• Sonuç bulunamadı

Almanlar tarafından hazırlanan Haziran 1942 taarruzu haritası; kuzeyde 54.

Alman Kolordusu, güneyde 30. Alman Kolordusu ve merkezde Rumen Dağcı Kolordusu birliklerinin sorumluluk bölgeleri görülmekte. Kuzeyde Severnaya Koyu, batıda Kherson Burnu ve doğuda Sapun Sırtları bulunuyor. Haritada muhasara cephesinin 7 Haziran-3 Temmuz arasındaki kronolojik değişimi gösterilmekte, kaynak: Nachtrag'dan aktaran; Donnell, Defence of Sevastopol.

Berlin'de, 1 Temmuz'dan beri Sivastopol enkazının üzerinde Mihver bayraklarının dalgalanmasından duyulan gururun yankısı, Tük basınında yer bulmuştur. Limanda batırılmış kruvazör, muhrip ve diğer muhtelif Sovyet savaş gemilerinin enkazlarından oluşan bir yığın bulunduğuna, Almanlar tarafından dikkat çekilmiştir. Şehirde yıkımdan payını almayan bina kalmadığı; tüm bina, depo ve gemi tezgâhlarının hasar gördüğü kaydedilmiştir. Çatısı sağlam kalan binaların gayet az olduğu söylenmiştir. Alman uçakları ve ağır toplarının attıkları mermilerin şehri ve kaleyi harap ettiği, yalnızca bir katedralle birkaç dükkânın şaşırtıcı şekilde sağlam kalabildiği vurgulanmıştır. Almanlara göre bu yıkımın sebebi, şehri savunan Sovyet generali idi. Çünkü umutsuz bir mücadele için varını yoğunu feda etmişti. Bu

sorumluluk meselesinin diğer yüzü, Kafkasya'dan getirilen tüm takviyelerin

Sivastopol Kuşatması sırasında heba edilmesi idi. Sürdürülen mücadele sonucunda Alman hücumbotlarının iki Sovyet denizaltı avcı gemisini batırması da bilgiler arasında olmuştur. Almanlara göre şehrin düştüğü gün, yüksek rütbeli Sovyet subaylarını şehirden kaçırmaya çalışan bu gemilerin içinde bulunan birçok önemli bir kişi, gemilerin yok edilmesi sonucu esir edilmiştir.515

Şehrin düştüğü haberinin duyulmasından sonra Kherson516 yöresinde

sıkıştırılan Sovyet askerlerinin imha edildiği bilgisini vermesine rağmen Almanların yüksek miktarda esir aldıklarına dair bir bilgi vermemeleri, Sivastopol ve yakınlarında kuşatılan Kızıl Ordu birliklerinin büyük bölümünün deniz yoluyla tahliye edildikleri dedikodusuna yol açmıştır. Ancak yine de şehrin düşmesi, Mihver orduları açısından Doğu Cephesi gelişmeleri içinde parlak bir zafer olarak görülmüştür.517 5

Temmuz'daki Alman tebliğinde, Kırım'da kalan Sovyet birliklerinin de imha edildiği, alınan esir ve malzeme sayısının daha sonra bildirileceği aktarılmıştır.518 Bu durum,

kuşatılan birliklerin kaçabilmesinden çok muhtemelen henüz düzgün bir tespit yapılacak kadar zaman geçmemesinden kaynaklanmış olmalıdır. Nitekim birçok

515 Ulus, 5 Temmuz 1942, s.2.

516 Basında çeşitli isimlerle yer edinmiş bu yarımada, Cumhuriyet gazetesinde “Kerson” şekilde telaffuz

edilmiştir.

517 Hüseyin Emir Erkilet, “Askerî Vaziyet- Kursk Kesiminde Büyük Yarma Hareketi: Hedef Ostrogs-

Woroneş Hattını Tutarak Rus Ordular Grupunu Çevirmek ve Kafkasya- Moskova Yolunu Kesmektir”,

Cumhuriyet, 5 Temmuz 1942, s.3.

mevzi dövüldükten sonra tecrit edilmelerinin ardından bile uzun süre mukavemet edebilmiş ve kıstırılan batı berzahı haricinde topyekûn bir silah bırakma olmamıştır.

Resmî rakamlara göre Kherson Berzahı’nda 30 bin Kızıl Ordu askeri teslim

olmuştur.519 Berlin'de açıklama yapan bir Alman generali, şehre topçular tarafından

50 bin tonluk, uçaklarca da 24 bin tonluk çelik yağdırılmasına rağmen Sovyet direnişinin kuvvetli olduğundan bahsetmiştir. Alman 88'lik bataryalarının Sivastopol'e 180 bin mermi atmış olmalarına rağmen, ağır çaplı topların ve Stukaların baskılarına karşı sindirilemeyen mevzilere karşı dinamit kullanılmasının gerektiği itiraf edilmiştir.520 Kendinden önceki kuşatmalarla kıyaslandığında, bombardıman çapı ve

iki tarafın da benzer taktik baskılar oluşturmaya çalıştıkları göz önüne alındığında, Sivastopol Kuşatması için “topçular muharebesi” tesiminin kullanılmış olması, yerinde bir tespittir.

Savunma sırasında Sovyet ordusu, 106 bin kişiden oluşan yedi piyade tümeni ve bindirilmemiş bir süvari tümeninin yanında donanmadan elde edilen ve Amiral Oktiyabrski komutasındaki üç bahriye taburu ile savunmayı yürütmüştür. Kuşatma sırasında yalnız iki piyade taburu destek olarak şehre gönderilebilmiştir. Kâğıt üzerinde 70 Sovyet müfrezesi mevcut olmuş fakat gerçekte General Petrov’un Müstakil Sahil Ordusu bünyesindeki bazı birlikler %20 oranında donanmadan devşirilen ve piyade eğitimi yetersiz birliklerden mürekkeptir. Petrov’un elindeki en iyi birlikler 95’inci, 109’uncu, 172’nci ve 388’inci tümenlerde görev almıştır. Diğer tümenlerde beşer bin kişilik muharip personel varken bu tümenlerde yedişer bin kişi bulunmuştur. Müstakil bahriye taburları, nispeten iyi teçhiz edilmiş ve eğitilmiştir. Buna rağmen Sovyet hava ve deniz kuvvetlerinden yarım düzine avcı uçağı filosu savunma için tahsis edilmiş olsa da uçaklar eski ve yetersiz idi.521Aylarca kuşatmada kalabilecek kadar dirayetli bir ordunun neredeyse topyekûn esir edilmesi beklenemezdi. Yine de Alman kaynakları esir sayısını çok göstermişlerdir. 6 Temmuz'daki Alman tebliğinde, Sivastopol Savaşları sonucunda alınan esir sayısı 98 bin olarak verilmiştir.522Bu sayı içerisinde, Kırım’daki Alman ileri harekâtı sırasında

519 Anthony Tucker-Jones, Images of War: The Battle of The Crimea, s.59. 520 Tan, 6 Temmuz 1942, s.2.

521 Anthony Tucker-Jones, Images of War: The Battle of The Crimea, s.25. 522 Tan, 7 Temmuz 1942, s.2.

alınan bazı esirlerin de bulunduğu düşünülebilir. Çünkü Sivastopol’deki kuşatma operasyonu başladığı sırada, Alman ordusunun Kırım’ın diğer mevzilerine yönelik gerçekleştirdikleri işgaller henüz bitmemiş idi.

2.10. Almanların Şehri İşgali Sonrasındaki Gelişmeler

Her ne kadar Alman saldırısı, kısa sürede Sovyet imparatorluğunun çatırdayacağı ve içten parçalanacağı fikrine dayanarak başlamış olsa da bu beklenti gerçeğe uymamıştır. 30’lu yıllardan itibaren gerçekleştirilen reformlar özellikle taşrayı yormuş ve iç dengeleri sarsmış görünse de aslında SSCB bünyesindeki uyuşmazlık, Almanların umdukları denli ciddi boyutlarda olmamıştır. Yeni alınan Galiçya ve Besarabya gibi bölgeler müstesna olmak üzere, devlet bünyesinde ayrılıkçılık asla çoğunluğa ulaşmamış ve beklenen çöküş yaşanmamıştır. Bunun başlıca sebeplerinden biri şüphesiz dünya devriminden Rusya devrimine indirgenen ideolojik bakış açısının halka karşı pragmatik yaklaşımı olmuştur. Her bölgede olumlu sonuç vermese de siyasî ideolojinin getirmiş olduğu iktisadî tekelleşme üretimi artırmış ve halkın ihtiyaçlarının karşılanmasını kolaylaştırmıştır. Böylelikle güçlü bir askerî altyapının elde edilmesi bir yana, bazı bölgelerin açlıkla boğuşması pahasına halk nispeten memnun edilebilmiştir. İç bölünmenin yaşanmayışı, reformların hızlandığı Yeni Ekonomik Politika devrindeki düzenlemelerin bir getirisiydi.523 Tüm bu önlemler sonucunda, Mihver saldırısındaki temel prensip olan “düşmanı kısa sürede parçalamak” stratejisi, Sovyetler Birliği’nde işe yaramamıştır. Sonraki yıllarda ortaya çıkan Sovyet ordusunun yükselişi durumunun temeli, düzeltilebilen ekonomidir.

Sovyet orduları, Naziler karşısında iki büyük kitlesel saldırıya başarılı şekilde göğüs germelerine rağmen uzun süre bu yükün altından kalkabilecek güce erişememişler ve bu saldırılar karşısında bazen toptan esir edilmekten kurtulamamışlardır. Kerç’teki gibi 1942 yenilgilerinin Sovyet ordusuna aşırı sayıda esire mal olmasının en önemli sebebi, Stalin’in verdiği 227 numaralı emirdir. Buna göre hiçbir askerî birlik geri çekilmeyecektir. Bu da Almanların istediği, kanatlardan müdahale neticesinde çöken cephenin tamamen kuşatılması neticesini vermiştir.

523 Nicholas S. Timasheff, The Great Retreat: the Growth and Decline of Communism in Russia, New

Stalin’in vermiş olduğu bu emir, 1988 yılına kadar kamuyla paylaşılmamıştır. İlk kez Glasnost yıllarında ortaya çıkarılan bu belge, 1941’deki esir olma dalgasından Kızıl Ordu’nun 1942’de de kurtulamamasının nedenlerinden biridir.524

Sivastopol'e yönelik üç kitlesel Alman saldırısının en büyüğü, savunmacıların yenildiği ve şehrin düştüğü üçüncü saldırı olmuştur. Haziran 1942 hücumu, 28 gün sürmüştür. Bu saldırı, İkinci Dünya Savaşı sırasında yıkıcı malzemelerin en yoğun şekilde kullanıldığı çatışma olarak tarihe geçmiştir. Yaklaşık bir aylık taarruz süresince Alman topçuları çeşitli tiplerde 1,6 milyon mermi atmışlardır. 8. Alman Hava Filosu ise 23.751 sorti gerçekleştirerek şehre 21 bin ton bomba yağdırmıştır. Almanların ganimet olarak aldıkları malzemeler arasında 467 top, 26 tank, 86 tanksavar topu, 69 uçaksavar topuyla 758 havanın yanında sayısız tüfek ve muhtelif tipte hafif silahlar vardır. Sovyet Hava Kuvvetleri, havada 123, yerde 18 uçak kaybetmiştir. Alman personel kayıpları 4.327 ölü, 1.591'i meçhul olmak üzere 27 bin kadardır. Sovyet ordusunun son hücumdaki çarpışma kayıpları525Almanlar tarafından

abartılsa da muhtemelen aşağı yukarı Almanların tüm kuşatma sırasında verdikleri kayıplarla aynı düzeyde olmuştur. Sovyet esir sayısının fazla olduğu kesindir ancak Sovyetler tarafından Almanların bunun sayısını abarttıkları düşünülmektedir. Rumenler bu saldırı sırasında 1.597 ölü vermişlerdir. 277 asker ise kaybolmuştur. Tüm savaş sırasında Sivastopol kalesine gerçekleştirilen hücum, Maginot Hattı dâhil, istihkâmlara karşı gerçekleştirilen en zorlu taarruz olmuştur.526 Şehir, Mihver

kuşatmasına karşı 250 gün direnebilmiştir. Bazı kaynaklarda Almanların Sivastopol’deki kayıpları, 300 bin olarak verilmiştir; hatta bir kaynakta, yalnızca son saldırı sırasında verilen ölü sayısı 150 bin olarak kaydedilmiştir.527 Sovyet ordusunun

can kaybı, kesin olmamakla birlikte tüm kuşatma boyunca 50 bin ölü düzeyinde olmuş gibidir. Çünkü Kırım’daki tüm birlikler Sivastopol’e çekilememiş ve şehrin savunmasında görevli 106 bin personel mevcut olmuştur. Kuşatma boyunca yaklaşık iki tümen dengi takviye gelmesine rağmen son saldırı sırasında yaklaşık 25 bin yaralı ve hasta tahliye edildiğine göre gelen takviyelerin asker sayısını fazla artırdığı

524 Catherine Marridale, Ivan’s war, s.83.

525 Yani hastalık gibi diğer nedenler dışında, yalnızca sıcak savaşta verilen kayıplar. 526 Clayton Donnell, The Defence of Sevastopol, s.230-231.

beklenmemelidir. Şehrin düşmesinin ardından, 30 bin kişi Kherson’da teslim olmuştur. İki tümen büyüklüğünde bir güç şehirde, dağlarda ve diğer mevzilerde direnişe devam etmiş veya bot, denizaltı gibi araçlarla tahliye edilebildiyse, Haziran saldırısındaki Sovyet kaybı yalnızca ölü olarak en az 30 bin olmalıdır. Detaylı bilgi bulunmamasına rağmen bazı birliklerin direnişi sürdürdüğü kesindir; 1 Temmuz’dan itibaren cephe gerisindeki bazı mevzilerde ve dağlardaki derin mevzilerde uzun süre direnişin sürdüğü, Manstein tarafından anlatılmaktadır.528 Alman XI. Ordusu’nun

daha sonra Manstein tarafından yedek birlik olarak önerilmesine rağmen cepheye sürülmesi ve Leningrad bölgesinde çatışmalara kısa sürede katılması göstermektedir ki, Sovyet ordusunun ne kadar esir verdiği daha büyük tartışma konusuysa da ölü sayıları iki taraf için de yakın olmasına rağmen Almanlar, her türde askerî zayiat bakımından iddia edildiği kadar ölümcül kayıp vermemiş olmalıdırlar. Sovyet verileri, Almanların iyileştirilebilir kayıplarını dâhil ederek bazı sayılar vermiş gibi görünmektedir. Kuşatmadaki Mihver kayıplarının sadece ölü olarak toplam 71 binden fazla olduğu söylenmektedir.529

Sovyet askerleri, Almanların beklemediği şekilde, çok çetin bir savunma savaşı yapmışlardır. Maksim Gorki tahkimatındaki bin kişilik Sovyet garnizonundan yalnızca 50 kişi esir edilebilmiş ve bunların tamamı, Almanlar tarafından yaralı olarak ele geçirilmiştir. Şehir garnizonunun bir kısmı, çoğu tahliye edilebileceğini umarak, 9 Temmuz’a kadar mağaralar ve sığınaklarda direnişi sürdürmüştür. Sovyet kayıtlarına göre 30 Aralık 1941’den 4 Temmuz 1942’ye kadar 156.800 “iyileştirilemez” kayıp verilmiş, bunlara ek olarak 53.601 hasta ve yaralı kaydedilmiştir. Böylece yaralılardan ne kadarının tekrar cepheye dönebildiği şüpheli olmak kaydıyla, Kızıl Ordu’nun Sivastopol’deki toplam kaybının 200 binden fazla olduğu anlaşılmaktadır.530

Sivastopol torpido uçakları, denizaltılar, hücumbotlar ve sahil topları gibi çeşitli araçlarla kuşatma boyunca denizden ablukaya alınsa da Sovyet ordusunun takviye edilmesi hiçbir zaman tam olarak engellenememiştir. Yalnızca Haziran 1942’de, büyük Alman saldırısının gerçekleştiği ve şehrin düştüğü ayda 24 bin asker

528 Erich von Manstein, Lost Victories, s.278.

529 Anthony Tucker-Jones, Images of War: The Battle of The Crimea, s.71. 530 Chris Bellamy, Absolute war, s.640.

ve 15 bin ton erzak şehre ulaştırılabildiği gibi 25 bin yaralı ve hasta personel tahliye edilebilmiştir.531 Bu başarı, büyük risklere rağmen girişken şekilde vazifesini yerine

getiren Sovyet Karadeniz Filosu’na aittir.

Sivastopol’ün düşmesi sonrasında, iki tarafın da Karadeniz sahillerinde bulundurmak zorunda kaldıkları kuvvetler hiç azalmamıştır. Yine büyük çapta savaşlar yaşanmış ve Almanlar Kerç’ten geçmek zorunda kalmaksızın Rostov yoluyla Kafkasya’ya yaklaşmışlardır. Ancak 1942 sonlarındaki yenilgilerin ardından Almanlar, Volga boyları ve Kafkas Dağları’na kadar ulaşmışken hedeflerine

varamadan geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Kuzey Kafkasya’daki birlikler,

Hitler’in emriyle Kuban Yarımadası’na (Kerç Yarımadası’nın hemen doğusu) sığınmışlardır.532 Neticede Alman birlikleri, önceki sene Sovyet birliklerinin Kerç’te

düştükleri duruma mâhkum olmuşlar ve uzun savaşların ardından Odessa’dan çekilen Sovyet ordularının düştüğü duruma benzer şekilde Kırım’a çekilmek zorunda kalmışlardır.

Sivastopol fatihi olarak General Manstein, zafer sonucunda Hitler tarafından mareşallikle ödüllendirilmiştir.533 Ardından Mareşal Meinstein, 1941’de Hitler’in

bilinçli şekilde doğrudan taarruz etmeyip muhasarayı tercih ettiği Leningrad’da göreve çağrılmıştır. Şehir direndikçe Hitler’in telaşı artmıştır. Mareşal Manstein, XI. Ordusundan kalanlar ve kuşatma araçlarıyla birlikte kuzeye gönderilmiştir. Ancak bu seferde, onun teknik ve stratejik becerileri bile Leningrad’ı dize getirmeye yetmemiştir.534

Doğu Avrupa’daki birçok bölge Alman işgaline girerken ve bunun sonrasında tüm binaları, atölyeleri, hastaneleri ve hatta arazileriyle birlikte bir enkaza dönüştürülmüştür. Sivil yerleşimler birer yıkıntıya dönmüştür. Savaş koşulları dışında aynı zamanda Alman ordusu tarafından, arazilerdeki her yaşam unsuru sistemli bir şekilde yok edilmeye çalışılmıştır. Sivastopol’de olduğu gibi diğer yerleşimlerde de

531 Anthony Tucker-Jones, Images of War: The Battle of The Crimea, s.25-26.

532 David R. Galbraith, “The Defence and Evacuation of the Kuban Bridgehead: January- October 1943”,

Master of Arts in Military History and Strategic Studies, Maynooth (July 2014), s.16.

533 Robert Froczyk, Sevastopol 1942: Von Manstein’s Triumph, Oxford 2008, s.88. 534 Raymond Cartier, İkinci Dünya Savaşı I, s.425.

işgalin sona ermesinin ardından evlerine geri dönen sivillere yıkıntılar bir süre yaşam alanı teşkil etmiştir. Savaştan önce ve savaşın ardından bölgede bulunan donanma, şehrin inşa edilmesinde ve hususî biçimlenmesinde, daha önce olduğu gibi etkili bir kriter olmuştur.535

Sivastopol 12 Mayıs 1944’te kadar iki yıla yakın bir süre Alman işgalinde kalmıştır. 8 Nisan’da kuzeyden başlayan Sovyet hücumu neticesinde kısa sürede kuşatıldıktan sonra Rumen ve Alman birlikleri tarafından savunulmaya çalışılan şehirde, daha çok tahliye edilirken gerçekleşen denizdeki facialar nedeniyle Mihver birlikleri kayıplar vermişlerdir. Bu savaşlar sırasında iki taraf, yine toplam 200 bine yakın asker kaybına uğramıştır.536

535 Karl D. Qualls, Whose History is “Our” History, s.2. 536 Robert Forczyk, Where the Iron Crosses Grow, s.351-354.

SONUÇ

Almanların Sivastopol üzerinde ısrarcı olmalarının ne kadar stratejik getirisinin olduğu tartışma konusu olmuştur. Ancak 1942 yılının sonuna kadar taktik bakımdan Alman ordusunun üstünlüğü tartışılmazdır. Savaşın sonuna kadar Alman ordusundan her şekilde ürkülmesine rağmen, bazılarınca 1939’dan itibaren Alman savaş makinesi yalnızca göstermelik bir terör unsuru olarak da görülmüştür. Yine de yıllarca ardı ardına Alman orduları düşmanlarını kısa sürede alt ederek büyük bir genişleme kaydetmişlerdir. İkmal yollarının uzamasının yanında, Alman stratejisinin zorunlu noktası durumundaki akaryakıt ikmali sebebiyle uzayan lojistik yolları karşısında önlemler düşünülmüştür. Bu konuda, Kafkasya’ya ulaşılmasının yanında, Sivastopol gibi önemli bir limanın ve askerî üssün ele geçirilmesi kritik değerdeki bir hedef olmuştur.

Bakü petrollerini ele geçiremeyen Almanlar, umulduğu gibi hemen güçlerini yitirmemişlerdir. Aksine savaş bir o kadar daha sürmüş ve Almanlar geri çekilseler de asla pes etmemişlerdir. Savaşan ordular için 1941’deki Moskova Savunması kadar yıkıcı veya Stalingrad Savunması seviyesinde psikolojik değeri olmasa da Sivastopol’deki mücadele, asker ve malzeme bakımından Kızıl Ordu’ya pahalıya mal olmuştur. Bununla birlikte, vakit ve güç açısından Almanları da frenleyici bir etkiye sebep olmuştur. Sovyet savunması ve Alman saldırısı için zamanın en kıymetli kaynak olduğu düşünülürse, Sivastopol’deki savunmanın kıymeti anlaşılabilir.

Bir yandan Ukrayna’nın ekonomik zenginliklerle dolu stepleri, öte yandan Karadeniz, Boğazlar ve Ortadoğu’ya uzanan tarafsız Türkiye coğrafyasına uzanan bir liman olarak dikkati çeken Sivastopol, öteden beridir savunma amacıyla hazırlanmış bir üs olmuştur. Ancak daha yakın zamanlarda ve sözde daha modern şekillerde hazırlanan diğer birçok istihkâmdan daha etkili bir kale olduğunu kanıtlamıştır. Moskova üzerinde Almanların birden fazla ısrarcı harekâtta bulunmayışı ve Leningrad üzerine asla ciddi bir taarruzda bulunamamaları göz önüne alındığında, Doğu Cephesi için Sivastopol ile kıyaslanabilecek tek şehir savunmasının Stalingrad’daki direniş olduğu söylenebilir. Şehir, sonuçta düşmesine rağmen Stalingrad’daki savunmadan belki de daha büyük bir lojistik değere sahipolduğu söylenebilir. Her ne kadar

Stalingrad’daki direniş, netice üzerinde daha belirleyici olsa da Sivastopol’deki kale savunması, geniş çaplı alan operasyonları gerçekleştirilmeksizin aynı ölçüde Almanlar için yıkıcı olabilmiştir. Alman ordusu için, havadan ikmal düşünülüp genel itibariyle uygulanamadığından, tek hızlı erzak hattı deniz yolu olmuştur. Cephenin iki kanadı boyunca uzanan iki deniz boyunca etkili bir Mihver hava üstünlüğü kurulabilmiş olmasına karşın, Karadeniz’den yeterince faydalanılamamış ve Sovyet Karadeniz Filosu asla yok edilememiştir. Bu durum Kızıl Ordu açısından, en azından Moskova ve Stalingrad önlerindeki başarılar kadar değerli sayılabilir.

Neticede geç de olsa güçleri kırılan Almanların topyekûn bir gerileme yaşaması, temelde savaş ekonomisine dayanan bir süreçtir. Sovyet endüstrisi de savaşa hazır olmadığının işaretlerini savaşın ilk yıllarında göstermiştir. Ancak sonrasında Almanlar, elde edilebilse bile ikmali yapılamayan kaynakların yokluğunu cephe boyunca her geçen gün çok daha fazla çekmişlerdir. Bu süreç, Berlin’de sona ermiştir. Sovyet Cephesi’nin güney bölgesine dâhil olarak cereyan eden mücadelenin sosyolojik etkileri elbette göz ardı edilemeyecek düzeyde olmuştur. Buna rağmen Türk basınında konu ele alınırken ve Kırım’daki çatışmalar üzerine yorumlarda bulunulurken, halk unsuru hakkında herhangi bir demece gerek duyulmadığı görülmektedir. Devletlerarası ilişki seviyesinde bazı yöneticilerin açıklamalarında ve bundan daha seyrek olarak resmî tebliğlerde bölge halkı hakkında bazı temennilere ve bilgilere rastlanabilir. Ancak gazetelerde genellikle ait olunan tarafın görüşlerini doğrudan yansıtıcı tavırlar sergilenerek gelecek tahminleri yapılmış veya geçmiş olaylar hakkında güncel fikirler seçilerek haber yapılmaya çalışılmıştır. Söz gelimi, savaşa bizzat dâhil olan ve bu konu hakkında herhangi bir yorum yapma görevi bulunmayan cephe generalleri dahi çeşitli çıkarımlarda bulunmalarına rağmen Türk basınında, savaş konusunun işlenmesi safhasında Kırım ile Türkiye arasında kültürel bağların bulunması ve iki memleketin komşu olmaları, herhangi bir gündem değeri taşımamıştır.

Sivastopol’ün kuşatma altında olduğu günlerde, olaylara dâhil olan birçok kişinin, sosyolojik tespitler içerikli anılar kaleme aldıkları bilinmektedir. Şehirde savaş boyunca örgün eğitimin devam ettiğini, yeraltı tezgâhlarında cephane üretilirken veya

siperlerde beklenirken hayatın sürdüğünü vugulayan yazılar mevcuttur. Savunma süresince, şehirde tarım yapan veya son saldırı neticesinde yüzerek esaretten kaçan Sovyet askerleri olduğu gibi, saldırılarını bir vahşet olarak kınayan veya düşman halkı takdir eden Alman subayları da olmuştur. Buna rağmen Türk basınında, askerlerin birer otomatik makine olduğunu ima edebilen haberler ağırlığını hissettirmiştir.

Ulus gazetesinde daha çok günün resmî eğilimlerinin ön plana çıkarıldığı ve ideolojik tarafgirlik meselelerine pek girilmediği görülmektedir. Buna rağmen örneğin haber seçimlerinde genel olarak acemi görünülmemesine karşın, yabancı isimler ve yer adları konularında yanlışın çok olduğu göze çarpmaktadır. Hatta gazetenin birçok