• Sonuç bulunamadı

Başbakan Yıldırım ın İstanbul Sağlık Fuarı kapanış programında yaptığı konuşmanın tam metni

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Başbakan Yıldırım ın İstanbul Sağlık Fuarı kapanış programında yaptığı konuşmanın tam metni"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Başbakan Yıldırım’ın İstanbul Sağlık Fuarı kapanış programında yaptığı konuşmanın tam metni

Kasım 26, 2016 - 5:45:00

Puanınız geliyordu tercihler yoktu puanınıza göre kapı kapı dolanıp nereye puanınız tutuyorsa kayıt oluyordunuz. İyi de bir puan almıştım aile ısrarla doktor ol diyordu. Bizim aile kalabalık hastanelerde de çok sıra var gidiyoruz muayene olamıyoruz sen doktor olursan hiç değilse aile kurtulur diyorlar böyle telkinde bulunuyorlar ve bana baskı yapıyorlar, ben de mühendis olmak istiyorum, bir türlü anlaşamıyoruz.

Bir gün yaşlı babaannem var onu Kuledibi Hastanesi var oraya muayeneye götürdüm epey uzun süre bekledik güç bela muayene oldu, ama hiç de mutlu olmadı. Doktor hiç konuşmadı, azarladı, efendim böyle bir gidip gideceğimize pişman olduk. Döndük gelirken yol da Tepebaşında babaannem başladı doktor doktor dedi şifa bulursam para helal olsun, yoksa kefen parası olsun diye gargış vermeye başladı. Ben hemen zaten doktor olmak istemiyorum babaanne dedim ben doktor olmaktan

vazgeçtim niye dedi, ya ben doktor olursam bana da böyle beddua edersin dedim. Yok, evladım sana etmem filan dediyse de yok yok ben olmayacağım dedim böylece kararımızı değiştirdik. Yani

doktorluk hakikaten çok asil bir hizmet, insan hayatından daha önemli bir iş yok. Bir insanın hayatının kurtulmasına vesile olmak çok büyük bir hizmet, ama bir o kadar da sorumluluğu var. İnsanların sadece tedavi olması yetmiyor, onları mutlu etmeniz de lazım, empati kurmanız lazım. Allah’a şükür günümüzde hekimlerimiz mekanik iş yapmıyorlar, insanın ruhuna da hitap ediyorlar, hastalarımızla da, yakınlarıyla da gereken ilgiyi, alakayı gösteriyorlar. Bu tabi nasıl böyle oldu? Durup dururken olmadı, AK Parti iktidarı öncesindeki işleri anlat anlat bitmez, ama bunlar çabuk unutuluyor. Bir gece 3’de Okmeydanı Hastanesinin önünde kuyruğa girip muayene için fiş aldığımız günleri hatırlıyoruz. Hazır fiş aldık muayene olurken ailedeki bütün hastalıkları sayıyorduk kendi hastalığımız gibi ilaç almak için.

Efendim, ya diyor sende de yok yok be kardeşim bütün hastalıklar seni mi bulmuş? Tıbbi tetkiklerde yok sırtına vuruyor parmağıyla bir öksür diyor, ağzını aç diyor, burnunu kapat diyor ondan sonra hadi yürü. Bir kağıda bir şey yazıyor reçete bodrum kata iniyorsun, orada eczacı 5 tane ilaç var bir tanesi var, 4 tanesi yok diyor bunu git başka yerden nereden bulursan bul böyle günlerden, böyle günlere geldik.

Allah’a şükür şimdi 79 milyon vatandaşımızın hepsi istisnasız sağlık hizmetinden yararlanıyor, sağlıkta ki dönüşümü öyle sıradan bir iş olarak görmeyelim. Vatandaşlarım şunu bilsin ki: Türkiye’de AK Parti birçok hizmete imza attı 14 yılda, ama bu hizmetlerden iki tanesi hep zirvede oldu birisi sağlık, biri ulaşım. Bugün vatandaşın memnuniyetini ölçtüğünüz zaman yüzde 70 üzerinde bu iki hizmet hep en üst sırada yer alıyor. Allah’a şükür milyonlarca insanımızın her gün yüz yüze geldiği sağlık hizmeti, ulaşım hizmeti iktidarımızın yüzünü güldüren hizmetler olarak verilmeye devam ediyor.

Bir iş olmadığı zaman sağlık olsun deriz, yani acaba nereden geldi diye bir merak ettim henüz cevabını bulamadım, ama olmayan işe sağlık olsun derken demek ki eskiden işlerimiz olmuyordu sağlık

kurumlarında boynumuz bükük dönüp geri geliyorduk. Sağlık olsun demekle değerli dostlar sağlık olmuyor, gereğini yapmak lazım. Gereğini nasıl yapacağız? Güzel güzel hastanelerimiz olacak,

doktorlarımız olacak, vatandaş gittiği zaman her türlü hizmeti alacak. Bugün git yarın gel olmayacak, insanca muamele görecek. Bütün bunların hepsi bugün var Allah’a şükür. Bu da insanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesinin AK Parti’nin iktidarda göz önüne aldığı en büyük prensiptir. Bizim için olmazsa olmaz

(2)

vatandaşımızın sağlık hizmetine ihtiyaç duyduğu zaman sıkıntı çekmeden kaliteli hizmeti almasıdır.

Bunun için hiç ama hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyoruz.

Düşünün, hep filmlerde görürdük bir yabancı başka ülkede başına bir iş geldi, kaza geldi, efendim acil uçak gelir alır götürür, ya bunlar niye bizim memleketimizde yok diye hayıflanırdık. Allah’a şükür şimdi hepsi var. Helikopterler var, efendim kış kar şartlarında giden ambulanslarımız var, uçaklarımız var.

Gidiyoruz herhangi bir ülkede bir vatandaşımızın bir sağlık sorunu olunca, başına bir iş gelince alıp getiriyoruz veya şehirlerimizde acil müdahale icap eden konular varsa bunların hepsini halleder duruma geldik.

Bu sağlık fuarı 5 bin civarında katılımcı var dördüncüsü yapılıyor bu anlamda da kongrenin de ikincisi yapılıyor. Bu kongrede benim katılımcılara söyleyeceğim en önemli iş şudur: Sağlık araç ve gereçleri bunlar ileri teknolojiye, orta teknolojiye sahip cihazlar bunlara ülke olarak büyük para veriyoruz. Ama son yıllarda sağlıktaki dönüşümle beraber bu alanda da çok güzel işler yapılmaya başlandı, belirli illerimizde sağlık kümelenmeleri oluştu. Hatırladığım kadarıyla Samsun’da var, Uşak’ta var, belirli İzmir’de var, Ankara’da var. Bu sağlık kümelenme noktalarını Anadolu’nun doğusuna da yayacak çok önemli teşvik tedbirleri aldık. Doğu ve Güneydoğu’daki 23 ilimizi cazibe merkezi haline getirmek konusunda radikal, keskin teşvik tedbirleri aldık. Öylesine teşvik edici kararlar ki herhangi bir projeyi devlet yatırımcıyla oturacak karşı karşıya konuşacak ihtiyacına uygun olarak her türlü desteği verecek, buna ürettiği ürünü satın almada da dahil. İlk yatırım da destek, işletmede destek, çalıştırdığı

personelin maliyetinin azaltılmasında destek de dahil. Dolayısıyla değerli katılımcılar, değerli yatırımcılar; artık istediğiniz ürünü Türkiye’de yapmak için önünüzde hiçbir mazeret kalmadı. İlk hedefimiz, millileştirme ve yerlileştirme olmalı. Sürekli bizi birtakım finansal manipülasyonlarla zora düşürmeye çalışanlara vereceğimiz en güzel cevap kendi kaynaklarımızı, kendi akıl terimizi, alın terimizi ve genç insan gücümüzü en iyi şekilde devreye sokmak. Bunun için gerekli tedbirleri alıyoruz, biz üzerimize düşeni yaptık, bundan sonrası genç yatırımcılara kalıyor. Paraysa para, destekse destek her şey mümkün.

Sayın Bakanımız, yaşlılara bakım konusuna girdi. Yaşlılar belki genç nüfusumuzla övünüyoruz bu doğrudur genç bir nüfusumuz var, ama 10 sene sonra 65 yaşın üzerinde 8,5 milyon insanımız olacak ve bu vatandaşlarımızın bakımı için şimdiden tedbirlerimizi almamız gerekiyor. Hali hazırda 315 bin vatandaşımıza evde düzenli sağlık hizmeti veriyoruz. Her ay kontrolleri yapılıyor, ölçümleri yapılıyor, sağlıklarının kayıtları tutuluyor. Sosyal devlet olmanın, vatandaşına önem vermenin ölçüsü de budur.

Bu konuda hiç, ama hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyoruz. Bir yanda Aile ve Sosyal Politikalar

Bakanlığımız, diğer yanda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız, diğer yanda Sağlık Bakanlığımız bu üç Bakanlığımız el ele toplumda desteğe ihtiyaç duyan kesimlerin her türlü hizmetini vermek için adeta yarış halindeler, büyük bir fedakarlıkla çalışıyorlar. Türkiye’deki sağlık sistemini birçok ülkelerde örnek olarak anlatılması bir fantezi değil, bu 14 yıllık tecrübenin yansımasıdır bunun bilinmesi lazım.

AK Parti iktidarları olarak iki alanı öncelikli hedef olarak seçtik birisi eğitim, diğeri sağlık. Bakın eğitimde 10 milyar bütçe vardı AK Parti iktidarına geldiğimiz ilk gün ilk yılda. Bugün eğitimin bütçesi 122,5 milyar lira 12 kat arttırmışız. Sağlıkta da durum farklı değil 7,5 milyar bütçeyle başladık ve bugün 115 milyar lirayla eğitimden hemen sonra en büyük bütçeyi sağlığa ayırdık hayırlı olsun.

Memleketimiz de sağlık her şeyin başında gelir. Kanuni Sultan Süleyman ne güzel söylemiş

hatırlayamaya çalışalım, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. Hakikaten sağlıktan başka bir şey yok, sağlık olmayınca hiçbir şey olmuyor. En ufak bir nezle, bir farenjit, bir grip olduğunuzda sağlığın ne kadar önemli olduğunu hatırlıyorsunuz. Ama biz istiyoruz ki, son kerteye gelmeden sağlığımızın değerini bilelim. Onun için birinci kademe, ikinci kademe, üçüncü kademe sağlık

hizmetleri var, aile hekimliği var, zannediyorum 20 binin üzerinde, 22 bin aile hekimimiz var. Bunları niye ihdas ettik? Sebebi belli olaylar ilerlemesin, sağlıkla ilgili sorunlar büyümesin ve ikinci, üçüncü kademe sağlık merkezlerinde birikim olmasın. Sağlık aynen kalp atışları gibi takip edilsin. Buna

(3)

mutlaka daha fazla önem göstermemiz lazım, koruyucu hizmetlerini tedavi amaçlı sağlık hizmetlerine göre çok daha fazla önemsememiz gerekiyor.

Değerli katılımcılar, sağlıkta yerli üretim millileştirme çok önemli az önce söyledim tekrar etmekte fayda görüyorum. Bugün bununla ilgili yapılabilecek her türlü girişim için Hükümetimiz gerekli tedbirleri almıştır altyapıyı hazırlamıştır bahanemiz yok. Biz her şeyi yapabiliriz, gelişmiş ülkelerdeki ne varsa daha iyisini bu ülke insanı rahatlıkla yapar, bunu daha önce gösterdi. Şimdi yavaş yavaş efendim işte Türkiye’ye filanca işin ambargosunu mu koysak, filanca kısıtlamaları mı yapsak gibi modası geçmiş bazı laflar duymaya başlıyoruz. Buradan açıkça söylüyorum, bu milleti kısıtlamalarla, yasaklamalarla terbiye edeceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bu ülke istiklali için, halkının refah ve geleceği için asla ve asla değerlerinden taviz vermez.

Değerli dostlar, Avrupa Birliği bir karar aldı iki gün önce Avrupa Birliği Parlamentosunda milletvekilleri toplandılar efendim Türkiye’ye müzakerelerin durdurulmasına karar verdiler. Bu karar bizim için hiç kıymeti harbiyesi yoktur, kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar istedikleri kadar karar alsınlar. Biz aziz milletimiz ne karar alırsa biz onu boynumuz kıldan incedir, onun dışındaki kararlar bizim için hiç ama hiç önemi yoktur.

Değerli kardeşlerim, Türkiye’nin dinamik yapısı bölgedeki potansiyelini biliyoruz. İstiyoruz ki

Türkiye’yle medeni dostluk ilişkilerine olduğuna inandığımız ülkeler Avrupa Birliği Türkiye’nin taşıdığı değerleri de iyi bilsinler. Ancak ne yazık ki, Avrupalı dostlarımız mesele Türkiye olduğu zaman objektif düşünce odaklarından uzaklaşıyorlar ve Avrupa Parlamentosunun iki gün önce aldığı karar bunun en güzel örneğidir. Objektiften uzak bu kararın hiç ama hiçbir anlamı yok. Avrupa Parlamentosu bu kararla kendini küçük düşürmekten başka hiçbir iş yapmamıştır. Milletimiz Avrupa Birliğine zaten azalmakta olan güven duygusunu daha da zedelemiştir. Birlik bu kararını siyasi basiretten, iyi niyetten uzak bir şekilde almıştır. Öncelikle Avrupa Birliği Türkiye’yle mi, yoksa Avrupa’da kol gezen terör örgütleriyle mi işbirliği içinde olacak bunun kararını vermelidir, Türk milleti bunu beklemektedir. Her zaman Avrupa’nın güvenliği Türkiye’den geçiyor diye söyleyeceksiniz, ondan sonra da Türkiye’yi yıkmaya çalışan FETÖ’cü, BETÖ’cü terör örgütleriyle kol kola gireceksiniz bunu asla kabul etmeyiz.

Unutulmamalıdır ki Suriye ve Irak’ta yaşanan insanlık trajedisinden memleketlerini, yurtlarını, canlarını kurtarmak için terk eden milyonlarca vatandaşa, mülteciye kucak açan ülke onları bağrına basan ülke Türkiye’dir. Türkiye bu mültecilere sahip çıkmazsa o zaman Avrupa’nın halini siz bir görün bakalım.

Macaristan’a Avusturya’ya 3-5 tane mülteci gitti milletin gözü önünde tekmelediniz, yerden yere vurdunuz. İnsanlık Türkiye’de, insanlığın ölmediği ülke Türkiye’dir. Avrupalı dostlarımız bilsin ki, bu mültecilerle ilgili anlaşmamız ilanihaye böyle devam edecek değildir. Türkiye anlaşmasına, sözüne sadıktır bugüne kadar bunun aksi asla tahakkuk etmemiştir, ama Avrupalı dostlarımızın da verdikleri sözün arkasında durmasını bekliyoruz, 53 senedir bu yollarda yürüyoruz. Ne için yürüyoruz? Daha güzel bir dünya için, daha güvenli bir Avrupa için. Bütün bu gayretler ortadayken kalkıp Türkiye’ye ayar vermeye çalışmak bir en hafifinden vizyonsuzluktur. Ben öyle ümit ediyorum ki, bu karar Avrupa Birliği Liderler Zirvesinde hiçbir şekilde dikkate alınmayacak ve yarım asrı geçen Avrupa Birliği Türkiye yolculuğunun zarar görmesine rıza göstermeyecek, Avrupa’da vizyon sahibi hala liderler olduğunu düşünüyorum.

Değerli dostlar, son günlerde ekonomimizle ilgili de bazı spekülasyonlara şahit oluyoruz. Türkiye ekonomisi son 14 yıl içerisinde bugünlerde yaşadığımız dalgalanmalara benzer en az 5 tane bir dönem geçirdi. 2006’da, 2009 küresel krizinde, 2013 Gezi olaylarında, 17-25 Aralık’ta ve nihayet 15 Temmuz darbe girişiminde Türk ekonomisi zorlu sınavlardan geçti ve bu şokların hepsini büyük bir başarıyla atlatmasını bildi. O bakımdan bugünlerde yaşadığımız olay Amerikan seçimlerinden sonra bütün dünyada İngiltere hariç euro da dahil bütün para birimleri değer kaybetti. Bunun kaynağı ne? Bunun kaynağı da yeni Amerikan Başkanı Trump’un uygulayacağı politikalardır. Ne diyor? Ben yurt dışına yoğunlaşmaktan vazgeçeceğim, önce ülkemin sorunlarına ilgileneceğim ve ülkenin eskimiş altyapısını,

(4)

üstyapısını yenileyeceğim, Çin’le ticarete kısıtlama getireceğim, mülteci girişlerini azaltacağım, var olanları geri göndereceğim vesaire, yani dışarıdaki Amerikan sermayesini içeriye çekmek için gerekirse de faiz yükselteceğim. Bu haberler bütün dünyada Trump kazanmasıyla birlikte değer bulmaya başladı ve bir dalgalanma yaşıyoruz. Dolayısıyla, bunu sadece Türkiye’ye mahsus ve kalıcı bir dalgalanma olarak görmek büyük hatadır bunu açıklıkla ifade etmek istiyorum. Temeli sağlam bir ekonomiye sahip olduğumuzu bütün vatandaşlarımızın bilmesini istiyorum. Tabi dünyada bu

dalgalanma var, Türkiye’de de var diye bir şey yapmayacak değiliz. Piyasaların, yatırımcılarımızın, iş adamlarımızın ufakta olsa tedirginlikleri gidermek bizim görevimiz hemen tedbirleri aldık. Alınacak tedbirlerin iki boyutu var bir, parasal tedbirler, para politikaları bunlarla ilgili Merkez Bankası zaten kendi cephesinden çalışmalarını yapıyor. Hükümet olarak biz ne yapıyoruz? Biz de bu dönemde dövize olan ihtiyaçta bir sıkıntı yaşanmaması için birtakım önlemler aldık. Bunlardan bir tanesi devletin yaptığı sözleşmelerin dolar cinsinden olanları Türk parasına çeviriyoruz. Bu 5 milyar dolarlık bir kaynağın piyasadan çekilmemesi, piyasada kalması anlamına geliyor kısa vadede. İhracatçılarımız biliyorsunuz ihracat yapmak için önce Merkez Bankasından döviz satın alıyor, ihracatlarını bitirdikten sonra da aldıkları borcu geri ödüyor. Bu şekilde Merkez’den döviz alanların aldıkları borcu geri öderken döviz yerine Türk parası ödemesi kolaylığı getirdik bu da yaklaşık 2 milyar dolar. Bu şu demektir: 2 milyar dolar daha fazla piyasaya vatandaşın, yatırımcının ihtiyacı olarak sunmak demektir. Ayrıca bundan sonra da Türkiye içerisinde yapılacak sözleşmelerin milli paramız Türk Lirası üzerinden yapılması kararını aldık. Bütün bunları topladığımız zaman nedir? Kısa ve orta vadede 10 milyar dolarlık bir kaynağı piyasanın emrine vermiş oluyoruz. Bir başka değişle, Merkez Bankasının net rezervlerine dokunmadan, piyasaya dolar satmadan böyle bir kaynağı oluşturmuş bulunuyoruz. Bazen alçak dedikoduları ekonomide de yaymaya devam ediyor bu FETÖ örgütü başta olmak üzeri

Türkiye’nin düşmanları. Efendiye sermayeye kısıtlama gelecek, döviz çıkışı kısıtlanacak gibi hiç aslı astarı olmayan böyle haberlere de yer veriyorlar, bunlar külliyen yalandır, bühtandır bunun da bilinmesini isterim.

Bizim özel sektörümüz bırakın devleti özel sektörümüz 200 milyar doların üzerinde Avrupa

bankalarıyla, dış finans çevreleriyle, dışarıdaki muhataplarıyla alışveriş yapmışlar, sözleşme yapmışlar dolayısıyla, bunların bu sözleşmelerinin herhangi bir halel görmemesi, bu karşılıklı alışverişlerin zarar görmemesi içinde gereken her türlü tedbir alınıyor. Vatandaşlarımız hiç endişeye kapılmasın

Türkiye’de ekonomiyle ilgili bu dalgalanma bütün dünyada var olan bir durumdur ve geçici bir durumdur. İnşallah 2017’den itibaren yatırımlara, üretime, istihdama daha fazla kaynak ayıracağız, olağanüstü halinde şartları da ortadan kalkmış olacak.

Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili sınırlı değişikliğimizi de yapıp yolumuza devam edeceğiz. Seçim meçim yok 2019’a kadar vatandaş seçimini yaptı biz de vatandaşımızın hizmetinde olmaya

gece-gündüz devam edeceğiz. Bunu sık sık tekrar ediyorum, çünkü bir yandan da işte seçim olacak, ne olacak, öyle mi olacak, böyle mi olacak diye vatandaşın kafasını karıştırıp yatırım kararlarını ertelemeye çalışıyorlar. 15 Temmuz’da silahlarla, tanklarla yapmaya çalıştıkları ve başaramadıkları alçakça girişimi şimdi Türkiye’nin ekonomisini akılları sıra bozmaya çalışarak başaracaklarını zannediyorlar, orada da çakılacaksınız, orada da dersini alacaksınız buradan açıkça söylüyorum.

Evet, sağlıkta son önemli yaptığımız işlerden bir tanesi şehir hastaneleri, yani hastane içinde hastane.

Şehir hastanesi deyince işte 3 bin yataklı, 1500 yataklı hastaneler bir hastane değil içinde 8-10 tane hastane var. Otelleri var, kalacak yerleri var, binlerce insanın her gün adeta bir yaşam alanı.

Hastanesiyle, sosyal tesisleriyle, yakınların ihtiyaçlarının göreceği bir kampüs, bir yerleşke. Bunlardan toplam 29 yahut 30 tane yapıyoruz toplam yatak kapasitesi 45 bini buluyor, 30 milyar doların

üzerinde yatırım yapıyoruz. Böylece o sokak aralarında girişi çıkışı zor olan hastaneler var mesela.

Gidiyorsunuz acil hastanız var ambulans trafikten geçip de yarım saatte 200 metre mesafeye gidip hastaneye ulaşamıyor. Bütün bunları bu mahsurları ortadan kaldıracak şekilde şehir hastanelerini kuruyoruz, iki tanesi hazır. Herhalde bildiğim kadarıyla Mersin ve Yozgat açılışa hazır. Daha sonra

(5)

Ankara’daki hastanelerimiz devreye girecek peyderpey diğer illerdeki şehir hastanelerini de hizmete alacağız böylece hastanelerimizin konsolidasyonu belirli yerlerde sağlık şehirleri olarak toplanmasını da tamamlamış olacağız.

Birkaç husus geçen bir hastane açılışında da söyledim, şimdi bir ambulansla evinden, kaza yerinden alınıp hastaneye getirilen hastalara ayrıca bir şey yapılmayacak. Acil sınıfından başından sonuna kadar tedavisi tamamlanacak tamam mı Sayın Bakanım? Yani öyle geldi ilk müdahaleden sonra senin aciliyetin bitti hadi şöyle buyur demeyeceğiz o hastayı başından sonuna kadar o kategoride tedavisini tamamlayacağız.

Şimdi geçen yine kanser tedavisi gören hastalar için ilaç farklı alınmıyor onu düzelteyim sanki bana öyle anlatılmıştı ilaç farkı yok. Ne farkı var? Özel hastanelerde cerrahi bir müdahale yapılırsa oradan bir fark alınıyor. Bu fark konusunda da hem Sağlık Bakanlığımız, hem Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığımız bunun ne kadar olması, ne kadar makuldür, değildir bunu tekrar ele alıp bir esasa bağlayacaklar, bunu da buradan vatandaşlarımla paylaşmış olalım.

Doğumla ilgili doğal doğumu öncelikli olarak hem kadın sağlığı, hem çocuk sağlığı için biz de maalesef müdahaleyle doğum Avrupa’dan bile çok çok ileri de bu doğru bir şey değil. Yani yüzde 20’lerde devlet hastanelerinde, yüzde 40’larda efendim özel hastanelerde halbuki uluslararası standartlar yüzde 15’in altında gözüküyor rakamlar, oranlar yanlış olabilir benim, daha mı yüksek, burada

Türkiye’de öyle mi? Yüzde 50 çok fazla yani her iki hanımdan birisi cerrahi müdahaleyle bebek sahibi oluyor yani bir acı iki acı oluyor bunlarda doğru şeyler değil. Yani önemli bu konularda hem

hastanelerimiz, hem hekimlerimiz daha dikkatli davranmalarına ihtiyaç var. Ben söyledim, anam 10 çocuğun 10’nunu da hiç ne sezaryen ne bir şey Allah rahmet eylesin 10 kardeşi hepsi de sağlıklı doğurmuş, hatta doktora bile gitmeden yani köydeki o doğumu bilen insanlar var ebeler var ebelerin yardımıyla doğumunu yapmış. Doğal doğum bambaşkadır yani cerrahi müdahale bir mecburiyet yoksa tabi tıbbi bir mecburiyet yoksa mutlaka doğal yollardan doğumu teşvik etmemiz lazım. Bunu bir

maliyet olarak da görmüyoruz, bu bir anne çocuk sağlığı için herhangi bir enfeksiyona maruz

kalmaması için doktor değilim, ama duyduklarımı anlatıyorum gerekli olduğunu düşünüyorum, bunu da vatandaşlarımızla paylaşmak istiyorum.

Bir kez daha bu güzel fuar vesilesiyle sağlık sektörümüzdeki ilerleme adına bu güzel etkinliği tertipleyen bütün kuruluşlara, 20’den fazla dernek var ve derneğin başını çeken SADEF’e Sağlık ve Sosyal Hizmet Dernekleri Federasyonuna, Başkanına, üyelerine teşekkür ediyorum. CNR EXPO Türkiye’de fuarcılığın bir markasıdır başlangıcı burada başlamıştır ve birçok alanda fuarlara ev sahipliği yapmaktadır, Ceyda Hanım’a ve ekibine de bu güzel etkinlik için teşekkür ediyoruz.

Katılımcılara saygılar sunuyorum, Allah’a emanet olun.

Referanslar

Benzer Belgeler

Sevgili Sinoplular, yeni sistemle en çok da bizim terörle mücadelemiz güç kazanacak, kurumlarımız arasında güçlü işbirliği olacak, askerimiz, polisimiz, korucumuz içinde

Sevgili kardeşlerim, sevgili Erzincanlılar, Erzincan şimdi diyor ki, yıllar sonra bir başbakan çıkardık anayasa değişiyor başbakanlık kaldırılıyor.. Vatana hizmet

2 yeni lise, az önce açılışını gittim yaptım Kız İmam Hatip Lisesi çok güzel olmuş, çok güzel olmuş yurduyla, spor salonuyla tam da sizlere layık olmuş kızlar, tam da

Çünkü evet çıkınca bunlar, Ana Muhalefet Partisi ve diğerleri daha fazla yan gelip yatamayacak, çalışmak zorunda kalacaklar, sizin gözünüze girmek için daha

Bakınız bu eğitim kampüsünün içerisinde derslikler… Kardeşlerim, bu eğitim kampüsünün içerisinde yer alacak olan sınıf sayısı, hepsinden çok çok farklı ve bu

SAĞLIKTAKİ DÖNÜŞÜMLE BERABER BU ALANDA ÇOK GÜZEL İŞLER YAPILMAYA BAŞLANDI Başbakan Binali Yıldırım, bu yıl dördüncüsü düzenlenen sağlık fuarında 5 bin

Değerli kardeşlerim, 12 yılda Kastamonu’ya ne kadar yatırım yaptık biliyor musunuz..

İşte onun için 30 Mart seçimlerinin startını Sivas’ta veriyoruz, bugün Sivas’tan başlıyoruz ve bugün Sivas’tan ya Allah bismillah diyoruz?. Bugün Sivas’tan bir kez