ÖNCESİNDE NAKŞİBENDİYYE CEMİYETLERİ
MERKEZLERİ
MEŞHEDÎ HANIM NİMET*
A zerbaycan C u m h u riy e ti’n in kuzey-batı bölgesinde Şeki, Oğuz, Kabala, Kah, B alakan, Zakatala, Yevlak, Şem akı şe h irle ri yer alır. B ugün halk arasında kutsal adak yeri olarak kabul edilen tü rb elerd e m edfun tasav vuf şey h lerin in ve ilim a d a m la rın ın m ezar ta şların d ak i kitabelere dayanarak b u b ö lg en in N akşibendiyye K ardeşlik cem iy etlerin in m erkezi o ld u ğ u n u söylem ek m ü m k ü n d ü r.
N akşibendiyye şey h lerin in faaliyeti, Rusya dev letin in y ü rü ttü ğ ü m üstem lekecilik politikası, ask erî-id arî yönetim usulü, çar m e m u rla rı ve yerli h ak im le rin in kölelerine zulm ü ve ağ ır vergi siyasetine karşı Kafkasya h a lk la rın ın k u rtu lu ş savaşının etk in o larak sü rd ü ğ ü b ir d ö n em e rastlar.
A sırlard an b e ri K afkaslarda ken d i m ev k ilerin i sağlam laştırm aya çalışan üç büyük devletin id e alleri b irb iri ile çarp ışm ıştır: 17. asrın sonu ile 18. asrın ilk yarısı, Kafkas ötesinde (Erm enistan, G ürcistan, Azerbaycan) m evkilerinin sık sık değiştiği ve en çetin siyasî vaziyetin h ü k ü m ran olduğu b ir dönem dir. Rusya’yı d en izlere çıkarm ış ve İsveçliler ile yapılan savaşta galip gelm iş olan I. Petro, H az ar’a kıyısı olan ü lk eleri istila ed erek K afkaslardaki m evkiini k u v vetlendirm eyi d a h a so n ra da b u ra d a n T ürkistan, H in d ista n ve d iğ er şark ü lk e le rin i işgâl etm eyi plânlam ıştır.
18. asrın so n la rın d a A vusturya ile yaptığı sürekli m ü n ak aşalar neticesinde B alkanlar ü zerin d en İstanbul’a yol açm anın güç olacağını gör müş, bu p lan ı G ürcistan ve K üçük Asya ü zerin d en hayata geçirm eyi d ü şü n m üştür. Bu am açla I. Petro G ürcistan çarı VI. Vahtan ile m üttefik olm uştur. V ahtan ona h e r tü rlü yardım ı yapacağını, Rusya’ya tâbi olacağını b ild ir miştir. Bu anlaşm adan istifade ederek, Azerbaycan’ın kuzey-batı bölgesinde b u lu n a n bazı to p ra k la ra sahip olm ak istem iştir.
Rusya G ürcistan’da kuvvetlendiği için Kafkas ö tesin in d o ğ u su n d a ve A zerbaycan’ın y u k arıd a zik red ilen b ö lg e lerin d e de güçlenm eli idi. Bu bölgeler Rusya için stratejik b ak ım d an b ir h a rp m eydanı k ad a r önem li
1184 MEŞHEDÎ HANIM NİMET
idi. D iğer taraftan söz konusu bölgenin kuzeyinde, Rus o rd u su n u n arkasın da fethedilem ez dağ g eç itlerin e yaslanan, k âfirlere ita at etm eyen, Islâm d in i u ğ ru n d a cih ad ed ip şehid olm ayı yaşam aktan ü stü n tu tan m ücadeleci D ağıstan h alk ları vardı.
Bu sırada son Safevi h ü k ü m d arı Şah Sultan H üseyin zam anında A frika etrafın d an şarka açılan yeni su yolu (deniz yolu), ülkedeki siyasî çekişmeler, İran-A fgan savaşları, h a d d in i aşm ış vergiler, ziraî ü retim ve ticaretin zayıflam asına, devlet h âz in e sin in boşalm asına sebep olm uştur. B ütün b u n la r İra n ’ın Kafkas ö tesin d ek i siyasî m evkiini sarsm ış, o n a bağlı olan H azar sa h ilin d ek i ü lk eleri Rusya ta ra fın a geçm eye m ecb u r etm işti.
Bu d ö n em d e Kafkas ötesin d e Türkiye’n in m evkii kuvvetlenm iştir. A zerbaycan’ın kuzey-batı bölgesindeki ü lk e lerin Rusya ve G ürcistan siyasetine karşı m eyilleri güçlenm işti. Ç ü n k ü o n la rın çıkış yolu ve bağım sızlık m ü c ad elele rin d e a rk a la rın a alabilecekleri yegâne güç, Türk
devletiydi.
18. asrın b irin c i y arısın d a m evkileri Türkiye’n in siyasî p lan larıy la uyuşan Şeki ve İlisu sultanlığı O sm anlı devleti ile ittifak ederek, Kafkaslar- da Rusya’n ın gasbına karşı b irlik te savaşm ışlardı.
İlisu-Toğla Tala k ab ristan lığ ın d a, k afirlere karşı yapılan savaşta şehit olan İlisu sultanı, İlisu S ultan Paşa, 1711 y ılın d a O sm anlı p a d işa h la rı ta ra fın d a n İlisu ve Şeki h âk im i o larak tasdik o lu n m u ş ve “ Paşa” u n v an ın a lâyık g ö rü lm ü ştü . O O sm anlı ordusuyla b e ra b e r b irço k savaşa iştirak e t miş, n ih ay et H. 1145, M. 1732-1733 y ılların d a Sığınak ve Göyce tara fın d a Rus-Ermeni-Gürcü ordusuna karşı Türk o rdusu ile birlikte savaşmış ve şehit olm uştur. Beş yıl so n ra o n u n y erin e geçen oğlu H alil S ultan Paşa’n ın hakim iyeti de Türkiye sultanı ta ra fın d a n tasdik edilm iş, fakat, o da, b ab a sı gibi, Ruslara karşı yapılan savaşların b irin d e şehit düşm üştür. Tasavvufî cem iyetlerin h epsi d ev rin sosyal-siyasî h ad isele ri ve cem iyetteki İçtim aî gelişm eler neticesinde ortaya çıkmıştır. Bu devirde Azerbaycan’ın yukarıda adı z ik re d ilen bölgesinde ortaya çıkan N akşibendiyye cem iyeti ta rik atta n çok, siyasî b ir k ara k ter kazanm ıştı.
M erkezi Şirvan m a h allin in K ü rd e m ir köyü olan Nakşibendiyye, K afkaslarda daha sonra Şeyh İsm ail S iraceddin vasıtasıyla yayılmış ve esası b elirlen m iş olan “ M ü ritler H a re k e ti” n in tem eli olm uştur.
Şeyh İsm ail Ş irv an î’n in faaliyeti, tasavvufu yayması, m ü rşitliğ i h ak k ın d a Rusya devlet ta rih ç iliğ in d e ilginç bilg iler vardır.
1882 y ılın d a K a d ık u m u k lu A slan H a n z a m a n ın d a K ü rin a k i H an lığ ı’n d a zengin ve büyük b ir âlim olan Yarak köyünden Molla
M uham m ed Yaraklı’n ın y an ın d a y e d i'y ıl tahsil görm üş olan m ü rid i B u h aralı H as M uham m ed, b ir yıl K ü rd e m ir’de Şeyh İsm ail’den tahsil ald ık tan so n ra ü sta d ın ın y anına d ö n e r ve Şeyh İsm ail h ak k ın d a o n a bilgi verir. M uham m ed Yaraklı b ü tü n D ağıstan ve Ç eçen m o llaların ı toplayıp, y anına alarak K ü rd e m ir’e Şeyh İsm ail’in y anm a gelir.
B ir kaç ay m üşavereden sonra, “ İslâm d in i m e n su p la rı d in in k aid e le rin i y erin e getirm ek te te re d d ü t ediyorlar. K âfirlerin hakim iyeti altındayken ta rik a tın büyük d ü şü n c ele rin i ve ilm in i b enim sem ekle yükselm e gerçekleşem ez” diye b ir k a ra r alm ışlardır. B u n d an so n ra Şeyh İsm ail, M uham m ed Yaraklı’ya hayır dua ed e rek o nu D ağıstan’da yeni
ta rik a tın m ü rşid i ilân etm iştir.
M üritler h arek e tin in talim atında şunlar kaydedilm işti: “M üslüm anlar k âfirle rin hakim iyeti altın d a olm am alıdır. Hiç k im sen in tebaası ve kulu olm am alıdır. H iç kimseye h a ttâ M üslüm ana bile vergi verm em eli, tam b ir birlik, b erab erlik sağlanm alıdır. K endisini M üslüm an kabul ed en herkesin b irin c i vazifesi cih ad olm alı, sonra şeriatla am el etm elidir. K âfirlerin (R usların) hakim iyeti a ltın d a o lu n d u ğ u tak d ird e oruç, nam az ve hac vazifeleri o rta d a n kalkar.”
Molla M uham m ed Yaraklı, H acı İsm ail’den talim at aldıktan sonra D ağıstan’a d ö n erek b ü tü n m ollalaları e tra fın a toplam ıştır. O n u n yanına g elen le r arasın d a K aysıbu-G im ri’d en Kadı Molla M uham m ed (I. İm am ), Avarya’d an Şeyh Şaban, Şam hal (D ağıstan)’d an Molla H acı Yusuf, K adıkum uk’tan Molla C em alettin gibi isim ler vardır. Molla M uham m ed o nlara Şeyh İsm ail’in talim atını vererek şunları söylemiştir: “Ruslar Kurin- ski H an lığ ın ı tu ta ra k oraya o rd u yerleştirm iştir. A slan H an R uslardan korkm aktadır. H alk ise silahlanam ıyor. Peygam ber A.S. a d ın a size e m re d iy o ru m . H alk ı to p lay ıp o n la ra b e n im n a s ih a tim i okuyun, silah la n arak cih ad edin. R usları k ırarak , M üslüm an k ard eşlerim izi azad ed in . Şayet savaşta ölürseniz m ükafatınız c e n n e t olacaktır. Kim b ir Rus öldürürse o cennetliktir. Eğer savaş m eydanından kaçarsanız, paraya satılır ve yalan v aadlere k an arsan ız o zam an m escidleriniz kiliseye çevrilecek ve daim a lânetlenm iş olacaksınız. Sizin için kurtuluş yoktur. Allah’ın gazabın d an k orkun. H alkınız h ü rd ü r. G üçlü elle rin erişem ed iğ i y erlerd e yaşıyor sunuz. Siz yiğit halksınız. R uslara tâbi olm am alısınız. B ir M üslüm an on dinsize karşı gitm elidir, korkm am alıdır, sırtın ı kâfire çevirm em elidir. Yüz yüze dövüşün. Kim böyle h arek e t ederse yeri cennettir.”
Molla M uham m ed Yaraklı, Dağıstan’da m üritlik h arek etin in yayılması için, m alını-m ülkünü ve g ü cü n ü esirg em ed en m ücadele etm iştir.
1186 MEŞHEDÎ HANIM NİMET
1823 yılında G eneral Yermelov (Rus) ta rik a t h a re k e tin in g üçlendiğini g ö rü n ce A slan H an ’d an M olla M u h am m ed ’i h ap setm e sin i istedi. Fakat o kaçıp y ukarı T abasaran’da (Dağıstan) gizlendi. 1826 y ılın d a İran-Rusya m u h a re b e sin in başlam asıyla Yermelov D ağıstandan ayrılm ak zo ru n d a kaldı. Molla M uham m ed D ağıstan’a geri d ö n erek m ücadelesine devam e t ti. O, Kadı M u h am m ed ’i b irin c i İm am tayin etm işti.
T arikatın esasla rın d an b ah sed en “ A d âb ü ’l-Merziyye” adlı eserin m ü ellifi C em aled d in oğlu A b d u rrah m a ’a göre, C em aled d in , I. İm am Kadı M uham m ed’e ta rik a tın k a id e le rin d e n dışarı çıkm aya ve Ruslara m u h areb e ilan etm eye icazet verm em iş. B u n u n ü ze rin e K adı M uham m ed, Şeyh M uham m ed Yaraklı’ya yazarak: “ K u r’an’da k â firlere karşı gazavat talep o lunur. M olla C em aled d in ise b u n a izin verm em ektedir. K im i d in lem ek lâzım? A llah Tealâ’n ın K u r’ân-ı K erim ’in i m i, yoksa Molla C em aled d in ’i m i?” dem iş o da cevaben: “ Size tecavüz edene, size ettiği k ad a r tecavüz ed in iz (Bakara, 194), sizinle savaşanlarla A llah yolunda savaşın (Bakara, 190). O n ları n e re d e yakalarsanız ö ld ü rü n . Sizleri çık ar d ık la rı y erd en siz de o n la rı çıkarın, sizinle savaşırlarsa o n la rı ö ld ü rü n . K âfirlerin cezası b u d u r (Bakara, 191)” diyerek b ü tü n beşeriyeti tek b ir A llah’a im an d a birleşm eye çağırm akta ve m ü m in leri bağım sızlık u ğ ru n d a m ücadeye davet etm ektedir.
Böyle b ir m evkiden çıkan Rusya’n ın A zerbaycan’ı istila etm esini ve o n u n dağlık k ısm ın d a yani kuzey-batı bölgesinde gerektiği kadar kuvvetlenm ediğini iyi anlayan Şeyh İsm ail, A zerbaycan ve D ağıstan h a lk la rın ı çarizm in m üstem lekecilik siyasetine karşı b irlik te savaşmaya davet ediyordu.
A zerbaycan’ın kuzey-batı bölgesindeki h alk lar otuz yıl boyunca Rusya devletinin ağır rejim ine karşı m ücadele vermiş, b una karşın Nakşibendiyye ta rik a tı bu bölgede g ü çlen erek geniş b ir alan a yayılm ıştır.
Ç ar Rusyası o n a tâbi olm ayıp devlete vergi verm eyen C ar B alaken to p lu lu k ların a , İlisu, Zaktala, Şeki ü ze rin e h a rb î yü rü y ü şler yaparak, ahaliyi kılıçtan geçirip, dağ eteklerindeki köyleri dağıtıp, bağları, bahçeleri talan ed e re k halkı çöle d o ğ ru sürm üştür.
Ç arizm in Kafkasya’yı R uslaştırm a ve H ristiy an laştırm a siyaseti neticesinde zulüm ve istibdat arşa kalkm ış idi. Ç arizm in bu siyaseti zulüm ve işk en celerd en bıkm ış geniş halk k itlele rin i ona karşı m ü ritlik h are k e tin in cep h esin e çekiyordu.
Kafkas h a ttın ın sol k an ad ı olan o rd u n u n kom utanı N. İ. Yev- d a k im o v ’u n G ro zn i k a le sin d e , 1859 y ılın d a K afkas o r d u la r ın ın
başkom utanı A. İ. B aryatinski’ye yazdığı m ektuplarda, Ç arizm in Kafkaslar- da d ü zg ü n olm ayan usul-i id a re sin in d eğ iştirilm esi k o n u su n d a k i fik irle ri çok ilginçtir. O n u n y az d ık la rın ın b ir kısm ı şu n la rd ır: “ O tuz yıl Kafkas’ı, D ağıstan’ı rah atsız ed e n h a d ise le rin şah id i oldum , m ü ritlik h a re k e tin in böyle çabuk ve geniş ölçüde yayıldığını ve Rusya hakim iyetinin yerli halklar arasında zayıflam asının sebeplerini d erin d e n öğrenm eye çalıştım. Sonuçta şu kanaate vardım : Bizim işlerim izin bu noktaya v arm asın ın esas se b eb le rin d e n b irisi, y erlilerin asırlık â d e tle re dayanan id a re u su lü n ü n la ğ v e d ilere k , Rus m e m u rla r ın d a n ib a re t id a re u s u lü n ü n te rc ih edilm esidir...”
H an, zu lm ü n d en dolayı n e k ad ar h alk ın n e fre tin i kazansa da, o n u n halk arasın d a devam lı ta ra fta rı olacaktır... H an hakim iyeti, halk ın a d e tle rin i, an a n esin i, haysiyetini, d ilin i b ild iğ in d e n , en n ihayet halk ile aynı d in d e n o ld u ğ u n a göre ah lak î y ö nden de dayanağı olacaktır.
Rusya in zib atı id a re le rin in b ü tü n sere n cam ları m ecliste m üzakere o lu n u r, m eclisin veya Şeyh K unta’n ın rızasıyla kabul e d ilird i. Bu m esele Rus m e m u rla rın ı çok kötü b ir d u ru m a d ü şü rm ü ştü r. N ihayet o n la r 1864 y ılında m eclisin re h b e rle rin i ald atarak h apsettiler, Y ekotrinadaska’ya sü r düler. Meclis b in a sın ı yaktılar. 1863 y ılın d a Zakatala isyanı başladı. Bu sırad a köylülerin d u ru m u çok ağırdı. Ç ar Rusyası, Za Kafkasya’n ın R uslaştırılm asını hayata g eçirirk en en iyi to p rak la rı köylülerden alıp, Rus g öçm enlere verdi. K iliseler yapılm ak için k en tlile rin en iyi to p ra k la rı e lle rin d e n alın d ı. Ç ar h ü k ü m e tin in ilân ettiğ i b ir k ara r ile H ristiyan o la n lar b ü tü n v erg ilerd en ve en ağ ır cinayet cezalarından bile affa uğradı. Zayem, Lala Paşa, Tasmalo, G ah, Alibeyli, K arogan, K ütüklü, Meşebaş, Şotavar, M irsan Yengiyan köylerine H ristiyanlığı zorla kabul ettird iler.
Zakatala isyanına Rus o rd u su n d a Ştaps K aptan olan H acı M urtaza r e h b e r lik ed iy o rd u . O B alak en ’in N oblavani k ö y ü n d e n d i. Ş eriat k a n u n la rın a göre am el ed erd i. O n u n p ek çok iyi hususiyeti bazı ce m aa tle rin h ü rm e tin i kazanm asına sebep olm uştu. B u n u n için Ç ar m e m u rları, H acı M urtaza H ristiyanlığı kabul ettiğ i tak d ird e o n u n yar dım ıyla b ü tü n B alaken h alk ın a H ristiyanlığı kabul ettireb ilecek lerin i d ü şü n d ü ler. Fakat çok büyük b ir yanılgıya düşm ü şlerd i. Ne ric a la r ne de k o rk u tm a la r hacıyı d in in d e n d ö n d ü re m e d i. H acı M urtaza, Rus o rd u su n d an istifa edip, isyanı teşk ilatlan d ırm ay a başladı. İsyan Zakatala’yı kısa zam anda kapladıysa da am ansızca bastırıldı. Ayaklanmaya liderlik ed en ler en ağ ır cezalara m ah k û m edildiler. H acı M urtaza m ah k em ed e verdiği ifadede: “ 1862 y ılın d a G eneral M ajör Şalikov iki defa b e n i çağırıp H ristiyanlığı kabul etm em i telkin etti. B enim O rto d o k slu k m ezhebini
kabul ed erek halk arasındaki n ü fu zu m d an istifade edip, ahaliye de bu dini kabul ettirm em gerek tiğ in i söyledi. Böylelikle yukarıda da kaydolunduğu gibi, A zerbaycan’ın kuzeybatısında ortaya çıkan h are k e tle rle M üslüm an halklar, o n la rın d inine, b ü tü n İnsanî h u k u k la rın a ve Ç ar R usyasının ağ ır m üstem lekecilik siyasetine karşı çıkm ıştır. Bu sebeple A zerbaycan’ın adı geçen b ö lg elerin d e güçlü o lu n m u ş tu r” dem işti.
N akşibendiyye m erk e z le rin d e n b iri Şeki’n in Bakkal ve Başlaysk k öylerinde faaliyet gösterm iştir. Bakkal köyü k ab ristan lığ ın d a A hm ed M ahm ud E fen d i’n in ve o n u n n eslin d en olan d iğ er sufî, âlim şeyhlerin m ezarları en önem li ziy aretg âh lard an sayılm aktadır. A h m ed M ahm ud E fen d i’n in m ezarın ın ve ü stü açık tü rb e sin in ü ze rin d e yazılı taş o lm ad ığ ın d an yaşadığı devri ve vefat ta rih in i tesbit etm ek m ü m k ü n değildir.
Z iyaretgâhın h iz m etk ârı H idayet E fen d i’den alın an bilgiye göre, A h m ed M ahm ud Efendi büyük sufî m ürşididir. O b u n d an 400 yıl önce Şeki’ye Türkiye’den gelmiş, yerleşm iş ve faaliyet gösterm iştir. A hm ed M ahm ud E fen d i’n in e tra fın a d efn o lu n m u ş âlim le rin m ezar taşların d ak i, h attâ Şeki’n in Başlaysk ve B alaken’in K ateh köyü ziy aretg âh ın d ak i kitab eler b u n u tasdik etm ektedir. A h m ed M ahm ud E fen d i’n in e tra fın a d efn o lu n m uş H acı Şeyh M ahm ud E fendi’n in (vefatı: H. 1267/1850) m ezar taşındaki kitabede şunlar yazılıdır: “Bu kabir Mevlana M ahm ud el-Ahmedî el-Bedevî el-H üseynî el-Alevî el-M ustafavî n eslin d en olan m e rh u m âlim İsk en d er E fen d i’n in oğlu fâzıl, kâm il, âlim Şeyh H acı M ahm ud E fen d i’nindir.”
Şeki’n in Başlaysk köyündeki M evlâna Şeyh N u ru llah E fen d i’n in m ezarı da en önem li ziy aretg âh lard an sayılm aktadır. M evlâna Şeyh N urullah E fendi’n in m ezar taşına A rapça olarak yazılmış kitabeden, on u n Nakşibendiyye tarikatının m ürşidi olduğu anlaşılıyor. Mezar taşında şunlar yazılıdır: “ Bu k ab ir m erh u m , bağışlanm ış, m e şh u r şeyh, büyük liyakatli, m ürşid, hürm ed li evliyaların görkem lisi, kutbu, azam etli ö n d erlerin , onun dünya ve ah irettek i, su ve karadaki b ü tü n m erh a m e tle rin i u m u m ileştiren y ak ın ların ın ö n d e g ideni, b ü tü n hayatı boyunca gü n ışığında kör gibi o ld u k ları hayatta m u tlu y aşadıklarını sa n an la rı (hayatın n o k sa n ların ı görm eyenleri) kendi hikm etiyle fay d alan d ıran şeyh, M evlana Şeyh N u ru llah b. Seyyid Şeyhü’l-Islâm b. Seyyid es-Saadat M ahm ud el-A hm edî el-Bedevî el-Hüseynî el-Alevî el-Mustafevî... Ram azan ayı, 1317/3 1.2.1901”
Şeyhin m akberesini ve h ü cresin i k oruyup saklayan, o rad a yaşayan n eslinden işittiğim ize göre Şeyh N urullah, Bakkal köyünde faaliyet göster miş sufî şey h lerin in n eslin d en d ir.
Bakkal köyünde d efn o lu n m u ş el-M ustafavî el-Arabî el-H üseynî el- A hm edî el-Bedevî M evlâna M ahm ud Efendi neslinden olan sûfî, âlim Şeyh
_ a
H acı M ahm ud E fendi b. A lim H acı A sker E fen d i’n in (vefatı 1850) şecere si ve N akşibendiyye ta rik a tın ın h an g i kolu n a m en su p olduğu, M evlâna Şeyh N u ru llah ’ın şeceresi ve ta rik a t m ensubiyetiyle aynıdır.
Şeki ve d iğ er A zerbaycan N akşibendiyye şey h lerin in n isb et verildiği A hm ediyye Bedeviyye cem aatı, m e şh u r M ısır m uk ad d esi A h m ed b. Ali Seyyid Bedevi ile alakalıdır. O M ısır’ın Tanta şehrine yerleşip kendi tarikatı sayesinde İlâhî selâhiyet alm ıştır. El-Bedeviyye k en d i silsilesini Ali b. ebî Talib’e bağlar. El-Bedeviyyenin tasavvuf yolunda ta rik a t u su lleri K adiriyye ve Rufaiyye ta rik a tla rın a yakındır.
A hm ed Bedevî, 12. asırd a Portekiz kralı IX. Lıyıdovig’in M ağrib ü zerin e yaptığı H açlı S eferleri sırasında İslâm dünyasının b irliği u ğ ru n d a m ücadele etm iş ve güçlü M üslüm an vaizi olm uştur. 12. asırda ortaya çıkmış olan A hm ediyye Bedeviyye m ü b ariz b ir cem iyet gibi 18. ve 19. asırlard a İslâm dünyasının bazı ülkelerinde, Mısır, Suriye, L übnan ve Azerbaycan’da siyasî k arak ter alm ış ve h a ric î işgâle karşı faal b ir m ücadele yapm ıştır.
Şeki’de faaliyet gösteren N akşibendiyye cem iyeti, ta rik a tın Aleviyye kolu olm uştur. D ünya g ö rü şü b a k ım ın d a n koyu S ü n n î olan N akşibendilik r u h a n î silsilesini b ir ta ra fta n Hz. Ebu B ekir S ıddık’a, d iğ er ta ra fta n Hz. Ali b. ebi Talib’e bağlar.
Şeyh Ebû Talib M ekkî “ Kuvvet el-Kulub” adlı e serin d e Ali silsilesini Peygam ber A.S.’a iki yol ile bağlar:
1- B atınî ve ru h a n î alâka; Ebû Bayezıd-i B estam î’yi İm am Cafer-i Sa dık vasıtasıyla Hz. Ali b. ebî Talib’e bağlar.
2- İm am Cafer-i S adık’tan Kasım b. M uham m ed b. ebû Bekir es-Sıddîk vasıtasıyla P eygam ber’e bağlar.
N akşibendiliğin te tk ik a tçıların d an H am it A lg ar’ın ara ştırm a la rın a göre, cem iyetin Aleviyye kolu Bosna’da faaliyet gösterm iş ve h alen de bu faaliyetine devam etm ektedir. H am it A lg ar’ın te sb itlerin e göre Aleviyye k o lu n u n z ik ird e n önceki tü rk ü le rin d e devam lı o larak 12 im am ın adı zikredilm ektedir.
Şeyh N urullah’ın evlâtları, atalarından şeyhin Şia ve Sünnî m ezhepleri arasın d a fark g ö rm ed iğ in i işittik le rin i söylerler. A rşiv b elg elerin d e n an laşıld ığ ın a göre, söz konusu devirde Rusya devleti Za Kafkasya’da m e n fu r m üstem lekecilik siyasetini hayata geçirm ek için h e r tü rlü ta h rib a ta yol açmış, h alk ları h a ttâ m u h te lif m e zh ep lerd en olan aynı halkı b irb iri
1190 MEŞHEDÎ HANIM NİMET
ile savaştırm aya çalışm ıştır. Tasavvuf âlim leri, ta rik a t şeyhleri b u n u n te d b irin i alm ak için gayret gösterm işlerdir. Böyle siyasî b ir dönem de tarikatın, Aleviyye kolunun Şialarını da aynı teşkilâtta birleştirm esi çok m üm kündür.
A bdülbaki G ö lp ın a rlı’ya göre, “ Tasavvufta m uayyen b ir m ezhep yoktur... Tarikat e h lin in m ezhep ve m eşreb in d e tarik a tın yayıldığı ü lk en in de büyük b ir tesiri vardır. A b d ü lk ad ir G eylani (561/1166) Şia’n ın şiddetle aley h in d e old u ğ u h ald e A nadolu ve R um eli’n d ek i K ad irile r Şiileşm işler- dir. B u n d a A b d ü lk ad ir’e so n ra d a n izafe ed ilen seyyidliğin de büyük b ir tesiri olsa gerektir.”
Bir şeyhe m ü rid o lan kişi şeyhinin m ezhep ve m eşreb in i b en im serd i. Fakat u m u m î olarak filan ta rik a t bu m e z h e p te n d ir diye h ü k ü m verm ek m ü m k ü n değildir.
Rus k ap tan ı P u rjan o v sk i’n in K arabağ h a lk ın ın m illî sınıfı, d in î farklılığı ve siyasî g ru p laşm asın a d a ir k ay ıtların d a g ö rü ld ü ğ ü gibi çar m e m u rla rı S ü n n îlerle Ş iileri karşı karşıya getirm eye çalışm ışlar, parçala- h ü k m e t siyaseti g ü tm ü şlerd ir.
K arabağ’da E rm e n ile rd e n istifade e ttik le ri gibi S ü n n îlerd e n de isti fade ed ecek leri hayaline kapılm ışlardır. “S ü n n île r Ş iaların düşm anıdır. O n la rın d ü ğ ü n , n işan gibi to p la n tıla rın a d ah i iştirâk etm ezler. O n u n için devletim iz K arabağ S ü n n île rin in tebaalığına güvenebilir. K arabağ’da is yan başlayacak olsa o n la r da tıp k ı E rm e n ile r gibi R usların ta ra fın ı tu ta caklardır.”
B u n lara ilâveten P urjanovski şu n ları da yazm ıştır: “ Şeki H anı Süley m an H an ve İlisu S ultanı D aniyal Bey, Kafkas ö tesin in güney b ö lg elerin d e bize karşı isyan etm ek istiyorlar. A ra la rın d a akıllı ve çok ihtiyatlı Şeki ka dısı A b d ü lla tif E fendi de vardır. L âkin o, R uslara karşı açıkça baş k a ld ır mıyor. 1843 M art’ın ın so n la rın d a K udüs’e gitm ek için b ü tü n m alını, p arasın ı toplam ış, ad am la rı ve İlisu su lta n ın ın verdiği 10-12 sü varinin r e fakatiyle Şuşa’ya gitm iş, o rad a o n d ö rt g ün kalm ıştır. Şuşa’da K adı A b d ü ’l- Kasım’la g ö rü şerek o n a K u r’ân’da “K âfirlere karşı M üslüm anlar cihad e tm e lid ir” b u y ru ld u ğ u n u ve D ağıstan, İlisu ve Şeki’de Rus H ristiyanları- n a karşı y ü rü tü len m ücadeleye K arabağ-Ş ialarının da yardım etm esi ge rek tiğ in i söylem iştir. Bu şekilde Kadı A b d ü ’l-Kasım’ı razı etm iştir. Fakat K arabağ’ın hem M üslüm an hem de H ristiyan halkı arasın d a nüfuz sahibi olan Molla A b d ü ’l-H alim ’i k en d i tara fın a çekem em iştir.
E ğer D aniyal S ultan İlisu ’da m uvaffakiyet kazansaydı b ü tü n Şeki ve h a ttâ Şirvan’ın b ir kısm ı isyan edecekti. Bu iş g erçe k leştirilem ed iğ in d en A b d ü llatif Efendi N ahcivan’a o ra d an da Tebriz’e g id ip elli gü n kaldıktan so n ra K ars-E rzurum yoluyla İstan b u l’a gitm iştir.
M ahm ud E fendi’n in evlât ve ahfâdından biri de m eşhur sûfî, âlim Nak şib en d î şeyhi M evlâna H acı Namay E fendi b. H a ru n el-M ahm udî el- H a lid î’d ir (vefatı 1923). İlisu ’da faaliyet gösterm iştir. İlisu ’da faaliyet gös term iş olan d iğ er N akşibendiyye şeyhi, m e şh u r sûfî, âlim Resul E fendi b. Molla M ah m u d ’u n (V. 1322/1904) yazılı m ezar taşı da İlisu C am ii’n in ya k ın ın d a b u lu n a n cam i resto re e d ilirk en b u lu n m u ştu r.
N akşibendiyye m e rk e zle rin d en b iri de G ah ş e h rin in M alah köyüdür. B uradaki sûfî m ü rşid M evlana Şeyh el-Hâc M ustafa E fendi b. İsk e n d e r el- M alahî’dir. M alah köyünde hücresi, m escidi ve m ezarı bulunm aktadır. Me zar taşında şu n la r yazılıdır. “ Bu, m e şh u r şeyh, b ecerik li m ü rşid , sûfîlerde 3. dereceye v ara n ların kutbu, iki m ukaddes şehri ziyaret etm iş şereflile rin ve zevvarlarm , in sa n la rın ve ib lislerin ö n d e ri el-Hac M ustafa Efendi, el-A hm edî el-M ahm udî el-H adra N akşibendi şeyhi el-Hac M ustafa Efendi b. H acı İsk e rd e r’in kabridir. Cem aziyel Evvel 1337/02.02-04-03 1919”
H acı M ustafa E fen d i’n in tasavvuf âlim lerin e m ahsus yüksek dereceli lakabı, o n u n b ü tü n ö m rü n ü N akşibendiyye nazariy esin in tetkikine, tali m in e ve tebliğine h a sre ttiğ in i gösterir. Aynı zam anda N akşibendi ta rik a tın d a ilm in zirv elerin e yükseldiği h ak k ın d a m alu m at veren kitâbeler, âlim in d ev rin in en görkem li İçtim aî ve siyasî em ek ta rla rın d an o ld u ğ u n u n d elilidir. M ustafa E fendi G ah şeh rin d e, m o d e rn eğ itim in in k işafın d a ve b irtak ım sosyal p ro b le m lerin h alled ilm esin d e de m ü h im işler yapm ıştır. Yarım ve h arab e h alin d e olan M alah C am ii’n in k itab esin d e şu n la r yazılı dır: “ Bu gü n M alah ad ın ı taşıyan köyün önceki ism i O m erab a d olup Hacı M ustafa E fendi koym uştur. C am i ise köy ce m aa tin in yardım larıyla H. 1323/1905-6 yılında yaptırılmıştır.” Rusların M üslüm anları takip ederek zul m ettik leri 1937’li yıllarda cam in in k ü tü p h a n e si dağıtılm ış, m ed en î m aa r if m erkezi gibi o da vaktiyle kötü g ü n le r geçirm iş, geriye ancak harab esi kalm ıştır.
G ah şe h rin d e N akşibendiyye şe y h lerin d en v a tan ın d a n sü rg ü n e d ile n le r de olm uştur. A lm alı şe h rin d e yaşam ış M ahm ud E fendi Baba sü rg ü n d en sonra vatanına dönm em iş, A strahan’da kalm ıştır. A starahan’da camisi ve zaviyesi vardır. Kendisi tasavvuf ve fıkıh ilim lerinden başka kimya ilm in e de vakıf idi. B irçok ü lk e d en A strah a n ’a gelip o n u n y an ın d a tahsil g ö ren ler olm uştur. M ahm ud Efendi Baba vefat ettiğinde A strahan yakının daki M aşhan köyüne d efnedilm iştir. M ezarı b u g ü n bile Kafkasya’dan ziyarete gelenler arasın d a “M ahm ud İyşah” adıyla m eşhurdur. K endisinin G ah’daki faaliyeti ve sü rg ü n yılları h ak k ın d a elim izde kesin b ilg iler mev cu t değildir. S öylendiğine göre sü rg ü n y ılların d a küçük oğlu M uham m ed A rif 13 yaşındaym ış ve babası sü rg ü n e g ittik ten kısa b ir süre so n ra vefat
1192 MEŞHEDÎ HANIM NİMET
etmiş. M uham m ed A rif b. M ahm ud E fendi Baba A lm alı C am isinin yanına d e fn e d ilm iştir (vefatı II. 1281/1864-65).
G ö rü ld ü ğ ü gibi M ahm ud E fendi Baha’n ın faaliyeti Kafkas’da m ü ritlik h a re k e tin in ve m üstem lekeciliğe karşı kuzey-batı bölgesindeki h a lk ların h ü rriy e t m ü cad elesin in en faal old u ğ u zam ana tesad ü f etm ektedir.
N akşibendî m e rk e zle rin d e n Tala Baba ve H acı R am azan gibi p irle rin adıyla ş ö h re t b ulm uş ziy aretg âh lar Tala köyü k ab ristan lığ ın d a b u lu n m a k tadır. H acı R am azan E fen d i’n in m ezar taşındaki kitâbede, “bu m akbere Besil n eslin d en olan Şeyh Z a rru k î’n in oğlu Besil M u h am m ed ’in oğlu H a lid ’in oğlu H a m id ’in oğlu M ah m u d ’u n oğlu Besil M u h am m ed ’in oğlu K ara A h m ed ’in oğlu R am azan’ın oğlu A li’n in oğlu H acı R am azan’ındır. Vefatı 1308/1890” yazılıdır. K itabede H acı R am azan’ın âlim liğ in d en bahsedilm ese de o n u n sekiz nesil ö n cesin in Z arruki şeyhine bağlanm ası çok ilginçtir. Z arrukiye tarik atı, M ağrib’de A hm ed Z arru k ta ra fın d a n k u ru lm u ştu r. A h m ed Z arru k evliyaların b ü y ü k le rin d e n b iri ve M alikî m e zh eb in d en d ir. K endisi fık ıh âlim i o lu p XV. asrın ikinci yarısında yaşam ıştır.
Tala Baba, Tala k a b ristan lığ ın ın asıl g iriş k ısm ındadır. M ezar taşının k itâb esin d e şu n lar yazılıdır: “.... Bu m ezar d irlik m e ram ın a e rişe n le rin çırağı, bu toprak halkın güneşi, büyük velinim etlerin ve azam etli şahısların kutbu, k u d re t ve hakim iyet sahibi A llah’a k av u şan ların ve a rifle rin tacı, asrın ın vahidi, za m an ın ın yegânesi, A llah’ı id râ k etm iş, A llah resu lü n ü n canişini, halkın ve d in in m ürşidi, o n d ö rt m asûm enin dini u ğ ru n d a zahm et çeken âlim el-M uham m edî el-H adraî el-N akşibendî el-M üceddidî el-H alidî el-M ahm udî Talalı Şeyh Hacı A hm ed E fendi’nindir. 1321 yılında 63 yaşında vefat etm iştir.”
Şeyh A hm ed’in sol tarafına ise onu n m ü rid i Şekili D ağıstanî Hacı Efen di d e fn o lu n m u ştu r (vefatı 1948).
Tala şeyhlerinin lâkablarıyla alâkalı olarak ism i an ılan N akşibendiyye şey h lerin d en b iri de m eşhur, sûfî, filozof B ah aad d in B u h a rî’dir. Bazı a ra ştırm ac ıla r o n u ta rik a tın b ân isi olarak kabul ed e rlerse de, F ah red d in Ali b. H üseyin “Reşehat-i Ayne’l-Hayat” isim li eserinde tarikatı H em edanlı Ebû Yakup Yusuf ile (vefatı 1140) alâk an lan d ırır. O n u n halifesi A bdulhâ- lık el-G uncduvanî (vefatı 1220) ise ta rik a t ilk elerin e yeni yedi kaide d ah a ilâve etm iştir.
T arihî kay n ak lard an ö ğ ren ild iğ in e göre Türkiye’deki batı k o lu n d a m eydana gelen p arça lan m a n ed en iy le b irço k küçük teşkilat ortaya çıkm ıştır. L âkin 13. asrın evvelinde, Türkiye ü z e rin d e k i A vrupa
teh lik esin d en önce b u n la r b ir teşkilatta birleşm işlerdir. Bu, ta rik a tın genç şeyhi Z iyaaddin H a lid ’in (vefatı 1242) güçlü tebligatı ve şahsî n üfuzu sayesinde olm uştur. Fakat o n u n ö lü m ü n d e n so n ra p arç a lan m a çok gecikm em iştir. U zun m ü d d e t so n ra H alidiyye-M üceddediyye adı altın d a ortaya çıkan yeni cem iyet İstanbul, H alep ve D im eşk (Şam) şe h irle rin d e faaliyet gösterm eye başlam ıştır.
D aha so n ra Şeyh A h m ed S irh in d i’n in (1563-1625) adıyla H in d istan ’da o rta y a çıkm ış o la n M ü ced d ed iy y e k o lu y e n id e n A n a d o lu ’da da g ö rü lm ü ştü r. Şeyh A h m ed S irh in d î katı b ir S ü n n î olarak, şeria tı m üda- fiyye m ev k iin d en hareketle, d in d e b irb irin e zıt olan g ö rü şlerin b irle şti rilm esi ve Şia ahvâl-i rû h iy esin e karşı katı m evki tu ta ra k kardeşliği yaym ıştır. Bu büyük d in b üyüğü Şeyh A h m ed S irh in d i “ Sila”, “ El-H isanî” lâkablarıyla m eşh u rd u r.
H in t kardeşliğinin ikinci m uhacerat dalgası esas itibariyle Hicaz, Mısır, Suriye ve Türkiye’de kardeşliği tebliğ ed e n M urad b. Ali el-B u h arî’n in (vefatı 1720) faaliyeti ile ilgilidir.
19. asrın b aşlarında M üceddeyiye’n in İrak, Suriye ve K ürtlerin yaşadığı y erlerd e çok faal b ir şekilde yayılm asındaki en önem li ro l Süleym aniye’de
yetişm iş Mevlâna Hâlid-i B ağdadî’dir. O H in d istan ’a giderek D elhi’de Şeyh A bdullah D ehlevî’n in d e rg â h ın a d ah il olm uştur. 1811 yılında vatanına d ö n e re k O sm an lı sahasında, A rap ü lk e lerin d e ve K ü rtlerin yaşadığı y erlerd e N akşibendiyye’ye bağlı H âlidiyye k o lu n u k u rm u ştu r. Bu kol â lim le r arasın d a çok h ü rm e t kazanm ış ve o n la rı k en d i safına çekm iştir.
19. asırd a H âlidiyye kolu Endonezya, Malezya, Seylan, K alim antan ve Sul a d a la rın a , M ozam bik ü lk esin e yayılmış, O sm an lı D evleti’n in kuzeyinden Kafkas ötesine geçerek Şeyh İsm ail Ş irvanî’n in başkanlığında, çarizm in m üstem lekecilik siyasetine ve yerli h â k im le rin zulm üne karşı çıkan m ü rid iz m h a re k e tin in ideolojik y ö n ü n ü teşkil etm iştir.
K itâb elerd e A zerbaycan N akşibendi şey h lerin in a d la rın ı yanm a k ay d o lu n a n c e m iy e tle rd e n b iri de K ad iriy y e’dir. Bu H u d a d el- H a m a d a n î’n in m ü rşid le rin d e n Ebû A bdullah M u h am m ed ’in to ru n u el- H a d ra î ile başlayan sûfl teşkilatıydı. Şialığı da gizli b irleştirm işti. A hm ediyye-M uham m ediyye (1713) A bdulaziz b. D ebbağ ile başlayan K adiriyye k o lla rın d a n biriydi. A h m ed b. İd ris b. Ali 1760 yalında Fas y ak ın ların d ak i M aysur’da M üslüm an b ir ailede dünyaya gelm iştir. O nu Kadiriyye cem iyetine E bû’l-Mevâhib eb û ’l-Vahhab et-Tazi celbetm iştir. A h m ed b. İd ris ile başlayan h a re k e tin m erkezi Mekke idi. Z âhiriliği kabul etm iş V ah h ab îlerin aksine A h m ed b. İdris, İslâm ’da B âtinîlik taraftarıydı.
1194 MEŞHEDİ HANIM NİMET
Yeni ta rik a t sûfîlikte m evcud olan A llah’a kavuşm ak id d iasın ın aksine, M uham m ed Peygam ber’e kavuşm ak fik rin i ileri sürm üş, b ir dizi ıslahatlar ortaya koym uştur. 1798 yılında N apolyon’u n M ısır’ı zaptetm esi A vrupa tecavüzünün Islâm dünyasındaki aks-i sedası idi. A hm ed b. Id ris b ü tü n İslâm dünyasını b irleştirm ey e ve A vrupa tecavüzüne karşı m ücadeleye çağırıyordu. O, 1799 yılında M ekke’den K ahire’ye göçtü. Pasif zikir ve zâh id lik ten ayrılarak silaha sarılm ayı ve ak tif m ücadele yapm ayı tebliğ etm eye başladı. T arikatın bu m übariz hususiyeti A zerbaycan’da tatbik edilm iş ve Ahm ediyye-M uham m ediyye adı tasavvuf şeyhleri ile canlanm ış, yeni ta rik a tın ak tif m ücadele şiarı o n la rın gâyesi olm uştur. Bu d u ru m , İs lâm dünyasına Kuzey A frika’dan gelen A vrupa tehlikesine ve Rusya’n ın Za Kafkasya’yı istilâsına tesad ü f eder.
Zakatala şe h rin in Aşağı C ar köyünde büyük sûfî, âlim N akşibendiyye m ürşidi M uham m ed E fendi’n in ziyaretgâhı vardır. Ziyaretgâh cam i yakın dadır. C am inin y an ın d a da büyük b ir m edrese binası vardır. K itâbelerden
de anlaşıldığı gibi M ahum m ed Efendi, cam in in m ü d e rrisi olm uş ve m edreseyi de o y aptırm ıştır. O, Şeki ve Zakatala’da tasavvufun güçlü vaizlerinden biriydi. C a rlıla rın d ed ik lerin e göre M uham m ed E fendi Şeyh A hm ed E fen d i’n in m ü rid i olm uştur. D avut et-Taî (H. 781) m ukaddes silsilede Peygam berden sonra d ö rd ü n c ü kişidir.
Şeyh A h m ed ’in m ü rid le rin d e n b iri de, O ğuz şe h rin in P atar köyüne d efn ed ilm iş olan ve m azarı önem li ziy aretg ah lard an sayılan büyük sûfî, âlim el-Hâc A bdüsselam E fen d i’d ir (vefatı H. 1325/1907-8). M ezar taşının k itâbesinde şu n lar yazılıdır: “ Ey ziyaret edenler! Bilin ki, b u ra d a defno- lunm uş şahıs, sağlında büyük âlim , m üderris, tetkikatçı, kâm il b ir şeyh idi. O n u n m ü rşid i ve üstadı Tala köyünden A h m ed E fen d i’dir.”
K ü rd em ir’in Şahseven köyünde m akberesi bulunan Hacı T ahir’in oğlu Mevlâna Hacı M ahm ud, Şeyh İsmail Siraceddin’in m ü rid le rin d en d ir (vefatı H. 1281-1864-65). M ezar taşında N akşibendiyye şeyhi ve Şeyh İsm ail’in m ü rid i olduğu yazılıdır. Şeyh İsm ail’in d iğ er b ir m ü rid i de Laçin şe h rin in C icim li köyünde doğm uş olan Seyyid N ig â rî’dir. O, Türkiye’de faaliyet gösterm iş ve Amasya’da defnedilm iştir.
Yavlak şe h rin in A rap b asra köyüne defn ed ilm iş olan ve m ezarı en önem li ziy aretg ah lard an sayılan d iğ er b ir N akşibendi m ü rşid i büyük sû fî, âlim Şeyh Yusuf’tu r (vefatı 1906). D oksan yaşındaki oğlu B ah ad d in ’den işittiğim e göre, o da Şeyh İsm ail’in m ü rid id ir.
Ç ar Rusyasını çok rahatsız ed en D ağıstan ve kom şu A zerbaycan to p ra k la rın d a m üstem lekecilik siyasetine karşı y ü rü tü le n m ü cad elen in
ahval-i rûhiyesi güçlü olm uştur. N akşibendiyyenin “ M üslüm an, h içb ir kâfire, h a ttâ M üslüm ana bile kul olm am alıdır. İn sa n la r eşit o lm a lıd ır” düşüncesi halk h a re k e tin in m ak sad ın a uygun düşm üştür.
Tasavvuf şeyhlerinin m ezar taşlarındaki kitâbelerde de görüldüğü gibi, y u k arıd a adı geçen şe h irlerd e gü çlen en N akşibendiyye cem iyeti b ir süre so n ra siyasî k a ra k te r şe k lin i a lm ıştır. N ak şib en d iy e şe y h le rin in m eza rla rın ın g ü n ü m ü zd e de m ukaddes b ire r ziyaretgâh olarak halk ın h a tıra sın a nakşedilm esi b u n u n en iyi delilidir.
Kafkas’da baş reis G eneral Feildi, M areşal I.F. Poskiyeviç ta ra fın d a n Kafkas’ın inzibatî idaresi h ak k ın d a hazırlanm ış ve Kafkas ötesinde b u lu n m uş se n a tö rle r P.I. Kutaysov ve Y.M. M eçnikov ta ra fın d a n beğenilm iş ıslahatın tasarısı, 24 Nisan 1830’da I. Nikolay’a şu şekilde takdim edilmiştir.
“Eğer b ir paşa, Rus m e m u ru gibi ona sadık olan birçok kişiye dayanır sa o n u n b ü tü n hakim iyeti sü n g ü ü z e rin d e k u ru lm u ştu r. H a n ın ihtiyarı bizim elim izde olm alıdır. Şahsî olarak ilgisini çektiğim iz hanlar, beyler bizim itib arlı kölelerim iz olabilir. O n la r vasıtasıyla halk k itlelerin i kolaylıkla itaat ettireb iliriz. H em de bizim tabiî d ü şm an larım ız olan, d iğ e rle rin e göre kuvvetli, m u h te lif h alk ları tek b ir halk gibi birleştirm eye k a d ir m anevî nüfuz sa h ip le rin i kendim ize tâbi kılabiliriz.”
Bu tasarıda Kafkas ö tesin in tam am en R uslaştırılm asını am açlam ışlar, halkı Provaslav şafağı ile n u rla n d ırm a y ı ve Islâm izm h a ra b e le ri ü zerin d e hayat verici H aç’ı yüceltm eyi d ü şü n m ü şlerd ir.
Bu tasarıyı h azırlay a n lar da in an m am ak la b irlik te yine de, Rus devletine hizm et edecek ve m ollalardan oluşm uş b ir teşkilat kurm ayı hayal edebilm işlerdir.
Azerbaycan m ü ritlik h arek etin in zahiren iptal edilm esinden sonra da m ü cad eleler devam etm iştir. 1860 yılında Kuba, Şeki, Şam aki ve Zakatala S ü n n îleri a rasın d a h ususi Zikriyye tarik atı ortaya çıkm ıştır. H arek e tin ilk m erhalesinde halk, um um iyetle Türkiye’ye göç etmeye çalışm ıştır. Zakatala m ü ftü sü n ü n ve d iğ e rle rin in de yardım ıyla bu göç dalgası engellenm iştir. Bu ta rik a t hızla D ağıstan, Kaytak, T abasaran ve Ç eçenistan’da yayıldı. Bu arad a Şeyh K unta da Ç eçenistan’ı beş naibliğe bölm üş ve kendi adam larını tayin etm ek suretiyle b ir m eclis ku rm u ştu .