• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.3. Çatışma Çözümleyiciliği Yaklaşımları

Çatışma çözümleyiciliği yaklaşımlarında yeni iletişim teknolojileri sosyal değişimi belirleyen bir etken olarak görülmekte ve yeni medyanın çatışma durumunu sönümlendirmek açısından olumlu ve olumsuz etkilerine odaklanılmaktadır. Çatışma hali tarafların anlaşmazlık içinde olduğu silahlı veya silahsız bütün durumları kapsamaktadır. Geleneksel medyanın çatışma çözümleyiciliği rolü üstlenebileceği görüşü, yeni medya analizlerine aktarılarak karşılaştırmalı bir perspektif kazandırma amacıyla konu edilmiştir. İstikrarsız çatışma bölgelerinde gerilimin artması veya azalmasına neden olduğu düşünülerek yeni medya içeriklerinin çatışma çözümleyiciliğindeki etkilerine odaklanılmıştır. Liberal kuramın içeriğin davranış

29

oluşumu üzerindeki dolayımsız etkisi yönündeki varsayımı benzer biçimde genişletilerek yeni medya çalışmalarında kullanılmıştır. Yaklaşımın tezin konusu açısından asıl önemli yanı, yeni medyanın -internet, web siteleri, wikiler, bloglar- çatışma çözümleyiciliği rolünün sanal diplomasi uygulamaları dahilinde bir etkinlik olarak düşünülmesidir. Bu yaklaşımın savunucularına göre (Steele 1997; Solomon 1997; Timothy 1998; Stauffacher vd. 2005; Gilboa 2009; Wehrenfenning 2009) yeni medya içerikleri etki yoluyla çatışmanın önlenmesine, yönetilmesine, çözümlenmesine veya barışın yapılandırılmasına destek olabilmektedir.

Soğuk Savaş sonrasında tarafların içinde bulundukları uyuşmazlıkları çözme girişimi üzerine çalışan birim ve oluşumlarda yeni medyanın çatışma durumunda rolünü araştıran projeler hazırlanmıştır. Medya, Politika ve Sivil Toplum Enstitüsü (Institute For Media, Policy and Civil Society), Uluslararası Sınır Aşırı Barış ve

Kalkınma Ağı (International Transcend: A Network For Peace and Development), Medya Barış Merkezi (Media Peace Center) Soğuk Savaş sonrası kurulan ve çatışmada medyanın rolünü araştıran birimlerdir (Berkman, 2010). Ayrıca bu birimlere yakın çalışmalar yürüten BM Enformasyon ve İletişim Teknolojileri Çalışma Grubu (Information and Communication Technologies Task Force) iletişim teknolojilerinin barış sürecine katkısını inceleyen yayınlar hazırlamıştır. Böylelikle geleneksel ve yeni medyanın çatışma çözümleyiciliği rolünü irdeleyen ve bu çerçevede diplomasi meselelerini değerlendiren bir literatür gelişmiştir.

Çatışma çözümleyiciliği teorisyenlerinden H. Richard Solomon (1997: 5) teknolojiyi barış çalışmalarında olanaklarından yararlanılması gereken araçlar olarak

30

değerlendirmektedir. İletişim sistemlerinin uluslararası politik ve sosyal sistemi dönüştürdüğünü söylemektedir. Solomon’a göre (1997: 1-2) sanal diplomasi, enformasyon devriminin global ilişkileri nasıl dönüştürdüğünü ve çatışma yönetimini nasıl etkilediğini ortaya koymak ile ilgilidir. Solomon sanal diplomasiyi elektronik araçlarla dolayımlanan sosyal, ekonomik ve politik bir etkileşim olarak değerlendirmektedir. Solomon, “hükümetler iletişim teknolojilerini diplomasi etkinliklerine uyarlamakta geç kalmamalılar” diye öneri getirmektedir.

İletişim teknolojileri politika yapıcılara bilgiyi yönetme fırsatı sunmaktadır.

R. David Steele’e göre (1997: 31-32) yeni iletişim teknolojileri ile bilgi 4 aşamalı bir işlemden geçirilip çatışma yönetimine hizmet edebilmektedir:

1. Keşif - Politika yapıcılar (policy makers) için yeteri kadar enformasyona zamanında erişim sağlanır.

2. Ayrım - Hangi enformasyonun yararlı olup olmadığının ayrımı yapılır.

3. Süzme - Keşif ve ayrım aşamasından sonra uzmanlık bilgisi eklenen enformasyon politikacıların alacakları kararda yardımcı olur ve ihtiyaçlarına yanıt verir.

4. Yayma - Enformasyonun alındıktan ve süzüldükten sonra basitçe kitlelere dağıtılması yerine politik hareketi destekleyecek şekilde kullanılmasıdır.

Steele (1997: 41) günlük politika yapımına etkide bulunmak için bilgiye -doğru, zamanında, derinlemesine - ihtiyaç var demektedir. Steele belirli bir enformasyon stratejisi geliştirilmesi gerektiğini ve bu yönlü bir strateji doğrultusunda enformasyonun aşamalı olarak sınıflandırılmasının önemli olduğunu, böylece

31

politika yapan birimlerin küresel gücün yeni bir biçimi haline gelebildiğini ifade etmektedir.

Steele’e göre barışın korunması için enformasyon üretmek, toplamak ve sınıflandırmak çatışmayı önlemekte ve başarılı bir sanal diplomasi için pratik ve teorik temeli temsil etmektedir. Steele sanal diplomasi uygulamasını yeni iletişim teknolojisi destekli barış inşasının - çözümleme, yönetme ve yapılandırma - bir parçası olarak görmektedir.

Bu bağlamda Steele’e göre (1997: 36-37) internet aracılığıyla barış inşası, bireyler ve gruplar arasında güç dengesini ayarlamak üzere enformasyon ve enformasyon teknolojisinin kullanılması yoluyla olmaktadır. Steele enformasyonel barış inşasının (information peacekeeping) algının manipüle edilmesi veya askeri operasyonların desteklenmesi anlamına gelmediğini vurgulamaktadır. Barış inşası, elektronik bir savunma veya ortaya çıkan demokratik gruplar arasındaki etkileşimin dengelendiği bir enformasyon savaşıdır.

İletişim teknolojileri diplomasi alanında ve askeri alanda devletlere, uluslararası kuruluşlara teknolojik altyapı olanağı sağlamaktadır. Thomas Timothy’nin (1998: 5) değerlendirmesinde iletişim teknolojilerinin söz konusu kapasitesi ‘taraflara güç uygulama yerine, güçleri kullanma olanağı sunma’ şeklinde açıklanmaktadır. Timothy’nin yaklaşımında teknolojik altyapının kurulmasındaki eşitsizlik ve internet üzerindeki kontrolün söz konusu olanakları kısıtladığı ihmal

32

edilmektedir. Oysa güç kullanımı, eşitsizler arasında güç yönünden daha etkin olanın lehine gerçekleşebilmektedir.

Timothy (1998: 5) yeni iletişim teknolojilerii ile gerçekleşen olanakları şöyle sıralamaktadır:

 Uluslararası toplulukların çatışmanın sonuçları hakkında kamuoyuna veya ilgililere duyurması sağlanabilir.

 Çatışmaya katılması muhtemel olan gruplar eş zamanlı olarak ortaya çıkarılabilir.

 Çatışmanın olası kötü sonuçları simülasyon yöntemi kullanılarak canlandırılabilir.

 Çatışmayı önlemek üzere biraraya gelenler ve uluslararası topluluklar için etkinlikler gözlemlenebilir.

Dolayısıyla Timothy’e göre (1998: 6-7), yeni iletişim teknolojileri ulusal güvenliğin ve stratejinin bir tamamlayıcısı olarak görülmelidir. Yeni iletişim teknolojileri sanal diplomasi araçlarını yönetme fırsatı vermekte, bir ülkeden diğerine enformasyon blokajı veya enformasyon yüklemesi yapılabilmektedir. Enformasyon teknolojisi Timothy’ye göre (1998: 8-9) askeri veya diplomasi alanındaki barış operasyonlarına kolaylıkla uyarlanabilen bir teknolojidir. Örneğin ülkeler ve insani etkinlikler uydu aracılığıyla düzenli olarak gözlemlenebilmektedir. Timothy yaklaşımında teknolojik alt yapı oluşturmada yetersiz ve güçsüz olanların uluslararası bir örgütlenmeyi yönetme yeteneğinin azaldığını görmezlikten

33

gelmektedir. Teknolojik yeniliklere yapılan maddi ve beşeri kaynak tahsisi askeri ve diplomatik başarı elde etme amacıyla açıklanmaktadır.

Timothy’nin (1998: 1) belirttiğine göre barışın sanal olarak tesis edilmesi sanal diplomasinin işlevlerinden biri olarak anlaşılmalıdır: “Kriz yöneticisi uzmanlar ve akademisyenler çatışmayı diplomatik, ekonomik, kültürel yollarla önlemeye çalışmaktadırlar. Bu uygulamalardan biri başarısız olursa uluslararası topluluklar askeri güçlerin kullanılmasını harekete geçirmektedirler. Bu nedenle, yeni iletişim teknolojileri sürece dahil edilen adımlardan biri olmalıdır. İletişim teknolojileri diğer çatışmayı çözümleme yöntemlerine eklenmelidir.” Timothy’nin söyleminde teknolojiyi süreçlere dahil ettikçe daha gelişkin bir aşamaya ulaşıyoruz anlayışı liberal söylemin ‘gelişme’ nosyonu çerçevesinde anlaşılmalıdır.

Çatışma çözümleyiciliği yaklaşımlarında internetin, çatışmayı kontrol etme, azaltma, engelleme, caydırma vb. yönlerden sanal diplomasinin tesisine yardımcı bir araç olarak kabul edildiği görülmektedir. Timothy (1998: 11) teknolojinin gözetleme, denetim, takip olanaklarının barışın tesisinde kullanılabildiğini söylemektedir.

Örneğin terörist bir grubun internete erişimi yönetilebilir ve iletişim teknolojisi kullanmanın tehlikeli boyutları denetim altına alınabilir.

Timothy’nin (1998: 6-7) tespitiyle Soğuk Savaş boyunca toplumlar kapalı bir iletişim sistemiyle yönetilmiştir. Enformasyon akışı o dönemde genel sekreterler, devlet başkanları, bakanlar gibi başlıca birkaç aktörün elinde yukardan aşağı biçimde kontrol edilmiş ve manipüle edilmiştir. Soğuk Savaş sonrasında enformasyon

34

devrimiyle birlikte bu durum değişmiş ve toplumlar global enformasyon piyasasına açılmışlardır. Timothy’e göre (1998: 1) günümüzde veri işleme sistemleri ile kitlelere doğru ve zamanında enformasyon aktarılmakta, topluluk oluşumları birbirine bağlanmakta böylece hem halka ve bireylere hem de yöneticilere ulaşılmaktadır. Öte yandan devletin birey üzerindeki egemenliği ve kontrolü azalmıştır, çünkü artık küresel iletişim ortamında her türlü bilgiye ulaşabilen bireyin bilincini şekillendirmek daha zordur.

Timothy (1998: 7) çatışma çözümleyiciliğinde etki paradigmasının işleyişini şöyle açıklamaktadır: İletişim teknolojileri, uluslararası topluluklar ve devletlere çatışma başlatmak niyetinde olan hükümetler üzerinde kamuoyu baskısı yaratma kapasitesi sunmaktadır. Dolayısıyla kamuoyunun oluşumu politika yapım sürecini etkileyebilmektedir.

İnternetin çatışma çözümleyiciliği rolü konusunda Stauffacher, Drake, Currion ve Steinberger’in birlikte hazırladığı yayında özellikle aracın iki açıdan etkisine dikkat çekilmektedir. Birincisi yeni iletişim teknolojileri ilettiği enformasyon miktarı artışıyla birlikte mevcut veya olası çatışmaların görünürlüğünü arttırmıştır (Stauffacher vd., 2005: 10). İkincisi küresel ağlar bireyler ve topluluklar arası iletişimin kurulmasına yardımcı olmaktadır. Çünkü internet; dosya paylaşımı, mail gönderme, grup oluşturma, interaktif etkinlikler ile anında enformasyon paylaşımı sağlayan uygulamalar içermektedir (Stauffacher vd., 2005: 15). Çatışmayı önlemeye çalışan organizasyonlar web ortamını geniş kitlelere erişmek ve destek sağlamak için kullanmaktadırlar, web sitelerinde ilkelerini ve yaptıkları faaliyetleri

35

aktarmaktadırlar (Stauffacher vd., 2005: 10). Çalışmada internet iletişim, koordinasyon ve örgütlenmeyi sağlayan bir araç olarak değerlendirilmektedir.

Stauffacher ve arkadaşları (2005: 11) internetin çatışma çözümleyiciliğine etkisi olduğunu kabul etmekle birlikte çatışmanın önlenmesi veya teşvik edilmesi meselesinin interneti kimin nasıl kullanacağına bağlı olduğunu söylemektedir. Çünkü internette verilen mesajın ya da kullanıcının kimliğinin doğruluğunun garantisi yoktur. Ancak bu görüş internetin tekin bir ortam sunmadığına dikkat çekerek istihbarat örgütlerinin elektronik takibini doğallaştıran bir anlayışı da içinde barındırmaktadır.

Bir diğer teorisyen Gilboa yeni medyanın olumlu ve olumsuz etkilerine değinirken çatışma çözümleyiciliği yaklaşımına içeriğin rolünü de eklemektedir. Bu kapsamda yeni medya, çatışmanın çözümlenmesini hem engelleyebilmekte hem de destekleyebilmektedir. Gilboa’ya göre (2009: 106) çatışmanın önlenmesi sürecinde medya içerikleri ile kamunun bilinçlenmesi sağlanabilir ve çatışma yönlü davranışlar azaltılabilir.

İletişim teknolojileri Gilboa’ya göre (2009: 87) uluslararası ilişkilerde gücün anlamını ve çatışmaların gidişatını değiştirmiştir. Yeni iletişim teknolojileri ile uluslararası politikanın işleyişinde aktörlerin katılımı artmıştır. Hükümetlerin enformasyon akışı üzerindeki tekeli ortadan kalkarken hükümet dışı kuruluşlar ve bireyler daha fazla aktif ve katılımcı bir konuma yerleşmişlerdir. Gilboa’ya göre artık hükümet dışı kuruluşlar da yumuşak güç (soft power) uygulayabilmektedirler. Gilboa

36

yaklaşımında, kapitalist örgütlenme tarzının bir araç olarak yeni medyanın kullanımına nasıl ihtiyaç duyduğunu açıklamamaktadır.

İletişim teknolojilerinin küresel haber ağları ile çevrimiçi sosyal ağlar hükümet dışı aktörlere (birey, grup, kuruluş vd.) görüşlerini aktarma ve tartışma fırsatı sağlamaktadır (Gilboa, 2009: 98). Devletler, gruplar, topluluklar ve bireyler doğrudan temsil edilme olanağı bulmakta ve mesajlarını yayabilmektedirler (Gilboa, 2009: 99). Örneğin 2009 yılında İran’daki muhalif gösterilerde sosyal ağlar kullanılmış, İran hükümeti geleneksel medyayı engellediği halde muhalifler göstericilere uygulanan şiddeti You Tube ve Twitter aracılığıyla duyurabilmişlerdir (Gilboa, 2009: 98). Gilboa’nın örnek olayla demek istediği, geleneksel medyanın rolünün çevrimiçi ağlarla genişlemiş olduğudur. Bunun yanında Gilboa’ya göre (2009: 110) devletler de hedeflerine erişmek için yeni araçlarla donatılmış olmaktadır. Ancak Gilboa yeni medyaya birbirinden farklı tarafların güç ilişkilerinin dolayımlanması olarak değil, teknolojik bir yenilik olarak bakmaktadır.

Liberal yaklaşıma göre çatışma yönetimi pratikleri iletişim teknolojileri kullanılarak barış sürecine olumlu katkı sağlayacak şekilde genişletilebilir. Daniel Wehrenfenning’e göre (2009: 1-2) çatışan taraflar arasındaki uçurum iletişim teknolojilerinin kapasitesinden yararlanılarak kapatılabilir ve böylece çatışma çözümleyiciliği rolü yerine getirilebilir. Wehrenfenning resmi yetkililer tarafından iletişim teknolojilerinin sunduğu olanakları çatışma çözümleyiciliğine uyarlama girişimini sanal diplomasi etkinliğinin bir parçası olarak görmektedir. Ancak iletişim

37

teknolojileri Wehrenfenning’e göre (2009: 2) çatışma çözümleyiciliğinin gayri resmi olarak yürütülmesine de destek sağlayacak potansiyele sahiptir.

Wehrenfenning’in (2009: 4-5) öncelikle dikkat çektiği nokta iletişim teknolojilerinin yeni etkileşimli biçimler içerdiği ve kullanıcılar arasında yeni güç ve ilişki biçimlerini ortaya çıkardığı yönündedir. Teknik gelişmeler çatışma ve krizi yönetmeyi, hükümetlerin güç kapasitesini değiştirmiştir. Wehrenfenning’e göre (2009: 5-6) yeni medya sayesinde çatışma durumlarında resmi ve resmi olmayan aktörler arasında şeffalık, tartışma ve müzakere ortamı sağlamıştır. Yeni medya kişisel özgürlük ve ifade biçimleri ile çevrili açık bir iletişim sisteminin gelişmesine öncülük etmiştir.

Wehrenwening’e göre (2009: 6) teknoloji aktörlere çok boyutlu bir bağlantılılık -hızlıca edinilen bilgi üzerine bölgesel ve küresel düzeyde yönetme olanağı- kazandırmıştır. Gerilimin ve çatışmanın belirtileri önceden fark edilebilir, kısaca gözlem yapılabilir ve çatışma bölgelerine zamanında müdahale edilebilir dolayısıyla teknoloji önleyici (pre-emptive) strateji geliştirmek için kullanılabilir.

Wehrenwening (2009: 10-11) iletişim teknolojilerinin avantajlarının yanında dezavantajlarının oluşunu yapısal bir ikilem olarak görür. Wehrenwening yeni medyayı kullanarak görüşleri şekillendiren ve kitleleri harekete geçirenleri aşırı gruplar olarak tarif etmekte ve teknolojinin kullanılmasıyla propaganda yapılmasını istenmeyen durum şeklinde değerlendirmektedir. İletişim teknolojileri ile yapılan yanlış veya çarpık enformasyona gruplar öngörülemeyen ve kontrol edilemeyen anlık

38

karşılıklar verebilmektedirler. Yine, Wehrenwening’e göre iletişim teknolojileri kullanılarak çatışma çıkaran aşırı gruplar sınırlandırılabilir.

Bu bağlamda sanal diplomasi, değişen çatışma durumlarına teknolojiyle yanıt verilmesidir. Sanal diplomasi Wehrenwening’e göre (2009: 35) yeni iletişim teknolojilerinin diplomaside daha iyi kullanılmasını sağlayacak bir girişimdir. Yeni iletişim teknolojilerinin çatışma yönetimi için kullanımı sanal diplomasi uygulaması olarak değerlendirilebilecek ideal bir duruma geçmiştir. Anında, hızlı ve küresel iletişim diplomasi geleneği dönüşmüş, iletişim teknolojileri sayesinde hükümet dışı aktörler diplomasi etkinliğine katılmaya başlamıştır. Çatışan gruplar internet aracılığıyla doğrudan temas kurmaya ve çevrimiçi (online) platformlar bu gruplar için birer arabulucu (mediator) işlevi görmeye başlamıştır (Wehrenwening, 2009:

35).

Küresel ağlar ayrıca enformasyonun hızlı ve kapsamlı bir biçimde dağıtılmasını sağlamaktadır. Teknolojinin sağladığı olanaklar düşünürlerin yaklaşımında çatışmayı çözümlemeye yardımcı birer unsur olarak yorumlanmaktadır. Çatışma çözümleyiciliği yaklaşımının savunucularına göre, enformasyon devriminin sınırsız sayıdaki birey ve gruplara erişim olanağı veren internet alt yapısı üzerine kurulu olduğu vurgulanmaktadır. Liberal çizgideki bu çalışmalarda iletişim teknolojileri aracılığıyla barışa müdahale meşru bir zemin olarak değerlendirilmektedir. Yeni iletişim teknolojileri uluslararası ilişkiler pratiklerinin ihtiyaçlarına uyarlanmasının gerekli olduğu kanaati yaygındır. İletişim teknolojilerini yönetme sanal diplomasi uygulaması olarak görülmekte ve etki

39

analizleri enformasyon stratejisi geliştirme amacıyla tasarlanmaktadır. Enformasyon devriminin olumsuz yönlerinin teknolojik alt yapı donanımının denetim ve kontrolü ile giderileceği görüşü hakimdir. Yeni medya teknolojik bir yenilik olarak görülmekte, sermaye birikimi açısından yeni medyanın konumu değerlendirilmemektedir.