• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.5. Yeni Demokrasi Yaklaşımları

48

kaçınılmaz süreçlerdir. İletişim ve enformasyon kaynakları üzerindeki sömürü, endüstriyel kapitalist rekabeti ve ekonomik büyümeyi teşvik etme amacıyla yapılmaktadır. İletişim teknolojileri güç yapılarının merkezileşmesini sağlayacak roller üstlenmektedir.

Görüldüğü üzere yorum ve analizler yeni kamusal alana olumlu veya olumsuz yaklaşan bir farklılaşma içerisinde literatürde yer almaktadır. İletişime liberal yaklaşan söylem yeni iletişim teknolojilerinin gelişimini iyimser karşılamakta, yeni kamusal alanın politik tartışmayı ve katılımı arttırdığını, serbest ifade biçimlerini ve yurttaş aktivitesini teşvik ettiğini, demokratikleşmeye öncü olduğunu ileri sürmektedir. Eleştirel çalışmalar ise yeni kamusal alanda üretilen egemen sınıfa ait söylemin ideolojik tahakkümüne dikkat çekerek demokratikleşmeyi garantilemediğini vurgulamaktadır. Eleştirel perspektifte egemen sınıfın güç ilişkilerini yeni iletişim teknolojileri aracılığıyla yeni kamusal alanda nasıl yeniden ürettiği sorgulanmaktadır.

49

Trevor Locke’e göre (1999: 216-219) internet kamu ve seçilmişler arasında iletişim sağlayan bir kanaldır. Locke (1999: 221-222) yeni medyanın enformasyona eşit erişim olanağını genişlettiğini, hükümeti, yurttaşları ve toplulukları olan bitenden hızlıca haberdar ettiğini söylemektedir. Locke’a göre internet düşünme ve harekete geçme tarzını da etkilemiştir; daha fazla kullandıkça haraketlilik içerisinde daha akışkan bireyler yaratmaktadır.

Bazı ileişim kaynaklarında internetin kullanımıyla birlikte yurttaşlık statüsünün fiziki mekanların dışındaki soyut, yani sanal ortamda devam ettiği görüşü hakimdir. Bireyler pasif birer enformasyon alıcısı değil, enformasyonu üreten, tartışan, paylaşan yurttaşlar olarak değerlendirilmiştir. Richard K. Moore’a göre (1999: 41) demokratik rönesansın gerçekleştiricisi internet; grup iletişimini geliştirmekte, karar alma süreçlerine katılımı hızlandırmakta, kampanyaların yürütülmesine, protestoların koordine edilmesine, görüşlerin dolaşıma girmesine olanak sağlamaktadır.

Moore (1999: 42) geleneksel medyanın tamamen ticarileştiğini, içeriğin sahipler tarafından kontrol edildiğini söylemektedir. Moore’a göre ancak sanal ortamda bireyler içeriğin hem üreticisidirler -yani sahibi- hem de tüketicisidirler.

Moore (1999: 44-48) sahiplik yapısındaki yoğunlaşmaların, ticarileşmenin, enformasyon akışı ve kamu algısının kontrolünün sadece geleneksel medyada olduğunu ifade etmektedir.

50

Bir diğer teorisyen Diana Saco (2002: 200) internet aracılığıyla kamuya açık alanların oluşturulmasını ‘katılımcı demokrasi’ biçimi olarak kabul etmektedir.

Saco’ya göre kamuya açık politik alanlar inşa eden internet sınırsız özgürlükler alanıdır. Çoklu kamuların birbiriyle etkileşime girdiği internet ortamında inşa edilen sosyal alanlar birbirinden izole değildirler. Sanal alan insanları birbirine yaklaştırmakta, kamusal tartışmanın önünü açmaktadır (Saco, 2002: 201-202).

Çünkü Saco’ya göre internet ortamında söylem açık biçimde dolaşıma girmekte ve serbest enformasyon akışı gerçekleşmektedir.

Saco (2002: 202-203) internetin demokrasinin uygulanmasında oynadığı rolü

‘teknolojinin politikleştirilmesi’ olarak nitelendirmektedir. Saco (2002: 208-210) Habermas’ın kamusal alanlar için ‘manipülasyondan ve devlet kontrolünden uzak tampon bölge’ şeklinde dile getirdiği değerlendirmesini yeni medyaya uyarlamaktadır. Saco’ya göre sanal alan, kullanıcının gerçek kimliğini ortaya koyma zorunluluğu olmadığı için güvenli bir tampon bölge niteliği taşımaktadır. Saco kimliğini gizleyen bireyin kendini ne düzeyde ifade edeceğiyle ilgili bir tartışma yapmamaktadır.

Kimi teorisyenlere göre yeni medya, temsil eden-edilen arasındaki fiziksel uzaklığı kaldırmakta ve ‘doğrudan demokrasi’ uygulamasını mümkün kılmaktadır.

Stephen Coleman ve Josephine Spiller (2003: 14) yeni medyanın politik müzakere ve tartışma için yeni kamusal alan(lar) yarattığını, hem yurttaşlar arasında hem de yurttaşlar ve yönetenler arasında karşılıklı etkileşim olanağı sağladığını ileri sürmüşlerdir. Coleman ve Spiller’a göre (2003: 14) yeni medya ortamında bütün

51

topluluk ve gruplara eşit erişim olanağı sağlanmaktadır. Demokratik müzakerenin önünü açabilecek daha fazla kamunun sesi yeni medya ortamında duyurulmakta, yurttaşlar politika tercihlerini oluşturabilecekleri çevrimiçi enformasyonu kolaylıkla edinmektedirler. Coleman ve Spiller’a göre yeni medya sayesinde tüm yurttaşlar, kurumsal yapılar, partiler ve örgütler e-demokrasi sürecine katılabilmektedir.

Lloyd Morriset (2003: 27-29) ise teknolojinin demokratik potansiyelinin belli koşullar sağladığında mümkün olduğunu söylemektedir. Yeni iletişim teknolojileri yurttaşlara erişim, yeterli enformasyon, tartışma, müzakere, tercih yapma olanağı ve etkinlikte bulunma olanağı sunduğunda demokratik potansiyeli arttırmış olacaktır.

Teknolojiye olumlayıcı bir bakış getiren K. Rachel Gibson, Wainer Lusoli, Andrea Römmele ve Stephen J. Ward (Gibson vd., 2004) internetin kitleleri izole eden bir araç olmadığını, politik bir sosyalleşme aracı olduğunu söylemektedirler.

Gibson ve arkadaşları internetin karşılıklı etkileşim özelliği ile kullanıcılarına kontrol ve bağımsız yayın olanağı sağladığını dile getirmektedirler. Bu bakışa göre birey ve topluluklar interneti kullanarak mesajlarını kolaylıkla iletebilmekte ve farklı kesimlere seslerini duyurabilmektedirler (Gibson vd., 2004: 5).

Gibson, Lusoli, Römmele ve Ward, küresel bir ağ diye nitelendirdikleri internetin politik örgütler, partiler ve yurttaşlara temsil olanağı sağladığnı söylemektedirler. Yeni medyanın temsili ve doğrudan demokrasiyi teşvik eden, mekan ve zaman kısıtlamasını ortadan kaldıran masrafsız bir araç olduğunun altını çizmektedirler (Gibson vd., 2004: 1). Teorisyenlerin yaklaşımına göre yeni medya

52

kampanyalar baskı grupları ve partiler için bir iletişim ve koordinasyon sağlama aracıdır (Gibson vd., 2004: 2)

Geleneksel medyadan farklı olarak yeni medyanın ileti akışını değiştirmesi, kitlelere karşılıklı etkileşim olanağı sağlaması ‘yeni demokrasi’ tartışmalarında irdelenmiştir. Julia Hoffman ve Arif Kornweitz’e göre (2011: 8) modern ulus devlette demokrasinin oyun alanı medyadır. Yurttaşlık haklarını genişleterek doğrudan demokrasinin gerçekleşmesini sağlayan yeni medya sanal bir toplanma yeridir.

Hoffman ve Kornweitz’e göre (2011: 8) yeni medya ortamında yurttaşlar ve politikacılar görüşlerini kolaylıkla paylaşmakta, yurttaşlara şeffaflık ve erişilebilirlik sağlanmaktadır. Bu yönüyle yeni medya katılımcı demokrasiye yeni yöntemler sunmaktadır.

Hoffman ve Kornweitz (2011: 9) 2009 İran seçimlerinde olduğu gibi yeni medyanın güçsüz otoriter rejimleri yıkmayı başardığını öne sürmektedirler. İran örnek olayında Hoffman ve Kornweitz’e göre yeni medya üzerinden muhalifler iletişim kurmuş, destek toplayıp örgütlenmişlerdir. Ancak İran rejiminin polisi internet kullanıcılarının sanal ortamda izini sürmüştür. Avrupa İzleme Merkezi (Europe Monitoring Center) ise İran’daki muhalif hareket sırasında internet ve

mobil telefon kullanımında İran devletine teknik takip desteği sağlamıştır. Yeni medyada enformasyon akışı kontrol edilemediğinde hükümetlerin elektronik takip yapması ve erişimin engellenmesi Hoffman ve Kornweitz tarafından genel geçer

53

koşullara bağlanmaktadır. Yeni medyanın demokratik potansiyeli ve bunun önündeki engeller ekonomi politik gelişmeler çerçevesinde açıklanmamaktadır. Öte yandan Hoffman ve Kornweitz’e göre (2011: 10) yeni medya ortamında içerik üretimi neredeyse maliyetsiz ve zaman/ mekan kısıtlaması olmadan eşik bekçilerinin engeline az takıldığından daha fazla temsil imkanı bulunmaktadır.

Teknolojinin demokrasinin gelişimini sağlayacığı fikrine eleştirel yaklaşan Ronald V. Bettig’e göre (1997: 138) ticarileşme, yoğunlaşma, sahiplik yapısı yeni iletişim sistemlerinin demokratikleşme konusundaki toplumsal mücadelenin bir parçasını oluşturmak noktasında kullanılabilir olmasını engellemektedir.

Peter Dahlgren (2001: 68) benzer biçimde yeni medyanın demokrasinin işleyişinde değişen rolünü anlamak için ekonomi politik yapılanmadaki dönüşümü incelemek gerektiğini vurgulamaktadır. Dahlgren’e göre medya kâr amaçlı örgütlenmiş toplumsal kurumlardır ve faaliyetleri ekonomi politik yapılanmanın izin verdiği ölçüde, toplumsal ve kültürel bir ortam içerisinde gerçekleşmektedir.

Dahlgren (2001: 66) açıklamasında özel girişimcilerin ve piyasa güçlerinin 1980’lerde toplumsal alanı daha çok oranda biçimlendiren aktörler olarak ortaya çıktığını belirtmektedir. Bu dönemde Dahlgren’e göre hükümetlerin manevra alanı daralırken, ulus devletin egemenliği azalmış ve yurttaşların politika yapımına katılımı durağanlaşmıştır.

54

Dahlgren’e göre (2001: 69-72) ticarileşme, yoğunlaşma, küreselleşme, deregülasyon politikaları, kârın çoklaştırılması medya yapılanmasını dönüştürücü ve dolayısıyla yeni medyayı biçimlendiren temel ekonomi politik gelişmelerdir.

Dahlgren’e göre (2001: 75-77) enformasyona sahip olanlar ile olmayanlar arasında beliren sayısal uçurum demokratik yaşamı tehdit eder hale gelmiştir.

Dahlgren (2001: 65) yeni medyayı tek başına toplumsal koşulları belirleyici bir güç olarak algılamak yerine, dış-toplumsal koşullar ve iç-kurumsal yapının yeni medyayı biçimlendirdiğini söylemektedir. Dolayısıyla Dahlgren’e göre yeni medya çıktıları toplumsalın içerisinde bir ayna görevini üstlenmemektedir.

Yeni medyanın ortaya çıkışı ile ‘yeni demokrasiyi’ müjdeleyen tartışmalarda, iletişim teknolojileri sayesinde katılımcı, eşitlikçi, özgürlükçü, yansız ve demokratik bir iletişim sürecinin gerçekleşeceği görüşü hakimdir. Teknolojik yeniliklerin olanak sağladığı bu yeni ‘iletişim ortamında’ herkesin erişimine izin veren bir kamusal alanın ortaya çıkması, ifade özgürlüğü ve müzakere süreçlerinin işliyor olması yeni demokrasinin temel koşulu olarak görülmektedir. Nilüfer Timisi’ye göre (2003: 184) bu tür kaynaklarda; siyasal katılımın önündeki geleneksel zaman ve mekân engellerinin ortadan kaldırılmasında, yerel ve küresel ölçekte kamusal alanların ortaya çıkmasında iletişim teknolojilerinin ilerici bir demokratik potansiyel taşıdığı ileri sürülmektedir. Bu teorik tartışmalarda zaman ve mekân unsurları demokrasi gibi soyut bir kavramın önündeki engeller şeklinde nitelendirilmekte, bu nedenle internet zaman ve mekânın aşımını sağlayan bir yenilik olarak değerlendirilmektedir.

55

Öte yandan yeni iletişim teknolojilerinin önünü açtığı iletişim ortamında liberal argümana göre, iktidarın merkeziyetsizliği, parçalılığı, dağılmışlığı, çoğulculuğu söz konusudur. İletişim ağlarının âdemi merkezileşmesinin birey üzerindeki denetimi ve baskıyı kaldıracağı ileri sürülmektedir. Yurttaşların iktidar yapılarına karşı bağımsız olacağı ve iktidarı denetlemede teknolojiden yararlanacağı belirtilmektedir. Oysa herkesin erişimine ve kullanımına açık olduğu şeklinde idealize edilen yeni medya iktidar yapılarına, karar alıcılara ve sermaye sahipliği ilişkilerine bağımlılığı sonlandırmamaktadır.

2. Eleştirel Yaklaşım İçinde Yeni Medya, Yapısal (Toplumsal)