• Sonuç bulunamadı

F i s c h er Tercüme: Adnan Kolatan

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "F i s c h er Tercüme: Adnan Kolatan"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M i m a r î ü s t a t l a r ı : II

T h e o d o r

Y a z a n : G u i d o H a b e r s

B ü t ü n bir m i m a r neslinin uyandırıcısi, öğreticisi ve ilerileticisi, son istirahatine d a l m a k üezre, gözlerini k a p a m ı ş bulunuyor.

O n u n arkasından b u r a d a takdir edici bir k a ç söz söylemeğe uğraşanlar ve yaratanlar için şükran bor-cudur. Fazla olarak da, faaliyeti şimdi artık maalesef sona ermiş olan v e toplu b i r h a l d e görülmesi m ü m -k ü n b u l u n a n bir b ü y ü -k a d a m ı n hayat ve çalışma yo-lunu böylece bir kere g ö z d e n geçirmeğe, ilerile, yeni b ü y ü k ve ilzam edici vazifelere d o ğ r u b a k a r a k , bü-tün bir neslin ne istemiş v e ne yaratmış o l d u ğ u n u tet-kik edip görmek fırsatı elde edilmiş olur.

« T e o d o r Fişer» 1862 tarihinde Schweinfurt ka-sabasında doğmuştur. Şekiller v e formüller âlemi on d o k u z u n c u asrın sonlarında mahiyetsiz ve kuvvetsiz bir ha! a l m a ğ a başlamıştı. Bu â l e m i vazife, z a m a n ve y a r a t m a k t a n zevk alan k e n d i şahsiyetleri esaslarına dayanarak, inkişaf ettirilecek yeni bir biçimlendiriş ile yenileştirmeği d ü ş ü n m ü ş olan o z a m a n k i adam-larla yaşıdıttır.

A r a l a r ı n d a 1 8 6 3 d o ğ u m l u V a n d e r V e l d e , 1 8 6 8 d o ğ u m l u R . R i e m e r s c h m i d ve 1869 d o ğ u m l u H . Po-elzig d a h i b u l u n a n b u yaşıtlarile fikir alışverişinde ve bazan da cansız fikirlere karşı k a v g a ortaklığında b u l u n m u ş t u r . F a k a t , önceleri k a v g a timsali iken son-r a d a n heson-r z a m a n methedici bison-r m â n a ifade etmez hale gelmiş olan « G e n ç l i k ü s l û b u » tabiri ile anılan zümreye dahildir denilemez.

O , k e n d i yaratıcılığında h i ç bir z a m a n « H e r ne pahasına olursa olsun yenilik» düşüncesile hareket etmemiştir. «Fişer» bu üslûptan sadece, «Sathın inkı-sam ettirilmesi» y o l u n d a k i d a h a b ü y ü k gayretile, en değerli kısmını ele almış o l d u ve böylelikle o n u inşa sahasındaki yaratıcılığın u m u m î inkişaf y o l u n a müs-bet bir surette ithal etti, diyebiliriz. Şekillendirişteki yaratıcılığı hususunda d a h a geniş ve taşıcı bir teme-lin devamlı, kıymetlerini istihdaf eden aramaları az z a m a n d a başlı başına bir kuvvet k a z a n d ı . B u şekil, yaratıcılığı önce k e n d i işleri çerçevesinde i d i : W a l l o t ' -n u -n ye-ni Reichstag bi-nası-nda birlikte çalıştı. M ü -n i h t e Şehir İnşacılığı Dairesinde zengin vazifeler aldı. 1904

1895 senelerinde şehrin p l â n l a n ı ş ı n d a çalıştı. 1908 -1904 senelerinde Stuttgart Y ü k s e k M ü h e n d i s Mekte-b i n d e profesör idi ve Mekte-b ü y ü k Mekte-bir faaliyef sahası içinde

F i s c h e r

T e r c ü m e : A d n a n K o l a t a n Teodor Fişer'ln artan bir »İçlide sadelik, mulıtasarlık ve sarahat temin etmek İçin uğraşmış «»İması onun " Teknik „

"Güzel sanat,, tarafıdır.

( Yazı Der. Baumcisterdeıı, ıvslın Das werk$'dcn alınmıştır.

yaşadı. 1908 den sonra M ü n i h Y ü k s e k M ü h e n d i s M e k t e b i n d e profesörlük etti... Sonraları ise, bilhassa profesörlük ve proje ihzarı faaliyetinin sonuna d o ğ r u ve bu faaliyetlerinin bitmesini m ü t e a k i p , «Şehir inşa-cılığı» ve «İnşa s a n a t ı n d a ö l ç ü nisbetleri» h a k k ı n d a k i derin esaslara k a d a r inen ve terkip eden tetkikatı ile hayat eserine taç giydirmiş o l d u .

Bu objektif görüş kabiliyeti ve m a d d e ile vazi-feye ilim b a k ı m ı n d a n ihtiyatlı ve etraflı n ü f u z husu-s u n d a k i hüneri kendihusu-sinin m ü m t a z bir m i m a r olmahusu-sını t e m i n eden, onu yüksek m e v k i i n e çıkaran vasıfları arasındadır.

(2)

ilk defa «Cezanne» tarafından şuurla tatbik edilmeğe çalışılmış olan « G ö r ü n ü ş a l t ı n d a gizlenen yüksek fikir ve zamanla m u k a y y e t o l m ı y a n h a k i k a t » prensipleri yer bulmuş ve b u sonuncu b a k ı m d a n şekil ile statik esas biçim biribirlerile t a m a m e n imtizaç etmiştir.

Öğretim sahasındaki kuvvetli ve d e v a m l ı mu-vaffakiyetlerinin b ü y ü k bir kısmı o n u n ehemmiyetli esas meseleleri k a v r a m a k ve örnek olacak kat'î bir tarz ile göze görünür bir hale getirmek hususundaki bu kabiliyetine istinat etmektedir, denilebilir. B u ka-biliyetine inşa sana'tının diğer bir esas meselesi olan «Bina ile heykeltraşlık tezyinatının birlike tesir yap-ması» b a k ı m ı n d a n d a işaret etmiş o l m a k için M ü n i h l i heykeltraş Josef Bradl ile işbirliği ederek Neuhausen kasabasında v ü c u d e getirdiği « W i n t h i r b r u n n e n » is-mindeki küçük çeşmeyi zikretmek m u v a f ı k olur. Teo-dor Fişer'in b ü t ü n eserlerinde g ö z e çarpan hususiyet gerek köprülerde, gerekse yüksek inşaatta ve âbide-lerde bina ile heykeltraşlık arasında organik ve im-tizaçlı bir bağlılık temin edilmiş o l m a s ı n d a d ı r ( 2 ) . Meselâ: W ü r z b u r g şehrindeki Tasarruf S a n d ı ğ ı İda-resinin ve Stuttgart şehrindeki G ü z e l Sanatlar Galeri-si'nin ön avluları..

Muayyen z a m a n devrelerine ayrılan iş mahsulü-nün içinde onar senelik mesafelerle b i r k a ç b i n a n ı n yükselip tebarüz ettiğini g ö r ü y o r u z : M ü n i h şehrinde İşar nehri üzerindeki köprüler ile bir çok yeni m e k t e p binaları ve bu m e y a n d a Elisabeth m e y d a n ı n d a k i ve Luisenstrasse caddesindeki ilk m e k t e p binaları M ü n i h şehrinde b u l u n d u ğ u devreye taalluk eder. G ü z e l Sa-natlar Galerisi, Erlöserkirche ismindeki klişe ve Pful-linger holleri ise Stuttgart şehrinde b u l u n d u ğ u dev-lenin mahsulleridir, k i b u n l a r d a n başka « U l m » şeh-rindeki garnizon klisesini ve İena şehşeh-rindeki üniversi-teyi de zikretmek l â z ı m gelir.

Sarih olarak tebarüz eden b u eserlerin her biri ayni z a m a n d a m ü h i m birer esas meselenin halli ma-hiyetindedir. Nasıl yukarıda d e d i ğ i m i z k ö p r ü bir mühendis yapısının biçimlendirilmesi hususunda i bir hal tarzını gösteriyor ise, G ü z e l Sanatlar Sergisi binası da bir taraftan güzel sanatları temsil etmek v e diğer taraftan onu b a r ı n d ı r m a k gibi güzel san'atlara iki ta-raflı hizmet hususundaki m a k s a d a u y g u n ( 3 ) olarak, plânın tertibinde ve ö n d e k i hol binasında güzel sa-natların m ü k e m e l bir imtizacını, gerek i f a d e ve ge-rekse ihtiva bakımlarından, göstermektedir- Y a n i bu-rada da gene, bu işe göre icap eden yüksek bir mana-da olarak « M a k s a d a u y g u n » bir y a p ı karşısınmana-da bulu-nuyoruz.

Yüksek mertebedeki meseleleri g ö r ü p a n l a m a k ve bunların hal suretini derhal k e n d i işlerinde göze görünür bir h a l e getirmek hususundaki kabiliyeti v e kendisini bu suretle yetiştirmiş olmasıdır ki üstadın mektep ve mezhep yaratıcı ve hakikaten a k a d e m i k olan başarılarının esas istinatgahını teşkil etmiş olsa gerektir. O başarılar ki fazla bir ihtisası olmıyanlarca bile idrâk edilmekle beraber izahı m ü ş k ü l g ö r ü n ü r ve

b u n u n d a sebebini kendisinin çekingen v e b a z a n hat-tâ belirsizmiş gibi gelen vasıtasız öğretiş tarzında ara-m a k lâzıara-mdır. F a k a t 1918 senesinde y a z d ı ğ ı «Şehir inşacılığı sanatı» ismindeki ( 6 ) konferansın birinci-sinden b u vasfının d a bir esas prensip o l d u ğ u n u an-ı y o r u z . Üstat o r a d a şöyle demiştir: « G ü z e l sanat mensupları şöyle y a p m a l ı d ı r , ç ü n k ü öyle icap edi-y o r » diedi-yen sesler k a d a r b a n a u z a k k a l a n h i ç bir şeedi-y

Fikir u y a n d ı r m a k ve teşvik etmek hususunda başka h e m e n de h i ç kimseye nasip o l m a m ı ş bir de-recede zengin olmasına r a ğ m e n o n u n öğretim faali-yetindeki b u şuurlu çekingenliği v e b u n a i n z i m a m s d e n şahsiyetinin ve eserlerinin kamçılayıcı misâli sa-yesindedir k i m ü s t a i d talebeleri h ü r ve serbest dü-ş ü n ü p y a r a t m a ğ a alıdü-şarak yetidü-şmidü-şler ve sonra meslek h a y a t ı n d a k i inkişaflarında k e n d i kanunlarını kendileri vazedebilmişlerdir. Ç ü n k ü , öğretenin b u evsafı doğru-d a n doğru-d o ğ r u y a inkişafın m e n b a ı n ı teşkil edoğru-den kuvvet-lere, öğrenenin ruhuna, fikrine ve iradesine h i t a p eder, böylece, u y d u r m a bir görenek haline i n k ı l â p etmesi kolaylıkla m ü m k ü n b u l u n a n ananevi taklit ihtirasını keser.

Üstadın öğretiş a r z ı n d a esas hüviyetini ve mak-sadını teşkil eden çekingenlik bazan, esası mahiyette olan ve m i m a r c a d a h a derin bir surette ele alınması icap eden bir vazife bahis m e v z u u olunca, b ü y ü k inşa işlerinde de, o n u n hareketine rehberlik etmiştir. Mi-sâl olarak M ü n i h şehrinde 1912 _ 1913 senelerinde inşa edilmiş olan yeni polis m ü d ü r l ü ğ ü binasını zik-redebiliriz. O r a d a , Michaelkirche klisesinin k o m ş u bir vaziyette b u l u n m a s ı şehi rinşacılığı b a k ı m ı n d a n bir m u h i t tesisini' ve yeni yapılacak b i n a y a m ü t e b a r i z bir ifade vermekten çekinilmesini icap ettirmiştir ( 4 ) . işte böylece, üstadın p e k ş ü m u l l ü ve geniş yara-tıcılığı içinde bilhassa iki esas mesele u m u m î bir te-nevvüre götürmektedir. B u n l a r d a n birisi «Şehir inşa-cılığı b a k ı m ı n d a n saha» olup diğeri d e ş u d u r : «Mün-ferit binaların şekillendirilmesinde nisbet». Y u k a r ı d a bunlara ve mümasillerine 4 - 1 numaralarla işaret edilmiştir. Hususî bir cetveli ise Klinger tarafından neşredilen ( T h e o d o r Fischer» ismindeki eserin 39 -42 n u m a r a l ı sahifelerinde görülebilir.

Bu meselelerden birincisine y u k a r ı d a bahsedi-len «Şehir inşacılığı h a k k ı n d a 6 konferans» tahsis edilmiştir. Bu konferanslar 1918 senesinde h a r b e iş-tirak edenler h u z u r u n d a Brüksel şehrinde verilecekti. S o n r a d a n tabedilmiştir. B u n l a r d a n Priene çarşısının m e t h a l i n d e k i k e m e r d e n bir görünüşü arzediyoruz-B u r a d a D o x i a d i s n o k t a i nazarına bir i m â başlamış o l d u ğ u görülmektedir.

T e o d o r Fişer ancak 1933 senesinde, yani 72 •yaşında iken, proporsiyonlar h a k k ı n d a k i iki

(3)

vermiş-tir. ( B u konferanslar R . O l d e n b u r g tarafından neş-redilmiş b u l u n u y o r . )

E n geniş olan bilgisine ve yaratıcı başarılarına rağmen bu konferanslarında d a g e r » şahsının geriye çekilişi ve kendisile ayni y o l d a çalışanların tebarüz ettirilişi o n u n için en yüksek b i r k a n u n olarak görü-lüyor. ( A y n i y o l d a çalışanlar arasında A . Thiersch ile bilhassa H . Mössel zikredilebilir.) Bu k a n u n ona, kuvvetli olan kendi şahsiyeti ile elele vererek, k e n d i n e y a k ı n olanlara karşı sadık ve d a i m a fayda-landırıcı bir dost ve b ü t ü n bir nesle teşvik edici bir üstat o l m a k kabiliyetini t e m i n etmiştir.

T e o d o r Fişer'i bir devir d ö n ü m ü n d e görüyoruz.

Referanslar

Benzer Belgeler

Metafizik, mistik Türk şiirinin en kudretli şairlerinden olan Necip Fazıl Kısakürek'in, lslam düşüncesinin klasik formasyonunda yaşamın dört temel unsurundan biri

Kıskançlar tarafından hücuma uğramış, prensler tarafından lâyıkiyle korunmamış, işçiler tarafından aldatılmış ve bu hususlara da yetişmek mecburiyetinde olan mimar,

Eğer orada sürekli bahçeler tesisleri mev- cut olsa idi bu işler ne kadar daha kolay olurdu.. Deprem halinde yardım ve fayda gibi bir iylikten başka

(1982) worte a book in Urdu, entitled, "Sir Sayyid Aur Aligarh Tehrik (Sir Syed a n d Aligarh Movement)".^^ In this book, the common topics are, life a n d works of

Buna göre, ETGB kapsamında yurt dışına yapılan KDV’siz paket tutarı 15.000 Euro’yu, ağırlığı ise 300 kilogramı aşmamalıdır.. Bu tür satış uygulaması,

Match sentences with the clocks.. Find the words in the

• 21 Mayıs günü Osmanlı lağımcıları, gözetleme kulelerinden yoksun Kaligaria Kapısı civarında ikinci bir tünel daha açtı ve o da şehirdekiler tarafından

Engelli oda: Giriş kat, iki tek kişilik yatak ve sofa, LED TV, uydu yayını, TV’den müzik yayını, minibar, direkt hatlı telefon, klima (hava şartlarına göre), elektronik