• Sonuç bulunamadı

ARAfiTIRMA YAYINCILIK

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ARAfiTIRMA YAYINCILIK"

Copied!
158
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)
(4)

‹kinci Bask›: Aral›k 2000 Üçüncü Bask›: Nisan 2002 Dördüncü Bask›: Eylül 2005

Beflinci Bask›: Ekim 2005 Alt›nc› Bask›: Mart 2006 Yedinci Bask›: A¤ustos 2006 Sekizinci Bask›: Aral›k 2008

ARAfiTIRMA YAYINCILIK

Talatpafla Mah. Emirgazi Caddesi

‹brahim Elmas ‹flmerkezi A Blok Kat 4 Okmeydan› - ‹stanbul

Tel: (0 212) 222 00 88

Bask›: Entegre Matbaac›l›k Sanayi Cad. No: 17 Yenibosna-‹stanbul

Tel: (0 212) 451 70 70

www.harunyahya.org - www.harunyahya.net

(5)

• Bu kitapta ve di¤er çal›flmalar›m›zda evrim teorisinin çöküflüne özel bir yer ayr›lmas›n›n nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtar› felsefenin temelini oluflturmas›d›r. Yarat›l›fl› ve dolay›s›yla Allah'›n varl›¤›n› inkar eden Darwinizm, 150 y›ld›r pek çok insan›n iman›n›

kaybetmesine ya da kuflkuya düflmesine neden olmufltur. Dolay›s›yla bu teorinin bir aldat- maca oldu¤unu gözler önüne sermek çok önemli bir imani görevdir. Bu önemli hizmetin tüm insanlar›m›za ulaflt›r›labilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucular›m›z belki tek bir kita- b›m›z› okuma imkan› bulabilir. Bu nedenle her kitab›m›zda bu konuya özet de olsa bir bö- lüm ayr›lmas› uygun görülmüfltür.

• Belirtilmesi gereken bir di¤er husus, bu kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Yazar›n tüm kitapla- r›nda imani konular Kuran ayetleri do¤rultusunda anlat›lmakta, insanlar Allah'›n ayetleri- ni ö¤renmeye ve yaflamaya davet edilmektedirler. Allah'›n ayetleri ile ilgili tüm konular, okuyan›n akl›nda hiçbir flüphe veya soru iflareti b›rakmayacak flekilde aç›klanmaktad›r.

• Bu anlat›m s›ras›nda kullan›lan samimi, sade ve ak›c› üslup ise kitaplar›n yediden yetmifle herkes taraf›ndan rahatça anlafl›lmas›n› sa¤lamaktad›r. Bu etkili ve yal›n anlat›m sayesin- de, kitaplar "bir solukta okunan kitaplar" deyimine tam olarak uymaktad›r. Dini reddetme konusunda kesin bir tav›r sergileyen insanlar dahi, bu kitaplarda anlat›lan gerçeklerden et- kilenmekte ve anlat›lanlar›n do¤rulu¤unu inkar edememektedirler.

• Bu kitap ve yazar›n di¤er eserleri, okuyucular taraf›ndan bizzat okunabilece¤i gibi, karfl›- l›kl› bir sohbet ortam› fleklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade etmek isteyen bir grup okuyucunun kitaplar› birarada okumalar›, konuyla ilgili kendi tefekkür ve tecrübelerini de birbirlerine aktarmalar› aç›s›ndan yararl› olacakt›r.

• Bunun yan›nda, sadece Allah r›zas› için yaz›lm›fl olan bu kitaplar›n tan›nmas›na ve okun- mas›na katk›da bulunmak da büyük bir hizmet olacakt›r. Çünkü yazar›n tüm kitaplar›nda ispat ve ikna edici yön son derece güçlüdür. Bu sebeple dini anlatmak isteyenler için en etkili yöntem, bu kitaplar›n di¤er insanlar taraf›ndan da okunmas›n›n teflvik edilmesidir.

• Kitaplar›n arkas›na yazar›n di¤er eserlerinin tan›t›mlar›n›n eklenmesinin ise önemli sebep- leri vard›r. Bu sayede kitab› eline alan kifli, yukar›da söz etti¤imiz özellikleri tafl›yan ve okumaktan hoflland›¤›n› umdu¤umuz bu kitapla ayn› vas›flara sahip daha birçok eser ol- du¤unu görecektir. ‹mani ve siyasi konularda yararlanabilece¤i zengin bir kaynak biriki- minin bulundu¤una flahit olacakt›r.

• Bu eserlerde, di¤er baz› eserlerde görülen, yazar›n flahsi kanaatlerine, flüpheli kaynaklara dayal› izahlara, mukaddesata karfl› gereken adaba ve sayg›ya dikkat etmeyen üsluplara, burkuntu veren ümitsiz, flüpheci ve ye'se sürükleyen anlat›mlara rastlayamazs›n›z.

(6)
(7)
(8)

Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar, 1956 y›l›nda Ankara'da do¤du. ‹lk, orta ve lise ö¤renimini Ankara'da tamamlad›. Daha sonra ‹stanbul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ve ‹stanbul Üniversitesi Felsefe Bölü- mü'nde ö¤renim gördü. 1980'li y›llardan bu yana, imani, bilimsel ve siyasi konularda pek çok eser haz›rlad›. Bunlar›n yan› s›ra, ya- zar›n evrimcilerin sahtekarl›klar›n›, iddialar›n›n geçersizli¤ini ve Darwinizm'in kanl› ideolojilerle olan karanl›k ba¤lant›lar›n› ortaya koyan çok önemli eserleri bulunmaktad›r.

Harun Yahya'n›n eserleri yaklafl›k 30.000 resmin yer ald›¤› toplam 45.000 sayfal›k bir külliyatt›r ve bu külliyat 60 farkl› dile çevrilmifltir.

Yazar›n müstear ismi, inkarc› düflünceye karfl› mücadele eden iki pey- gamberin hat›ralar›na hürmeten, isimlerini yad etmek için Harun ve Yahya isimlerinden oluflturulmufltur. Yazar taraf›ndan kitaplar›n ka- pa¤›nda Resulullah'›n mührünün kullan›lm›fl olmas›n›n sembolik anlam› ise, kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-› Kerim'in Allah'›n son kitab› ve son sözü, Peygamberimiz (sav)'in de hatem-ül enbiya olmas›n› remzetmektedir. Yazar da, yay›nlad›¤› tüm çal›flmala- r›nda, Kuran'› ve Resulullah'›n sünnetini kendine rehber edinmifltir.

Bu suretle, inkarc› düflünce sistemlerinin tüm temel iddialar›n› tek tek çürütmeyi ve dine karfl› yöneltilen itirazlar› tam olarak susturacak "son söz"ü söylemeyi hedeflemektedir. Çok büyük bir hikmet ve kemal sa- hibi olan Resulullah'›n mührü, bu son sözü söyleme niyetinin bir duas›

olarak kullan›lm›flt›r.

Yazar›n tüm çal›flmalar›ndaki ortak hedef, Kuran'›n tebli-

¤ini dünyaya ulaflt›rmak, böylelikle insanlar› Allah'›n var- l›¤›, birli¤i ve ahiret gibi temel imani konular üzerinde düflünmeye sevk etmek ve inkarc› sistemlerin çürük temellerini ve sapk›n uygulamalar›n› gözler önü- ne sermektir.

Nitekim Harun Yahya'n›n eserleri Hindistan'dan Amerika'ya, ‹ngiltere'den Endonezya'ya, Polon- ya'dan Bosna Hersek'e, ‹spanya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan ‹talya'ya, Fransa'dan Bulgaris- tan'a ve Rusya'ya kadar dünyan›n daha pek çok ülkesinde be¤eniyle okunmakta- d›r. ‹ngilizce, Frans›zca, Al-

(9)

hili (Tanzanya'da kullan›l›yor), Hausa (Afrika'da yayg›n olarak kullan›l›yor), Dhi- velhi (Mauritus'ta kullan›l›yor), Danimarkaca ve ‹sveçce gibi pek çok dile çevrilen eserler, yurtd›fl›nda genifl bir okuyucu kitlesi taraf›ndan takip edilmektedir.

Dünyan›n dört bir yan›nda ola¤anüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insa- n›n iman etmesine, pek ço¤unun da iman›nda derinleflmesine vesile olmaktad›r.

Kitaplar› okuyan, inceleyen her kifli, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anlafl›l›r ve samimi üslubun, ak›lc› ve ilmi yaklafl›m›n fark›na varmaktad›r. Bu eserler süratli et- ki etme, kesin netice verme, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik özellikleri tafl›mak- tad›r. Bu eserleri okuyan ve üzerinde ciddi biçimde düflünen insanlar›n, art›k ma- teryalist felsefeyi, ateizmi ve di¤er sapk›n görüfl ve felsefelerin hiçbirini samimi ola- rak savunabilmeleri mümkün de¤ildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duygu- sal bir inatla savunacaklard›r, çünkü fikri dayanaklar› çürütülmüfltür. Ça¤›m›zdaki tüm inkarc› ak›mlar, Harun Yahya Külliyat› karfl›s›nda fikren ma¤lup olmufllard›r.

Kuflkusuz bu özellikler, Kuran'›n hikmet ve anlat›m çarp›c›l›¤›ndan kaynaklan- maktad›r. Yazar›n kendisi bu eserlerden dolay› bir övünme içinde de¤ildir, yaln›z- ca Allah'›n hidayetine vesile olmaya niyet etmifltir. Ayr›ca bu eserlerin bas›m›nda ve yay›nlanmas›nda herhangi bir maddi kazançhedeflenmemektedir.

Bu gerçekler göz önünde bulunduruldu¤unda, insanlar›n görmediklerini gör- melerini sa¤layan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmas›n› teflvik etme- nin de, çok önemli bir hizmet oldu¤u ortaya ç›kmaktad›r.

Bu de¤erli eserleri tan›tmak yerine, insanlar›n zihinlerini buland›ran, fikri kar- mafla meydana getiren, kuflku ve tereddütleri da¤›tmada, iman› kurtarmada güçlü ve keskin bir etkisi olmad›¤› genel tecrübe ile sabit olan kitaplar› yaymak ise, emek ve zaman kayb›na neden olacakt›r. ‹man› kurtarma amac›ndan ziyade, yazar›n›n edebi gücünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyece¤i aç›k- t›r. Bu konuda kuflkusu olanlar varsa, Harun Yahya'n›n eserlerinin tek amac›n›n dinsizli¤i çürütmek ve Kuran ahlak›n› yaymak oldu¤unu, bu hizmetteki etki, baflar› ve samimiyetin aç›kça görüldü¤ünü okuyucular›n genel kanaatinden an- layabilirler.

Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaflalar›n, Müslümanlar›n çek- tikleri eziyetlerin temel sebebi dinsizli¤in fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtul- man›n yolu ise, dinsizli¤in fikren ma¤lup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya kon- mas› ve Kuran ahlak›n›n, insanlar›n kavray›p yaflayabilecekleri flekilde anlat›l- mas›d›r. Dünyan›n günden güne daha fazla içine çekilmek istendi¤i zulüm, fesat ve kargafla ortam› dikkate al›nd›¤›nda bu hizmetin elden geldi¤ince h›zl› ve etkili bir biçimde yap›lmas› gerekti¤i aç›kt›r. Aksi halde çok geç kal›nabilir.

Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmifl olan Harun Yahya Külliyat›, Allah'›n iz- niyle, 21. yüzy›lda dünya insanlar›n› Kuran'da tarif edilen huzur ve bar›fla, do¤- ruluk ve adalete, güzellik ve mutlulu¤a tafl›maya bir vesile olacakt›r.

(10)

Girifl . . . .33

Allah'› anmada gevfleklik göstermemek . . . .36

Elçiye içten bir sayg› beslemek . . . .39

Dinin bir hükmünü yerine getirmeyi ticaret veya e¤lenceye tercih etmemek . . . .46

Özür olmaks›z›n oturmamak . . . .48

Yapmayaca¤› fleyi söylememek . . . .49

Kaybedilenlere üzülmemek ve kazan›lanlarla fl›marmamak . . . .50

Getirdikleriyle sevinip, yapmad›klar›yla övünmemek . . . .53

Alay etmemek, küçük düflürücü lakap takmamak . . . .54

Müslümanlara destek olmak, çekiflmemek . . . .56

Zanda bulunmamak, g›ybet etmemek, tecessüs etmemek . . . .59

Öfkeyi yenmek . . . .61

‹flinden boflal›nca baflka bir ifle bafllamak . . . .63

Güven-korku haberini yayg›nlaflt›rmamak . . . .64

Fas›ktan gelen habere göre hareket etmemek . . . .66

Allah'›n ayetlerine karfl› mücadele yürüten insanlara sevgi beslememek . . . .66

K›nayan›n k›namas›ndan korkmamak . . . .68

Nefsi temize ç›karmamak . . . .70

Sevilen fleylerden infak etmek . . . .72

Be¤enilmeyen birfleyi infak etmemek . . . .73

Cimrilik yapmamak, mal› y›¤›p biriktirmemek . . . .74

‹sraf etmemek . . . .77

Gösterifl için infak etmemek . . . .78

Bofl konuflmamak . . . .79

Bofl fleylerden yüz çevirmek . . . .81

Namazda huflu içinde olmak . . . .82

Kuran okundu¤u zaman susup dinlemek . . . .84

Kuran okurken fleytandan Allah'a s›¤›nmak . . . .85

K›skançl›k ve hasetten sak›nmak . . . .86

(11)

Evlere girildi¤inde selam vermek . . . .89

Yabanc› evlere izinsiz girmemek . . . .90

fiükretmek . . . .90

Ba¤›fllanma dilemek . . . .94

Emanete ve ahitlere riayet etmek . . . .96

‹fl hayat›nda ve günlük yaflamda farkl› bir karakter göstermekten sak›nmak . . . .98

Baflkalar›n› uyar›p kendini unutmamak . . . .100

Verilen borcu yazmak . . . .101

Allah'›n ve dinin aleyhinde konuflulan ortam› terk etmek . . . .103

Belirlenmifl vakitlerde hamd etmek ve Allah’› tesbih etmek . . . .104

Müminlere karfl› tevazulu, inkarc›lara karfl› sert ve cayd›r›c› olmak . . . .105

Din ahlak›n› yaflamakta gevfleklik göstermemek, a¤›r davranmamak . . .108

Bir toplulu¤a karfl› duyulan kinin adaletten al›koymamas› . . . .111

Müslümanlara müjde vermek . . . .112

Gayb hakk›nda kesin konuflmamak . . . .114

Bilgi sahibi olunmayan bir konunun savunuculu¤unu yapmamak . . . .115

‹nkar edenlerin sahip olduklar› zenginliklere özenmemek. . . . .116

Dinde zorlama olmamas› ve din ahlak›na hikmetle, güzel ö¤ütle davet etmek. . . . .117

Birfley unutuldu¤unda Allah'› zikretmek . . . .119

Allah'›n rahmetinden umut kesmemek . . . .120

Yalan söylememek . . . .122

Sözüne itimat edilmeyecek kiflilere güvenmemek . . . .124

‹badette kararl› olmak . . . .126

‹nsanlar› uyarmak . . . .127

Evrim Yan›lg›s› . . . 129

(12)
(13)

bir tanesinin" nas›l var oldu¤unu ve nas›l denge buldu¤unu aç›klamaktan bile acizdir. Allah'a iman etmeyen herkes kaç›- n›lmaz yenilgiyle er geç karfl›laflacakt›r. Bu gerçe¤i fark ede- meyen materyalistler ve Darwinistler son derece bofl bir çaba içerisinde olduklar›n› kabul etmeli ve bu bölümde yer veri- len iman hakikatleri üzerinde düflünmelidirler.

www.harunyahya.tv

(14)

A¤›rl›¤› 3 gr olan ve Allah'›n ola¤anüstü güzel renklere ve özelliklere sahip olarak yaratt›¤› kolibri kuflunun uçuflunun insan gözüyle alg›lanmas› mümkün de¤ildir. Saniyede 30 ila 40 kere kanat ç›rpan kolibrinin kalbi bu s›rada dakikada 1440 defa atabilir.

www.Darwinistaldatmacaninincelikleri.com

(15)

‹lk bak›ld›¤›nda hiçbir savunma arac› yok gibi görünen ba- lon balıkları geçici süreler için kendilerini fliflirme yetene¤i- ne sahiptirler. Bal›k, hava veya su yutarak bedenini iki kat›- na kadar ç›kartarak düflman›n›n kendisini yutmas›n› engel- ler. Bu korunma yöntemini bal›¤a ilham eden Allah’t›r.

www.harunyahyaninvesileolduklari.com

(16)

Ceylan oldukça ürkek bir canl›d›r ancak yavrusu takip edilen bir ceylan tamamen farkl› davran›r ve toynaklar› ile çakallar›

tekmeleyebilir. Veya sald›rganlar› yavrular›ndan uzaklaflt›r- mak için kasten hayvanlar›n yak›n›nda koflarak dikkati kendi- ne çekebilir. Darwinistler bu fedakar davran›fllar›n kendili¤in- den ortaya ç›kamayaca¤›n›, bunlar› ceylana Allah'›n ilham etti-

¤ini düflünmezler.

(17)

‹‹flflttee bbö öy yllee;; ççüün nk küü A Alllla ah h,, h ha ak kk k››n n tta a K Keen nd diissii''d diirr..

O

O''n nu un n d d››flfl››n nd da a,, o on nlla arr››n n tta ap ptt››k klla arr›› iissee,, flflüüp ph heessiiz z bba att››ll››n n tta a k keen nd diissiid diirr..

G

Geerrççeek ktteen n A Alllla ah h,, Y Yüücceed diirr,, bbüüy yüük kttüürr..

((H Ha acc S Su urreessii,, 6 62 2))

(18)

kürkünü, kal›n ya¤ tabakas›n› var etmesi mümkün de¤ildir.

Buz ve kar tabakalar› alt›nda yaflayan kutup ay›lar›, donduru- cu so¤uklarda yaflamlar›n› sürdürebilecekleri herfleye sahip olarak bir anda yarat›lm›fllard›r. Bu iri cüsseli hayvanlar›n yavrular›na gösterdikleri flefkat ve merhamet Allah’›n sonsuz flefkat ve merhameti iledir.

www.hayvanlaralemi.net

(19)

Iflı¤ın kolay geçti¤i temiz sularda yaflayan bal›klar iyi gö- rürler. Derinde yaflayanlarda gözler oldukça büyük, bu- lanık sularda yaflayan balıklarda ise gözler küçüktür. Tek bir canl› türünün gözlerinde var olan bu çeflitlilik evrimci- lerin tesadüf iddialar›yla aç›klamayad›klar› konulardan yaln›zca biridir.

www.dogalseleksiyon.com

(20)

Dünyan›n neresine giderseniz gidin her canl›n›n tam ihti- yaç duydu¤u ve hepsi birbirinden farkl› özelliklere sahip olarak yarat›ld›¤›n› görürsünüz. Örne¤in panda yavrular›

ilk do¤duklar›nda son derece küçük ve savunmas›zd›r. An- ne panda yavrusuna karfl› çok flefkatlidir ve 1,5 seneden da- ha uzun bir süre yavrusuna bakacakt›r. Bütün bunlar› ilham eden Allah't›r. Allah'tan baflka hiçbir güç yoktur.

(21)

H

Ha ak k m meelliik k o olla an n A Alllla ah h p peek k Y Yüücceed diirr,, O

O''n nd da an n bba aflflk ka a ‹‹lla ah h y yo ok kttu urr;; K Keerriim m o olla an n A

Arrflfl''››n n R Ra abbbbiid diirr..

((M Müüm miin nu un n S Su urreessii,, 11116 6))

www.cocukbahceleri.com

(22)

Resimde görülen kum bal›¤› fosili 50 milyon yafl›ndad›r ve 50 milyon y›ld›r hiçbir de¤iflime u¤ramam›flt›r. Günümüz deniz- lerinde yaflayan kum bal›klar›yla ayn› olan bu fosil, evrim te- orisinin geçersizli¤inin bir delilidir. Altta görülen canl› kum bal›¤› ile 50 milyon y›ll›k fosili aras›ndaki benzerlik aç›kça görülmektedir.

Üstte 50 milyon y›l- l›k kum ba- l›¤› fosili.

Yanda gü- nümüzde yaflayan bir kum bal›¤›.

(23)

Milyonlarca fosil içinde bir tane bile yar› timsah yar› tavflan, ya da yar› y›lan yar› tavflan özellikleri tafl›yan canl› örne¤i gö- rülmemifltir. Ancak, tavflanlar›n hep tavflan olarak var olduk- lar›n› gösteren binlerce fosil vard›r. Fosillerin gösterdi¤i ger- çek aç›kt›r: Canl›lar evrim geçirmemifllerdir, onlar› Allah ya- ratm›flt›r.

Altta 33 milyon y›ll›k tavflan fo- sili görülmekte- dir. Yanda ise gü- nümüzde yafla- yan bir tavflan vard›r.

(24)

aflama aflama gelifltikleri iddialar›n› yerle bir etmektedir. En altta günümüzde yaflayan bir ringa bal›¤› görülmektedir, üs- tündeki resimde ise yan yana fosilleflmifl iki ayr› ringa türü görülmektedir. Tüm detaylar›yla fosilleflmifl olan bu bal›k- lar, canl›lar›n yarat›ld›¤›n›n delili niteli¤indedir.

55 milyon y›l- l›k ringa bal›¤›

fosili.

Günümüzdeki canl› ringa bal›¤› örne¤i

(25)

kanadı vardır. Yuvalarını su ve yiyecek kaynaklarına yakın yapan bu kar›ncalar milyonlarca y›ld›r hiçbir de¤i- flikli¤e u¤ramam›fllard›r. 25 milyon y›ll›k amber içindeki kanatl› kar›nca fosili, söz konusu canl›lar›n milyonlarca y›ld›r ayn› olduklar›n›, yani evrim geçirmediklerini gös- termektedir.

Dönem: Senozoik zaman, Oligosen dönemi Yafl: 25 milyon y›l Bölge: Dominik Cumhuriyeti Milyonlarca y›ld›r var olan günümüzde- ki kanatl› kar›nca solda. Altta ise 25 milyon y›l önce yafla- yan kanatl› kar›nca.

(26)

Deniz i¤nesi, deniz atlar›yla ayn› familyaya dahil olan kü- çük bir bal›k türüdür. 23 – 5 milyon yafl›ndaki deniz i¤nele- riyle, günümüzde yaflayan deniz i¤neleri birbirinden fark- s›zd›r. Bu durum, canl›lar›n kademeli olarak evrimlefltikle- rini ileri süren Darwinistleri yalanlamaktad›r.

Üstte 23-5 milyon y›ll›k deniz i¤nesi fosili. Yanda deniz i¤nesinin günümüz- deki canl› örne¤i.

www.darwinistpanik.com

(27)

Her bir sürüngen türünün kendine has özelliklerle bir anda var olduklar›n›n ve var olduklar› müddetçe hiçbir de¤iflikli-

¤e u¤ramad›klar›n›n say›s›z fosil delili bulunmaktad›r. Bu delillerden biri de resimde görülen 50 milyon y›ll›k y›lan fosilidir.

Y›lan Dönem: Senozoik za- man, Eosen dönemi Yafl: 50 milyon y›l Bölge: Messel Oluflumu, Almanya www.unludarwinistyalanlar.com

(28)

uçan bal›klar, evrimcilerin canl›lar›n kökeni ve tarihi hakk›n- daki tüm iddialar›n› yerle bir etmektedirler. Bilimsel bulgu- lar canl›lar›n kademeli olarak evrimleflmediklerini, Allah ta- raf›ndan yarat›ld›klar›n› ortaya koymaktad›r.

Üstte 100-95 mil- yon y›ll›k uçan bal›k fosili. Yanda ise uçan bal›kla- r›n günümüzde yaflayan bir örne-

¤i görülüyor.

www.benzersizilkler.com

(29)

Günümüzde sadece iki familyas› soyunu devam ettiren mer- sin bal›klar› hep mersin bal›¤› olarak var olmufllard›r. En afla¤›daki resimde görülen ve Çin'de bulunmufl olan 144-65 milyon yafl›ndaki mersin bal›¤› fosili de bu gerçe¤i do¤rula- maktad›r.

Yandaki resimde, 144-65 milyon y›ll›k mersin bal›¤›

fosili.

Üstteki resimde ise günü- müz denizlerinde yaflayan bir mersin bal›¤› görülüyor.

www.darwinistleresorun.com

(30)

Pelobatidae (Çamuradalan) familyas›na dahil olan bu kurba-

¤a cinsinin bir k›sm› arka ayaklar›yla topra¤› kazarak toprak içerisinde, bir k›sm› da sulu ortamlarda yaflar. Bu hayvanlar aniden ortaya ç›km›fllar, yani yarat›lm›fllar ve ilk ortaya ç›k- t›klar› andan bu yana hiçbir "evrime" maruz kalmam›fllard›r.

Dönem: Senozoik za- man, Eosen dönemi Yafl: 50 milyon y›l Bölge: Messel Oluflumu, Almanya www.guncelhaber.org

(31)

ne aittir ve o dönemden bu yana bu canl›larda hiçbir de¤iflim olmam›flt›r. Resimde görülen 37 - 23 milyon y›ll›k kaplumba-

¤a fosili de, mükemmel detaylar› ile günümüz kaplumba¤a- lar›ndan farkl› olmad›¤›n› göstermektedir.

Günümüz kap- lumba¤alar› ve milyonlarca y›l önceki kaplum- ba¤alar aras›n- da hiçbir fark yoktur.

Altta 37-23 milyon y›ll›k kaplumba¤a fosili.

www.yaratilismuzesi.com

(32)

zerlikleri öne sürerek, her iki canl›n›n ortak bir atadan ev- rimlefltiklerini iddia ederler. Fosil kay›tlar› ise bu iddian›n hiçbir do¤ruluk pay› olmad›¤›n› göstermektedir. Resimde görülen kara ay›s› kafatas› fosili de, ay›lar›n herhangi bir evrim geçirmediklerinin delillerindendir.

Ay› Kafatas›

Yafl: 50 bin yıllık Dönem:Pleistosen Bölge: Michigan, ABD

Yanda günümüz kara ay›s› görülüyor.

(33)

sil örne¤i görülen yaklafl›k 50 milyon y›l önce yaflam›fl olanla- r›n da, günümüzdekilerin de birbirlerinden hiçbir fark› yok- tur. Timsahlar›n yüz milyonlarca y›l boyunca de¤iflmedi¤ini kan›tlayan fosil bulgular› ayn› zamanda evrimi çürütmekte ve tüm canl›lar› Allah'›n yaratt›¤› gerçe¤ini göstermektedir.

Timsah Kafatas›

Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi Yafl: 54 - 37 milyon y›l

Bölge: Kuzey Afrika

(34)
(35)

G‹R‹fi

Bir k›s›m insanlar dine inand›klar› ve neredeyse hemen her gün Kuran'› okuduklar› halde Kuran'da yer alan ayetlerin baz›- lar›n› rahatl›kla gözard› edebilmektedirler. Kimileri bu hataya bilinçsizce düflerken, kimileri de bu hükümleri, kendi ürettik- leri Kuran d›fl› bir mant›¤›n etkisiyle bile bile önemsememek- tedirler. Tüm bunlar› yaparken Kuran hükümlerini bile bile gö- zard› etmenin Allah Kat›nda kendilerine nas›l bir sorumluluk yükleyece¤ini ve kendilerini Allah'›n r›zas›ndan nas›l uzaklaflt›- raca¤›n› ise hiç düflünmemektedirler. Oysaki Kuran ayetlerin- de Allah'›n hükümlerini dikkate almayan kimselerin ahirette azapla karfl›laflabilecekleri önemle hat›rlat›lan bir konudur.

Bu zihniyete sahip olan kimseler Kuran d›fl› bir mant›¤a da- yanarak Allah'›n hükümleri aras›nda bir önem ve öncelik s›ra- lamas› yapm›fllard›r. Hatta kimi hükümleri de tamamen hayat- lar›ndan ç›kararak bir kenara b›rakm›fllard›r. Bu çarp›k din an- lay›fl›, yüzy›llar›n birikimi olan bir gelenekler dizisi fleklinde, ne- silden nesile aktar›larak günümüze dek ulaflm›flt›r. Bu yayg›n di- ne göre, öncelikli görülen hükümler ihmal edilince vicdani bir rahats›zl›k duyulabilir. Ancak Kuran'da yer almas›na ra¤men, ayn› derecede önem verilmeyen emir ve yasaklar ihmal edilin- ce kifli hiçbir rahats›zl›k hissetmez. Kuran'da farz oldu¤u aç›k- ça bildirilen birçok konu, "yaparsan sevapt›r, yapmazsan da bir fley olmaz" mant›¤›yla de¤erlendirilir. Sak›n›lmas› gereken ya- saklar ise, "Allah affeder" mant›¤›yla rahatl›kla çi¤nenir.

Oysa Kuran'›n hiçbir ayetinde böyle bir ölçüden bahsedil- memektedir. Günde 5 vakit k›lanan namaz, oruç gibi ibadetler

(36)

nas›l Allah'›n kesin emirleriyse, Kuran'da bildirilen di¤er emir ve yasaklar da ayn› flekilde tüm müminlerin uymalar› gereken kesin hükümlerdir.

Bu konuyu flöyle bir örnekle aç›klayabiliriz. Bir kimse top- lumun ahlaki bask›s›n›n da etkisiyle zina veya h›rs›zl›k gibi Ku- ran'da yasaklanan tav›rlardan sak›n›yor olabilir. Ancak bu kifli vicdan› rahat bir flekilde, baflkalar› hakk›nda dedikodu yapabili- yor, müminlere iftira atabiliyor, yapmayaca¤› bir fleyi söylüyor, Allah'›n ayetlerini inkar eden insanlarla dostluk kurabiliyorsa ya da ihtiyac›ndan arta kalan› infak etmiyor, Kuran'da bildirilen vakitlerde Allah'› tesbih edip hamd etmiyor, bu ve benzeri emirlere uyup, Kuran'da tarif edilen yasaklardan tav›rlardan sak›nmay› kendince önemsiz görüyorsa, bu kimsenin Kuran'da anlat›lan ‹slam dinini ve mümin karakterini tam olarak yaflad›¤›

söylenemez. Bu kifli her ne kadar Müslüman oldu¤unu söylese de, asl›nda toplumun çeflitli örf ve adetlerinden derlenmifl, ara- s›na biraz da ‹slami motifler kat›lm›fl bir "gelenekler dinine" ta- bidir. Bu kimselerin düfltükleri en büyük hata ise Kuran'da bil- dirilen hükümlerden birkaç›n› yerine getiriyor olmalar›ndan dolay› kendilerini yeterli görmeleridir. Yanl›fl bir zihniyete sa- hip olabileceklerine ihtimal dahi vermedikleri için gerçek Müs- lümanlardan olduklar› konusunda kendilerinden son derece emindirler. Elbette ki Allah Kat›nda Rabbimiz'in r›zas› hedefle- nerek yap›lan her bir ibadetin karfl›l›¤› vard›r. Ancak gözard›

edilerek bir kenara b›rak›lanlar›n da büyük sorumlulu¤u vard›r.

Namaz›n› k›lan, orucunu tutan bir kimse e¤er tüm bunlar› sa- mimiyetle yap›yor ise Allah'›n izni ile ahirette yapt›klar›n›n kar- fl›l›¤›n› alacakt›r. Ama bilgisizlik ya da cahillik söz konusu olma-

(37)

d›¤› halde Kuran'daki di¤er hükümleri bile bile önemsemiyor ve yerine getirmiyorsa, bu durumda yapt›¤› ibadetlerinin de bofla gitme ihtimali olabilir. ‹flte bu nedenledir ki tüm mümin- ler Kuran ayetleri ile bu tehlikeye karfl› uyar›lm›fl ve atalar›n- dan kalan, geleneklerle flekillenen ve cahilce yorumlara daya- nan bu çarp›k anlay›fl› terk etmeye davet edilmifllerdir.

Ancak Kuran'da, "Ne zaman onlara: "Allah'›n indir- diklerine uyun" denilse, onlar: "Hay›r, biz, atalar›m›z›

üzerinde buldu¤umuz fleye (gelene¤e) uyar›z" derler.

(Peki) Ya atalar›n›n akl› bir fleye ermez ve do¤ru yolu da bulamam›fl idiyseler?" (Bakara Suresi, 170) ayetiyle de bildirildi¤i gibi kimi insanlar bu konuda uyar›ld›klar› ve do¤ru kendilerine gösterildi¤i halde yine de yaflad›klar› bu geleneksel din anlay›fl›nda ›srarc› davranabilmektedirler. ‹flte bizim bu ki- tap ile "gözard› edilen Kuran hükümleri" konusuna de¤inmek- teki amac›m›z da, içerisinde bulundu¤u bu durumu fark etme- mifl, ahiretteki karfl›l›¤›n› düflünmemifl, bilinçli ya da bilinçsizce bu zihniyete sahip olan tüm insanlara Kuran'›n tüm hükümle- rini bir kez daha hat›rlatarak, onlar› gerçek ‹slam dinini eksik- sizce yaflamaya davet etmektir. Çünkü insanlar›n Kuran'dan bir bütün olarak sorumlu olduklar› ayetlerde bildirilmifltir.

Kendini gündelik hayat›n ak›fl›na kapt›rarak Kuran'›n yüzlerce ayetini terk eden, ‹slam'› yaln›zca namaz k›lmak ve oruç tut- maktan ibaret gören bir kifli ahirette, "benim bu ayetlerden ha- berim yoktu" diyemez. Yaflam› boyunca Kuran'da emredilen konular› ö¤renmemifl olmas›na ya da bunlar› bildi¤i halde gö- zard› etmesine hiçbir mazeret gösteremez. Böyle bir kiflinin durumu ayette, "Yoksa siz, Kitab›n bir bölümüne inan›p

(38)

da bir bölümünü inkâr m› ediyorsunuz? Art›k sizden böyle yapanlar›n dünya hayat›ndaki cezas› afla¤›l›k ol- maktan baflka de¤ildir; k›yamet gününde de azab›n en fliddetli olan›na u¤rat›lacaklard›r. Allah, yapt›klar›n›z- dan gafil de¤ildir" (Bakara Suresi, 85) ifadesinde hitap edi- len kiflilerin durumundan farkl› olmayabilir.

‹flte bu nedenle ilerleyen sayfalarda, toplumun genelinde s›kça gözard› edilen Kuran hükümlerinden bir bölümünü ele alacak ve böylece inananlar› Kuran'› tüm ayetleriyle yaflamaya ve ayetlerde bahsedilen bu zorlu azaptan sak›nmaya ça¤›raca¤›z.

ALLAH'I ANMADA GEVfiEKL‹K GÖSTERMEMEK

Kendileri Allah'› unutmufl, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmufl olanlar gibi olmay›n.

‹flte onlar, fas›k olanlar›n ta kendileridir. (Haflr Su- resi, 19)

‹nsan›n, Allah'› anmada gösterdi¤i gevfleklik O'na olan ya- k›nl›¤›n› azalt›r. Din ahlak›n› yaflamayan insanlar Allah'› hiç an- mad›klar›, günlerce ak›llar›na bile getirmedikleri için helal-ha- ram demeden günah›n her türlüsünü ifllemeyi, Allah'›n emirle- rine riayet etmemeyi bir yaflam biçimi haline getirmifllerdir.

Müminler ise gerek sözleriyle gerekse zihinlerinden geçir- dikleri düflünceleriyle hayatlar›n›n her an›nda Allah'› an›p zik- retmelidirler. ‹nsan›n kimi zaman gafletle Allah'› akl›ndan ç›kar- mas›, imanl› bir kiflinin dahi bilerek ya da bilmeyerek çeflitli ha- ta ve günahlar› ifllemesine sebep olabilir. Çünkü Allah'tan gafil olarak geçirilen bir süre içinde, insan›n olaylar› do¤ru alg›lay›p

(39)

de¤erlendirmesinde, iyiyi kötüden ay›rt etmesinde, hareket, davran›fl ve konuflmalar›nda Kuran'›n s›n›rlar›n› gözetecek bir bilinci korumas›nda önemli aksakl›klar meydana gelir.

Kuran d›fl› her türlü tav›r bozuklu¤unun alt›nda yatan ne- den Allah'› anmada gösterilen gevflekliktir. Allah'›n hükümleri- ne karfl› duyarl›l›¤›n› yitiren kifli bazen öyle olmayacak hatalar yapar ki, sonradan durumunu düzeltince, bunlar› nas›l yapt›¤›- na kendisi de flafl›r›r. Bu tür olmad›k hatalar, Allah'› unutman›n önemini hat›rlatan uyar› ve iflaretlerdir. Gafletin süresi ve de- recesi artt›kça yap›lan yanl›fllar›n say›s› ve büyüklü¤ü de artar.

Allah'› anma konusunda gösterilen gafletin s›kl›¤› ve süreklili¤i ise kiflinin iman› için büyük bir tehdittir.

Oysa, Allah'› her an ak›lda tutmak, O'nun ayetlerini tefek- kür etmek insan›n akl›n›n ve fluurunun sürekli aç›k olmas›n›

sa¤lar. Böyle olunca da, kifli Kuran'›n emirlerine ve yasaklar›na uymada büyük titizlik gösterir. Allah'› sürekli zikreden bir in- san kendi aczini daha iyi idrak eder, hiçbir konuda kendine ait bir güce ve iradeye sahip olmad›¤›n› daha iyi fark eder. Bunun sonucu olarak, Allah'a sürekli dua eder ve talep içerisinde olur. Yaln›zca Allah'tan ister, her konuda Allah'a baflvurur, kendini tamamen Allah'a teslim eder. Hiçbir konuda kendine müstakil ve ba¤›ms›z bir kiflilik verip, büyüklenmez. Hareketle- ri, davran›fllar›, konuflmalar› Allah'›n korumas› alt›nda olur.

Böylece Allah ona her an nas›l, ne flekilde davranmas› gerekti-

¤ini, en do¤ru hareketi, en güzel sözü ilham eder. Ona, "in- sanlar aras›nda yürüyece¤i bir nur verir." (Hadid Suresi, 28) Güzel bir ahlaka kavuflmas›n› sa¤lar.

Bunun tersine insan Allah'› anmaktan uzaklaflt›kça, kendi

(40)

bafl›na, yapayaln›z ve yard›mc›s›z kal›r. Do¤ru düflünebilme, do¤ru karar verebilme yetene¤ini kaybeder. Yapt›¤› ifller bafla- r›s›z olmaya, ters gitmeye bafllar. Çünkü Allah'›n yard›m›, des- te¤i olmadan hiç kimse hiçbir sorunun üstesinden gelemez.

Hiçbir sorunu Allah'tan ba¤›ms›z olarak kendi gücü ve iradesi ile çözemez. Kuran'da övülen, takva sahibi bir mümin haline gelemez. Çünkü o daha baflta Allah'› unutarak en büyük hata- y› yapm›fl ve gafillerden olmufl olur.

Bir mümin için Allah'› anmak önemli bir ibadettir. ‹man eden bir insan günlük hayat›n karmaflas› içinde Allah'› geçici de olsa akl›ndan ç›karmaz, Allah ile olan manevi ba¤lant›s›n› bir an bile koparmaz. Aksi takdirde yukar›da sayd›¤›m›z s›k›nt›larla karfl› karfl›ya kalaca¤›n›n bilincindedir.

Kuran'da bu konuya, Allah'›n Hz. Musa'ya olan hat›rlatma- s›nda da dikkat çekilmifltir:

Sen ve kardeflin ayetlerimle gidin ve Beni zikretme- de gevflek davranmay›n. (Taha Suresi, 42)

Allah, Firavun'a giderek onu hak dine davet edecek olan Hz. Musa ve kardefli Hz. Harun'a Kendisi'ni zikretmede gevflek davranmamalar›n› hat›rlatm›flt›r. Zira yukar›da da anlat›ld›¤› gi- bi onlar› Firavun'un karfl›s›nda as›l baflar›l› k›lacak olan Allah't›r.

Bunun yan›nda Allah'› az anmak münaf›klar›n bir özelli¤idir.

Bu duruma Kuran'da flöyle dikkat çekilir:

Gerçek flu ki, münaf›klar (sözde), Allah'› aldatmak- tad›rlar. Oysa O, onlar› aldatand›r. Namaza kalkt›k- lar› zaman, isteksizce kalkarlar. ‹nsanlara gösterifl yaparlar ve Allah'› ancak çok az anarlar. (Nisa Su- resi,142)

(41)

Allah'› anman›n üstünlü¤ü baz› ayetlerde flöyle bildirilir:

... Allah'› zikretmek ise muhakkak en büyük(iba- det)tür. Allah, yapt›klar›n›z› bilir. (Ankebut Suresi, 45)

Öyleyse (yaln›zca) Beni an›n, Ben de sizi anay›m; ve (yaln›zca) Bana flükredin ve (sak›n) nankörlük et- meyin. (Bakara Suresi, 152)

ELÇ‹YE ‹ÇTEN B‹R SAYGI BESLEMEK

Allah'›n seçmifl oldu¤u elçilere içten bir sayg› beslemenin ve onlara kay›ts›z flarts›z itaat etmenin farz oldu¤unu Kuran'dan ö¤renmekteyiz. Bu devirde elçiye itaat ise ancak onun sünne- tine tam manas›yla uyularak yerine getirilebilir. Sünnete tam ve bilinçli bir tabiyet ise, ayetlerde elçiye verilen önem ve de¤eri anlay›p kalbe yerlefltirmekle gerçekleflebilir. ‹flte bu nedenle, elçiyle ilgili hükümleri her devirde yaflayan müminlerin bilip ö¤renmeleri gerekmektedir. Afla¤›da, müminlerin elçiye karfl›

göstermeleri gereken tav›r ve davran›fllar› belirleyen Kuran hükümlerini ele alaca¤›z.

- Elçinin nefsini kendi nefsine tercih etmek, onu savunup desteklemek

Kuran'a bakt›¤›m›zda, Allah'›n seçti¤i elçilerin di¤er mümin- lere göre çok özel ve ayr›cal›kl› bir konuma sahip olduklar›n›

görürüz. Elçiler, Allah'›n yeryüzündeki halifesi, ‹slam ahlak›n›n en büyük temsilcisi, müminlerin de lideri konumundad›rlar. El- çiler Allah'›n, kullar› aras›nda kendisinden en çok raz› oldu¤u, O'ndan en çok sak›n›p-korkan, O'na itaat ve teslimiyette en

(42)

önde giden, her konuda müminlere örnek olan, en üstün ah- lakl› insanlard›r. Allah elçilerine özel bir önem vermekte ve onlar› pek çok ayetle koruma alt›na almaktad›r.

Allah elçilerini makamca herkesten üstün k›lm›flt›r. Bu ne- denle elçiler mümin topluluklar› aras›nda en öncelikli ve en merkezi konuma sahiptirler. Bu yüzden, mümin her zaman ve her konuda elçinin nefsini kendi nefsine tercih etmelidir. Bu konu Kuran'da flöyle haber verilmektedir:

Medine halk›na ve çevresindeki bedevilere, Allah'›n elçisinden geri kalmalar›, kendi nefislerini onun nef- sine tercih etmeleri yak›flmaz... (Tevbe Suresi, 120) Peygamber, müminler için kendi nefislerinden da- ha evlad›r... (Ahzab Suresi, 6)

Elçilerin sahip olduklar› bu özel konumdan dolay›, Kuran'›n pek çok ayetinde müminlere elçileri savunup desteklemeleri emredilmifltir:

... Ona (elçiye) inananlar, destek olup savunanlar, yard›m edenler ve onunla birlikte indirilen nuru iz- leyenler; iflte kurtulufla erenler bunlard›r. (Araf Su- resi, 157)

fiüphesiz, Biz seni bir flahit, bir müjde verici ve bir uyar›c› olarak gönderdik ki Allah'a ve Resûlü'ne iman etmeniz, O'nu savunup-desteklemeniz, O'nu en içten bir sayg›yla-yüceltmeniz ve sabah akflam O'nu (Allah'›) tesbih etmeniz için. (Fetih Suresi, 8-9) fiüphesiz, Allah ve melekleri peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin. (Ahzap Sure- si, 56)

(43)

- Elçinin önüne geçmemek

Kuran'da haber verildi¤i üzere elçiler ak›l, zeka, anlay›fl, kavray›fl ve di¤er birçok özellikleri bak›m›ndan di¤er mümin- lerden daha üstün bir yarat›l›fla sahiptirler. Allah'›n birçok s›fa- t› elçilerin üzerinde daha yo¤un tecelli eder, mümin alametle- rini üzerinde en çok tafl›yan kifliler Allah'›n seçti¤i elçilerdir. Bu durumda müminin de kendi konumunu bilmesi ve elçinin bu apaç›k üstünlü¤ü karfl›s›nda sayg›l›, itidalli, teslimiyetli ve des- tekleyici bir ahlak içinde olmas› gerekir. Ayette bu durum, 'müminlerin elçinin huzurunda öne geçmekten sak›nmalar›' fleklinde ifade edilir:

Ey iman edenler, Allah'›n Resûlü'nün huzurunda öne geçmeyin ve Allah'tan sak›n›n. fiüphesiz Allah, iflitendir, bilendir. (Hucurat Suresi, 1)

Allah'›n resulünün huzurunda öne geçmek, onun karfl›s›nda kendi akl›n› ön plana ç›karan bir üslup kullanmak, bilmifllik yap- mak, sözünü kesmek gibi çok çeflitli flekillerde olabilir. Bir mü- minin bu tür hareketleri kas›tl› yapmas› zaten düflünülemez.

Ancak bir an gaflete dal›p, bofl bulunup Allah'›n belirledi¤i s›- n›rlar› aflmaktan da fliddetle kaç›nmas› gerekir.

- Elçinin yan›nda sesini yükseltmek

Elçilerin, müminler aras›nda, Kuran ayetleriyle belirlenmifl özel ve ayr›cal›kl› bir konumlar›n›n oldu¤una önceki sat›rlarda da de¤inmifltik. Gerçekten de ayetlerde, müminlerin birbirlerine karfl› göstermeleri gereken davran›fllar›n yan› s›ra, elçilere yöne- lik tutum ve davran›fllar› konusunda konuflurken kullanacaklar›

ses tonuna var›ncaya dek her ayr›nt› özel olarak tarif edilmifltir.

(44)

Ayetlerde tan›mlanan bu tutum ve davran›fllarda, içli ve üstün bir sayg› anlay›fl›n›n esas al›nd›¤›n› görürüz:

Ey iman edenler, seslerinizi peygamberin sesi üstün- de yükseltmeyin ve birbirinize ba¤›rd›¤›n›z gibi, ona sözle ba¤›r›p-söylemeyin; yoksa siz fluurunda de¤il- ken, amelleriniz bofla gider. (Hucurat Suresi, 2)

Allah müminlerin Allah'›n elçisiyle konuflurken seslerini bir- birlerine oldu¤u gibi yükseltmemelerini hat›rlatm›flt›r. Burada dikkat edilmesi gereken nokta ise bu tavr›n, bir edep veya gör- gü kural› olman›n çok ötesinde, Allah'›n kesin bir emri olmas›- d›r. Zira, aksine bir davran›fl›n amelleri bofla götürecek bir ta- v›r olmas› konunun önemini aç›kça ortaya koymaktad›r. Bunu Kuran'›n aç›k bir hükmü olarak de¤il de, herhangi bir ahlak ku- ral› olarak görmek, "yap›l›rsa güzel olur, yap›lmazsa da biraz ay›p olur" fleklinde bir anlay›fl› sürdürmek, Allah'›n ayetlerini gözard› etmek anlam›na gelir. Oysa elçiye gösterilen sayg›

Allah'a gösterilmifl demektir. Ayn› flekilde e¤er tam tersi bir ah- lak gösterilirse bu da Allah'a karfl› gösterilmifl bir tav›r olur. El- çiye karfl› kas›tl› olarak sayg›da kusur etmek ise Allah'›n raz› ol- mayaca¤› bir tav›rd›r. Ancak, sayg›s›zl›k kast› olmadan, cahillik, düflüncesizlik, hatal› bir samimiyet anlay›fl› sonucu elçinin huzu- runda sesini yükselten bir kiflinin, mümin de olsa, di¤er mümin- lere k›yasla daha düflük bir ak›l ve fluur seviyesine ve daha du- yars›z bir karaktere sahip oldu¤u ise aç›kt›r. Allah'›n konuya verdi¤i önem, buna riayet edenlerin övüldü¤ü ve müjdelendi¤i bir sonraki ayetle de gayet iyi anlafl›l›r:

fiüphesiz, Allah'›n resulünün yan›nda seslerini alçak tutanlar; iflte onlar, Allah kalplerini takva için imti-

(45)

han etmifltir. Onlar için bir ma¤firet ve büyük bir ecir vard›r. (Hucurat Suresi, 3)

Benzer flekilde, elçiye, herhangi bir kifliye oldu¤u gibi d›flar- dan seslenilmesinin ak›ls›zl›k alameti oldu¤una da ayette flöyle dikkat çekilmifltir:

fiüphesiz, hücrelerin ard›ndan sana seslenenler de, onlar›n ço¤u akl›n› kullanm›yor. (Hucurat Suresi, 4)

- Ça¤›r›lmadan ve izinsiz elçinin evine girmek Allah insanlar›, elçiye maddi-manevi s›k›nt› ve eziyet vere- bilecek her türlü davran›fltan menetmifltir. Kas›tl› olmamakla birlikte, di¤er müminler aras›nda do¤al karfl›lanan davran›fllar›

elçinin huzurunda yapmak kimi zaman s›k›nt› verebilecek dü- flüncesizce bir hareket olabilir. Ayette bildirilen, ça¤r›lmadan ya da habersiz bir flekilde elçiyi ziyaret etmek, teklif edilmedi-

¤i halde orada iken yemek vaktini beklemek, yemekten sonra uzun söze dalmak gibi düflüncesiz hareketler de Allah'›n Ku- ran'da men etti¤i tav›rlard›r:

Ey iman edenler (rastgele) peygamberin evlerine girmeyin, (Bir baflka ifl için girmiflseniz ille de) ye- mek vaktini beklemeyin. (Ama yeme¤e) ça¤r›ld›¤›- n›z zaman girin, yeme¤i yiyince da¤›l›n ve (uzun) söze dalmay›n. Gerçekten bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktad›r; oysa Allah, hak(k› aç›klamak)tan utanmaz... (Ahzab Suresi, 53) Elçiye bu ve benzeri konularda eziyet vermek ya da yük ol- mak flöyle dursun, müminin her zaman elçiye elinden gelen en büyük deste¤i ve kolayl›¤› sa¤lamas›, onun yükünü hafifletmesi

(46)

gerekir. Bu, müminin, Kuran'da belirtilen en önemli görevleri aras›ndad›r.

- Müslüman olmakla veya yap›lan hizmetlerle elçiyi minnet alt›nda b›rakmaya çal›flmak

Allah, birçok kimseyi dine hizmet ettirebilir, görevlendire- bilir. Ancak bu kifliler mümin olabilece¤i gibi, inkar eden kifli- ler de olabilirler. Nitekim Hz. Süleyman'a fleytanlar›n hizmetçi k›l›nd›¤› Kuran'da bildirilen bir gerçektir. Mümin olsun, inkarc›

olsun herkes birer vesiledir. Yegane güç ve irade sahibi olan yaln›zca Allah't›r. Ve Allah dünyadaki imtihan ortam›n›n bir ge- re¤i olarak ‹slam'›, bu tür sebepler yaratarak güçlendirecek ve hakim k›lacakt›r.

Allah ayetinde, bu gerçeklerden habersiz olup da Müslü- man olduklar›ndan ötürü kendilerini bulunmaz birer nimet olarak gören, Müslüman olmalar›n› ‹slam için, elçi için büyük bir kazanç, bir lütuf gibi gösterenlerden bahseder:

Müslüman oldular diye sana minnet etmektedirler.

De ki: "Müslümanl›¤›n›z› bana karfl› minnet (konu- su) etmeyin. Tam tersine, sizi imana yöneltti¤i için Allah size minnet etmektedir. E¤er do¤ru sözlüler iseniz (bunu böyle kabullenmeniz gerekir." (Hucu- rat Suresi, 17)

Ayette de belirtildi¤i gibi, iflin asl› bu kimselerin düflündük- lerinin tam tersinedir; ‹slam'a giren bir kifli ‹slam'› flereflendir- mez, tersine ‹slam ona fleref verir.

Allah Kuran'›n çeflitli ayetlerinde, be¤endi¤i ahlak› yaflama- ya yanaflmad›klar› takdirde ‹slam'›n hizmetinde olan insanlar›,

(47)

kendilerinden çok daha hay›rl› kiflilerle de¤ifltirebilece¤inden bahseder. Bu tür zihniyete sahip kimselerin bu ayetlerin hük- müne girmekten korkmalar›, bu uyar›y› herkesten fazla üzer- lerine almalar› gereklidir. Samimi bir iman ve halis bir niyetle, Allah'›n r›zas›ndan baflka bir fley gözetmeden ‹slam'a hizmet eden kiflinin ecrini ise Allah muhakkak verecektir.

- Elçinin sözlerine kalpte burkuntu duymadan itaat etmek

Mümin, Allah'›n ve elçisinin emirlerini gönülden boyun e¤e- rek uygular; onun sözlerine itaat ederken kalbinde en küçük bir s›k›nt› ya da burkuntu duymaz. Allah'›n ve elçisinin hükmet- ti¤i herfleyin en do¤ru, en güzel ve en hay›rl› oldu¤unu bilir. Ki- mi zaman fleytan elçinin söyledi¤inden daha farkl› birfley yap- mas›n› emretse de, mümin en hay›rl› yolun elçinin gösterdi¤i yol oldu¤unu bilerek hareket eder. Bu içten ve teslimiyetli yak- lafl›m ise tamamen müminin iman›ndan kaynaklan›r.

Aksi bir durum, yani görünüflte bir itaat olup da, kalpte tam bir teslimiyetin bulunmamas› ise, ayetlerde belirtildi¤ine göre o kiflinin gerçekte iman etmemifl oldu¤unun bir kan›t›d›r:

Hay›r öyle de¤il; Rabbine andolsun, aralar›nda çe- kifltikleri fleylerde seni hakem k›l›p sonra senin ver- di¤in hükme, içlerinde hiçbir s›k›nt› duymaks›z›n, tam bir teslimiyetle teslim olmad›kça, iman etmifl olmazlar. (Nisa Suresi, 65)

Bir kifli ‹slam'›n ve müminlerin gücünden çekindi¤i için gö- rünürde itaatli bir tav›r gösterebilir, söylenen fleyleri eksiksiz olarak yerine getirebilir. Ancak o kifli, kalbi tam anlam›yla tat-

(48)

min bulmufl olarak itaat etmedi¤i sürece gerçekten iman etmifl say›lmaz. Çünkü böyle bir davran›fl, o kiflinin kalbinde Allah ve elçisi hakk›nda hala birtak›m flüphe ve kuruntular bulundu¤unu gösterir. ‹çten ya da di¤er bir deyimle "bat›ni" bir itaate sahip olmamas›, yaln›zca fiziksel bir teslimiyet gösteriyor olmas›, ki- flinin yapt›¤› ifllerin de bofla gitmesine sebep olabilir. Görünüfl- te itaat etmifltir ama ahirette bunlardan dolay› karfl›l›k görme- yebilir. Bu yüzden mümin, kendi dünyevi ç›karlar›na ters düfl- se bile, Allah'›n elçisinden gelen bir hükmü içten bir sevinç ve nefle ile karfl›lamal›, iman›n›n ve teslimiyetinin lezzetini kalbin- de hissetmelidir. Hak olan bir fley karfl›s›nda üzülüp s›k›nt›ya düflmek, burkuntu duymak imanla ba¤daflan tav›rlar de¤ildir.

D‹N‹N B‹R HÜKMÜNÜ YER‹NE

GET‹RMEY‹ T‹CARET VEYA E⁄LENCEYE TERC‹H ETMEMEK

Oysa onlar (kendilerini tümüyle Allah'a ve ‹slam'a teslim etmeyenler) bir ticaret ya da bir e¤lence gördükleri zaman, (hemen) ona sökün ettiler ve se- ni ayakta b›rakt›lar. De ki: "Allah'›n Kat›nda bulu- nan, e¤lenceden ve ticaretten daha hay›rl›d›r. Allah, r›z›k verenlerin en hay›rl›s›d›r." (Cuma Suresi, 11)

Bu ayette din ile, kendi dünyevi menfaatleri aras›nda tercih yapan insanlardan bahsedilmektedir. Genelde cahiliye toplum- lar›n›n din ahlak›n› yaflamaktan kaç›nmas›n›n ortak birkaç sebe- bi vard›r. Ayette bu sebeplerin en önemli iki tanesine dikkat çekilmektedir. Ticaret ve e¤lence.

Ticarete dikkat çekilmesinin sebebi, maddi menfaatin insan-

(49)

lar›n en büyük zaaflar›ndan biri olmas›d›r. Nitekim insanlar›n bir k›sm›, maddi menfaatleri u¤runa ço¤u zaman dinin birçok hükmünü gözard› ederler. Bu kimi zaman namaz gibi flekli bir ibadette, kimi zaman ahlaki bir davran›flta kimi zaman da dinin baflka bir hükmünde kendini gösterir. ‹nsanlar›n servet art›r›- m› konusunda bu derece h›rsl› olmalar›n›n sebebi, zenginli¤in var olan bütün problemleri çözme gibi büyülü bir gücü oldu¤u inanc›d›r. ‹nsanlar elde edemedikleri ve özlemini duyduklar›

her türlü imkana, zenginlik sayesinde kavuflacaklar›na inan›rlar.

Bunlar aras›nda mutluluk, iç huzuru, güvenlik hatta ölümsüzlük vard›r. Zengin olmalar›n›n ölümlerini bile geciktirece¤ini ve dünyada onlar› daha kal›c› yapaca¤›n› zannederler. Bu nedenle cahiliye insanlar› büyük bir h›rs ve tutkuyla, bütün vakit ve im- kanlar›yla ticarete yönelirler. Ancak hiçbir zaman bu hedefle- rine zenginlikle ulaflamazlar. Nitekim bu güne kadar hiçbir in- san›n mülkü onun ölümünü veya yafllanmas›n› engelleyememifl- tir. Çünkü bir insana fayda veya yarar verme gücüne sahip olan tek güç, mülkün gerçek sahibi olan Allah't›r. Ayr›ca zenginlikle elde edilmek istenen iç huzurunun, güvenli¤in ve mutlulu¤un tek flart› vicdanl› bir hayat sürmektir. Vicdana uygun olan tek hayat modeli ise Kuran'da tarif edilen modeldir.

Ayette dinin gereklerinin gözard› edilme sebebi olarak dik- kat çekilen ikinci nokta ise e¤lencedir. E¤lenmek de insanlar için büyük bir tutkudur. E¤lencenin bu derece büyük bir tutku olmas›n›n sebebi de, insanlar›n bunu bir kurtulufl ve baz›

gerçeklerden bir kaç›fl olarak görmeleridir. Vicdan azab›n›n ruhlar›na verdi¤i s›k›nt› ve azab› ülke ülke gezerek veya bol bol insanla tan›flarak üzerlerinden atabileceklerine inan›rlar.

(50)

Halbuki insanlar›n dinin gereklerini gözard› ederek, ticaret ve e¤lenceyle ulaflmak istedikleri hedefler, ancak din ahlak›n›

yaflad›klar› zaman elde edebilecekleri hedeflerdir. Kalpler Allah'›n elindedir ve Allah kalplere mutlulu¤u ancak Kendi di- nine uyuldu¤unda verece¤ini vadetmifltir. (Rad Suresi, 28)

Ayn› zamanda ayette hat›rlat›lan çok önemli bir konu daha vard›r: Allah Kat›nda kazan›lacak olan, e¤lenceden de ticaret- ten de daha hay›rl›d›r. Dünyan›n en güzel evleri, arabalar›, manzaralar›, k›yafetleri, sanat eserleri veya mücevherleri cen- netteki zenginli¤in yan›nda son derece köhne ve basit kalacak- t›r. Dünyan›n e¤lencesi ise her zaman eksik, yar›m ve kusurlu- dur. Ancak e¤lencenin, coflkunun ve mutlulu¤un gerçek yeri Allah'›n bir flölen yeri olarak tarif etti¤i cennettir.

Bu nedenle Müslümanlar hiçbir zaman dinin herhangi bir hükmünü ticaret veya e¤lence için gözard› etmez ve ertele- mezler. Allah Kuran'da müminlerin bu özelliklerini flöyle bildir- mifltir:

(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne al›fl-verifl onlar›

Allah'› zikretmekten, dosdo¤ru namaz› k›lmaktan ve zekat› vermekten 'tutkuya kapt›r›p al›koymaz';

onlar, kalplerin ve gözlerin ink›laba u¤rayaca¤›

(dehfletten allak bullak olaca¤›) günden korkarlar.

(Nur Suresi, 37)

ÖZÜR OLMAKSIZIN OTURMAMAK

Müminlerden, özür olmaks›z›n oturanlar ile, Allah yolunda mallar›yla ve canlar›yla cehd edenler (çaba harcayanlar) eflit de¤ildir. Allah, mallar›yla ve can-

(51)

lar›yla cehd edenleri oturanlara göre derece olarak üstün k›lm›flt›r. Tümüne güzelli¤i (cenneti) vadet- mifltir; ancak Allah, cehd edenleri (çaba harcayan- lar›) oturanlara göre büyük bir ecirle üstün k›lm›fl- t›r. (Nisa Suresi, 95)

Bu ayette, Kuran'da bildirildi¤i flekilde flevk ve heyecana sa- hip olmad›klar› için, kendilerine fazla sorumluluk verilmeyip kendi haline b›rak›lan ve müminler taraf›ndan idare edilen kim- selerin durumu aç›klanmaktad›r. Kuran'da kesin bir emirle bil- dirildi¤i halde, dinin menfaatleri u¤runda çaba harcamaktan ka- ç›nmak ve piflmanl›k duymadan bu tutumu devam ettirmek, Kuran ayetlerinde k›nanan bir ahlakt›r. Kuran'da böyle bir ki- flinin, hayat›n› sürekli mücadele içinde geçiren, Allah'›n r›zas›n›

kazanabilmek için can›n› mal›n› tümüyle ortaya koymufl mü- minlerden derece olarak çok farkl› konumda oldu¤u bildiril- mifltir. Ayette geçen "büyük bir ecirle üstün k›lm›flt›r" ifa- desi, özürleri olmaks›z›n oturan kimselerle müminler aras›nda- ki fark›n ne kadar büyük oldu¤unu gösterir. Bu nedenle, dün- ya hayat›ndaki az bir ç›kar, aldat›c› bir rahatl›k u¤runa ahiretin üstün derecelerini feda etmek ak›ll› bir hareket olmaz.

YAPMAYACA⁄I fiEY‹ SÖYLEMEMEK

Yapmayacaklar› fleyleri söylemeleri, Kuran'› yaflamayan, Kuran ahlak›ndan habersiz olan insanlar›n ortak karakter özel- liklerindendir.

Bu kimseler kendilerini olduklar›ndan üstün ve önemli gös- termek, hava atmak gibi gayelerle yapmayacaklar› fleyleri söy- ler, alt›ndan kalkamayacaklar› ifllerden bahsederler. Geçici ç›-

(52)

kar ve menfaatler elde etmek için asl›nda yapmaya hiç niyetle- rinin olmad›¤› fleyleri vaat ederler. Bu samimiyetsiz davran›fl, toplum içinde fazla yad›rganmayan ve önemsenmeyen, al›fl›lm›fl bir tutumdur. Oysaki insanlar›n yapmayacaklar› fleyleri söyle- meleri Allah Kat›nda sevilmeyen ve suç olarak nitelendirilen bir davran›flt›r:

Ey iman edenler, yapmayaca¤›n›z fleyi neden söy- lersiniz? Yapmayaca¤›n›z fleyi söylemeniz, Allah Ka- t›nda bir gazab (konusu olmas›) bak›m›ndan büyü- dü (büyük bir suç teflkil etti). (Saff Suresi, 2-3)

Bu davran›fl, yalanc›l›k, ikiyüzlülük ve samimiyetsizlik gibi, ayetlerde k›nanm›fl birçok kötü özelli¤i de içinde bar›nd›rmak- tad›r. Kuran'da bildirilen güzel ahlak› en mükemmel flekilde ya- flamay› kendilerine ilke edinen müminler, Allah Kat›nda be¤e- nilmeyen bu tav›rdan titizlikle kaç›n›rlar.

KAYBED‹LENLERE ÜZÜLMEMEK VE KAZANILANLARLA fiIMARMAMAK

Müslümanlar›n Allah'a ve O'nun dinine olan ba¤l›l›klar›, hiç- bir flart gözetmeksizin tam bir sadakat içerir. Bu nedenle Müs- lüman›n din ahlak›n› yaflamaktaki flevki, morali, gücü, kararl›l›-

¤›, koflullar›n de¤iflmesiyle birlikte de¤ifliklik göstermez. Bu önemli bir Kuran ahlak›d›r. Bu konuyu aç›klarken Kuran'da, Müslüman›n iki temel özelli¤i üzerinde durulmaktad›r. Birinci- si Müslüman›n hiçbir güç koflulda sars›lmamas› ve zorluklardan dolay› moralinin bozulmamas›d›r. ‹kincisi ise sahip oldu¤u im- kanlardan dolay› kibir ve büyüklü¤e kap›lmamas›d›r. Allah Müs-

(53)

lümanlar›n bu özelli¤ini bir ayette flöyle bildirir:

Öyle ki, elinizden ç›kana karfl› üzüntü duymayas›n›z ve size (Allah'›n) verdikleri dolay›s›yla sevinip-fl›- marmayas›n›z. Allah, büyüklük taslay›p böbürlene- ni sevmez. (Hadid Suresi, 23)

‹nsan, yaflam›nda nelerle karfl›laflaca¤›n› hiç bilemez. Kimi zaman en genç döneminde hiç beklemedi¤i bir hastal›¤a yaka- lanabilir ya da bir kaza geçirerek ömür boyu yata¤a ba¤l› kala- ca¤› bir durum oluflabilir. Bütün mülkünü kaybedebilir veya olaylar hiç tahmin etmedi¤i bir flekilde geliflebilir. Bu tip bir du- rumda Allah'a iman› zay›f olan insanlar ümitsizli¤e düfler ve du- rumlar›na isyan ederler. Allah'›n kendilerine verdi¤i bütün ni- metleri bir anda unutur ve Allah'a olan sevgilerini ve güvenle- rini bir anda yitirebilirler.

‹flte gerçek Müslümanlar›n fark› bu noktada ortaya ç›kar.

Çünkü Müslümanlar Allah'a flarts›z olarak iman ederler. Allah'a olan sevgi ve güvenleri bafllar›na gelen olaylara göre de¤iflmez.

Allah'›n herfleyde bir güzellik ve hay›r yaratt›¤›n› bilir ve baflla- r›na gelen, beklenmeyen olaylar karfl›s›nda sadece sabrederek, tevekkül ederler. Allah'›n akl›na, merhametine, adaletine gü- venleri tam ve kesindir. Bu nedenle ellerinden giden her ne olursa olsun, bunu bir kay›p olarak görmez ve bunun üzüntü- sünü yaflamazlar.

Ayr›ca Kuran'da, gerçek Müslümanlar›n oldukça hareketli ve dönem dönem de zorluklarla dolu bir hayatlar›n›n olaca¤› bil- dirilmektedir. Bir Müslüman hakk› söylerken ve savunurken, muhakkak hakk›n ortaya ç›kmas›ndan rahats›zl›k duyan insanla- r›n engelleriyle ve bask›lar›yla karfl›laflacakt›r. Müslümanlar›n in-

(54)

sanlar› davet etti¤i güzel ahlak›, menfaatlerine uygun görmeyen ve din ahlak›n›n yaflanmas›n› istemeyen kifliler elbette ki olacak- t›r. ‹flte bu insanlar kimi zaman sözlü kimi zaman da fiili olarak Müslümanlar›n din ahlak›n› yaflamalar›n› ve insanlar› Kuran ahla- k›na davet etmelerini engellemek isteyeceklerdir. Bu engelleme- ler s›ras›nda Müslümanlar kimi zaman da maddi kay›p içerisinde olabilir, kimi zaman canlar› tehlike alt›na girebilir veya yaflad›kla- r› yerleri terk etmek durumunda kalabilirler. Ancak kay›p gibi görünen bütün bu olaylar, Müslümanlara ahirette büyük bir mülk, güzellik ve ihtiflam olarak geri dönecektir. Bu nedenle Müslümanlar bafllar›na gelen her olay› sevinç ve flevkle karfl›- larlar.

‹nsanlar›n hayat›nda beklenmedik kay›plar olabilece¤i gibi beklenmedik büyük kazançlar da olabilir. Allah diledi¤i insana mülkünün kap›lar›n› ard›na kadar açabilir. Baflar›, yönetim, yet- ki verebilir. Böyle bir durumda Allah Müslümanlar›n sevinerek bir fl›mar›kl›k içine girmemeleri gerekti¤ine dikkat çekmekte- dir. Çünkü insan mülkte, yetkide veya herhangi bir kazançta sa- dece emanetçi konumundad›r. Kendisine verilen herfleyin esas ve tek sahibi Allah't›r. Bu nedenle kifli kendisine ait herhangi bir özellikten dolay› de¤il, Allah'›n lütfundan ve dilemesinden dola- y› bir rahatl›k ve kazanç içerisindedir. ‹flte bunu bilen Müslü- manlar çok büyük nimetlerin ve zenginliklerin içinde de olsalar da acizliklerini asla unutmaz ve bir büyüklük duygusuna kap›lmazlar. Sadece Allah'a flükreder ve kendilerine verilen ni- metlerin hakk›n› vermeye gayret ederler.

(55)

GET‹RD‹KLER‹YLE SEV‹N‹P,

YAPMADIKLARIYLA ÖVÜNMEMEK

Yapt›¤› ifllerle böbürlenmek ya da gerçekte kendi yapmad›-

¤› fleylerle övünmek toplumdaki pek çok insan için son dere- ce ola¤an bir davran›flt›r. Oysa Al-i ‹mran Suresi'nin 188. aye- tinde bu davran›fl›n Allah Kat›nda be¤enilmeyen bir ahlak oldu-

¤u bildirilir. Ayette flöyle buyrulmaktad›r:

Getirdikleriyle sevinen ve yapmad›klar› fleyler ne- deniyle övülmekten hofllananlar› (kazançl›) sayma;

onlar› azaptan kurtulmufl olarak sayma. Onlar için ac› bir azap vard›r. (Al-i ‹mran Suresi, 188)

Bu tür davran›fllar›n alt›nda, insan›n kendisinin yapt›¤›n› san- d›¤›, gerçekte ise yaln›zca Allah'›n dilemesi ve yaratmas›yla ger- çekleflen ifllerden kendi nefsine pay ç›karmak ve bunlarla nef- sini yüceltmek gibi sapk›n aray›fllar yatar. Oysaki insan bir ifli kendisi yaps›n ya da yapmas›n, gerçekte o ifli yaratan, sonsuz güç ve ilim sahibi olan Allah't›r.

Hiçbir insan›n kendisine ait müstakil bir gücü yoktur. Her- fley ve her olay Allah'›n izni ve dilemesi ile gerçekleflir. Dolay›- s›yla kiflinin müstakil olarak yapmaya güç yetiremeyece¤i bir- fleyden dolay› böbürlenmesi ve övünmesi gerçekte o fleyi yara- tan Allah'› gere¤i gibi takdir edemedi¤ini gösterir. Bu da insan›n nefsine ilahl›k vermesi ve nefsini Allah'a ortak koflmas› anlam›- na gelir. Allah ayetlerinde Kendisi'ne flirk koflulmas›n›n en bü- yük günah oldu¤unu ve vazgeçilmedi¤i takdirde bu ahlak›

gösteren kimseleri ba¤›fllamayaca¤›n› bildirmifltir. Kuran'da, Rabbimiz'in s›n›rs›z gücünü takdir etmek yerine kendisini övüp yüceltmeye kalk›flan kimseler ac› bir azap ile müjdelenmifltir.

(56)

ALAY ETMEMEK, KÜÇÜK DÜfiÜRÜCÜ LAKAPLAR TAKMAMAK

‹nkarc›lar, kendi nefislerini yüceltmek ve di¤er insanlardan daha üstün bir konuma geçmek arzusuyla her f›rsatta alayc›l›k, afla¤›lama, lakap takma gibi çirkin yöntemlere baflvururlar.

Allah müminlerin birbirlerine karfl› cahiliye ahlak›na ait olan bu davran›fllarda bulunmalar›n› yasaklam›flt›r. Kuran'da Allah'›n bu hükmü flöyle bildirilmektedir:

Ey iman edenler, bir kavim (bir baflka) kavimle alay etmesin, belki kendilerinden daha hay›rl›d›rlar; ka- d›nlar da kad›nlarla (alay etmesin), belki kendilerin- den daha hay›rl›d›rlar. Kendi nefislerinizi (kendi kendinizi) yad›rgay›p-küçük düflürmeyin ve birbiri- nizi 'olmad›k-kötü lakablarla' ça¤›rmay›n. ‹mandan sonra fas›kl›k ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmez- se, iflte onlar, zalim olanlar›n ta kendileridir. (Hucu- rat Suresi, 11)

Müminler Kuran'›n bu hükmü gere¤ince, birbirlerine karfl›

son derece içli bir sayg› ile yaklafl›rlar. Çünkü mümin, Allah'›n ruhunu tafl›yan, Allah'›n pek çok s›fat›n›n üzerinde tecelli etti-

¤i, Kuran'›n birçok yerinde övülmüfl, sonsuz mükafaatla müjde- lenmifl bir varl›kt›r. Müminler birbirlerine Kuran'da dikkat çekilen bu gözle bakmal› ve birbirlerine karfl› üstün bir ahlak ile yaklaflmal›d›rlar. Zira aksi takdirde, Allah'›n bu hükmünü gözard› eden bir kimse ayn› ayetin devam›nda bildirilen,

"imandan sonra fas›kl›k" tehlikesiyle karfl›lafl›r. Tevbe edip bu davran›fl›n› düzeltmezse, yine ayetin ifadesiyle, zalimlerden olur. Zalimlik ise Kuran'da, iman etmeyenler için kullan›lan te-

(57)

rimlerden biridir. Alayc›l›k sözle, lakap takmayla olabilece¤i gi- bi çeflitli mimik ve hareketlerle de yap›labilir. Hümeze Sure- si'nde yer alan, Allah'›n kafl göz iflaretleriyle alay edenlere yö- nelik uyar›s› düflünüldü¤ünde, alayc›l›¤›n Allah Kat›nda ne ka- dar büyük bir suç oldu¤u daha iyi anlafl›l›r:

Arkadan çekifltirip duran, kafl göz hareketleriyle alay eden her kiflinin vay haline. (Hümeze Suresi, 1) Ayetin devam›nda bildirilen, bu yap›daki bir kiflinin ak›beti, alayc›l›¤›n müminler için son derece sak›n›lmas› gereken bir hareket oldu¤unu daha iyi ortaya koyar:

Hay›r; andolsun o, 'hutame'ye at›lacakt›r. "Huta- me"nin ne oldu¤unu sana bildiren nedir? Allah'›n tutuflturulmufl ateflidir. Ki o, yüreklerin üstüne t›r- man›p ç›kar. O, onlar›n üzerine kilitlenecektir.

(Kendileri de) Dikilip-yükseltilmifl sütunlarda (ba¤- lanacaklard›r). (Hümeze Suresi, 4-9)

Mümin, bir baflka müminin hatas›n› teflhis edip, onu uyar›r- ken de alayc› bir üslup kullanmamaya ve bu flekilde onu incit- memeye çok titizlik göstermelidir. Böyle bir durumda karfl› ta- raf›n hatas›n› teflhis etmekle ve onu uyarmakla, kiflinin kendisini ak›lca karfl›s›ndakinden üstün oldu¤unu sanmas›, kendini hatas›z görmeye bafllamas› yanl›fl olur. Halbuki kiflinin bir baflkas›n›n hata, kusur ya da eksikliklerini yakalayarak onunla alay etmesi bunlar› teflhis eden kiflinin daha ak›ll›, daha üstün oldu¤unu gös- termez. Hatta ayetin iflaretiyle alay edilen kifli belki de Allah Ka- t›nda, kendisinden daha hay›rl›, dolay›s›yla daha üstündür. Aye- tin hükmünü çi¤neyerek alay eden kiflinin ise ak›ll› olmad›¤› tam tersine akl›n›n kapand›¤› ortadad›r. Söz konusu kifli bu tutumun-

(58)

dan vazgeçmez ve müsta¤ni tav›rlar›n› sürdürürse, bir di¤er aye- tin iflaretiyle de "azg›n" bir insan haline dönüflür.

MÜSLÜMANLARA DESTEK OLMAK, ÇEK‹fiMEMEK

Allah ayetlerinde müminlerin birlik ve dayan›flma içinde ha- reket etmelerini, her konuda birbirlerine destek ve yard›mc›

olmalar›n› hat›rlatm›flt›r.

Müslümanlar vicdanl›, ahlakl› ve flerefli bir hayat yaflad›klar›

için Allah'›n sevdi¤i, de¤erli gördü¤ü kimselerdir. Kuran'da Yü- ce Rabbimiz Allah Kat›nda de¤erli ve sayg›n olan bu kullar›n sa- y›s›n›n azl›¤›na dikkat çekilir. Allah ayetinde insanlar›n ço¤unun iman etmeyece¤ini ve iman eden insanlar›n birço¤unun da flirk koflmadan iman etmeyece¤ini bildirir. Bu ise gerçek Müslü- manlar›n yeryüzünde az›nl›k konumunda olacaklar› anlam›na gelir. Dolay›s›yla tek bir Müslüman›n bile iman edenler aç›s›n- dan önemi çok fazlad›r. Nitekim Kuran'da Müslümanlar›n bir- birleri için de¤erleri, koruyucu, himaye edici, yard›mc› anlam›- na gelen "veli" kelimesi kullan›larak aç›klanm›flt›r.

‹flte bu nedenle Allah her as›rda say›lar› oldukça az olan iman sahibi insanlar›n birbirlerine kenetlenmiflçesine ba¤lanma- lar›n› emretmifltir. Müslümanlar›n birbirlerinin de¤erini iyi bil- meleri, bir zorluk karfl›s›nda birbirlerine tam destek vermeleri ve birlik olmalar› Kuran'da Müslümanlara yüklenilen sorumlu- luklardan biridir. Allah'›n emri gere¤i Müslümanlar birbirlerini her olay ve koflul karfl›s›nda koruyup kollar ve desteklerler.

Sözlü yaz›l›, maddi veya manevi olarak bütün imkanlar›yla Müs- lümanlar›n güçlenmesi, geliflmesi ve ilerlemesi için gayret sarfe-

(59)

derler. Allah Müslümanlar›n birbirlerine nas›l ba¤lanmalar› ge- rekti¤ini bir ayette flu benzetmeyle tarif etmektedir:

fiüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmifl bir bina gibi saf ba¤layarak çarp›flanla- r› sever. (Saf Suresi, 4)

Ayette dikkat çekilen en önemli nokta, Müslümanlar ara- s›nda sökülmesi mümkün olmayan bir kenetlenmenin olmas›

gerekti¤idir. Bu, Müslümanlar aras›nda manevi oldu¤u kadar d›fltan aç›kça görünen güçlü bir ba¤l›l›¤›n da oluflmas› gerekti-

¤ine iflaret eder. Yani Kuran'da Müslümanlar› uzaktan seyret- me ve uzaktan destek verme mant›¤› yoktur. ‹nanan bir insa- n›n yeri, Müslümanlar›n yan›d›r. Bu nedenle inançl› bir insan ibadetlerini, hizmetlerini ve fikri mücadelesini Müslümanlar›n aras›nda yerine getirerek, onlara destek verir.

Allah'›n flan›n›n yüceltilmesi, ‹slam'›n menfaatlerinin ve mü- minlerin haklar›n›n korunmas›, cahiliye ahlak›na karfl› fikri mü- cadele verilmesi çok kuvvetli bir birlik ve dayan›flma içinde gerçeklefltirilebilir. Ayn› zamanda müminler Kuran'› yaflamada, Allah'›n emirlerini uygulamada ancak bu flekilde baflar›l› olabi- lir ve Allah'›n hoflnutlu¤unu kazanabilirler. Bu nedenle, mümin- ler aras›ndaki ba¤l›l›¤›n, tesanüt ve kardefllik ruhunun zedelen- mesine ya da zay›flamas›na yol açabilecek her türlü tav›r ve davran›fltan fliddetle kaç›n›lmal›d›r. ‹flte bu amaçla kaç›n›lmas›

gereken davran›fllar›n bafl›nda da "çekiflmek" gelir. fieytan›n da her yönden destekledi¤i bu davran›fl› Allah Kuran'da kesin ola- rak yasaklam›flt›r:

Allah'a ve resulüne itaat edin ve çekiflip birbirinize düflmeyin, çözülüp y›lg›nlafl›rs›n›z, gücünüz gider.

Referanslar

Benzer Belgeler

“Masallar” 1948; “Koz Körpe – Bayan Suluv” 1927; “Kz Jibek” 1948; Ayts ölenderi “Atma türküleri” 1948; Keybir ult jazuvlarnñ romandar tural “Baz millî

Rasyonlara Yucca schidigera tozu kat›lmas›n›n yem tüketimi, yumurta verimi, yemden yararlanma oran›, yumurta a¤›rl›¤›, yumurta ak indeksi, yumurta sar› indeksi,

Örneklemi ise, Celal Bayar Üniversitesi Demirci E itim Fakültesi, Bal kesir Üniversitesi Necatibey E itim Fakültesi, Pamukkale Üniversitesi E itim Fakültesi, Dokuz Eylül

Futbol Federasyonu taraf›ndan haz›rlanan futbolda dopingle mü- cadele talimat› 25.08.1993 tarih ve 21679 say›l› Resmi Gazete’de yay›nlanarak yü- rürlü¤e girmifltir

Evrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan bir öğreti ol- masına karşın, kapsamlı olarak 19. yüzyılda ortaya atıldı. Teori- yi bilim dünyasının gündemine sokan en

fianghay ‹flbirli¤i Teflkilat düzle- minde; Orta Asya ülkeleri; Avrasya jeopoliti¤inde BM Güvenlik Konseyi üyesi olan ve ayn› zamanda bölgesel güç niteli¤inde bulunan

Evrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan bir ö¤reti ol- mas›na karfl›n, kapsaml› olarak 19. yüzy›lda ortaya at›ld›. Teori- yi bilim dünyas›n›n gündemine sokan

Tarihi eski Yunan'a kadar uzanan bir ö¤reti olmas›na karfl›n evrim te- orisi, kapsaml› olarak 19. yüzy›lda ortaya at›ld›. Teoriyi bilim dünyas›n›n gündemine sokan