• Sonuç bulunamadı

Başbakan Davutoğlu nun, 25 Şubat tarihli TBMM Grup Toplantısı konuşmasının tam metni

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Başbakan Davutoğlu nun, 25 Şubat tarihli TBMM Grup Toplantısı konuşmasının tam metni"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Başbakan Davutoğlu’nun, 25 Şubat tarihli TBMM Grup Toplantısı konuşmasının tam metni

Şubat 25, 2015 - 10:45:00

Değerli dava arkadaşlarım, saygıdeğer konuklar; hepinizi… Biz de sizleri seviyoruz gençler. Teşekkür ederim.

Değerli dava arkadaşlarım, saygıdeğer konuklar; hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.

Her şeyden önce dün Malatya’da eğitim uçuşu esnasında şehit düşen pilotlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, taziyelerimizi hem şahsi taziyelerimizi, hem de AK Parti grubumuzun taziyelerine ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin şerefli mensuplarına iletiyorum.

Değerli dava arkadaşlarım; son iki hafta içinde Pakistan ve Macaristan ziyaretlerim dolayısıyla grup toplantısı yapamamıştık, bu hafta gecikmeli yapıyoruz, dolayısıyla birçok konu birikti.

Ama her şeyden önce ben AK Parti Grubumuzu vakur, kararlı, azimli AK Parti Grubumuzu bir kez daha selamlamak istiyorum. Son 1 hafta içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, Genel Kurulun adabına, edebine, vakarına yakışmayan her türlü saldırıya muhatap oldunuz, hakarete muhatap oldunuz. Ama hiçbir zaman haya, edep kurallarını terk etmediniz, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin vakarını korudunuz, demokrasinin temel ilkelerini korudunuz ve bir kez daha AK Parti grubu olarak bir destan yazdınız hepinizi tek tek kucaklıyor, selamlarımı, saygılarımı bir kez daha AK Parti grubunun manevi şahsiyetine iletiyorum.

Öyle dönemler vardır ki topluluklar, milletler, gruplar imtihan edilir. Siz AK Parti Grubu olarak son 12 yılda birliğin, beraberliğin, demokrasiye, millete sadakatin sembolü oldunuz. Hep beraber aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, Gazi Meclis’in onurunu koruya geldik. Buradan aziz milletimize Grup Toplantımızdan bir kez daha haykırarak ifade etmek istiyorum bütün grubumuz adına, kim ne yaparsa yapsın, kim ne derse desin, kim ne hakarete yönelirse yönelsin, kim hangi kirli ittifak ve yöntemleri benimserse benimsesin AK Parti sadece ahlakın, edebin, hukukun ve milli iradenin sözcüsü olacak ve bu sözcülüğü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapacak.

Son bir haftayı aşkın süredir Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde özgürlüklerin korunması ve iç güvenlik reformu paketiyle ilgili yaşanan tartışmalar milletimizin gözü önünde seyrediyor ve iki tutum açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Bir, AK Parti Grubunun benimsediği tutum, yani özgürlük ve güvenliğin denge içinde milletin huzuru, istiklali, bekası için savunulduğu tutum. Diğer tarafta ise şimdiye kadar hiç yan yana gelineceği düşünülmeyen parti gruplarının birlikte Türkiye’nin huzuruna kast eden vandalları, molotofçuları, bonzaicileri savunan ve Meclis’i bloke etmeye çalışan tavır milletimiz bunu çok açık görüyor. Öyle bir hava estiriliyor ki, Türkiye içinde ve dışında düğmeye basılmışçasına iki hafta önce bu kürsüde ifade etmiştim New York Times’a Pensilvanya’daki zat bir makale yazıyor Kılıçdaroğlu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kutsal kürsüsünden direniş çağrısı yapıyor, HDP sloganlarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin vakarını çiğniyor, MHP bütün bu densizliklere destek veriyor onun karşısında, bütün bunların karşısında duran ise AK Parti grubunun vakur, kararlı, azimli tutumu.

Bunlar milletimizin hafızasını zayıf zannediyorlar, unutuyor zannediyorlar şimdi bir an 6-7 Ekim

(2)

günlerine gidelim. Kurban Bayramını millete dar eden, gencecik çocukları katleden, şehirlerimizi yakan, yıkan o vandallara karşı 6-7 Ekim olaylarının hemen üzerinden daha 1 hafta geçmeden alınacak tedbirleri görüşmeye başladık. Bu özgürlüklerin korunması ve iç güvenlik reformu paketi boşlukta doğmadı. 6-7 Ekim olayları olmamış olsaydı paketin bazı unsurları gelecekti, ama bazı tedbirler almaya belki ihtiyaç hissetmeyebilecektik. Ama 6-7 Ekim olaylarının çizdiği, gösterdiği tablo acilen tedbir alınmayı, devlet ahlakımızın ve devlet sorumluluğumuzun bir gereği kıldı. 15 Ekim’de 6-7 Ekim’den hemen sonra İçişleri Bakanlığımıza giderek İçişleri Bakanımızın, Emniyet Genel

Müdürümüzün, Jandarma Genel Komutanımızın ilgili bütün birimlerin, Milli İstihbarat Teşkilatımızın katıldığı bir toplantı da saatlerce Türkiye’de bir daha 6-7 Ekim olaylarına benzer vandalizmin, terörün, şiddetin, tahripkarlığın yaşanmaması için ne tedbir alınması gerektiğini konuştuk. Hemen o gün brifing sonrasında aldığımız kararların ana unsurlarını kamuoyumuzla paylaştım. 21 Ekim’de bu kürsüden, bu konuda hazırlamakta olduğumuz yasanın detayları hakkında bilgi verdim. Ne HDP’de, ne MHP’de, ne de CHP’de herhangi bir ses çıkmadı. 24 Kasım’da bütün bu unsurları muhtevi bir şekilde, muhtevi yasa tasarısını Bakanlar Kurulunda konuştuktan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sevk ettik yine ses yok, hiçbir katkı yok, hiçbir eleştiri neredeyse yok. Ve 3 Aralık’ta komisyonlarda görüşülmeye başlandı 27 Aralık’ta da alt komisyonlarda ve komisyonda kaldı yine eleştiri yok, yine katkı yok. Bu aylarca süren bu çalışmalar karşısında sessiz kalan muhalefet bir anda Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna gelince uyandılar. Uyanmadılar aslında, arkadan birileri düğmeye bastı harekete geçin dedi, harekete geçin ki Türkiye seçime giderken kaosa girsin dedi ve harekete geçtiler, hep beraber birlikte harekete geçtiler. Ve bu harekete geçiş esnasında iki şeyi gördük bir, kirli ittifaklar gördük hala kirli ittifaklar var. Aziz dava arkadaşlarım, bu ittifakları Anadolu’nun Trakya’nın her yerinde anlatacağız.

6-7 Ekim’de devlet nerede diyen Bahçeli’nin ve MHP’nin şimdi HDP’yle nasıl bir koalisyon, ittifak içine girdiğini MHP’li seçmenlerimize anlatacağız. Anlatacağız ki bir daha istismarla aldatılmasınlar.

6-7 Ekim olaylarında o güzelim şehirlerimiz tahrip edilirken Türkiye’de Hükümet nerede diye soran Kılıçdaroğlu’nun ve CHP grubunun nasıl bir koalisyonla HDP’yle birlikte aynı o zaman 6-7 Ekim’den önce HDP Eş Başkanının sokağa çıkın tahriki gibi Kılıçdaroğlu’da şimdi sokağa çıkın tahriki yapıyor.

HDP’yle, yani Kürt BAAS’ıyla, CHP yani Türk BAAS’ı otoriterliğin sembolleşmiş partileri şimdi güya özgürlükleri savunuyorlar öyle mi? Özgürlüklerin teminatı AK Partidir, özgürlüklerin teminatı AK

Partidir. Özgürlükleri Türkiye’de demokratikleşmeyle tam doğru bir temele oturtan parti de AK Partidir, bize kimse özgürlük dersi veremez. Her zaman bu kürsüden de söyledim kim toplantı ve gösteri

yürüyüşü yapmak isterse onların güvenliğini sağlamak bizi eleştirseler de onların düşünce

özgürlüğünü savunmak bizim görevimiz. Ama toplantı ve gösteri yapma görüntüsü altında Molotof kokteyli atılırsa, yüzlere maskeler takılırsa ve şehirlerimiz yakılıp yakılırsa Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti buna izin vermez bunu bir kez daha söylüyorum izin vermeyiz.

90’lı yıllarda JİTEM iddialarıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da halkın hislerini istismar edenler şimdi jandarma da dahil, şerefli Türk Silahlı Kuvvetlerimizin sivil, asker uyumu içinde demokratikleşmesi, sivil otoriteye tabi kılınması konusunda HDP aykırı tutum alıyor, çünkü bunların meselesi istismar istismar. Ne CHP’nin meselesi özgürlüktür, ne MHP’nin meselesi kamu düzenidir, ne de HDP’nin meselesi özgürlükler veya demokratik haklardır. Hepsinin şu anda tek bir meselesi var, 7 Haziran seçimlerine giderken Türkiye’yi kaosa sokmak ve bu karar onlar tarafından alınmadı onlar bir piyon.

Dışarıda birileri bu kararı aldılar ve öyle bir kamuoyu oluşturmak istediler ki bu piyonlar harekete geçti.

Buradan bütün muhalefet partilerine bir kez daha sesleniyorum, yapacağınız katkıları doğru, dürüst bir şekilde yapın, eleştirin defaatlerce gerek grup kürsüsünden, gerek birçok toplantı vesilesiyle söyledim, arkadaşlarımız söyledi, Grup Başkanvekillerimiz konuştu ne teklifiniz varsa getirin konuşalım dedik.

Teklif getirmediler çünkü söyleyecekleri bir şey yok, çünkü bu kanunun, bu yasanın her bir cümlesi, her bir paragrafı, her bir virgülü, noktası evrensel standartlara uygundur defaatlerce bunu anlattık.

Dünyada molotof kokteyline özgürlük veren hiçbir ülke yok. İngiltere’de bundan birkaç sene önce 3 PKK’lı kadın molotof kokteyli sebebiyle 17 yıla varan cezalar aldılar. Amerika’da ağır hapis cezaları 2 milyon dolara kadar varan cezalar var. Gözaltı sürelerini defaatlerce anlattım, şu anda Avrupa’da

(3)

minimum gözaltı bu tasarıyla gelen durumda da yeni durumda da minimum gözaltı Türkiye’de ve Fransa’da. Almanya’da, İngiltere’de, İtalya’da, İspanya’da 48 saate, 36 saate, 72 saate kadar polis gözaltıları var. Biz hiçbir yerde demokratik standartlardan vazgeçmedik. Bu tahripleri yapan kişilere yaptıkları zararın tazmin edilmesi, dönmesi de yine bir hukuk ilkesi. Onlar kirli ittifaklarla bunu durdurmaya çalışıyorlar, çünkü meseleleri 7 Haziran seçimlerine giderken Türkiye’de bir kaos ortamı çıkarmak sandığa değil de, sokağa çağırıyorlar. Biz de inadına milletimizi de, bütün toplum

kesimlerimizi de sandığa davet ediyoruz sandığa gelin sandığa.

Sadece kirli ittifaklar değil, kirli yöntemler benimsiyorlar. Hanım Grup Başkanvekilimize, Meclis Başkanvekilimize hakaret ediyorlar, saldırıyorlar. Divanın önünde sloganlar atıyorlar, Meclis İç

Tüzüğüne aykırı her türlü tutumu benimsiyorlar, sadece AK Parti’ye değil, Meclis’in manevi şahsiyetine hakaret ediyorlar. Ama biz buradan bir kez daha sesleniyoruz AK Parti grubumuz adına, hakaret onlara, edep bize yakışır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne saygısızlık onlara, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onurunu korumak bize yakışır. Molotof kokteyli atanları, bonzai tacirlerini, maske takanları savunmak onlara, halkın özgürlüğünü ve güvenliğini savunmak bize yakışır. Halkı tahrik ederek sokağa çağırmak, direnişe çağırmak onlara, halkı vakarla, demokrasiye, sandığa çağırmak bize yakışır. Ama buradan bütün muhalefet partilerine de şimdiden sesleniyorum, eğer bu kanunu engellemeye devam ederlerse, bundan sonra bu kanunun gecikmesi sebebiyle herhangi bir molotof kokteyli saldırısı olursa, maskeli birtakım saldırılar olursa, vandalizm olursa sorumlusu onlardır, sorumlusu onlardır ve millet onlardan hesap sorar. Biz de bu kanunu nasıl engellediklerini, hangi kirli yöntemler ve kirli ittifaklar içinde engellediklerini millete gidip anlatacağız, miting meydanlarında bu kirli ittifakları, bu kirli yöntemleri anlatacağız. Devleti savunuyorum diyen Devlet Bahçeli’nin ve ekibinin hangi kirli ittifaklar içinde davrandıklarını anlatacağız. Özgürlükleri savunuyoruz diyen Kılıçdaroğlu’nun ya da HDP’nin hangi yöntemlerle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki görüş ifade etme özgürlüğünü kısıtladıklarını, nasıl baskılar uyguladıklarını anlatacağız. Ama bir şeye kesinlikle izin vermeyeceğiz, Türkiye’nin huzurunu, güvenliğini, özgürlükleri tehdit edilmesine izin vermeyeceğiz. Bu yasa öyle veya böyle inşallah

geçecek, kanunlaşacak ve bu onur da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde AK Parti Grubunun onuru olacak.

Hiçbir zaman yılmamış olan, hiçbir tehdide, hakarete boğun eğmemiş olan AK Parti Grubunu bir kez daha selamlıyorum, hepinizi kucaklıyor, bağrıma basıyorum.

Millet bu fedakarlıklarınızı görüyor ve eminim 7 Haziran’da bunun gereğini yapın AK Parti’yi bir kez daha milli idareyi savunması dolayısıyla ödüllendirecek.

Güvenlik konusu gündeme geldiği için, özellikle geçen haftalar içinde yaşadığımız iki acı kayıp

vesilesiyle kadınlarımıza yönelik şiddet ve gençlerimize yönelik şiddet konusunda da görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Özgecan Aslan kızımızı hunharca, barbarca bir cinayetle kaybettik. Bu konuda görüşlerimizi birçok kez açıkladım. Antalya Kadın Kolları Kongresinde Özgecan Aslan isminin ve hatırasının ebediyen yaşaması için o gün açtığımız gençlik merkezine ismini verdik.

Türkiye’de bir seferberlik ilan ettik, AK Parti iktidarları döneminde kadına yönelik şiddet konusunda ulusal ve uluslararası birçok tedbir aldık, İstanbul Sözleşmesini Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Dönem Başkanlığımız esnasında Türkiye kabul ettirdi, dünyada ilk, Avrupa’daki ilk kadına yönelik şiddet konusundaki ilk önemli sözleşme. Türkiye’de kadın koruma evleri oluşturduk, ama her şeyden önce bunun bir zihniyet meselesi olduğunu ve toplumsal seferberlik gerektirdiğini de unutmamalıyız.

Buradan bütün milletimizi ve özellikle de kadınlarımıza yönelik olarak şu mesajı bir kez daha AK Parti

(4)

Grubu adına iletmek istiyorum: AK Parti her zaman kadına yönelik şiddet konusunda ilkesel bir tutum almıştır, bundan sonra da toplumsal bir seferberlik halinde kadına yönelik şiddeti her şekliyle

önlemeye kararlıyız. Bu konuda da özellikle Mehmet Aslan’ın, Özgecan’ın muhterem babasının kamuoyumuza verdiği mesajlar, Anadolu insanının irfanını, erdemini göstermiştir, kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum.

Yine Fırat Çakıroğlu kardeşimizi, bir gencimizi Ege Üniversitesi’ndeki şiddet olaylarında kaybettik. Tam da seçimlere giderken ülkemizde sükunet ve güven ortamına ihtiyaç hissettiğimiz bir dönemde bazı unsurlar üniversitelerimizi karıştırmak isteyebilir. Bizler 70’li yıllarda üniversitelerde okumuş nesil olarak, bunun ne acı kayıplara yol açtığını yaşamış, bilmiş, görmüş bir nesiliz. Bu çerçevede, sadece Başbakan olarak değil, sadece milletvekili olarak değil, bir akademisyen olarak da, bir hoca olarak da ve öğrenciler arasında hiçbir zaman ideolojik ayrım yapmamış ve ideolojik veya siyasi bir ayrım yapılmasını akademik düşünceye bir ihanet görmüş birisi olarak da bütün gençlerimize seslenmek istiyorum, bu tahriklere, bu tür oyunlara karşı farklı görüşlere sahip olsanız da birliğinizi,

beraberliğinizi muhafaza ediniz. Üniversiteler özgür düşünce ortamlarıdır, görüşlerinizi tartışınız, farklı kanaatlerinizi açık bir suretle müzakere ediniz, ama ne olursa olsun şiddete başvurmayın. Şiddet üzerinden gençlerimizin bölünmesi, gençlerimizin kutuplaşması Türkiye’ye yapılabilecek en büyük ihanettir. Kadına yönelik şiddet konusunda da, üniversitelerde gençlerimiz arasında şiddeti tahrik edenler konusunda da her türlü tedbiri almaya kararlıyız.

Değerli dava arkadaşlarım, son bir haftanın en önemli gelişmesi tabi ki büyük başarıyla

tamamladığımız ve Türkiye’nin kudretini bütün dünyaya göstermiş olan Şah Fırat Operasyonudur.

Şah Fırat Operasyonuyla biz 4 ana hedefe ulaşmaya çalıştık, 4 temel sebebi vardı Şah Fırat’ın.

Birincisi; tarihi mirasımızın, ecdadımızın manevi mirasının korunması. Bu bizim temel ilkelerimizden biridir ve nerede bir tarihi mirasımız varsa onu koruma konusunda olağanüstü bir hassasiyet gösterdik.

Bakınız, Sadece Süleyman Şah Saygı Karakolu değil, Ahmet Yesevi Türbesi, Orhun Anıtları, Sultan Murat Hüdavendigar’ın Kosova’daki Türbesi, Sultan Sencer’in Türkmenistan Merv’deki Türbesi, Turgut Reis’in Libya’daki Türbesi ve diğer nice türbeler bizim dönemimizde ihya edildi ve bizim dönenimizde sahip oldukları hukuki statü bağlamında da çok sağlam teminatlar altına alındı.

Daha dün Macaristan ziyaretimizde Gül Baba’nın huzurundaydık, Budin’e, o güzel Budin’e, Tuna’ya kültürümüzün, medeniyetimizin gül kokusunu, Resulullah’ın gül kokusunu götürmüş Gül Baba’nın huzurundaydık. Biz Gül Baba’nın huzurunda da, Süleyman Şah’ın huzurunda da, Ahmet Yesevi’nin huzurunda da, Turgut Reis’in, Sultan Murat Hüdavendigar’ın huzurunda da hep tarihi mirasımıza sahip çıkmanın onurunu yaşadık. Yine dün dost ve müttefik Macaristan’la yaptığımız görüşmelerde Kanuni Sultan Süleyman Han’ın Zigetvar Kalesi’nde iç organlarının defnedildiği yerin tespit edilip orada onun şanına yakışır bir mekan ve makam inşa edilmesi konusunda da mutabık kaldık.

Aziz milletimiz hiç tereddüt etmesin, dünyanın neresinde ecdattan bize yadigar kalmış tek bir taş varsa o taşı korumak bizim için onur meselesidir, izzet meselesidir, iffet meselesidir.

Bu mirası korumak, uluslararası hukukumuzu korumak, askerlerimizi salimen ülkemize getirmek ve provokasyonlara engel olmak için 1 ay önce Genelkurmay Başkanlığımıza gerekli direktifleri verdim ve hazırlıklar büyük bir ciddiyetle yürüdü. Aylardır aslında alternatif planlamalar üzerinde çalışıyorduk, geçtiğimiz hafta içinde bütün bu çalışmalar netleşti ve Sayın Cumhurbaşkanımızla Perşembe günü yaptığımız görüşmede de onun da onayını aldıktan sonra Cumartesi akşamı itibarıyla akşam 21:00’de düğmeye basıldı bu 4 hedef için; tarihi mirası korumak, uluslararası hukukumuzu korumak,

askerlerimizin can güvenliğini korumak ve provokasyonlara engel olmak. Son derece başarılı bir operasyondu, saat 9’da eşzamanlı iki harekatı birden başlattık, bir taraftan Mürşitpınar’dan

askerlerimiz, 572 personel, 40 tank, 57 zırhlı araç, toplamda 100 araçla süratle Karakozak’a intikal

(5)

ederken, diğer taraftan yine birliklerimiz Eşme’den Suriye sınırına geçti ve kutsal mekanının yeni yerini kontrol altına aldı ve aynı anda yaklaşık 6-7 saat 2 yerde aziz bayrağımız dalgalındı. Gece saat 00:30 itibarıyla birliklerimiz Karakozak’a ulaştılar, 04:45’e kadar da Süleyman Şah Saygı

Karakolu’ndaki bütün manevi vazifeleri nakli kubur anlamında yaptılar ve saat 06:03 itibarıyla de salimen ülkemize döndüler tek bir kayıpla, bildiğiniz gibi bir kaza neticesi aziz kardeşimiz Halit

Avcı’nın kaybıyla. Bu, bütün dünyada takdir topladı, bütün dünyada büyük bir ilgiyle ve takdirle takip edildi. Ama Türkiye’de muhalefet bütün yine sınırları aşarak sadece eleştiriyle tahkir ve hakarete yöneldi.

Şimdi tarihi mirası korumak noktasında bizim yaptıklarımız ortada. Ben buradan Sayın Bahçeli’ye soruyorum, siz de Türkiye’de Başbakan Yardımcılığı yaptınız, iktidar ortağı oldunuz, kaç tane tarihi esere sahip çıktınız, hangi şehitliğe, hangi büyük sultanın mezarına sahip çıktınız ve ihya ettiniz?

Hesabını verin önce. Biraz önce ben saydım, nerede bir şehitliğimiz varsa hepsini ihya ettik.

Dün yine çok kısa bir süre kalmış olmama rağmen her zaman yaptığım gibi Budapeşte’de de Galiçya Şehitliği’ni ziyaret ettim. İster Budapeşte’de Galiçya Şehitliği, ister Bakü’de Kafkas şehitleri, ister Yemen’deki şehitliğimiz, ister Myanmar’daki şehitliğimiz, ister Kahire’deki şehitliğimiz, nerede şehidimiz varsa orayı biz ihya ettik, oranın huzuruna varıp o şehitlerin huzurunda onların izniyle o topraklara girdik.

Hiç unutmam, birçok şehidimizin makamı metruk haldeydi, şehitliklerimiz terk edilmiş haldeydi, çok kötü şartlarda idiler. Mesela Myanmar’da 12 bin askerimiz esir olarak götürülmüştü Birinci Dünya Savaşı’nda Irak’tan ve Kanal Harekatında Mısır’dan, yaklaşık 6 bini Myanmar’da şehit düşmüştü. Biz 2012’de Myanmar’a Büyükelçi gönderene kadar bu şehitlerimiz sadece bazı evraklarda biliniyordu.

Büyükelçi tayin edildiğinde, Büyükelçimiz, Dışişleri Bakanı olduğumda ilk olarak orada ne yapılması gerektiğiyle ilgili talimat almaya geldi, dedi ki, Sayın Bakanım, -bu Hariciyede kuraldır- ilk olarak yapmamı isterseniz? Dedim ki, yapacağınız ilk şey, derhal şehitliklerimizi bulacaksınız, o metruk şehitliklerimizin, şehitlerimizin huzuruna varacaksınız, mektupları cevapsız kalmış o şehitlere diyeceksiniz ki, cevapsız kalan mektuplarınızın cevabı bir asır sonra geldi. Size 2 kutsal emaneti getirdik Anadolu topraklarından, Al Bayrak ve Kur’an-ı Azimüşşan. Nerede bir şehitliğimiz varsa, nerede bir kutsal makamımız varsa orada Al Bayrağımız, orada her an okunan Kur'an-ı Azimüşşan olacaktır. Bizim Süleyman Şah Saygı Karakolu’na ve Süleyman Şah’a duyduğumuz hürmet, tarihimize duyduğumuz hürmettir.

Öte yandan bakınız, Osmanlıcaya yabancı dil muamelesi yapan Kılıçdaroğlu, bir anda Süleyman Şah’ı keşfetti. Önce Osmanlıcanın da güzel Türkçemizin tarihi bir döneminde yaşanan bir dil olduğunu kabul edeceksin Kılıçdaroğlu, sonra Süleyman Şah hakkında konuşacaksın. Sayın Bahçeli, önce bizim ihya ettiğimiz, inşa ettiğimiz bütün o tarihi mirası gidip yerinde göreceksin, sonra kendi döneminle karşılaştıracaksın.

Yine ikinci önemli hedefimiz bu operasyonda, uluslararası hukuka ve vatan toprağına sahip çıkmak.

Şimdi biraz önce zikrettiğim gibi, eş zamanlı olarak operasyonu yapma sebebimiz, Suriye’de Süleyman Şah’ın mukaddes makamı üzerinden sahip olduğumuz toprak parçasının yeni yerini kontrol altına almak suretiyle vatan toprağının bütünlüğünü teminat altına almak içindi ve bunu gerçekleştirdik.

Şimdi bunun üzerine, Sayın Kılıçdaroğlu, CHP sözcüleri ve Bahçeli ve MHP sözcüleri değişik yorumlar ve eleştiriler getirdiler.

Bir kere her şeyden önce şunu soralım: Hani Bahçeli dün Genelkurmay Başkanımıza yönelik olarak, vatan nedir bilir misin diye bir soru sordu. Şimdi Sayın Bahçeli’yi bir muhasebeye davet edeceğim, sonra da bu konudaki kanaatlerimizi zikredeceğim.

(6)

1939 yılında ilk mekan değişikliği yapıldı; iktidarda kim vardı? Cumhuriyet Halk Partisi vardı. Vatan toprağı elden mi gitmişti 1939 yılında? Yine 1973 Aralık’ında bu yeni yere, Karakozak’a geçiş için karar alındı, Eylül 1975’te yeni yere törenle Süleyman Şah’ın na'şı nakledildi. Dikkat ediniz, Aralık 1973, Eylül 1975, hangi hükümetler var o dönemde? Naim Talu Hükümeti var, Bülent Ecevit Hükümeti var, Sadi Irmak Hükümeti ve rahmetli Türkeş’in Başbakan Yardımcısı olduğu milliyetçi cephe Süleyman Demirel Hükümeti var.

Şimdi CHP’ye soruyorum, eğer vatan toprağı, yani Caber Kalesi’nden Karakozak’a taşınırken Bülent Ecevit rahmetlinin döneminde vatan satılmamışsa, vatan toprağı terk edilmemişse, Karakozak’tan Eşme’ye gelirken niye terk edilmiş olsun?

Şimdi Sayın Bahçeli’ye soruyorum… Aslında Genelkurmay Başbakanımıza sen vatan nedir bilir misin diye sorarken, dolaylı olarak rahmetli Türkeş’e de sormuş oluyor, çünkü rahmetli Türkeş’in Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde Karakozak’ta ikinci nakil yapıldı, Caber Kalesi’nden Karakozak’a nakil yapıldı. Peki vatan toprağı satılmış mı oldu? Hayır. Uluslararası hukuk gereği Süleyman Şah’ın bulunduğu yer bizim için vatan toprağıdır. Dün Caber Kalesi’ydi, daha sonra 75’ten sonra Karakozak oldu, bugünden itibaren de Eşme’dir. Dolayısıyla da bugünden itibaren Eşme’deki Süleyman Şah Saygı Karakolu’nun bulunduğu yer Türkiye Cumhuriyeti toprağıdır artık. Toprağımızda ne bir eksilme var, ne bir azalma.

Ve rahmetli Türkeş de, rahmetli Bülent Ecevit de doğru yapmışlardır o dönemde, çünkü şartlar gereği nakli kubur gerekmiştir, vatan toprağı terk edilmeden başka bir yere nakledilmiş. Ama şimdi dönüp Genelkurmay Başkanımıza ve Hükümetimize en ağır hakaretlerle Bahçeli’nin yaptığı açıklamalar gerçekten devlet ahlakına da, adabına da uymamaktadır.

Genelkurmay Başbakanımızın ve bütün kuvvet komutlarının vatan ve millet aşkına ben şahidim. O gece saat 9’dan sabah 6’ya kadar Genelkurmay karargahında hiç kimse bir saniye dahi gözünü kırpmadı. Aylardır bu çalışmaları yapan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının tümüne Sayın Bahçeli hakaret etmiştir. Vatan ve millet için gece-gündüz çalışan bu şerefli kadroya yönelik olarak sarf ettiği sözler dolayısıyla Bahçeli özür dilemelidir.

Şimdi eğer o soruyorsa vatan nedir bilir misin diye, ben de ona cevaben söylüyorum, acaba Sayın Bahçeli, sen edep nedir bilir misin? Günlerce uykusuz kalarak vatan toprağını savunmak ve vatan toprağını bir yerden bir yere nakletmek için çalışan o devlet görevlilerinin karşısında devlet ahlakı nedir bilir misin, devlet adabı nedir bilir misin? Ne bize…

Dikkat ediniz, bir taraftan Cumhuriyet Halk Partisi Milli İstihbarat Teşkilatı’na saldırıda bulunuyor, diğer taraftan MHP Genelkurmay Başkanlığımıza. Bütünüyle devlet kurumlarını, devletin en önemli güvenlik kurumlarını zayıflatmaya, kurumlara zarar vermeye dönük bir tutum içindeler. Hele hele CHP’nin uluslararası hukuk bağlamında söyledikleri gerçekten vatanperver, yurtsever, cumhuriyetçi bütün CHP’li seçmen vatandaşlarımızın dikkatle incelemesini gerçekten tavsiye ediyorum.

Bakın ne diyor Faruk Loğoğlu CHP sözcüsü olarak; Suriye topraklarına çok sayıda askerle, tankla girilmesi Suriye’ye bir saldırıdır, Suriye topraklarına saldırıdır. Emin olun, bu netlikte Suriye rejimi bile konuşamadı. Sen kimin sözcüsüsün? Suriye rejiminin sözcüsü bunlar.

Bakın operasyon Cumartesi günü tamamladı, bugüne kadar dünyada hiçbir ülke Türkiye’nin

operasyonunu kınamadı, Suriye ve onun destekçisi bir-iki dışında. Hiç kimse bu uluslararası hukuka aykırıdır demedi, Birleşmiş Milletler’den herhangi bu anlamda bir farklı ses çıkmadı, çünkü herkese biz anlattık, uluslararası hukuka uygun olduğunu ve Türkiye’nin uluslararası hukuktan doğan haklarını kullandığını anlattık ve onlar bunu kabul ettiler. Ama Cumhuriyet Halk Partisi zihniyeti, her zaman milleti karşısına almış olan bu zihniyet yine Türkiye’yi dışarı şikayet etmekle meşgul, dört yıldır Esad’ı

(7)

savunuyorlar.

Yine dünkü Grup konuşmasında şunu söylüyor Kılıçdaroğlu: Bir sabah kalktık Suriye’yle düşman olduk.

O zaman ilk zikrettiğinde söyledim, 300 bin insan ölmüş, 5 milyon kişi mülteci olmuş, bunları

görmüyor ve sanki Suriye rejimi sütten çıkmış ak kaşık gibi Kılıçdaroğlu ona sahip çıkıyor ve diyor ki, niye Suriye’ye düşman oldunuz. Kış uykusunu anlarım ama, 4 yıl sürmez ki kış uykusu, hala uyuyor, görmüyor, kimyasal silahla katledilen insanları görmüyor. Kocası öldürülmüş yüzbinlerce kadının Türkiye’ye gelişini görmüyor, çocukların gelişini görüyor. Niye görmüyor biliyor musunuz? Belki beden gözü var ama, gönül gözü yok, hissetmiyor, acıyı hissetmiyor. Ve diyor ki, iktidara gelirsek bütün bu mültecileri Suriye’ye geri göndereceğiz. Biz ise Suriye halkının her acısını hissediyoruz.

Yine çarpıcıdır, MHP’nin bir açıklaması oldu bugün, şöyle diyor, Genelkurmay Başbakanımıza yönelik bu hakaretamiz tutumu dün Bahçeli’den sonra MHP’den bir açıklama: Genelkurmay başkanları eskiden mahzurlu gördükleri kararlar hakkında siyasi liderlere karşı koyacak yürekliliği gösterirlerdi.

Bu darbe çağrısıdır arkadaşlar. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde parti grubu olan bir parti böyle bir açıklama yapmaz, bu darbe çağrısıdır. Bu, eski Türkiye alışkanlığıdır, eski Türkiye alışkanlığı.

Sayın Genelkurmay Başkanımız ve Şerefli Türk subayları demokratik yolla iktidara gelmiş, halkın onayını almış Hükümetimizin emrindedirler ve Hükümetimizin aldığı kararları uygularlar; geçti o dönem. Biz ne 27 Mayıs’tayız, ne 12 Mart’tayız, ne 12 Eylül’deyiz, ne de apoletlerle böyle konuşulan 28 Şubat’tayız, yeni Türkiye’de bu çağrılara pabuç bırakmayız biz.

Hem bu kadar büyük bir gayretle, gece-gündüz çalışan Genelkurmay Başkanımıza ve onun ekibine, şerefli Türk subaylarına, oraya gidip canını ortaya koyan 572 kahraman askerimize hakaret

edeceksiniz, siz vatan nedir bilmezsiniz diyeceksiniz, sonra da onları demokratik yolla iktidara gelmiş Hükümetimize karşı neredeyse isyana çağıracaksınız. Bu ne vatanperverlikle izah edilebilir, bu ne devlet ahlakıyla izah edilebilir, bu ne demokrasi ahlakıyla izah edilebilir. Artık Türkiye’de taşlar yerine oturmuştur, Türk Silahlı Kuvvetleri onurla görevini yapmaktadır, Hükümetimiz onurla Türkiye’yi geleceğe taşımaktadır. Bütün bu karşıtlıklar geçmiş cahili adetler olarak artık ayaklarımızın altındadır.

Ecdadın gururu aziz gençler, Davutoğlu değil sadece, AK Parti Grubu. Eğer bu Grup o Genel Kurulda kahramanca dirayetle bütün bu hakaretlere göğüs germemiş olsaydı, Grubun Genel Başkanı olarak ben de bu kadar onurla burada konuşamazdım. Ak Grubumuza selam olsun. Ve eminim, önümüzdeki günlerde de hiçbir hakarete, hiçbir tehdide pabuç bırakmayacak bu Grup. Demokrasinin Türkiye’deki garantisi AK Parti Grubudur. İşte demokrasiye en büyük tehditte böyle açıklamaları yapan parti temsilcileridir.

Türkiye’nin, demin söylediğimi tekrar söylüyorum, Türkiye’yi dünyaya şikayet etmek, Suriye’ye saldırıyor diye Türkiye’yi dünyaya neredeyse ihbar etmek onlara düşer, Türkiye’nin hukukunu korumak bize düşer bu hukuku koruyacağız.

Üçüncü hedefi Şah Fırat Operasyonunun, askerlerimizin güvenliğini korumaktı. Bakınız yine ikircikli bir dil, yine oportünist ve kaostan, kayıptan medet uman bir dille karşı karşıyayız. Hatırlarsanız, Musul Başkonsolosluğumuzu, Musul’un işgali esnasında geç tahliye ettik iddiasıyla ne kadar ağır hakaretler yaptılar bize koruyamadınız dediler, niye diplomatlarımızı orada bıraktınız dediler. Şimdi tahliye etmiyoruz bakınız, Süleyman Şah Saygı Karakolunu bir yerden, Suriye topraklarındaki diğer yere taşıyoruz ve askerlerimizi salimen oraya intikal ettiriyoruz yine eleştiriliyoruz. Neden biliyor musunuz?

Bunlar hep iki ihtimalle oynuyorlar. Eğer askerlerimiz orada kalsaydı da Allah muhafaza bir şekilde bir asker kaybımız olsaydı niye tahliye etmeniz diyeceklerdi. Şimdi naklettik niye naklediyorsunuz diyorlar.

Çünkü bunların meselesi askerlerimizin can güvenliği falan değil, tarihi mirasımızda değil, Türkiye’nin uluslararası hukuk hakları da değil. Bunların tek meselesi var acaba AK Parti Hükümetini nereden yıpratabiliriz, acaba Türkiye’ye nereden darbe vurabiliriz? Ama milletimiz bunları çok açık bir şekilde

(8)

görüyor. Askerlerimiz bütün 38 askerimiz orada bulunan hepsi salimen gelmiş evlerine ailelerine kavuşmuşlardır. Şu anda da yine askeri birliklerimiz Eşme’de bütün inşa faaliyetlerini sürdürüyor en kısa zamanda 1-2 gün içinde Eşme’de nakli kubur da yapılacak ve orada şanlı bayrağımız

dalgalanmaya, Süleyman Şah ebediyen Türk toprağı olacak olan o topraklarda kalmaya devam edecek.

Bakınız yine çarpıcı bir... Teşekkür ederim. İnşallah o tekbir sesleri Suriye topraklarında da al bayrakla birlikte yükselecek.

Bakınız çok ilginç bir gelişme daha yaşadık, bu operasyon esnasında Kılıçdaroğlu belki Türkiye’de manşet olamadı ama bir yerde manşet oldu. Kılıçdaroğlu’nun son açıklaması, Türkiye’yi suçlayan açıklaması Suriye’nin resmi ajansı SANA’nın web sitesinde manşet oldu. Hayırlı olsun Kılıçdaroğlu sana yakışır, sana yakışır milletin gönlüne giremedin ama, Suriye rejiminin yayın organlarına girdin. Diyoruz ya bunlar Türk BAAS’ı, onlar Arap BAAS’ı hiçbir fark yok zihniyet aynı zihniyet, yöntem aynı yöntem.

Dördüncü hedefimiz, Türkiye’ye dönük olarak ortaya çıkabilecek bir provokasyonu engellemek. Bir tarafta barbar bir Suriye rejimi var, diğer tarafta barbar terör örgütleri var ve onun ortasında bütün bu çatışmaların ortasında 4 yıldır bulunduğu mevzii tutan kahraman askerlerimiz, Mehmetçiklerimiz var.

Bundan sonra olabilecek her gelişmeyi de göz önüne alarak muhtemel çatışma risklerini de göz önüne alarak Türkiye’nin bazı çevrelerce, istihbarat birimlerince ya da terör örgütlerince bir oldubittiyle bir çatışma ortamına sokulmaması için bu tedbiri almamız gerekiyordu. Bu tedbiri aldık ve şu anda Türkiye Suriye politikası itibariyle her zamanki ilkesel tutumunu sürdürmek konusunda çok daha güçlüdür, eli çok daha fazla serbesttir. Bu Suriye’ye dönük olarak şuana kadar yürüttüğümüz insani faaliyetlerin daha da kolay yürütülmesine imkan sağlayacaktır. Bu çalışmaları yürütürken birçok açıklamalar oldu Türkiye kimlerden destek aldı, izin aldı vesaire. Bir kez daha yüce meclisin

kürsüsünden söylüyorum, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümeti böyle bir operasyon için ulusal çıkarı gerektiğinde atacağı herhangi bir adım için kimseden izinde istemez, destekte almaz. Sivil kayıpların engellenmesi için bütün taraflara bildirimde bulunduk, onun dışında askerlerimiz tayin edilen vakitte girdiler, tayin edilen vakitte çıktılar. Dakika dakika takip ettik elimizde bunu iftiharla söylüyorum, bütün milletimiz gurur duysun diye söylüyorum saat 9 itibariyle elimizde harekat planı vardı saat saat. 00:30’da Karakozak’a girilecek 21:02’de Eşme’ye girilecek, 04:30’da Karakozak’tan çıkılacak, 06:03’te Mürşitpınar’dan girilecek. Emin olunuz dakika neredeyse sapmadan plan aynen uygulandı. Bu da Türkiye Cumhuriyeti Devletinin caydırıcı gücünü, askerlerimizin, Türk Silahlı

Kuvvetlerimizin program, plan ve strateji uygulama kabiliyetini açık bir şekilde ortaya koydu. Bir kez daha AK Parti grubumuz adına bu operasyona katkıda bulunan Sayın Genelkurmay Başkanımıza, Kuvvet Komutanlarımıza Diyarbakır’da, Malatya’da, Suruç’ta harekatı yöneten komutanlarımıza, subaylarımıza, Karakozak’ta aylarca büyük bir vakarla görevini yapan askerlerimize, bu faaliyete katılan, bu operasyona katılan bütün sivil ve askeri unsurlarımıza, istihbarat elemanlarımıza,

diplomatlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum. Tarihe altın harflerle geçtiler daha nice altın harflerle geçecek adımları atmaya da hazır olduklarını bize gösterdiler onlara güvenimiz tamdır. Genelkurmay Başkanımıza ve bütün ekibinin vatan bilincine güvencimiz tamdır. Onların vatan toprağı gerektiğinde her türlü fedakarlığı yapma bilincine sahip olduklarına dair güvencimizde tamdır. Hepsini tekrar teşekkürle, takdirle burada Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde anıyorum ve bir kez daha Türk Silahlı Kuvvetlerimizin caydırıcı gücünün bundan sonra da yürüttüğümüz politikalarla artarak devam edeceğini aziz milletimizi duyuyorum.

Bu faaliyetler dışında kısaca, geçtiğimiz iki hafta içinde birçok çalışmayı daha yaptık, kongrelerimizi katıldık. Ordu, Giresun, Sivas, Antalya Kongrelerimiz, Antalya’da Kadın Kollarımızla birlikte olduk.

Önümüzdeki haftada inşallah Ankara Gençlik Kolları Kongremize katılacağız. Toplamda AK Parti olarak 1070 kongre ana kademe kongre, 1700 kadın ve gençlik kongresi yaptık son birkaç ay içinde. İşte parti, siyasi hareket bu demek, işareti aldığında birkaç ay içinde 2740 kongre yapabilen bir partiye,

(9)

gerçek anlamda toplumla bütünleşmiş parti denir, bu teşkilata gerçek anlamda teşkilat denir.

Biz de sizlerle gurur duyuyoruz. Ayrıca gayrimüslim vatandaşlarımızla, sivil toplum kuruluşlarımızla bir araya geldik. Türkiye’de eşit vatandaşlık hakları konusunda AK Parti’nin yaptıkları hususunda onların teşekkürlerini bir kez daha almaktan büyük mutluluk duyduk, onlarla önümüzdeki dönemle ilgili istişarelerde bulunduk.

Yine biraz önce zikrettiğim gibi Pakistan ve Macaristan ziyaretlerini gerçekleştirdik. Pakistan ve Macaristan’la Yüksek Düzeyli İş Birliği Konseyi toplantıları yaptık. Yine yatırımlar bağlamında 3.

Havaalanın şantiye alanına bir ziyarette bulundum ve 3. Havalimanın bundan sonraki aşamada dört fazda kademeli tamamlanma süreçleriyle ilgili bir brifing aldım. İnşallah 29 Ekim 2017’de 3.

Havalimanımızın İstanbul’la dünyanın en büyük havalimanı olacak olan 3. Havalimanın ilk faz, iş aşaması tamamlanmış olacak. Yılda 150 milyon yolcuyla bir kez daha dünyada birinciliği bu alanda da almış olacağız. Nerede zikredilse Türkiye’nin bu başarıları onurla, gururla anılıyor. Dünde Macaristan Başbakanı basın toplantısında Türkiye’nin başarı hikayesinden büyük bir takdirle bahsederek böyle başarılı bir ülkeyle Yüksek Düzeyli İş Birliği Konseyi yapmaktan duydukları memnuniyeti ifade ettiler.

Yine Doğu Karadeniz Projesinin 8 ili kapsayan eylem planlarını Ordu’da açıkladık. Ayrıca iki önemli faaliyet yaptık, bir belediye başkanlarımızı 846 belediye başkanımızı il, ilçe, belde belediye

başkanlarımızı burada Ankara’da topladık, Türkiye’de yerel siyasetin öncüsü olan AK Parti’nin önümüzdeki dönemde belediyelerde atacağı adımları gözden geçirdik. Belediyelerin kesintilerinin ertelenmesi konusunda da kendilerine müjdelerimizi sunduk.

Ve nihayet değerli dava arkadaşlarım, bu haftanın önemli bir gelişmesi de 2015 7 Haziran seçimleri için aday adaylıkları sürecinin tamamlanmış olması. 6223 müracaat yapıldı AK Partiye 1040’ı kadın aday adaylarımız olmak üzere. Bu rakam dahi toplumun genelinin ortak aklının Türkiye’de siyaseten geleceğini AK Partide görmekte olduğunu ortaya koyuyor.

Önümüzdeki hafta sonu temayüller yapılacak 6-15 Mart’ta mülakatlar başlayacak... Teşekkürler. 16 Mart, 22 Mart’ta komisyon toplantıları gerçekleşecek, 23 Mart’ta üst kurul toplanacak, 7 Nisan’da aday listesi, 14 Nisan’da geçici aday listesi açıklanıp, 24 Nisan’da Yüksek Seçim Kurulu aday listelerini tamamlayacak nihale getirmiş olacağız. Bütün bu süreçte AK Parti grubumuza bir kez daha vurgulayarak ifade etmek istiyorum, AK Parti siyasi kadrolarının azmi, kararlılığı Türkiye’de

demokrasinin en büyük güvencesi olmuştur. Önümüzdeki dönemde de hep beraber bütün kadromuzla, ekibimizle Türkiye’yi 2023’e büyük Türkiye ideali, yeni Türkiye ideali yönünde götüreceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. AK Parti teşkilatlarıyla, grubuyla, belediye yapılanmalarıyla, Hükümetiyle, Genel Merkeziyle tek bir bütündür ve tek bir bütün olarak birleşmiş, uyumlu, ahenkli bir kadro olarak Türkiye Cumhuriyeti Devletini küresel bir güç olma haline getirme konusunda da gerekli kudrete, anlayışa ve vizyona sahiptir. Bir kez daha AK Parti grubumuza bu yolda gösterdiği çabalar için teşekkür ediyorum. Önümüzdeki faaliyetlerde biraz sonra Genel Kurul çalışmaları başlayacak. Sizin sabrınızı, kararlılığınız, azminizi ve muhalefet partilerine örnek teşkil edecek olan edep, haya yüklü vakur tutumunuzu Genel Kurul’da yansıtacağınızı umuyorum.

Saygılarımı, selamlarımı sunuyorum, teşekkür ederim.

Referanslar

Benzer Belgeler

("AK Parti" sesleri) İnşallah Adanalılar, bir taraftan Şakirpaşa Havalimanı, şimdi yeni yapmakta olduğumuz Çukurova Havalimanını da kullanacaksınız, Adana

("Evet" sesleri) Ne olursa olsun, kim olursa olsun bizim için sadece mazlum var ve zalim var demeye hazır mısınız.. ("Evet" sesleri) Mazlumların yanındayız,

Yahu özetten kitap anlaşılır mı? Şimdi okumaya başlamış ama arka sayfada kapaktan başlamış. Daha ön sayfalara gelene kadar acaba neler öğrenecek? Şimdi bugün

("AK Parti" sesleri) İşte bu zulümleri bitirdik, ülkede kalkınma hamlesi yaptık ya, Türkiye serpildi ya, dev ayakları üzerinde yükselmeye başladı ya aynı

Aziz Erzincanlılar, (“AK gençlik Erzincan Hocamızla her zaman” sözleri) Bizde her zaman sizinleyiz AK gençlik, her yerde sizinleyiz bütün gayretimiz inşallah sizin bu

("Varız" sesleri) İnşallah Isparta’ya gelen herkese, Türkiye siyasetinde olan herkese hikmet dersi vermeye var mısınız. ("Varız" sesleri)

("Varız" sesleri) Selçuklu, Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti çizgisinde yeni bir destan yazmaya var mısınız?. ("Varız" sesleri) Yeni

("AK Parti" sesleri) Onlar konuşur… ("AK Parti yapar" sesleri) Osmaniye’de 2002’de hani o üçlü koalisyon döneminde Sayın Bahçeli’nin Başbakan