• Sonuç bulunamadı

Sivastopol kuşatmasının Türk basınına yansımaları (1941- 1942)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sivastopol kuşatmasının Türk basınına yansımaları (1941- 1942)"

Copied!
167
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TARİH ANABİLİM DALI

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ BİLİM DALI

SİVASTOPOL KUŞATMASININ

TÜRK BASININA YANSIMALARI

(1941- 1942)

Emre UYSAL

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç.

Dr. Çağatay Benhür

(2)

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(3)

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Emre UYSAL

Numarası 154202051002

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Doç.Dr. Çağatay BENHÜR

Tezin Adı Sivastopol Kuşatmasının Türk Basınına Yansımaları (1941-1942)

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan Sivastopol Kuşatmasının Türk Basınına Yansımaları (1941-1942) başlıklı bu çalışma 18/04/2019 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(4)

ÖZET

22 Haziran 1941’deki Alman saldırısının ardından Sovyet ordusu güney kesimine büyük değer verdi. İki taraf da bölgeye çok miktarda birlik yığmıştır. Hem Kafkasya’nın ve buradaki petrol rezervlerinin ele geçirilmesi için, hem de geçen sene başarısız olan Barbarossa Harekâtı’nı sonuca erdirerek SSCB’yi yıkmak amacıyla Almanlar güney cephesine odaklanmışlardır. Ekim 1941’de Kırım, Alman işgaline uğramış, Sovyet orduları cephenin bu kesiminde yalnızca Sivastopol’de uzun süreli direniş gösterebilmişlerdir. Aynı yıl Kasım ve Aralık aylarında gerçekleşen iki taarruzda Sivastopol düşmemiştir. Almanların 1942 taarruz planına göre Kafkasya’ya erişerek Moskova ile Volga’nın bağlantısını kesip Sovyet ordularını aciz düşürmek temel planmıştır. Bu planın hazırlık aşamasında, Kırım’da kalan son güçlü Sovyet mevzisi durumundaki Sivastopol kalesinin ele geçirilmesi için hazırlıklara girişilmiştir.

Savaş sırasında mücadelenin askerî açısının yanı sıra ekonomik ve diplomatik meseleler de ön plana çıkmıştır. Almanya’nın ilgilendiği konulardan biri de Boğazlar’ın durumu olmuştur. Ayrıca Kafkas petrollerinin yanı sıra, Balkan devletleriyle münasebetler de günün gündemine damgasını vurmuştur.

Kış saldırıları sırasında Alman ordusuna zor anlar yaşatan Sovyet birlikleri, malzeme ve personel açısından büyük kayıplara uğramaktan kurtulamamışlardır. Aralık-Ocak 1942 harekâtlarında Kerç Yarımadası’nı Alman işgalinden kurtarıp Feodosya ve Evpatorya gibi birçok Kırım limanına asker çıkarmalarına rağmen, diğer mevkilerde kısa sürede yenilmişlerdir. Mayıs 1942’deki Alman saldırısı neticesinde Kerç’teki Kızıl Ordu birlikleri de yenilgiye uğramışlardır. Böylelikle bir başına kalan General Petrov’un Sivastopol’deki Müstakil Sahil Ordusu, Haziran 1942 operasyonu sırasında General Manstein’ın XI. Ordusu karşısında iyi bir direniş gösterse de yenilmekten kurtulamamıştır. 250 gün süren bu kuşatmada iki taraf da ağır kayıplar vermiş ve her türlü zayiat bakımından Sovyet ve Mihver birlikleri toplam yarım milyona yakın asker yitirmişlerdir.

Tüm bu mücadelenin öncesinde, savaş sırasında ve olayın ertesinde Sivastopol’le ilgili gelişmeler Türk basınında çeşitli şekillerde yer bulmuştur.

(5)

SUMMARY

A description of the German offensive on June 22, 1941 The Soviet army highly valued the southern part. Both sides stacked multilateral unions. The Germans focused on the southern front to demolish the USSR by concluding the operation of Barbarossa, both for the seizure of the Caucasus and the gasoline reserves there. In October 1941, he stopped in Germany in Crimea; The Soviet armies could only show long-term resistance in Sevastopol. Sevastopol did not fall. According to the 1942 attack plan of the Germans, the plan was to cut down the plan of the Caucasus and cut down the plan of the Volga with Moscow and weaken the Soviet army. The preparation phase of this plan was made in Crimea, preparations were made for the capture of the Sevastopol fortress, a strong Soviet state.

In addition to the military aspect of the war, the economic and diplomatic issues have come to the fore. One of the issues that Germany was interested in was the situation of the Straits. In addition, relations with the Balkan states as well as the Caucasian oil began to mark the agenda of the day.

Learning the winter attacks Soviet troops who had a hard time with the German army could not survive the great losses of materials and personnel. In December-January 1942, they were able to rescue the Kerch Peninsula from German and take troops at the Crimean port in places such as Feodosian and Evpatoria, but were defeated in other positions in a short time. In May 1942, as a result of the German attack in the Red Army in Kerch, they were defeated. In 1933, during the operation of General Petstein's General Coast Army in Sevastopol, General Manstein's XI. Although he showed good resistance by using the army, he couldn't help but be defeated. In this siege, which lasted 250 days, both sides suffered heavy losses, and all kinds of casualty Soviet and Axis troops lost nearly half a million soldiers.

All the details about Sevastopol are blurred, in war and after the event.

(6)

ÖN SÖZ

Bu çalışma, Sivastopol’de yaşanan savaş hakkında Türk basınına yansıyan

haberilerin, günümüze kadar oluşturulmuş geniş perspektifli çalışmalarla

karşılaştırılarak analiz edilmesi sonucu çeşitli tespitler ortaya koyabilmek adına yapılmıştır. Türk basınında konuya ilişkin yönelimler ve eksikler, genellikle subjektif ve yüzeysel olarak verilen haberleri içerisinden elde edilmiştir. Böylelikle askerî tarih bakımından mühim bir meselenin iç yüzü, güncel basınla birlikte sunulmuştur.

Çalışmanın ortaya konmasında konuyla ilgili basındaki doğrudan bilgilerin kronolojik bir şekilde taranması usulü esas alınmıştır. Ayrıca İkinci Dünya Savaşı yıllarında, basındaki ideolojik yönelim açık olduğundan tek gazeteyle sınırlı kalınmamış ve o yılların üç büyük gazetesi, bilgilerin muhtelif görüşlerden verilebilmesi adına taramaya dâhil edilmiştir. Dönem hakkında ülkemiz ve dünya açısından önemli bazı meselelerin belkemiğini teşkil etmesi sebebiyle kritik değerde görülen bu konu hakkında bir çalışma yapılmıştır. Böylelikle bu tez, gelecekte ortaya koyabileceğimiz daha geniş birçok çalışmaya destek özelliği de göstermektedir.

Tezde kullanılan gazetelerin (Ulus, Tan, Cumhuriyet) seçiminde farklı görüşlere sahip oluşları ve o yılların en yüksek tirajlı gazeteleri olmaları göz önüne alınmıştır. Danışman generallerin savaş stratejileriyle ilgili bu gazetelerde yazı yayımlamaları geleneği ve konuyla ilgili zengin bilgiler içermelerinin yanında her güncel görüşü yansıtmaları bu gazetelerin seçiminde rol oynamıştır. Almanların zaferi elde edecekleri görüşünü savunan Cumhuriyet gazetesinde özellikle Mihver harekâtlarıyla alakalı birçok bilgi görülmüştür. Tan gazetesi ise Moskova’nın bakış açısından olaylara yaklaştığından karşı tarafın ahvalini yansıtmıştır. Ulus gazetesindeyse daha çok ülkemizin resmî yönelimi çizgisinde bir tavır göze çarpmaktadır. Bu durum yabancı gazeteler yahut diğer muhtelif süreli yayınlar ele alınmaksızın karşılaştırmalı bir basın taramasının ortaya konabilmesini sağlamıştır.

Çalışmada kullanılan nüshaların çoğunda ordu tebliğlerinde geçen bilgiler gibi günlük rutin kapsamlar genel olarak tüm gazetelerde benzer, hatta genellikle aynı metinden alınmış olmalarına rağmen en açıklayıcı olanının metne dâhil edilmesi önceliği prensip alınmıştır. Ayrıca üç gazetenin de yaklaşık olarak eşit ağırlıkta katkı

(7)

sağlaması adına kullanılan nüsha sayılarının birbirine yaklaşık olmasına dikkat edilmiştir. Bazı günlerdeki gelişmeler tüm gazetelerde eşit bir dille aktarıldıysa bu eşitlik kaidesine göre gazetelerden biri seçilerek çalışma gerçekleştirilmiştir. Böylelikle gazetelerin kullanımında bir ağırlık eşitliği sağlandığı gibi gereksiz tekrarlardan da kaçınılmıştır. Bir gazetede mevcut olup diğer iki gazetede bulunmayan bir bilgiden tereddütsüz faydalanılmıştır. Gazetelerde konuyla ilgili yayımlanmış tüm fotoğraflar ve yorum yazıları çalışmaya değerlendirme olarak eklenmiştir.

Gazetelerin içeriklerindeki bilgiler bire bir alıntılanmamıştır. Ancak konuyla ilgili köşe yazılarında verilen ve ister dönemin diliyle ilgili kasıtlı olanlar olsun, isterse imla hatası sebebiyle olsun, günümüz diline göre eksik yahut yanlış sayılabilecek başlıklardaki yazım hataları düzeltilmemiş, metne ve dipnotlara aynen yansıtılmıştır. Bazı yer ve kişi adlarındaki farklı yazımlar karşılaştırma yoluna gidilerek, gazetelerdeki farklı kullanımları gösterilerek mümkün olduğunca günümüzdeki kullanımlarına göre yazılmıştır. Rusça okunuşlar farklı alfabe transkripti gerektirdiğinden metinde Rusça yer ve kişi adları belirtilirken dilimize yerleşmiş formları varsa o şekillerde yazılmış, yoksa okunuşuna en yakın Türkçe yazımı benimsenmiştir. Ayrıca askerî terminolojide klasik olarak Roma rakamları tercih edilmiştir ancak 20’den büyük sayılar için bu sistem pratik ve görsel sebeplerden ötürü terk edilmiştir.

Gazetelerin temininde Selçuk Üniversitesi Merkez Kütüphane’den (Prof. Dr. Erol Güngör Kütüphanesi) faydalanılarak Cumhuriyet gazetesinin araştırmada kullanılan nüshalarının çoğu buradan elde edilmiştir. Ayrıca İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nden Ulus gazetesinin bazı sayıları temin edilmiştir. Ulus gazetesinin çoğu örneğiyle birlikte Tan gazetesinin ilgili tüm nüshaları Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi’nden alınmıştır. Diğer kaynakları teşkil eden kitap ve makaleler muhtelif şekillerde temin edilmiştir.

Bu çalışmanın oluşturulmasında emeği geçenlere, öncelikle kıymetli hocam Doç. Dr. Çağatay BENHÜR’e olmak üzere, teşekkürlerimi sunarım.

(8)

İÇİNDEKİLER

ÖZET ... I ÖN SÖZ ... III

GİRİŞ ... 1

1. BÖLÜM ... 6

SİVASTOPOL KUŞATMASI’NDA İLK AŞAMA: BELİRSİZLİK EVRESİ ... 6

1.1.MİHVER STRATEJİSİ VE HIZLI ALMAN İLERLEYİŞİ ... 6

1.2.UKRAYNA’NIN İŞGALİ VE KUZEY KARADENİZ MESELESİ ... 9

1.3.KIRIM MUHAREBELERİNİN BAŞLAMASI ... 13

1.4.KUŞATMANIN GECİKMESİ VE TARAFLARIN KARADENİZ STRATEJİLERİ ... 15

1.5.ALMANLARIN KIRIM’A GİRİŞİ VE SOVYET BOZGUNU ... 22

1.6.KUŞATMANIN BAŞLAMASI VE SONRASI ... 25

1.7.YENİLEN SOVYET ORDULARININ ŞEHRE ÇEKİLMESİ ... 28

1.8..SOVYET ORDULARININ SİVASTOPOL’DEKİ ACİL SAVUNMA ÖNLEMLERİ ... 31

1.9.SOVYET BOZGUNU SONRASI KIRIM’DA ALMAN EGEMENLİĞİNİN SAĞLANMASI ... 38

1.10.ALMAN ORDUSUNUN SİVASTOPOL’E KARŞI KIŞ TARRUZU DENEMELERİ ... 46

1.11.KARŞILIKLI TAARRUZLAR EVRESİ ... 49

1.12.SOVYET KIŞ SALDIRILARI DÖNEMİ ... 53

1.13.KIRIM’DA CEPHENİN PEKİŞMESİ... 64

2. BÖLÜM ... 69

SİVASTOPOL KUŞATMASI’NDA İKİNCİ AŞAMA: ALMAN ÜSTÜNLÜĞÜ EVRESİ ... 69

2.1.MİHVER ODULARININ SİVASTOPOL’E TEKRAR SALDIRMAYA BAŞLAMALARI ... 69

2.2.SİVASTOPOL’E YÖNELİK ALMAN BOMBARDIMANININ ARTMASI ... 75

2.3.ALMANLARIN 1942BAHAR TAARRUZU HAZIRLIKLARI ... 78

2.4.ALMANLARIN KERÇ TAARRUZU ... 83

2.5.ALMANLARIN TAARRUZ ÖNCESİ HAZIRLIKLARI ... 92

2.6.NİHAÎ SALDIRI VE ŞEHRİN DÜŞMESİ ... 95

2.7.SİVASTOPOL SAVUNMASININ ALMANLAR TARAFINDAN YARILMASI ... 101

2.8.SİVASTOPOL’DE DİRENİŞİN ÇÖKMESİ VE ŞEHİR ÇATIŞMALARININ BAŞLAMASI ... 120

2.9.SİVASTOPOL’DEKİ DENİZ BAĞLANTISININ KESİLMESİ SONRASINDAKİ GELİŞMELER ... 130

2.10.ALMANLARIN ŞEHRİ İŞGALİ SONRASINDAKİ GELİŞMELER ... 136

SONUÇ ... 141

KAYNAKÇA ... 146

(9)

GİRİŞ

Tarihteki en büyük silahlı mücadele olan İkinci Dünya Savaşı, Almanya’daki Nazi iktidarının toprak çıkarları uğruna 1939 yılında başlamıştır. Kısa sürede birçok Avrupa ülkesini işgal eden Almanya, son büyük kozlaşma olarak Sovyetler Birliği’ne saldırarak, savaştaki en büyük cepheyi açmıştır. 1941 yazından itibaren kısa sürede yıldırım hızıyla ilerleyen Alman orduları, kış geldiğinde durmak zorunda kalmışlardır. Bunun sebepleri tartışılmakla birlikte, Alman ve Sovyet ordularının Sivastopol kalesi önünde gerçekleştirmiş oldukları mücadele, Türk ve dünya basınında çeşitli şekillerde yankı bulan bir olay olmuştur.

Sovyetler Birliği ve Almanya arasındaki büyük savaş, kökeni ideolojilere dayalı bir koz paylaşımı mücadelesinden kaynaklanmıştır. Bu cephenin, ideolojik, siyasî ve diplomatik kıymeti olduğu kadar sosyolojik, coğrafî ve psikolojik etkileri de olmuştur. Ancak tarih sayfalarına büyük ölçüde politik ve diplomatik yönü ağır basan, insanların robot benzeri birer görevli olarak görülmekten öteye geçilmediği bir anlayışla, dar çerçeveli bir olay olarak yansımıştır.

Daha evvel birçok antik şehre ev sahipliği yapmış olan ve 25 asırdır yerleşimin görüldüğü Sivastopol yöresi asırlarca Rumlar, Tatarlar ve Ruslar için ticaret üssü görevi görmüştür.1 14. Asır’da Rumların Khersones, Rusların Korsun olarak

isimlendirdikleri yarımada üzerinde Yunan yerleşimlerinin yerine bir Tatar köyü kurulmuştur. 1783’teki Rus işgalinin ardından Tatarların Kadı Limanı olarak adlandırdıkları korunaklı liman Çariçe II. Yekaterina tarafından denizcilik stratejisi çerçevesinde değerlendirilmiştir.2 Kırım’ın en stratejik yeri durumundaki Akyar,

Kırım Hanlığı döneminde Kadı Limanı’nın güney yakasında bulunan Ak Yarlar yakınında ve Rusların Chornaya dedikleri Küçük Karasu Irmağı’nın ağzında bulunan bir köy olmuştur. Karadeniz’e hâkim olma projesi kapsamında Çariçe tarafından limana bir deniz üssü yapılması ve büyük bir limanın yanında askerî fabrikalar

1 “Sivastopol”, Meydan Larousse, c.18, 1992, s. 139.

(10)

kurulması direktifi çerçevesinde 1784 yılında bu Tatar köyü boşaltılarak “Şöhretin Şehri” anlamına gelen Sivastopol adında yeni bir şehir kurulmuştur.3

Şehir aynı zamanda büyük bir ticaret limanı olarak düşünülmesine rağmen her zaman donanma üssü olarak rağbet görmüştür. Çariçe Sivastopol adını verse de şehir kısa süre sonra, 1797’de Çar Pavel’in emriyle tekrar Akyar olarak isimlendirilmiştir. Bu adlandırma da uzun sürmedi ve Çar I. Aleksandr döneminden itibaren Ruslar tarafından Sivastopol, Tatarlar tarafından Akyar olarak anılır hale gelmiştir. 1826’dan itibaren şehir dış saldırılara karşı tahkim edilmeye başlanmıştır.4

Modern savaşlardaki büyük kuşatmaların ikisine ev sahipliği yapan Sivastopol, kısa sürede Karadeniz'in en önemli askerî limanı haline gelmiştir. Gücünü yalnız iktisada olan katkısından değil, aynı zamanda yakın tarih boyunca her daim tahkim edilmiş ve aktif bir şekilde kullanılmış bir kale olmasından almıştır. General Manstein’ın yönetimindeki Mihver birliklerinin şehri kuşatmasından tam 87 yıl önce de Sivastopol, gelecekteki kuşatmanın bir benzerine tanıklık etmiştir. 1854-55 yıllarında yaşadığı ilk kuşatma sırasında şehir, büyük savaşlara sahne olmuştur. İngiliz ve Fransız birliklerinin desteklediği Türk ordusu karşısında Rus birliklerinin direnişinde yüzlerce topun dövdüğü arazide yüz binlerce asker kozlarını paylaşmıştır.5

Yine müttefik yabancı güçler Rusların savundukları şehre mermiler yağdırmışlardır, ölümcül ve göğüs göğse mücadeleler neticesinde çok kayıplar verildi ve şehir ikinci kuşatmada olacağı gibi karış karış müdafaa edilmiştir.6120 bin Fransız, 15 bin İngiliz,

7 bin Türk ve 9 bin Sardinya askeri 38 bin kişilik garnizonla savunulan ve 60 bin kişilik başka birliklerin şehir dışından desteklediği Rus ordusuna karşı savaşmıştır.7 Nazi

savaş makinesinin sınırlarını zorladığı 1941-42 kuşatmasında şehrin gördüğü ilk savaşın akisleri sürmüştür; her kalenin, her tepenin çoktandır yerleşmiş hatırasının üzerinde oyunun ikinci perdesi oynanmıştır. Nitekim Sovyet basınındaki mit avcıları,

3 Ana Brittannica, Sivastopol, c.19, 1986, s. 441.

4 Büyük Larousse, Sivastopol kuşatmaları, c.17, s. 10.586.

5 John Grehan- Martin Mace, Images of War- The Crimean War: Rare Photographs from Wartime

Archives, Barnsley 2014, s. 138-139.

6 A. & G. H. Money, Sevastopol: Our Tent In The Crimea and Wanderings in Sevastopol, London 1856,

s. 85-99.

7 Paul K. Davis, Bisieged: An Enclyclopedia of Great Sieges from Ancient Times to the Present, Santa

(11)

kış saldırılarında şehre girmeyi başaramayan Almanlara karşı Kırım’daki 1941-1942 mücadelesini Kırım Savaşı hatıralarıyla özdeşleştirmeyi ihmal etmemişlerdir.8

Sivastopol’ün İkinci Dünya Savaşı sırasında muhasara altında kalmasının ve şiddetli savaşlara sahne olmasının, Sovyet ordusundaki inatçı kararlılıktan başka en önemli sebebi, şehrin ve limanının Kırım’daki en önemli mevki olmasının yanında Kafkasya’nın kapısı sayılması olmuştur. Sovyet hava güçlerinin henüz doğuda savaşın başladığı ilk günlerden itibaren Romanya petrol sahalarına karşı gerçekleştirmeye başladığı yıkıcı saldırılar karşısında Hitler, bu olayların engellenmediği takdirde Nazi ordusunun en önemli petrol bölgesinden mahrum kalacağı ihtimalinden dahi tedirgin olmuştur. Yalnız saldırılar karşısında değil, mevcut vaziyette bile geç kalındığı takdirde petrol stoklarının yetersiz olduğunun bilincinde olmuştur. Ayrıca Romanya’ya karşı girişilen saldırıların kaynağı olabilecek üsleri almakla daha zengin petrol rezervlerine sahip bölgelere yaklaşılacağını, çaba gösterildiğinde de bu rezervlerin ele geçirilebileceğini düşünmüştür. Bunun sonucunda Sovyet Rusya’nın işgali planını teşkil eden ve başarısız olan 1941’deki Barbarossa Harekâtı’nın devamı olarak 1942’de “Mavi Harekât”ı (Fall Blau) planlamıştır.9 İki harekâtın da ortak noktası, Sivastopol gibi merkezlerin kıymetli mevziler olarak görülmesi olmuştur.

Modern savaşa petrolü entegre eden, lojistiğin zorunlu unsuru yapan Alman ordusunun hızlı savaş stratejisidir. Motorize ordular oluşturarak yol ağına bağımlı savaşı ortaya çıkaran, işgalleri günler içinde tamamlayan ve askerlerin kendilerini bir çeşit süper insan gibi hissetmelerine kadar işi vardıran Alman ordusunun uyguladığı, tank ve hava birliklerinin koordineli işleyişine dayanan Blitzkrieg taktiği, akaryakıtsız mümkün değildir. ABD için petrol temelli ulaşım ağı kurulması sivil tüketimin baskısıyla mecburiyetten oluşmuş bir avantaj olmuştur.10 Almanya ve Japonya ise

akaryakıtta dışa bağımlı idi; zafer için hammadde kaynaklarını ele geçirerek muhafaza

8 Karl D. Qualls, Whose History is “Our” History? The Influence of Naval Power in Sevastopol’s

Reconstruction 1944-1953, Carlisle/PA 2004, s. 3.

9 Joel Hayward, “Too Little, Too Late: an Analysis of Hitler’s Failure in August 1942 to Damage Soviet

Oil Production”, The Journal of Military History 64 (July 2000), s. 769.

(12)

edebilmek, baskın avantajı onlarda olsa da Mihver güçleri açısından büyük bir kumar olmuştur.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Irak ve Venezuela gibi ülkelerde petrol üretimi vardır. Hatta 1920'lerden itibaren Irak petrolleri Akdeniz'e boru hatla yoluyla taşınmaya başlanmıştır.11 ABD, 1859'da ilk petrol kuyusunun açılmasından beri en

büyük petrol üreticilerinden biridir.12Savaş sırasında da ABD en büyük petrol üreticisi olarak kaldı; Avrupa içinse Romanya ve Kafkaslar'dan başka büyük kaynak yoktur. Romanya'nın petrol üretimi 1936'da savaş arası dönemin maksimum noktasına ulaştığı sırada yıllık 8.784.000 varildi. 1937'de Romanya petrol ihracında dünya beşincisi durumunda idi13 fakat Alman harp ihtiyacının yanında bu üretim, çok küçük bir miktar

olarak kalmıştır. Avrupa'ya en yakın petrol kaynakları Ortadoğu ve Kafkasya idi. Ancak İkinci Dünya Savaşı yıllarında önemli bir bölge olsa da Ortadoğu, dünya üretiminin ancak %7,5’ini sağlamıştır. Bunun da üçte ikisi Almanların kısa vadede ulaşmayı hayal bile edemeyecekleri, İran’ın İngiliz nüfuzundaki kısmından çıkarılmakta idi.14 1905 yılına kadar Sovyetlerin tek petrol üretim bölgesi durumunda

kalan Kafkasya, 1940’ta Sovyet petrol üretiminin %75’ini sağlamıştır.15 Muhtemelen savaş koşullarının getirdiği zorunlulukların da gerektirmesi sonucunda Azerbaycan tarihinde en fazla üretim 1941’de gerçekleştirilmiştir ve miktarı 23,5 milyon tondur16 (Almanya, temel petrol kaynağı durumundaki Romanya’dan ancak yıllık yaklaşık 5 milyon ton akaryakıt elde edebilmiştir). Almanya'nın yayılmacılığının karşısında duran Kızıl Ordu, Kafkasya önünde engel oluşturmuştur. Dolayısıyla Kafkasya hedefinin önünde Ukrayna ve buradaki savaş potansiyelinin yegâne merkezi rolündeki Sivastopol kalesi Almanya açısından değer kazanmıştır.

11 Timoty Michell, Karbon Demokrasi: Petrol Çağında Siyasi İktidar, çev. Fırat Berksun, İstanbul 2014,

s. 17.

12 Edgar Wesley Owen, Trek of the Oil Finders, A History of Exploration of Petroleum, Tulsa/Oklahoma

1975, s. 16.

13 Bogdan M. Popescu, Hydrocarbons of Eastern Central Europe: Habitat, Exploration and Production

History, Berlin 1994, s. 219.

14 Timothy Mitchell, Karbon Demokrasi, s. 21.

15 Muammer Çetinçelik, “Sovyetler Birliği’ndeki Yeraltı Enerji Kaynakları ve Maden Cevherleri”, Maden

Tetkik ve Arama Dergisi 65/65 (1965), s. 144.

16 Rehman Severov, “Azerbaycan’da Petrol Üretiminin Tarihsel Süreç İçerisindeki Değişimi”, Selçuk

(13)

Sivastopol ve Kırım’daki egemenliğin bir başka umulan getirisi, Türkiye karşısındaki Sovyet baskısının azaltılması olarak kendini belli eden, Almanya’nın güneyle iktisadî bağlantılarıyla ilgilidir. Askerî üretim için kroma gereksinim duyan ve 1937’den itibaren Türkiye’deki krom cevherleriyle ilgilenmeye başlayan Almanya, 1939’da Türkiye’nin ithalatında %51’lik paya sahip idi.17 Savaş yıllarındaki Türkiye’nin hammadde ihracatında krom, çok önemli bir maden olmuştur.18 25

Temmuz 1940’ta Türkiye ile Almanya arasında yapılan ticaret anlaşması sonucunda, iki ülke arasında 1944’e kadar sürecek olan ekonomik bağlar daha da güçlenmiştir.19

Ancak Türkiye olan ticarî ilişkiler, savaşın sürekli geniş sahalara yayılması neticesinde kesilme tehlikesiyle karşı karşıya gelmiştir. Bu durumda Almanya’nın Türkiye ile ekonomik bağlantılarının sekteye uğratılması riskine karşı sessiz kalması umulmamıştır. Karadeniz’in yalnızca Balkanlar’ın güvenliği ve Kafkasya’nın kapısı olması açılarından değil, güney sahillerindeki Türkiye ve Boğazlar açısından da değeri küçümsenemezdi. Almanlar, bir yandan Sovyetler Birliği’ni alaşağı etmeyi planlarken bir yandan Akdeniz’deki Müttefik baskısına karşı koymak, aynı zamanda Boğazlar, Kafkasya ve tüm bunları sahilleriyle donatan Karadeniz’de hâkimiyet sağlamak zorunda hissetmişlerdir.

17 Celalettin Yavuz, Osmanlı’dan Günümüze Alman Gizli Servisi: Türkiye Faaliyetleri, Ankara 2016, s.

176-179.

18 Çağatay Benhür, Stalin Dönemi Türk- Rus İlişkileri (1924- 1953), Yayımlanmamış Doktora Tezi, Konya

2008, s. 393.

19 Osman Akandere, Millî Şef Dönemi Çok Partili Hayata Geçişte Rol Oynayan İç ve Dış Tesirler 1938-

(14)

1. BÖLÜM

SİVASTOPOL KUŞATMASI’NDA İLK AŞAMA: BELİRSİZLİK EVRESİ

1.1. Mihver Stratejisi ve Hızlı Alman İlerleyişi

Cepheden yüzlerce kilometre içeride olmasına rağmen Sivastopol, Alman saldırısıyla erkenden tanışmıştır. 21-22 Haziran gecesi Karpatlar’dan havalanan Alman bombardıman uçakları stepler üzerinde alçak uçuş yaparak şehrin doğusundan limana yaklaşmışlardır. Hedefleri Sovyet filosu, uçaksavar bataryaları ve depolar olmuştur. Yukarı İnkerman limanının feneri yardımıyla yollarını bulan uçaklar sürpriz etkisi bekleseler de kısa sürede yoğun bir ışıldak dansı ve uçaksavar ateşiyle karşılaşmışlardır. Sovyet askerleri, uçaklar bombalarını bırakana kadar olayı tatbikat sanmışlardır.20 Saldırı filonun direnişi sebebiyle Kaunas, Kiev ve Jitomir’deki

eşzamanlı örneklerine kıyasla başarısızlıkla sonuçlanmıştır.21SSCB için İkinci Dünya

Savaşı bu hava bombardımanlarıyla başlamıştır.

22 Haziran 1941 günü hiçbir uyarı vermeksizin SSCB’ye saldıran Alman ordusu, anavatandan 3 milyon personel ve ek olarak Fin, Rumen, İtalyan, Macar, Hırvat ve Slovak ordularının destekledikleri Doğu Avrupa cephesini açmıştır.22 Kısa

sürede hızla ilerleyen Mihver güçleri, iki haftada Minsk, üç hafta içinde de Kiev kapılarına dayanmışlardır. Karşılarındaki Sovyet kuvvetleri, nicelik bakımından mütecaviz kuvvetlerle boy ölçüşebilir olmasına rağmen (170 tümen) nitelik açısından mukayese götürmez derecede aciz kalmışlardır. Tümenler arası örgütlenme ve yönetim bakımlarından aşırı zaafa sahip olması bir yana, Sovyet ordularının o sırada ellerindeki silahlar bir önceki askerî devirden kalan, kullanım tarihleri çoktan geçmiş

20 Catherine Marridale, Ivan’s War: Life and Death in The Red Army: 1939-1945, Picador 2007, s. 46. 21https://english.pobediteli.ru/flash.html (12 Kasım 2017).

22 Olayın ertesi günü, Cumhuriyet’te “Bitarafız” manşetiyle verilen olay, gerçekte böyle olmamasına

rağmen hiç beklenmediği sırada cereyan etmiş gibi aktarılmıştır. Buna ilave olarak Jitomir, Kiev ve diğer bazı şehirlerle birlikte Sivastopol’ün de Alman uçakları tarafından bombalandığı belirtilmiştir. Ayrıca çatışmaların başında mayınlanan Karadeniz sularının derhal savaş alanı haline gelişi vurgulanmıştır. Cumhuriyet, 23 Haziran 1941, s. 1. Karadeniz meselesi Tan’da “Karadeniz Harp Sahası” başlığıyla duyurulmuştur. Tan, 23 Haziran 1941, s. 1.

(15)

aletlerdi. Tabiidir ki, Almanlar düşmanın eksikliklerinden ilk safhada en iyi şekilde yararlanmışlardır.23

Bu hızlı ilerleyişin ve Almanların kısa sürede kuzeyde Leningrad, güney uçta Sivastopol kapılarına dayanabilmelerinin bir diğer nedeni de yıllardır hazırlık yapılan Sovyet sınırının kısa süre önce değişmesi ve durağan savunma modelini benimseyen Sovyet ordularının istilâ öncesinde mevzilerini oldukça batıya kaydırmaları olmuştur. Bu durum 23 Ağustos 1939’daki Sovyet-Alman gizli protokolü çerçevesinde gerçekleştirilen düzenlemeler neticesinde ortaya çıkmıştır. Karşılıklı nüfuz bölgeleri oluşturularak Doğu Avrupa’daki genç devletler paylaşılmıştır. İlk anlaşmaya göre

Finlandiya, Estonya ve Letonya Sovyet; Litvanya Alman egemenliğinde kabul

edilmiştir. Ayrıca Romanya’nın Besarabya bölgesi de Sovyet alanına dâhil edilmiştir. Polonya ise paylaşılmış ve batıdaki endüstri kesimleri Alman, doğudaki kırsal ama gayet geniş arazilerse Sovyet bölgesi olarak belirlenmiştir.24Bu durumda Sovyet sınırı

birçok bölgede yüzlerce kilometre batıya kaymıştır. Savunmanın bu zaafı sonucunda, yıllarca uğraşılarak yarım yamalak da olsa inşa edilmiş “Stalin Hattı” adı verilen savunma zincirinin yeni sınırlara ilerletilmesinden sonra ortaya çıkan çizgisel savunma denemesi, ilk Alman hücumlarında neredeyse her taarruzda gedik vermiş ve savunmada etkili varlık gösterememiştir. Almanlar bu durumdan en iyi şekilde faydalanmışlardır.25

Cephenin tamamında Almanların, hem sayı hem teçhizat bakımından kendilerinden daha üstün düşman birlikleriyle savaştıkları tek bölge Ukrayna olmuştur. Başta hedef büyük Sovyet birliklerini kısa sürede kuşatıp imha etmek olduğu için öncelikle merkez kesime yüklenilmiş ve güney bölgesi tali bir harekât görüntüsü vermiştir. Karl von Rundstedt komutasındaki26 Güney cephesinde 25’i Rumen olmak

üzere toplam 48 tümen bulunmaktayken, merkezde 100 kadar Alman tümeni yığıldığı, o günlerde tahmin edilebildiğine27göre Ukrayna harekâtının yakın bir hedef olmadığı,

23 Marc A. Forster, Savaşan Dünya, çev. Can Kayabal, İstanbul 1975, s. 205-206.

24 Raymond J. Sontag ve James S. Beddie, Allemagne (1871-1945), Auswärtiges amt. Nazi-Soviet

Relations, 1939-1941, Documents from the Archives of the German Foreign Office, , US Government

Printing Office, 1948, s. 96.

25 Raymond Cartier, İkinci Dünya Savaşı I. Cilt 1939-1942, çev. Hakkı Devrim, İstanbul 1975, s. 238-239. 26 Orest Subtely, Ukraine: A History, Toronto 2009, s. 460.

(16)

saldırıdan önce belirlenmiş olmalıdır. Gelecekteki neticeyi Alman kurmaylarının kendileri bile öngörmemişlerdir. Yine de hızlı bir ilerleyiş sonucunda Alman birlikleri ve müttefikleri her bölgede büyük mesafe almıştır. Minsk dolaylarında kısa sürede bir kuşatma gerçekleştiren Alman birlikleri 350 bin kadar esir almışlardır.28

Cephenin güney kesimindeki Alman birlikleri General Rundstedt, onun emrindeki Rumen birlikleriyse General Antonescu tarafından yönetilmiştir. Bunların karşısında General Budyonni29komutasında gayet kalabalık ancak hazırlıksız Sovyet

birlikleri yer almıştır.30 Savaş öncesinde Mikhail N. Tuhaçevski geleceğin mekanize

harplerini tahayyül ettiği sırada karşısında en büyük muhalifler olarak Kliment Voroşilov ve Semyon Budyenni’yi bulmuştur; Tuhaçevski neticede Stalin’in tasfiye hareketi sırasında ortadan kaldırılan önemli kurmaylardan biri olmuştur. Savaşın ilk evresindeki Sovyet stratejisinin fiyaskoyla sonuçlanmasının en önemli sebeplerinden biri ve en önemlisi bu durumdur.31

5 Temmuz’dan itibaren mütecaviz ordular Stalin Hattı’na yüklenmeye

başlamış ve beton engellerle tank hendeklerinden ibaret bu hat, Jitomir kesiminde on günde ancak aşılabilmiştir. Ancak bu direniş, cephenin tutulmasında büyük bir etki yapamamıştır. Yalnızca cephenin güney kesiminde, o da yalnızca birkaç gün düşmanı oyalamak şeklinde, Stalin hattı az çok işe yaramıştır. Ancak bunun sebebi, ilk haftalarda Mihver ordularının güney kesimine karşı geniş saldırılar üzerinde ısrarcı olmayışlarıdır. Merkez ve kuzey kesimlerinde Stalin Hattı varlık gösteremezken, merkez ve güney bölgelerinin ortasında bulunan Jitomir gibi mevkilerde oyalama

28 David Irving, Hitler’s War and the War Path, New York 1977, s. 411.

29 General Semyon Budyonni (Bodyonni, Budyenni veya Türk basınında geçtiği şekliyle Budiyenni),

Kızılordu’nun başarılı süvari komutanıdır. Rus İç Savaşı sırasında süvari birlikleriyle kazandığı başarılarıyla tanınır. Dennis E. Showalter, “Military History in Germany 1982-1983: An Overwiew of Periodical Literature”, Military Affairs: The Journal of Military History 48/2 (Apr.1984), s. 79. Budyonni, subaylarından birinin anlatımıyla “koca bıyıklı ama küçük beyinli adam” şeklinde tasvir edilmiştir. B. Liddell Hart, İkinci Dünya Savaşı Tarihi, çev. Kerim Bağrıaçık, İstanbul 2016, s. 227.

30 Tan’daki ilgili haberde, Alman güney kanadının komutanı olarak Mareşal List, Sovyet Ukraynası

komutanı olarak General Kunig gösterilmektedir. Bu durum muhtemelen kastedilen komutanlıkların grup değil kolordu olabileceğini yahut bilginin bir söylentiden ileri gelmiş olabileceğini düşündürmektedir. Tan, 25 Haziran 1941, s. 1. Kaldı ki, General Rundstedt’in Almanların tüm güney birliklerini yönetmesine rağmen General Budyonni cephenin güney bölgesinin tamamının değil ama en kalabalık Sovyet grubu olan Güneybatı Cephesi’nin komutanı idi.

31 Prit Buttar, Battleground Prussia: The Assault on Germany’s Eastern Front 1944-45, Oxford 2012, s.

(17)

muharebelerinin az çok başarılı olması Almanlara yine de vakit kaybettirmiştir. Sonuçta Alman komutanlığı Kiev’e doğrudan harekâtın uzun süreceği ve tehlikeli olacağı inancıyla kanat saldırısına eğilim göstermiştir. Uman Muharebeleri neticesinde 103 bin esir ve yüklü miktarda savaş ganimeti alındığı gibi Kiev’in sol kanat savunması da ortadan kaldırılmıştır.32 Genel cephe için veya mevsim ile zaman

açılarından değil de tek tek muharebeler ölçeğinde düşünüldüğünde ilk safhada ezici Alman üstünlüğü su götürmez bir gerçektir.

1.2. Ukrayna’nın İşgali ve Kuzey Karadeniz Meselesi

Dikkatlerin biraz da olsa güney kesimine çevrilmesine sebep olan olaylar zinciri, 9 Temmuz’da Sovyet uçaklarının Ploieşti’deki başarısız bombardımanı ile başlamıştır. Dört gün sonra altı uçaktan oluşan ve Sivastopol’den havalanan Sovyet bombardıman filosunun yine bölgede görünmesiyle beş gün sönmeyen yangın sonucu Unirea’da 9000 ton, ertesi gün ise devam eden akınlar sonucu 2000 ton daha petrolün yanmasına sebep olması, Alman planlarında belirgin bir etki yapmıştır. Artık Kırım’ın kısa sürede ele geçirilmesi ve Romanya petrol sahalarının emniyete alınması zorunlu görülmüştür.33 Ukrayna ve Kırım harekâtlarının tali bir operasyondan fazlası olması

için sebepler artmıştır.

19 Ağustos’ta Alman Güney Ordular Grubu Kiev dolaylarında 650 bin kişilik Sovyet birliklerini kuşatmış ve bir hafta sonra Dinyeper savunmasını geçmiştir. Böylece kısa vadede Kızıl Ordu’nun Dinyeper boylarında güçlü bir savunma hattı kurma ve Ukrayna’nın geri kalanını elde tutma ihtimali kalmamıştır. Hitler’in esas hedeflerinden biri, yıl bitmeden Kafkaslar’a girebilmek olmuştur.34 Mihver

ordularının başarılı oldukları aylarda Kafkaslar, Almanlar için harekât öncesindekinden daha kolay bir hedef olarak görünmüştür.

Genel olarak Ağustos ayı, cephenin çoğunda boşa oyalanmalarla geçmiştir. Söz gelimi, o sırada Mainstein’ın yönetimindeki bir tank birliği Hitler’in emri gereği güney kesiminden Leningrad’a doğru yola çıkarıldı ve aynı gün (15 Ağustos) emir iptal

32 Raymond Cartier, İkinci Dünya Savaşı I, s. 241.

33 Clayton Donnell, The Defence of Sevastopol 1941-1942: A Soviet Perspective, Croydon 2016, s. 12. 34 Marc A. Forster, Savaşan Dünya, s. 207.

(18)

edilince gerisin geri 200 kilometreden fazla mesafeyi tekrar gitmek zorunda kalmıştır.35

Kafkasya hedefine ulaşabilmek için Ukrayna engelinin aşılması gerekmiştir. Bunun için de Karadeniz sahillerinin temizlenmesi şartı ortaya çıkmıştır. Ayrıca Sovyet Karadeniz filosu da ciddi bir tehlike olarak görülmüştür. Karadeniz donanmasını üslerinden mahrum bırakmak, Akdeniz şimdilik Mihver egemenliğinde olduğu için, filoyu yok etmekle eşdeğerdi. Sovyet deniz gücünün üç büyük gemisinden birinin (Pariskaya Kommuna, sonraki adı Sivastopol) yanı sıra 160 denizaltısının 30’u ve daha birçok irili ufaklı askerî gemi Karadeniz’de üslenmiştir.36 Almanlar için

Kafkas yolunun açılmasında, Karadeniz sahillerindeki emniyetin sağlanması zorunlu görülmüştür.

Karadeniz’in mayınlanmasının ardından sahillerin güvenliği için gerçekleştirilen ilk adım Odessa’nın kuşatılması olmuştur. Güney kıyılarında güvenlik sağlanmasının önemi burada belirgin bir biçimde kendini göstermiştir. IV. Rumen Ordusu’nun Odessa’ya saldırısı 3 Ağustos’ta başlamış, yavaş ilerlemiş ve Sovyet sahil muhafızlarının inatçı direnişiyle karşılaşmıştır. Rumen güçleri düşmana karşı personel sayısında 1’e 6, topçu kuvveti bakımından 1’e 5 oranında üstün olmalarına rağmen kısa sürede üstünlük sağlayamamışlardır. Belirgin bir hava desteğinin de yardımıyla Sovyet müdafileri denizden taze kuvvet intikali dâhil her imkânı elde etmişlerdir. Harekât boyunca zor durumda kalan Rumen güçlerinin bazı birlikleri personellerinin %80’ini yitirmişlerdir. Şehre yapılan üçüncü büyük taarruzda Almanlardan kuşatma mühendisleri ve ağır top desteği alınmak zorunda kalınmıştır.37

Neticede şehir 16 Ekim’de Sovyetler tarafından tahliye edilmiştir. Ancak o zamana kadar Sovyet gemilerinin aktiviteleri ve cephe arkasına yapılan başarılı çıkarmalar, Rumen ordusuna büyük zorluklar yaşatmıştır. Yaklaşık 340 bin kişiden oluşan IV. Rumen ordusu Odessa’da 100 bine yakın kayıp vermiştir. Buna karşılık Sovyet tarafındaki kayıplar 42 bini geçmezken şehirden 350 bin asker ve sivil de

35 David Stahel, Operation Barbarossa and Germany’s Defeat in the East, Cambridge 2012, s. 394. 36 A. Atılay, “Denizcilik Bahisleri: Sovyet Deniz Kuvvetleri ve Bu Harpteki Rolleri”, Tan, 25 Haziran 1941,

s. 3.

(19)

tahliye edilebilmiştir.38 Bu gelişmeler Sovyet Karadeniz hâkimiyetinin tehlikeli

sonuçlar verebileceğini göstermesi bakımından önemlidir.

21 Ağustos’ta, saldırının ikinci ayı biterken Hitler’den cepheye yeni bir emir gelmiştir. Bu emre kadar birliklerin sıklet noktası merkez cephesiyken, artık Hitler merkez kuvvetlerinin ciddi bir kısmını kanatlara dağıtmaya karar vermiştir. Emre göre asıl hedef kışa kadar Moskova’nın alınması değil; Kırım’ın işgali, endüstri ve kömür sahası olan Donbas havzasının39 ele geçirilmesi ve Kafkaslar’dan kuzeye giden Sovyet

petrol yolunun kesilmesi olacaktır. Kuzey kanattaysa Leningrad’ın sıkıştırılması ve Fin kuvvetleriyle sağlam bir birleşme istenmiştir.40

Plan mucibince öncelikle Merkez Grubu’na bağlı Alman II. Ordusu ve II. Panzer Ordusu, Güney Grubu’na intikal etmiştir.41 Böylece I. ve II. Panzer orduları Ukrayna için güçlerini birleştirmişlerdir. Ancak neticede Hitler henüz iki hafta geçmemişken yine fikrini değiştirmiş ve Moskova’ya yüklenmek için Merkez Ordular Grubu’nu yeni baştan takviyeye koyulmuştur. Ukrayna’ya sevk edilen birlikler henüz bölgede ezici bir netice almadan gerisin geri onları döndürmek, ancak geri çekilip kışı bekleyen Sovyet ordusunun işine yaramıştır. Söz gelimi I. Panzer Ordusu, taarruz çıkış noktası olan Bukovina kuzeyinden Kiev güneyine kadar yıldırım hızıyla gelmiştir ve neticede Rostov’a kadar nispeten düz bir hatta ilerlemiştir. Ancak II. Panzer Ordusu, öncelikle Belarus taraflarında işe koyulmuş ve Pripet bataklıklarını kuzeyden geçerek doksan derece güneye çark etmek zorunda kalmıştır. Sonrasında Kiev yakınlarına kadar güneye ilerleyerek en son emir uyarınca tekrar Moskova’nın güney kanadını sarmak maksadıyla geldiğinden daha fazla yolu kuzeye tekrar gitmek zorunda kalmıştır. Bu iki ordu da büyük miktarlarda düşmanı esir etmiştir. Ancak biri

38http://www.worldwar2.ro/operatii/?article=7#top (3 Kasım 2017).

39 Donbas Sanayi Havzası, Azak Denizi’nin kuzeyinde bulunan, Rusya’nın sanayileşmesinden itibaren

kıymetini artıran ve günümüzde de Ukrayna’nın en önemli endüstriyel bölgesidir. Çeşitli ekonomi yorumlarında, Sovyetler Birliği’nin onsuz bir kutup kuşağı ülkesi, onunla birlikte ise bir büyük sanayi gücü olduğu vurgulanan bu yörenin yalnızca bir kısmını oluşturan Donetsk’te 1942’deki Alman işgalinden önceki günlerde yıllık 13 milyon tona yakın kömür çıkarılmaktaydı. Bu miktar, Sovyet coğrafyasının en büyük kömür üretim bölgesi olmasını sağlamıştır. Nikolai A. Voznesensky, Soviet

Economy During the Second World War, New York 1949, s. 51- 52.

40 William Shirer, The Rise and Fall of The Third Reich: A History of Nazi Germany, New York 2011, s.

770.

(20)

diğerinden kat be kat fazla yol çekmiştir.42 Bu akıl almaz malzeme ve vakit israfı

olmasaydı, bu orduların kışa kadar neler yapabileceği tartışmaya açıktır.

Hitler 6 Eylül’de kanatlara yüklenme fikrinden caymıştır.43 Bu durumda birçok

birlik tekrar merkeze sevk edilmiştir. Leningrad ve Rostov’daki aksaklıklar dışında kanatlardaki birliklerin birçok acizliğe rağmen büyük başarılar kazanmaları, yeterli kuvvetleri mevcut olsaydı neler yapabileceklerini akla getirmektedir. Örneğin, Hitler 15 Eylül’de verdiği bir emirle kuzeydeki Leningrad muhasırlarının ellerindeki uçak ve tankları almıştır.44 Zaten daha önce de Hitler, bir çırpıda verdiği emirle Kuzey Ordular

Grubu’nu topçu birliklerinden mahrum bırakmıştır.45 Bu durumda Leningrad

muhasarasının bir siper savaşına dönüşmesi kaçınılmaz olmuştur.

Tüm gayretlerin merkeze yoğunlaştığı Eylül’de Ukrayna’dan da zafer haberleri gelmeye devam etmiştir. Büyük çaplı bir muhasaranın ardından Kiev ile birlikte birçok Sovyet askeri ve malzemesi ele geçirilmiştir (19 Eylül).46Şehir kısa sürede düşmandan arındırılarak harabe halinde alınırken, Alman uçakları Sovyet Karadeniz Filosu’ndan bazı gemileri batırarak Karadeniz harekât sahasında varlıklarını göstermişlerdir.47

Ekim başlarında Odessa iyice sıkıştırılmıştır. Azak Denizi sığlığından dolayı büyük gemilere uygun olmadığından48 ve artık neredeyse açık denizden tecrit edildiğinden

donanmadaki küçük gemiler için bile Sivastopol’den başka büyük tesis kalmamıştır. İç kesimdeyse Kiev yöresindeki büyük birlikler teslim olmuştur. Böylelikle Dinyeper

42 Raymond Cartier, İkinci Dünya Savaşı I, s. 240. 43 David Irving, Hitler’s War, s. 439.

44 Raymond Cartier, İkinci Dünya Savaşı I, s. 272. 45 Marc A. Forster, Savaşan Dünya, s. 209. 46 David Stahel, Kiev 1941, s. 256-257. 47 Tan, 23 Haziran 1941, s. 2.

48 Azak Denizi'nin otalama derinliği 7 metredir, en derin noktasıysa 14 metredir. Rostov'a uzanan ve

Don Halici de denilen Taganrog Körfezi taraflarındaysa ortalama derinlik 1 metreye kadar düşer. Bu özellikleriyle Azak Denizi dünyanın en sığ denizidir ve büyük gemiler için, özellikle de draftı (geminin deniz altına batma payı) yüksek ağır savaş gemilerinin girmesine elverişli değildir.

https://www.britannica.com/place/Sea-of-Azov (23 Ocak 2018). Bunun yanında bu denizin giriş noktasını teşkil eden Kerç Kıstağı’nın güneydeki genişliği (en geniş noktada) 15 kilometreden fazlayken geçidin kuzey ucundaki en dar kesiminde iki yaka arasındaki mesafe 6 kilometreye kadar düşer.

http://vatankirim.net/yazi.asp?yaziNo=71 ( 23 Ocak 2018). Sovyet Karadeniz Filosu'nun elindeki en büyük gemi ve tek zırhlı olan Parizhskaya Kommuna'nın (veya basınımızdaki adıyla Pariskaya Kommuna; Paris Komünü, 1943'ten sonraki adıyla Sevastopol) ağırlığı yaklaşık 25 bin tondu; 9 metreye yakın draftı ile Azak'ta değil tamir görmek, denizde seyretmesi bile çok tehlikeliydi. Stephen McLaughlin, Russian and Soviet Battleships, Annapolis 2003, s. 207.

(21)

doğusuna iyice yerleşen Alman kuvvetleri biraz hızlanmışlardır. Artık bir yandan güneyde Kırım’a, öte yandan doğuda Kafkaslar’a uzanacak mütecavizlerin önünde, şimdilik, kendilerini durduracak ciddi bir güç kalmamıştır.

1.3. Kırım Muharebelerinin Başlaması

Ukrayna’daki başarıların ardından, sekiz piyade tümeninden oluşan Alman XI. Ordusu’na Kırım’ı temizleme görevi verilmiştir. Bu iş için küçük III. Rumen Ordusu’nun yardım etmesi planlanmıştır. Harekât başlamadan önce XI. Ordu Komutanı General von Shobert, uçağıyla bir mayın tarlasına zorunlu iniş yaparken öldüğü için (14 Eylül) yerine General von Manstein getirilmiştir. Ukrayna kesiminde

en zorlu görev ona ve XI. Ordu’suna kalmıştır. Çünkü merkez Ukrayna’da

muhasaraların ardından Alman ordusu karşısında pek fazla düzenli birlik kalmamasına rağmen Kafkasya yolunda ve Güney Grubu’nun kanatlarında ciddi Sovyet kuvvetleri mevzilendirilmiştir. Böyle kritik bir vakitte zaten zor bir vazife üstlenen Manstein’dan Kırım’ın temizlenmesinin ertesinde Kerç Boğazı’nı aşıp Kafkasya’da köprübaşı elde etmesi beklenmiştir.49Manstein, her ne kadar cephenin diğer kesimlerindeki ilerleyiş

sürse de Perekop Kıstağı yoluyla Kırım’a ulaşmayı ve Sivastopol kalesinin düşürülmesini önemsemiştir. Çünkü Hitler’in vurguladığı, Sovyet uçaklarının Romanya petrol sahalarından uzaklaştırılması fikrinde o da mutabık kalmıştır. Kırım’a üslenen Sovyet uçakları Doğu Balkanlar’ı taciz edebilme potansiyeline sahiplerdi. Manstein’ın planına göre, ordusunun iki kolordusu Rostov’u zorlarken bir üçüncüsü Perekop’a yüklendikten sonra Kırım’ı işgal edecekti. Önceki stratejik görüşleri göz önüne alındığında, elinden gelse tüm birliklerini Kırım’a yığmak isterdi ancak her kesimde ilerlemesini isteyen Hitler’in emirleri sorgulanamazdı. Manstein, taktik olarak Kırım kapılarını zorladıktan ve düşmanı bozguna uğrattıktan sonra elindeki motorize birliklerin hızlı bir manevrasıyla Sivastopol’e çabucak girmeyi planlamıştır.50

49 Raymond Cartier, İkinci Dünya Savaşı I, s. 270-271.

50 Erich von Manstein, Lost Victories: The War Memoirs of Hitler’s Most Brilliant General, ed. Antony

(22)

Harita 1: Kırım coğrafyası ve İkinci Kırım Savaşı’nın cereyan ettiği bölge.

Manstein 17 Eylül’de komutayı almak için Nikolayev’e gelmiştir. Bu sıralarda XI. Ordu unsurları doğuda Melitopol, güneyde Perekop civarına ulaşmışlardır. 20 Eylül’de Geniçşesk’e (Heniches’k) giren Almanlar51 en doğudaki berzahı kapatarak

Kırım’ın kuzeydeki son kara bağlantısını kesmişlerdir. Ancak henüz Perekop Kıstağı’nı aşma girişimi denenmemiştir. 46. ve 73. Piyade tümenleri bu iş için kıstağın kuzeyinde hazır bekletilmişlerdir. Manstein, önceki yıl Maginot Hattı karşısında uygulanmış olduğu gibi Perekop savunmasını zorlanmadan ve kısa sürede aşmanın yolunu savunmanın uzanamadığı yerden (bu durumda sahilden) saldırıp arkaya sarkmakta görmüştür. Bunun için mühendis birliklerine güvenen Almanlar, Perekop Hattı’nın kuzeyindeki Sivaş Gölü’nden karşıya bir çıkarma planlamışlardır. Bu plan, Kızıl Ordu’nun 1920’de aynı yerde yapmış olduğu saldırıdan ilham almıştır. Ancak bu sırada Kırım, benzer bir zihniyetle 51. Kızıl Ordu tarafından savunmaya hazırlanmıştır. General Kuznetsov, İç Savaş’taki örnekleri dikkate almış ve her türlü ihtimali değerlendirerek güçlü bir savunma hattı oluşturmuştur. 1920’deki çıkarmanın yapıldığı yere, yani Sivaş’ın ortasına bir hançer gibi uzanan Litovski Yarımadası’na

(23)

bir birlik (530. Alay) yerleştiren General Kuznetsov, olası duruma hazırlanmayı bilmiştir. Manstein çıkarma fikrini zaten uygulamamıştır. Bunun sebebi, Sovyet birliklerinin mevzilenme durumu değil, su kesimi elverişsizliğinin tespit edilmesidir. 24 Eylül’de başlayan Alman hücumu karşısında Sovyet güçleri fazla tutunamamışlardır. Neticede beş gün kadar karşılıklı hücumlarla geçen Perekop Muharebesi sonucu Almanlar, birçok malzemeyle birlikte 2600’den fazla kayıp vermelerine rağmen 10 binden fazla esir alarak geçidi aşmışlardır. Almanlar daha şimdiden başlayan malzeme ve cephane kıtlığının (malzeme kıtlığı Çek ve Rumen topçu bataryalarıyla yeni üretilen Nebelwerfer füzelerinin kullanılmasıyla bir ölçüde giderilmiştir) yanında sayı olarak da azınlıkta olmalarına rağmen, bu kesimde özellikle muharebe mühendislerinin ve diğer teknik donanımlarının mücadelede ağırlıklarını koymasıyla kesin galibiyeti elde edebilmişlerdir.52 Perekop’un geçilmesi için 70 bin

muharipten oluşan dört Alman tümeni yetmiştir.53

1.4. Kuşatmanın Gecikmesi ve Tarafların Karadeniz Stratejileri

Hitler’in 6 Eylül’deki son direktifi, öncekinin aksine generallerinin de çoğunun istediğini kabul ederek Moskova’ya öncelik tanınmasını içermiştir.54 Kritik

muharebeler safhasındaki XI. Ordu’nun tıpkı cephenin diğer ucunda, Leningrad’daki orduların düştüğü duruma benzer şekilde kıt olanaklarla savaşı sürdürmesinin sebebi büyük kuvvetlerle birlikte malzemenin de çoğunun tekrar Merkez Grubu’na yönlendirilmesi olmuştur. Bu sebeple, daha Perekop saldırısından itibaren ordunun mühimmat ihtiyacı başlamıştır. Bu saldırı sırasında Alman XI. Ordusu’na KG-27 ve KG-51 filoları havadan bombardıman desteği sağlasalar da bu eldeki ağır topçuya kıyasla zayıf bir ateş desteği olmuş ve iki Sovyet uçak filosu hâlâ Kırım göklerinde aktif olduğundan, mücadelenin bu aşamasında iki taraf da hava hâkimiyeti sağlayamamıştır.55

Hitler’in ısrarla Kırım’ı düşürmeye niyetlenmesinin sebebi, Perekop’un geçilmesinden bir ay önce, 23 Ağustos’ta Guderian’la yaptığı konuşmadan

52 Robert Forczyk, Where the Iron Crosses Grow: The Crimea 1941-44, London 2014, s. 46-53. 53 Tan, 26 Eylül 1941, s. 3.

54 Marc A. Forster, Savaşan Dünya, s. 210.

(24)

kestirilebilmektedir. Hitler’in hatalı emirlerini düzelterek kış gelmeden önce doğrudan Moskova üzerine yürünmesini sağlamak üzere karargâha gelen Guderian, Kara Kuvvetleri Komutanı Brauchistsch tarafından Hitler’le tartışmanın faydasız bir uğraş olduğu hakkında önceden uyarılmasına rağmen Hitler karşısında Moskova konusunu açmıştır. Karşılığında işittiği azarda Hitler’den, Ukrayna’nın hammadde ve tarım ürünlerinin Alman savaş gücü için hayatî önemde olduğunu ve Kırım’ın temizlenmesine ihtiyaç duyulduğunu dinlemek zorunda kalmıştır. Hitler; “Kırım, Rumen petrol sahalarına saldırmak için bir Sovyet uçak gemisidir. Generallerim savaşın ekonomik yönü hakkında hiçbir şey bilmiyorlar” demiştir. Guderian’ın itirazları sonuç vermemiştir.56 Manstein’ın Kırım’a saldırı konusunda öne sürdüğü

gerekçe, Hitler’in bu konudaki fikirlerinden etkilenerek oluşmuş olabilir.

Hitler’in beklentileri tamamen boş değildir. Ukrayna, 1940’ta SSCB’nin demir ve kömür üretiminin beşte üçünü, alüminyum üretiminin dörtte üçünü sağlamıştır.57

Ayrıca ülkede savaş öncesi (1940) tahıl üretiminin %23’ünü karşılamıştır; Kuzey Kafkaslar için bu oran %11’e yakındır (yine 1940’a göre). Donbas bölgesi başlıca Sovyet kömür rezervlerini içermiştir; bu bölgenin Alman işgaline geçmesiyle yalnızca rezervler azalmakla kalmayacak, SSCB’nin üretimi kısa sürede farklı şekillerde yerine konsa da ortalama kömür taşıma mesafesi 694 kilometreden (1940) 857 kilometreye (1942) çıkacaktır.58Yani her ne kadar 1941 boyunca Alman ulaştırma hatları uzarken

SSCB’ninki kısalmasına rağmen kuzey-güney ulaşımı arasına giren muhtemel bir işgal, Sovyet ekonomisinin can damarlarını hassas bir vaziyete sokabilmiştir.

8-9 Ekim gecesi cepheye ilk karlar yağarken59 Sovyet birlikleri aynı hafta Kırım’ın kapısını yıkan Almanlara karşı boş yere karşı saldırılar düzenlemişlerdir. Tekrarlanan saldırılar hiçbir netice vermemesine rağmen Alman iddialarına göre birçok zayiatla birlikte 2.141 esir vermiş ve 38 tank kaybetmişlerdir.60 Bu durumda yeni takviye alması imkânsız görünen Kırım’daki Sovyet birliklerinin işi iyice zora girmiştir. Cephenin hassaslığını henüz karşı saldırılar başlamamışken fark eden 51.

56 William Shirer, The Rise and Fall of the Third Reich, s. 771. 57 Tan, 21 Eylül 1941, s. 2.

58 Nikolai A. Voznesensky, Soviet Economy, s. 60, 77. 59 Raymond Cartier, İkinci Dünya Savaşı I, s. 271. 60 Tan, 3 Ekim 1941, s. 1.

(25)

Ordu Komutanı General Kuznetsov, Odessa’daki Müstakil Sahil Ordusu’nun61 tahliye

edilmesini ve Kırım’ı savunmak için çekilen birliklerin takviyesinde kullanılmasını istemiştir. Bu tavsiye Stavka62 tarafından 29 Eylül’de kabul edilmiş ve 3 Ekim’de Karadeniz Filosu eşliğinde 157. Piyade Tümeni Odessa’dan Sivastopol’e gönderilmiştir. Melitopol taraflarında Azak Savaşı ile meşgul bulunan IV. Alman Hava Filosu, bu nakliyat sırasında bir süre gemilere karşı girişimde bulunmamıştır. Son nakliye konvoyu yüklenmeye başlayıncaya kadar da işe karışmamıştır. 11 gemilik son Odessa konvoyundan bir gemi kaybedilip bir diğeri yara alsa da Müstakil Sahil Ordusu başarılı bir şekilde Sivastopol’e nakledilebilmiştir.63 Bu operasyon, şimdiye

kadar daha çok sadece varlığıyla etki edebilmiş (Fleet in Being64) Sovyet Karadeniz

Filosu’nun aktif şekilde katıldığı en başarılı harekât sayılabilir.

Kırım’a saldırının askerî sebepleri yanında, Boğazlar’ın vaziyeti de o günlerde Alman tutumunu etkiler nitelikte olmuştur. Karadeniz’deki hatırı sayılır tonajdaki (400 bin ton) Sovyet ticarî filosunun güneye geçme ve İngilizler ile işbirliğine girme ihtimali üzerine Alman istihbaratı ve dışişlerinin uzun uzadıya eğilmesi, bu ihtimalin ciddiyetle değerlendirildiğini göstermektedir. Almanya’nın Ankara Büyükelçisi von Papen’den Alman Dışişleri Bakanlığı’na henüz 23 Haziran’da iletilen telgraf, konu hakkındaki Alman telaşını gözler önüne sermektedir. Papen, meseleyi Başbakan Saraçoğlu ile görüştüğünü, Sovyet savaş gemilerinin geçişinin kesinlikle söz konusu olmadığını ve Boğazlar’ın mayın ve ağlarla tahkim edildiğini belirtmektedir. Ayrıca

61 Sahil Ordusu 18 Temmuz 1941’de, 9. Kızılordu’nun sahil grubundan alınan askerlerden, Güney

Cephesi Komutanlığı emriyle kurulmuştur. Ivan Yefimoviç Petrov tarafından yönetilen ordu, Odessa kuşatması sırasında kullanılmak üzere 1 Ağustos’tan itibaren eklenen tümenlerle güçlendirilmiştir. Eylül sonunda başlayan Odessa’nın tahliyesi sırasında Sahil Ordusu 1-16 Ekim günlerinde Sivastopol’e nakledilmiştir. Clayton Donnell, The Defence of Sevastopol, s. 17.

62 Kısaca “Sovyet Genel Karargâhı” olarak adlandırılabilecek bu yapı, Rusça kısaltmasıyla bilinen ve tam

çevirisi “Yüce Yüksek Komuta Genel Karargâhı” olan, Sovyetler Birliği’nin en yüksek askerî karar alma organıdır. M. N. Kozhevnikov, The Command and Staff of the Soviet Army Air Force in The Great

Patriotic War: 1941- 1945, Washington 1977, s. 2.

63 Robert Forczyk, Where the Iron Crosses Grow, s. 54.

64 İngiliz kaynaklı Donanma Varlığı (Fleet in Being) doktrini, kıyı kalelerine veya muhtelif istihkâmlara

güvenmeksizin savaşta doğrudan donanmanın etkinliğine bel bağlamak şeklinde özetlenebilir ve saldırgan bir tutumdur. Alfred T. Mahan, Deniz Harbi Üzerine, Çev. Tunçer Büyükonat, İstanbul 2013, s. 215-218. Rus Çarlığı’nın uyguladığı ve savunmaya dayalı Kale Donanması doktrininin ve mecburiyetler sebebiyle buna bağlı kalmış görünen Sovyet Baltık Filosu’nun aksine, Sovyet Karadeniz Filosu savaş süresince özellikle denizaltı ve keşif faaliyetlerinde Donanma Varlığı fikrine uygun görevleri gayet iyi uygulayabilmiştir.

(26)

Sovyet yönetiminin Karadeniz’deki ticaret filosunu İngiliz yararına seferber etmemesi ve Türk Dışişleri Bakanlığı’nın Almanlar lehine uzlaşır görünmesi gibi sebeplerle geçiş ihtimalinin olası görünmediğini eklemektedir. Yazışmalardan, Akdeniz geçişine karşı Alman yönetiminin o sıradaki en büyük umudunun mayınlara karşı sivil ulaşımın düzenlenmesi gibi sebeplerle geçici de olsa ulaşımın kapatılması olduğu anlaşılmaktadır.65 Çatışmalar sırasında, Karadeniz’e uzun bir sahil hattı bulunan

Türkiye’nin mecburen olaylara mudâhil oluşunun uzun sürmediği dikkati çekmektedir. 21 Ekim günü yoğun Alman baskısına karşı Sivastopol’den ayrılan iki Sovyet gemisi İnebolu’ya sığınmıştır.66

Kıstak savaşının ve ağır kayıpların ardından Sivastopol’de bulunan Sovyet Karadeniz Filosu Komutanı Oktyabrski’nin verdiği iki deniz piyade taburu ve Odessa’dan gelen tümenlerin de katıldığı Sovyet 51. Ordusu’nun elinde hâlâ 50 bin kadar personel bulunmakta idi. Ancak kuzey kesimindeki Sivaş kıyısı gibi muhtemel çıkarma noktalarıyla bir diğer kara geçidi durumundaki Çungar Yarımadası gibi mevkilerde birlik bulundurma zorunluluğu sebebiyle asıl muharebe kesiminde ancak 15-20 bin kadar asker bulundurulabilmiştir. Üstelik bu birliklerin çoğu milislerden ibaret idi. 51. Ordu’nun elinde V. Tank Alayı adı altında birleştirilen sadece 9 adet T-3467 tankı mevcut olabilmiştir. Cephenin her kesiminde Sovyet savunmasının zorda kalması sebebiyle muhtemelen uzun bir süre daha takviye alınamayacaktır. Ancak Manstein’ın elindeki kuvvetler de her zaman sınırlı olmuş ve işe yarar aletler o sıralarda neredeyse 76’lık havanlar gibi eski silahlardan ibaret kalmıştır. O günlerde

65 Sezen Kılıç, Hitler’in Gizli Dosyalarında Türkiye, İstanbul 2012, s. 449. 66 T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı, 55- 366- 57

67 T-34, İngiliz hafif tankları ve Mançurya’da ele geçirilen Japon tanklarından esinlenilerek yapılan BT

tanklarının halefi olan, bazı tarihçilere göre dünyanın ilk ana muharebe tankı sayılan Sovyet orta sınıf tankıdır. 1936’da Mihail İlyiç Koşkin tarafından Harkov’daki Komintern Fabrikası’nda tasarımına başlanmıştır. 1937’de ortaya çıkarılan A-20 ve A-30 modelleri yeterli görülmeyerek geliştirilmiştir. 1940’ta T-34’ün geliştirilmesi tamamlanarak ilk prototipi üretilmiştir. 1941 başında Stalingrad Traktör Fabrikası’nda seri üretimine başlanmıştır. 4 kişilik ve yaklaşık 27 tonluk bu tank, 76.2 mm’lik top taşıyordu. 400 kilometrelik harekât menzili ve saatte 58 km’ye varan hızıyla Sovyet mekanize birliklerine serilik sağlayabilmiştir. Eğimli zırha sahip olduğundan 88’likler hariç, 1941’deki hiçbir Alman tanksavarı bu tanka zarar verememiştir. Hem tasarım hem de ateş gücü bakımından Alman tanklarından üstünlüğünü kanıtlamıştır. En önemli üstünlüğü üretiminin ucuzluğu ve kolaylığı olmuştur. 84 binden fazla üretilerek hem İkinci Dünya Savaşı sırasında en çok üretilen tank olmuş hem de savaş sonrası mücadele yıllarında bir süre Kızılordu’nun ana tank modeli olarak kalmıştır. Steven J. Zaloga- Peter Sarson, T-34 Medium Tank 1941-45, Oxford 1994, s. 4-23.

(27)

inatçı Sovyet piyadesi ve tanklar kadar zırhlı trenler de Alman saldırısında hesap edilmesi gereken bir güç olmuştur. Sivastopol’deki hızlı inşa faaliyetleri neticesinde, Smyert Faşizmu (Faşizme Ölüm) treninin yanına yakında Voykovets de katılmış ve bu da 51. Ordu Komutanı Kuznetsov’a etkili bir seyyar ateş desteği sağlayabilmiştir.68

10 Ekim’de Alman hava güçleri, Kırım’daki Sovyet hava üslerini ve Mariupol gibi önemli limanları vurmuşlardır.69 Bunun gibi faaliyetler, açıkça güneydeki Sovyet bozgununu devam ettirerek ilerlemek isteyen Almanların geç de olsa gerçekleştirdikleri deniz yollarını kesme hareketi olagelmiştir. Perekop’taki birçok mühim pozisyon çoktan Almanların eline geçmiş ve 20 metre eninde tel engeller ve daha birçok istihkâm unsuruyla tahkim edilen Sovyet mevzileri yalnız tank ve ağır top ateşiyle değil, aynı zamanda güçlü Alman taarruz ekiplerince kullanılan alev silahlarının da yardımıyla70 kolay değilse de kısa zamanda aşılabilmişlerdir.

4-5 Ekim’de General Budyenni, kalan birlikleriyle Stalino üzerine karşı saldırı başlatmıştır.71Dikkatini Perekop üzerine veren Manstein ordularının meşguliyetinden

faydalanarak hem Kırım’a girmeye çalışan Alman birliklerine dolaylı engel oluşturmayı hem de Donetsk üzerindeki baskıyı azaltmayı hedeflemiştir. Mütecavizlere çeşitli kayıplar verdirilse de bu saldırı Alman birliklerini kalıcı olarak durdurmak için yeterli olmadığı gibi, aynı anda birçok kesimde güçlükler çıktığı için işgalcilerin işini kolaylaştırmıştır.

Hitler’in emirleri de en az Sovyet kurmaylarının planları kadar geniş çaplı olmuştur. Kıştan önce Moskova’nın düşmesi Hitler için yeterli gelmemiş, aynı zamanda “Komünizm’in kutsal şehirleri” olarak isimlendirdiği Leningrad ve Stalingrad’ın da düşürülmesini istemiştir. Böylece Fin birlikleriyle doğrudan temas sağlanması ve Moskova’nın iki kanattan genişçe sarılması hedeflenmiştir. Bunu yaparken aynı zamanda kuzeydeki Murmansk demiryolunun ve güneydeki Volga suyolunun da kesilmesini, Kafkas petrollerine de ulaşılmasını beklemiştir. Yani henüz

68 Robert Forczyk, Where the Iron Crosses Grow, s. 54-55. 69 Cumhuriyet, 11 Ekim 1941, s. 1.

70 Hüseyin Emir Erkilet, “Askerî Vaziyet: Hasıl Olan Manzara Şark Cephesinin Parçalandığı ve Sovyetler

Birliği Ordularının Çok Tehlikeli Günler Yaşamakta Olduğunu Göstermektedir”, Cumhuriyet, 11 Ekim 1941, s. 3.

(28)

kıştan önce, şimdiye dek ilerledikleri mesafe kadar daha yol gidilmesini (Volga-Arhangelsk hattı) emretmiştir.72 Yani Hitler de en az Budyenni kadar eldeki olanaklar

ile hedefler arasında orantı kuramayan bir yönetici olmuştur.73

Henüz kış gelmemesine rağmen şiddetli yağmurlar cephenin her yerinde harekât harbini zora sokmuş ve erken başlayan Budyenni taarruzları hiçbir etki gösterememiştir.74 Kiev’in düşüşünden beri o yörede karşı saldırıdayken bir de daha

güneyde başlattığı ikinci bir karşı taarruzla Budyenni ancak kendi gücünü bölmekten başka sonuç elde edememiştir.

Almanlar bu günlerde Moskova önlerinde çetin mücadeleler içinde olduklarından (2 Ekim’de Almanlar tarafından Moskova’nın düşürülmesini ve yöredeki Sovyet birliklerinin imhasını hedefleyen Tayfun Harekâtı başlamıştır) Sivastopol mücadeleleri, resmî tebliğlerde olduğu gibi Türk basınında da ikinci planda kalmıştır. Neticede Hitler, kanattaki Kırım ve Leningrad’ın değil, merkezdeki politik-ekonomik-psikolojik değerdeki Moskova’nın asıl hedef olması gerektiğine geç de olsa ikna olduğundan Ekim başından itibaren sıklet merkezi Moskova olmuştur. Ekim sonunda iklim şartlarının ve lojistik mesafelerin birleşiminden oluşan zorlukların da etkisiyle, Moskova’nın kuzeybatısında, Stavka’nın Kalinin Cephesi olarak isimlendirdiği yörede Alman ileri harekâtı durma noktasına gelmiştir. Çoğu yerde

72 William Shirer, The Rise and Fall of the Third Reich, s. 771-772.

73 Görüldüğü kadarıyla yöneticiler kadar kimi yazarlar da bu orantısızlığı gerçek sanma eğiliminde

olmuşlardır. Doğuda saldırıya geçtikleri sırada Almanların elinde keşif uçakları dâhil 2.000 kadar uçak, 4.000’den az tank vardır. Raymond Cartier, İkinci Dünya Savaşı I, s.228-229. Ayrıca cephede Almanların toplam muharip personeli 3 milyon kişiydi. Marc A. Forster, Savaşan Dünya, s.205. Sovyet tarafındaysa, Avrupa sahasında 5700 uçak vardı ve bunların yaklaşık üçte biri savaşın ilk iki haftasında Almanlar tarafından yok edilmiştir. J. S. Bolling, From Red Wings to Red Stars: Bombers, Intercontinental Ballistic

Missiles and the Evolution of the Soviet Strategic Arsenal in the Early Cold War, Georgetown 2010, s.

28-29. Genel olarak başlangıçtaki personel sayısı eşittir ve kışa kadar Alman ekipman kaybı ciddi düzeyde olmamış, Murmansk demiryolu da savaşın sonuna kadar asla kesilememiştir. Buna rağmen Tan’da gösterilen kayıp sayıları (Almanlar için 3 milyon personel, 11 bin tank, 13 bin top, 9 bin uçak; Sovyetler için 230 bini ölü, 720 bini yaralı ve 178 bini kayıp olmak üzere 1 milyon 128 bin personel, 8900 top, 7 bin tank ve 5316 uçak) Sovyet resmî tebliğine dayansa da Tan, Alman tebliğindeki Sovyet esir sayılarıyla ganimet bolluğunu gerçek dışı saymıştır. Bununla birlikte Sovyet tebliğine (buna göre Alman ordusu kıştan önce tamamen imha edilmiş olmalıdır!) körü körüne bağlı kalarak Tan, gazete kadrosunun subjektifliğini Stavka ile yarıştırdığını kanıtlamış görünmektedir. Tan, 6 Ekim 1941, s. 1. Aynı zamanda Cumhuriyet’teki cephe haberlerinde Almanların Vyazma Muhasarası’na ilaveten verilen, Fin kuvvetleri tarafından Murmansk demiryolunun kesildiği gibi haberlerin teyit edilmeden alelacele yayınlanması da aynı seviyede bir fanatizm örneğidir. Cumhuriyet, 14 Ekim 1941, s. 3.

(29)

Alman birlikleri savunmaya geçmek zorunda kalmışlardır.75 Bu durumda Almanlar cephenin kilitlenmesi ve Sovyet birliklerinin gelecek seneye daha iyi hazırlanmaları ihtimalini ortadan kaldırmak için ya Moskova üzerinde inat etmeleri ya da cephenin diğer kesimlerinde baskıyı artırarak statik cephe oluşumuna izin vermemeleri gerekmiştir. Almanlar ilk safhada bu seçeneklerin ikisini birden uygulamaya çalışmış ve bekleneceği gibi ikisinde de başarısız olmuşlardır.

İkinci seçeneğin tatbiki olan kanat saldırılarından birisi Karadeniz sahillerinde gerçekleşmiştir. Ekim ortasında düşen Odessa’nın ardından Sivastopol’ün de alınması ve Kerç-Rostov kesimlerine rahatlıkla ilerleyişe devam edilmesi gerekmekte idi. Azak kıyısındaki zaferin (Mariupol Kuşatması neticesinde şehir 9 Ekim’de düştü76)

ardından General Manstein XI. Ordu’nun iki hedefle birden ilgilenmesini doğru bulmadığından tüm gücüyle Kırım’a odaklanmayı seçmiştir. Bölgedeki Kleist’ın I. Panzer Ordusu Rostov’a ilerleyişe devam ederken Manstein Kırım’ı temizlemeyi hedeflemiştir. Diğer saldırılarda kullanılmak üzere bölgeden alınan Adolf Hitler

Panzer Tümeni’nin (Leibstandarte SS Adolf Hitler- LSSAH) ve 49. Dağ

Kolordusu’nun (49. Gebirgs-Armeekorps) yokluğu bir başka zorluk olmuştur. Böylece Manstein’ın elinde yalnızca 6 piyade tümeni kalmıştır.77 Kendisinden istenenlere

karşın çok yetersiz bir kuvvete sahip olsa da XI. Ordu Eylül’de yarım kalan operasyonlara Ekim ortasında devam etmeye hazır duruma gelmiştir.

Ekim’in ikinci haftasında XI. Ordu’nun Perekop’taki güçleri taarruz yenilemek için hazırlanırlarken, bölgedeki Orgeneral Löhr emrindeki Alman uçaklarıyla İtalyan ve Slovak askerlerinin desteklediği General Dimitrescu’nun Rumen kolordusu ve

General Kleist’ın I. Panzer Ordusu, Rostov üzerine yürüyüşü sürdürmüştür.

Karşılarındaki IX. ve XVIII. Sovyet ordularının çoğunu oluşturan 60 binden fazla Sovyet askeri esir edilmiş ve birçok malzeme ganimet alınmıştır.78 Bu günlerde, cephe boyunca devam eden Alman saldırısına yardımcı bir unsur da kışın başlaması olmuştur. Yağmur mevsiminde yolları çamur eden ve ulaşımı engelleyen Rus iklimi,

75 Ulus, 31 Ekim 1941, s. 1. 76 Tan, 10 Ekim 1941, s. 1.

77 Robert Forczyk, Where the Iron Crosses Grow, s. 55-56. 78 Cumhuriyet, 13 Ekim 1941,s. 1.

Referanslar

Benzer Belgeler

KuĢkusuz Çerkeslerin Osmanlı toplumunun bir parçası olma yolunda karĢılaĢtıkları ilk güçlük belki de dil sorunuydu. Çünkü daha önce gelen Tatar muhacirlerin

• Uygulamayı değerlendiren ise ölçüte göre değerlendirme yaparak eleştirel düşünme becerisi kazanır... CEVAP: E Öğretmen adaylarının eğitiminde, hazırladıkları

Bu çalışma kapsamında yanal deformasyon - basınç dayanımı grafiği ve akustik emisyon sayıları kullanılmak üzere iki farklı yöntemden yararlanarak bazaltik

Konsey‟in karşısına çıkmak için Paris‟e hareket emiştir. Yunan Başbakan Elefteryos Venizelos, Barış Konferansı için Paris‟e doğru yola çıktığında önce

Meclis-i Millîmizde Şanlı Bir Gün, İkdam, 11 Ocak 1916 Müttefiklerimizin Takdiratı, Tercüman-ı Hakikat, 23 Aralık 1915 Naçar Kalanların Kafilesi!, Tasvir-i Efkâr, 25 Aralık

Effect of vegetation patch size on selected chemical properties of soils under semiarid climate conditions.. Forestist 69(2):

Bu nedenle, meyhanede gördüğü, durmadan içen ve ertesi gün tıraş olup öğrencilerine toplumun manevî değerlerinin öneminden bahseden bir öğretmen gibi

Angelman sendromu postnatal mikrosefali, nöbetler, hipotoni, uyku bozukluğu, uygunsuz gülme atakları, elleri ağıza götürme, konuşmanın olmaması ve zihinsel