F I k I r :
M İ M A R L I K (*)
Çeviren: Y. Mimar N a c i M e l t e m
-Binada yalnız tezyinata hasredilmiş hiç bir kısım kabul edilmemeli, binayı taşıyan lüzumlu kısımlara en uygun nis- betleri vererek, bu kısımları tezyinat haline kalbetmelidiı-, diyen Feııelon'un bu cümlesini mimarlık uslûbu (style) meselesi bahsinde zikreden Renny de Gourmont, Fenelon üç kelime ile bize bütün mimari nazariyatını, belki de san'at nazariyatını izah etmiş bulunmaktadır, demiştir.
Mimar nedir? İnşa bilgisinde konuşan ve düşünen bir şâirdir. Bu teşbih ile inşa bilgisinin mimarın ana lisanı gibi olması lâzım geldiğini anlatmak istiyorum. Binalar inşa et- mek! Bu bilgi, san'atın muhtelif tezahürlerinden maddî şartlara en fazla tâbi olanıdır. Bu şartlar da iki türlüdür:
Bunların içinde tabiî ve devamlı olanlar ve yalnız insanlara tâbi olarak geçici olanlar vardır. ,
Muvazenet kanunları, malzemenin vasıfları (güneş, yağ- mur, rüzgâr, derecei hararet farkları gibi atmosfer tahavvü- lâtı, bazı hatların alemşümul ve ezelî mânaları devamlı şart- lardır.
Binanın yapılışmdaki maksat, müller fonksiyon, nizam- nameler ve moda geçici şartlardır-
Mimarî eser, tabiî ve devamlı şartların ne kadar fazla ve beşerî geçici şartların ne kadar az tesiri altında kalırsa o kadar az eskir.
GalJiera müzesi projesinin hazırlanması kendisine ve- rildiği zaman, Paris Tıbbiye mektebinin proje sahibi mimar Ginam'e «Şükür, bir işe yaramıyacak bir bina yapmağa ni- hayet muvaffak olacağım» dedirten ve yalnız tabiî ve devam- lı şartlara tâbi olarak geçici şartlardan kurtulmaktan mü- tevellit sevincini izhar ettiren cümlenin mânası da budur.
Ginain gibi mi, Fenelon gibi mi düşünmelidir? Bu iki türlü şarttan hangisi hâkim olmalıdır.
Bu sual ile, sadece şahsî ve mücerred bazı tecrübelerimin neticelerini ilâve edeceğim. Mimarî üslûp ve tekniğin müna- sebetlerinin hattâ madde mefhumunun içinde rol oynadığı eski ve ehemmiyetli mesele ile karşılaşıyoruz. Mimarî bir li- sandır demiştik.
İnşa usulleri vasıtası iledir ki, mimarlar her vakit bina- nın daimî ve geçici şartlarını temine muvaffak olmuşlardır.
Bu şartlar ve usullere ait tâmik edilmiş bilgiler, şi'rin icapları ve lisana vukufun şaire ilhâm verdiği gibi, mima- rın muhayyilesini besler.
Fakat mimarlar çok defa ve eskidenberi halk tarafından anlaşılmıyan ve alâka gösterilmeyen bir lisanla konuşmuş ve hattâ konuşmaktadırlar. Bilhassa renesansdanberi fennî bu-
luşları yokluğundan dolayı, inşa bilgisinden ziyade, şekle ya- pılan tesiri, dekora ehemmiyet vermişlerdir- Bundan sonra ise mimarî «Ekoluların inhisarcı sahasına girmiş ve bu ekolları mimariye hakikî muamma olan formüllerile camit- leştirmişlerdir.
Çalının görünüşü olan fronton'un bir dahilî kapının üs- tünde işi nedir? Bunun gibi daha ince misaller vermek mümkündür. Fakat bir de bakıyoruz ki fen yeni inşa sistem- leri, yeni malzemeler ortaya koymuş ve müzahereti temin edilmeden müessir bir çalışmanın mümkün olamayacağı, efkârı umumiyenin alâka gösterdiği, meşgul olduğu yeni bir lisan meydana gelmiştir.
ilk inşa sisteminin iki kaya veya ağaç kütüğü üzerine konmuş bir ağaç kütüğü, sonraları sütunlar üzerine konmuş ahşap kiriş ve daha sonra da mermer veya taş sütunlar üze- rine konmuş taş kiriş olduğunu biliyoruz.
Bu usul Akdenizi çevreleyen sahada, Mısırda, Yunanis- tan, İtalya ve Fransada iki kötü bakayası muhafaz edilmiş bulunan eski mabedlerin inşa sistemidir. Bu mabedlerin en asil ve mükemmeli Atmadaki Partenon'dur.
Mimara tahmil edilmiş olan geçici ve daimî şartlar en ince, en tamamlayıcı, en mükemmel tarzda bu mimarî eser- de tatmin edilmiştir. Binanın dinî bir gaye ile yapılış mak- sadı geçici ve daimî şartları yekdiğerine meczetmiş, muvaze- net, tesisatı hariciyeden korunma, optik rötuşları binayı mo- delliyerek ona güzelliğini temin etmiştir.
Bu mimarî eserde en açık zekâ, en ince görüş ve bariz mantık tarafından keşfolunan daimî şartlara her şey itaat et- mektedir. Düz kemer, mümkün olan bütün tâli şekilleri mey- dana getirmekle kadim mimariyi ortaya koymuştur-
Tonozun kullanılması ise her şeyi değiştirmiştir.
Bizanslıların Ayasofyada bütün neticelerini aldıkları to- noz mimariye tamamen başka istikamet vermiştir. Tonoz bi- ze dünyanın bir çok kısmını, yapılmış oldukları binalarla kaplayan gotik, Irak, Arap mimarisini vermiştir. Şarkta, bü- tün camiler, Ayasofyanm kardeşidir; bunlar aynı inşa tarzı ile yapılmıştır. Garpta evvelâ Romane sonra gotik mimarisi, vitrayın füsununu yaratan şimal ikliminin icab ettirdiği muazzam pencere boşluklarının yapılmasına, binaları lüzum- suz akşamdan kurtarmağa, sikletleri merkezileştirmeye ya-
(*) San'at ve arkeoloji enstitüsünde 31 mayıs 193S senesinde verilip 1935 senesinin ha?iran ayı nüshasında, san'at ve estetik mecmuasında neşredilmiş olan Auguste Perı-et'nin konferansından.