• Sonuç bulunamadı

İ n şa e t m e y en b ir m i l l et y a ş a m ı y or d e m e k t ir D r. İ n g. M a r t in V V a g n er T e r c ü me e d en Adnan K o l a t an Devlet Başkanı ATATÜRK

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İ n şa e t m e y en b ir m i l l et y a ş a m ı y or d e m e k t ir D r. İ n g. M a r t in V V a g n er T e r c ü me e d en Adnan K o l a t an Devlet Başkanı ATATÜRK"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İ n ş a e t m e y e n b i r m i l l e t y a ş a m ı y o r d e m e k t i r

D r . İ n g . M a r t i n V V a g n e r

T e r c ü m e e d e n A d n a n K o l a t a n

Devlet Başkanı ATATÜRK 1 sonteşrin tarihinde Kamu-tayda verdiği söylevde ülkenin kültürel gelişimi için Şehir-inşacılığının büyük önemini yeniden belirtti ve bütün şehir-yapıcılığı işleri için bir santral kurulmasını Kanunyapıcılara sağlık vererek söylevinin sonunda, Van gölünün en güzel bir yerinde yepyeni bir kültür şehri kurulması plânını Kamuta-yın önüne koydu.

Türk Devletinin önderini sadece başarmış olduğu işler-den tanıyanlar bile pek iyi bilirler ki o, düşünce ve tasavvur-ları hemen işe kovalattırır v e bu işleri. Hükümetinin «Rasyo-nel ve plânlı çalışması» ile emniyet altına almasını bilir.

Modern Türkiyenin yeni Başşehri Ankara da bir zaman-lar tam mânasile bir tasavvurdu v e sonra iş haline gelmiş-tir. ülkesinin endüstrileşmesi de bir zamanlar sadece bir ta-savvur idi v e bugün bu tata-savvurdan büyük fabrikaların fış-kırdığını görüyoruz, ki bunların da tabiatı icabından çıkacak bir netice büsbütün yeni şehirlerin inşa olunmasıdır. Sadece, Türk Devletinin Karabükteki en yeni teşebbüsünü düşünelim. Issız bir yerde, en modern bir şehir yerleşmesi ile birlikte bir büyük çelik fabrikası bitip yetişecektir. Türk ülkesinin he-nüz Ortaçağdan kalma şehir biçimlerinin modernleştirilmesi ve tadili yolundaki pek çeşidli plânları burada sadece hatır-latmamız yeter.

Hiç şüphe yok, Türk devleti, kendi Başkanının bu şehir plânlarile zamanımızın şehir-kurucularının v e şehir-yapıcıla-rının birinci sırasına çalışıp çıkmıştır.

istihkâmcılara benziyen b u yeni şehirinşacılığına a t ı -lışa bakınca şöyle bir soruya yer verilmelidir. Yeni şehirler inşa olunması acaba niçin hemen de bütün modern idare edi-len devletlerin hükümet programlarının öz parçası olmuştur. Ve niçin Avrupada böyle bir soru bundan daha 50 yıl önce hemen de hiç ortada yoktu? Bu sorunun cebavını bize Devlet Başkanı, yukarıda dediğimiz söylevinde, son derece açık v e tek anlamlı olarak, şöyle demekle bildirmiştir: «Büyük da-vamjz en medenî ve en müreffeh bir millet olarak varlığımızı yükseltmektir.»

Ancak, Fransız devriminin bitiminden zamanımıza kadar Avrüpanın v e Amerikanın bütün devletleri v e hükümetleri de bu yolda uğraşmadılar mı? Liberalizmin, «Bırak, dokunma, herkes istediğini yapsın, deyişi ile, insanlık tarihinin hiç bir zaman görmemiş olduğu Milyonluk - şehirleri ortaya çıkar-dığını bilmiyor mıyız? Ve bundan dolayı da geçen asrın b u «Dokunma keyfine, oynasın varsın» diyen politikasını bütün zamanların en büyük şehir - inşacısı olarak kabul etmek lâ-zım gelmez "mi?r

Eğer bir yığın büyüklük medeniyet ve bir yığın makine kulesi refah demek olsaydı, o zaman on milyonluk New-York ve Londra, beş milyonluk Paris v e Berlin şehirleri medeni-yet ve refah bakımından daha yükseği olamıyacak bir dere-cede bulunmuş olurlardı. Fakat On dokuzuncu asırdaki şe-hir gelişiminin yığınlaşmış hali ve bir alay bina cephelerin-den ibaret zenginliği biz Yirminci asır çocuklarının artık göz-lerimizi boyayamıyor. Biz bir milyonluk şehir madalyalarının tersini de tanırız ve bu şehirlerin. Devlet Başkanının «En me-denî v e en müreffeh bir millet» diye formüle etmiş olduğu mefhumdan, âdeta iyinin fenadan uzak olduğu derecede, u -zak bulunduğunu biliriz. B u yığın-şehirleri Liberalizm reji-mi zamanlarında büsbütün plânsız, biçimsiz v e büsbütün ar'sız olarak ortaya çıkmış değil midirler? Ve b u şehirler, Ortaçağın plânla dolu olarak ortaya koyduğu v e yahut or-ganik surette yetşitirip meydana getirdiği şehirlerle karşı-laştırılınca, daha şimdiden utanır gibi olmıyorlar mı?. Buna inanmıyanlar açık bir vicdanla kendi kendilerine sorsunlar: Bugün Roma, Paris, Berlin ve Londra şehirlerinde şehir-inşa-cılığı v e yapılar bakımından hayran oldukları şeyler acaba nelerdir? V e hemen farkına varacaklardır ki, seyahat için ayırdıkları paralarını, tarihte yeni zaman dediğimiz devrenin ortaya çıkardığı binaları görmek için değil de, Ortaçağ ve es-kiçağ devrelerinin yarattığı eserleri görmek için feda etmek-tedirler.

Avrüpanın büyük şehirleri hakkında aklı başında olarak tenkid gözile hüküm verecek olan herkes şunu anlamaktan u -zak kalmıyacaktır ki, bu şehirlerin az olan pek gösterişli cep-heli binalarının gerisinde büyük bir yığın sefaleti sürünüp git-mektedir. Bu şehirlerin âdeta atlarcasına koşarak gelişmiş ol malarının hemen de tamamen köylerin ve köylülerin kesesin-den çıkan paralarla başarılmış olduğu, köy v e köylülerin me-deniyet ve hars yani sivilizasyon ve kültür gelişiminde şehir-lerden çok geride kalmağa mecbur bırakıldıkları da gözönü-ne getirilirse anlayış daha kuvvetli olur.

(2)

im-kânsız bırakmışlardır. Çünkü, bugün âdeta makineler insan-lar için değil de insaninsan-lar makineler için çalışmak durumunda-dırlar. Büyük şehirler zamanımızın öz meselesi olan makine ve insanı henüz telif edememişler, makine ile insan arasın-daki büyük sentezin üstesinden henüz gelememişlerdir. Hat-tâ bu meseleyi henüz anlamağa bile başlamamışlardır. An-cak zamanımızın şehir-inşacılığına bu görüş zaviyesinden ba-kıldığı, şehir-inşacısı bir teknisyen olmaktan çıkarak bir mü-hendis olduğu, bir ihtisas adamı olmaktan çıkarak bir umumî-kavrayışcı haline yükseldiği zamandır ki şehir ve köylerdeki insanların bir millet olarak varlıklarını «En medenî ve en müreffeh» bir seviyeye yükseltmek mümkün olacaktır.

II

Bir hedefe varmak istiyenler o hedefe götüren vasıta ve tedbirleri de istemek mecburiyetindedirler. Bu vasıta ve ted-birler ise On dokuzuncu asrın vasıta ve tedted-birleri olmayıp Yirminci asrın vasıta ve tedbirlerinden olmalıdır.

On dokuzuncu asır, şehirlerini, herkese dilediğini yapmak hakkını veren serbestci düşünceler ile kurmuştur ve bundan dolayı da şehirler plânsızcasına, bir hercü merc hali içinde ferdî surette meydana gelmiştir. Halbuki modern makine dev-ri şehirledev-rin plânlı bir surette inşa edilmesini istiyor. Plânlı demekten maksad, bir şehir inşacısmın kâğıd üzerine herhan-gi bir plân çizerek bu plânı herkesin dilediğini yapabilmesi prensibi güdülen bir sahaya atması demek değildir. Asla! Yeni yapılacak şehirlerin plânları çok daha esaslı olmalı, bü-tün halkın refahını gözönünde tutup işe oradan başlamalı ve hayatın, iktisadî yaşayışın, yapı ve toprak işlerinin bütün kol-larını kapsamalı, şehir halkının h e r birinin iş gelirini de bü-tün milletin çalışmasının müşterek geliri kadar gözönünde tutmalıdır. Modern şehir-inşacılığı henüz bu prensibe göre yaşayıp işlemeğe pek başlamamıştır. Yavaşça yoklıyarak mo-dern şehir-inşacılığına yaklaşmağı denemekte olan Türkiye-de Türkiye-de bu böyledir.

Fakat bilhassa nisbeten fakir milletler için, daha yük-sek bir refaha çıkmak hususunda, On dokuzuncu asrın şehir-yapıcılığmın iktisadî teknik ve artistik bakımdan yanlış olan hareketlerini taklid yoluna gitmemek, çok daha güç kaza-nılmış olan sermayelerini yanlış yapılmış şehir tesisatına ya-tırmamak kat'î bir ehemmiyeti hâizdir. Böyle milletler bü-tün memleketlerin şehir-yapıcılığındaki ve şehir iktisadiya-tındaki en modern anlayışlarını kıymetlendirerek onlardan kendi işlerini başarmak yolunda istifade etmeğe

bakmalı-Bu başarıya götürebilecek vasıta ve tedbirleri böyle kı-sa bir yazıda kı-sayıp dökmek kabil değildir. Burada kı-sadece yeni bir şehir-inşacılığına götürebilecek olan bir kaç tedbiri söy-lemekle iktifa edeecğiz.

Modern ekonomik şehir-inşacılığının ilk şartlarından bi-risi, boş arsa ve araziden alınan ve semeresiz olan kârı, top-r a k top-rantını, tahdid etmektitop-r. Tütop-rk Devleti pek yeni şehitop-rletop-r meydana getirmek için büyük sermayeler koyuyorsa, şim-diye kadar ziraatte kullanılan arazinin fiatını, bu arazi sahip-lerinin bu topraklara yatırmış bulundukları iş kıymetlerine nazaran tamamen nisbetsiz bir dereceye yükseltmek akıl v e mantıka hiç uymıyan bir şeydir. Spekülâsyona dayanan top-r a k setop-rmayesi bitop-r halkı zengin etmez, fakitop-rleştitop-ritop-r.

Normal şehir-inşacılığının ikinci ve mühim bir şartı da bütün şehirlerin plânlanışının ve plânların tatbikatının bir el-de, yani, Devlet Başkanının' yukarıda dediğimiz söylevinde işaret edilmiş olduğu üzere, bir tek elde temerküz

ettirilme-sidir. Kâğıd üzerindeki her plânın iki bu'du vardır. Halbuki şehir-inşacılığı demek kâğıd üzerine plân çizmek demek ol-mayıp üç buudlu bir hacim plânlayışı demektir ve hattâ da-ha fazladır, dört buudlu bir zaman, iktisad ve da-havali plânla-yışıdır; eğer ilk plânlayışın dağılmış bir hale gelmesi isten-miyorsa, vahdetli bir surette tatbikinde hiç parçalanmaması lâzımdır.

Modern şehir-inşacılığının üçüncü ve pek ehemmiyetli bir şartı hutut ve hacimlerin plânlanışını masraf ve ekono-mi plânlayışı ile organik bir birlik halinde vahdetleştirmek-tir. Zamanımızda şehir-inşacılığı bu masraf ve ekonomi plân-layışı işine henüz pek de ayak uydurmuş değildir, çünkü eko-nomik bakımdan inkişafı henüz ilk yaşlarında bulunuyor. Gerçi bugün artık bir yapı yaptıracak olan her hususî ferd kendi mimarından veyahut müteahhidinden, yaptırmağı dü-şündüğü binanın bir masraf keşfini ister. Fakat, bu keşiflerin de pek çok kere son derece şüpheli bir kıymet ifade etmekten uzak bulunmadıklarını, daha iyisini yapmasını bilmiyenler ve-yahut da daha iyisini yapmak istemiyenler tarafından tan-zim edildiklerini bir tarafa bırakalım, resmî dairelerin «Şa-hir-inşacılafından» plânları için bir de masraf keşfi istedik-leri pek nadirdir. Sanki bütün bir şehrin veya bütün bir şe-hir mahallesinin inşası bir tek evin inşasından çok daha ehem-miyetli ve çok daha masraflı bic iş değilmiş gibi! Zaten işte bundan dolayıdır ki, hakikî şehir-inşacıları, şehir inşacılığı-na taallûk eden plânlayışların çoğunun hayal âlemine ulaş-tığına ve hiç bir zaman tatbik edilemiyeceğine hiç de şaşmaz-lar.

Modern şehir inşacılığının dördüncü bir şartı şehir inşa programını şehrin bugünkü ve yarınki büyüklük ölçülerine göre sarih olarak tesbit etmektir. Halbuki modern şehirlerin bu plânlanışını yapabilmek için bir ekonomi plânlayışı ve bir de şehrin bulunduğu bütün sahayı ihtiva eden, her bir şehrin millet iktisadının büyük sahası içinde icrasile mükel-lef bulunduğu hususî vazifeleri tesbit eden havâli plânlayışı yapmak şarttır. Çünkü modern şehir-inşacılığı şehirlerin uç-suz bucaksız surette büyümelerini istemez, böyle bir büyü-meye gözyummaz, çünkü şehirlerin modern olan makineleş-mesi yine şehirlerin büyümakineleş-mesine ekonomik ve teknik bir hu-dud çizer. Zaten teknik, her makinenin kudreti içinde aşıl-ması imkân olmıyan bir hudud çiziyor değil mi? Bugünkü büyük şehirleri bu noktadan tetkik edenler kolayca anlarlar ki, bu şehirler artık hiç de tek tek kalmış birer şehir halin-d e olmayıp birbirinin gelişmesine engel olan bir şehirler top-luluğu halindedirler ve bunlardan her birinin ayrı bir yük v e yolcu istasyonu, elektrik ve havagazı fabrikası, bir ayrı pazarı, kendine mahsus ekonomik v e sosyal karakteri ve ken-dinin ayrı bir idaresi vardır. En yüksek medeniyet v e en yük-sek refahın sadece milyonluk şehirlerde olabileceğini san-mak da pek esaslı bir yanlıştır, insanların Dev-şehirlerde te-merküz etmesi devri geçmiştir. Yeni seyrüsefer ve nakliye vasıtalarımız sayesinde bugün şehirlilerimizin bütün modern medeniyet ve kültür taleblerini köylük yerlerle başbaşa bağ-lı kurulmuş, nüfusunun da (50.000) den fazla olmasına lüzum bulunmıyan, şehirler yaparak yerine getirmemiz

mümkün-III

(3)

top-raklar, T ü r k milletinin en genç nesline de artistik bir kud-retle çalışmak mecburiyeti, tam manasile milli karakterde bir başarma mecburiyeti yüklemektedir.

Bununla beraber asla demek istemiyoruz ki yeni Türk şe-hirleri geçmiş asırların üslûbunda yapılmalıdır. Böyle demek tarihî bir karnavala varmak ve gülünç olmak demek olur. Her devir kendi üslûbunu yaratır. Bütün dünyaya yayılmış olan makine devri, otomobillerinin v e tayyarelerinin tama-men göçüp gitmiş bir yaşayış biçimine göre yapılmış olan bi-nalara yerleştirilmesine artık mâna veremiyor. Hayır! Yeni Türk şehirleri de modern biçimlendirme şekillerinden uzak kalamıyacaklardır. Ancak, zamanımızın şehir inşacıları da Berlin, Paris veya New-York'da doğmuş ve oraların yerlisi olan yapı şekillerini Türkiyede ortaya çıkarmak suretile işin kolayına kaçmamalıdırlar.

Her modern milletin kendine göre bir yaşayışı vardır ve yapılarının da buna göre biçimlendirilmesi lâzımdır. Civarın tabiî manzarası, iklim, milletin âdetleri, teamülleri de ayrıca bir biçimlendiriş tarzı isterler ve bu biçim-verişin başka man-zaralardan, başka iklim şartlarından farkı pek de az olmıya-caktır. Ankaraya gelen yabancı Viyanada veya Berlindeki gibi yaşamak. beklememelidir. Nasıl ki Viyana veya Berline gi-den bir T ü r k de oralarda kendi memleketinin başşehrini bul-mak isteyemez. Her insan kendinin olanı istiyor, her millet de öyle.. Bir milletin hususiyetine yeni bir artistik bi-çim vermek şüphesiz ki kolay değildir ve kültür ve a r ' m düş-künlüğe uğradığı bir zamanda bir milletin kendi hususiyetini böyle yeni bir biçim ile ifade edebilmek için pek çok sabır

lâ-zımdır. Fakat bu biçimi yaratmak için lâzım olan irade kuv-vetine malik bulunmak icab eder ve bir milletin kendine göre bir yapı üslûbu geliştirebilmesi için bu iradenin serbest bıra-kılması birinci şarttır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Öğrencilerimiz yaşadıkları aile ve akraba çevresinden yapacakları araştırma sonucunda öğrenecekleri Şarkışla ilçesine özgü yemeklerle ilgili çalışmaları okul

Ülkemizde otizmli bir bireyin kaynaştırma öğrencisi olarak bir sınıfta yer alması aileler için büyük bir sorun olarak nitelendirilmektedir.. Otizm hakkında doğru

MATRA programlar kapsam ndaki “ KUR’un Kurumsal Yap n Güçlendirilmesi, Özürlüler için Geli mi Bir stihdam Stratejisi ve Mesleki Rehabilitasyon Projesi” nin faaliyet

Bir iş sahibinin arzusu üzerine mimar tarafından hazırlanan proje mevkii tatbike konulmaz ise, o binanın inşası için miktarı tesbit edilen malzemenin ve bütün binanın

Direkler evin dere- cesine göre işlenmeden bırakıldığı gibi ayrı ayrı renklere d

Adreslerini değiştiren aboneler

Aşıklar, mertek- ler, kiremit altı tahtalarının değiştirilmesi ve bu- na zamimeten çatı bağlamalarının demir aksam ile raptı iktiza ederdi.. 9 — Pencere çerçeveleri

Büyükdere Prese