• Sonuç bulunamadı

K U Ç UK B İR EV Y A R A T M AK Y. M i m ar S a m im O K T AY

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "K U Ç UK B İR EV Y A R A T M AK Y. M i m ar S a m im O K T AY"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

K U Ç U K B İ R E V Y A R A T M A K

Y . M i m a r S a m i m O K T A Y

Yaz aylarının başındanberi şehrimizde v e di-ğer büyük şehirlerde bir yapı faaliyeti nazarı çeki-yor. Herkes kendini küçük de olsa bir eve, ama ken di malı olan bir çatının altına sokmak, kendisine ait bir mekânda hissetmek istiyor. Bu harpten sonra çoğalan ve biraz da paralılaşan şehir halkının ev derdine mukabil hissettiği bir duygudur.

Harp sona ereli çok oldu, fakat iktisat harbi devam ediyor, zannederim herkes pek de o uzak olmayan eski günleri hatırlarlar «Daha az kalabalık, daha az nakil vasıtası, daha rahat yollar ve bilhassa bol kiralık evler.» Rahatı seven iyi insanların dolaş-tığı koca şehirler yerini endişeli, acele geçen insan-larla tıklım tıklım dolu şehirlere terketti.

Biz, şehrin son durumunu olduğu gibi kabul etmek mecburiyetindeyiz. Şehrin insan kesafetini azlatmaktan ziyade kalabalığın dertlerine çare bul-ma daha realist bir hareket olur. Bilhassa herkese elverişli ev derdini halletmek çarelerini aramak baş-ta gelir.

Bizler bazan en dertli hâdiselere uysallıkla bo-yun eğeriz de elimizi yıkarken terkosun kesilmesi, çalışırken elektriğin inkıta yapması sinirlerimizi

ayaklandırır. Umumiyetle konfor hususunda tıti-zizdir.

Haklıyız; çünkü günlük yorgunluklardan sonra evimizde asrın en basit konforlarından istifade et-mek bir kelime ile rahat etet-mek isteriz. Su, elektrik, havagazı, telefon gibi konfor vasıtalarına malik o-labilmekte asrımızın en alelade şeylerine sahip ol-mak demektir.

Büyük şehirlerde ev spekülâsyonu azamî had-dini buldu. Halkın buna karşı ilk reaksiyonu gece-kondu evleri oldu.

Bizim memleketimiz için taze bir mevzu olan ucuz daha doğrusu orta hallilerin keselerine elve rişli ve kullanışlı ev meselesi birinci cihan harbin-den sonra harp sahasına dahil şehirlerde başlamıştı. Harbin bütün fenalıkları yanında bir de iyiliği

var-dır: Tüberküloz yatağı kenar mahalleleri yıkar, bu

harabeler temiz ve sıhhi evlerin yükselmesine bir hazırlıktır.

1920 den itibaren bütün dünya mimarları ucuz, rahat ve sıhhî evi aramağa koyuldular. Neticeleri her memlekette ayrı ayrı oldu. Bu işi bütün dünya-da idünya-dare eden bi' birlik te vardır. (Association in ternational d'habitation,) birçok memleketlerde kon-greler toplandı, ucuz ve her nevi ihtiyacı giderecek küçük evlerin ilân ve organizasyonuları hususunda prensip kararları aldı, bunları neşretti. Franz Schus-teı'in böyle bir neşriyatı vardır.

Ufak, fakat çok elverişli ev fikri etrafında dü-şünürken yerli malzemenin paraca maliyeti üzerin-de oynadığı rolüzerin-den yürüyerek mantıkî şeklin tes-bitine varılabilir. Meselâ bazı şehirlerde 1 m3 beto

nun 1 m-3 tuğladan keza 1 m3 taş tuğladan ucuzdur;

şu halde o mmtakada beton boşluklu bloklardan bölme ve taşma duvarlar yapmak daha kârlıdır.

(2)

Ş e k i l : 3

Keza işçiliğin v e inşaat süresinin maliyeti arttırdığını kesin olarak anlıvan italyanlar döşeme ve kiriş usu-lünü kökünden lâğvediyorlar. Bunun yerine yerde preste hazırlanan boşluklu bloklardan kirişler

ya-parak yerine monte ediyorlar (Şekil — I, 2 ) . Bu suretle hem kalıp masrafı olmuyor hem de amele parası asgariye iniyor. Buna mukabil usta işçi ih-tiyacı artıyor.

¥

Halk arasında (mimarî eseri) deyince boş yere sarfedilen paralarla elde edilen lüks anlaşılıyor. Se-bebi de yerli yersiz her yere çimento künkten sütun-lar diken, tavana, köşelere dökme alçı tezyinat ya-pıştıran kalfaların halka kendilerini mimar gibi ta-nıtmalarıdır. Sanatı, muhayyeril ukul bir şey sanan-lar bu binlerce alelâdeliği (sanatkârane) diye va-sıflandırmaktadırlar.

Ş e k i l ; 5

Yukarıda diğer memleketlerdeki neşriyattan bahsederken bu plânların kıymetleri hakkında bir şey söylemedim. Bu plânların çoğu realist olmala-rına rağmen memleketimiz için tatbikî kıymetleri az-dır. Bir mimar ne kadar hayata ve yaşamağa sadık kalırsa kalsın kendi (yapmak isteği) ni ortaya ko-yar. Yani yaratılan şey sanatkârın sanat iradesinin bir sonucudur. Sanatkâr bir müfessirdir. Bu yüzden muhitlerinden uzakta mimarlar millî sanat yarata-mazlar.

Evin küçük oluşu bu hususta bir değişiklik ar-zetmez, bu küçük sosyal olayda da mimar her defa ki hâdiselerle karşı karşıyadır.

Birinci Büyük Harpten sonra bu hususta sesini en çok yükselten, fikir v e sıhhat dolu bir yenilikle ortaya atılan (Le Corbusier) oldu ve (oturma ma-kinesi) fikrini müdafaa etti. Bir müddet sonra Adolf Loos, süsün boş yere sarfedilmiş para olduğunu is-pat için makaleler yazdı. Au. Perret'nin dediği gibi, süs daima inşaatta bir hatayı saklamaktadır. Süsten sıyrılan küçülen iklisadîleşen ev 20 inci asrın sadelik ve hendesî basitlik arayan üslubuna temel oldu.

Bütün ferdî düşüncelere rağmen en sosyal v e kitle namına açılan sergiler ve yayınlarla içtimaî bir olay, küçük evin propagandasını hazırlayan (Le Corbusier) nin bu hümanizmi pek iyi karşılanmadı.

Eski günleri sevip stil eşya gibi stil ikametgâh meraklısı zenginler muhiti, kutu gibi evlere, ve otur-ma otur-makinasına karşı bir reaksiyon hissetti. Aradan seneler geçti. Artık Le Corbusier'nin bir çok eserleri hakikat oldu.

Bugün 1920 mimarlarını düşündürüp iktisadiyi aratan buhran memleketimizde ayni kesafette mev-cuttur.

istanbul şehri birçok sebeplerden şehirci dü-şüncelerini kayıtlar içinde bulundurmaktadır. Büyük ve nadide âbideleı şehre karakterli bir silûet çizmiş-tir.

Bunu bozmamak kaygusu irtifalara hudut çiz-mektedir. Fakat diğer taraftan şehirdeki bütün ar-salar, evlerle dolsa da yine ev buhranı önlenemez. Şu halde yukarı doğru gitmek meselesi v e (oturma makinesi) problemi bizim için mevcuttur. Bunlar her halde silûeti bozmıyan semtlerde düşünülmelidir.

Bu çok katlı apartımanlarda her daireye dü-şen maliyet miktaıı az olduğu gibi apartmanın yu-karı doğru büyümesi de daima mümkündür. Bir apartmanda yüzlerce daire olabilir.

Istiyenlere kat mülkiyeti verildiği takdirde böyle apartmanların çok rağbet göreceği muhak-kaktır. Dairelerin fiatları da bugünkü rayice göre 4 0 0 0 lirayı aşmıyacaktır. (Şekil 8 ) de Rotterdam'da

(3)

tatbik edilmiş böyle bir apartmanın bir dairesi gö rülüyor. Bu esere V a n Tijen, Brinkmann, V a n der Vlugt müştereken çalıştılar. Yapı 1933 den 1934 e kadar sürdü. İnşa edildiği mahalle üç katlı evlerin bulunduğu amele v e orta sınıf insanlara ait idi. Bir daire takriben 50 m2 dir ve bir karı koca ile iki

çocuk için düşünülmüştür. Böyle ailelerin adedi çok-tur. Apartman mülkiyet kanunu çıktığı takdirde herk'.3 böyle bir eve kolaylıkla sahip olabilir. Bu tarzın son hududu bir gratsieldir.

Bu durumda karşımıza çıkacak ilk karşı fikir (aman siluet bozulmasın) dır. Bu söze cevap ver-mek çok kolaydır. Nasıl Süleymaniye: Bayazıt ku-lesi, ve diğer eserler şehrin karakterli silüetini çizi-yorsa yeni yapılacak eser de şehrin silûetine kendi karakterde katılacaktır. Cemiyette bunu kabul et-miyecek kadar geri düşünceli insanlar yoktur, zan-nederim. Vakıa bazan Yenicami açılsın diye hünkâr mahfilini yıkmak arzusunu izhar edenler görülmek-tedir. Bu âdeta iyi konforlu rahat ve sıhhî bir ya-şamayı konforsuz, az sıhhi fakat tarihî bir şehirde yaşamaya tercih etmemektir.

Cemiyet te insanlar da realist olmalıdır. Tarihî eserler sadece müzelik olacak kadar kıymetlidir. Meselâ bu harpta insanlar amaç uğruna nice tarihî eserleri hattâ kendi eserlerini yıktılar, onların bu feragatleri hor görülemez.

Istanbulun kadrosu ve kat irtifaları bugünkü gibi tutulmakta devam edilirse ev» buhranı önle-nemez.

Müstakil küçük eve gelince: Güzel boğaz v e adalar böyle evleıe âdeta susamıştır. Eğer standart inşaat malzemesi hazırlamak fikri memleketimize girmemekte devam ederse bu evleri de ancak zengin tüccarlar yaptırabileceklerdir. Yapı sanayii her halde ele alınmaya değer bir mevzudur. Devleti bu mevzu alâkadar etmesi lâzımdır, çünkü yapı sanayii ayni za~ manda harp sanayiidir.

Tek başına olmaktan diğan maliyet fazlalığı ancak prefabrikasyon'lar v e standardizasyonlarla gi-derilir.

Hafif ve az bilir işçi ile inşası kabil olan düralit, ksilolit, celoteks v e ilh. gibi malzeme, elemanter mal-zeme olan tuğla, beton, ahşap ve diğerlerine nazaran memleketimizde daha pahalıdır. Yani kısaca inşaat sahibi bunları ithal edenlerin yüzde kârlarını, nakliyat masraflarını ödemektedir. Türk yüksek mimarları v e ve mühendislerinin bir yapı şirketi kurmakta olduk-larını duyduk, her halde standart yapı meselesini hemen ele alacaklardır. Türkiyede de (küçük e v ) problemini halledecek yegâne çare de bu olacaktır. Bu işi biran evvel ıealize etmelerini beklemeliyiz.

D - ^ f o i J " U 3

<

1 . i j / JJB. Ş e k i l : 6

Tabiî malûmdur: Bir evi mimarın yapması de-mek o mimarın yaratmak iradesini kullanması-dır. Bu aksiyon hiç endişe taşımayan bir hareket

olamaz. Her mimar anlamı çapında sanatkâraneyi

(4)

Ş e k i l 9, 10

Ş e k i l : 11 K ü ç ü c ü k V i l l â , (57,00 M2)

Y . M i m a r R a h m i B e d i z

arar. Faidesizin sanat olmayacağı gibi sadece fayda da sanat değildir. Bunu kabil olduğu nisbette mu-vazenelendirmelidir.

işte sonsuz etütler faidesizi uzaklaştırmaya ça-lışmak içindir. Eser en sonunda bir (şemail p l â n ) a varır, bu kat'iyyen şematizm değildir, çünkü şema-tizm iptidaî bir sanattır.

En küçük evde bile mimar (faideli ile güzel) muvazenesini aramak mecburiyetindedir. Aksi

tak-dirde (küçük e v ) kalfa eserini aşamaz.

Sarahat plâna kabili inşa bir sadelik bahşeder. Prefabrikasyon meselesine gelince; kitle halin-de bütün memlekete teşmil edilirse hiç şüphe yok-tur ki, o memleket ki, mimarîyi öldürür. Fakat iş küçük mikyasta tutulursa millî bir faide sağlıyacağı bedihidir.

Bu hususta en ileri giden memleketler isveç, Amerika, Italyadır. Almanya bu harpten önce de böyle bir meseleyi ele almamıştı.

Meselâ Isveçte (E. Friberger) böyle bir

tecrü-benin uzun zaman propagandasını yaptı. Meseleyi en güzel halleden de odur diyebiliriz. Mimar bu pe-şin imal edilmiş plâklarla istediği evi yapabilmekte-dir.

Şu şartla ki, evin plânı plâkların eb'adma uj'gun bir karolaj içine çizilebilsin (Şekil — 7 ) . Ne olursa olsun böyle bir düşünce sonsuz sanat önüne çekilmiş bir hailedir. Lâkin seri imal ve iktisat me-selesi burada daha önemlidir.

Bu (prefabrike - peşin imal) işi o kadar ileri gidiyor ki, ufak sanayili memleketimiz için âdeta bir peri masalı halini alıyor. Meselâ geçen seneki

( D o m u s No. 2 0 8 ) mecmuasında yeni bir teklif ile karşılaşıyoruz (Şekil — 3 , 4, 5 ) ; banyo ile kombine edilmiş mutfak. Mutfak mağazadan satın alınıp evi-nize monte ediliyor. Tabiî her şey pürüzsüz ve

ter-temiz. Bizim memleketimiz için her halde biraz mübalâğalı bir şey, fakat (peşin-imal) tarzının is-tikballi olduğu muhakkaktır.

Bütün bı* endüstri meseleleri memleketimizde halen olmadığına göre acaba bizde (küçük e v ) problemini hiç düşünmemeli mi? diye bir sual soru-lamaz mı? Y. Mimar Rahmi Bediz'in bu hususta, kü-çük te olsa zikre şayan bir faaliyeti olduğunu kay-detmelidir. (Şekil — 9 - 1 1 ) de böyle bir evin posto tipini görüyorsunuz. Şemada sarahat bilhassa salon

dış ve iç mekân arasında vasıta olan cam ile infini bir birleşme halindedir.

Haddi zatında küçük bir saha işgal eden ev büyük bir programa sahiptir. Mimarın esprisi bu büyüklüğü küçük bir mekâna muntazam bir şekilde istif etmiştir. Bu istife dış atmosfer şeffaf satıhlarla iştirak ettirmek hüneri küçücük şemaya büyük bir olgunluk katar.

Her mimarın aklında büyük eserlerin hülyası yatmaktadır. Halbuki hepimize düşen, içtimaî vazi-fe en fakir bir vatandaşın bile eve sahip olabilmesi imkânlarını arayan (küçük e v ) meselesini hal için uğraşmaktır.

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Malatya da, istasyondan gelen cadde üzerinde iki yolun birleştiği bir köşe arsaya inşa edilen yeni İş Ban- kası, şehri süsleyen bir eser olmuştur:.. Binanın bodrum ve

Oturma odası güçlükle havalandırılabileceği gibi tek soba ile evin bütün odalarının ısınmaları da gayrikabildir.. Derece alan bu üç projedeki mahzurların hiçbirini

H e r hangi bir sebeble mevcut vergileri arttır- mak veya yeni bir vergi ihdas etmek icap ederse t a a h h ü d e giriştiği zaman mevcut olmıyan bu zam- lardan dolayı müteahhidin

Şu halde bunları hâsıl oldukları yerlerde yakalayıp en kısa yoldan harice def etmek lâzımdır... B u kireç ile yapılan sıva sathı, çok geçmeden, fiske

Talebenin tecrübe rasadlarına yarıyan küçük dürbinlerin konması için binanın çatısı iki teras halinde yapılmıştır.. Bu teraslar üzerinde âletlerin

Müstesna hallerde tiyatro perdesi- nin önüne gayet geniş bir perde indirilerek fil- min büyük mikyasta irtisamı imkânı verilmiştir.. Tiyatro salonunun her tarafına hesaplı

Bunun içindir ki, bu stadyumun ilk esas kısmını teşkil eden, asıl müsabaka yeri, diğer ikinci kısımlık temrin ve spor yerlerinden yüksek olarak inşa edilmiş ve bu