• Sonuç bulunamadı

Azerbaycan’da 17. Yüzyıl Sonrası ve 20. Yüzyıl Öncesinde Nakşibendiyye Cemiyetleri Merkezler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Azerbaycan’da 17. Yüzyıl Sonrası ve 20. Yüzyıl Öncesinde Nakşibendiyye Cemiyetleri Merkezler"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖNCESİNDE NAKŞİBENDİYYE CEMİYETLERİ

MERKEZLERİ

MEŞHEDÎ HANIM NİMET*

A zerbaycan C u m h u riy e ti’n in kuzey-batı bölgesinde Şeki, Oğuz, Kabala, Kah, B alakan, Zakatala, Yevlak, Şem akı şe h irle ri yer alır. B ugün halk arasında kutsal adak yeri olarak kabul edilen tü rb elerd e m edfun tasav­ vuf şey h lerin in ve ilim a d a m la rın ın m ezar ta şların d ak i kitabelere dayanarak b u b ö lg en in N akşibendiyye K ardeşlik cem iy etlerin in m erkezi o ld u ğ u n u söylem ek m ü m k ü n d ü r.

N akşibendiyye şey h lerin in faaliyeti, Rusya dev letin in y ü rü ttü ğ ü m üstem lekecilik politikası, ask erî-id arî yönetim usulü, çar m e m u rla rı ve yerli h ak im le rin in kölelerine zulm ü ve ağ ır vergi siyasetine karşı Kafkasya h a lk la rın ın k u rtu lu ş savaşının etk in o larak sü rd ü ğ ü b ir d ö n em e rastlar.

A sırlard an b e ri K afkaslarda ken d i m ev k ilerin i sağlam laştırm aya çalışan üç büyük devletin id e alleri b irb iri ile çarp ışm ıştır: 17. asrın sonu ile 18. asrın ilk yarısı, Kafkas ötesinde (Erm enistan, G ürcistan, Azerbaycan) m evkilerinin sık sık değiştiği ve en çetin siyasî vaziyetin h ü k ü m ran olduğu b ir dönem dir. Rusya’yı d en izlere çıkarm ış ve İsveçliler ile yapılan savaşta galip gelm iş olan I. Petro, H az ar’a kıyısı olan ü lk eleri istila ed erek K afkaslardaki m evkiini k u v vetlendirm eyi d a h a so n ra da b u ra d a n T ürkistan, H in d ista n ve d iğ er şark ü lk e le rin i işgâl etm eyi plânlam ıştır.

18. asrın so n la rın d a A vusturya ile yaptığı sürekli m ü n ak aşalar neticesinde B alkanlar ü zerin d en İstanbul’a yol açm anın güç olacağını gör­ müş, bu p lan ı G ürcistan ve K üçük Asya ü zerin d en hayata geçirm eyi d ü şü n ­ m üştür. Bu am açla I. Petro G ürcistan çarı VI. Vahtan ile m üttefik olm uştur. V ahtan ona h e r tü rlü yardım ı yapacağını, Rusya’ya tâbi olacağını b ild ir­ miştir. Bu anlaşm adan istifade ederek, Azerbaycan’ın kuzey-batı bölgesinde b u lu n a n bazı to p ra k la ra sahip olm ak istem iştir.

Rusya G ürcistan’da kuvvetlendiği için Kafkas ö tesin in d o ğ u su n d a ve A zerbaycan’ın y u k arıd a zik red ilen b ö lg e lerin d e de güçlenm eli idi. Bu bölgeler Rusya için stratejik b ak ım d an b ir h a rp m eydanı k ad a r önem li

(2)

1184 MEŞHEDÎ HANIM NİMET

idi. D iğer taraftan söz konusu bölgenin kuzeyinde, Rus o rd u su n u n arkasın­ da fethedilem ez dağ g eç itlerin e yaslanan, k âfirlere ita at etm eyen, Islâm d in i u ğ ru n d a cih ad ed ip şehid olm ayı yaşam aktan ü stü n tu tan m ücadeleci D ağıstan h alk ları vardı.

Bu sırada son Safevi h ü k ü m d arı Şah Sultan H üseyin zam anında A frika etrafın d an şarka açılan yeni su yolu (deniz yolu), ülkedeki siyasî çekişmeler, İran-A fgan savaşları, h a d d in i aşm ış vergiler, ziraî ü retim ve ticaretin zayıflam asına, devlet h âz in e sin in boşalm asına sebep olm uştur. B ütün b u n la r İra n ’ın Kafkas ö tesin d ek i siyasî m evkiini sarsm ış, o n a bağlı olan H azar sa h ilin d ek i ü lk eleri Rusya ta ra fın a geçm eye m ecb u r etm işti.

Bu d ö n em d e Kafkas ötesin d e Türkiye’n in m evkii kuvvetlenm iştir. A zerbaycan’ın kuzey-batı bölgesindeki ü lk e lerin Rusya ve G ürcistan siyasetine karşı m eyilleri güçlenm işti. Ç ü n k ü o n la rın çıkış yolu ve bağım sızlık m ü c ad elele rin d e a rk a la rın a alabilecekleri yegâne güç, Türk

devletiydi.

18. asrın b irin c i y arısın d a m evkileri Türkiye’n in siyasî p lan larıy la uyuşan Şeki ve İlisu sultanlığı O sm anlı devleti ile ittifak ederek, Kafkaslar- da Rusya’n ın gasbına karşı b irlik te savaşm ışlardı.

İlisu-Toğla Tala k ab ristan lığ ın d a, k afirlere karşı yapılan savaşta şehit olan İlisu sultanı, İlisu S ultan Paşa, 1711 y ılın d a O sm anlı p a d işa h la rı ta­ ra fın d a n İlisu ve Şeki h âk im i o larak tasdik o lu n m u ş ve “ Paşa” u n v an ın a lâyık g ö rü lm ü ştü . O O sm anlı ordusuyla b e ra b e r b irço k savaşa iştirak e t­ miş, n ih ay et H. 1145, M. 1732-1733 y ılların d a Sığınak ve Göyce tara fın d a Rus-Ermeni-Gürcü ordusuna karşı Türk o rdusu ile birlikte savaşmış ve şehit olm uştur. Beş yıl so n ra o n u n y erin e geçen oğlu H alil S ultan Paşa’n ın hakim iyeti de Türkiye sultanı ta ra fın d a n tasdik edilm iş, fakat, o da, b ab a­ sı gibi, Ruslara karşı yapılan savaşların b irin d e şehit düşm üştür. Tasavvufî cem iyetlerin h epsi d ev rin sosyal-siyasî h ad isele ri ve cem iyetteki İçtim aî gelişm eler neticesinde ortaya çıkmıştır. Bu devirde Azerbaycan’ın yukarıda adı z ik re d ilen bölgesinde ortaya çıkan N akşibendiyye cem iyeti ta rik atta n çok, siyasî b ir k ara k ter kazanm ıştı.

M erkezi Şirvan m a h allin in K ü rd e m ir köyü olan Nakşibendiyye, K afkaslarda daha sonra Şeyh İsm ail S iraceddin vasıtasıyla yayılmış ve esası b elirlen m iş olan “ M ü ritler H a re k e ti” n in tem eli olm uştur.

Şeyh İsm ail Ş irv an î’n in faaliyeti, tasavvufu yayması, m ü rşitliğ i h ak ­ k ın d a Rusya devlet ta rih ç iliğ in d e ilginç bilg iler vardır.

1882 y ılın d a K a d ık u m u k lu A slan H a n z a m a n ın d a K ü rin a k i H an lığ ı’n d a zengin ve büyük b ir âlim olan Yarak köyünden Molla

(3)

M uham m ed Yaraklı’n ın y an ın d a y e d i'y ıl tahsil görm üş olan m ü rid i B u h aralı H as M uham m ed, b ir yıl K ü rd e m ir’de Şeyh İsm ail’den tahsil ald ık tan so n ra ü sta d ın ın y anına d ö n e r ve Şeyh İsm ail h ak k ın d a o n a bilgi verir. M uham m ed Yaraklı b ü tü n D ağıstan ve Ç eçen m o llaların ı toplayıp, y anına alarak K ü rd e m ir’e Şeyh İsm ail’in y anm a gelir.

B ir kaç ay m üşavereden sonra, “ İslâm d in i m e n su p la rı d in in k aid e le rin i y erin e getirm ek te te re d d ü t ediyorlar. K âfirlerin hakim iyeti altındayken ta rik a tın büyük d ü şü n c ele rin i ve ilm in i b enim sem ekle yükselm e gerçekleşem ez” diye b ir k a ra r alm ışlardır. B u n d an so n ra Şeyh İsm ail, M uham m ed Yaraklı’ya hayır dua ed e rek o nu D ağıstan’da yeni

ta rik a tın m ü rşid i ilân etm iştir.

M üritler h arek e tin in talim atında şunlar kaydedilm işti: “M üslüm anlar k âfirle rin hakim iyeti altın d a olm am alıdır. Hiç k im sen in tebaası ve kulu olm am alıdır. H iç kimseye h a ttâ M üslüm ana bile vergi verm em eli, tam b ir birlik, b erab erlik sağlanm alıdır. K endisini M üslüm an kabul ed en herkesin b irin c i vazifesi cih ad olm alı, sonra şeriatla am el etm elidir. K âfirlerin (R usların) hakim iyeti a ltın d a o lu n d u ğ u tak d ird e oruç, nam az ve hac vazifeleri o rta d a n kalkar.”

Molla M uham m ed Yaraklı, H acı İsm ail’den talim at aldıktan sonra D ağıstan’a d ö n erek b ü tü n m ollalaları e tra fın a toplam ıştır. O n u n yanına g elen le r arasın d a K aysıbu-G im ri’d en Kadı Molla M uham m ed (I. İm am ), Avarya’d an Şeyh Şaban, Şam hal (D ağıstan)’d an Molla H acı Yusuf, K adıkum uk’tan Molla C em alettin gibi isim ler vardır. Molla M uham m ed o nlara Şeyh İsm ail’in talim atını vererek şunları söylemiştir: “Ruslar Kurin- ski H an lığ ın ı tu ta ra k oraya o rd u yerleştirm iştir. A slan H an R uslardan korkm aktadır. H alk ise silahlanam ıyor. Peygam ber A.S. a d ın a size e m re d iy o ru m . H alk ı to p lay ıp o n la ra b e n im n a s ih a tim i okuyun, silah la n arak cih ad edin. R usları k ırarak , M üslüm an k ard eşlerim izi azad ed in . Şayet savaşta ölürseniz m ükafatınız c e n n e t olacaktır. Kim b ir Rus öldürürse o cennetliktir. Eğer savaş m eydanından kaçarsanız, paraya satılır ve yalan v aadlere k an arsan ız o zam an m escidleriniz kiliseye çevrilecek ve daim a lânetlenm iş olacaksınız. Sizin için kurtuluş yoktur. Allah’ın gazabın­ d an k orkun. H alkınız h ü rd ü r. G üçlü elle rin erişem ed iğ i y erlerd e yaşıyor­ sunuz. Siz yiğit halksınız. R uslara tâbi olm am alısınız. B ir M üslüm an on dinsize karşı gitm elidir, korkm am alıdır, sırtın ı kâfire çevirm em elidir. Yüz yüze dövüşün. Kim böyle h arek e t ederse yeri cennettir.”

Molla M uham m ed Yaraklı, Dağıstan’da m üritlik h arek etin in yayılması için, m alını-m ülkünü ve g ü cü n ü esirg em ed en m ücadele etm iştir.

(4)

1186 MEŞHEDÎ HANIM NİMET

1823 yılında G eneral Yermelov (Rus) ta rik a t h a re k e tin in g üçlendiğini g ö rü n ce A slan H an ’d an M olla M u h am m ed ’i h ap setm e sin i istedi. Fakat o kaçıp y ukarı T abasaran’da (Dağıstan) gizlendi. 1826 y ılın d a İran-Rusya m u h a re b e sin in başlam asıyla Yermelov D ağıstandan ayrılm ak zo ru n d a kaldı. Molla M uham m ed D ağıstan’a geri d ö n erek m ücadelesine devam e t­ ti. O, Kadı M u h am m ed ’i b irin c i İm am tayin etm işti.

T arikatın esasla rın d an b ah sed en “ A d âb ü ’l-Merziyye” adlı eserin m ü ­ ellifi C em aled d in oğlu A b d u rrah m a ’a göre, C em aled d in , I. İm am Kadı M uham m ed’e ta rik a tın k a id e le rin d e n dışarı çıkm aya ve Ruslara m u ­ h areb e ilan etm eye icazet verm em iş. B u n u n ü ze rin e K adı M uham m ed, Şeyh M uham m ed Yaraklı’ya yazarak: “ K u r’an’da k â firlere karşı gazavat talep o lunur. M olla C em aled d in ise b u n a izin verm em ektedir. K im i d in lem ek lâzım? A llah Tealâ’n ın K u r’ân-ı K erim ’in i m i, yoksa Molla C em aled d in ’i m i?” dem iş o da cevaben: “ Size tecavüz edene, size ettiği k ad a r tecavüz ed in iz (Bakara, 194), sizinle savaşanlarla A llah yolunda savaşın (Bakara, 190). O n ları n e re d e yakalarsanız ö ld ü rü n . Sizleri çık ar­ d ık la rı y erd en siz de o n la rı çıkarın, sizinle savaşırlarsa o n la rı ö ld ü rü n . K âfirlerin cezası b u d u r (Bakara, 191)” diyerek b ü tü n beşeriyeti tek b ir A llah’a im an d a birleşm eye çağırm akta ve m ü m in leri bağım sızlık u ğ ru n d a m ücadeye davet etm ektedir.

Böyle b ir m evkiden çıkan Rusya’n ın A zerbaycan’ı istila etm esini ve o n u n dağlık k ısm ın d a yani kuzey-batı bölgesinde gerektiği kadar kuvvetlenm ediğini iyi anlayan Şeyh İsm ail, A zerbaycan ve D ağıstan h a lk la rın ı çarizm in m üstem lekecilik siyasetine karşı b irlik te savaşmaya davet ediyordu.

A zerbaycan’ın kuzey-batı bölgesindeki h alk lar otuz yıl boyunca Rusya devletinin ağır rejim ine karşı m ücadele vermiş, b una karşın Nakşibendiyye ta rik a tı bu bölgede g ü çlen erek geniş b ir alan a yayılm ıştır.

Ç ar Rusyası o n a tâbi olm ayıp devlete vergi verm eyen C ar B alaken to p lu lu k ların a , İlisu, Zaktala, Şeki ü ze rin e h a rb î yü rü y ü şler yaparak, ahaliyi kılıçtan geçirip, dağ eteklerindeki köyleri dağıtıp, bağları, bahçeleri talan ed e re k halkı çöle d o ğ ru sürm üştür.

Ç arizm in Kafkasya’yı R uslaştırm a ve H ristiy an laştırm a siyaseti neticesinde zulüm ve istibdat arşa kalkm ış idi. Ç arizm in bu siyaseti zulüm ve işk en celerd en bıkm ış geniş halk k itlele rin i ona karşı m ü ritlik h are k e tin in cep h esin e çekiyordu.

Kafkas h a ttın ın sol k an ad ı olan o rd u n u n kom utanı N. İ. Yev- d a k im o v ’u n G ro zn i k a le sin d e , 1859 y ılın d a K afkas o r d u la r ın ın

(5)

başkom utanı A. İ. B aryatinski’ye yazdığı m ektuplarda, Ç arizm in Kafkaslar- da d ü zg ü n olm ayan usul-i id a re sin in d eğ iştirilm esi k o n u su n d a k i fik irle ri çok ilginçtir. O n u n y az d ık la rın ın b ir kısm ı şu n la rd ır: “ O tuz yıl Kafkas’ı, D ağıstan’ı rah atsız ed e n h a d ise le rin şah id i oldum , m ü ritlik h a re k e tin in böyle çabuk ve geniş ölçüde yayıldığını ve Rusya hakim iyetinin yerli halklar arasında zayıflam asının sebeplerini d erin d e n öğrenm eye çalıştım. Sonuçta şu kanaate vardım : Bizim işlerim izin bu noktaya v arm asın ın esas se b eb le rin d e n b irisi, y erlilerin asırlık â d e tle re dayanan id a re u su lü n ü n la ğ v e d ilere k , Rus m e m u rla r ın d a n ib a re t id a re u s u lü n ü n te rc ih edilm esidir...”

H an, zu lm ü n d en dolayı n e k ad ar h alk ın n e fre tin i kazansa da, o n u n halk arasın d a devam lı ta ra fta rı olacaktır... H an hakim iyeti, halk ın a d e tle rin i, an a n esin i, haysiyetini, d ilin i b ild iğ in d e n , en n ihayet halk ile aynı d in d e n o ld u ğ u n a göre ah lak î y ö nden de dayanağı olacaktır.

Rusya in zib atı id a re le rin in b ü tü n sere n cam ları m ecliste m üzakere o lu n u r, m eclisin veya Şeyh K unta’n ın rızasıyla kabul e d ilird i. Bu m esele Rus m e m u rla rın ı çok kötü b ir d u ru m a d ü şü rm ü ştü r. N ihayet o n la r 1864 y ılında m eclisin re h b e rle rin i ald atarak h apsettiler, Y ekotrinadaska’ya sü r­ düler. Meclis b in a sın ı yaktılar. 1863 y ılın d a Zakatala isyanı başladı. Bu sırad a köylülerin d u ru m u çok ağırdı. Ç ar Rusyası, Za Kafkasya’n ın R uslaştırılm asını hayata g eçirirk en en iyi to p rak la rı köylülerden alıp, Rus g öçm enlere verdi. K iliseler yapılm ak için k en tlile rin en iyi to p ra k la rı e lle rin d e n alın d ı. Ç ar h ü k ü m e tin in ilân ettiğ i b ir k ara r ile H ristiyan o la n lar b ü tü n v erg ilerd en ve en ağ ır cinayet cezalarından bile affa uğradı. Zayem, Lala Paşa, Tasmalo, G ah, Alibeyli, K arogan, K ütüklü, Meşebaş, Şotavar, M irsan Yengiyan köylerine H ristiyanlığı zorla kabul ettird iler.

Zakatala isyanına Rus o rd u su n d a Ştaps K aptan olan H acı M urtaza r e h b e r lik ed iy o rd u . O B alak en ’in N oblavani k ö y ü n d e n d i. Ş eriat k a n u n la rın a göre am el ed erd i. O n u n p ek çok iyi hususiyeti bazı ce m aa tle rin h ü rm e tin i kazanm asına sebep olm uştu. B u n u n için Ç ar m e m u rları, H acı M urtaza H ristiyanlığı kabul ettiğ i tak d ird e o n u n yar­ dım ıyla b ü tü n B alaken h alk ın a H ristiyanlığı kabul ettireb ilecek lerin i d ü şü n d ü ler. Fakat çok büyük b ir yanılgıya düşm ü şlerd i. Ne ric a la r ne de k o rk u tm a la r hacıyı d in in d e n d ö n d ü re m e d i. H acı M urtaza, Rus o rd u su n ­ d an istifa edip, isyanı teşk ilatlan d ırm ay a başladı. İsyan Zakatala’yı kısa zam anda kapladıysa da am ansızca bastırıldı. Ayaklanmaya liderlik ed en ler en ağ ır cezalara m ah k û m edildiler. H acı M urtaza m ah k em ed e verdiği ifadede: “ 1862 y ılın d a G eneral M ajör Şalikov iki defa b e n i çağırıp H ristiyanlığı kabul etm em i telkin etti. B enim O rto d o k slu k m ezhebini

(6)

kabul ed erek halk arasındaki n ü fu zu m d an istifade edip, ahaliye de bu dini kabul ettirm em gerek tiğ in i söyledi. Böylelikle yukarıda da kaydolunduğu gibi, A zerbaycan’ın kuzeybatısında ortaya çıkan h are k e tle rle M üslüm an halklar, o n la rın d inine, b ü tü n İnsanî h u k u k la rın a ve Ç ar R usyasının ağ ır m üstem lekecilik siyasetine karşı çıkm ıştır. Bu sebeple A zerbaycan’ın adı geçen b ö lg elerin d e güçlü o lu n m u ş tu r” dem işti.

N akşibendiyye m erk e z le rin d e n b iri Şeki’n in Bakkal ve Başlaysk k öylerinde faaliyet gösterm iştir. Bakkal köyü k ab ristan lığ ın d a A hm ed M ahm ud E fen d i’n in ve o n u n n eslin d en olan d iğ er sufî, âlim şeyhlerin m ezarları en önem li ziy aretg âh lard an sayılm aktadır. A h m ed M ahm ud E fen d i’n in m ezarın ın ve ü stü açık tü rb e sin in ü ze rin d e yazılı taş o lm ad ığ ın d an yaşadığı devri ve vefat ta rih in i tesbit etm ek m ü m k ü n değildir.

Z iyaretgâhın h iz m etk ârı H idayet E fen d i’den alın an bilgiye göre, A h­ m ed M ahm ud Efendi büyük sufî m ürşididir. O b u n d an 400 yıl önce Şeki’ye Türkiye’den gelmiş, yerleşm iş ve faaliyet gösterm iştir. A hm ed M ahm ud E fen d i’n in e tra fın a d efn o lu n m u ş âlim le rin m ezar taşların d ak i, h attâ Şeki’n in Başlaysk ve B alaken’in K ateh köyü ziy aretg âh ın d ak i kitab eler b u n u tasdik etm ektedir. A h m ed M ahm ud E fen d i’n in e tra fın a d efn o lu n ­ m uş H acı Şeyh M ahm ud E fendi’n in (vefatı: H. 1267/1850) m ezar taşındaki kitabede şunlar yazılıdır: “Bu kabir Mevlana M ahm ud el-Ahmedî el-Bedevî el-H üseynî el-Alevî el-M ustafavî n eslin d en olan m e rh u m âlim İsk en d er E fen d i’n in oğlu fâzıl, kâm il, âlim Şeyh H acı M ahm ud E fen d i’nindir.”

Şeki’n in Başlaysk köyündeki M evlâna Şeyh N u ru llah E fen d i’n in m ezarı da en önem li ziy aretg âh lard an sayılm aktadır. M evlâna Şeyh N urullah E fendi’n in m ezar taşına A rapça olarak yazılmış kitabeden, on u n Nakşibendiyye tarikatının m ürşidi olduğu anlaşılıyor. Mezar taşında şunlar yazılıdır: “ Bu k ab ir m erh u m , bağışlanm ış, m e şh u r şeyh, büyük liyakatli, m ürşid, hürm ed li evliyaların görkem lisi, kutbu, azam etli ö n d erlerin , onun dünya ve ah irettek i, su ve karadaki b ü tü n m erh a m e tle rin i u m u m ileştiren y ak ın ların ın ö n d e g ideni, b ü tü n hayatı boyunca gü n ışığında kör gibi o ld u k ları hayatta m u tlu y aşadıklarını sa n an la rı (hayatın n o k sa n ların ı görm eyenleri) kendi hikm etiyle fay d alan d ıran şeyh, M evlana Şeyh N u ru llah b. Seyyid Şeyhü’l-Islâm b. Seyyid es-Saadat M ahm ud el-A hm edî el-Bedevî el-Hüseynî el-Alevî el-Mustafevî... Ram azan ayı, 1317/3 1.2.1901”

Şeyhin m akberesini ve h ü cresin i k oruyup saklayan, o rad a yaşayan n eslinden işittiğim ize göre Şeyh N urullah, Bakkal köyünde faaliyet göster­ miş sufî şey h lerin in n eslin d en d ir.

(7)

Bakkal köyünde d efn o lu n m u ş el-M ustafavî el-Arabî el-H üseynî el- A hm edî el-Bedevî M evlâna M ahm ud Efendi neslinden olan sûfî, âlim Şeyh

_ a

H acı M ahm ud E fendi b. A lim H acı A sker E fen d i’n in (vefatı 1850) şecere­ si ve N akşibendiyye ta rik a tın ın h an g i kolu n a m en su p olduğu, M evlâna Şeyh N u ru llah ’ın şeceresi ve ta rik a t m ensubiyetiyle aynıdır.

Şeki ve d iğ er A zerbaycan N akşibendiyye şey h lerin in n isb et verildiği A hm ediyye Bedeviyye cem aatı, m e şh u r M ısır m uk ad d esi A h m ed b. Ali Seyyid Bedevi ile alakalıdır. O M ısır’ın Tanta şehrine yerleşip kendi tarikatı sayesinde İlâhî selâhiyet alm ıştır. El-Bedeviyye k en d i silsilesini Ali b. ebî Talib’e bağlar. El-Bedeviyyenin tasavvuf yolunda ta rik a t u su lleri K adiriyye ve Rufaiyye ta rik a tla rın a yakındır.

A hm ed Bedevî, 12. asırd a Portekiz kralı IX. Lıyıdovig’in M ağrib ü zerin e yaptığı H açlı S eferleri sırasında İslâm dünyasının b irliği u ğ ru n d a m ücadele etm iş ve güçlü M üslüm an vaizi olm uştur. 12. asırda ortaya çıkmış olan A hm ediyye Bedeviyye m ü b ariz b ir cem iyet gibi 18. ve 19. asırlard a İslâm dünyasının bazı ülkelerinde, Mısır, Suriye, L übnan ve Azerbaycan’da siyasî k arak ter alm ış ve h a ric î işgâle karşı faal b ir m ücadele yapm ıştır.

Şeki’de faaliyet gösteren N akşibendiyye cem iyeti, ta rik a tın Aleviyye kolu olm uştur. D ünya g ö rü şü b a k ım ın d a n koyu S ü n n î olan N akşibendilik r u h a n î silsilesini b ir ta ra fta n Hz. Ebu B ekir S ıddık’a, d iğ er ta ra fta n Hz. Ali b. ebi Talib’e bağlar.

Şeyh Ebû Talib M ekkî “ Kuvvet el-Kulub” adlı e serin d e Ali silsilesini Peygam ber A.S.’a iki yol ile bağlar:

1- B atınî ve ru h a n î alâka; Ebû Bayezıd-i B estam î’yi İm am Cafer-i Sa­ dık vasıtasıyla Hz. Ali b. ebî Talib’e bağlar.

2- İm am Cafer-i S adık’tan Kasım b. M uham m ed b. ebû Bekir es-Sıddîk vasıtasıyla P eygam ber’e bağlar.

N akşibendiliğin te tk ik a tçıların d an H am it A lg ar’ın ara ştırm a la rın a göre, cem iyetin Aleviyye kolu Bosna’da faaliyet gösterm iş ve h alen de bu faaliyetine devam etm ektedir. H am it A lg ar’ın te sb itlerin e göre Aleviyye k o lu n u n z ik ird e n önceki tü rk ü le rin d e devam lı o larak 12 im am ın adı zikredilm ektedir.

Şeyh N urullah’ın evlâtları, atalarından şeyhin Şia ve Sünnî m ezhepleri arasın d a fark g ö rm ed iğ in i işittik le rin i söylerler. A rşiv b elg elerin d e n an laşıld ığ ın a göre, söz konusu devirde Rusya devleti Za Kafkasya’da m e n ­ fu r m üstem lekecilik siyasetini hayata geçirm ek için h e r tü rlü ta h rib a ta yol açmış, h alk ları h a ttâ m u h te lif m e zh ep lerd en olan aynı halkı b irb iri

(8)

1190 MEŞHEDÎ HANIM NİMET

ile savaştırm aya çalışm ıştır. Tasavvuf âlim leri, ta rik a t şeyhleri b u n u n te d ­ b irin i alm ak için gayret gösterm işlerdir. Böyle siyasî b ir dönem de tarikatın, Aleviyye kolunun Şialarını da aynı teşkilâtta birleştirm esi çok m üm kündür.

A bdülbaki G ö lp ın a rlı’ya göre, “ Tasavvufta m uayyen b ir m ezhep yoktur... Tarikat e h lin in m ezhep ve m eşreb in d e tarik a tın yayıldığı ü lk en in de büyük b ir tesiri vardır. A b d ü lk ad ir G eylani (561/1166) Şia’n ın şiddetle aley h in d e old u ğ u h ald e A nadolu ve R um eli’n d ek i K ad irile r Şiileşm işler- dir. B u n d a A b d ü lk ad ir’e so n ra d a n izafe ed ilen seyyidliğin de büyük b ir tesiri olsa gerektir.”

Bir şeyhe m ü rid o lan kişi şeyhinin m ezhep ve m eşreb in i b en im serd i. Fakat u m u m î olarak filan ta rik a t bu m e z h e p te n d ir diye h ü k ü m verm ek m ü m k ü n değildir.

Rus k ap tan ı P u rjan o v sk i’n in K arabağ h a lk ın ın m illî sınıfı, d in î farklılığı ve siyasî g ru p laşm asın a d a ir k ay ıtların d a g ö rü ld ü ğ ü gibi çar m e m u rla rı S ü n n îlerle Ş iileri karşı karşıya getirm eye çalışm ışlar, parçala- h ü k m e t siyaseti g ü tm ü şlerd ir.

K arabağ’da E rm e n ile rd e n istifade e ttik le ri gibi S ü n n îlerd e n de isti­ fade ed ecek leri hayaline kapılm ışlardır. “S ü n n île r Ş iaların düşm anıdır. O n la rın d ü ğ ü n , n işan gibi to p la n tıla rın a d ah i iştirâk etm ezler. O n u n için devletim iz K arabağ S ü n n île rin in tebaalığına güvenebilir. K arabağ’da is­ yan başlayacak olsa o n la r da tıp k ı E rm e n ile r gibi R usların ta ra fın ı tu ta ­ caklardır.”

B u n lara ilâveten P urjanovski şu n ları da yazm ıştır: “ Şeki H anı Süley­ m an H an ve İlisu S ultanı D aniyal Bey, Kafkas ö tesin in güney b ö lg elerin d e bize karşı isyan etm ek istiyorlar. A ra la rın d a akıllı ve çok ihtiyatlı Şeki ka­ dısı A b d ü lla tif E fendi de vardır. L âkin o, R uslara karşı açıkça baş k a ld ır­ mıyor. 1843 M art’ın ın so n la rın d a K udüs’e gitm ek için b ü tü n m alını, p arasın ı toplam ış, ad am la rı ve İlisu su lta n ın ın verdiği 10-12 sü varinin r e ­ fakatiyle Şuşa’ya gitm iş, o rad a o n d ö rt g ün kalm ıştır. Şuşa’da K adı A b d ü ’l- Kasım’la g ö rü şerek o n a K u r’ân’da “K âfirlere karşı M üslüm anlar cihad e tm e lid ir” b u y ru ld u ğ u n u ve D ağıstan, İlisu ve Şeki’de Rus H ristiyanları- n a karşı y ü rü tü len m ücadeleye K arabağ-Ş ialarının da yardım etm esi ge­ rek tiğ in i söylem iştir. Bu şekilde Kadı A b d ü ’l-Kasım’ı razı etm iştir. Fakat K arabağ’ın hem M üslüm an hem de H ristiyan halkı arasın d a nüfuz sahibi olan Molla A b d ü ’l-H alim ’i k en d i tara fın a çekem em iştir.

E ğer D aniyal S ultan İlisu ’da m uvaffakiyet kazansaydı b ü tü n Şeki ve h a ttâ Şirvan’ın b ir kısm ı isyan edecekti. Bu iş g erçe k leştirilem ed iğ in d en A b d ü llatif Efendi N ahcivan’a o ra d an da Tebriz’e g id ip elli gü n kaldıktan so n ra K ars-E rzurum yoluyla İstan b u l’a gitm iştir.

(9)

M ahm ud E fendi’n in evlât ve ahfâdından biri de m eşhur sûfî, âlim Nak­ şib en d î şeyhi M evlâna H acı Namay E fendi b. H a ru n el-M ahm udî el- H a lid î’d ir (vefatı 1923). İlisu ’da faaliyet gösterm iştir. İlisu ’da faaliyet gös­ term iş olan d iğ er N akşibendiyye şeyhi, m e şh u r sûfî, âlim Resul E fendi b. Molla M ah m u d ’u n (V. 1322/1904) yazılı m ezar taşı da İlisu C am ii’n in ya­ k ın ın d a b u lu n a n cam i resto re e d ilirk en b u lu n m u ştu r.

N akşibendiyye m e rk e zle rin d en b iri de G ah ş e h rin in M alah köyüdür. B uradaki sûfî m ü rşid M evlana Şeyh el-Hâc M ustafa E fendi b. İsk e n d e r el- M alahî’dir. M alah köyünde hücresi, m escidi ve m ezarı bulunm aktadır. Me­ zar taşında şu n la r yazılıdır. “ Bu, m e şh u r şeyh, b ecerik li m ü rşid , sûfîlerde 3. dereceye v ara n ların kutbu, iki m ukaddes şehri ziyaret etm iş şereflile­ rin ve zevvarlarm , in sa n la rın ve ib lislerin ö n d e ri el-Hac M ustafa Efendi, el-A hm edî el-M ahm udî el-H adra N akşibendi şeyhi el-Hac M ustafa Efendi b. H acı İsk e rd e r’in kabridir. Cem aziyel Evvel 1337/02.02-04-03 1919”

H acı M ustafa E fen d i’n in tasavvuf âlim lerin e m ahsus yüksek dereceli lakabı, o n u n b ü tü n ö m rü n ü N akşibendiyye nazariy esin in tetkikine, tali­ m in e ve tebliğine h a sre ttiğ in i gösterir. Aynı zam anda N akşibendi ta rik a ­ tın d a ilm in zirv elerin e yükseldiği h ak k ın d a m alu m at veren kitâbeler, âlim in d ev rin in en görkem li İçtim aî ve siyasî em ek ta rla rın d an o ld u ğ u n u n d elilidir. M ustafa E fendi G ah şeh rin d e, m o d e rn eğ itim in in k işafın d a ve b irtak ım sosyal p ro b le m lerin h alled ilm esin d e de m ü h im işler yapm ıştır. Yarım ve h arab e h alin d e olan M alah C am ii’n in k itab esin d e şu n la r yazılı­ dır: “ Bu gü n M alah ad ın ı taşıyan köyün önceki ism i O m erab a d olup Hacı M ustafa E fendi koym uştur. C am i ise köy ce m aa tin in yardım larıyla H. 1323/1905-6 yılında yaptırılmıştır.” Rusların M üslüm anları takip ederek zul­ m ettik leri 1937’li yıllarda cam in in k ü tü p h a n e si dağıtılm ış, m ed en î m aa­ r if m erkezi gibi o da vaktiyle kötü g ü n le r geçirm iş, geriye ancak harab esi kalm ıştır.

G ah şe h rin d e N akşibendiyye şe y h lerin d en v a tan ın d a n sü rg ü n e d ile n le r de olm uştur. A lm alı şe h rin d e yaşam ış M ahm ud E fendi Baba sü rg ü n d en sonra vatanına dönm em iş, A strahan’da kalm ıştır. A starahan’da camisi ve zaviyesi vardır. Kendisi tasavvuf ve fıkıh ilim lerinden başka kimya ilm in e de vakıf idi. B irçok ü lk e d en A strah a n ’a gelip o n u n y an ın d a tahsil g ö ren ler olm uştur. M ahm ud Efendi Baba vefat ettiğinde A strahan yakının­ daki M aşhan köyüne d efnedilm iştir. M ezarı b u g ü n bile Kafkasya’dan ziyarete gelenler arasın d a “M ahm ud İyşah” adıyla m eşhurdur. K endisinin G ah’daki faaliyeti ve sü rg ü n yılları h ak k ın d a elim izde kesin b ilg iler mev­ cu t değildir. S öylendiğine göre sü rg ü n y ılların d a küçük oğlu M uham m ed A rif 13 yaşındaym ış ve babası sü rg ü n e g ittik ten kısa b ir süre so n ra vefat

(10)

1192 MEŞHEDÎ HANIM NİMET

etmiş. M uham m ed A rif b. M ahm ud E fendi Baba A lm alı C am isinin yanına d e fn e d ilm iştir (vefatı II. 1281/1864-65).

G ö rü ld ü ğ ü gibi M ahm ud E fendi Baha’n ın faaliyeti Kafkas’da m ü ritlik h a re k e tin in ve m üstem lekeciliğe karşı kuzey-batı bölgesindeki h a lk ların h ü rriy e t m ü cad elesin in en faal old u ğ u zam ana tesad ü f etm ektedir.

N akşibendî m e rk e zle rin d e n Tala Baba ve H acı R am azan gibi p irle rin adıyla ş ö h re t b ulm uş ziy aretg âh lar Tala köyü k ab ristan lığ ın d a b u lu n m a k ­ tadır. H acı R am azan E fen d i’n in m ezar taşındaki kitâbede, “bu m akbere Besil n eslin d en olan Şeyh Z a rru k î’n in oğlu Besil M u h am m ed ’in oğlu H a lid ’in oğlu H a m id ’in oğlu M ah m u d ’u n oğlu Besil M u h am m ed ’in oğlu K ara A h m ed ’in oğlu R am azan’ın oğlu A li’n in oğlu H acı R am azan’ındır. Vefatı 1308/1890” yazılıdır. K itabede H acı R am azan’ın âlim liğ in d en bahsedilm ese de o n u n sekiz nesil ö n cesin in Z arruki şeyhine bağlanm ası çok ilginçtir. Z arrukiye tarik atı, M ağrib’de A hm ed Z arru k ta ra fın d a n k u ru lm u ştu r. A h m ed Z arru k evliyaların b ü y ü k le rin d e n b iri ve M alikî m e zh eb in d en d ir. K endisi fık ıh âlim i o lu p XV. asrın ikinci yarısında yaşam ıştır.

Tala Baba, Tala k a b ristan lığ ın ın asıl g iriş k ısm ındadır. M ezar taşının k itâb esin d e şu n lar yazılıdır: “.... Bu m ezar d irlik m e ram ın a e rişe n le rin çırağı, bu toprak halkın güneşi, büyük velinim etlerin ve azam etli şahısların kutbu, k u d re t ve hakim iyet sahibi A llah’a k av u şan ların ve a rifle rin tacı, asrın ın vahidi, za m an ın ın yegânesi, A llah’ı id râ k etm iş, A llah resu lü n ü n canişini, halkın ve d in in m ürşidi, o n d ö rt m asûm enin dini u ğ ru n d a zahm et çeken âlim el-M uham m edî el-H adraî el-N akşibendî el-M üceddidî el-H alidî el-M ahm udî Talalı Şeyh Hacı A hm ed E fendi’nindir. 1321 yılında 63 yaşında vefat etm iştir.”

Şeyh A hm ed’in sol tarafına ise onu n m ü rid i Şekili D ağıstanî Hacı Efen­ di d e fn o lu n m u ştu r (vefatı 1948).

Tala şeyhlerinin lâkablarıyla alâkalı olarak ism i an ılan N akşibendiyye şey h lerin d en b iri de m eşhur, sûfî, filozof B ah aad d in B u h a rî’dir. Bazı a ra ştırm ac ıla r o n u ta rik a tın b ân isi olarak kabul ed e rlerse de, F ah red d in Ali b. H üseyin “Reşehat-i Ayne’l-Hayat” isim li eserinde tarikatı H em edanlı Ebû Yakup Yusuf ile (vefatı 1140) alâk an lan d ırır. O n u n halifesi A bdulhâ- lık el-G uncduvanî (vefatı 1220) ise ta rik a t ilk elerin e yeni yedi kaide d ah a ilâve etm iştir.

T arihî kay n ak lard an ö ğ ren ild iğ in e göre Türkiye’deki batı k o lu n d a m eydana gelen p arça lan m a n ed en iy le b irço k küçük teşkilat ortaya çıkm ıştır. L âkin 13. asrın evvelinde, Türkiye ü z e rin d e k i A vrupa

(11)

teh lik esin d en önce b u n la r b ir teşkilatta birleşm işlerdir. Bu, ta rik a tın genç şeyhi Z iyaaddin H a lid ’in (vefatı 1242) güçlü tebligatı ve şahsî n üfuzu sayesinde olm uştur. Fakat o n u n ö lü m ü n d e n so n ra p arç a lan m a çok gecikm em iştir. U zun m ü d d e t so n ra H alidiyye-M üceddediyye adı altın d a ortaya çıkan yeni cem iyet İstanbul, H alep ve D im eşk (Şam) şe h irle rin d e faaliyet gösterm eye başlam ıştır.

D aha so n ra Şeyh A h m ed S irh in d i’n in (1563-1625) adıyla H in d istan ’da o rta y a çıkm ış o la n M ü ced d ed iy y e k o lu y e n id e n A n a d o lu ’da da g ö rü lm ü ştü r. Şeyh A h m ed S irh in d î katı b ir S ü n n î olarak, şeria tı m üda- fiyye m ev k iin d en hareketle, d in d e b irb irin e zıt olan g ö rü şlerin b irle şti­ rilm esi ve Şia ahvâl-i rû h iy esin e karşı katı m evki tu ta ra k kardeşliği yaym ıştır. Bu büyük d in b üyüğü Şeyh A h m ed S irh in d i “ Sila”, “ El-H isanî” lâkablarıyla m eşh u rd u r.

H in t kardeşliğinin ikinci m uhacerat dalgası esas itibariyle Hicaz, Mısır, Suriye ve Türkiye’de kardeşliği tebliğ ed e n M urad b. Ali el-B u h arî’n in (vefatı 1720) faaliyeti ile ilgilidir.

19. asrın b aşlarında M üceddeyiye’n in İrak, Suriye ve K ürtlerin yaşadığı y erlerd e çok faal b ir şekilde yayılm asındaki en önem li ro l Süleym aniye’de

yetişm iş Mevlâna Hâlid-i B ağdadî’dir. O H in d istan ’a giderek D elhi’de Şeyh A bdullah D ehlevî’n in d e rg â h ın a d ah il olm uştur. 1811 yılında vatanına d ö n e re k O sm an lı sahasında, A rap ü lk e lerin d e ve K ü rtlerin yaşadığı y erlerd e N akşibendiyye’ye bağlı H âlidiyye k o lu n u k u rm u ştu r. Bu kol â lim le r arasın d a çok h ü rm e t kazanm ış ve o n la rı k en d i safına çekm iştir.

19. asırd a H âlidiyye kolu Endonezya, Malezya, Seylan, K alim antan ve Sul a d a la rın a , M ozam bik ü lk esin e yayılmış, O sm an lı D evleti’n in kuzeyinden Kafkas ötesine geçerek Şeyh İsm ail Ş irvanî’n in başkanlığında, çarizm in m üstem lekecilik siyasetine ve yerli h â k im le rin zulm üne karşı çıkan m ü rid iz m h a re k e tin in ideolojik y ö n ü n ü teşkil etm iştir.

K itâb elerd e A zerbaycan N akşibendi şey h lerin in a d la rın ı yanm a k ay d o lu n a n c e m iy e tle rd e n b iri de K ad iriy y e’dir. Bu H u d a d el- H a m a d a n î’n in m ü rşid le rin d e n Ebû A bdullah M u h am m ed ’in to ru n u el- H a d ra î ile başlayan sûfl teşkilatıydı. Şialığı da gizli b irleştirm işti. A hm ediyye-M uham m ediyye (1713) A bdulaziz b. D ebbağ ile başlayan K adiriyye k o lla rın d a n biriydi. A h m ed b. İd ris b. Ali 1760 yalında Fas y ak ın ların d ak i M aysur’da M üslüm an b ir ailede dünyaya gelm iştir. O nu Kadiriyye cem iyetine E bû’l-Mevâhib eb û ’l-Vahhab et-Tazi celbetm iştir. A h­ m ed b. İd ris ile başlayan h a re k e tin m erkezi Mekke idi. Z âhiriliği kabul etm iş V ah h ab îlerin aksine A h m ed b. İdris, İslâm ’da B âtinîlik taraftarıydı.

(12)

1194 MEŞHEDİ HANIM NİMET

Yeni ta rik a t sûfîlikte m evcud olan A llah’a kavuşm ak id d iasın ın aksine, M uham m ed Peygam ber’e kavuşm ak fik rin i ileri sürm üş, b ir dizi ıslahatlar ortaya koym uştur. 1798 yılında N apolyon’u n M ısır’ı zaptetm esi A vrupa tecavüzünün Islâm dünyasındaki aks-i sedası idi. A hm ed b. Id ris b ü tü n İslâm dünyasını b irleştirm ey e ve A vrupa tecavüzüne karşı m ücadeleye çağırıyordu. O, 1799 yılında M ekke’den K ahire’ye göçtü. Pasif zikir ve zâh id lik ten ayrılarak silaha sarılm ayı ve ak tif m ücadele yapm ayı tebliğ etm eye başladı. T arikatın bu m übariz hususiyeti A zerbaycan’da tatbik edilm iş ve Ahm ediyye-M uham m ediyye adı tasavvuf şeyhleri ile canlanm ış, yeni ta rik a tın ak tif m ücadele şiarı o n la rın gâyesi olm uştur. Bu d u ru m , İs­ lâm dünyasına Kuzey A frika’dan gelen A vrupa tehlikesine ve Rusya’n ın Za Kafkasya’yı istilâsına tesad ü f eder.

Zakatala şe h rin in Aşağı C ar köyünde büyük sûfî, âlim N akşibendiyye m ürşidi M uham m ed E fendi’n in ziyaretgâhı vardır. Ziyaretgâh cam i yakın­ dadır. C am inin y an ın d a da büyük b ir m edrese binası vardır. K itâbelerden

de anlaşıldığı gibi M ahum m ed Efendi, cam in in m ü d e rrisi olm uş ve m edreseyi de o y aptırm ıştır. O, Şeki ve Zakatala’da tasavvufun güçlü vaizlerinden biriydi. C a rlıla rın d ed ik lerin e göre M uham m ed E fendi Şeyh A hm ed E fen d i’n in m ü rid i olm uştur. D avut et-Taî (H. 781) m ukaddes silsilede Peygam berden sonra d ö rd ü n c ü kişidir.

Şeyh A h m ed ’in m ü rid le rin d e n b iri de, O ğuz şe h rin in P atar köyüne d efn ed ilm iş olan ve m azarı önem li ziy aretg ah lard an sayılan büyük sûfî, âlim el-Hâc A bdüsselam E fen d i’d ir (vefatı H. 1325/1907-8). M ezar taşının k itâbesinde şu n lar yazılıdır: “ Ey ziyaret edenler! Bilin ki, b u ra d a defno- lunm uş şahıs, sağlında büyük âlim , m üderris, tetkikatçı, kâm il b ir şeyh idi. O n u n m ü rşid i ve üstadı Tala köyünden A h m ed E fen d i’dir.”

K ü rd em ir’in Şahseven köyünde m akberesi bulunan Hacı T ahir’in oğlu Mevlâna Hacı M ahm ud, Şeyh İsmail Siraceddin’in m ü rid le rin d en d ir (vefatı H. 1281-1864-65). M ezar taşında N akşibendiyye şeyhi ve Şeyh İsm ail’in m ü rid i olduğu yazılıdır. Şeyh İsm ail’in d iğ er b ir m ü rid i de Laçin şe h rin in C icim li köyünde doğm uş olan Seyyid N ig â rî’dir. O, Türkiye’de faaliyet gösterm iş ve Amasya’da defnedilm iştir.

Yavlak şe h rin in A rap b asra köyüne defn ed ilm iş olan ve m ezarı en önem li ziy aretg ah lard an sayılan d iğ er b ir N akşibendi m ü rşid i büyük sû­ fî, âlim Şeyh Yusuf’tu r (vefatı 1906). D oksan yaşındaki oğlu B ah ad d in ’den işittiğim e göre, o da Şeyh İsm ail’in m ü rid id ir.

Ç ar Rusyasını çok rahatsız ed en D ağıstan ve kom şu A zerbaycan to p ra k la rın d a m üstem lekecilik siyasetine karşı y ü rü tü le n m ü cad elen in

(13)

ahval-i rûhiyesi güçlü olm uştur. N akşibendiyyenin “ M üslüm an, h içb ir kâfire, h a ttâ M üslüm ana bile kul olm am alıdır. İn sa n la r eşit o lm a lıd ır” düşüncesi halk h a re k e tin in m ak sad ın a uygun düşm üştür.

Tasavvuf şeyhlerinin m ezar taşlarındaki kitâbelerde de görüldüğü gibi, y u k arıd a adı geçen şe h irlerd e gü çlen en N akşibendiyye cem iyeti b ir süre so n ra siyasî k a ra k te r şe k lin i a lm ıştır. N ak şib en d iy e şe y h le rin in m eza rla rın ın g ü n ü m ü zd e de m ukaddes b ire r ziyaretgâh olarak halk ın h a tıra sın a nakşedilm esi b u n u n en iyi delilidir.

Kafkas’da baş reis G eneral Feildi, M areşal I.F. Poskiyeviç ta ra fın d a n Kafkas’ın inzibatî idaresi h ak k ın d a hazırlanm ış ve Kafkas ötesinde b u lu n ­ m uş se n a tö rle r P.I. Kutaysov ve Y.M. M eçnikov ta ra fın d a n beğenilm iş ıslahatın tasarısı, 24 Nisan 1830’da I. Nikolay’a şu şekilde takdim edilmiştir.

“Eğer b ir paşa, Rus m e m u ru gibi ona sadık olan birçok kişiye dayanır­ sa o n u n b ü tü n hakim iyeti sü n g ü ü z e rin d e k u ru lm u ştu r. H a n ın ihtiyarı bizim elim izde olm alıdır. Şahsî olarak ilgisini çektiğim iz hanlar, beyler bizim itib arlı kölelerim iz olabilir. O n la r vasıtasıyla halk k itlelerin i kolaylıkla itaat ettireb iliriz. H em de bizim tabiî d ü şm an larım ız olan, d iğ e rle rin e göre kuvvetli, m u h te lif h alk ları tek b ir halk gibi birleştirm eye k a d ir m anevî nüfuz sa h ip le rin i kendim ize tâbi kılabiliriz.”

Bu tasarıda Kafkas ö tesin in tam am en R uslaştırılm asını am açlam ışlar, halkı Provaslav şafağı ile n u rla n d ırm a y ı ve Islâm izm h a ra b e le ri ü zerin d e hayat verici H aç’ı yüceltm eyi d ü şü n m ü şlerd ir.

Bu tasarıyı h azırlay a n lar da in an m am ak la b irlik te yine de, Rus devletine hizm et edecek ve m ollalardan oluşm uş b ir teşkilat kurm ayı hayal edebilm işlerdir.

Azerbaycan m ü ritlik h arek etin in zahiren iptal edilm esinden sonra da m ü cad eleler devam etm iştir. 1860 yılında Kuba, Şeki, Şam aki ve Zakatala S ü n n îleri a rasın d a h ususi Zikriyye tarik atı ortaya çıkm ıştır. H arek e tin ilk m erhalesinde halk, um um iyetle Türkiye’ye göç etmeye çalışm ıştır. Zakatala m ü ftü sü n ü n ve d iğ e rle rin in de yardım ıyla bu göç dalgası engellenm iştir. Bu ta rik a t hızla D ağıstan, Kaytak, T abasaran ve Ç eçenistan’da yayıldı. Bu arad a Şeyh K unta da Ç eçenistan’ı beş naibliğe bölm üş ve kendi adam larını tayin etm ek suretiyle b ir m eclis ku rm u ştu .

(14)

Referanslar

Benzer Belgeler

a) Tasdikli herhangi bir mektep şahadetnamesi. b) Tasdikli herhangi bir daha yüksek mektep şahadet- namesi. c) Tasdikli bir mimar mektebinin duhul imtihanı ve- sikası. d)

64) Komisyon, daha başka mevzu gruplarının, ve başka şekillerde tertiplenen programların ayni derecede faydalı olabileceklerini, ve bu vasıtayla, Yüksek Kurs için ihzarı

Mimar Samih Akkaynağın projesine göre yapılan ve TJlııs meydanına bakan binanın haricî cephesi, nisbetli ve ölçülü hatlarla güzel bir tesir yapmaktadır.. Sıva açık

buki şimdiye kadar bunun ancak iki milyarı sarfolunmuş o - lup on milyar frank daha mütebaki bulunduğunu beyan ve bu parayı Fransa bankasına tevdi ve Devletin munzam garanti-

Nitekim, millî inşaat ve nafıa federasyonu tarafından yapılan bir tahmine göre, hususî eşhas tarafından verilen siparişlerin üçte ikisinin tamir ve bakım işlerine ta-

Bu suretle, esasında 1616 kişi istiab eden salon, gerektiği zaman 400 kişilik küçük bir salon hali- ne getirilebilmekte ve buna göre küçük temsil- lerden büyük boks

Bugün de 'betonla ve demirle yapı yapıldığı için, niçin o memleketin ve o milletin âdetleri, vaziyet, ik- lim ve ihtiyaçları göz önünde tutulmadan he- pmiz ayni mimariye

Çünkü de- min de söylediğim gibi şuurun tenkidi onun için daima hazırdır... Şuurumuzu tırnıalıyacak hatalarım görmemek için sarhoş olmaktan başka çare