• Sonuç bulunamadı

M İ M A RÎ T E D R İ S A T TA İ L İM Building Research Station'nun

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "M İ M A RÎ T E D R İ S A T TA İ L İM Building Research Station'nun"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M İ M A R Î T E D R İ S A T T A İ L İ M

Building Research Station'nun

Tercüme eden: Y. Mimar Halûk TOGAY

(Newyor'ta Yüksek Mimarî Mektepleri Birliğinin bir top-lantısında verilen konferansın metnidir.)

İngilterenin Building Research Sta-tion'unda yaptığımız ilmî araştırmalarda, mimarlardan faydalanma tecrübeleri, bana mimarî mekteplerde ilmî mevzu-lar ve ilim ile münasebetti meselelerin sizleri de alâkadar edeceği fikrini telkin etti. Yalnız Amerikan mekteplerindeki öğretim programına aşina olmadığım için, bu etüdlerin tafsilâtı üzerindeki müşahedelerimden bahsetmiyeceğim, bu-nunla beraber başka noktalardaki not-larımın umumî olarak tedrisat üzerinde faydası dokunabilir.

Evvelemirde, tedrisat programının yalnız bir kısmının tekâmülü mevzuba-his olunca, mimarî tedrisatta umumi-yette ilmin faydası üzerinde mutabık kalındığını işaret etmek isterim. Fakat bir hayli belirsiz olarak «büyük mesele-ler» tesmiye olunan, meselâ ilim ile umumî olarak mimarî arasındaki müna-sebetler gibi hususlara şüpheci nazarla bakanlar çoktur. Halihazır aksülâmel, mimarînin tatbikatındaki bazı ilmî ne-ticelerin faydalarını teslim etmekle be-raber, henüz hayalî olmasına rağmen, bazı endişeler doğuran ilmin umumî te-zahüründen sarfınazar etmeğe mütema-yildir. Memleketinizde durumun ne de-receye kadar bu şekilde olduğunu bil-miyorum, fakat bunun İngilterede böyyle olduğu muhakkaktır ve kanaatime göre da bilinmiyen korku kadar da kötü bir şey yoktur.

Building Research Staîion'da, mi-marın bu araştırmalardaki rolünün, mu-hayyile ve iyi idraki icap ettirdiğini ta-nıyınca, bu mesle ile yüz yüze

gel-dik. Bu hususu aydınlatabilecekleri, kendi safımıza çekmeğe gayret ediyo-ruz. Muhayyile ile iyi idrâk mimarînin başlıca vasıtalarıdır ve bizim ihtiyacımız da işte bunlardır.

Bina mevzuunda araştırmayla il-gilenenler, ikinci bir san'at elde etmiş gibi, «ilmî olarak hareket etmeyi» öğ-rendiklerini müşahede ediyoruz ve bu-gün bu iki vasfın birleşimi ile elde edi-len neticeden tamamiyle tatmin olmak-tayız. Sizin bu nâzik davetinize, cevap vermeğe karar vermenin sebebi, bu tec-rübeden neş'et eden tefsirleri, sizlere takdim edebilmek içindir.

Mimar olarak en mühim nokta, il-mî düşüncenin bağlı olduğu metodun, ilim kudretinin hususî menbaı ve âlimin başlıca mesnedi olduğu hususunu tanı-mamızdır. İlmi ayırt eden ve düşünce usulünü muhafaza ettiren çok bilgi de-ğildir. Bu şekilde düşünce tarzı olmazsa, bilgilerimizin tecrübî ispatı inkişaf et-mez ve inançların, hâdiselerin yerine kaim olduğu bir ortaçağ iklimine geri döneriz. Çalışmada olduğu kadar düşün-cede de, bildiğiniz gibi, ilmî metod mo-dern dünyayı ortaçağdan ayırt eden esas âmildir.

Onu tarif etmeyi denediğimizde, ilmî metod üzerinde şayanı dikkat bir şey söylenemez. Bu esas olarak, müşa-hededen faraziyeye geçecek şekilde dü-şünerek hâdiseleri dikkatlice ve siste-matik olarak müşahede etmek itiyadını inkişaf ettirmek, sonra da faraziyenin doğru olup olmadığını tahkik eden dü-şünceye dönmek için, tecrübî olarak fa-raziyeyi ispat etmeyi araştırmaktan iba-rettir. Öyleyse, bu söylediklerimizde şayanı dikkat bir şey olmamakla bera-ber (biz hepimiz, zaten muayyen bir ölçüde bu şekilde hareket ederiz), bu

şekilde düşünme usulü pratikte ekseri-ya tehlikeli olmuştur. Meselâ bu düşün-ce, mevcut nizamı devirebilir ve bizi ortaçağa sevkedebilir, zira bu silâhın kudreti anlaşılmıştır. Kolay görünme-sine rağmen, tabiatiyle düşünceyi bu kabil bir tatbikata mecbur kılmak, hâ-dise olarak güçtür. Hiçbir şaşhıs ken-disine takdim edilen bütün mevzulara, hiçbir zaman tamamiyle aynı ilmî bir noktaymazara sahip olmamıştır. Biz

he-pimiz, tasdik etmediğimiz veya kabul edemiyeceğimiz birçok fikir ve itikat-lara mütemayiliz; bunitikat-lara gayri ilmî ola-rak, bir hâdise olarak ve olduğu gibi inandığımız zaman, otorite olan bir dü-şünce tarzını temelinden imha ederiz. Bunun sosyal hayatın bir çok tarafların-da çok ehemmiyeti yoktur, zira hepimiz ilmî olarak hareket etseydik, muhave-relerimiz bir hayli fakir olurdu, buna mukabil bu husus meslekî hayatta mü-himdir.

Bizi en çok alâkadar eden mesele, muhakkak ki şudur: tefekkür sahasında ilmî bir noktai nazar bir kudret kaynağı olmasına rağmen, bir bina projesini yap-mak için kâfi değildir. Bir mimarî an-layış, menşei itibariyle bir yaratma gu-rup muadeleleri çözmek için, muhayyi-lesiyle birlikte çalışır ve bu binayı kul-lanacak şahısların, şahsî hislerini ilham edecek bir karakter verebilmek için bir kerre daha ele alır. Bu muadeleler gu-rubunun sureti halli ile ortaya çıkan mesele umumiyetle halihazırda yapıl-makta olan inşaatta çok muğlâktır ve birbirini takip eden kademelerle hare-ket eden ilmî metodla bunların halli imkânsızdır zaten bu tarzda bir proje-nin yapılmasının tecrübe edilmesi bile düşünülemiz. Demek düşünme yolu ve his yolu olmak üzere iki mekanizmaya

(2)

mâlikiz. Mimarların, yetişmesinde bu iki yolun münasebetleri üzerindeki nok-tayı nazarımı kısaca belirtmek isterim.

İlmî metodun başlıca rolünün, ha-zırlık yapmak olduğunu düşünüyorum.

İlmî noktai nazar, bilgileri öğren-mek ve elde etöğren-mek için en mükemmel temeldir ve buna ancak ilmî metod ile vasıl olunur. Şurası bir hakikattir ki, san'atkârın başlıca vasıtası, ilham ve-ya tahayyül, ancak bir şahsın fikri ile gelişebilir, Diğer bir ifade ile, muayyen bir vüs'atte mevzuları ihata eden bir zekâ, iç duygusu ile hareket edebilir ve yüksek kıymette .kuvvetli bir muhake-me serdedebilir; halbuki bu şekilde ha-zırlanmamış bir zekâ ancak basit ev-safta bir muhakeme yürütebilecektir.

İç duygusu ile hareket edebilen iyi bir mekanizma, ancak kullanacağı mal-zeme iyi oldukça mükemmeldir ve hiç bir şey bilginin yerini dolduramaz.

Tabiatiyle, müşahede ile çok şey öğrenmenin mümkün olduğu söylenebi-lir, fakat ben bunun iyi bir delil oldu-ğunu zannetmiyorum. Bazılarının mü-şahede ile diğerlerinden fazla öğrendik-leri şüphe götürmez, fakat müşahede uzuvlarımız ne olursa olsun, netice iti-bariyle gördüğümüz ve bize faydası ola-bilecek bir şeyin takdiri ve anlaşılışı, bizim izah ve anlama kabiliyetimize

bağlıdır. Böylelikle zekâlarımızda, tec-rübemizin bir kısmı kabiliyetimize bağ-lıdır. Böylelikle zekâlarımızda, tecrübe-mizin bir kısmı olarak ilâve olur. Bazı şeylerin mânalarını anlama kabiliyeti ve neticelerini muhakeme ile ilmî dü-şünce ve hakikî bilgilerin, biz mimarlar için son derece faydalı olduğunu görü-yoruz.

Diğer bir ifade ile, müşahede ile öğrenme kapasitesi, kısmî olarak ilmî olarak düşünebilme imkânına ve mo-hakemeleri formüle etmeğe bağlıdır.

Yalnız bu usul iyi bir hazırlığı müm-kün kılar. Building Research Station-da, farkına vardığımız kadar durum böyledir. Eğer birisi bu muhtelif mua-deleleri anlarsa, istidadının ilmî oldu-ğunu anlamalı, fakat aksi halde duru-munu artistik anlayış ile karıştırmama-lıdır.

Bu söylediklerimizden neş'et edebi-lecek en büyük risk, araştırma ile meş-gul olan mimarlar arasında doğabilir. Zira pratikte bazıları tabiatiyle ken-dilerine teklif edilen mevzuu üzerinde alâkalanırlar, o derecedeki mevzu ken-dilerine, nispetini kaybetmiş bir ölçü-de gözükür. Bu hayale meyal oldukları

müddetçe, böyle bir durum muhakeme-lerinin muvazenesini bozma tehlikesini doğurur, fakat diğer taraftan bu, bilgi-ler elde etmekten ibaret olan umumî te-kâmülün bir kısmıdır ve bunun böyle olması gerektiğini de düşünüyorum. Bil-diğimiz kimselerde, normal proje faali-yetleriyle birlikte, hayalin izi kalmaz. Hattâ umumî olarak şahsî tenkit kabili-yetinin canlandığı ve düşüncenin ber-raklaştığı zannedilir. Bu ilmî düşünce metodu ile ünsiyet peyda etmesinden çıkar. Bu şekilde düşünce tarzı sık sık duygu, otorite ve kudret —karakterinin inkâr edilmiyen fakat elle tutulmaz gö-rünüşü — hissiyle birleşmiştir.

Bu mesele başka bir veçhe de gös-terir. Araştırma itiyadı ve ilmî metodu tatbik eden mimar, başka bir fayda da elde eder, bu ilmî etüdleri muhakeme etme kabiliyetidir.

Bugünlerde gittikçe çoğalan bir il-mî istihbarat ve teknik malûmata mü-caat eden bir mesleği, icra eden için bu mevzuda çok mühimdir. Şurasını gözönünde bulundurmalıyız ki, bir âlim bazı şeyler ispat ettimi, bu hâdise elle tutulur ve ispat edilmiş olduğu için çok mühim bir şey bahis mevzuu olduğunu ikna edebilir. Mevzuunu, hey'eti umu-miyesine nazaran hakikatten daha mü-him bir hâdiseymiş gibi gösterebilir.

Fakat biz mimarlar için geri kalan, ve bulunması gereken binlerce şeyden daha mühim bir şey olamaz ve binneti-ce, muhakememizi muhafazaya mukte-dir olmalı ve şüurumuz varsa bir hâdi-seye ölçüsüz bir ehemmiyet vermeme-liyiz. İspat edilmiş şeyin, muhakkak ispat edilmemişten daha mühim olması gerekmez. İspat edilecek şeyin ekseriya en son dakikaya kaldığı ve bununla en mühim husus olduğu müşahede edil-miştir. Bazı alimlerin unutmaya hattâ başka bir sahada, dolayısiyle malûmat-ları olmadığı bir sahada yapılmış bir çalışmanın tamamiyle bağlı olduğu fay-dası ispat edilmiş bir hâdisenin bile unutulmasına temayülleri vardır.

Bunun için mimar, kendi tarafın-dan müşahede edilenin üzerine istinad etmelidir, zira bütün ilmî bilgilerin müsavi bir seviyeye çıkmasından evvel bir hayli zaman geçebilir, ayrıca bu hu-susun da ispatı lâzımdır. Âlimler ekse-riya, birçok müşahede ile öğrendikleri ve ilmî olarak ispat edilmiş hususlara mimarların bu kadar ehemmiyet ver-me temayüllerine şaşmışlardır. Biz ise, âlimlerin araştırdıkları mevzuların, bi-zim için araştırdıkları mevzulardan

da-mühim olduğunu farketmemelerine şaş-maktayız. Bir projenin yapılımasında, muvazeneyi bulmalı bu veya şu şekilde eksiklerini tamamlamalıyız. Mimarin va-zifesi budur.

Meselâ yakın zamanlara kadar âlim-ler tarafından beşerî tecrübe etüdü, ışık, hararet ve ses ile bu tahrik unsu-runun, fizik menbalarımn etüdü ile ay-nı alâkayı göstermediklerini zikredebi-liriz. İnsanlar, âletler kadar emin birer kaydedici değildir ve belkide bu sebep-ten dolayı âlimler onları, araştırma âleti olarak kullanmaktan cesaretleri kırıl-mıştır. Şahıs tarafından duyulan tahrik menbalarımn kuvvetlendirilmek ve ha-tanın izalesini tashih etmek için çok zaman beklenmiştir.

Bununla beraber, burada mimar-ların başlıca âletlerinden biri olan, in-sanların düşüncesi üzerinde mevcut ola-bilecek faaliyet sahası mevzubahistir. Bir şahsın zihninde teşekkül eden bü-tün resimler, bir noktai nazar veya kendisini çevreleyen şeylere, görme, tut-ma ve duytut-ma hisleriyle idrâk ettiği şey-lere nazaran bir aksülâmeldir. Mesele-nin beşerî cephesi o kadar uzun zaman ihmâl edilmiştir ki, bu hâdise, araştır-manın neticelerini etüd ettiğimizde, hat-tâ ilmî metodun ne dereceye kadar iti-mada şayan olduğunu bildiğimiz vakit bile, hakikî bir bildirimdir. Bu muhake-memizin yerini tutamaz ve muvazene-mizi muhakemeden giderek muhafazaya gayret etmeliyiz. Bu kendi kendimize, münasip şekilde haberdar etmek vazife-mizi yaratır.

Mimarî mekteplerde, ilmî metod ted-risatından faydalanmak için tatbiki mümkün kat'î fikir tarzını ortaya koy-mak bana daha güç gözükmektedir. Mu-ayyen bir derecede, ilmî araştırma ile doğrudan doğruya tecrübesi olan mi-marlar, bu ölçüye bağlı olarak tedrisat sahasına geçebilirler. Aynı şekilde, mu-ayyen bir derecede de, olgun yaştaki meslektaşlarımızın tecrübelerinden çıka-racağımız bir tedrisat tarzı da, istida-dımızı kullanma, yazılı şahsî tecrübeleri-miz bir tedrisat tarzı da, istidadımızı kullanma, yazılı şahsî tecrübelerimiz-den bahsetmek irade ve imkânlarımıza bağlıdır. Öyle ki, herbirinin emekleri birbirini tamamlasın ve her zaman sı-fırdan hareket etmek yerine bu itmam edici hareketten herkes istifade etsin, meselâ bina plânları, proje teşriki me-saisi üzerinde daha tamamlanmış ve da-ha çok izada-hatla neşredilmiş olmalıdır. Mimarlar, hususî ve mühim bir projeyi

(3)

hazırlarken, araştırma yapaklarını ve

çalışmalarını ilmi olarak yürüttüklerini,

hatalı olarak söylemek itiyat nidadırlar.

E ğ e r bu araştırmalarının neticeleri-ni sistematik şekilde k a y d e t m e m işlerse, dünyadaki inkişafa hissedilir ş e k i l d e hiç bir yardımda bulunmamışlardır. 33u sahada hekim ve m ü h e n d i s l e r d e n ü ş e n e -c e ğ i m i z bazı ş e y l e r vardır.

B u metodlar m e k t e p l e r d e , yavaş olarak inkişaf e t m e k t e d i r v e şurası şa-yanı t e e s s ü f t ü r ki. bunu lacil e t t i r m e ğ e m u k t e d i r değiliz. Eleman noksanlığımız vardır. Bununla beraher, ben, t a l e b e y e s a d e c e d ü ş ü n c e s i n i kullanmak v e kon-trol e t t i r m e k için elinin altında, işaret ettiğim esaslar dahilinde muhtelif im-kânlar olduğunu anlatmakla, tedrisatta çoft ş e y yapılacağına kani> im.

Sadece, muhtelif d ü ş ü n c e ve çalış-ma usulleri üzerinde bilgi sahibi olçalış-mak hile, ilerde t e c r ü b e s a y e s i n d e bu im-kanlardan şahsi faydalar elde etmeyi m ü m k ü n kılar. Bir şahıs hu farkları bi-lirse, şuurlu veya gayrı şuurî olarak, birbirlerinden ayrı d ü ş ü n c e tartları gi-bi, onları inkişaf ettirir. Za).ent birçok

e s e r l e r i n hu sahaya bir hayli sarih ola-rak y ö n e l m i ş olduklarını görüyoruz. Ben kendi hesabıma, Berlrntıd R u s s e r i ı ı

T h e S r i e n c e and llıe Creative Arts ney,in ^Science and Üie f r e a l i v e Arts isimli eserleri ile Kari l'earson'un

Grammar of S c i e n c e in ilk kısımları-na müracaat ettim. Bu e s e r l e r i bilhassa zikre!tim, zira muasır hayatın, m ü h i m vaziyeti hakkında yazılmış birçok eser-ler, iteni sukutu hayale uğratmıştır. Bunların ekserisi, hakikaten faydalı ola-bilmek için çok uzun yazılmıştır.

Bundan maada, mimari y e t i ş m e d e , ilmî düşünceyi tabii bir itiyad haline g e t i r e b i l m e k için, hattâ azimkara ne ça-lışsak hile, daha birçok s e n e l e r e ihti-yaç olduğunu kabul e t m e l i y i z .

Bu d ü ş ü n c e tarzına göre y e t işi irme-yi tabii ve uygun bulan birkaç mes'ut mimari profesörü hariç, mimari tedri-satta efektif olarak rol alabilecek v e il-mi düşünceyi ö ğ r e t e b i l e c e k kâfi dere-c e d e m i m a r bulabilmek içirı, ilmi araş-t ı r m a l a r ekibi içinde m i m a r l a r d a n fay dalan ma d e r e c e s i n i n g e n i ş l e m e s i n i bek-lemeliyiz.

Bu belki tle çok zamana ihtiyaç gös-termeyecektir. İngilterede bazı mimar-ların hususi araştırmaları kabul ettik-leri ve bu çalışmalarını ekseriya tecrü-bi projelerle tecrü-birleştirdiklerini v e bu t e m a y ü l l e r i n d e eok parlak ş e k i l d e

mıî-1 mıî-1 G

vaffak olduklarını m ü ş a h e d e etlik. Bu hususta iki misal zikretmek i s l e r i m .

İlk çalışma, hastahane inşaatları-nın inkişaf ve araştırmaları çalışmala-rında • N u f f i e l d Orğanization» da vazi-feli Rıchard L. Davîes'in heyeti tara-fından ele alınandır. Bu h e y e t hekim-ler, hastabakıcılar, statikçihekim-ler, v e bir llp binanın ilmi e t ü d ü n e iştirak e d e n diğer şahıslardan m ü t e ş e k k i l d i r ve bu teş-kilat bu iş üzerinde e v v e l d e n tecrübesi btilunjn bir m i m a r ı n idaresindedir.

Bunlar şu şekilde hareket etmişler-dir: Araştırma h e y e t i n i n mutavassıt bir imkân çibi kullanmışlar. H e y e t azaları hastahonelerdekl m e s e l e l e r i , hastabakı-cıların faaliyetlerini, hastahane servis-lerinin teşkilâtını ve hastalar tarafın-dan talep edilen i h t i m a m ı etüd etmiş-lerdir. Hastahane organizasyonu olarak bir hayli değişik bir sistemi icap e d e n bütün mahallerin y e r l e ş t i r i l m e s i y l e for-m ü l e e t for-m i ş l e r ve noktayı nazarlarını teyit e t m e k İçin İki s e n e m ü d d e t l e he-kimler heyetini h a s t a h a n e personelini v e anketçilerj inceden i n c e y e etüd etmiş-lerdi:. Üu şekilde faraziyelerini f o r m ü l e e l l i k t e n sonra, işin üçüncü safhası olan teerübi teyit s a f h a s ı n a g e ç m i ş l e r d i r . Halihazırda yeni tipin muhtelif servis-lerini ihtiva eden iki yeni hastahane kolunu inşa e t m e k l e d i r l e r . Bu binaların projelerini kendileri y a p m ı ş l a r ve Şi-mali İskoçya ve îrlaııdanın, mahallî hastahane servisleri vasıtasiyle icraat-larım kontrol ettirmişlerdir. Bu ş e k i l d e , etütleri kendilerinin hazırladıkları şartla-rı ihtiva edecek ve bu suretle faraziyele-rinin pratik neticelerini tetkik e l m e k im-kânına sahip olabilecekler ve etütlerini, ilk fikirlerini geliştirmek veya tâdil et-m e k l e lakip edebileceklerdir. Tabialile niyetleri hastane tesislerini m ü k e m m e l -leştirmek ve masrafı azaltmaktır. P r o j e ile hastahanenin pratik çalışması ara-sında mevcut olan yakın münasebet, ç a l ı ş m a l a r m ı n en e n t e r e s a n cephelerin-d e n biricephelerin-dir. Unı ş e k i l cephelerin-d e çalışmakla h e m mesleğin prestijini hüyük mikyasta kuv-vetlendirmekte hem de h e k i m l e r Camia-sına m ü k e m m e l bir destek olmaktadır-lar.

Diğer hir sektörde de, aynı einsten bir inkişafı m ü ş a h e d e ettik: m e v z u b a h i s olan Ijıgili?, mektepleridir. İngiliz. Milli Eğitim Nezaretinin B a ş Mimarı Mr. S. A, W. Johnson-Marschall, ikinci olarak gayet m ü t e c a n i s bir h e y e t l e m e k t e p l e r i n ilmi etüdii ile vazifelendiril m iştir. Bil-hassa umumî bir şekilde, m e k l e p proje-lerinde sıhhi prensiplerin kurulması v e t e k e m m ü l ettirilmiş inşaat met odlarının

g e r ç e k l e ş t i r i l m e s i işinde. B u vazifeyi y a p a b i l m e k v e muvaffak olmanın başlı-ca menbaı, ilmi ç a l ı ş a b i l m e kabiliyetidir. Mr. Johnsan-V arshall, bu çalışmayı ITertforslıırc Kontluğunda, K o n t l u ğ u n has mimarı Mr. G. ti. Aslin'nın yanında müşavir m i m a r vazifesiyle ele almıştır. E l d e e d i l e n n e t i c e l e r son d e r e c e şayanı dikkati ir: maliyet Hatlarının hissedilir düşüklüğü. nıiitec;,nis bir plânlama an-layiyş! v e bilhassa h o ş bîr g ö r ü n ü ş ü n ta-hakkuku.

Bu heyet vazifesini. Nezarette an-k e l î s r ve araştırmalar üzerinde çalışa-rak başarmıştır. Yakın bir zamandan beri de, mimarlara, projenin t e k e m m ü l ü sırasında, k-ıt'i olarak yapılabilecek ta-sarrufların kıymetlendiril meşinin müm-kün kılan bir m e t o d u gerçekleştirmek-le, yardım etmişlerdir. Bu vazife kont-luğun m e s ' u l i y e l i n d e d i r , fakat yeni in-şaat m et odlarını inkişaf e t t i r e b i l m e k iç i ıs, bazan. K o n t l u ğ u n Eğilim servisleri o t oril eleriyle mutabık olarak programda d ü ş ü n ü l m ü ş bir m e k t e b i inşa e d e r ve tecrübı bir inşaat olarak kullanır. Kont-luk aynı zamanda h e y e t e karşı müşteri durumundadır ve bu husiıs çok mühim-dir, zira hakikaten kapanmış yollardan çıkarmak için m u a y y e n bir garanti lâ-zımdır, Noktainazarıma göre bu tertip çok tatminkârdır. Buna benzer prensip-leri takip ederek herhangi hir bina sı-nıfının e l e alınabileceği v e projelerin kıymeti takdir e d i l e b i l e c e k ş e k i l d e yük-s r l t î l e b i l m e n i n m ü m k ü n olduğuna kani-yim.

Bu İki misal bir mimarın pratik ola-rak hangi tarzda bir araştırma gurubu-nu üzerine a l d ı ğ ı m gösterdiği gibi, bü-yük Ölçüde bir tatbiki araştırma halin-de halin-de bunu bir âlim gibi kullanacağını gösterecektir. Şahsi tecrübem, bu çeşit çalışmadan hir s e n e smıra, mimarların ilmi olarak düşün m i ye başladıklarım ve h e r nokta üzerinde bihakkın münakaşa e l l i k l e r i n i ve en müh inimi bildiklerini Zannettikleri ile hakikaten bildikleri arasında tefrik yapabildiklerini göster-miştir.

Bu mimarlar, m i m a r oldukları ka-dar da ilini adamlarıdır. Zaten bütün bu hususlar b e n î m ilk fikrimi teyit et-mektedir. yani m i m a r mimarlığını kay-bet m eden de ilim adamı olabilir. Bu ah-valde iliın bir h a r e k e t noktası olup mes-leğin ruhu değildir.

Bu kabil m e t o d l a n tatbik e d e r e k yani ilmi olarak araştırma v e t e c r ü b e tekniklerini kullanarak, mimarların öte-ri I e, prestij, kudrel ve ehliyetleöte-rini ge-nişlet m iye m u k t e d i r olacaklarına ve

(4)

mu-a y y e n bir ölçüde müstmu-akbel profesör ve eğitmenleri ilmî çalışmıya alışık mimar-lar arasından s e ç e r s e k mesleğimizin po-zi siy on uııu çabucak takviye e d e c e ğ i m i z e katliyim. Bu g e l i ş m e n i n müstakbel bir safhası olarak, anıştırma sahasındaki y ü k s e k tekâmül mektepleri bir muhit olabilir.

Bu arada, size başka bir müşahede-mi de takdim e t m e k isterim. Konferan-sımdan evvel, dikkatle dinlediğim gay-ri resmî bir münakaşada bulundum; burada mevzubahis olan m e k t e p l e r d e k i ilmi ve teknik malumatın ö ğ r e t i m i y l e tam mânasiyle mutabık değilim.

Herkes «o karlar öğrenecek şey v a r kî, hiç kimse hepsini bilemez; d e m e k projelerimizi bütün sahalardaki müte-hassısların yardımiyle etüd etmeliyiz» dediği zaman, bıı husus daima e l e alma-mız g e r e k e n bir m e s e l e olarak kalır. Ta-bî a tiyle bütün mütehassıslarda, etüdle-rin m e b d e i n d e n itibaren istişare edilme-lerini talep etmektedirler.

Ben bir binanın s a d e c e

mütehassıs-(Başiarafı 1ÜG ncı sayfada) h e d e mahkemeleri aydınlatmak yüzün-d e n yapılan çıkıntıların f o r m u RÜzet bu lun mam ıştır. Bu proje birinci mansiyona lâyık görülmüştür.

26 sıra numaralı projede aşağıdaki k a n a a t e varılmıştır;

Hükümet tle adliyenin tamamen ayrı d ü ş ü n ü l m e s i muvafıktır. Meydan güzel olmakla beraber arsa dışında ve meydan karşısında teklif edilen k i l l e l e r l e çok delinmiş. Adliye plâııı iyi d e f t i . Meydan d ü ş ü n c e s i y l e kare yapılması yüzünden tiç kattı binada ışıksız fazla saha var. Merdivenin vaziyeti çok kifayetsiz. Vilâ-y e t blokuntla, m e Vilâ-y d a n a bakan bir galeri güzel olmakta beraber hakikatte kori-dorlar kullanılacağı içiri lüzumsuz bul

un-lar l ı e y e i i n d e reis bulunan bir mimar vasıtasiyle, m u v a f f a k i y e t l e etüd edilebi-l e c e ğ i n e ve başedilebi-lıca eedilebi-lemanedilebi-larının mü-nasip şekilde tasavvur edilebileceğini zannetmiyorum, ancak bu ahenkli şekil-de çalışan bir veya iki adamın teşriki mesaisi olur ve bir kompozisyonun bü-yük hatlarını larif e d e r l e r s e » zaman tahayyül en iyi ş e k i l d e çalışır.

Tabiatİyle, e v v e l e m i r d e mütehassıs-ların fikirlerinin alınmasından sarfı na-znr etmiyorum. Lâzım olan, hakikaten nazik bir m e s e l e d e iyi ihzari münaka-şaları yapmak v e mütehassısı bu hususi görüşünü projenin bütün hazırlama müd-det inece takip etmektir. Ben sadece mo-dern ilmin t e k â m ü l ü sayesinde, komi-teler tarafından projelerin yaptırılması hususunun ihdas e d i l m e s i n i n yanlış ol-d u ğ u n u göstermek isterim. Hakikaten şuna kailiyim ki. başlıca ilim prensip-leri doğru olarak şahıslara intikal etti-rilse, vasat bir m e s l e k î zekâ bunu an-Samak ve kapmak için zahmet çekmeye-cektir. P r e n s i p l e r bizir harcıâlem

tecrü-beye, günlük m ü ş a h e d e y e v e etrafımızda c e r e y a n e d e n hâdiselere o kadar bağlar ki. nisbî olarak daha g e n i ş bilgileri ekte e l m e k daha kolay ulur, Bu fikirleri ve tecrübeleri birbir birimize n a k l e t m e y e başladığımızda, günlük izah ve hal ırlat-maları e l d e e d e r bu da hafızanın yü-künü h a f i f l e t m e y e çok yardim eder. B u g ü n k ü bilgilerimiz maalesef haliha-zırdan itibaren, bir mimara binaya mü-teallik başlıca ilmi bilgilerin h e y e t i umumiyesini ö ğ r e t e m e z : daha henüz bir intikal safhasında bulunuyoruz, bu safhada bazı ş e y l e r ispat e d i l m i ş v e pek ç o ğ u da henüz ispat edilmemiştir. Böy-l e oBöy-lmakBöy-la beraber henüz itibari ehem-miyetinin bile ne olduğunu çok iyi bil-miyoruz, Bilginin san'at kaideleri v e formlarla tezahür ettiği, an'anevî mes-ul duruma henüz vasıl olmadık. Belki buna hiç vasıl olunamıyacaktır. zira il-mi d ü ş ü n c e n i n ikliil-mi, fikirlerin intika-lini m u h t e v a d a n ziyade f o r m bakımın-dan ziyade f o r m bakımınbakımın-dan uzaklaştır-maktadır.

etti, İnşaat sahasının az, kitleleriıı nisbeti, mimarinin olgun olmasına r a ğ m e n bil-hassa adliye binasının hiç h a l l e d i l m e m i ş olması ve yukarıda bahsedilen galerinin vaziyeti doiayısıylc bu proje ikinci man-siyona lâyık görülmüştür.

2 sıra numaralı projede aşağıdaki kanaate varılmıştır :

Meydan teşkili iyi olmakla beraber biraz derin, adliye koridorunun meydana kapanması iyi değil. Vilâyet bloku yü-zünden hu koridorun uzadığı yer mana-landırılanmamışlır, Vilâyet ile adliye ara-sındaki kontras a r / u e d i l m e k l e beraber priüyeyi birinci kata indirecek kadar iler-letil m e s i ve bu s e b e b i n adliye karakte-rini değiştirmesi güzel bulunmadı.

Ağır cezanın arkaya atılması ve

iş-leyişi güzel olmakla beraber önündeki park karakterinde yeşillik ve giriş e t ü d e muhtaç. C e p h e l e r ve c e p h e d e k i kons-trüksiyon sistemi ciddî bir İfade taşı-makla beraber kararsızdır, Zemin katta binanın yarısının direkler önünde kal-ması diğer y a n s ı n ı n da piastır şeklinde olması s e b e p s i z görülmüş ve güzel bu-lunmamıştır.

Bu kusurlarına mukabil plânlar ol-dukça vazıh, işlektir. Bu s e b e p l e bu pro j e üçüncü mansiyona lâyık görülmüştür.

Başkan Başkan Yardımcısı Y. Mimar Y. Mimar Hüseyin K A R A Gündüz ÖZDEŞ

Âza Âza Âza Y. Mimar Y, Mimar Y. Mimar Af. KIRIMLI N . ELDEM Sabih ÖKE

Referanslar

Benzer Belgeler

Halbuki New-York eyaletine mülhak (Farmingdate) şehrinin yüzde yirmi (Hemstead) ve (Patchlogue) nahiyelerinin yüzde on dokuz ve Suffern şeh- rinin yüzde yirmi kısmı iş yeri

buki şimdiye kadar bunun ancak iki milyarı sarfolunmuş o - lup on milyar frank daha mütebaki bulunduğunu beyan ve bu parayı Fransa bankasına tevdi ve Devletin munzam garanti-

Her hangi bir çiflik bilhassa kışın lâyıkı veçhile ışıklanmazsa hiç bir suretle temiz tutulamaz .Elektrik sağma makinalarm işletmek için de kullanılır.. Diğer taraftan

Bunun yerine mimari eserlerimize yaraştırdı- ğımız ulusal zevklerden doğan güzellik kaidelerine uygun bir süs san'atı vücude getirilmişti. Nevşehirli İbrahim paşa

Nitekim, millî inşaat ve nafıa federasyonu tarafından yapılan bir tahmine göre, hususî eşhas tarafından verilen siparişlerin üçte ikisinin tamir ve bakım işlerine ta-

Bu suretle, esasında 1616 kişi istiab eden salon, gerektiği zaman 400 kişilik küçük bir salon hali- ne getirilebilmekte ve buna göre küçük temsil- lerden büyük boks

Adaman'dan teşkil edilen komisyon ahi- ren mesaisini bitirmiştir. Bir çok Avrupa memleketleri mima- rî teşekküllerinin bu işlere mahsus mevzuatını tetkik ederek,

Dış yan duvarlarının, şimdi yerleri sıvanmış olan kısımları vak- tile bütün çini kaplı imiş, Bu çiniler Bursadaki (Yeşil cami)- nin renk ve tertibinde olup o devreye