• Sonuç bulunamadı

<lâsik'ten s o n ra m i m a rî e s e r l e r i m iz M i m ar K e m al A l t an

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "<lâsik'ten s o n ra m i m a rî e s e r l e r i m iz M i m ar K e m al A l t an"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Tarihi yazı

<lâsik'ten s o n r a m i m a r î e s e r l e r i m i z

M i m a r K e m a l A l t a n

Klasik tarzdan sonraki mimarî eserlerimiz, bir takım şekiller almıya başladığı zaman az çok eski ciddî sadeliği -ni kaybetmişti. Bunun yerine mimari eserlerimize yaraştırdı-ğımız ulusal zevklerden doğan güzellik kaidelerine uygun bir süs san'atı vücude getirilmişti.

Nevşehirli İbrahim paşa ile Hekimoğlu Ali paşa zamanı, Türk mimarları yüksek kabiliyeti arasında bulunan en ince hızlarını, en ziyade bu yeni şekillerde göstermişler ve bir çok kıymetli eserler meydana koymuşlardı. Bilhassa meydanlar ortasından «Meydan çeşmesi) adı verilerek inşa edilen âbide-lerimiz her medenî milletin namını ebedileştirmek için rekzet-miş olduğu eserlerden daha tezyinî şekilde ve ayni zamanda daha kuvvetli bir remiz ve mâna taşımakta idi. Mimar Kay-serli Mehmet Eminin inşa ettiği Ayasofya karşısındaki Ah-met 3 çeşmesinin değeri hiç şüphe yok ki harıkulâdedir. Bu-güne kadar sırf bu çeşmeyi görmek gayesile istanbulumuzu ziyaret eden bir takım ecnebilerin bulunduğunu biliyoruz.

Çeşmelerimizin bariz hususiyeti, yüz satıhlarında bulunan kabartma ince işlere ait altın varak üzerine işlenmiş çiçek ve yaprak şekilleri Akıtma denilen Istalaktit süsler, çini ve mo-zayikten kenar sularile çevrilmiş kitabeler içerisinde o dev-rin meşhur şairledev-rine ait manzum tarih yazılarıdır.

Meydan çeşmeleri hakkında 1145 tarihli son bir vesikada: «Kasabai Tophanei Amirede vâki meydanda mticeddeden bi-na ve inşa edilen çeşmesar hümayun ile Döı tgöz kebir su haz-nesi ve tüccaran ve haccaran ve nakkaşaıı ve hâkkâkân ve saire amele ücretleri ve inşa masrafmın tediye ibranamesi» ile ayrıca «Envai mesamir ve alâtı timur ve kurşun ve altın varak ve boya ve rubamı ham (işlenmemiş ham taş) ve ru-hamı mâsnu (işlenerek şekillendirilmiş taş) ve horasan ve sair ahcara müteallik levazım için kırk altı bin kuruş, seksen dört akçe masraf parasının sadrâzam Hekim oğlu Ali paşa müvacehesile ve gümrük emini Hacı Ahmet yedile sarfoldu-ğu» yazılıdır.

Bu meydan çeşmelerinden mâda ekseriyetle camilerimizin etrafında darülhadis, kütüphane, türbe gibi müştemilât ara-sında ufak zarif çeşmelerle beraber çıkıntılı ve köşeli bir plân dahilinde çok san'atkârane yapılmış sebiller de mevcuttur.

Klâsik devrine ait Divanyolu caddesi üzerinde bulunan mimar Davudun yaptığı Sinan paşa darülhadisi ile sebili ilk örneği teşkil eder.

(2)

Şehzade başında İbrahim paşa sebili.

(3)

toplu bir manzume halindeki eserler Istanbulumuzun en se- bulunan .Galata Tünel sokağında» üçüncü Ahmed valdesinin vimli ümran zinetlerinden maduttur. kethüdasına ait darülhadis binası, Üsküdarın -Doğancılar

yo-«Lâle devri admı verdiğimiz bu devirde mimar Bekir, kuşuna çıkmadan- Ahmediye adile tanılan tersane emini Ah-mimar Mehmet Emin gibi kıymetli sanatkârlarımız yetişmiş met Atmanın eseri hayri «Cami, medrese, imaret, kütüpha-ve bu devre mahsus çiçeklerle bezenmiş san'at iklillerini İs- ne, dershane, sebil kütüpha-ve çeşmelerden» ibaret mimarî manzume-tanbulumuzun en güzel köşelerine bu iki mimar eli kondur- yi de 1134 tarihinde mimar Bekir vücuda getirmiştir. m u ştu. üçüncü Ahmedin annesi Gülsüm Emetullahın üsküdarda

Mimar Mehmet Emin 1148 den sonra sürre eminliği ile 1127 tarihli «Yeni Valde camii» ile (Beyazit, Aksaray) tram-hacca gidiyor 1155 tarihinde de ölüyor. Mezarı Edirnekapı- vay caddesi üzerinde bulunan Simkeşhane önündeki sebil sındadır. bu devrin en kıymetli eserlerindendir.

Mimar Bekire gelince; Topkapı sarayı müzesinin üçüncü «Yeni Valde camii» nin plânı Sinan tiplerini andırır. Bü-avlusu içerisinde bulunan (1131 tarihli) Sultanahmet kütüp- yük kubbe teşkilâtı dört kalın sütun üzerine müstenittir. Ca-hanesinin -eldeki kayıtlara göre- hem bina emini, hem de miin dış avlu ihatası önünde zarif sütun ve kemerlerle teşkil mimarı idi. 1132 tarihinde inşa edilen Şehzadebaşındaki Nev- edilmiş ve üstü bronz parmaklıklarla müşekkel Gülsüm Eme-şehirli İbrahim paşanın darülhadisi ve önündeki san'atkârane tullahın açık türbesile beraber fevkalâde zinetli bir çeşme yapılmış sebil ile beraber, yine bir mimarî manzume halinde mevcuttur.

1936, Yıl6 t a y ı 5

Y a b a n c ı m i m a r a v e r d i ğ i m i z s e r v e t

önümüzdeki birkaç yıl içinde, yabancı mimarlara vere-ceğimizmimarlık ücretinin rakkamla ifadesi 1.200.000 liradır. Bu yekûn birkaç yıl zarfında inşa ettireceğimiz büyük binala-rın mimarlık ücretidir.

7 milyonluk Kamutay binası, 8 milyonluk Ankara Tıp fakültesi, 1,5 milyonluk Parti binası, 5 milyonluk Karabük amele şehri 2,5 milyonluk Sivas demiryolu atölyeleri, yarım milyonluk İstanbul adliyesi ve birçok küçük ve büyük şehir plânı işleri ve saire ve saire....

Bu binaların proje hakkı en kısa bir tahminle ve % 4 hesabile bir milyon iki yüz bin lira tutar...

Bu hâdiseler, yerli san'atkâr yetiştirmemekten mütevellit milli ve manevî ziyanlarımıza bir üçüncüsünü, maddî bir za-rarı daha ilâve ediyor. Yekûnu milyonu aşan bu para harice çıkacak bir dövizdir. Bu suretle ortaya iktisadî bir mesele doğuyor. Ve mukabilinde satın aldığımız yabancı bir san'attır. Mimarlıkta, henüz yabancı kıymetlere ihtiyacımız olma-dığını iddia edecek kadar kısa görüşlü ve düşünüşlü değiliz.

Bahusus san'at meselesinde.. Bugün en yükselmiş milletler bi-le beynelmibi-lel şöhretbi-lerden istifadeyi düşünürbi-ler. Ancak, otuz milyonluk bir inşa işinde yerli san'atkâr ile yabancınm rolü-nü ve yerini ayırmak gerektir.

Her halde bu büyük inşa faaliyetinde ecnebiden ziyade Türk mimarının rolü daha büyük olsa gerek.

aHlbuki; Türk mimarı maalesef bu işlerde bir rol

ala-Artık kendi mimarlarımız yapamaz kanaatini kafalarımız-dan söküp atmalıyız. Kendi elemanlarımızın yapamıyacağını zannettiğimiz mimarî işlerimizi eski bir itiyat olan yabancı mimara vermekte devam etmemeliyiz.

Düşünüşlerimiz yersiz ve haksız bir tazallüm değildir. Mimarı yetiştirmek ona iş vermekle kabildir. (Otorite) 1er şüphesiz farkında olmıyarak Türk mimarlarına iş vermedik-leri ve yetiştirmedikvermedik-leri için ona ve dolayısile memleket mi-marisine en büyük fenalığı yapıyorlar.

Referanslar

Benzer Belgeler

Halbuki New-York eyaletine mülhak (Farmingdate) şehrinin yüzde yirmi (Hemstead) ve (Patchlogue) nahiyelerinin yüzde on dokuz ve Suffern şeh- rinin yüzde yirmi kısmı iş yeri

buki şimdiye kadar bunun ancak iki milyarı sarfolunmuş o - lup on milyar frank daha mütebaki bulunduğunu beyan ve bu parayı Fransa bankasına tevdi ve Devletin munzam garanti-

Yapı üslûbu ile doğrudan doğruya alâkadar olmamakla beraber, bina şekilleri üzerine çok tesiri olan ideolojik bir unsur daha vardır ki, onun da üslûbu doğuran in- kilâb

Nitekim, millî inşaat ve nafıa federasyonu tarafından yapılan bir tahmine göre, hususî eşhas tarafından verilen siparişlerin üçte ikisinin tamir ve bakım işlerine ta-

Bu suretle, esasında 1616 kişi istiab eden salon, gerektiği zaman 400 kişilik küçük bir salon hali- ne getirilebilmekte ve buna göre küçük temsil- lerden büyük boks

Her bir dairede bir antre ile geçilen genişçe bir hol etra- fında salon, yemek odası, 2 yatak odası, banyo, mutfak, helâ ve sandık odası yapılmıştır.. Plân taksimatında

Cami tadile uğramış ve sonradan yapılan minaresinin mimarî şekli çok güzel ve enteresandır.. Yine Fatihle beraber İstanbula giren gazilerden Kadı Mehmede ait

Duyarlı (Analitik) Ortalamalar Aritmetik Ortalama Geometrik Ortalama Harmonik Ortalama Kareli Ortalama Tartılı Ortalama...