde ABD’nin hedefi, Soğuk Savaş sonrası uluslararası sistemde üstünlüğünün devam etmesiydi. Doğu Bloku ve

• Bir sosyal medya ağının parçası olarak sosyal becerilerini geliştirir.. • Belli bir arkadaş grubuyla sürekli irtibat halinde olmak aidiyet

[…] iktidarın bilgi ürettiğini (ve bunu yalnızca bilgiyi, yararlandığı için teşvik ederek veyahut da yararlı olduğu için uygulayarak yapmadığını), iktidar ve

Dış etkenlere baktığımızda, Kıbrıslı Türklerin milli aidiyet hissettikleri Osmanlı Devleti içindeki Türk-Müslüman kimliğini benimseyen milliyetçi uyanışın,

6 Benzer şekilde, 1970’li yıllarda Sovyetler Birliği’nde askeri araştırmacılar tarafından ortaya atılan ve Soğuk Savaş sonrası dönemde özellikle Körfez

Üçüncü ve son bölümde de Avrupa Birliği’ne uyum sürecinin bir sonucu olarak düzenlenmiş kanunlar ve kamu yönetiminde halkla ilişkilerin uygulayıcıları olan

Bu bölümde küresel aktör ABD ve Rusya, Avrupalı ülkeler İngiltere, Fransa ve İtalya, bölgesel aktörlerden Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap