• Sonuç bulunamadı

OKULÖNCESİ EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN KARŞILAŞTIKLARI SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "OKULÖNCESİ EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN KARŞILAŞTIKLARI SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ"

Copied!
171
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TC.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI RESİM-İŞ ÖĞRETMENLİĞİ ANA BİLİM DALI

OKULÖNCESİ EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN

KARŞILAŞTIKLARI SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Nuran ÜNAL

Tez Danışmanı Prof. Dr. Nihat BOYDAŞ

(2)

ÖZET

Çocukların gelişim süreci içerisinde hayata hazırlanmasında, zihinsel ve bedensel olarak sağlıklı bir şekilde gelişmesinde, var olan yeteneklerinin, yaratıcılıklarının gelişip ortaya çıkarılmasında okulöncesi eğitimin önemi büyüktür. Bu sebeple, eğitim sisteminin ilk basamağını oluşturan okul öncesi eğitim, çocuğun daha sonraki yıllarına yön veren bir süreçtir.

Dünyada çok sayıda çocuk, var olan kapasitelerini geliştiremedikleri ortamlarda büyümektedirler. Çocuk yeteneklerini geliştiremediği gibi var olan yeteneğini de kaybetmektedir. Bu olumsuz tabloyu aza indirmek okulöncesinde eğitim veren öğretmenlerin elindedir.

Öğretmenin en önemli işlevi, çocukların gelişim özelliklerini çok iyi bilmesi ve eğitim programlarını hazırlarken onların bireysel farklılıklarını dikkate almasıdır. Bu da öncelikle, çocuklara özgür bir eğitim ortamı hazırlamasıyla mümkün olabilir.

Öğretmen, çocukların özgürlüğünü kısmadan, onların gelişimlerini desteklemelidir.

Okul öncesi dönemde sanat eğitimi çocuklara uygun bir şekilde verildiğinde onların yaratıcılıklarını geliştirecek, kendilerini ifade edebilecek, enerjisini pozitif yönde harcatacak üretmenin hazzını yaşayacak doğayı dünyayı benimseyecektir.

Okulöncesi dönemde sanat eğitimini alan çocuk kendini rahat bir şekilde ifade edebilecek, enerjisini pozitif yönde harcayacaktır. Çocukların yoğun olan yaratıcılık ve estetik duygularının desteklenmesi ileriki yıllarda yaratıcı, üretken, estetik algıları güçlü ve çevreye duyarlı bireyler olmalarını sağlayacaktır.

Okul öncesi eğitim kurumlarında sanat eğitimini planlama ve uygulama sürecinde öğretmenin iyi bir gözlemci olması çok önemlidir. Çocukları yakından gözlemeli ve çocukların ihtiyaçları doğrultusunda plan hazırlamalıdır.

Okulöncesi eğitimde yer alan sanat etkinliklerinin uygulanmasında öğretmenlerin, yaşadıkları problemlerin bazıları yapılan araştırmalarda ve anketlerde saptanmıştır. Bunlardan problem düzeyi yüksek olanlar aşağıda verilmiştir.

I. Yapılan anketlerde öğretmenlerin %72,5’i, okulöncesine yönelik Ortaöğretim (lise) ve ya lisans öğretiminde (üniversite) plastik sanatlar eğitiminin yeterli düzeyde olmadığını belirtmiştir.

II. Okul öncesi öğretmenleri alanları ile ilgili hizmet içi eğitimlere yeterli düzeyde katılamadıklarını belirtmişlerdir.

III. Öğretmenlerin %95’i, teftiş yapan müfettişlerin mesleki yardım ve rehberlik yönünde yeterli olmadıkları belirtilmiştir.

(3)

IV. Yapılan anketlerde öğretmenlerin çocuğun yaratıcılığını geliştirecek sanat etkinlikleri üretmede problem yaşadığını belirtmiştir.

V. Okulöncesi eğitimde fiziksel koşulların, program ve yaratıcı etkinliklerin desteklenmesinde çok büyük bir önem taşıdığı belirlenmiştir.

Anketteki açık uçlu soru doğrultusunda çoğunluk tarafından belirtilen problemlerden biri; Okulöncesi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin “6 ders saati” boyunca hiç dinlenme aralarının olmayışıdır. Bu durumun kendilerini ve üretkenliklerini olumsuz yönde etkilediğini belirtmiştir.

Belirtilen diğer bir problem de velilerin öğretmeleri çocuk bakıcısı olarak, anaokullarını da çocuklarının barınacağı bir kurum olarak gördükleri belirtilmiştir.

(4)

ABSTRACT

Pre – school education is very important for childrens developmental (growth) process preparing to the life in good health intellectual and physical development; apear revealing their existing ability, creativenes.

For this reason, the first step of the formative educational system; pre – school education is a process which orients the whole life of the child.

So many children in the world are growing in the environment without developing (improve) existing ability. Not only the chiild can’t improve her/his ability, also she/he loses her/his existing ability. To minimise this statement is under the control of pre-shcool teachers.

The main function of teacher is to know developmenal elements of children and to take into account their individual differences when preparing the curriculum. This is achieved by preparing free educational atmosphere for the children. The teacher should support their development without restricting children’s freedom.

Art education givenin a suitable way to the children in the period of pre – school, will develop their creativity, will halp them express themself, spend their energy in positive way, enjoy productivity, accept the enviroment.

Children, who receive art education in pre-school, can express

herself/himself, spend her/his energy in pisitive way. Supporting children’s creativity and aesthetics feelings will devolop their productivity, aestetic peception to the envioment in the next year.

Teacher ought to be (should be) a good observer in the pre – school

educational and sensitiviaty when planning and application process the art education. She/he should observe in stututro the children closely and should according to

children’s needs.

Some problems that teachers expose when aplaying the art education were departmant by some ressearch and inquiry. Some hight level problems of them are given as in the fallowing.

I. In the executed inquries, 72,5 % teachers determined, the education of the performing arts / the visual arts / the fine arts for the pre –school is insufficient in high school or undergraduate education.

II. The pre – school teachers stated that they couldn’t receive enough education in service training.

(5)

III. 77,5 % of teachers declared that inspecktors aren’t enough for vocational help or guidance to the teachers.

IV. In the executed inquries were determined, teachers have problems with productive art activities to develop creativity of the children.

V. In the executed inquries came out; in pre – school education physical conditions have main importance to support the program and creative activities.

In the executed inquries in the direction of the open ended question; one of the problems was declared by the majority; teachers, who are working in the pre – school association, haven’t a rest pause in the six teaching periods. They declared that this situation affects their way and their productivity negatively.

One of the declared problem is that guardian of the children see the teachers as a baby sitter and see the kindergarten as a children shelter association.

(6)

ÖNSÖZ

Eğitim hayatın tamamını kapsayan bilimsel bir süreçtir. Eğitim şeklinde tanımladığımız sürecin bütün bir yaşamı içermesi ile birlikte bu sürecin en önemli bölümünü okulöncesi yaşantısı oluşturur.

Okulöncesi dönem adı verilen 0-6 yaş arası, öğrenmenin altın çağı olarak tanımlanır. Kişinin davranışlarıyla ilgili öğrenmelerin yüzde yetmişi bu yaşta gerçekleşir, kişiliğin temelleri bu dönemde atılır. Bundan dolayı, okulöncesi eğitim hayatın ilk ve en önemli basamağıdır. Bu basamağı çocuklarımızın sağlıklı bir şekilde atabilmeleri için okulöncesi verilen eğitimin; zihinsel, bedensel, ruhsal ve sosyal yönden çocuğu hazırlayacak nitelikte olmalıdır.

Okulöncesi eğitim veren öğretmenlerin istenilen amaca ulaşabilmeleri için uygun ortam ve koşulların sağlanması gerekmektedir.

Bu çalışma okulöncesi öğretmenlerinin problemlerini belirlemek amacı ile yapılmıştır. Çalışma okulöncesi eğitim kurumları öğretmenlerine uyugulanan anketlerin değerlendirmesi sonucu elde edilecek veriler üzerine yapılandırılacaktır.

Konu tesbitimde beni bu alana yönlendiren ve çalışmalarımın her aşamasında yardımlarını ve bilgilerini esirgemeyen danışmanım Sn. Prof. Dr. Nihat BOYDAŞ’a teşekkürü bir borç bilirim.

Araştırmam sürecinde bana zaman ayıran, rehberlik ve eleştirileri ile yönlendiren Sn.Yrd.Doç.Dr. Mehmet ŞEREN’e teşekkür ederim.

Araştırmamın sonuna kadar gerekli yardım ve kolaylıkları sağlayan eşim Özgür ÜNAL’a teşekkür ederim.

(7)

İÇİNDEKİLER

Jüri üyelerinin imza sayfası

Özet………i Abstract………...……….iii Önsöz………...………...……….iii İçindekiler………...………...………..vi Kısaltmalar Cetveli………...………...……….v Tablolar Cetveli………...………...……….…vı BÖLÜM I GİRİŞ 1.1. PROBLEM………...………...………...………1 1.2. PROBLEM CÜMLESİ………...………...………...….3 1.3. ALT PROBLEMLER……….………...………3 1.4. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ………...………4 1.5. SAYILTILAR………...………...………..5 1.6. SINIRLILIKLAR………...……….…...………5 1.7. TANIMLAR………...……….……...……….….6 BÖLÜM II KAVRAMSAL ÇERÇEVE 2.1. EĞİTİM NEDİR? ……….………...………..7

2.1.1. Türk Milli Eğitimin Amaçları………....……….7

2.2. OKULÖNCESİ EĞİTİM………....………...9

2.2.1. Kurumlarda Okulöncesi Eğitim……...………....………...9

(8)

2.2.2. Okulöncesi Eğitimin Kurumalarının Yeri ve Önemi……….12

2.2.3. Okulöncesi Eğitimin Amaçları………..15

2.2.4. Okulöncesi Eğitimin Temel İlkeleri………...18

2.2.5. Okulöncesi Eğitimin Tarihçesi………..20

2.3. OKULÖNCESİ EĞİTİM PROGRAMI………...26

2.3.1. Okulöncesi Eğitim Programının Özellikleri………...………..29

2.3.2. Okulöncesinde Yıllık ve Günlük Planların Hazırlanması……….30

2.4. İLKÇOCUKLUK DÖNEMİ GELİŞİM EVRELERİ (3-6 YAŞ)………...31 2.4.1. Bedensel Gelişim………...31 2.4.2. Duyusal Gelişim………32 2.4.3. Zihinsel Gelişim………34 2.4.3.1.Animizim……….………...34 2.4.3.2. Dikkati Odaklama………..35

2.4.3.3. Ben Merkezcilik (Egosantrizm)……….36

2.4.3.4. Sınıflama Yapabilme Özelliği………36

2.5. OKULÖNCESİ DÖNEMİ ÇOCUK RESMİNDE GELİŞİM B 2.5.1. İki-Dört Yaş Grubundaki Çocukların Çizgisel Özellikleri…. ASAMAKLARI………...37

...……….40

rubundaki Çocukların Çizgisel Özellikleri...43

2.5.1.1. Karalama Dönemi………...41

2.5.2. Dört- Yedi Yaş G 2.5.3. Şema Öncesi Dönemi...45

2.6. ESTETİK GELİŞİM EVRELERİ ...45

SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNDE RESMİN ROLÜ...47 2.7. PSİKOLOJİK TANIDA VE ÇOCUKLARDA BİREYSEL

(9)

2.8. OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMLARINDA ÖĞRETMEN...48

2.8.2. Olumlu model olma...52

.…………...54

2.9. O .9. 2. Resim Öğreniminde İlk Adımlar………...………...63

2.10. 3.1. YÖNTEM 3.1.1.Araştırmanın Modeli………...…………..84 3.1.2. Evren Ve Örneklem………..…….…..84 3.1.3. Verilerin Toplanması………..…….……85

2.8.1. Profesyonel davranışlara sahip olma...49

2.8.3. Okulöncesi Eğitim Öğretmeninin Eğitim Programları İle İlgili Rolü ve Sorumluluğu...52

2.8.4. Eğitim Programı ve Öğretmen………...……….53

2.8.5. Okul Öncesi Öğretmen Eğitimi……….. KUL ÖNCESİNDE SANAT EĞİTİMİ………...……….…...56

2.9.1. Sanat eğitimi ve çocukta yaratıcılık………...………..61

2 2.9.3. Renklerin Kullanımı Etkileri………..……….…65

2.9.4. Çocuk Gelişiminde Boyama Kitapları………..…….…….66

2.9. 5. Sosyal ve Duygusal Kazanımlar………..….…….67

2.9.6. Okulöncesi Etkinlikler...70

2.9.7. Okulöncesi Eğitim ve Yaratıcılık Etkinlikleri………...……..73

2.9.8. Okulöncesi Sanat Etkinliklerinin Amaçları……….…..…..77

2.9.9. Ana Sınıflarında Resim Etkinliğinin Denetimi………...….78

OKULÖNCESİ ÖĞRETMENLERİNİN KARŞILAŞTIKLARI PROBLEMLER………..………....81

BÖLÜM III 3.1.4.Verilerin Analizi………..…….…85

(10)

BÖLÜM IV

4.1. BULGULAR VE YORUM

4.1.1. ANA PROBLEM CÜMLESİNİN ANALİZİ………...………87

İN ANALİZİ………...…..90 SONUÇ VE ÖNERİLER 5.1.1. SONUÇ………114 5.1.2. ÖNERİ ……….….117 KAYNAKÇA………119 1. Anket Formu………153

EK2. MEB. tarafından hazırlanan 36-72 Aylık Çocuklar İçin Okulöncesi Eğitim Programı………126

EK3.Yüzüncü yıl Üniversitesi Okulöncesi Öğretmenliği 4.2. ALT PROBLEMLER BÖLÜM V LER……… EKLER EK lisans programı……….156

(11)

KISALTMALAR CETVELİ

.g.e. :Adı Geçen Eser

EB : Milli Eğitim Bakanlığı

Bakanlık : Milli Eğitim Bakanlığı

c. : Cilt Çev. : Çeviren

Der. : Derleyen

Ed. : Editör

Haz. : Hazılayan Nu. : Numara, Number

P. : Page

S. : Sayı

s. : Sayfa

SHÇEK : Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu

Vol. : Volume

Yay. : Yayıncılık

M. : Madde a

(12)

TABLOLAR

1. 1999-2000 Öğretim Yılında Okulöncesi Eğitimde

Okul, Öğrenci ve Öğretmen Sayıları………...25

2. Lowenfeld'in Resimsel Gel. Ev. Kur. ve Piaget'nin zih. Gel. Ev. Kur. eşleştirilerek haz. Gel. Ev. Tab……….……..…..39

………....87

………. 90

g ri……….91

…………...94

3. Parsons'ın Estetik Gelişim Evre Tablosu……….……...46

4 . Katılımcıların Anket sorularına göre görüşlerinin dağılımı……… 5. Katılımcıların okulöncesi eğitime yönelik Ortaöğretim veya lisans öğretiminde plas. San. eğitiminin yeterlilik düzeyi hakkındaki görüşleri………90

6.Katılımcıların alınan eğitim seviyesinin, okulöncesi eğitim prog. geliştirebilecekyeterlilik düzeyi konusundaki görüşleri……… 7. Katılımcıların öğrenim gördükleri ders kitaplarındaki bilgilerin üncelliği konusundaki görüşle 8. Katılımcıların Yapılan etkinlikler içerisinde sanat eğitiminin yer alması gerekliliği ile ilgili görüşleri………. ………..91

9. Katılımcıların anket yanıtlarının kategorilerine göre dağılımı………93

10. Kay-kare testi sonuçları (mesleki yıl x tamamen değişkeni)……….94

11. Mesleki yıl x Tamamen Çapraz Tablo……… 12. Kay-kare testi sonuçları (mesleki yıl x oldukça değişkeni)………...95

13. Mesleki yıl x Oldukça Çapraz Tablo……….95

14.Kay-kare testi sonuçları (mesleki yıl x biraz değişkeni)………96

15. Mesleki yıl x raz Çapraz Tablo……….96

16. Kay-kare testi sonuçları (mesleki yıl x çok az değişkeni)……….97

17. Mesleki yıl x çok az Çapraz Tablo………97

18. Kay-kare testi sonuçları (mesleki yıl x hiç değişkeni)……….98

19. Mesleki yıl x Hiç Çapraz Tablo……….98

20. Kay-kare testi sonuçları (mezun olunan okul x tamamen değişkeni)………99

21. Mezun olunan okul x Tamamen Çapraz Tablo………100

22.Kay-kare testi sonuçları (mezun olunan okul x oldukça değişkeni)……….100

23. Mezun olunan okul x Oldukça Çapraz Tablo………..101

(13)

25. Mezun olunan okul x Biraz Çapraz Tablo………...102

26. Kay-kare testi sonuçları (mezun olunan okul x çok az değişkeni)………...102

27. Mezun olunan okul x Çok az Çapraz Tablo……….103

28. Kay-kare testi sonuçları (mezun olunan okul x hiç değişkeni)………103

29. Mezun olunan okul x Hiç Çapraz Tablo………..104

30. madde 24: Katılımcıların okullarda, sınıflarda fiziksel ortamın ve donanımın yeterliliği konusundaki görüşleri………...104

31. Okultürü Madde 24 Çapraz tablo………105

32. Katılımcıların sınıflarda fiziksel ortamın yetersiz olmasının yaratıcılığı ve üretkenliği etkileme düzeyi ile ilgili görüşleri………105

ılaştıklar 36. K . Sev. birbirinden farklı ………...109

……109

alanın ………..……….…….110

42. K ğitimde kullanılması için ……….111

33. M26 * M27 Çapraz tablo...106

34.M26 * M28 Çapraz tablo...107

35. Katılımcıların okul öncesi eğitimde uyguladıkları sanat etkinliklerinde karş ı sorunlarda yaratıcılığın kullanılması ile ilgili görüşleri………...108

atılımcıların, okulöncesi eğt. çocukların yaş ve fiz olmasının san. Etk. uygulamalarına yansıması ile ilgili görüşleri………108

37. Katılımcıların, okulöncesi eğitimde çocukların yaratıcılığını destekleyecek etkinlikleri üretmede yeterli sayıda kaynak bulabilme ile ilgili görüşleri… 38. Katılımcıların, çalıştıkları okulöncesi kurumlarında ki velilerin öğ. verilen eğt. Öğt. boyutu ile ne kadar ilgilendikleri hakkındaki görüşleri……… 39. Katılımcıların, okul öncesi eğitimde yapılan teftişlerde müfettişlerin da yeterliliği hakkındaki görüşleri 40. Katılımcıların, okulöncesi eğitimde yapılan teftişlerdeki mesleki yardım ve rehberlik ile ilgili görüşleri………110

41. Katılımcılar, alanları ile ilgili hizmet içi eğitim, sempozyumlara vb. yeterli düzeyde faydalanma ile ilgili görüşleri………..………111

atılımcıların, MEB’in okulöncesi e önerdiği prog. san. etk. yeterliliği hakkındaki görüşleri………...…… 43. Katılımcıların, MEB’in okulöncesi eğt. kullanılması için önerdiği prog. çocuğun yaratıcılığının gelişmesi ile ilgili görüşleri……….112

(14)

44. Katılımcıların, kullanılan olan Okulöncesi Eğitim Programının

uygulanabilirliği ile ilgili görüşleri..………...………...…….. 112 45. Katılımcıların, MEB’in okulöncesi eğt. kullanılmak üzere önerdiği kaynak

………...…..127 kitaplarda yer alan etk. amacına uygunluğu hakkındaki görüşleri……….113 47. Anket soruları………

(15)

BÖLÜM I

GİRİŞ

1.1. PROBLEM

Okulöncesi eğitim, çocuğun doğduğu günden temel eğitime başladığı güne kadar geçen süreçtir. Birçok araştırmada da göstermiştir ki bu dönem, çocuğun yüksek öğrenme potansiyeline sahip, bütün algılarının açık ve her an kayıtta olduğu bir dönem olarak görülmektedir. Çocuklara hazırlanacak uygun fiziksel, sosyal çevre koşullarında ve sağlıklı etkileşim ortamında yetişen çocuklar daha hızlı ve daha başarılı bir gelişim gösterirler. Bu nedenle evde ve okulöncesi kurumda verilecek eğitimin türü ve kalitesi önem taşımaktadır.

Bir insanın kişilik yapısında ve ruh sağlığında çok önemli rolü olan okul öncesi yılların çocuk için faydalı bir şekilde değerlendirilmesinde okulöncesi eğitim kurumları öğretmenlerinin kendini iyi tanıyan, kendini kabul etmiş ve mesleğine iyi hazırlanmış, ruh sağlıklı kişiler olması gerekir. Anaokulu öğretmenlerinin aktif bir çocuk gurubunun ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için hareketli ve sağlıklı bir beden yapısına, yaratıcı, gerçekçi, düşüncelerinde bağımsız bir kişiliğe sahip olması gerekir. Anaokulu öğretmeninin en önemli görevi çocuklara bir grupta arkadaşça ve işbirliği içerisinde çalışmanın hazzına varacak öğrenim yaşantıları düzenlemektir. Anaokulu etkinliklerinde çocuk bir grup tarafından kabul edilmeli ve gurup içinde iyi bir uyum sağlanmalı, bütün bunların yanı sıra bağımsız bir kişilik geliştirmesi öğretmenin tutumuma büyük ölçüde bağlıdır ( Tanaydı, 1973: 1 ).

Yuva ve anaokulunda etkili bir programın en önemli unsuru öğretmendir. Çocukların birbirleriyle ve yetişkinlerle iyi ilişkiler kurabilmesi ve güven verici bir atmosfer içerisinde tüm gelişmelerinin azami sınırına kadar ulaşabilmesinde öğretmenin kişiliğinin büyük ölçüde önemi vardır.

“Eğitimin nitelikli bir şekilde yapılabilmesi, uygulayıcısı olan öğretmen ile doğrudan bağlantılıdır. Tüm olanaklar en iyi niyetlerle seferber edilse dahi, öğretmen istenilir özelliklere sahip değilse boşa gider. Eğitimin kalitesi eğitim elemanlarının kalitesine bağlıdır”( Pascal, 1993).

(16)

Her meslekte olduğu gibi okulöncesi eğitim öğretmeni de görevini nitelikli bir şekilde yerine getirme sürecinde bazı güçlükler yaşamaktadır. Bu durumda öğretmen, sorunların etkisini en aza indirme, çalışmalara yansıtmama, diğer taraftan bunların giderilmesi için sorunları dile getirme ve yapılacak çalışmalara katkı sağlamaya yönelik bir uğraş vermektedir.

Araştırmalar sonucunda Okulöncesi programında yer alan aktivitelerde her öğretmenin aynı başarıyı gösteremediği görülmüştür. Aday öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu, yeterli düzeyde eğitilmedikleri halde kendilerinden çok şey beklendiğini belirtmektedir. Öğretmenler çocukların her yönünü tanıyıp, çocuğun fiziksel duygusal ve sosyal gelişimini sağlayacak planlar yapma konusunda hem fikir olmuşlardır. Buna rağmen en çok problemi de çocuğun gelişimini sağlayacak ilgi ve ihtiyaçlarını karşılayacak okulöncesi eğitimin amacına uyacak etkinlik planlamada yaşadıklarını belirtmişlerdir.

Boydaş’a (1990:219) göre bir eğitimcinin çocuğu çok iyi tanıması gerekmektedir. Öğretmenin, çocukların tiplerini, basamaklarını hangi madde ile kendine objektivite edebileceğini, psikolojisini, psikosomatik gelişimini belki bir psikoloji ile uğraşan alan adamı kadar çok iyi bilmesi gerekmektedir.

Eğitim sistemimizde, programlarda yaratıcılığın geliştirilmesine yönelik ifadeler yer almasına karşılık, öğretmen merkezli bir sistemin var olması yaratıcılığın gelişmesine bir engeldir.

Okulöncesi eğitim alanında ülkemizde bölgelerin değişik gereksinimlerini karşılayabilecek farklı eğitim modellerinde çeşitli elemanların işbirliği yaparak çalıştığı kurum içi ve kurumlar arası yönlendirmelerin yapıldığı bir sistem bulunmaktadır.

Okulöncesi eğitim alanında çalışacak öğretmenlerin seçiminde ve yetiştirilmesinde özel niteliklerin bulunması gerekmektedir.

Okulöncesi eğitim hizmetleri farklı alanlardan gelen öğretmenlerle yürütülmektedir. Bu durum öğretmenler arasında nitelik farklılığına neden olmakta ve okulöncesi eğitimde kalite standardını olumsuz etkilemektedir.

(17)

1. 2. PROBLEM CÜMLESİ

Okulöncesi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin sanat etkinliklerinde karşılaştıkları problemler nelerdir?

1. 3. ALT PROBLEMLER

1. Okulöncesi öğretmenleri, eğitim gördükleri okullarda yeterli sanat eğitimi alıyorlar mı?

2. Okulöncesi öğretmenleri, etkinliklerde sanat eğitimine yer verilmesi gerektiğini ne kadar biliyorlar?

3. Okulöncesi öğretmenlerinin sanat etkinliklerinde karşılaştıkları problemler meslekteki yıllarının değişkeni arasında ilişki var mıdır? Varsa ne düzeydedir?

4. Okulöncesi öğretmenlerinin sanat etkinliklerinde karşılaştıkları problemler öğrenim düzeylerinin değişkeni arasında ilişki var mıdır? Varsa ne düzeydedir?

5. Okulöncesi kurumların fiziki koşulları istenilen düzeyde etkinlik yapmaya uygun mu?

6. Okulöncesi öğretmenleri, çocuğun gelişimini sağlayacak etkinlikleri üretmede problemlerle karşılaşıyor mu?

7. Öğretmenler amaca uygun, çalışmalarını destekleyecek ve geliştirecek kaynaklara kolay ulaşabiliyorlar mı?

8. Veliler, okulöncesi eğitim kurumlarının çocukları için neler kazandıracağını biliyor mu?

9. Okulöncesi eğitim kurumlarında ki öğretmenlerin teftişlerinde bulunan müfettişler programı, çocuğun gelişimini ve program uygulamalarını biliyor mu?

10. Okulöncesi eğitim kurumlarında ki öğretmenlerin teftişlerinde, müfettişler mesleki yardım ve rehberlik konusunda ne kadar yeterli?

11. Okulöncesi öğretmenlerine kendilerini geliştirmeleri için hizmet içi eğitimlere, sempozyumlara vb. düzenleniyor mu?

(18)

1. 4. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ

Toplumların sosyal, kültürel, ekonomik ve politik yapısını oluşturan özellikler eğitim yolu ile şekillenir. Nitelikli, sağlıklı ve istenilen davranışlara sahip bireylerin yetiştirilmesi için, eğitime küçük yaşlarda başlanılmasının gerekliliği tartışılmaz bir gerçektir. Çocuğun öğrenmesinin en yoğun olduğu, temel alışkanlıkların alındığı ve zihinsel yeteneklerinin hızlı bir biçimde gelişip biçimlendiği dönem 0–6 yaş dönemidir. Bu dönemde aile, birinci derecede önemli ve sorumludur. Ancak, tek başına yeterli değildir. Hem çocuk hem de ailenin bu dönemde gereksinimlerinin karşılanması, çocuklarının gelişimlerinin desteklenerek, yaşıtlarıyla bir arada olabilmelerinin sağlanması için oluşturulan sağlıklı bir ortama gereksinimleri vardır. Bütün bunlar dikkate alındığında okulöncesi eğitimin ne denli önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.

Okulöncesi eğitimin amacına ulaşabilmesi için çocuğun gelişimi göz önüne alınarak uygun koşulların oluşturulması gerekmektedir. Bu koşullardan en önemlisi okulöncesi eğitimi doğru bir şekilde verebilecek iyi donanımlı öğretmenlere ihtiyaç vardır.

Bu araştırma dahilinde Okulöncesi kurumlarda eğitim gören çocuklarımızın MEB.’in amaçlarına aldığı;

a) Çocukların; Atatürk, vatan, millet, bayrak, aile ve insan sevgisini benimseyen, millî ve manevi değerlere bağlı, kendine güvenen, çevresiyle iyi iletişim kurabilen, dürüst, ilkeli, çağdaş düşünceli, hak ve sorumluluklarını bilen, saygılı ve kültürel çeşitlilik içinde hoşgörülü bireyler olarak yetişmelerine temel hazırlamak amacıyla çaba göstermek,

b) Çocukların beden, zihin ve duygu gelişmesini ve iyi alışkanlıklar kazanmasını sağlamak,

c) Çocukların Türkçe'yi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamak,

d) Çocuklara sevgi, saygı, iş birliği, sorumluluk, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma gibi davranışları kazandırmak,

e) Çocuklara hayal güçlerini, yaratıcı ve eleştirel düşünme becerilerini, iletişim kurma ve duygularını anlatabilme davranışlarını kazandırmak,

(19)

Bu amaçları çocuklarımıza en iyi şekilde verecek olan öğretmenlerimizdir.

Öğretmenlerimizin sağlıklı bir şekilde eğitim verebilmeleri için problemlerinin en aza indirilmesi gerekmektedir. Araştırmada öncelikle bu problemleri ortaya koyarak, çözüm üretilecektir. Okulöncesi öğretmenlerinin sorunlarının belirlenerek bu sorunların giderilmesi için gerekli önlemlerin alınması, okulöncesi eğitimin niteliği ve öğretmenin iş verimini arttırmak açısından büyük önem taşımaktadır.

1. 5. SAYITLILAR

Milli Eğitim Bakanlığı Okulöncesi Eğitim kurumları Yönetmeliği’nde tanımı bulunan eğitim kurumları Okulöncesi Eğitim kurumlarının evreni olarak kabul edilmektedir.

Seçilmiş olan örneklemin evreni temsil ettiği kabul edilmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı Okulöncesi Eğitim kurumları Yönetmeliği’nde yer alan hükümler uzman görüşleri olarak kabul edilmektedir.

1. 6. SINIRLILIKLAR

Bu araştırma enstitü yönetmeliğinde belirlenmiş yüksek lisans programı tezi için tespit edilmiş hazırlama süresi ile sınırlıdır.

Bu araştırma Milli Eğitim Bakanlığı Okulöncesi Eğitim kurumları Yönetmeliği’nde tanımı bulunan eğitim kurumlarından Ankara ili merkez ilçeleri dahilinde yer alanlardan random yöntemi ile seçilmiş kurumlar ile sınırlıdır.

Bu araştırma 36–72 aylık çocukların eğitimlerini yürüten okulöncesi kurumları olan anaokulları ve anasınıfları öğretmenlerinin sorunları ile sınırlandırılmıştır.

Bu araştırmada okulöncesi öğretmenlerinin çok farklı alanda sorunlarının olması nedeni ile araştırmanın sağlıklı bir şekilde tamamlanması için; Okulöncesi öğretmenlerinin sanat eğitiminde karşılaştıkları problemlere daha çok yer verilecektir.

(20)

1.7. TANIMLAR

Algı(perception): Her tür gerçekliğin duyu organlarıyla alınıp, zihinde bilgiye dönüşmesi işlemi.

Amaç : Eğitim alanında bir etkinliğe bir eyleme yada bir ise başlarken erişilmek istenen sonuç.

Animizm : Cansız nesnelere canlılık atfetmek.

Beceri : Bir Kimsenin bedensel yada düşünsel bir çaba göstererek bi işi kolaylıkla ve ustalıkla yapabilmesi.

-Düzenlenen programlar sonucu öğrenci davranışında gerçekleşmesi istenilen değişiklik.

Bellek : Öğrenilmiş veya baştan geçmiş bir şeyi zihinde tutuma yetisi- hafıza- öğrenmek.

Biçim : Bir nesnenin görme ya da dokunma organlarıyla algınabilmesini sağlayan kendine özgü gerçekliği, şekli.

Değerlendirme: Bir şey hakkında bilgi edinme ve buna bir değer biçme sürecidir. (Eisner, 1972)

Eğilim : Bir şeyi sevmeye, istemeye yada yapmaya içten yönelme.

Gelişim :İnsan yavrusunda, doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası kalıtımsal ve çevresel etkenlerin, karşılıklı etkileşimiyle biçimlenen değişme süreci.

- Büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin etkin olduğu süreklilik gösteren değişim. Okulöncesi : Çocuğun lkokula başlamasından öncekiçağ ile ilgili; bu çağa özgü. Okulöncesi Eğitim Kurumu: okulöncesi çağı çocuklarına eğitim veren resmi ve özel eğitim kurumu.

Öğrenme : Kavramsal düzenleme yapma olgusu.

- Bireyin kendi yaşantıları yoluyla yeni davranışlar edinmesi yada var olan davranışlarında oluşan değişiklik durumu.

Yaratıcık : Tikel bir şey icat etme sürecidir.

Yetenek : Herhangi bir şeyi öğrenmek, bir işi yapmak ve tamamlamak ya da bir duruma başarıyla uymak konusunda organizmada bulunan ve doğuştan gelen

(21)

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. EĞİTİM NEDİR?

İnsanların diğer insanlarla ve çevreleriyle etkileşimlerinin maddi ve manevi ürünlerine kültür dendiği dikkate alınırsa, insanın, çevresiyle etkileşimi sonucunda kültürlenmeye uğradığı söylenebilir. Çevresiyle etkileşerek öğrendiklerini, diğer insanlara da öğretmeye kalkışan kimse ise, belli bir amaca yönelik olarak o insanları kültürlemeye çalışıyor demektir. “İnsanların diğer insanları belli bir maksatla kültürlemelerine ya da kasıtlı kültürleme sürecine ise eğitim denilmektedir.”

Günümüzde daha çok tercih edilen tanım: “bireyin davranışında, kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istenilen yönde (eğitimin amaçlarına uygun) değişme meydana getirme sürecidir.” Bu tanıma göre;

Eğitim bir süreçtir ve eğitim sürecinde, bireyin davranışlarının istenilen yönde değiştirilmesi amaçlanmaktadır.

Davranışlarındaki değişme kasıtlı olarak gerçekleştirilmektedir. Eğitim sürecinde bireyin kendi yaşantıları esastır.

2. 1. 1. Türk Milli Eğitiminin Genel Amaçları

Toplumların sosyal, kültürel, ekonomik ve politik yapısını oluşturan özellikler eğitim yolu ile şekillenir. Nitelikli, sağlıklı ve istenilen davranışlara sahip bireylerin yetiştirilmesi için, eğitime küçük yaşlarda başlanılmasının gerekliliği tartışılmaz bir gerçektir. Çocuğun öğrenmesinin en yoğun olduğu, temel alışkanlıkların alındığı ve zihinsel yeteneklerinin hızlı bir biçimde gelişip biçimlendiği dönem 0–6 yaş dönemidir. Bu dönemde aile, birinci derecede önemli ve sorumludur. Ancak, tek başına yeterli değildir. Hem çocuk hem de ailenin bu dönemde gereksinimlerinin karşılanması, çocuklarının gelişimlerinin desteklenerek,

(22)

yaşıtlarıyla bir arada olabilmelerinin sağlanması için oluşturulan sağlıklı bir ortama gereksinimleri vardır. Bütün bunlar dikkate alındığında okulöncesi eğitimin ne denli önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.

Türk Millî Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini,

Atatürk İnkılâp ve İlkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk Milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin millî, ahlâkî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;

Beden, zihin, ahlâk, ruh ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek;

İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak;

Böylece, bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluğunu artırmak; öte yandan millî birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk Milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktadır. (www.meb.gov.tr)

(23)

2.2. OKULÖNCESİ EĞİTİM

Okulöncesi eğitim 0–6 yaş grubu çocuklarına, gelişim düzeylerine uygun, zengin bir uyarıcı çevre olanağı sunan, yaratıcılık başta olmak üzere, onların gelişimlerini bütün yönleri ile destekleyen, çocuğa yakın çevresinin ve ulusun sosyal-kültürel değerleri ile evrensel değerleri birbirleri ile çelişmeyen bir anlayışla tanıtmayı amaçlayan, isteğe bağlı, planlı bir davranış kazandırma sürecidir. Okul öncesi dönem, çocuğun gelişiminin çok hızlı ve kritik olduğu yıllardır. Kalıtımın yanında, çocuğun doğum öncesinden başlayarak etkileşim halinde olduğu çevreden kazandıkları, onun yetişkinlikteki kişiliğini, alışkanlıklarını, değer yargılarını biçimlendirmektedir. Bu nedenle, eğitim sistemimizin ilk basamağını oluşturan okul öncesi eğitim, çocuğun daha sonraki yıllarına yön veren bir süreçtir.

“Okulöncesi eğitim zorunlu temel öğrenim çağına gelmemiş çocukların eğitimi olarak 0–6 yaş çocuklarını kapsar. Çocukların bedensel, zihinsel ve sosyal gelişimlerinin en hızlı olduğu dönemlerden biridir. Bu dönemdeki gelişmeler, çocuğun ilerdeki yaşamında büyük önem taşımaktadır. Bloom'un yaptığı araştırmalara göre, 17 yaşına kadar olan zihinsel gelişmenin % 50'si 4 yaşına, %30'u 4 yaşından 8 yaşma,%20 ise 8 yaşından 17 yaşına kadar oluşmaktadır. Bu bilgilere göre çocuğun eğitiminde erken yılların değeri büyüktür ve bu dönemde çocuğun yetenek ve becerilerini geliştirmek için ona rehberlik etmek, çocuğun doğru davranışlarını pekiştirmek gerekir. Bu da ancak en iyi bir şekilde planlanmış, sistemli bir okulöncesi eğitim ile olur” (Fidan,1977, S.18).

2. 2.1. Kurumlarda Okulöncesi Eğitim

Okulöncesi eğitim Kurumları 0–6 yaşı kapsayan çocukların eğitimi için, Devlet tarafından açılan, yönetilen, denetlenen veya Devlet tarafından açılmasına izin verilen kurumlardır.

Okul öncesi eğitim kurumları; en iyi alt yapıyı ve koşulları sağlayarak, çocukları fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal açıdan yeterli bir şekilde geleceğe hazırlamayı amaç edinmiştir.

(24)

Okulöncesi eğitim çeşitli yaş gruplarında çeşitli kurumlar aracılığıyla yürütülmektedir. Bu kurumlar ise birçok kamu kuruluşuna, bakanlıklara, özel kuruluşlara, yerel yönetimlere, vakıf ve üniversitelere bağlı olarak görevlerini sürdürmektedir. 0–6 yaş çocukları kapsayan bu eğitim, isteğe bağlıdır. Bu yaş grubu çocuklara bakım ve eğitim hizmeti veren çeşitli kurumlar bulunmaktadır Bunlar: Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı anaokulları, ilkokullar bünyesindeki anasınıfları ve orta dereceli okullardaki uygulama sınıfları.

Bu kurumlar hizmet verdikleri yaş gruplarına uygun olarak;

*0–36 aylık çocuklara bakım ve eğitim vermek üzere Kreşler,

*36–72 aylık çocukların eğitimini amaçlayan Anaokulları,

*60–72 aylık çocuklarının eğitimini amaçlayan örgün eğitim kurumları bünyesinde açılan Anasınıfları ve

*36–72 aylık çocuklarının eğitimi amacıyla açılan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı diğer öğretim kurumları bünyesindeki okul öncesi eğitim sınıfı, Uygulama Sınıfları'dır.

Okulöncesi eğitimle ilgili hizmetler; MEB başta olmak üzere değişik bakanlık ve kuruluşlarca bakım ya da eğitim amaçlı olarak on yasa, on tüzük ve on yönetmelik hükümlerine dayanılarak, MEB tarafından açılan anaokulu, ana sınıfı, uygulama sınıfları ile diğer kurum ve kuruluşlarca açılan kreş, yuva, gündüz bakım evi, çocuk bakım evi ve çocuk bakım yurtlarında verilmektedir. Bunlar;

Başbakanlık, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü'ne bağlı çocuk yuvalan, kreş ve gündüz bakımevleri.

KiT'lere bağlı gündüz anaokulları.

Çalışma Bakanlığı'na bağlı olarak işyerlerinde açılan kreş ve gündüz bakımevleri.

(25)

Özel ve tüzel kişilerle üniversitelere bağlı anaokulu kreş ve gündüz bakımevleri.

Ülkemizde, okul öncesi eğitim alanında kullanılan bazı kavramlara ilişkin açıklamalar, aşağıda belirtilmiştir:

Anaokulu; 36–72 aylık çocukların eğitimleri amacıyla açılan MEB'na bağlı okulöncesi kurumu.

Anasınıfı; 48–72 aylık çocukların eğitimleri amacıyla ilkokulların ve ilköğretim okullarının bünyesinde açılan okulöncesi kurumu.

Uygulama Sınıfı; 36–72 aylık çocukların eğitimleri amacıyla, MEB'na bağlı diğer öğretim kurumları bünyesinde açılan okulöncesi kurumları.

Özel Türk Anaokulu; Özel Öğretim Kurumları Kanunu'na göre açılan 36–72 aylık çocuklara eğitim veren okulöncesi kurumları.

Özel Yabancı Anaokulu; Özel Öğretim Kurumları Kanunu'na göre yabancı uyruklular tarafından açılan 36–72 aylık çocuklara eğitim veren okulöncesi eğitim kurumları.

Okul öncesi eğitim hizmetlerinin; %90'ı Millî Eğitim Bakanlığınca, %10'u SHÇEK ve 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 191. maddesine göre açılan kurum ve kuruluşlarca verilmektedir.(www.meb.gov.tr.)

2.2.1.1. Okulöncesi Eğitim Kurumlarında Fiziksel Ortam

Okul öncesi eğitim kurumlarının amaçlarını gerçekleştirebilmesi ise, fiziksel ortam, eğitim programları ve nitelikli personel gibi konularla sıkı sıkıya ilişkili bulunmaktadır ( Oktay, 1999).

Okul öncesi eğitim kurumları çocuklar için bir anlamda "oyun yerleri" olarak düşünülmelidir. Çünkü bu çağda çocukların en önemli gereksinimlerinin başında oyun gelmektedir. Çocuklar oyun oynayarak gelişmekte, öğrenmekte ve olgunlaşmaktadır. Bu nedenle çocukların oyun içinde eğitimi bu kurumlarda planlı

(26)

ve sistemli bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Okul öncesi eğitim kurumları, çocuklar için oyun oynarken, aynı zamanda toplumsal bir ortam hazırlamaktadır. Böylelikle çocuklar oyun içinde girdikleri toplumsal ilişkilerle kurallara uymayı, paylaşmayı, sorumluluk almayı ve işbirliği yapmayı öğrenmektedir ( Morrison, 1998).

Toplumsallaşmanın en önemli aracı arkadaşlıktır. Bu, çocuklar için evde sadece anne-baba veya kardeşler ile kazanılamayacak bir özellik olarak değerlendirilmektedir. Arkadaşlık kurmayı ve sürdürmeyi çocuklar en iyi, okul öncesi kurum içerisinde öğrenebilir. Çünkü bu kurumlar çocukların yaşıtlarıyla kaynaşmaları açısından doğal bir çevre ortamı özelliği taşımaktadır (Shickedanz, 1994).

Bunların en iyi şekilde gerçekleştirilebilmesi için çocukların rahatlıkla hareket edebilecekleri genişlikte, kendi ihtiyaçlarını mümkün olduğunca yardımsız karşılayabilecekleri güvenlikte ve eğitim programlarının istenildiği gibi uygulanabilmesine fırsat verecek yeterlilikte bir mekana ihtiyaç duyulmaktadır. Okul öncesi eğitim kurumlarının, bütün bunlar dikkate alınarak planlanmış belirli fiziksel niteliklere sahip olması gerekmektedir. Okulöncesi eğitimi, 0–6 yaşlık çocukların gelişim düzeylerine ve bireysel özelliklerine uygun, zengin uyarıcı çevre imkanları sağlayan, onların bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden gelişmelerini destekleyen, kendilerini toplumun kültürel değerleri doğrultusunda en iyi biçimde yönlendiren ve ilköğretime hazırlayan, temel eğitim içersinde yer alan bir eğitim sürecidir(14. MEB Şurası, 1993:3).

2.2.2. Okul Öncesi Eğitim Kurumlarının Yeri ve Önemi

Çocukluk dönemi, İnsanda ‘‘varlığın’’ yaşam yolculuğunun başladığı süreçtir. Çocuğun şekillenen kişiliğinin de; desteklenmesi gereken bir dönem olduğunu, göz ardı etmemek gerekir. Ailenin bilinçli anlamda eğitime katılımının sağlanması gerektiği gerçeğinden yola çıkarak; bu yıllarda en önemli eğitim; onlar için hava kadar su kadar gerekli olan okulöncesi eğitimdir.

(27)

Bilindiği gibi ana-babalar çocuklarının iyiliklerini düşünür ve onların gelecekleri için bir çok planlar yaparlar. Ancak, çocukla ilgili tüm düşünce ve girişimler ne denli iyi niyetli olursa olsun, mevcut bilgi, beceri ve tutumlar çocuğa istenilir nitelikteki davranışlan kazandırmak için yeterli olmayabilir. Herhangi bir maddeyi şekillendirmek için bile bilgi, beceri ve o işin gerektirdiği davranışların önemine inanma son derece önemlidir. İnsan yavrusu ise kalıtım, doğumöncesi ve doğum sonrası çevrede karşılaştığı bir çok etki ile şekillenen oldukça karmaşık yapıya sahip bir varlıktır. Bu nedenle iyi niyetli ancak plansız, programsız etkilerle, şekillendirmeye çalışmak bulduğu her fırsatı çok iyi değerlendirebilen çocuk için yetersiz olacağı gibi kötü sonuçlara da yol açabilir.

“Çocuk tüm gelişimlerine ilişkin temel bilgi beceri, tutum ve alışkanlıkları ailede kazanmaktadır. Bu açıdan aile, çocuğun bakımı, gelişimi ve eğitiminden sorumlu başlıca kurum olma özelliği taşımaktadır. Aileden sonra, okul öncesi eğitim kurumları çocuğu toplumsal yaşama hazırlamada aileyi destekleyen kurumlar olarak sistem içinde yerlerini almaktadır” ( Kandır,2001).

Bilimsel ve sistematik bir organizasyon ile yönlendirilmesi gereken okul öncesi eğitim, tüm eğitim sisteminin en önemli basamağını oluşturmaktadır (Tuğrul, 1993:18).

Henüz gelişmekte olan Türkiye’de okulöncesi eğitim kurumlarını; farklı koşullarda yaşayan, olumlu zengin çevre koşullarına sahip olan çocukların aksine olumsuz çevre koşullarında yaşayan çocukların bir birleriyle eşitlenmesinde en önemli unsur olarak görebiliriz. Bu şekilde, okulöncesi eğitim çoçukların eksik yönlerini tamamlayarak ve onlara olumlu zengin çevre koşulları sağlayarak, bu eşitsizliği önemli bir ölçüde azaltmaktadır. Çocukların ilköğretime mümküm olduğunca eşit koşullarda başlamalarını sağlamaktadır.

“Günümüzde okul öncesi eğitim kurumlarının önemi hemen herkes tarafından kabul edilmektedir. Ancak, okul öncesi eğitim kurumlarının işlevini, çalışan annelerin çocuklarını bıraktıkları bir çeşit bakım kurumu gibi değerlendirerek

(28)

açıklamak doğru değildir. Anneler çalışsın ya da çalışmasın, okul öncesi dönemdeki çocukların tümü, gelecekteki eğitim yaşantılarının ilk basamağında okul öncesi eğitim kurumlarından geçmelidirler” (Yörükoğlu,1992 ).

“Ayrıca insan bir bakıma sorunlar yaratıcı, diğer bir açıdan ise hem yarattığı hem de karşılaştığı sorunları çözmek zorunda olan bir varlıktır” (Sönmez, 1986:19). Bu nedenle hangi yaş, gelişim düzeyi ve eğitim kademesinde olursa olsun; kendisi, içinde yaşadığı toplum ve dünya şartlarında işe yarayabilecek davranışlara ihtiyacı vardır. Bu da ancak eğitim faaliyetleri ile sağlanabilir. Henüz gelişimini tamamlamamış ve deneyimleri sınırlı olan okulöncesi çağı çocuğu için eğitimin daha da önemli olduğu bilinen bir gerçektir. Bu eğitimin zorunlu ilkokul yaşına kadar sürdüğü, çocuğun tüm gelişimleri ile ilgili davranışlarının istenilir niteliklere doğru yönlendirileceği ve bunun zengin-uyarıcı çevre olanakları ile sağlanabildiği ortamda sürdürülen bir eğitim sürecidir. (Oğuzkan, 1983: 2).

Günümüzde “okulöncesi yaşantıları zenginleştirme, toplumsal geri kalmışlığa bir panzehir” (Milton, 1974). Olarak düşünülmektedir. Harlow ve Harlow1962; Bowlby, 1951 ve Coopersmith’e göre (1964). Erken çocukluk yıllarında fiziksel, zihinsel ve sosyal etkileşimdeki eksiklikler, sonraki yaşam süreci içerisinde, sosyal ve zihinsel fonksiyonlarda yetersizliklere neden olmaktadır. Yaşamın ilk yıllarında, kritik dönemler vardır. Temel bilgi ve beceriler, kendileriyle ilgili bu kritik dönemlerde, doğrudan verilen zengin deneyimlerle kazandırılamazlarsa, ileriki yıllarda öğrenilseler bile, varılan düzeyde eksiklikler görülür. (Aktaran: Oğuzkan. ve Oral,2001) Buna karşın erken yaşlarda zengin deneyimler kazanıp; sağlıklı bir şekilde fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak doyurulmuş çocuk bunu ileriki yaşamına da aynı doğru oranda aktaracaktır. Yapılan araştırmalarda da okul öncesi eğitimin ne kadar gerekli olduğu saptanmıştır.

Okul öncesi dönem olarak kabul edilen 0–6 yaş çocuklarına bu dönemde verilen eğitim, o bireylerin ileriki yıllarda olumlu veya olumsuz davranışları sergilemesinin ana nedeni olacaktır. Bu davranışlar kişinin en yakınından başlayarak bütün etki alanındaki insanlara yansıyacaktır. Okulöncesi dönemde alınan eğitim

(29)

bireyin davranışlarının %80’ini oluşturmaktadır. Bu dönemde verilen eğitimin gelecekte topluma aynı oranda yansıyacağı düşünüldüğünde okulöncesi eğitimin önemi daha iyi ortaya çıkmaktadır.

İnsan yaşamında böylesine önemli bir yeri olan bu yılların en iyi biçimde değerlendirilmesi, nitelikli bir okulöncesi eğitimle gerçekleşebilir. Bu nedenle, okulöncesi eğitimin niteliğini artırmak, en etkili biçimde düzenlemek ve tüm yaş grubuna hizmet edecek biçimde yaygınlaştırmak çok önemlidir.

“Ülkemizde çocukların okul öncesi eğitim kurumlarına devam etmeleri yasal düzenlemelerle zorunlu tutulmasa da çocuğun sağlıklı kişilik gelişimi açısından bunun, mutlaka gerekli olduğu bilinmelidir. Bu açıdan tüm çocukların okul öncesi eğitim kurumlarından yararlanmaları konusunda daha duyarlı davranılması önemli görülmektedir” ( Kandır, 2001).

Okulöncesi eğitim, özellikle, 20. yüzyılın son çeyreğinde hemen her ülkede giderek daha fazla önem kazanmıştır. Pek çok ülkede değişik okulöncesi eğitim modelleri denenmiş, ulusal ve uluslararası kuruluşların desteği ile çeşitli projeler gerçekleştirilmiştir. Ülkemiz ve diğer ülkeler dikkate alındığında, okulöncesi eğitim her geçen gün daha da yaygınlaşmaktadır.

2.2.3. Okulöncesi Eğitimin Amaçları

Toplumların, eğitim yoluyla varmak istediği sonuçlar; yani amaçları, o güne kadar neleri başarı ile gerçekleştirebildiklerine ve kendilerini rahatsız eden sorunlarına göre farklılıklar gösterebilir. Örneğin; Japonya'da II. Dünya Savaşından önce okulöncesi eğitimin amaçları okul türüne göre farklılıklar gösterirken, savaş sonrasında tüm amaçlar birbiri ile bütünleştirilmiştir. Buna göre anaokulunun amacı, “çocuklara uygun bir çevre imkanı hazırlayarak zihin ve beden gelişimini sağlamak” olarak belirtilmiştir.

(30)

Her çocuğun ortaklaşa sahip olduğu gelişimsel özellikler ve evrensel nitelikteki toplumsal ihtiyaçlar, okulöncesi eğitime ilişkin genel amaçların belirlenmesinde temel oluşturur. Farklı kaynaklarda yer alan amaç ifadelerine bakıldığında, çocuğun bilişsel, psikomotor ve duygusal özellikler bakımından gelişimine yardım edilmesi, böylece mutlu bir birey olarak topluma kazandırılmasının vurgulandığı görülmektedir.

Okulöncesi eğitimin genel amaçları ayrıntılı olarak şöyle belirtilmektedir; l. Çocuğun fiziksel ve motor gelişiminde etkinlik sağlamak,

a. Fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması ve sağlığının korunması,

b. Fiziksel yapının tannınması için gerekli uyarıcı ortamın hazırlanması, c. Fiziksel yapının etkin bir biçimde kullanılması,

d. Kas gelişiminin sağlanması,

2. Çocukta “duygusal güveni” sağlamak,

a. Etkin bir sevgi alışverişi ortamının yaratılması,

b. Çocukta kendine karşı olumlu bir tavrın geliştirilmesi, c. Kişilerarası ilişkilerde olumlu tavır alışları sağlanması,

3. Çocuğun sağlıklı bir “sosyalleşme” süreci içinde gelişmesine olanak tanımak,

a. Grupla çalışma ve grup içi sağlıklı etkileşim olanaklarının sunulması b. Sosyal çevrenin tanınması için gerekli etkinliklerin düzenlenmesi, c. Kültürel değerlerin örümlenmesine ve değerlendirilmesine olanak tanınması,

d. Temel alışkanlıkların kazandırılması,

4. Çocuğun sağlıklı kişilik gelişimine olanak tanınması, a. Gerçek benlik kavramının geliştirilmesi,

b. Kendini anlatma, açığa vunna olanakların sağlanması, c. Bağımsızlığm geliştirilmesi,

(31)

5. Çocukta öğrenme becerisini geliştirmek a. Uyarıcı çevre koşullarıın sunulması, b. Akıl yürütme yeteneğinin geliştirilmesi c. Yaratıcılığının geliştirilmesi,

d. Dilinin zenginleştirilmesi,

6. Çocuğu okul yaşamına hazırlamak,

a. Okul yaşamı için gerekli sosyal becerilerin elde edilmesinin sağlanması, b. Etkin öğrencilik için gerekli zihinsel olgunluk düzeyinin elde edilmesine olanak tanınması (Oğuzkan, Oral 1983: 1415).

Türk toplumunun özellikleri ve ihtiyaçları parelel olarak belirlenmiş olan Türk Milli Eğitiminin amaç ve ilkeleri okulöncesi eğitim amaçlarının temelini oluşturulmaktadır. Buna göre ülkemiz okulöncesi eğitiminin genel amaçları şu şekilde açıklanmıştır-.

1. Çocukları bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden gelişmelerini, temel alışkanlıklar kazanımlar sağlamak,

2. Her fırsattan faydalanarak çocukların milli, manevi, ahlaki, kültürel ve insani değerlere bağlılığının gelişmesine yardımcı olmak,

3. Atatürk, millet, vatan ve bayrak sevgisini kazandırmak,

4. Çocukları sorumluluk yüklenmelerini, dürüst, saygılı, nazik ve düzenli olmalarını sağlamak,

5. Çocuğun benlik kavramını geliştirmesine, kendini ifade etmesine, bağımsızlığını kazanmasına ve özdenetimini sağlamasına imkan tanımak (www.meb.gov.tr).

Farklı yaş gruplarındaki okulöncesi çağ çocukları için amaçlar, okulöncesi eğitim programlarında yer almaktadır. 1994 yılında yürürlüğe giren Anasınıfı Programında, 61-72 ay arasındaki çocuklar için belirlenmiş olan hedefler çocuğun kazanması istenilen özellikleri kapsayan yeterlik alanları kapsamında şu şekilde sınıflandırılmıştır.

(32)

1. Kendisinin farkında olmanın gelişimi lie ilgili hedefler 2. Psiko-motor becerilerin gelişimi ile ilgili hedefler 3. Özbakım becerilerinin gelişimi de ilgili hedefler 4. Duygusal özelliklerin gelişimi de ilgili hedefler 5. Sosyal becerilerin gelişimi ile ilgili hedefler 6. Bilişsel becerilerin gelişimi ile ilgili hedefler, 7. Dil becerilerinin gelişimi ile ilgili hedefler

8. Estetik ve yaratıcılığın gelişimi ile ilgili hedefler (M.E.B. 1994: 37-49).

2.2.4. Okulöncesi Eğitimin Temel İlkeleri

“Okulöncesi eğitimi kurumları, 0–6 yaş arası çocukların tüm gelişimlerini sağlıklı ve düzenli fiziksel koşullar içinde, toplumun kültürel özellikleri doğrultusunda en iyi biçimde yönlendiren; onlarda sağlam bir kişiliğin, sosyal duyarlılığın ve yaratıcı bir zekanın temellerini atan; Uzman-eğitici kadroya sahip, temel fonksiyonu eğitim olan, sosyal kuruluşlardır” (Aksoy, 1995:27).

Bütün eğitimciler ve psikologlar, çocuğun ilk yaşantılarının karşılaştığı problemlerin çevresindeki insanlarla ilişkilerinin mahiyetinin onun bütün hayatı süresince davranışlarını, tavırlarını ve tutumunu etkilediğini, buna göre, hayatın ilk 5-6 yılının gelişim ve ruh sağlığı bakımından büyük önem taşıdığında birleşmektedir.

Bu husus göz önünde bulundurulduğunda, aile hayatını, okul ve toplumu, çocuk ihtiyaçlarına daha iyi cevap verecek bir düzene koyma çalışmalarına bütün ülkelerde başlanmıştır. Örgün bir okul öncesi eğitimi, aile eğitimini tamamlayan birçok yararlı yaşantıları kazandıracak bir ortam sağlamaktadır. Ayrıca, hızlı kalkınmak zorunda olan ülkelerde nüfusun yarısını teşkil eden kadınların da iş ve üretim hayatlarına katılımları, çalışan anaların sayısının artması, bunları küçük çocuklarının bakım ve yetiştirme işini topluma mal etmesi okulöncesi eğitimini bir sosyal zaruret olarak da karşımıza çıkarmaktadır.

(33)

Okul öncesi dönem yaşamın temelidir. Bu dönemde öğrenme hızı çok yüksektir. Her yaş grubunun genel gelişim özellikleri ortaktır; ancak her çocuğun kendine özgü olduğu da unutulmamalıdır.

Okul öncesi eğitim bazı temel ilkelere dayanmaktadır: Bu ilkeler aşağıda verilmektedir.

a) Çocukların bedensel, bilişsel, duygusal, sosyal, kültürel, dil ve hareket gibi çok yönlü gelişimlerini destekleyecek eğitim ortamı hazırlanır.

b) Eğitim etkinlikleri düzenlenirken; çocukların yaşları, gelişim özellikleri, öğrenme hızları, ilgileri, gereksinimleri ile okulun ve çevrenin imkânları dikkate alınır.

c) Çocukların; beslenme, uyku, öz bakım becerileri, doğru ve sağlıklı temel alışkanlıklar kazanmalarının yanında doğa sevgisiyle çevreye duyarlı olmaları da sağlanır.

d) Eğitim etkinlikleri; çocukların, sevgi, saygı, iş birliği, katılımcılık, sorumluluk, yardımlaşma ve paylaşma duygularını geliştirici nitelikte olur.

e) Eğitim, sevgi ve şefkat anlayışı içinde yürütülür. Çocuklara eşit davranılır ve bireysel özellikler göz önünde bulundurulur. Çocukların öz güvenlerini kazanmaları için ceza, baskı uygulanmaz ve kısıtlamalara yer verilmez.

f) Eğitim etkinliklerinin değerlendirilmesinde belirlenen hedeflere ne ölçüde ulaşıldığı tespit edilir. Plânlama yapılırken bu sonuçlar dikkate alınır.

g) Çocukların kendilerini ifade ederken; Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarına öncelikle önem verilir.

h) Şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetişme ortamı hazırlanması için çaba gösterilir.

ı) Oyun, çocuklar için en uygun öğrenme yöntemi olarak uygulanır.

j) Eğitim programı hazırlanırken ailelerin ve içinde bulunulan çevrenin özellikleri dikkate alınır, ailenin eğitime etkin katılımı sağlanır.

k) Çocuğun gelişimi ve okul öncesi eğitim programı düzenli olarak değerlendirilir. (www.meb.gov.tr)

(34)

2.2.5. Okulöncesi Eğitimin Tarihçesi

Çocuğun çevresindeki kişilerin davranışları ve etkileşimde bulunduğu tüm uyarıcılar onun ileriki hayata yön verecek davranışlar kazanmasına uygun bir öğrenme zemini oluşturur. Bu fırsatı değerlendirerek çocuğun eğitimine erken yıllarda başlamanın gereği eğitimciler tarafından milattan önceki yıllardan itibaren vurgulanmıştır. Milattan önce bu işe önem verildiği, Eflatun'un “Protgoros” isimli eserinden anlaşılmaktadır. Comenius, Montaigne, Rousseau, Fenelon, Montessori, Pestalozzi, Frobel, Piaget gibi eğitimciler konu üzerinde uzun süre uğraşmışlardır (Kantarcıoğlu 1961: 1). Küçük çocukların eğitilmesi düşüncesi M.Ö. 400 yıllara kadar uzanır. 1782–1852 yılları arasında yaşayan büyük düşünür ve eğitimciler, çocuk eğitimi üzerinde önemle durmuşlar ve günümüze ışık tutan görüşler ortaya koymuşlardır.

1816 yılında 3–6 yaş arasındaki çocuklar için anaokulları açılmıştır. Okulöncesi eğitimin önemini kavrayan Batılı devletler, gerek teoride gerekse uygulamada önemli adımlar atarak eğitimin bu aşamasını kurumsallaştırmışlardır. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyilın başlarında Fransa ve İngiltere'de bu alanda hızlı gelişmeler olmuştur. A.B.D'de 19. yüzyılın ortalarında okulöncesi eğitim ihtiyacı fikri yayılmaya başlamış, 20. yüzyılda ise uygulamaya geçilebilmiştir (Meydan, 1984: 10). Okulöncesi eğitimin önemi tüm dünyada 1950'li yıllardan itibaren kabul edilerek çalışmalara başlanılmıştır (M.E.B. 1993: 74).

Ülkemizde, Cumhuriyet döneminden önce Osmanlı İmparatorluğu döneminde azınlık ve yabancıları kendi çocukları için anaokulları açtıkları görülmektedir (ME B. 1993: 74). Böyle bir örnekten de anlaşılacağı gibi toplumsal değerlerle ilgili amaçları gerçekleştirilmesi için çocuğun planlı bir eğitimden yararlandınlmasınm gereği vardır. Buna benzer bir amaç güdülerek ülkemizde, Cumhuriyet Dönemi'nden önce Fatih Sultan Mehmet zamanında, okulöncesi eğitimin ilk uygulaması sayılabilecek Sıbyan mektepleri açılarak 4-7 yaş arasındaki çocuklar için Kur'an öğretimi yapılmıştır. Tanzimatla birlikte bu okullarda Türkçe,

(35)

ahlak ve yazı dersleri verilmeye başlamıştır. Okulöncesi eğitim konusunda ilk Örnek olduğu söylenebilir. (M.E.B. 1993: 74).

1913 yılında yürürlüğe giren “Geçici İlköğretim Kanunu”, anaokulları ilkokullara bağlı olarak ele almış ve aynı kanunda bununla ilgili temel ilkelere de yer verilmiştir. 1915 yılında anaokullarına ait yayımlanan yönetmelikte, ilkokullara bağlı ve bağımsız anaokulları açılması kararlaştırılmıştır. Aynı yıl İstanbul'da, anaokulu öğretmeni yetiştirilmesi amacıyla bir okul açılmıştır. Bu okul, dört yılda 370 anaokulu öğretmeni yetiştirdikten sonra 1919 yılında kapatılmıştır.

1927-1928 öğretim yılında Ana Öğretmen Okulu Ankara'da yeniden açılmıştır. Öğretim süresi iki yıla çıkarılan bu okul, 1930-1931 öğretim yılında İstanbul'daki “Kız Öğretmen Okulu”na nakledilmiş ancak 1933'te tekrar kapatılmıştır (M.E.B. 1993: 7).

1940'lı yıllarda bütçesi uygun illerde, fabrikalarda çalışan annelere yardım amacıyla anaokulu yönetmeliğinin uygulanması illere bildirilmişse de, devletin serbest bırakması, özel idare bütçelerinin yetersizliği, bu okulların yaşamalarına izin vermemiştir (Kantarcıoğlu,1998:9).

1952 yılında “Anaokulları Program ve Yönetmeliği” ve “Anaokullarına Öğretmen Yetiştirme Kursu Geçici Yönetmeliği” hazırlanmıştır. 4 Ocak 1954 gün ve 780 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisinde ise “Anaokulu Yönetmeliği” yayınlanmıştır. Bu çalışmalar okulöncesi eğitime o yıllarda verilen önemi vurgular görünmektedir. Ancak maddi olanaksızlıklar nedeniyle, yapılması öngörülen okulöncesi eğitim çalışmaları yeterli düzeyde ele alınamamıştır (Kantarcıoğlu 1961: 14; M.E.B. 1993: 7).

1960-1961 yılına kadar uygulama olarak fazla bir gelişme gösteremeyen okulöncesi eğitim, 1961 yılında çıkanlan 222 sayılı "İlköğretim ve Eğitim Kanunu"

(36)

ile yeniden önem kazanmıştır (M.E.B. 1993: 7). Bu kanunda okulöncesi eğitim kurumlarının ilköğretim kurumları arasına alındığı ve isteğe bağlı olduğu, bu kurumlarda zorunlu öğrenim çağına gelmemiş olan çocukların eğitileceği belirtilmiştir (Kantarcıoğlu 1961: S; M.E.B. 1993: 7).

1962 yılında “Anaokulları ve Anasınıfları Yönetmeliği” yayımlanmıştır. Bu yönetmelikte sözkonusu okullar ve sınıfların amaçları, kuruluşları, yönetimleri ve kabul edilecek öğrencilerin nitelikleri belirtilmiştir (M.E.B. 1993: 75).

1977 yılında İlköğretim Genel Müdürlüğü bünyesinde bir “Okulöncesi Şubesi” kurulmuş, öncelikle ilkokulları bünyesinde anasınıfları açılması ve okulöncesi alanı için öğretmen yetiştirilmesi ile birlikte gerekli araç-gereç hazırlanması çalışmaları hızlandırılmıştır (Meydan, 1984: 11).

Ülkemizde erken çocukluk veya okulöncesi eğitimi ile ilgili yapılan çalışmalara rağmen 1991 yılına gelindiğinde konuyla ilgili çözümlenmesi gereken bir çok öncelikli sorunun T.C. Hükümeti ile UNICEF işbirliği çerçevesinde hazırlanan “Türkiye'de Anne ve Çocukların Durum Analizi” raporunda şu şekilde açıklanmıştır.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri de kırsal kesim ve gecekondu bölgelerindeki anneleri eğitim seviyelerinin düşük oluşu.

Ebeveynlerin ve çocuğun bakımı ve eğitiminden sorumlu diğer yetişkinlerin (bilhassa eğitim seviyesi düşük olanların) çocuk gelişimi ve eğitimi konularında yeterli bilgi ve beceriye sahip olmayışları.

Çocukların gelişimlerini olumsuz yönde etkileyecek geleneksel çocuk yetiştirme metodlarının eğitim seviyesi düşük aileler arasında yaygın olması.

(37)

Ailenin ve toplumun okulöncesi eğitime değer vermemesi.

Çalışan anne sayısının hızla artmasına rağmen, kreş ve gündüz bakımevi, yuva, anaokulu ve anasınıfı gibi okulöncesi eğitim kurumlarının sayıca yetersizliği.

Mecburi öğrenim çağına gelmemiş çocukların içinde bulunduğu değişik ortamlar sebebi ile değişen gelişim ve eğitim ihtiyaçlarıı karşılayabilecek çocuk gelişimi programlarının olmayışı.

Çocuk gelişimi ve okulöncesi eğitim alanlarında değişik sektörlerin farklı sebeplerle konuya sahip çıkmalarına rağmen bu alanda işbirliği ve ortak çalışmanın olmayışı.

Bilhassa sosyo-ekonomik açıdan şanssız olan çocukları okulöncesi eğitim imkanlarından yeterince faydalanamayışları. Çocukların eğitimdeki başarılarını gararantilemek üzere açılan anasınıflarının araç-gereç ve eğitim materyali açısından yetersiz oluşu.

Okulöncesi eğitim kurumlarının, aile ve toplumla kurması gereken sosyal ilişkinin yetersiz oluşu.

Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı hedeflerinde belirtilen yüzde 10'luk yaygınlaştırma hedeflerine ulaşılamaması (halihazırda okulöncesi eğitimde hedef nüfusun yüzde 4.2'sine ulaşılıyor) (UNICEF 1991: 401-402).

“Bu sorunlar hızlı sosyo-kültürel ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak daha belirgin hale gelmiştir. Ekonomik şartlar nedeniyle çalışma hayatının getirdiği ağır yük, ana-babaların çocuklarına eğitim için ayıracağı zamana ve güce

(38)

sınırlılıklar getirmiştir. Çocuğa eğitim için yeterli zamanı verebilecek olanlar da, iletişim çağının getirdiği hızlı bilgi ve uyarıcı alışverişi nedeniyle nitelikli eğitimin gerektirdiği ağır sorumluluğu paylaşacakları eğitim kurumları ve yetkililerine ihtiyaç duymuşlardır. Bu ihtiyacın ağırlıklı olarak hissedildiği içinde bulunduğumuz yıllarda okulöncesi eğitime Devlet olarak gerekli öncelik tanınmış ve 2 Temmuz 1992 tarihide 3797 sayılı Kanunun 9.cu maddesine göre “Okulöncesi Eğitimi Genel Müdürlüğü kurulmuştur”

Ülkemizde okul öncesi eğitim, eğitimin diğer kademelerindeki gelişmeye paralel bir hız göstermemiştir. 1973 yılında çıkarılan Milli Eğitim Temel Kanunu' nda okulöncesi eğitim zorunlu öğretim çağına gelmemiş çocukların eğitimi olarak ele alınmış, amaç ve görevleri açıkça belirtilmiştir. 1981 yılında 10. Milli Eğitim Şurası'nda okulöncesi eğitim konusunda önemli kararlar alınmıştır. 1992 yılında ise “Okul Öncesi Eğitimi Genel Müdürlüğü” kurulmuştur. Böylece bu alanda önemli bir ilerleme sağlanmıştır (14. MEB Şurası, 1993:5).

(39)

TABLO-1. 1999-2000 Öğretim Yılında Okulöncesi Eğitimde Okul, Öğrenci ve Öğretmen Sayıları ÖĞRENCİ SAYISI OKUL TÜRÜ OKUL/ SINIF SAY.

TOPLAM ERKEK KIZ

ÖĞRET. SAYISI ANAOKULLARI TOPLAMI 506 27 814 14 644 13

170

2 027 Resmî Bağımsız Anaokulu 269 21 753 11 512 10

241 1 360 Özel Anaokulları 237 6 061 3 132 2 929 667 Türk 221 6 061 3 132 2 929 667 Azınlık 15 - - - - Yabancı - - - - - Uluslar Arası 1 - - - - ANA SINIFLARI TOPLAMI 8 044 185 799 97 567 88

232

9 596 Resmî Okullar Bünyesinde A

Sınıfları na 7 644 177 275 92 957 84 318 8 986 İlköğretim Okulu 7 106 166 352 87 304 79 048 7 981 Yatılı İlköğretim Bölge Okulu 48 612 328 284 40 Pansiyonlu İlköğretim Okulu 56 809 414 395 46 Ortaöğretim Genel

Müdürlüğüne Bağlı

31 596 329 267 38 Öğretmen Yetiş. Eğt. Genel

Müdürlüğüne Bağlı

2 36 21 15 2 Erkek Teknik Öğretimi Genel

Müdürlüğüne Bağlı

10 217 127 90 11 Kız Teknik Öğretimi Genel

Müdürlüğüne Bağlı

352 8 285 4 242 4 043

837 Tic. ve Tur. Öğretimi Genel

Müdürlüğüne Bağlı

3 63 34 29 4 Din Öğretimi

GenelMüdürlüğüne Bağlı

1 23 13 10 2 Özel Eğitim Okullarına Bağlı 22 111 65 46 19 Çıraklık ve Yaygın Eğitimi

Kurumlarına Bağlı

13 171 80 91 6 Özel Okullar Bünyesinde Ana

Sınıfları 400 8 524 4 610 3 914 610 Türk 373 7 838 4 301 3 537 570 Azınlık 21 433 188 245 25 Yabancı 3 126 61 65 6 Uluslar Arası 3 127 60 67 9 Diğer Kurumlar - 37 856 19 572 18 284 4 055 OKULÖNCESİ TOPLAMI 8 550 251 469 131 783 119 686 15 678

(40)

MEB’in 2000 yılında yaptığı son araştırmada Türkiye genelinde okulöncesi eğitim veren kurum, öğretmen ve öğrenci sayıları Tablo-1.de yer almaktadır.

Tabloda da görüldüğü gibi; ülkemizde okulöncesi eğitim veren kurum sayıları aynı oranda öğretmen ve öğrenci sayıları da sürekli artmaktadır.

1999-2000 öğretim yılında;

- 8.550 okulöncesi eğitim kurumunda 251.469 öğrenci öğrenim görmekte, 15.678 öğretmen görev yapmaktadır.

- Okulöncesi eğitim kurumlarının % 93’ü, öğrencilerin % 80’i ve öğretmenlerin % 66’sı resmî niteliktedir.

- Bağımsız anaokullarının % 54’ü resmî, % 46’sı özel ve ana sınıflarının % 95’i resmî, % 5’i özel okullar bünyesindedir.

2.3. OKULÖNCESİ EĞİTİM PROGRAMI

Günümüzde bir ülkenin gelişmişlik düzeyi; o ülkenin çocuklarına verdiği eğitimin niteliği ile ölçülmektedir. Geleceğine yatırım yapan ve eğitime önem veren ülkelerde okul öncesi eğitim alanı üzerinde titizlikle durulmaktadır.

Okul öncesi eğitim kurumlarının çeşitli amaçları vardır. Bunlar genel amaçlardır. Fakat birbirinden farklı kurumlar olduğuna göre bazı farklı amaçlarda olabilir. Yuva ve anaokulu eğitimcilerinin görevi çalıştıkları okulun amaçlarını saptamak ve genel amaçların yanı sıra bu amaçlar doğrultusunda programlar hazırlamaktır.

Yuva ve anaokullarında uygulanan programların en önemli amacı bu çağ çocukları için uygun bir ortam yaratmaktır. İyi bir program planlaması için öğretmen çocukları tanımalı, onların ilgi ve ihtiyaçlarını saptamalıdır. Ayrıca, çocukların okula gelmeden önce yaşantılarının nasıl olduğu ve ne gibi deneyimler geçirdiklerinin bilinmesi gerekir.

Bazı yetişkinlerin düşündüğü gibi, küçük çocuklar ilkokul olgunluğuna erişinceye kadar okul öncesi kurumlarda sadece oyalanmalı ve zamanını hoş bir

(41)

şekilde geçirmelidir inancı artık doğru değildir. Bu alanda yapılan araştırmalar, okulöncesi çağlarının öğrenme bakımından çok önemli olduğunu ortaya koymuştur.

Çocuklar yuva ve anaokuluna başlarken yalnız kendilerine has yaşantıları da beraber getirirler. Öğretmen her bir çocuğu iyi tanımaya çalışmalı ve bulunduğu gelişim düzeyini iyi saptadıktan sonra program hazırlamalıdır. Bu çağ çocuklarının büyüme ve gelişiminin ne kadar dinamik olduğu göz önünde tutulursa programın belli kalıplardan ziyade, dinamik bir program olması ve çocuğun gelişimine paralellik göstermesi gerekir. Bu açıklamalardan sonra yuva ve anaokulu programını şöyle tanımlayabiliriz: “Bir okul ortamında çocuklara öğrenme fırsatı sağlamak üzere düşünülen düzenli yaşantılardır” ( Spodek, 1976: 39 ).

Okulöncesi eğitim kurumlarının önemli amaçlarından birinin çocukları okuma yazma eğitimine hazırlamak olduğunu biliyoruz. Bu hazırlık harflerin, sayıların tanınması ya da ezberletilmesi değildir. Okuma ve yazmaya hazır olan bir çocuk,

Çevresine ilgiyle bakar. Dinlemesini bilir.

Kendini cümlelerle ifade edebilir Kas kontrolü iyi gelişmiştir.

Basit aletleri kullanabilir ve bazı şeyler ortaya çıkarır. Hayal gücü hareketlidir.

Kişisel ihtiyaçlarını görebilir. Söylenenleri anlar ve yerine getirir. Sırasını bekler.

Grup içinde oturabilir.

Birbirleri ile ilişkili kavramları bilir. Şekiller arasındaki farklılıkları kavrar. Sesleri birbirinden ayırt eder.

Temel geometrik şeklerin isimlerini bilir, pozisyonlarını tanımlayan kelimeler kullanır, kare dairenin altında gibi.

Renkleri birbirinden ayırır ve isimlerini bilir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Sigorta şirketlerine ait aktif karlılığı dönem ortalamaları incelendiğinde, Halk Sigortanın %4,53 ile en yüksek aktif karlılık ortalamasına; Güneş

2010 年 6 項電子資源已完成續訂,包括 ․CEPS 中文學術期刊全文資料庫 ․EndNote 書目管理軟體 ․Karger 醫學類電子期刊 ․MD Consult 臨床實證醫學資料庫

Kumulus ooforus ve korona radiata (granüloza hücreleri) oositin IVM’da pozitif etkiler olup KOK hücrelerinin oosit maturasyonunda direkt etkili olduğu ve ayrıca KOK

Bununla birlikte, sol-jel yöntemi ile homojen filmler elde edilebilmesi, film kaplama sürecinin kolay kontrol edilebilmesi, düşük çalışma sıcaklığı, geniş

Banka muhasebesi, bir taraftan yabancı kaynakların yada mevduatının ve borçların diğer taraftan verilen krediler yolu ile oluşan alacakların izlenmesi, bu

Araştırmaya katılan rehber öğretmenlerin % 60’ı “0-18 Yaş Aile Eğitimi” kurs programının uygulanmasından kaynaklanan problemler yaşadıklarını, % 20’si

Çocuğun mizacının uyku özelliklerini etkileyebileceği özellikle de aileler tarafından zor mizaç olarak değerlendirilen çocukların uyku sürelerinin daha kısa

Bunun sonucunda karnavallaşmanın Bahtin’e ait bir kavram olduğu ancak karnavalın kendisinin çok daha eski bir tarihsel olgu olduğu, karnaval tartışmasının bağlamının