• Sonuç bulunamadı

İRAN İSLAM CUMHURİYETİ'NDE ULUSLARARASI HUKUK ANLAYIŞI: REHİNE KRİZİ, SALMAN RÜŞDİ KRİZİ VE ÇOCUK İDAMLARI ÖRNEKLERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "İRAN İSLAM CUMHURİYETİ'NDE ULUSLARARASI HUKUK ANLAYIŞI: REHİNE KRİZİ, SALMAN RÜŞDİ KRİZİ VE ÇOCUK İDAMLARI ÖRNEKLERİ"

Copied!
194
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

İRAN İSLAM CUMHURİYETİ'NDE ULUSLARARASI HUKUK ANLAYIŞI:

REHİNE KRİZİ, SALMAN RÜŞDİ KRİZİ VE ÇOCUK İDAMLARI ÖRNEKLERİ

DOKTORA TEZİ

Ferzat SAMETLİ

ANKARA- 2019

(2)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

İRAN İSLAM CUMHURİYETİ'NDE ULUSLARARASI HUKUK ANLAYIŞI:

REHİNE KRİZİ, SALMAN RÜŞDİ KRİZİ VE ÇOCUK İDAMLARI ÖRNEKLERİ

DOKTORA TEZİ

Tez Danışmanı

Prof. Dr. Sertaç Hami BAŞEREN

Ferzat SAMETLİ

ANKARA- 2019

(3)
(4)
(5)

ÖNSÖZ

Bu çalışmanın başlangıcından bitişine kadar her zaman yanımda olan ve saygı, sevgi ve etkisi ile beni güçlendiren çok değerli eşim Selena Sametli’ye ve ayrıca babasını sabırla bekleyip, hayatımıza ışıklar saçan sevgili kızım, Elinay Sametli’ye teşekkür ediyorum.

Ayrıca bu çalışmanın başından sonuna dek beni her zaman, güler yüz ve samimi tavırlarıyla kabul eden ve bilimsel olarak yönlendiren hocalarımdan ve özellikle çok değerli danışmanım Prof. Dr. Sertaç Hami Başerenê ve aynı zamanda çok değerli TİK üyelerim, Prof. Dr. Hasan Onat ve Sayın Dr. Öğr. Üyesi Atay Akdevelioğlu’na şükranlarımı sunuyorum.

Bu tezin yazılış sürecinde Azerbaycan, Türkiye, İran ve Amerika Birleşik Devletleri’nde, yardımlarını esirgemeyen arkadaşlarıma da müteşekkirim.

(6)

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ... i

İÇİNDEKİLER ... ii

KISALTMALAR ... iiv

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM: VELAYET-İ FAKİH TEORİSİ 1. Genel Olarak ... 13

2. Konum ve Önemi ... 16

3. Tarihçe ... 19

3.1 Rivayetlerin Kayıt Dönemi ... 19

3.2 Rivayetlerin Tartışma dönemi ... 19

3.3. Safevi Dönemi (1501-1736) ... 21

3.4. Kaçar Dönemi (1789- 1925)... 22

3.5. Meşrutiyet Dönemi (1905- 1911) ... 24

3.6. Pehlevi Dönemi (1925-1979) ... 25

3.7. İslam Cumhuriyeti Dönemi (1979- ) ... 26

4. Kuramlar ve Türler ... 27

5. Ekoller ... 29

6. Ayetullah Humeyni’nin Velayet-i Fakih Teorisi ... 32

7. Velayet-i Fakih Teorisi’nin En Önemli İtikadi Temelleri... 45

8. Veleyat-i Fakih ve Ayetullah Ali Hamaney ... 48

9. Velayet-i Fakih Teorisi’ne Karşı Eleştiriler ... 51

İKİNCİ BÖLÜM: İRAN İSLAM CUMHURİYETİ ANAYASASI 1. 1979 Anayasası . ... 58

2. 1989 Anayasası ... 60

2.1. Genel Değişiklikler ... 60

2.2. Özel Değişiklikler ... 61

3. İran İslam Cumhuriyeti Anayasası’nın İtikadi Temel Ölçütleri ... 63

4. Güçler Ayrılığı ve Yetki Dağıtımı ... 65

4.1. Yüksek Dini Liderin Yetkileri ... 66

4.1.1. Anayasal Yetkiler ... 66

4.1.2. Anayasal Olmayan Yetkiler: Ferman ve Hükm-i Hükümeti ... 68

4.2. Yasama... 75

(7)

4.3. Yürütme ... 81

4.4. Yargı ... 83

5. İlçe ve İl Konseyleri ... 84

6. Anayasa Revizyonu ... 85

7. İran Anayasası’nda Uluslararası Hukuk’un Konumu ... 86

8. İran Anayasası’nda Dış Siyaset ... 91

9. İran Anayasası’nda Azınlıklar ... 95

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: İRAN İSLAM CUMHURİYETİ VE ULUSLARARASI HUKUK KRİTERLERİ 1. İran’da Diplomatik Temsilciliklere Saldırı ... 100

1.1. ABD Tahran Büyükelçiliği Rehine Krizi . ...101

1.2. Türkiye Tahran Büyükelçiliği’ne saldırı... 112

1.3. İngiltere’nin Tahran’daki Diplomatik Misyon Binalarına Saldırı ... 115

1.4. Suudi Arabistan’ın İran’da Diplomatik Binalarına Saldırı ... 117

2. Salman Rüşdi Krizi ... 119

2.1. Ayetullah Humeyni’nin Fetvası ... 120

2.2. İslam Fıkhı ve İrtidat Fetvası ... 126

2.3. Rüşdi’nin Özür Dilemesi ve Ayetullah Humeyni’nin Yeni Açıklaması ... 128

2.4. İran İslam Cumhuriyeti’nde İtikâdî Değerlere Hakaretin Cezası ... 131

2.5. Ayetullah Humeyni’nin Fetvası ve Uluslararası Hukuk İlkeleri... 132

3. İran’da Çocuk İdamı ve Uluslararası Hukuk ... 135

3.1. Ölüm Cezasının Tanımı ... 136

3.2. Çocuk Tanımı ... 138

3.3. İran’ın BM Genel Kurulu’nda, İnsan Hakları İhlali için Kınanması ... 140

3.4. İran’da 18 Yaş Altı Çocuk İnfazları ... 142

3.5. İnfaz Nedenleri ve Yaşları ... 152

3.6. 18 Yaşın Altındaki Suçlu Çocukların Özel Mahkemesi ... 156

3.7. Diğer Ceza Mahkemeleri ... 157

3.8. İran’da İnfaz Metotları ... 158

SONUÇ ... 160

KAYNAKÇA ... 166

ÖZET ... 185

ABSTRACT... 186

(8)

KISALTMALAR

a.g.e adı geçen eser a.g.m adı geçen makale

ABD Amerika Birleşik Devletleri Bkz. Bakınız BM Birleşmiş Milletler

C. Cilt

CIA The Central Intelligence Agency ÇHS Çocuk Haklarına Dair Sözleşme

İHİÖ İnsan Hakları İzleme Örgütü İİC İran İslam Cumhuriyeti İİCA İran İslam Cumhuriyeti Anayasası İİHİÖ İran İnsan Hakları İzleme Örgütü s. sayfa

S. Sayı

SAVAK Sazeman-e Ettelaat va Amniyat-e Keshvar UAD Uluslararası Adalet Divanı

UAÖ Uluslararası Af Örgütü

UİHF Uluslararası İnsan Hakları Fedrasyonu

UMSHS Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi VDİS Viyana Diplomatik İlişkiler Sözleşmesi

VKİS Viyana Konsolosluk İlişkiler Sözleşmesi

(9)

GİRİŞ

İran’da 1979 yılında Büyük Halk Devrimi sonucu, binlerce yıllık monarşi rejimi hezimete uğrayarak, İran İslam Cumhuriyeti rejimi kurulmuştur. Bu rejim uluslararası camiadaki ilk İslami cumhuriyet değildir. İslam coğrafyasında ve özellikle Ortadoğu’da ilk İslam cumhuriyeti rejimi Pakistan’da kurulmuştur. Ancak İran İslam Cumhuriyeti başka İslami cumhuriyetler ile önemli farklılıklara sahiptir.

Başka İslami cumhuriyet rejimlerinin aksine, İran’daki İslami cumhuriyet rejimi, teokratik ve demokratik unsurları içermekte ve tüm yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerini doğrudan veya dolayı yollardan Yüksek Dini Lider’e bağlamakta ve bağımlı kılmaktadır. Dolayısıyla, İran İslam Cumhuriyeti rejimi, başkanlık rejimlerinden ziyade, bazı demokratik unsurlar içerdiği için, modern bir hilafet rejimine benzemektedir. Aslından 1979 devriminden sonra, 1906 Anayasası feshedilse de 1979 ve 1989 Anayasaları, 1906 Anayasası’nın en önemli iki özelliğini kapsamaktadır.

Her iki dönemin (1979 ve 1989) anayasasına göre, İslam dini ve Caferi mezhebi anayasanın temelidir. İkinci olarak; kuvvetler ayrılığı ilkesi resmiyette tanınsa da, tüm iktidar, 1906 Anayasası’nda Padişah’ın elinde olduğu gibi, 1979 tarihinden sonraki anayasalarda da Veliy-i Fakih’in elindedir. Devrimden sonraki anayasalarda, yöneticilerin seçimle belirlenmesinin üzerinde durulmasına rağmen, mevcut anayasal konseylerin gözetimi altında teokratik maddeler genişletilerek, İslamiyet’in ve Caferiliğin etkisi ve din adamlarının yetkisi fazlasıyla arttırılmıştır.

İran İslam Cumhuriyeti’nin son 40 yıldaki davranışlarını uluslararası hukuk açısından izlediğimizde, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu’nun söylemleri ve eylemlerini incelemeden önce; Ayetullah Ruhullah Humeyni tarafından sunulan ve kurucu doktrin olarak kabul edilen Velayet-i Fakih Teorisini ve onun daha gelişmiş ve

(10)

genişletilmiş versiyonu olarak görünen Velayet-i Mutlakay-i Fakih’i ve mevcut anayasayı incelememiz gerekmektedir. Bu doktrin, Şii klasik ve çağdaş fıkhının farklı görüşlerindendir.

Bu tezin genel çerçevesine dayanarak, İran’ın taraf olduğu önemli sözleşmeler zemininde, İran İslam Cumhuriyeti’nin uluslararası hukuk anlayışını, İran’daki yabancı temsilcilikler, Salman Rüşdi Krizi ve en son 18 yaş altındaki suçlu çocukların infazı başlıkları altında ele alacağız.

İran İslam Cumhuriyeti Anayasası da önce bu doktrin ve sonra Şii fıkhı temelleri üzerinde, teokratik ve demokratik unsurları içinde barındırarak kurulmuştur. Bu karma anayasa karma bir siyasi yapının kurulmasına yol açmış ve İran İslam Cumhuriyeti’ni uluslararası camiada ve evrensel hukuk ilkeleri açısından, uluslararası hukuku ve insan haklarını ihlal eden bir devlet konumunda oturtmuştur.

“İran İslam Cumhuriyeti’nde Uluslararası Hukuk Anlayışı: Rehine Krizi, Salman Rüşdi Krizi ve Çocuk İdamlari Örnekleri” başlığını taşıyan bu tezde, Velayet-i Mutlakay-i Fakih ve İran İslam Cumhuriyeti Anayasası irdelenerek, 1979 yılından sonra İran’a hakim olan devletin, çeşitli ve farklı konular arasından, adı geçen üç husustaki tutum ve davranışları analiz edilmektedir.

İslam devrimi sonrasında yeni İran Anayasası bir dizi avukat ve fakih tarafından hazırlandı ve daha sonra aynı yılda halk oylamasıyla seçmenlerin yüzde 98,2'sinin çoğunluğuyla onaylandı. 1979 Anayasası 1989'da değiştirildi. Fakat anayasa revizyonu, 2019 yılında da tekrar İran’ın siyasi gündeminde görünmektedir.

İslam hukuku ve modern uluslararası hukuk arasındaki ilişki İran Anayasası açısından karmaşık bir durumdadır. Bu anayasada İslam Hukuku, iç hukuk ve uluslararası hukukun çok katmanlı bir hukuk sistemi halinde tanımlanabilir.

(11)

İran genel olarak dış siyasette ve özel olarak iç siyasette karşılaştığı meselelerin çözümü doğrultusunda, uluslararası hukuka kendi algılayış tarzı ve argümanları ile farklı bir yaklaşım sergilemektedir. Bu tezde İran İslam Cumhuriyeti’nin dış siyasette ve iç hukukta uluslararası hukuka karşı yaklaşımı adı geçen örnekler üzerinden incelenmektedir.

Bu tezin temel problemi şöyledir: İran İslam Cumhuriyeti karşılaştığı iç ve dış meselelerin çözümünde uluslararası hukuk kurallarını ne kadar dikkate almaktadır?

Problemin yanısıra alt problemler şöyledir:

- İran İslam Cumhuriyeti’nde Şii fıkhının etkisi ne derecededir?

- Velayet-i Fakih Teorisinin önemi Şii fıkhında hangi miktardadır?

- İran İslam Cumhuriyeti Anayasası’nda Şii fıkhı ve Velayet-i Fakih Teorisi ne kadar etkili olmuştur?

- İran İslam Cumhuriyeti Anayasası’nın yaklaşımı uluslararası hukuk kurallarına karşı nasıldır?

- İran İslam Cumhuriyeti’nin bağlılığı onayladığı uluslararası sözleşmelere, uygulama aşamasında ne derecededir?

Bu araştırmanın asıl amacı, İran İslam Cumhuriyeti hukuk sisteminin uluslararası hukuk kurallarına teorik ve pratik olarak uyumunu incelemektir. Bu bağlamda, İran İslam Cumhuriyeti’nin yabancı devletlerin temsilciliklerine karşı tavrı, Salman Rüşdi kirizi’nde uluslararası hukuka uyumu ya da uyumsuzluğu ve insan hakları savuncularının büyük bir sorun olarak tanımladıkları 18 yaş altı suçlu çocukların idamı, İran Ceza Kanunu ve Uluslararası hukuk ilkeleri açısından ele alınacaktır.

Dolayısıyla bu çalışmada İran İslam Cumhuriyeti’nin, en önemli uluslararası hukuk sözleşmeleri ve konvansiyonları karşısında görüşünü, davranışını ve anlayışını anlamaya çalışacağız.

(12)

Bu araştırmanın önemini mevcut çalışmaların ışığında incelememeiz mümkündür. Türkiye’de ve Türkçe’de birçok değerli çalışmada İran İslam Cumhuriyeti konusunda makaleler yazılmıştır ve kitaplar çevrilmiştir. Ancak özel olarak İran İslam Cumhuriyeti’nin uluslararası hukuk anlayışı, hiç bir doktora tezinin konusu olmamıştır.

Ayrıca söylediğimiz özelliğe ek olarak böyle bir doktora tezinin bir İran vatandaşı tarafından Frasça ve Arapça birincil kaynaklardan yazılması belki bir ilktir.

Bu çalışma İslam coğrafyası, Batı bloku ve Ortadoğu’daki ideolojik, sosyal ve siyasal gelişmeler açısından önem arz etmektedir. İran’da 1979 devriminden sonra, 2500 yıllık monarşi rejimi son bularak İslam Cumhuriyeti adını taşıyan bir rejim iş başına gelmiştir. İran İslam Cumhuriyeti, unvan bakımından ilk İslam Cumhuriyeti değildir. İslam coğrafyasında ve özellikle Ortadoğu’da ilk İslam Cumhuriyeti Rejimi Pakistan’da kurulmuştur. Bugün İslam cumhuriyeti rejimleri resmi olarak Pakistan İslam Cumhuriyeti, Moritanya İslam Cumhuriyeti, İran İslam Cumhuriyeti ve Afganistan İslam Cumhuriyeti devletlerinin adı ve siyasi kalıbıdır.

İlk olarak Pakistan İslam Cumhuriyeti unvanını anayasasının belirttiği doğrultuda, 23 Mart 1956 tarihinde benimsedi. Moritanya 28 Kasım 1960 tarihinde İslam Cumhuriyeti rejimini kabul etti. İran halkı 1 Nisan 1979 tarihinde İslam Cumhuriyeti rejimini onayladı. Afganistan, 7 Aralık 2004 tarihinde Taliban hükümetinin yıkılmasından hemen sonra İslam Cumhuriyeti rejimine geçiş yaptı. En son Yahya Jammeh Gambiya Cumhurbaşkanı 11 Aralık 2015 tarihinde bu ülkenin rejim biçimini İslam Cumhuriyeti olarak ilan etmiştir. 1

Tüm bu ülkelerin anayasalarında İslami kuralların dikkate alınmasına ve uygulanmasına atıfta bulunulmuştur. Ancak adı geçen ülkeler benzer isimlere sahip

1 29 Ocak 2017 tarihinde Adama Barrow Gambiya yeni Cumhurbaşkanı ülkenin resmi unvanını tekrar Gambiya Cumhuriyeti olarak değiştirdi.

(13)

olmalarına rağmen, devlet yapısında, güçler ayrılığı ve güç dağıtımında ve özellikle yasama sahasında bazı farklılıklar göstermektedir. Bu dört ülke arasında İran İslam Cumhuriyeti en farklı devlet yapısına ve davranışına sahiptir.

Gergin Ortadoğu’nun sınırları içinde, petrol kaynaklarına sahip olan ve Basra Körfezi’nin çıkışında Hürmüz Boğazı’na egemen olan İran’da, Batı ve ABD’nin İslam coğrafyasında en önemli müttefiklerinden biri olarak tanınan monarşi rejiminin İslami bir devrim sonucu çökmesi; bu devrimin baş lideri Şii mezhebinin en üst din adamlarının birisi olması, yeni devletin Batı’ya meydan okuması ve ayrıca İran Platosundaki kurulan devletlerin tarih boyunca önemi, yeni İran devleti ve yeni İslam Cumhuriyeti rejiminin önemini ve konumunu göstermektedir.

İran İslam Cumhuriyeti kuruluş gününden bugüne dek, karmaşık devlet yapısı, iç gerginliği ve aşırı düşüncelerinden kaynaklanan pek çok iç ve dış davranışları açısından, uluslararası camiada büyük tepkiler uyandırmıştır. Aslında İran İslam Cumhuriyeti birçok konuda uluslararası hukuk kurallarını görmezden gelip, İslam ve Şeriat kuralları adı altına sığınıp, Caferi mezhebinin marjinal görüşlerinin birine dayanarak, iç ve dış tehditler ile yüz yüze olan rejimini ve İran’ın ulusal çıkarlarını korumak istemektedir.

Ayetullah Humeyni Velayet-i Fakih Teorisi’ni 12 İmam’ın sözlerinden alıntı yaparak kurgulamıştır. O bu konuda Meşhurey-i Ebi Hadice, Sahihey-i Ebi Elbeahteri ile başka rivayetlere ve özellikle Makbuley-i Ömer Bin Hanzala rivayetine dayanarak kendi siyasi teorisini oluşturmuştur. Bu rivayetlerin tümü Caferi mezhebinin eski ve çağdaş müçtehitlerinin tartışmasına neden olmuştur. Bu müçtehitlerin birçoğu adı geçen rivayetleri ve özellikle Makbuley-i Ömer Bin Hanzala rivayetini, zayıf bir rivayet olarak tanımlamışlar. Dolayısıyla Ayetullah Humeyni’nin Velayet-i Fakih Teorisi zayıf bir rivayetin üzerinde dayandırılmış olduğuna rağmen, Şia mezhebinin en çok tartışılan ve en ender görüşlerinden birisi olduğuna bakılmayarak, 1979 devrimi sonrası, İran İslam

(14)

Cumhuriyeti Anayasası’na dahil edilmiş ve resmi bir konum kazanmıştır. Bu teorinin, Caferi mezhebinin resmiyeti ile birlikte, anayasaya dahil edilmesi tüm anayasayı kendi etkisi altına alarak, İran İslam Cumhuriyeti’nin iç ve dış yaklaşımını ve uygulamalarını, Caferi mezhebi ve Velayet-i Fakih Teorisi sınırlarında çerçevelemiştir. Fakat İran İslam Cumhuriyeti devleti uluslararası hukuk ile ilgili, tüm aykırı söylemlerini ve eylemlerini, Şia mezhebine ve İran İslam Cumhuriyeti Anayasası’na gönderme yaparak, haklı çıkartmaktadır. Başka bir deyişle İran İslam Cumhuriyeti, uluslararası hukuka aykırı düşen uygulamalarını anayasasında ve Şia inancında meşrulaştırmaktadır. Halbuki uluslararası hukukta örneğin insan hakları, belli ve belirli kriterlere sahip olarak, hiçbir din veya iç hukuk gölgesinde tutulamaz.

Bu araştırmanın temel konusu İran İslam Cumhuriyeti’nin uluslararası hukuka bakışı ve uluslararası hukuk ilkelerine bağlılık miktarını belli kriterler ışığında irdelemektir. Bu tezin odağındaki konular; Velayet-i Fakih Teorisi, Caferi mezhebinde Velayet-i Fakih Teorsi’nin konumu ve önemi, İran İslam Cumhuriyeti Anayasası, bu anayasanın uluslararası hukukla uyumu, İran’daki ABD, Türkiye, İngiltere ve Suudi Arabistan temsilciliklerine saldırı, bu saldırılardan dolayı uluslararası hukuk ihlali, Salman Rüşdi’ye karşı Ayetullah Humeyni’nin fetvası, fetvanın beraberinde getirdiği uluslararası hukuk ihlali, İran’da 18 yaş altı suçlu çocukların idamı ve bu idamların uluslararası hukuk ve en temel insan haklarına aykırılıklardır.

Devrimden sonra İran hukuk sistemi üç belirleyici faktörden yani İslam dini ve daha ziyade Caferi mezhebi fıkhına dayanan ölçütler, Velayet-i Fakih Teorisi ve İran İslam Cumhuriyeti Anayasası ilkelerinden oluşmaktadır. Bu tezde önce Caferi fıkhı çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nin kuruluş doktrini olarak kabul edilen Velayet-i Mutlakay-i Fakih ve sonra İran hukuk sistemindeki en belirleyici kaynak olarak görünen İran İslam Cumhuriyeti Anayasası, ele alınmaktadır. Son olarak da Velayet-i Fakih Teorisi ve İran İslam Cumhuriyeti Anayasası ışığında İran İslam Cumhuriyetinin tutum

(15)

ve davranışlarını adı geçen üç konuda, uluslararası hukuk ile uyumunu veya uyuşmazlığını incelenecektir.

Bu çalışma zamansal açıdan İran İslam Cumhuriyeti’nin uluslararası hukuk anlayışını, bazı tutum ve davranışları temel alarak 1979 yılından bugüne dek incelemektedir.

Bu araştırma geniş kapsamlı bir başlığa sahiptir. Dolayısıyla bu araştırma, 40 yıllık bir dönemi ve tüm önemli iç ve dış olayları kendi çatısı altında toplama gücüne sahiptir. Bu çalışmada genel bir bakış doğrultusunda, devrimin ilk aylarındaki eski rejim makamlarının yargısız infazı, etnik gruplara karşı açılan savaşlar, dini ve etnik azınlıklara karşı baskılar, insan haklarının genel ihlali, LGBT ve kadın ve çocuk haklarına karşı ciddi ihlaller, devrimin ihracı, ABD’li Diplomatların Rehine Krizi, diğer yabancı temsilciliklere saldırı, İsrail’in en üst düzey İranlı resmi makamlar tarafından yok edilmesine dair inanılmaz ağır ifadeler, 1987 yılındaki Mekke’nin kanlı olayları, 8 yıllık İran ve Irak arasındaki korkunç savaş, İran’ın yurt dışındaki mahkemeler tarafından sınır ötesinde terörü desteklemesine dair suçlamalar, İran İstihbaratı tarafından ülkede tanınmış aydınlara karşı uygulanan acımasız sıra cinayetler, Dağlık Karabağ krizinde Ermenistan devletine ve sözde Karabağ Cumhuriyeti’ne verilen destekler, Rüşdi krizi, İran ve başka ülkelerin vatandaşlığına sahip olan birçok kişinin İran’da tutuklanması, nükleer mesele, İran’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu bildirileri ve Güvenlik Konseyi’nin kararlarına bağlılığı, Basra Körfezi’ndeki tartışmalı adalar, İran’ının deniz hukukuna bakışı ve bağlılığı, İran’ın Tacikistan, Afganistan, Bahreyn, Nijerya, Suriye, Irak ve Yemen gibi ülkelerdeki müdahaleleri ve nihayet Hürmüz Boğazı’nın kapatılması tehdidini en önemli konular olarak ele almak mümkündür.

(16)

Adı geçen konuların hepsini mevcut araştırmanın başlığı altında irdelemek, mümkün gözükmemektedir. Bu konulardan birçoğunun hala gündemde olmasını ve gelişmelerinin devam etmesini görmekteyiz. Ayrıca adı geçen bazı konuların tek başına bir tez başlığını taşımaktadır. Örneğin İran Nükleer Meselesi 1979 devriminden önce 1950 yıllarından başlamış ve dolayısıyla yaklaşık 70 yıllık bir geçmişi ve süreci kapsamaktadır. 14 Temmuz 2015 tarihinde İran ve 5+1 ülkelerinin ortak çalışması sonucu “Ortak Kapsamlı Eylem Planı” başlığı altında bir siyasi uzlaşıya varılmıştır. Bu uzlaşı mahiyetinde olmadığı için, bağlayıcı bir özelliğe sahip değildir ve bu yüzden bu siyasi uzlaşmaya dayanarak, İran İslam Cumhuriyeti’nin uluslararası hukuka uyumunu ya da uyuşmazlığını kanıtlamak mümkün değildir.

Bu araştırmanın çok geniş kapsamlı olması, ister istemez, araştırmacını bazı örnekler üzerinde çalışma yapmaya zorlamaktadır. Dolayısıyla, Makasid-i Selas (Can Güvenliği, özgürlük ve adalet) ilkeleri doğrultusunda, üç önemli konu, çeşitli konular arasından ayırt edilerek geniş bir şekilde incelenmiştir. 2

1979 devriminden sonra yabancı temsilciliklere saldırı ve özel olarak ABD’li diplomatların Rehine Krizi, İran İslam Cumhuriyeti’nin taraf olduğu en temel uluslararası hukuk ilkelerine karşı görüşünü ve uygulamalarını yansıtmaktadır. Rehine Krizi 1979 devrimciden sonra en önemli bir etken olarak İran halkının sosyal ve ekonomik hayatını kendi etkisi altına almıştır. Bu olay ABD ve tüm Batı ülkelerini İran’a karşı birleştirmiş ve İran halkını, ucu açık yaptırımlar ile karşı karşıya bırakmıştır. ABD Büyükelçiliği’ndeki rehine olayına katılan İran vatandaşları hiçbir ceza almaksızın, devletin üst kademelerinde önemli sorumluluklar elde ettikleri dikkate alınırsa, benzer olayların neden devam ettiğini, iyi bir şeklide açıklamaktadır.

2 Onat, Hasan, Mevcut Din Anlayışının Gözden Geçirilmesi ve Yeniden İncelenmesi Gerekiyor, Anadolu Haber Ajansı,10.05.2018., http://yon.ir/FMmiG(E.T.10.02.2018).

(17)

Salman Rüşdi Krizi’nde Ayetullah Humeyni’nin bir İngiliz vatandaşına karşı yayınladığı ölüm fetvası, Batı-İran İlişkilerini tekrar tepetaklak etmiştir ve Rehine Krizi’nin ağır sonuçlarından kurtaramayan İran halkını, yeni yaptırımlar bataklığına sürüklemiştir.

Ayetullah Humeyni’nin fetvası ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü ve ayrıca yargılanma ve savunma haklarını ve dolayısıyla uluslararası camiada tanımlanan ve İran İslam Cumhuriyeti’nin bile tanıdığı en temel özgürlükler ve hakleri belirgin bir şekilde ihlal etmektedir. Bu konu, sadece bir din bazında bakılmamalıdır. Dünyada farklı dinler ve inançlar vardır ve her din ve inanç kendisi için kutsal değerlere ve temellere sahiptir.

Kuşkusuz her bir din ve inancın kutsal değerleri veya her bir düşünce ve görüşün temel değerleri ile alay etmek ve onlara karşı hakarette bulunmak, etik dışı bir davranıştır ve hiçbir zaman ahlaki bir tutum olarak gösterilemez. Fakat örneğin Salman Rüşdi’nin yazdığı roman, ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilirmiş olursa, karşıt görüşe sahip olan davacıların da İngiltere hukuk sistemi doğrultusunda, şikâyet etmek hakkına sahip olduklarının onaylanması anlamına gelmektedir. Böylece suçlanan kişiye savunma fırsatı tanımak, mahkemenin hükmünü beklemek ve ayrıca hükmün yargı tarafından uygulanmasını kabullenmek, bir taraftan çağdaş hukukun en temel ilkeleridir ve öbür taraftan dünyayı büyük bir kargaşa ve vahim bir tehlikeden kurtarmak ve daha kötü emsallerin oluşmasını engellemek anlamına gelmektedir.

18 yaş altı suçlu çocukların İran İslam Cumhuriyeti’ndeki idamları, bu ülkenin iç hukukundaki cezai sorumluluk yaşının uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirtmektedir. İran İslam Cumhuriyeti’nin iç hukukuna göre cezai sorumluluk yaşı erkeklerde 15 Kameri yıl ve kızlarda ise 9 Kameri yıldır. Bu kanun bir taraftan erkek ve kadın eşitliğine ve diğer taraftan insan haklarına net bir şeklide zıt olarak tasarlanmıştır.

(18)

Birleşmiş Milletlerin Özel Temsilcilerinin ve Uluslararası Af Örgütü’nün raporlarına göre 1990’dan3 bu yana 10 ülkede 145 suçlu çocuğun infazı kaydedilmiştir.

Çocuk suçlularını ölüme mahkûm eden ülkeler arasında İran’ın yansıra Çin, Kongo Cumhuriyeti, Nicerya, Pakistan, Suudi Arabistan, Sudan, Güney Sudan, ABD ve Yemen bulunmaktadır. Ancak kayıt olan vakalara dayanarak bu 30 yıllık dönemde İran tek başına 97 çocuğu ve başka bir deyişle dünyadaki tüm çocuk idamlarının üçte ikisini uygulamıştır.4 Unutmayalım ki bu rakam sadece resmi olarak açıklanan infazların sayısıdır ve gerçek sayı çok daha fazla olmalıdır. Ayrıca infazların birçoğu çocukların işledikleri cinayetten dolayı değildir ve daha çok cinsel vakalar, uyuşturucu kaçakçılığı, siyası olaylar ya da ulusal güvenliği tehdit eden konulardan dolayı yapılmıştır.

18 yaş altı suçlu çocukların infazı, uluslararası hukuka aykırı olmakla birlikte Şii fıkhında da tartışmaya açık bir konudur. Fakat bu konu Ayetullah Humeyni’nin mevcut fetvalarına göre uygulanmakta olduğu için, İran’da bu uygulamaya karşı çıkan hukukçular ve insan hakları savunucuları da çeşitli engeller ve farklı derecede tehlikelerle karşı karşıya kalmaktalar. Dolayısıyla bu konunu en azından yurtdışında gündemde tutulmak ve 18 yaş altı suçlu çocukları bir akademik araştırma aracılığıyla savunmak çok önemli bir girişimdir.

Bu araştırmada olayların tarihi akışı esas alınmıştır. Ayrıca her kavram oluşum zamanına göre sıralanmış ve açıklanmıştır. Bazı kavramlar, isimler ve olaylar zaruret icabı daha erken ifade edilse de tekrar kendi tarihi sırasında ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır.

3 İran İslam Cumhuriyeti 1979 yılında kurulmuştur. Bu rapor 11 yıllık bir süreci kapsamamaktadır.

4 Executions of Juveniles Since 1990 (As Of Aprıl 2019), Amnesty İnternational, ACT 50/0233/2019.

(19)

Bu araştırmanın oluşturulmasında üniversite kütüphanelerine, elektronik kütüphanelere ve ayrıca İran, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın resmi kurum ve kuruluşlarının web sitelerine başvurulmuştur. Bu tezde Birleşik Milletlere bağlı ilgili kurumlar, Uluslararası Adalet Divanı ve insan hakları örgütleri tarafından yayımlanan karalar, bildiriler, raporları ve belgeler kullanılmıştır. Ayrıca İnternet siteleri ve dönemin gazeteleri, kaynaklar arasında yer almaktadır. Bilimsel dergilerde yayınlanmış makaleler ve tezler de kaynaklar içinde bulunmaktadır. Bunlara ek olarak, internet ortamındaki bazı videolar esas alınarak, tarihi olayların orijinal görüntüleri ve önemli kişilerin görüşleri, aktarılmıştır. Farsça, Arapça, İngilizce ve Türkçe kaynaklar kullanılmıştır. Bu kaynaklar üniversitelerden, araştırma merkezlerinden ve elektronik kütüphanelerden temin edilmiştir.

Bu araştırmanın birçok sayıltısı vardır. Bu tezde İran Anayasası ve Velayet-i Fakih Teorisi’ni adı geçen 3 örnek çerçevesinde ve uluslararası hukuk ışığında inceleyeceğimiz için şu sayıltıları sıralamak mümkündür:

- Velayet-i Fakih Teorisi, İran İslam Cumhuriyeti’nin kurucu doktrinidir.

- Velayet-i Fakih Teorisi Şii fıkhına dayanmaktadır.

- İran İslam Cumhuriyeti Anayasası Caferi mezhebine ve Velayet-i Fakih Teorisi’ne dayanarak yazılmıştır.

- İran İslam Cumhuriyeti Birleşmiş Milletlerin bir üyesidir. Dolayısıyla bu devlet Birleşmiş Milletler Sözleşmesı’nın 103. maddesine göre, uluslararası hukukun üstünlüğünü kabul etmiştir.

- İran İslam Cumhuriyeti, en önemli uluslararası hukuk sözleşmelere taraf bir devlettir.

Bu araştırmanın ispat etmeğe çalıştığı hipotez şöyledir: “İran İslam Cumhuriyeti Birleşmiş Milletlerin üyesi ve birçok uluslararası hukuk anlaşmalara ve konvansiyonlara tabi olmasına rağmen, karşılaştığı birtakım uluslararası konularda, bazen İslam fıkhına

(20)

ve bazen de çağdaş uluslararası hukuka uymayarak rejim yararları, kendi ulusal çıkarları ve radikal görüşleri doğrultusunda ihlallere neden olmuştur. İran uluslararası hukuka aykırı düşen uygulamalarını anayasasında ve Şia inancında meşrulaştırmaktadır.”

Bu araştırma 3 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Velayet-i Fakih doktrini, Şii siyasi fıkhı ve Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin düşünceleri açısından, enine boyuna incelenmektedir. İkinci bölümde İran İslam Cumhuriyeti’nin 1979 ve 1989 anayasaları analiz edilerek, devletin siyasi yapısı, temel ilkeleri ve iç hukukun dış hukuka karşı tutumu irdelenmektedir. Üçüncü bölümde İran İslam Cumhuriyeti ve uluslararası hukuk ölçütleri 3 hususta araştırılmaktadır. Birinci husus, uluslararası hukuk ve uluslararası ilişkilerin en bariz konusu olan yabancı temsilcilikler ve diplomatların dokunulmazlığı ve bu doğrultuda ABD Diplomatları Rehine Krizi olayı ve diğer 3 temsilciliğe saldırı vakaları ele alınmıştır. İkinci hususta Salman Rüşdi Krizi ve Ayetullah Humeyni’nin “Şeytan Ayetleri” yazarına karşı yayınladığı ölüm fetvası, İran’ın iç sorunları ve uluslararası hukuk ışığında incelenmektedir. Üçüncü hususta İran iç hukukuna yönelik, 18 yaş altı suçlu çocukların infazı, İslam ve Şii fıkhı ve uluslararası hukuk açısından irdelenmektedir.

Bu tezin sonuç bölümünde de “İran İslam Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletlerin üyesi ve birçok uluslararası hukuk anlaşmalara ve konvansiyonlara tabi olmasına rağmen, karşılaştığı birtakım uluslararası konularda, uluslararası hukuk ve İslam öğretilerine uymayarak kendi rejim yararları, ulusal çıkarları veya radikal görüşleri doğrultusunda ihlallere neden olduğu” sonucuna varılmıştır.

(21)

BİRİNCİ BÖLÜM

VELAYET-İ FAKİH TEORİSİ

1. Genel Olarak

Velayet-i Fakih Teorisi İran İslam Cumhuriyeti’nin ana doktrini olarak, bu siyasal yapının en önemli kurum ve kuruluşlarını etkilemiş ve özellikle devrimden sonraki anayasanın yazılmasında en önemli ilke ve madde olarak dikkate alınmıştır.

Böylece İran İslam Cumhuriyeti’ni ve onun uluslararası hukuka karşı tavırlarını ve bakışını anlamak için en başta Velayet-i Fakih Teorisi’ni incelememiz gerekmektedir.

Velayet-i Fakih konusunu incelerken birtakım kelimeler ve terimler sık sık karşımıza çıkacaktır. Konuya girmeden önce ilgili kelimeler ve terimlerin anlamını ve konumunu bilmemiz gerekmektedir.

“Velayet-i Fakih”, Şia5 ya da Teşeyyu6 mezhebine veya Şii fıkhına ait bir terimdir. Bu terim iki sözcükten yani ‘Velayet’ ve ‘Fakih’ kelimelerinden oluşmaktadır.

Bu iki kelime genellikle, birbirinden ayrı kelimeler olarak tanımlanır.7 Şii fıkhına göre

‘Velayet’ Kelimesi tasarruf hakkı ve yönetim yetkisi anlamında kullanılmaktadır.8 Bu mezhebin terminolojisine göre, ‘Velayet’ 14 Masum9 yani Hz. Peygamber, kızı Hz.

Fatıma, damadı Hz. Ali ve onların soyundan gelen 11 İmam’a Allah tarafından verilmiş olan bir yetkidir ve bu yetki Müslümanları ve genel bir bakışta tüm Allah kullarını

5 Şia Mezhebi, ‘Caferi’, ‘İmamiye’ ve ‘İsnaaşeri’ adlarıyla da tanınmaktadır, Bkz., Mohammad, Abuzohre, İslami mezhepler Tarihi (هیملاسلاا بهاذملا خیرات), Kahire, Daru’l- Fiker El-Arabi Yayınevi, 1989.

6 Teşeyyu Şiiliği savunmak ve müdafaa etmek ve Şii olmak anlamına gelmektedir, Bkz., Onat, Hasan, Emeviler Devri- Şii Hareketleri ve Günümüz Şiiliği, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfi Yayınları Yayınevi, 1993, s. 19.

7 Montezeri, Hüseyin Ali, Nizamu’l -Hükm Fi İslam ( لاسلاا یف مکحلا ماظنم ), Kum, Serai Yayınevi, 2004, s .41.

8 Ensari, Morteza, Elmekasib (بساکملا), Uluslararası şeyh Ensari Kongresi, 1. Baskı, Kum, C. 3, 1994, s.

545.

9 Şii inancına göre, 14 Masum her türlü günahtan ve tüm hatalardan korunmuşlardır.

(22)

yönetme anlamında kullanılır. Bu bakışa göre Masumların velayeti Allah’ın kullarına, Allah’ın velayeti ile aynıdır.10

“Fakih”, Şia fıkhına göre, Şii fıkhının uzmanına anlamına gelmektedir. Müçtehit veya fakih, dini kararları güvenilir kaynaklardan çıkarma yeteneğine sahip kişidir.

Başka bir deyişle fakih İslam’ın genel yasa ve kanunlarının tümüne veya çoğuna Şii düşüncesine göre (Ahbariye11 hariç)12 birincil kaynaklardan yani Kur’an, Sünnet13, İcma14 ve Akıl15’dan çıkarma gücünün sahiptir. 16

“Veliy-i Fakih”, Velayet-i Fakih makamına varan ve bu makama sahip olan bir erkektir. Adaletli fakihler Allah’ın emriyle halkın velayetine atanır ve Hz.

Peygamber’in ve İmamların tüm yetkilerine sahip olur. Bu makama varan fakih, Veliy-i Fakih ya da Veliy-i Emr olarak tanımlanıyor. Veliy-i Fakih dini içtihatları ve İslam camiasını yönetmek için gerekeli tüm koşullara sahip olarak din hükümlerini ve değerlerini ve Müslümanların birçok kişisel yetkilerini devralabilmektedir. Veliy-i Fakih din hükümlerini en iyi bilen din adamıdır. O halk arasında sosyal adaletin kurucusu ve garantörüdür. Rivayetlere göre, Veliy-i Fakih İslam’ın kalesi, peygamberlerin varisidir. O İsrail Oğullarının peygamberleri gibidir ve 12 İmam’dan

10 Hüseyni Tehrani, Mohammad Hüseyin, İslam Hükümeti’nde Velayet-i Fakih (ملاسا تموکح رد هیقف تیلاو), Meşhed, Allama Tebatebai Yayınevi, 2000, s. 9.

11 Ahbari fıkhı, sadece hadisler, rivayetler ve haberlere dayanmakta olan bir fıkıhtır.

12 Motehhaeri, Morteza, İslam Bilimleri ile Tanışma (یملاسا مولع اب ییانشآ), Tahran, Sedra Yayınevi, 15.

Baskı, C. 3, 1996, s. 34-35.

13 İslami kaynaklarda, Sünnet Hz. Peygamber’in tüm davranış ve konuşmalarını kapsamaktadır. Şia Mezhebine göre, İslam peygamberine ek olarak, 12 İmam’ın da tüm davranışları ve konuşmaları Sünnet tanımı içinde dahildir.

14 İcmâ, Şii Kaynaklara göre, Müçtehitlerin 'Kitap', 'Sünnet' ve 'akıl' kaynaklarından toplanan delillerine dayanarak, Şeriatın bir meselesi konusunda, tek bir hükümde birleşmeleridir., Bkz., İslam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/icma (E.T.20.01.2018).

15 Ehl-i Sünnet 4. Kaynağı Kıyas olarak tanımlamaktadır. Şia Fikhı’na göre 4. Kaynak akıldır., Bkz., Motehhaeri, Morteza, İslam Bilimleri ile Tanışma (یملاسا مولع اب ییانشآ), Tahran, Sedra Yayınevi, 15.

Baskı, C. 3, 1996.

16 Taheri, Habibullah, Velayet-i Fakih Araştırmaları (هیقف تیلاو نوماریپ یقیقحت), Kum, Enteşarat-e İslami Yayınevei, 1998, s. 9.

(23)

sonra Allah’ın en iyi kuludur. Bütün yetkiler ve emirler Veliy-i Fakih’in elindedir ve o yöneticilerin yöneticisidir.17

“Ayetullah” bir unvan olarak, Şiilik’te yüksek içtihat mertebesine varan erkeklere verilmektedir. Şia’ya göre ‘Ayetullah’ (Allah’ın işareti) ve ‘Ayetullah El- Uzma’ (Allah’ın büyük işareti) fikhi dereceler olarak Müçtehit veya Merce-i Taklitlerin isimlerinin başında gelmektedir.18 Çok kullanılan başka bir fikhi derece de Hüccetü’l- İslam kelimesidir.19

“Merci-i Taklit”, Şia Mezhebinin fıkhına göre tüm fıkhi koşullara sahip olan ve içtihat derecesine varan, yetkin bir âlime verilen bir unvandır. ‘Merci-i Taklit’ ya da

‘taklit için müracaat edilecek kişi’, ‘bir âlim genellikle “tavzîhu’l-mesâil” denilen ve

“Risâle-i Ahkâm”, “Risâle-i Amelî” diye bilinen bir fetva kitabı neşrederek merci olduğunu ilân eder. 20 Merci-i taklit nezdinde veya tavzîhu’l-mesâil kitabında, Merci-i Taklit’in takipçileri (mukallitleri) için fıkıh, Furu-i Din ve Şii mezhebi açısından herhangi bir sorunun yanıtları bulunmaktadır. Merci-i Taklit yaşıyor olmalıdır.21

“Fakih-i Camiu’l -Şerait”, Şia mezhebinde fıkıh (هقف), Usul (لوصلاا ملع)22, Diraye (هیاردلا ملع)23, Hadis (ثیدحلا ملع), İlmu’l-Rical (لاجرلا ملع)24, Mantık (قطنم), Etimoloji ( هقف

17 Selimiyan, Khodamorad, Mehdeviyet Ansiklopedisi (تیودهم همانگنهرف), Mehdi Moud Yayınevi, C.1, Tahran, 2009, s. 475.

18 Metini, Celal, Şia Mezhebinde Takma İsimler ve Unvanların Geçmişi ( و باقلا یخیرات ءهقباس ءهرابرد یثحب هعیش بهذم رد املع نیوانع), İran Name Dergisi, 1. Yıl, 4. Sayı, Yaz, 1983, s. 586-587.

19 Şii medreseleride (İlmiye Havzalarında) klasik olarak fikhi dereceler şöyledir: Mürevvicu’l-Ahkam ّورم ماکحلاا), Sikatu’l-İslam(ملاسلا ), Hüccetu’l-İslam (اةقث ملاسلااتجح), Ayetullah ( تیآالله ), Ayetullah El- Uzma (یمظعلا الله تیآ ) ve Allame (هملاع), Bkz., Metini, a.g.e., s. 586-587.

20 Merci-i Taklit, İslam Ansiklopedisi, https://İslamansiklopedisi.org.tr/merci-i-taklid (E.T.22.01.2018).

21 Mohammadi, Abulhasan, Usul-i Fıkh (هقف لوصا), Tahran Üniversitesi Yayınevi, Tahran, 18. Baskı, 2004, s. 190.

22 Şeriatın ikincil hükümlerini anlamak ve çıkarmak için kullanılan kurallar ve delillere Usul İlmi denilmektedir., Bkz., Mervan, Mohammad, Usul-i Fıkıh İlminin Tanımı )هقفلا لوصأ ملع فیرعت( , Mevzu Yayınevi, Yayınyeri ?, 2016.

23 Diraye ilminde Belge ve metinlerden, hadis adabını ve hadisin nasıl anlatılacağının incelemektedir., Bkz., Ameli, Hüseyin Bin Abdulsemed, Vusulu’l-Ahyar İla Usulu’l-Ahbar ( لوصأ ىلإ رایخلأا لوصو رابخلأا), Kum, Mecmeu’l-Zahair El-İslamiye Yayınevi, 1981, s. 88.

(24)

هغللا), Tefsir (نآرقلاریسفت) ve Arapça’nın gramerini (ةیبرعلاهغللادعاوق) yüksek düzeyde bilen

25 bir erkektir. Ayrıca takva, adalet, züht, dünya görüşü, İslam dünyası statüsü ve yöneticilik gücü gibi koşullara sahip olan müçtehitlere Fakih-i Camiu’l -Şerait denilir.26

“Gaybet Dönemi”, Şia inancına göre 12. İmam, 11. İmam’ın oğlu ve son İmam’dan sonra başlamaktadır. ‘İmam-i Zaman’, ‘Sahibu’l -Zaman’, ‘Valiy-i Asr’ ve ‘Mehdi’

olarak adlanan 12. İmam, insanların tanımadığı bir şekilde yaşamaktadır. Bu imam Suğra (küçük) Gaybet Dönemi’nde (874- 941 yıllarında) 4 vekilli aracılığıyla halka iletişimdeydi.27 Ancak 12. İmam, artık Kübra (Büyük) Gaybet Dönemi’ne (941-?) girmiştir.28 Şia inancına göre ‘Mehdi’ bulutların arkasındaki bir güneş gibidir.29 Şia mezhebine göre İmam-i Zaman bir gün Allah’ın emri ile, kendisini göstererek, Kıyamet öncesi insanlık tarihinin en adil hükümetini kuracaktır.30

2. Konum ve Önemi

Velayet-i Fakih’in kuramcılar arasında İslam Şeriatı sınırlarına dâhil olup olmadığı konusunda bir tartışma var. Bazı kuramcılar Velayet-i Fakih’i ‘Kelam İlmi’31 sahasında bir kavram olduğunu, ‘nakli’ ve ‘akli’ temeller ve deliller ile ispatlandığını için, dini çerçevede değerlendirilmemesini söyler ve bazıları ise Velayet-i Fakih’in

24 Bu ilim daha çok Şii fıkhında Rical İlmi ve Ehl-i Sünnet fıkhında Cerh ve Ta'dil olarak tanımlanmaktadır. Bu ilme göre ravîlerin (Hadis rivayet eden kişilerin) rivayetleri dini, bilimsel ve doğruluk açıdan incelenmektedir.

25 Bkz., shabkhiz, Mohammad Reza, Üniversite İçin Fıkıh Usulu (یهاگشناد هقف لوصا), 4. Baskı, Tahran, Ava Yayınevi, 2013.

26 Ensari, Morteza, Elkaza ve Elşehadat (تاداهشلا و ءاضقلا),1. Baskı, C. 1, Kum, Uluslararası Şeyh Ensari Kongresi, 1994, s. 229-231.

27 Ebne shahr Ashub, Mohammad Bin Ali, Menakeb (بقانم), 3. Baskı, Kum, Elmektebol Heyderiye, 1957, s. 533.

28 Bkz., Hakyemez, Cemil, Gaybet İnancı Ve Şiîlik’teki Yeri, Ankara Üniversitesi, Doktora Tezi, 2006.

29 Meclesi, Mohammad Bakir, Beharu’l-Envar (راونلأا راحب), C. 52, Tahran, Elmektebol Eslamiye Yayınevi, 1973, s. 93.

30 Meclesi, a.g.e., s. 322.

31 İlmu’l-Kelam, İslam dininin çerçevesi içinde bir ilimdir. Bu ilim, İslami inanç temellerine ve dünya görüşü üzerinden tartışarak, inanç ile ilgili şüpheleri yanıtlamaktadır.

(25)

Şeriat hükümlerine ilişkili olduğuna inanır. 32 Ayetullah Abdullah Cavadi Amoli33, Velayet-i Fakih’i Kelam ilmi sınırlarında değerlendirse de ancak bu bağlamdaki tanımlamaları fıkıhtan kaynaklandığına inanır.34 Ayetullah Mohammad Momen Qomi35, Velayet-i Fakih’in gerçekleşmesi konusunda Şeriat hükümlerinin olmadığını ancak, Gaip İmam Devri’nde gerekli bir yönetim tarzı olduğunu kabul eder. 36

Velayet-i Fakih Bazı fakihler tarafından İslam Şeriatı çerçevesinde tanımlanmıştır. Bu fakihler Velayet-i Fakih başlığını, Cihat, Emri Bil Maruf ve Nehyi Münkir gibi başlıkları ile birlikte tanımlamışlardır37. Ayetullah Hüseyin Ali Montezeri38 Velayet-i Fakih’i İslam Fıkhı ve Şeriat çerçevesinde değerlendirmiştir.39 Ayetullah Ruhullah Humeyni40, Velayet-i Fakih konusunu en belirgin rasyonel bir konu olarak tanımlayıp41, İslam dininin hükümlerini gerçekleştirmek için tek yöntem olarak ifade etmiştir.42 Humeyni Velayet-i Fakih’i Şeriat sınırlarında inceleyerek, devletin en adaletli, en takvalı ve en bilge insan tarafından yönetilmesini öngörmektedir.43

Ancak fakihlerin velayeti, yetki kapsamı açısından 3 kategoride incelenmektedir:

32 Momen Qomi, Mohammad, Velayet-i Fakih ve Hükümet Hükümlerinin Konumu ( و یتموکح ماکحا هاگیاج لو تارایتخا

هیقف ی ), Kum, Mearif Yayınevi, 2014, s. 15.

33 Abdullah Cavadi Amoli, merci-i taklit, (5 Mayıs 1933, Amol, İran).

34 Cavadi Amoli, Abdullah, Velayet-i Fakih (هیقف تیلاو), Kum, Esra Yayınevi, 1999, s. 143.

35 Ayetullah Mohammad Momen Qomi, merci-i taklit, İran İslam Cumhuriyeti Koruma Konseyi’nin etkili bir üyesi, (13 Ocak 1938 Kum, İran- 21 Şubat 2019, Tahran, İran).

36 Momen Qomi, a.g.e., s. 201-21.

37 Cavadi Amoli, a.g.e., s. 126.

38 Hüseyin Ali Montazeri, merci-i taklit, (24 Eylül 1922, Necef Abad, İran- 19 Aralık 2009, Kum, İran).

39 Montezeri, a.g.e., s.12.

40 Ayetullah Ruhullah El-musavi El-Humeyni, merci-i taklit, İran İslam Cumhuriyeti’nin kurucusu ve İran Yüksek Dini Lideri, görev süresi:1979-1989, (24 Eylül 1902, Khomeyn, İran-3 Haziran 1989, Tahran, İran).

41 Humeyni, Ruhullah, Velayet-i fakih-İslam Devleti (یملاسا تموکح-هیقف تیلاو), İmam Humeyni'nin -ks- Eserlerini Tanzim ve Yayınlama Müessesesi Yayınevi, Çevrimen: Uluslararası İlişkiler Bürosu, 1.

Baskı, Tahran, s.18, http://ankara.icro.ir/uploads/islamic_government.pdf (E.T.22.01.2018).

42 Humeyni, a.g.e., s. 35.

43 Humeyni, a.g.e., s. 92.

(26)

- Toplumun Genel İşlerinde Velayet; bu bakışa göre fakihlerin velayeti sınırlı ve dardır ve özellikle öksüz çocuklar, hayırsever kurumlar, Muhtaç insanlar ve benzerlerine yardım etmek ve bu konuları yönetmek için geçerlidir. Toplumun gündelik ve genel işleri (Hisbiyye İşleri) her toplumun önemli meselelerinden biri olduğu için Şeriat tarafından her zaman önemsenmiştir, öyleki Cami’ul-Şerayit fakihler, fakihleri ya da adil insanların olmadığı takdirde bile, fesatçı ve fasık Müslümanlar tarafından yönetilmesini kabul edilmektedir. Başka bir deyişle Hisbiyye İşleri velayet kavramının en asgari alanıdır ve fakihlerin çoğu bu anlamdaki velayeti kabul etmiştir.44

- Velayet-i Amme; bu bakışa göre fakihler halkın hükümete Başvurduğu tüm konularda velayete sahipler. Örneğin kamu işleri, güvenlik, savunma ve halk sağlığı gibi kişisel olmayan konulardaki bütün işler Velayet-i Amme ya da Genel Velayet kapsamına girmektedir. Şüphesiz kamusal alan, Hisbiyye işlerinden çok daha geniştir.

Genel Velayet Kamu işlerinde en az iki ölçüt ile sınırlıdır: birincisi, kamu yararına tabidir ve ikincisi yalnızca dini kanun sınırları dâhilinde geçerlidir. Dolayısıyla Genel Velayet, geleneksel fıkıh sınırları içindedir. Bazı fakihler bu bakışı savunmuştur.45

- Mutlak Velayet; bu bakışa göre velayetin sınırları çok geniştir. Hâkim fakih, Şeriat çerçevesinde, koşulsuz ve şartsız bir yetkiye sahiptir. Ayrıca Genel Velayet’in iki koşuluna bağlı kalmak zorunda değildir. Fakih, hükümeti yönetmek ve her tehlikeden korumak için, Şeriatın ikinci dereceden olan hükümlerini geçici olarak durdurabilir.

Zaruri zamanlarda insanların özel hayatında müdahalede bulunabilir. Mutlak Velayet en geniş kapsamlı velayet görüşüdür. Bu görüşü ilk defa olarak Ayetullah Ruhullah Humeyni belirtmiştir. Birçok fakih bu görüşe karşıdır.46

44 Neraki, Ahmed, Avaidu’l- Eyyam(مایلاادئاوع), Hozeye Elmiyeye Kum Yayınevi, Kum, 1996, s.536.

45 Mirahmedi, Mensur, Çağdaş Şia Siyasi Fıkhı’nda Özgürlük ve Velayet ( رصاعم ىسایس هقف رد تیلاو و ىدازآ هعیش), Ulume Siyasi Dergisi, Bakiru’l- Ulum Üniversitesi, S. 3, Kış, 1999, s. 84-87.

46 Saberi Hemedani, Ahmed, Elhedaye İla Men Lehul’- Vilaye )هیلاولا هل نم یلا هیادهلا(, Elmiye Yayınevi, Kum, 2003, s.31.

(27)

3. Tarihçe

Velayet-i Fakih yönetimi ve onun Gaip İmam Dönemi’nde meşru olup olmadığı Şii Siyasi Fıkhının önemli tartışmalarından biridir. Şii fıkhına göre Velayet-i Fakih kavramının kökleri yüzlerce yıl önceye dayanmaktadır. Bu kavram birçok devirde fakihler tarafından değerlendirilmiştir. Bu bağlamda Velayet-i Fakih kavramının oluşumu, gelişimi ve yaygınlaşması 5 dönemde incelenebilir:

3.1 Rivayetlerin Kayıt Dönemi

İlk olarak 9. ve 10. asırlarda en eski fakihlerden olan Şeyh Kuleyni’nin47 El- Kâfi48 ve Şeyh Saduk’un49, Menlayehzeru’l -Fakih50 eserlerinde Velayet-i Fakih konusundaki rivayetler ve hadisler toplanmıştır. Bu Fakihler, Velayet-i Fakih konusunu Zekât, Hums51, Cihat, Emri Bil Maruf ve Nehyi Münkir başlıkları gibi bir başlık altında incelemişler. Bu kavramı savunanlara göre ilk dönemlerdeki fakihler, fıkıh kitaplarında, yaşadıkları devrin siyasi ve mezhebi baskılarından dolayı, temkinli davranarak ve Velayet-i Fakih başlığını başka başlıkların yanında inceleyerek, açık ve geniş bir şekilde konuya dâhil olmaktan kaçınmışlardır.52

3.2 Rivayetlerin Tartışma dönemi

Bu dönem 11. İla 15. asırları kapsamaktadır. Şeyh Müfid53, ilk defa çok açık bir şekilde Kitabu’l- Mukni’a eserinde ‘Şeriat Hükümlerinin Gerçekleşmesi’ başlığı altında,

47 Mohammad bin Yakup bin İshah Koleyni Razi, (864, Şehri rey, İran -941).

48 Koleyni Razi, Mohammad bin Yakup bin İshak, El-Kâfi (یفاکلا), Kum, C. 7, Daru’l-Hadis Yayınevi,1987, s.406.

49 Ebu Cafer Mohammad bin Ali bin Babavayh Elqummi, (yaklaşık 923, Kum, İran-991, Şehri rey, İran).

50 Sheykh Saduk, Ebu Cafer, Men La Yahzorohu’l-Fakih (هیقَفلَا هُرُضحَیلا نَم), Kum, C.3, Gunagun Yayınevi, 1993, s. 3-4.

51 Şii fıkhına göre, Hums, dini bir vergi olarak tüm elde edilen malın, beşte birlik kısmıdır.

52 Alimohammadi, Hocetullah, Şia Siyasi Fıkhı’nda Velayet-i Fakih Düşüncesi’nin Gelişimi ( لوحت ریس هعیش یسایس هقف رد هیقف تیلاو هشیدنا), Tahran, Merkeze Esnade Enghelabe Eslami Yayınevi, 2008, s.19-20.

53 Abdullah Mohammad bin Mohammad bin Numan, fakih, (yaklaşık 948, Bağdat, Irak-1022).

(28)

fakihlerin yetkilerine ve görevlerine değinmektedir. 54 Şeyh Müfid bu Kitapta, Allah tarafından Şeriatın gerçekleştirilmesi için verilen yetkiler ve görevler, Hz. Peygamber ve İmamlar’dan sonra fakihlere devredilmesini ileri sürmektedir.55 Şeyh Müfid gibi fakihlere göre, zalim hâkimden kendisini güvende tutabilen herhangi bir fakih, Zekat toplama, bütün namazları kıldırma, uzlaştırma, vasiyet, defin, yargı ve cezalandırma gibi diğer zorunlu dini hükümlerin uygulanmasından sorumludur.56 Şeyh Müfid’in geniş çalışmalarından dolayı, bu fakihin döneminde ilk defa olarak, belirgin bir şekilde, Şii Siyasi Fıkhı İlkeleri toplanmış ve açıklanmıştır.

Şeyh Müfid’in yanı sıra Ebu Elselah Halebi57 tarafından Gaybet Dönemi’nde halkın fakihlerle irtibat sağlaması ve onlardan itaat etmesi58 ve Şeyh Tusi59 tarafından yazılmış olan Elnihaye60 kitabında, İslami Hudud61’un uygulaması, Allah tarafından Hz. Peygamber’e, İmamlara ve fakihlere ait olduğu belirtilmiştir.Bu devirde Allama Hilli62, Muhtelifu’l -Şia63 ve Şehit El Evvel64, Elkevaid ve Elfevaid65 kitaplarında Safevi66 dönemine kadar, Şii siyasi fıkhının oluşmasında büyük rol oynamışlar.

54 Alimohammadi, a.g.e., s. 29-34.

55 Momen Qomi, a.g.e., s. 24.

56 Sheykh Mufid, Abdullah, Kitabu’l- Mukni’a, (هعنقملا باتک), Kum, Cemaetu’l-Moderresin Yayınevi,1993, s. 810.

57 Ebu Elselah Elnecm Halebi, fakih, (yaklaşık 984, Halep, Suriye- 1055).

58 Elhelebi, Ebu Elselah, Elkafi Fi Elfekh (هقفلا یف یفاکلا), Çevirmen: Ostadı, Reza, İsfahan, Emiru’l- momenin Yayınevi, 1983, s.421.

59 Abu Cafer Mohammad bin Hasan Tusi, fakih, (Ekim 995, Tus, İran- 2 Aralık 1067 Necef, Irak)

60 Tusi, Abu Cafer, Elnehaye Fi Mocerredu’l- Fekh ve Elfetavi (یواتفلا و هقفلا درجم یف هیاهنلا), İsfahan, Ehlibeyt Yayınevi, 1980, s. 300-3001.

61 Kur’an-ı Kerim ve Ehli Sünnet’te tespit edilmiş, Kısâs ve diyet haricindeki cezaî yaptırımları belirten fıkıh kavramıdır. https://İslamansiklopedisi.org.tr/hudud (E.T.23.01.2018).

62 Cemalu’l -Din Hasan bin Yusuf bin Ali bin Mutahhar, fakih, (15 Aralık 1250, Hille, Irak-18 Aralık 1325, Necef, Irak).

63 Hilli, Cemaluddin, Muhtelifu’l-Şia (هعیشلا فلتخم), Kum, C.4, Camia Moderresin Yayınevi, 1993, s. 463.

64 Abu Abdullah Mohammad bin Mekki Ameli, fakih, (1334, Cebel Amil, Lübnan-1385, Şam, Suriye).

65 Ameli, Mohammad Bin Mekki, Elkevaed ve Elfevaed ( وفلا و دعاوقلادئا ), Kum, C.1, Mofid Yayınevi,1.

Baskı, 1980, s. 38.

66 Bir Türk ve Şia imparatorluğu olarak 1501 ve 1736 yılları arasında varlığını sürdürmüştür.

(29)

3.3. Safevi Dönemi (1501-1736)

Safevi hükümdarlığının oluşumundan İran Meşrutiyet Devrimi67’ne kadar süren bir dönem içinde Şia Siyasi fıkhının tedricen oluşması ve olgunlaşmasını görebilmekteyiz. Bu devrin en temel özelliği, Şia mezhebinin resmiyeti ve dolayısıyla Şia fakihlerinin gücünün belirgin bir şekilde artmasıdır.68 Safevi Hanedanı’nın 221 yıllık hükümdarlığı boyunca, ülkede iki başlı bir egemenlik sistemi oluşmuştur. Siyasi ve askeri güç sultanın elinde bulunsa da yargı gücü, dini vergilerin toplanması ve eğitim işleri, müçtehitlerin ya da daha çok Müçtehit-i Azam’ın yetkisindedir. Ayrıca Safevi Sultanı kendi meşruiyetini fakihlerden alıyor ve bu nedenle Sultan-i Me’zun kavramı Safevi Döneminde önemli bir politik kavramı olarak göze çarpmaktadır. 69

Safevi döneminin, en ünlü Şia fakihlerinden, Lübnan kökenli Muhakkik Ali Elkaraki70’ni söylemek mümkündür. Elkaraki gibi fakihlerin çalışmaları ve etkileri sonucunda, Şah İsmail 71 Safevi Dönemi’nde, devletin fakihler tarafından kontrol edilmesi bir dini ve siyasi gereksinim haline gelmişti. Elkaraki, Şah İsmail’in isteği üzere Şia fıkhının yaygınlaştırılması için Irak’tan İran’a geldi. O Şah İsmail’in vefatından sonra Şah Tahmasp72’ın fermanı ile 12. İmam’ın ‘Naibi’ olarak adlandırılmış ve bu devirde birçok devlet yetkisini elde etmiştir.73

67 İran Meşrutiyet Devrimi 1905-1911yılları arasında gerçekleşmiştir.

68 Kediver, Mohsen, Devlet Teorileri Şia Fıkhı’nda (هعیش هقف رد تلود یاههیرظن), Tahran, Ney Yayınevi, 2008, s. 14.

69 Mirmusevi, Seyyid Ali, İslam-Sunnet-Modern Devlet (ملاسا-تنس -نردم تلود ), Tahran, Ney Yayınevi, 2013, s. 291.

70 Muhakkik Ali Elkaraki Cebel Ameli Elmuhakkik Elsani, (1461, Cebel Amel, Lübnan-1534, Necef, Irak).

71 Safevi Hanedanı’nın ikinci sultanı, (1514, 22 Şubat, İsfahan, İran-1576, 14 Mayıs, Kazvin, İran).

72 Safevi İmparatorluğu’nun kurucusu ve birinci sultanı, (17 Temmuz 1487, Erdebil, İran- 23 Mayıs 1524, Tebriz, İran).

73 Zekaveti Karagözlu, Ali Reza, Şia Mezhebinde İhbari Düşünsei’nin Süreci ( بهذم رد یرابخا هشیدنا ریس عیشت), Ayeneye Pejuhş Dergisi, Kum,1.yıl, S.6, Yaz, 1991, s. 609.

(30)

Elkaraki ilk defa olarak ‘Ömer Bin Hanzala Rivayeti’ni’74, Şia siyasi fıkhının temel bir ilkesi gibi tanımlamış, fakihlerin, 12 İmam’ın tüm yetkilerine ve görevlerine sahip olduklarını ve halkın da onlardan itaat etmelerinin gerekli olduğunu söylemiştir.75

Lübnan kökenli, Hüseyin Ameli ya takma ismiyle Şeyh Bahai76, Elkaraki’nin en ünlü öğrencilerinden biridir. Şeyh Bahai Cami-i Abbası adli eserinde fakihlerin görevini ve yetkisini şöyle tanımlar: “12. İmam’ın yokluğunda, tüm dini koşullara sahip olan bir fakih, gerekli hükümleri verecektir ve halkın da ondan itaat etmesi gerekmektedir.” 77

Muhakkik Erdebili78 Safevi Döneminin önemli Şii fakihlerinden birisidir.

Muhakkik (Mukaddas) Erdebili, fakihlerin velayetini akli ve nakli deliller ile ispatlamaya çalışmıştır. Akli delil olarak şöyle belirtmiştir: “İmam’dan sorulabilecek her bir soru, İmamlardan sonra sadece fakihten sorulabilir.”79 Muhakkik Erdebili nakli bir delil ise olarak, Makbule-i Ömer Bin Hanzala rivayetinin altını çizmektedir.80

3.4. Kaçar Dönemi (1789- 1925)

Velayet-i Fakih konusunda fakihlerin tartışması Kaçar döneminde, Molla Ahmed Naraki81’nin Avaidu’l -Ayyam kitabıyla farklı bir boyut kazanır.82 Bu fakih

74 Bu rivayet konusunda Ayetullah Humeyni’nin Velayet-i Fakih Teorisi’ni incelediğimizde değineceğiz.

75 Mohakkek elkereki, Ali Bin Abdulali, Resail (لئاسر), Kum, Ayetullah Mereşi Kütüphanesi Yayınevi, 1989, s. 142.

76 Bahâüddin Mohammad bin Hüseyin Elameli, fakih, (1554, Baalbek, Lübnan-1622, İsfahan, İran).

77 Sheykh Behai, Mohammad Bin Hüseyin, Came-i Abbasi (ىسابع عماج), Kum, C.2, Cameey-e Moderresin Yayaınevi, 2008, s. 348.

78 Ahmed Bin Mohammad Mukaddas Erdebili, fakih. (1500, Erdebil, Azerbaycan, Iran -1585, Necef, Irak).

79 Mukaddas Erdebili, Ahmed Bin Mohammad, Mecmeu’l-Fayde ve Elburhan (ناهربلا و هدیافلا عمجم), Kum, C.12, Neşre Eslami Yayınevi, 2000, s. 28.

80 Mukaddas Erdebili, a.g.e., 8. Cilt, s. 61.

81 Ahmed bin Mohammad Mehdi Fazil Neraki, fakih, (25 Ağustos 1771, Nerak, İran-21 Ekim 1829, Kaşan, İran).

82 Neraki, Avaidu’l- Eyyam, s. 529.

(31)

kendi kitabında ilk defa olarak İslam hükümdarının yetkilerini ve görevlerini bir yerde toplayarak Velayet-i Fakih yönetimini İmamların ve Gaip İmam’ın Naipleri’nin83 yönetimi olarak adlandırıyor.84 Neraki bu kitapta önce velayet yetkisini Allah’a, sonra Hz. Peygamber’e ve daha sonra İmamlara ait olduğunu kanıtlıyor.85 Onun görüşünde ilkesel olarak İmamlar’dan sonra kimsenin kimseye velayeti yok,86 ancak Neraki topladığı ve delil olarak sunduğu 19 rivayet87 doğrultusunda Gaip İmam Dönemi’nde, fakihlerin tüm yetkiyi devraldıklarını ifade eder ve onların Allah tarafından atanmış olduğunu kanıtlamak ister.

Mehdi Hairi Yezdi, 88 Hikmet ve Hükümet kitabında Neraki’nin Şia siyasi fıkhı konusundaki düşüncesini eleştirir ve onun bakışının temelini, Feth Ali Şah89 hükümetini İran-Rus Savaşları’nda 90 desteklemek için ileri sürdüğünü söylemektedir.91

Kaşifu’l- Gita92 ve onun öğrencisi Sahip Cevehir93, Neraki düşüncesini onaylayarak, daha geniş bir şekilde Gaip İmam Dönemi’nde fakihlerin velayetine ve onların Allah tarafından atanmış olduklarına vurgu yapmaktalar.94 Bu iki fakih ayrıca fakihlerin tarafından meşru kılınmamış her bir sultanın hükümetine de karşı çıkmışlar.95

83 Şia inancına göre 12. Gaip İmamın Küçük Gaybet Dönemindeki özel 4 temsilcisisin adları şöyledir:

Osman bin Seyyid, Mohammad bin Osman, Hüseyin bin Ruh ve Ali bin Mohammad Semeri. Bkz., Cemil Hakyemez, Gaybet İnancı Ve Şiîlik’teki Yeri, Ankara Üniversitesi, Doktora Tezi, 2006.

84 Kediver, a.g.e., s. 17.

85 Neraki, a.g.e., s. 529.

86 Neraki, a.g.e., s. 531-535.

87 Neraki, a.g.e., s. 835-582.

88 Mehdi Hairi Yezdi, fakih, (1923, Kum, İran- 1999, Tahran, İran).

89 Kaçar Hanedanı’nın İkinci Şahı, (1772, 5 Eylül, Damgan, İran-1834, 23 Ekim, İsfahan, İran).

90 İran -Rus Savaşları, 17. ve 19. yüzyılları arasında Rus İmparatorluğu ile Kaçar İmparatorluğu arasında gerçekleşen bir dizi savaştır.

91 Hairi Yezdi, Mehdi, Hikmet ve Hükümet (تموکح و تمکح), İngeltere, Şadi Yayınevi, 1994, s. 17.

92 Şeyh Cafer Kaşifu’l- Kita, fakih, (1751, Irak-1813, Necef, Irak).

93 Mohammad Hasan Necefi Sahip Cevahir, fakih, (1758, Necef, Irak-1849).

94 Necefi, Mohammad Hasan, Cevahiru’l-Kelam (ملاکلا رهاوج), Beyrut, C.21, Daru’l-Ehya,1984, s. 395- 396.

95 Firehi, Davud, İslam’da Bilim ve Meşruiyet’in Gücü (ملاسا رد تیعورشم و شناد تردق), Tahran, Ney Yayınevi, 2015, s.313.

(32)

Böylece bu bakışta yalnız fakihler tarafından oluşan bir hükümet ya da onlar tarafından onaylanmış Sulatn-i Me’zun’nun hükümeti meşrudur.96

Şeyh-i Ensari97’nin Mekasip kitabında bazı şüpheleri ileri sürmesinden sonra, Neraki Teorisi’nin hızlı gelişmesi engelleniyor. 98 Şeyh Ensari Velayet-i Fakih’in çok daha sınırlı oluğunu ve sadece fetva, yargı ve mali konularda geçerli olabileceğini varsaymaktadır. Şeyh-i Ensari bu kavramın siyasete ve insanların kişisel yetkilerinin devralınmasına kadar uzamasını derin şüpheyle karşılar. 99 Şeyh ayrıca Ömer Bin Hanzala Rivayeti’nin sadece Peygamber ve İmamlar için geçerli olduğunu kabul etmektedir.100

3.5. Meşrutiyet Dönemi (1905- 1911)

İran Meşrutiyet Devrimi Dönemi’nde, Şia fakihler ilk defa olarak meşrutiyet, anayasa, kuvvetler ayrılığı, özgürlük, Fransa devrimi sonucu yayınlanan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ilkeleri ve çoğunluk ve azınlık gibi kavramlarla karşılaştılar.

Şeyh Fezlullah Nuri101 geleneksel kavramlara bağlı kalarak Müçtehit-i Azam ve Sultan- i Me’zun görüşünü savunmaya devam etti.102 Ancak Ahund Horasani103, Mirza-i Naini104 ve Şeyh Mehellati105 bu geleneksel bakışı reddederek,106 fakihlerin görevini ve

96 Montezeri, Hüseyin Ali, İslam Hükümetinin Fıkhı Temelleri (یملاسا تموکح یهقف ینابم), Çevirmen:

Selevati, Mehmud, C.1, Tahran, Keyhan Yayınevi, 1992, s. 47-48.

97 Şeyh Mürteza Ensari, fakih, (1800, Dezful, İran-1864, Necef, Irak).

98 Alimohammadi, a.g.e., s. 263-272.

99 Sheykh Ensari, Morteza, mekasebu’l- Moharreme (همرحملا بساکم), C.3, Kum, Mecmeu’l-Fikr El- İslami Yayınevi, 1994, s. 545.

100 Sheykh Ensari, a.g.e., s. 551-553.

101 Şeyh Fezlullah Nuri, fakih, (1843, 24 Aralık, Nur, İran- 1909, 31 Temmuz, Tahran, İran).

102 Zergeri, Golam Hüseyin, Resail-i Meşrutiyet (تیطورشم لئاسر), Tahran, Kevir Yayınevi, 1995, s.136.

103 Molla Mohammad Kazim Horasani, fakih, (1839, Meşhed, İran-1911, Necef, Irak).

104 Mirza Mohammad Hüseyin Naini, fakih, (15 Haziran 1860, Nain, İran-1936, Necef, Irak).

105 Şeyh İsmail Mehellati, fakih, (1850, Mehellat, İran- 1922, 24 Ekim, İsfahan, İran).

106 Naini, Mohammad Hüseyin, Tenbihu’l-Umme ve Tenzihu’l- Mille (هلملا هیزنت و هملاا هیبنت), Kum, Bustan Yayınevi, 2003, s. 58.

Referanslar

Benzer Belgeler

Karaman kendini, bazılarının iddia ettiği gibi mezhepsiz değil; bilakis itikaden Maturîdi ve amelen Hanefî olarak tarif etmektedir. Ancak hangi mezhepten olursa olsun âlimlerin

78 Hui’nin talebesi olan ve Irak’ın Necef şehrinde yaşayan Şiilerin en büyük dini otoritesi olarak kabul edilen Ayetullah Sistani de Humeyni’nin velayet-i

Medeni Kanun madde 348/ b.1’de yer alan ana babanın başka bir yerde ol- ması sebebinden anlaşılması gereken, ana babanın uzaklık nedeniyle çocuğa gereken sevgi ve

 Kanunen gerektiği halde vasinin yetkili vesayet dairelerinin iznini almadan yapmış olduğu işlemler, vesayet altındaki kişinin vasinin izni olmaksızın

Dönem Ortak Ticaret Komitesi Mutabakat Zaptı 27.04.2009 Türkiye-İran Sınır Ticareti Ortak Komitesi 6.. Dönem KEK Toplantısı Mutabakat Zaptı

Ayrıca, Tercihli Ticaret Anlaşması kapsamında İran’ın Türkiye’ye tarife indirimi yapmayı kabul ettiği sanayi ürünlerinde 2012 yılında Türkiye’nin İran’a

Bu kapsamda 2012 yılında Arakanlı Müslümanların maruz kaldığı zulüm, İran’ın Güney Asya’daki Şii jeopolitik düşüncesini canlandırmış ve İran, Myanmar’da

Zîrâ vahdet-i mevcûda kāil olan şeyhinin Mustafa’ya bunu istisna ettirecek bir ders-i hususiyet vermediği muhakkaktır.” 14 Halbuki mu- hakkak olan bir şey varsa,