• Sonuç bulunamadı

( s e y a h a t i z l e n i m l e r i ) Yazan: Anne Turner Bruno (A.B.D.) çeviren: Ertuğrul Menteşe mimar D.P.L.G

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "( s e y a h a t i z l e n i m l e r i ) Yazan: Anne Turner Bruno (A.B.D.) çeviren: Ertuğrul Menteşe mimar D.P.L.G "

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 0 . 0 0 0 y ı l l ı k t a r i h e s a h i p ü l k e : T ü r k i y e

V a k t i y l e b u ü l k e d e y a Ş a m ı ş o l a n l a r , b u t o p r a k l a r d a y ü k s e l m i ş a b i d e l e r , m i t o l a r a k d o ğ u p s o n r a d a n g e r ç e ğ e d ö n ü ş m ü ş h i k â y e l e r , b u n l a r ı n h e p s i & a t ı m e d e n i y e t i m i z i n ş e k i l l e n m e s i n d e f a k t ö r I e r d i r -

V

Kral Mausoleum

( s e y a h a t i z l e n i m l e r i ) Yazan: Anne Turner Bruno (A.B.D.) çeviren: Ertuğrul Menteşe mimar D.P.L.G

İncilde konu edîlen Nuh'un gemisi Ağrı dağında karaya oturmuştur. Ağrı da- ğı Türkiye'nin en yüksek dağıdır. Antik devrin 7 harikasından ikisi; «DİANE» tapı- nağı ile kral «MAUSOLİUS» anıt-kabri bu ülkede.

Ankara yakınlarında, «GORDİOM» da çözülmesi imkânsız denen düğümü İSKEN- DER tek kılıç darbesiyle çözüvermişti. Ro- malı general ANTOİNE sevgilisi «CLEO- PATRA»'yı burada (Tarsus) tanımış idi.

Anadolu'nun kuzey doğusunda «ZELA» da

«PONTUSLULARA» karşı kazandığı yıldı- rım zaferini CESAR, Roma Senatosu önün de «Vardım, Gördüm, Yendim» (Veni, Vidi, Vicci) şeklinde anlatmakla yetinmişti.

Hristiyanların çok saygı duydukları ve her yıl hatırasına «NOEL» bayramı kutla- dıkları aziz «NİCOLAS», Selçuk yakınların- da «MYRE» kasabasında uzun müddet «pis-

Mrs. Anne Turner Bruno vatanımızın her köşesini iyi bilen, Türkiye'yi Dünya- ya tanıtma görevini adeta kendine görev sayan değerli bir Amerikan yazarıdır. Bü- yük otellerin yayınladıkları özel mecmua- larında, gazetelerde ve aylık dergilerde ülkemizi ve bölgelerini detaylı olarak an- latır.

Bu kez de, seyahat izlenimlerini Rea- der's Digest mecmuasında «Türkiye'ye Genel Bakış» yazısını yayınlamıştır.

Bizler yabancıların ülkemizde neler görmek istediklerini onlar kadar bilmedi- ğimiz için bu yazıyı çevirmekte fayda gör- Turizmin günümüzde ne derece önem- li bir yer tuttuğu malûm. Oysa dövize ih- tiyacı olan ülkemiz bu sektörü organize edemediğinden, yerinde saymakta devam ediyor.

O.E.C.D. Ülkeleri istatistiklerine bakı lacak olursa bu öyle. Örneğin: 1975 yılın- da: ispanya: 3.404 milyon dolar

İtalya: 3.449 milyon dolar Almanya: 2.848 milyon dolar

Fransa: 2.582 milyon dolar gelir sağ- larken Türkiye 201 milyon gibi cılız bir ge- lir sağlayabilmiştir.

Dış ülkelere çıkan vatandaşlarımızın harcadıkları dövizi de (155 milyon) gider hanesine yazarsak ortaya (201-155)=46 milyon gibi gülünç bir rakam kalmakta- dır.

Günümüzde «Propaganda» uluslarara- sı kabul görmüş çok etkili ve yaygın bir silâhtır. Bu silâhı İyi kullanan ülkeler bü- yük başarılar elde etmektedirler. Türkiye- m'iz elinde bol kaynak olduğu halde yüz- yılın bu en etkili gücünden faydalanama- yan ülkeler arasında sayılır.

Memleketimizin turistik potansiyelini olağanüstü düzeyde değerlendirme, tarih- sel ve kültüre! güçten yararlanmasını bil- mek, yabancı turistin bakış açısından her şeyi incelemek ve propaganda işimizi cna göre ayarlamak şarttır.

Anne Turner Bruno bu hususta biz- lere yol gösteriyor, istifade etmesini bi- lelim, Garb kültürünün temelleri Wzde.

Ertuğrul MEûTEŞE

D.P.L.G.

(2)

kopos» olarak yaşamıştır; MERYEM ANA ise Selçuk civarında dünyaya gözlerini ka- pamıştır. Haritada Asya kıtasından Avrupa kıtasına fırlar gibi görünen Anadolu ve rımadası Avrupa kıtasından sadece iki dar boğazla ayrılmıştır; Çanakkale ve Boğaz- içi su geçitleri.

Anadolu yarımadasının doğu-batı uzun- luğu 1600 km. dir, eni yaklaşık 500 km.dir.

Orta Anadolu'nun Bozkır yaylasını sı- nırlayan azametli dağların ötesinde kuzey- de yemyeşil kıyılar Karadeniz'in fırtınalı sularında son bulur. Batıda ve güneyde ise Ege ve Akdeniz'in güneş dolu masmavi Küçük Asya olarak adlandırılan Ans- do'lu, ıilk çağlardan beri komşu ülke istila- larına ve dıştan gelen göçlere sahne ol- muştur. 8000 km. uzunlukta kıyıları ve tü- kenmez zenginlikleri herhalde buna ne- den olmuştur.

Grek, Doryen, İyonlu, Pers, Romalı hatta Goluvalar, Got, Haçlılar, slav ve Araplar asırlar boyu Fransa-lngiltere top- lamı kadar büyük bu yarımadayı yıllar yı- lı enine boyuna taradılar. Sonunda birinci (1000) yılda az esmere kaçan beyaz tenli bir ırk Orta Asya'dan kalkıp o zaman'a ka- dar paylaşılmayan bu Anadolu Yarımada- sına sahip çıktı. Bu günkü Türkler işte on- lar.

Bu ülke toprakları, tarihte en önemli olayların cereyan ettiği köşedir.

Türkler'în yerleştiği bu yarımada. Do- ğu ve Batı alemi asırlarca birbirleri ile sa- vaştılar. Bugün Türk ulusunun %97'si Ana- dolu'da; diğer %3'ü Trakya'nın ufak doğu üçgenindedir. Yaygın ve alışılmış bir fikre göre genellikle Asya'nın Trakya'da başla- dığı kabul edilegelmiştir.

Tarihçiler ve Arkeologlar Anadolu ya- rımadasının Batı medeniyetinin beşiği ol- duğunda hem fikirdirler. Esasen 9000 yıl evvel başlayıp ve o zamanlardan beri de- vam edegelen bir alışkanlıktır bu.

Doğrusu, Arz'ın hiç bir yerinde güncel uygarlığımızla ilişkili bu türden canlı ha- tıralara rastlanamaz; hayret uyandıran ef- saneler, dev kişilikler, devir yaratmış olay- lar hepsi de Türkiye kökenlidir. Dolayısıy- le bu toprakları gelip görmemiz şart. As- lında biz Garblılar bu ülkede her tarafta iz bırakmış kendi öz kültür ve dinimizle il- gili maddi-manevi varlıkları, yerinde gör meden tam manasıyla gözümüzde canlandı- ranlayız; böylelikle de kendimize güven- cemiz dahi sarsılabilir. Bu nedenle de bu ülkeyi gelip görmeniz şart.

Canlı bir mozaike benzetebileceğim şu Anadolu'yu genellikle «dolmuşla» gez- diğim için, yabancı turistin burada her aradığını bulduğuna kanî oldum; sayısız doğal güzellikler, güneşli iklim, Akdeniz'-

in berrak sularında 8 ay süren plâj mev- simi, orada burada bir düzine eski mede- niyetten kalma arkeolojik kalıntılar ve bilhassa yerlilerin güler yüzler yabancı- ları karşılamaları; köylü kadın ve erkek- lerin bizlerle görüşebilmek için tuhaf İşa- retleri ve tatlı bakışları. Hepsi de yerin- de görülmesi değer şeyler... Coğrafya ba- kımından ülke, karakteri tamamen farklı üç ayrı kısımdan teşekkül etmiştir. Evve- lâ diğer bölgelere nazaran geri kalmış Orta ve Doğu Anadolu'nun vakur ve cid- dî bir görünümü vardır.

Burada güneşten yanmış veya kardan kaçan köylüler penceresiz taş4cerpiç karı- şımı evlerde barınırlar; yaşayışları güç- tür, fakat dayanıklı kişilerdir; Zaten Türk demek kuvvetli demek değil midir?.. On- lar, keçi ve koyunları süt ve derileri İçin beslerler ve tarlalarına tahıl ekerler. Buğ- dayla kıtır kıtır lezzetli ekmek pişirirler;

kalorinin yarısını bu lezzetli ekmekten alırlar, ilkbaharda biten vahşi çiçekler'in renklerinden esinlenen kadınlar çok beğe- nilen halılar dokurlar. Türkiye'nin ikinci bir bölümü kıyıların Tünkıiye'sidir; buralar- da karlı dağların dibinde yeşil namaz sec- cadesine benzer yeşillikler serilidir. Mi moza, defnenin pembe çiçekleri, gül ve zakkum çiçekleri arasında; kırmızı, yeşil aşı boyalı, gök mavisi ve bilhassa lâvan ta çiçeği renginde yuvarlak kiremitlerle örtülü temiz evcikler belirir. Bu evlerde nispeten varlıklı aileler oturur.

Avrupa'ya bakan batı kıyı illerinde ise becerikli tacirler Dünyaca meşhur Türk tütünü, zeyiinyağ, incir, üzüm, kiraz ve aradığınız bütün meyvelerin en lezzet- lilerini sizlere takdim edebilirler. Bu ara- da arkeoloji kalıntılarından en değerlileri de gezilebilir. Ben dolaşırken sıpalara binmiş genç, yaşlı erkeklerin yanlarından şalvarlı kadınların yürüdüğünü gördükçe bunların yerine, antik devirdeki miğferli Grek askerlerini veya Türk kadınların ge- niş çarşaflarına benzeyen «tojlara» sarılı eski Romalılar geçiyor sanırdım.

Pamuk, portakal, limon aradığınız her çeşit meyve Akdeniz'in bu verimli kıyıla- rında yetişir. Hatta yerlilerin bir ata sö- zü var; « B u t o p r a ğ a s o p a d i k s e n d e t u t a r » Sovyet Rus- ya sınırı yakınlarında ve Karadeniz kıyı- larında, buruk tadı olan bir çay üretilir;

Türk'lerin hepsi bu çaya çok aüşkündür- Karadenlz'de balık «rastgeldiği» gün- ler, sevinçten kol kola sıralanan yerliler nara atarak, çok ilginç dans gösterileri yaparlar.

Türkiye'nin 3 cü İmajını veren diğer bölüm ise Batılaşmış birkaç kenttir. Bun- ların ilki 53 yıldan beri başkent kabul edi-

len Ankara'dır; Ankara sisli bir vadinin dibinde, Anadolu'nun ortasında, resmi ya- pıtlar, gökdelenler ve fabrikalarla dolu- dur. 1/5 milyona yaklaşan nüfusu ile bu kentte en yüksek oranda hava kirlenme- si bulunduğu saptanmıştır.

Ege kıyısında İzmir, Türkiye'nin üçün- cü büyük kenti ve 1. ci derecedeki ihra- cat limanıdır. Zengin Ege'nin gittikçe ar- tan ürünlerini dışa sevk ettiği gibi turist gemilerinin en fazla uğrak limanıdır; da- ha güneyde Adana, pamuk ürünü ve pa- muklu kumaşları ile meşhurdur. Başlıca döviz getiren beldedir Adana ve çevre-

k ı t a s ı n d a k u r u l m u ş b i r k e n t

Türkiye'nin kuzey-batısında dünyada iki kıta üzerinde kurulu yegâne büyük yerleşme merkezi İstanbul'un 2600 yıllık büyük bir geçmişi vardır. Uzun müddet Türklerin'de başkenti olmuş bu kent, coğ- rafi mevkii bakımından Dünya merkezle- rinden biridir.

«Konstantinopl» olarak adlandırıldığı zamanlardan kalma kiliseler ve Osmanlı imparatorluğu devrinde yapılan camilerle dinî abideler toplamı istanbul'da 900'ü bu- lur. Osmanlı padişahları devrind - bu kent

«der saadet, olarak adlandırılırdı.

Birkaç yıl evvel inşa edilen 1600 mt.

uzunlukta zarif yeni asma köprü Boğaziçi sularının üstünden atlayarak kentin Asya yakası mahallerini Avrupa yakası mahal- lerine birleştirir, istanbul bugün 4 milyon nüfuslu büyük bir kent, Türk ulusunun 1 numaralı limanı, 1 numaralı ticaret, tu- rizm ve kültür merkezidir.

Türkiyede başka ülkelere kıyasla gör- düğüm en önemli fark, kentsel merkez- lerin kırsal alanlara olan büyük uzaklık- ları oldu. Bu husus Türkiye'de seyahat- leri çok kontraslı kıldığı gibi gerçek bir serüvene benzemelerine de yol açmakta- dır. Köylüler sadece su içer ve at ara- baları ile (bazan da traktörlerle) köyden köye giderler. Ramazanda oruç tutmak adettir. Kız çocuklar başlık parasına kar- şılık evlendirilirler, oysa kentlerde erkek- ler «Mercedes» araba kullanırlar, gece- leri rakı içerek, göbek atan kadınları sey- re dalarlar. Bunun yanında bir de bakar- sınız diplomalı, bilgili hanımlar politik top- lantılara başkan olurlar yahut da «Psychi- atrie» araştırmalarını başarı ile yürütür- ler.

Zengin, fakir, okumuş okumamış ol-

sun her Türk misafirperverdir. Yabancıyı

memnun etmek için yapmadığı fedakârlık

yoktur. Teşekkür edene: ellerini kalbine

bastırarak: «görevimizdir, misafirimizsi-

niz» diyerek mukabelede bulunurlar.

(3)

ü ç d i n i n b u l u ş t u ğ u y e r : Türk milletinin dini İslâm dinidir. Al- lah'a inançları tam ve köklüdür. Fakat mu- sevi ve Hıristiyan dinlerine bağlı toplu- luklar bu ülkede vaktiyle Anadolu'da ka- labalık bir azınlık teşkil ederlerdi. Her halde bu nedenle olacak Anadoluyu Ku- düs'ten sonra ikinci din merkezleri ola- rak görmeye devam ederler.

İNCİL'de ve musevilerin TEVRAT'ları- nın TEKVİN bölümünde tufandan sonra NUH'un gemisiyle AĞRI Dağı'na saplanıp kaldığı yazılıdır. O bölgede inceleme yap- tığım sırada Türk rehberim 5083 mt. yük sekte karlı tepeleri göstererek «Bateau Noe» orada dedi. Bu olayı gerçekten bi- len burada çoktur; fakat, mahallen yapı- lan araştırmalardan sonuç alınamamıştır.

Ağrı'nın esrarengiz yüksekliklerin gü- neyinde masmavi VAN gölünün ötesinde, İNCİL'de sözü geçen ve FIRAT nehrinin geniş kavisi içinde kalan HARRAN bölge- sini de gezdim. 4.000 yıl evvel «İbrahim»e buradan kalkıp Filistin'e gitmesi emr edil- mişti. Esasen o gün bu gün buraları pek değişmemiş olsa gerek. Museviler ve bil- ginler genellikle «Harran»ı İZRAEL dinin- den olan milletin beşiği sayarlar. Zira

«Abraham» HARRAN'da doğmuş, Rebeka ile burada evlendirrrriştir. Bu evliliklen doğan 12 çocuk İZRAEL'in 13 aşiretinin 13 Havarileri olmuşlardı.

HARRAN'dan 320 km. batıda Suriye hududuna yakın Antakya'da İlk Hristiyan kilisesi kalker bir dağ eteğinde mağara türündedir; ve orada asırlardan beri ay- nen durur. Kiliseyi en büyük azizlerden

«St. Pierre» (Sen Piyer) yaptırmıştır. Ki- lisenin önündeki düzlükten tâ aşağılarda

«Asi» nehrinin kat ettiği tozlu Antakya kenti görünür. «Sen Piyer» kilisesinin içinde kendi kendime uzun uzun düşün- düm; gerilere doğru dönmeye çalıştım.

Az batıda Akdeniz kenarında limon-

luklar arasında görünen ufacık DEMRE li man köyünde AZİZ NİCOLAS hatırasına IV cü asırda yaptırılmış kiliseyi de gördüm;

çocukların pek çok sevdikleri «NOEL BA- BA» olarak bildikleri «Saint NicoIas»ın kilise içindeki «fresk» den portresi za- manla silinmiş olmakla beraber yine de hatlar belli oluyor; ancak itiraf edeyim bildiğimiz güler yüzlü, göbekli ve kırmı- zı yanaklı koca burunlu Noel Baba İle fresk de görülen sert ifadeli papaz ara- sında pek benzerlik yok. Üç ayrı din ko- nusunu burada bırakalım.

Türkiye'de görünen arkeolojik hazine- lerin en değerlisi kuşkusuz Truva harabe- leridir. Bilindiği üzere 1870 yılında yapı- lan kazılardan sonra antik Truva meydana çıkarılmıştır. Truva, Çanakkale Boğazının Asya yakasındadır. Ege denizinden 6 km içerlerde, İzmir'den 240 km kuzeydedir.

Truva'mn bulunduğu mevkii, gümüş renkli yaprakları olan zeytin ağaçları süsler. Bir çok antik yazarın konu olarak işlediği oluş- muştur. Truva, üst üste kurulmuş 9 ayrı yerleşme tabakasından kalın surları, ge- niş savunma imkânları ile bu kent, zapt edilmesi irrikânsız bir yer olarak bilinirdi.

«Homeros»un, 1000 grek yelkenlinin antik «İlyon» (Truva» kentine hücumleri- ni anlatan yazılarını bu harabelerin karşı- sında hatırladıkça, o harpte insan üstü kabiliyet ve cesaretlerini gösteren AC- HİLLE, PATROCLE ve HECTOR gibi dev kişilerin burada nasıl döğüştükleri gözle- rimin önüne geldi.

Bu noktadan 480 km. doğuya uzan- dım. «GORDİYOM»'a vardım. Arkeologla- rın nezaretinde kazılardan meydana getiri- len haşmetli kale kapısını gördüm. Büyük iskender işte bu kapıdan içeriye girmiş- ti. Ben de oradan girdıim.

GORDİYOM yakınında MİLÂT'tan ön- ce Vllll. y.y dan kalan yüksekçe bir tüm- sek, kral «.Midas» ın gömüldüğü yeri be-

lirtir. Hatırlarsanız «Mitoloji» de kral Mİ- DAS'ın her dokunduğu altın olurmuş.

Kral MİDAS'ın diğer önemi o zamanlar

«ANCYRE» kentini kurmuş olması; «Ancy- re» bugün Türkiyenin başkenti ANKARA' dır.

Ankara'nın çıplak dağlarında Ankara keçisi yaşar. Garb da çok beğenilen

«Mohair» kumaşı bu keçi türünün parlak yününden yapılır.

Günümüz parababaları için «CRESUS (Krezüz) kadar zengin» deriz. Cresus iz- mir'in takriben 160 km doğusunda Salihli yakınında, bugün merkezi «SARDES» ha- rabelerin bulunduğu beldede LİDYA kralı olmuştu. Kral olduğu sıralarda teb'ası Mi- lâttan 680 yıl evvel ilk altın paraları dök- müşlerdi. CRESÜS'ün sarayındaki debde- beli yaşantısından artık buralarda hiç bir iz kalmamıştır.

Sıralamış olduğum tüm bu tarihi ko- nular ve tarihi yapıtlar arasında diyebili- rimki beni en çok etkileyen «Efes»teki Grek tiyatrosu oldu. Hele tiyatro sahne- sine çıkan yabancı turistlerin Grekler za- manında olduğu gibi, hep bir ağızdan

«Efeslilerin Artemis'i en büyük Artemis- tir» sözlerini tekrarlamaları karşısında cidden pek duygulandım. Zira hıristiyan kitaplarında anlatılanlar arasında «Saint Paul» hıristiyan dinini yaymakla görevli olduğu zamanlar Artemis heykelcikleri sa- tarak hayatlarını kazanan Efesli kuyumcu- lar o güne kadar herkesçe tapılan Arte- mis ilahesi yerine başka din felsefesi rağbet görebilir endişesiyle ayaklanmış- lar ve toplu olarak Artemis en büyük ilâ- hımızdır diyerek yeni dine karşı gelmiş- lerdi.

Efeste gördüğüm bu sahne ve bu

derece değerli bir kültür mirasının tüm

canlı hatıraları, kendi hayatıma binlerce

yeni yıl Nuh'tan beri yüz asırlık bir ta-

rih kattı.

Referanslar

Benzer Belgeler

Aşıklar, mertek- ler, kiremit altı tahtalarının değiştirilmesi ve bu- na zamimeten çatı bağlamalarının demir aksam ile raptı iktiza ederdi.. 9 — Pencere çerçeveleri

Bal i Işın, Affan Galip Kırımlı, Atıf Ceylân Bedi Sargın, Reha Ortaçlı, Muzaffer Seven, Ve- dat Erer, Ekrem Yene!, Cevdet Beşe, Fethi Tulgar, Feyyaz Baysal, Münir Arısan,

Büyükdere Prese

If we agree that Becker’s view about how history works and what historical facts actually are makes more sense in the horizon of experience (because we are

zmir l Müdürlü ümüzce 12 Ocak 2009 tarihinde Ortopedik Özürlüler Derne inde zmir Büyük ehir Belediyesi Yerel Gündem 21 toplulu una, Kurumuzun hizmetleri, özürlülere

MATRA programlar kapsam ndaki “ KUR’un Kurumsal Yap n Güçlendirilmesi, Özürlüler için Geli mi Bir stihdam Stratejisi ve Mesleki Rehabilitasyon Projesi” nin faaliyet

Toz Boyaların Hacimsel ve Değersel olarak Toplam Küresel Boya Pazarıyla Karşılaştırılması (2011). Kaynak: [2011 – 2016] Global Market Analysis For The

maddesi’ne Türkiye Denetim Standartları (TDS)’na ve diğer düzenleyici Kurul ve Kurumların düzenlemelerine uygunluğun sağlanması hususundaki gözden geçirmelerin